MİTOLOJİ NEDİR?

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • izmirsat
    Member
    • 30-09-2006
    • 1543

    MİTOLOJİ NEDİR?

    MİTOLOJİ NEDİR?
    Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir. Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır.
    Mitolojilerin en güzeli olarak olarak kabul edilen klasik mitoloji ( Greek mitoloji ) deki öykülerin tamamına yakın bir bölümü ya Anadolu da geçmektedir, yada anadolu ile ilintilidir.




    ANADOLU MITOLOJISI

    " "Yüzyillar Boyunca Anadolu" diye Anadolu'da diyar diyar gezeyim, her yerin eski efsanelerinden tutup da günümüze kadar gelmis tarihsel olaylari yazayim dedim. Ne var ki; Anadolu'nun çesitli ekonomik, toplumsal ve filozofik kargasaliginin içinden çikabilene askolsun! Örnegin bir yerden bir yere giderken, insan bir tek adimda felsefenin en bas döndürücü doruguna firlar; atilan ikinci adimda ise estetigin en derin bir uçurumuna tepe takla dalar."
    Koca Balikçi böyle demis. Gerçekten de Anadolu böyle bir deryadir. Batiya kaynaklik etmis bir derya! Biz de Anadolu'yu dünyaya tanitamamaktan yakiniyoruz. Acaba kendimiz ne kadar taniyoruz. Konfüçyus'un ünlü sözü var : "Karanliga küfredecegine mum yak" diye. Biz de karanliga küfredecegimize bir mum yakalim istedik ve bu siteyi hazirladik. Göreceksiniz ki Anadolu'nun Ilk Çag insanlari bizden hiç de uzak degiller.
    Sitenin eksikleri yok mu? Var, hem de çok var. Biz istedik ki bir baslangiç olsun. Istedik ki, kendimizi Anadolu'nun coskusuna kaptirmadan, tamamen kaynaklara dayali, kaynak gösterilebilir bir çalisma olsun. Elimizde olan kaynaklarla derledik. Ancak her biri çok önemli kaynaklar bunlar. Kaynakça'yi dikkatle incelemenizi öneriririz. Bizim ulasamadigimiz kaynaklara siz ulasiyorsaniz yardimlarinizi da bekleriz.
    Eksiklerimiz çok . Konularin tam tamamlanmasini beklersek sayfayi açamayiz diye düsündük ve ana konumuz mitoloji etrafinda sayfayi açtik. Ancak , örnek vermek gerekirse, Hitit Sanati ile ilgili yazi yok. Hitit tarihini çok kisa anlatabildik, ayrintilara girmedik. Ancak , inançlar ve mitolojiler bakimindan çok faydali bir kaynak olacagina inaniyoruz; çünkü bu sayfalari duygusallikla degil , bilimsel kriterlere uyarak hazirladik.
    Bu topraklara gönül veren ve paylasima inanan Anadolu dostlarinin bu siteye katida bulunacaklarina inaniyoruz. Balikçi'nin dedigi gibi : " Anadolu efsaneleri, daglara taslara sinmekle kalmamis, bütün insanogullarinin da gönüllerine de sinmis ve onlarin hemen hemen kültürel bir yurdu olmustur. "

    HITITLER
    Hititler ile ilgili bilgilerimiz daha bu yüzyilin baslarina dayanir. Ondokuzuncu yüzyilin sonlarina kadar, Hititlerin tarih içindeki konumu bilinmiyordu. Gerçi Misir metinleri ve Tevrat bir kavimden söz ediyordu ama bu kavmin Anadolu kökenli olabilecegi kimsenin aklina gelmemisti.
    Iç Anadolu’nun Ilk Çag tarihi ile ilgili yapilan arastirmalar , On dokuzuncu yüzyilda buralari gezen Charles Texier , William Hamilton gibi gezginlerin izlenimlerinden öteye gitmemistir.
    Daha sonra “Yozgat Tabletleri” adi verilen , Bogazköy arsivine ait eserle bulunmus ve ünlü Çek bilgini Hronzy tarafindan 1917 yilinda çözülmüstür.
    Bu tabletlerde Anadolu’nun bu bölgesinden Hatti Ülkesi diye sözedildigi görüldügünden bu uygarligi yaratanlara , Tevrat’taki isimle de uyusturarak Hititler denmistir.

    Hititleri tanimak Anadolu uygarligini, hatta Anadolu’nun bugününü tanimak demektir.
    Anadolu topraklari üzerinde Hittiler’in mirasçisi olan bizler , bu kültürü tanidikça, inançlarini ögrendikçe, bugünkü kültürümüzü daha iyi anlayabiliriz.

    HITIT INANÇLARI
    Bu konu aliskanlik oldugu üzere “Hitit Dini “ basligi altinda incelenir. Zaman zaman bu terminolojiyi biz de kullaniriz, ancak bu konuyu, genel kurallari belirlenmis, homojen bir din olmadigi için, “Hitit Inançlari” basligi altinda incelemek daha dogrudur.
    Hititler, belki de Anadolu’nun o dönemdeki mozaiginden olsa gerek, her toplulugun Tanrisini benimsemis, çok genis bir panteon yaratmistir. Bu yüzden olsa gerek tabletlerde “Hatti Ülkesi’nin bin tanrisi” deyimi geçer. Yazilikaya’daki tanrilar geçidi de bu konu hakkinda oldukça iyi bilgi vermektedir. Ancak tanri isimlerinin bir çogu bize yapilan anlasmalarda tanrilarin tanikligi bölümlerinden ulasmaktadir.
    Hititler, Eski Krallik döneminde Hint-Avrupa ve Hatti kökenli tanrilari benimserlerken, daha sonralari Hurri, hatta Mezopotamya kökenli tanrilari da benimsemislerdir. Hititler’de Mezopotamya tanriçasi Istar da çesitli adlarla anilmakta ve büyük önem tasimaktaydi. Bununla birlikte ayni kökenden sularin tanrisi Ea ve Damnika, Günes tanrisi Samas ve karisi Aya ve Ay tanrisi Sin, Hitit panteonunda yer almislardir. Bu tanrilar ayrica sahiligin gerektigi yerlerde yer almislardir.
    Hititler’de tanrilar tamamen insanlar gibi düsünülmüstür; buna göre tanrilar insanlara ait duygulari yasayabilmekte, hatta acikmakta, susamakta ve hastalanmaktadirlar.
    Bu tanrilardan büyük bölümü yerel ve çesitli topluluklara ait tanrilardir. Bu dönemde Hurri, Luwi, Pala, Hatti ve Mezopotamya tanrilari çogunluktadir. Tanrilar ne kadar çok olurlarsa olsunlar aslinda belli özellikleri ortak olan tanrilardir. Diger bir deyisle, farkli isimlerde ayni özellikleri tasirlar. Bu baglamda belli basli tanri özelliklerini ortaya koyabiliriz.
    Hitit inançlarini konu basliklari halinde incelemek daha dogru olacaktir :
    FRIGLER
    Anadolu Uygarliklari içinde en ilginç olanlarindan biri ve Yunan Uygarligini en çok etkileyeni Frigler’dir diyebiliriz.
    Frigler Anadolu’da Eskisehir, Kütahya, Afyonkarahisar arasinda kalan bölgede yasamislardir. Bu bölgelerde Yunan topluluklari ile karsilasan Frigler Yunanlilar tarafindan bu cografyanin yerli halki olarak görülmüslerdir.
    Aslinda Yunan Uygarligi Anadolu’dan aldigi her etkilesimi Frigler’e baglamistir, çünkü Yunanlilara göre en eski halk Frigler’dir. Herodotos bunu söyle anlatir :
    “ Misirlilar, Psammetikos zamanindan önce, kendilerini dünyanin ilk insanlari sayiyorlardi. Ama gün gelip de Psammetikos kralligi ele alinca ve ilk insanlarin kimler oldugu merakina düsünce, iste o günden sonra diyorum, kendilerini gene bütün öbürlerinin en eskisi saymakla birlikte, Phrygia’lilarin kendilerinden de eski olduklari kanisina geldiler. Psammetikos, sorusturmalarina ragmen, dünyaya gelen ilk insanlarin kimler oldugunu ögrenemeyince su çareye basvurdu: Bir çobana, rastgele iki tane yeni dogmus çocuk verdi, bunlar agila konacak ve söyle büyütülecekti; çoban, belli saatte keçileri alip yanlarina götürecek, süt içirip iyice doyuracak, sonra da kendi islerine bakacakti. Psammetikos’un böyle yapmasinin nedeni, çocuklarin viyaklamalar çagini astiktan sonra agizlarindan çikacak ilk sözü yakalamakti; gerçekten de öyle oldu. Üzerinden iki yil geçince, bir gün çoban, kapiyi açip içeri girdi, önünde diz üstü oturan iki çocuk, ellerini uzatarak, «Bekos» diye bagirdilar. Çoban bu sözü ilk duydugunda bir sey demedi, ama daha sonra da her gelisinde ayni sözü isitince efendisine haber verdi ve istegi üzerine çocuklari kendi görsün diye aldi ona götürdü. Psammetikos kendi kulagi ile de duyduktan sonra, herhangi bir seye bekos adini vermis olan insanlarin kimler olduklarini aramaya koyuldu; araya taraya Phrygia’lilarin ekmege bekos dediklerini ögrendi. Böylece ve bu ipucuna tutunarak Misirlilar Phrygia’lilarin kendilerinden daha eski olduklarini itiraf ettiler.” (II,2)
    Zaten eski Yunan’a ait ezoterik öykülerde, çok eski zamanlarda geçtiginin belirtilmesi için kahraman efsanevi Frig krali Midas olmaktadir. Böylece Midas öyküleri eski masallar gibi kulaktan kulaga yayilmistir.
    Frig kültürü Yunan ve Roma uygarligi içinde yasamaya devam etmistir.
    Friglerin yasadigi bölge IS besinci yüzyila kadar da Roma kaynakarinda Phrygia olarak anilmistir.

    FRIGLER’IN TARIHI
    Akurgal’a göre Frigler “MÖ 1190 siralarinda Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasal topluluk olarak MÖ 750’den sonra ortaya çikmistir. [...] Hind-Avrupa kökenli olduklari hale kisa bir sürede Anadolulasmislar, ve bir yandan Hellen öbür yandan Geç Hitit etkileri altinda kalmis olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür olusturmuslardir. “
    Umar’ a göre ise “Frigler, bir çok kanita göre, Hitit Imparatorlugunu yikan Trak sürüleriyle hisimligi olan bir halkti.”
    Frigler hakkinda genel görüs bu yönde olmakla birlikte kökenleri tartismalidir. Ancak bizim de kabul edecegimiz görüs Friglerin Trak kökenli olduklari yolundaki görüstür.
    Trak kabileleri, bizim bugünkü Trakya’ya adini vermis olan kabilelerdir. Bu halkin kökeni de tartismalidir.
    Erzen’e göre (bkz. Kaynakça) “tarihte Traklar olarak bilinen halkin memlekete göç suretiyle gelmelerinden çok önce , çok daha seyrek de olsa , ülkenin yerli bir halk tarafindan iskan edilmis oldugu anlasilmaktadir. En eski halkin irk durumu hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Ayni zamanda eski yerli halkin ülkeye gelen göçmen Traklara karismasi hakkinda da bilgilerimiz az ve yetersizdir. Bize kadar gelen belgelere göre Traklar geç antik devre kadar Kuzey Avrupa irk tipinin oldukça kuvvetli bir temsilcisidir. “
    Traklarin Kuzey Avrupa ile dil alaninda da ilgileri vardir. Trak dili ve Frig dili Hint-Avrupa dil ailesi içince Satem grubuna aittirler.
    Daha kesin olmamakla birlikte Friglerin Keltlerle akraba olduklari ve ezoterik mirasi ortak paylastiklari akla gelmektedir.
    Hitit Imparatorlugu yikilisa geçtigi yillarda Anadolu kuzeydogudan Kafkaslar, batidan da bogazlar üzerinden gelen birtakim göçmenlerin etkisine girmeye baslamisti. Dogudan gelenlere Muski deniliyordu ve Elazig yöresine yerlesmislerdi. Batidan gelenler ise Brig adini tasiyorlardi. Yavas yavas Orta Anadolu’ya geçen bu boylardan Frigler, Polatli yöresine , daha dogrusu baskentleri olacak Gordion’a varmislardi. Uzun bir karanlik dönemden sonra, MÖ sekizinci yüzyilda merkezi bir krallik durumuna gelen Friglerin bu kavimlerin kaynasmasindan olustugu düsünülmektedir.
    Bunlardan Muskiler daha MÖ On ikinci yüzyildan itibaren Asur belgelerinde yer almislardir. Hatta efsanevi Midas’a kaynaklik etmis oldugu düsünülen Mita adina da Hitit belgelerinde rastlanmistir.
    Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, ilk akinlarla Frig Kralligi kurulana kadar geçen süredir. Hitit Imparatorlugu yikilirken Anadolu’da ilk varlik gösteren Muskiler’dir. Ancak Frig devletinin ortaya çikmasi daha çok zaman almistir.
    Sedat Alp , bunu söyle açiklamaktadir
    “ Asurlular Muški ülkesinin krali Mita’dan haberdardi. Bunun Frig krali Midas oldugu uzunca bir zamandan beri kabul edilmistir. Bu esitlikten ilk bakista Frigya ile yalniz Asur kaynaklarindan taninan Muški ülkesinin ayni ülke olduklari akla gelse de, ilk kez Ekrem Akurgal’in gösterdigi gibi Friglerin maddi kalintilarina MÖ 8. yüzyildan önce Anadolu’da rastlanmadigi ve ve Muški ülkesinin ise daha I. Tiglatpileser zamaninda (tahminen MÖ 1112-1074) yukari Dicle bölgesinde varligini gösterdigi göz önünde tutulursa, Frigler ile Muškilerin ayni kavim olduklarini kabul etmek zordur. Olsa olsa Asurlular bunu yakistirmis olabilirler. Asurlularon Friglerden söz etmemesi dikkat çekicidir. Belki de Friglerin siyasal açidan Muškililer üzerinde etkili olmalari, onlarin Muškililer ile ilgilendirilmelerine neden olmustur. “
    Bu belirsizligin nedeni kuskusuz anadolu’nun Hitit Imparatorlugunu da ykan istilalardan sonra yasadigi karanlik çaglardir. Bu devire “karanlik çaglar” adini vermemizin baslica nedeni ise elimizde yeterli belge olmayisidir. Bir baska nedeni ise siyasi birligin kurulamamis olmasidir.
    Anadolu’da siyasi birlik ancak MÖ sekizinci yüzyilda kurulabilmistir.
    Bu dönem Asur kayitlarinda da Friglerele ilgili ifadelere rastlanmaktadir. MÖ 709 yilinda II.Sargon’un bir yazitinda “benden önceki krallara boyun egmeyen Mita” diye bir ifade vardir.
    Asurlarla yapilan baris anlasmasindan sonra Asur kayitlarinda Muski krali Mita’nin adina rastlanmaz , ancak Frigya krali Midas Yunan kaynaklarinda görülmeye baslar. Bir baska deyisle MÖ yedinci yüzyildan itibaren Friglerin Yunan halklari ile olan iliskileri baslamis olur.
    Daha öncede belirttigimiz gibi Yunan kaynaklari, kisitli tarih bilgileri bakimindan yeterli olmayabilir, ancak su an için en önemli detayli kaynak olduklari için Frigler ile ilgili bilgilerimizin bir bölümünü bunlara dayandirmak zorundayiz.
    Yunan kaynaklari Friglerin ilk kralinin Gordios oldugunu ve Friglerin baskenti Gordion’un adini bu kraldan aldigini söyler. Bugün Polatli yakinlarinda kalintilari bulunan bu sehrin adinin kökeni daha önceki Anadolu dillerinden gelmesi ve bu ismin sonradan Hellenler tarafindan uydurulmus olmasi olasiligi yüksektir. Zaten Gordios ile ilgili Yunan Arrianos’un anlattiklarindan baska da önemli bir kaynak yoktur.
    Friglerin efsanevi krallari ise Midas’tir. Midas’in tek bir kisinin adi mi yoksa hükümdarlara verilen bir ad mi oldugui belli degildir, ancak Mita adinin da hem Asur hem Hitit kaynaklarinda varolmasi bu isimle en az bir kisinin hükümdarlik yaptigini dogrulamaktadir.
    Daha önce de belirttigimiz gibi, Midas adi pek çok efsaneye karismistir. Bu efsaneler çok eski dönemleri anlatan Yunan efsaneleri oldugu gibi, gerçekten Anadolu kökenli de olabilirler.
    Bu dönemde Frigya’nin bölgede gerçekten büyük bir güç olduguna kusku yoktur. Midas’in efsanede her tuttugunu altin yapmasi her ne kadar ezoterik bir motif olsa da kökenini bu dönemdeki Frigler’in zenginlikleri için anlatilanlardan almistir. Midas’in tahtini Delfoi’deki tapina adamasi da bu tahti gören Yunanlilari Frigya’nin zenginligi karsisinda sasirtmistir.
    Bu dönemde Yunan halklari ve Frigya arasindaki ilskiler de yogunlasmistir. Yunanlarin Frigya’yi en eski halk olarak görmesi de bu dönemde Yunan haslklarinin Anadolu kültürü ile Frigler vasitasi ile ilk olarak karsilasmasindan gelmektedir.
    Ancak Frgilerin bu parlak günleri fazla sürmemis ve Kimmer istilalari altinda Frig Devleti tarihe karismistir.
    Ancak Frigler ve Frig kültürü Anadolu’da Roma dönemine kadar yasamis, ve Phrygia diye adlandirilan bu bölgede eski inançlar yasamistir.
    FRIG DILI
    Frigce Orta Anadolu’dan Kütahya’ya , kuzeyde Kastamonu’ya kadar yayilmisti. Frgice dil olarak daha çok Makedonlarin atalarinin diline benzemektedir. Yunanca ile benzerlikleri olsa da Makedonlarin atalarinin dili ile olan benzerlik kadar degildir. Bu dilin kökeni hakkinda daha ortak bir görüs birligine varilabilmis degildir. Bu dilin Hint-Avrupa kökenli oldugunu söyleyenlerin yaninda yerli vbir dil oldugunu da söyleyenler vardir. Frig dili Imparatorlugun yikilmasiyla tarihe gömülmemis, Roma zamanina dek daglik bölgelerede kullanilmistir. Anadolu’da bir çok yerde rastlanan Frig yazisi ise daha tam olarak çözülebilmis degildir.

    FRIG INANÇLARI
    Frig inançlari içinde en çok taninmisi kuskusuz ana tanriça kültüdür. Yunanlilarin Kybele olarak adlandirdiklari Frig ana tanriçasi aslinda Anadolu’nun en eski tanriçalarindan biri olan Kubaba’dir.
    Frigler Anadolu’ya geldiklerinde, kuskusuz karanlik çaglar boyunca, buranin yerli kavimleriyle ilskiye geçmis ve bu kültü almislardir.
    Bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bulunan bir çok Kybele yontusu da bu kültün yayginligi hakkinda fikir vermektedir.
    Frig ana tanriça figürlerinde ana tanriçanin basinda kulebiçimli bir taç gözükmektedir. Bu onun egemenliginini simgesi olarak yorumlanmaktadir.
    Friglerce Kubile diye de adlandirilan ana tanriçanin Frigce bir baska ismi de Agdistis’tir.
    Tanriça’nin en önemli tapinma yerlerinden biri bugün Sivrihisar’da bulunan Pessinus idi. Burada , büyük olasilikla, bir meteor olan , gökten inen tanriça idolünün bulundugu yerdi. Çok uzun yillar ana tanriça tapiminin merkeziolan bu yer Roma döneminde dahi önemini kaybetmemis, Romalilar, Kartaca’ya karsi olan savasi kazanabilmek için bu tasi MÖ 204 yilinda Roma’ya götürmüsler ve bunu Magna Mater (Ulu ana) diye adlandirmislardir. Strabon (MÖ 64- MÖ 21) burayi ve buradaki kültü söyle anlatir:
    “ Pessinos dünyanin o kismindaki en büyük ticaret merkezi olup, büyük saygi gören Tanrilar Anasina ait tapinak buradadir. Ona Agdistis derler. Eski devirlerde rahipler ayni zamanda hükümdardi ve rahipligin sagladigi nimetleri onlar biçiyorlardi. Fakat simdi ticaret merkezi hâlâ ayakta durdugu halde rahiplerin yetkileri çok azalmistir. Kutsal bölge, Attaloslar tarafindan kutsal bir yere yakisacak sekilde, bir tapinak ve beyaz mermerlerden portikler ilave edilerek yapilmistir. Romalilar […] Kybele’nin kehaneti dogrultusunda oradaki tanriçanin heykelini almak üzere girisimde bulunarak tapinagi ünlü kilmislardir. Kybele’nin ismini Kybeon dagindan aldigi gibi, Dindimenê ülkesi de ismini üst tarafindaki Dindymon dagindan almistir. Yakininda Sangarios nehri akar; ve bu nehrin üzerinde eski Phrygialilara, Midas’a, hatta kendi devrinden önce yasamis olan Gordias’a ve digerlerine ait iskân kalintilarina rastlanir, fakat bu izler kentlere ait olmayip, büyükçe köyler niteligindedir.”
    Strabon tabii ki burayi kendi çaginin görüs açisina göre anlatmistir. Ancak daha sonra burada yapilan kazilar da Kybele tapinagini ve Roma kalintilarini açiga çikartmistir.
    Pessinus ana tanriça için yapilmakta olan törenlere sahne olmakta, kendini ana tanriçaya adayanlarin merkezi konumunda bulunmaktaydi. Erkekler burada kendilerini ana tanriçaya adamak için erkeklik oraganlarini da kesmekteydiler.
    Burada ayni zamanda Attis kültü törenleri de yapilmaktaydi. Anadolu’nun ana tanriçasi ayni zamanda toprak ana oldugundan bunu dölleyecek bir tanriya ihtiyaç vardi. Iste Attis Kybele’yi dölleyen tanri idi. Ancak bu tanri yaz sonunda ölmekte ve böylece de doga, tanri ilkbaharda yeniden dogana dek uykuya yatmaktaydi. Mezopotamya inançlarinda da görülen bu motif, Kybele kültü ile birlikte yasamis ve Yunan mitolojisine de Adonis seklinde geçmistir. Bu kült ayni zamanda da bazi gizem kültlerine kaynaklik etmistir. Bu kültler Anadolu’da Frig devletinin yikilisindan sonra da devam etmistir.
    Barnett, Attis efsanesinin çok ilginç bir yönüne dikkat çekmektedir
    “ Bir uyarlamaya göre, Agdistis, Pessinus kralinin damadi yakisikli Attis’e asik olan, onu ve onun kentini yikima götüren, kendini hadim edip böylece disi olan iki cinsiyetli bir canavar idi. […] Öykünün çok kisaltilmis, daha yumusak bir uyarlamasi, gençliginin ve güzelliginin baharinda bir yaban domuzu avinda öldürülen Attis’e Agdistis’in duydugu aski anlatmaktadir. Fakat her yil ilkbaharda, kendi kendini sakatlamayi içine alan coskulu yas ritüelinin uygulayan inananlarin vasitasiyla, Attis her yil yeniden diriltilir ve böylece doganin ölmüs kuvvetleri canlandirilirdi. Ritüel esnasinda, heyecan öyle yüksek bir noktaya varirdi ki, tanriçanin en atesli inananlari kendilerini tanriça ve Attis’in serefine hadim ederlerdi […] Tanriçanin bu vahsi tapimi – ki onun ugruna yakisikli asigi aci çekmis ve ölmüstür- erkenden batiya dogru Ionia’ya süzülmüs, fakat daha yumusak ve gerçekten daha romantik bir biçimde, Anadolu ile baglantili çesitli Hellen mitoslarinda yansimistir. Bu mitoslarda, bir tanriçanin asik oldugu fakat bu askiyla ona talihsizlik getirdigi bir gencin temasi ortaya çikmaktadir. “
    Kybele ya da ana tanriçaya ait kutsal yerlerin daglarda ya da kayaliklarda olduguna inanilmaktaydi. Anadolu’da bu amaçla yapilmis bir çok sunak yerine rastlanmistir. Atrica bu sunaklarda ve kayalarda Kybele heykelinin konuldugu nislere de rastlanmaktadir.

    Bunlardan en önemlisi kuskusuz Midas Sehri (Yazilikaya) civarindaki sunaklardir. Buralarda kayalara oyulmus sunaklar ve özellikle de basamaklarla çikilan taht biçimindeki oymalar, buralarin kült merkezleri oldugunu göstermektedir. Meshur Midas aniti da, içinde yazan “MATEP” (anne) yazisinin gösterdigi gibi ana tanriça kültünün önemli yerlerinden biridir.
    Anadolu’nun baska yerlerinde de bu tip sunaklara rastlanmaktadir. Bunlarin bazilarinda ise Frig yazisi da bulunmaktadir.
    Frigler’de Ana Tanriça tapimi disinda Günes tanrisi Sabazios ve Ay tanrisi Men tapimlari da vardi. Bunlardan Men’in özellikle eski Anadolu’nun Ay tanrisi ile iliskisi oldugu düsünülebilir. Hatta bu tanrinin omuzunda hilal ile gösterimleri de bu görüsü kuvvetlendirmektedir. Bu tanrilarin Frigler tarafindan daha sonradan benimsendigi de düsünülebilir.
    Frigler’de bunlarin disinda da eski Anadolu inançlarinin izlerine rastlamak olasidir. Eski Anadolu inançlarinda geçen hayvan motiflerine Frigler de de rastlanmaktadir. Pazarli kazilarinda ele geçen boga ve arslan mücadelesini anlatan kaplama plakalar da bu konuda çok anlamlidirlar.

    FRIGLER’DE ÖLÜ GÖMME ADETLERI
    Frigler’de baslia iki farkli ölü gömme adeti vardir. Soylular ve zenginler için uygulandigi düsünülen bu tür ölü gömmelerin Frigya’da uzun süre uygulandigi anlasilmaktadir. Yoksul halkin ise gömüldügü ya da yakildigi düsünülmektedir. Ancak yoksul halka ait mezarlar daha yeterli sayida bulunamadigi için bu konuda bir sey söylemek için erkendir.
    Ölü gömme adetlerinin biri kaya mezarlarina gömme idi. Frig döneminden kalma bir çok kaya mezarlarina rastlanmistir. Midas sehri yakinlarinda ve Frig topraklarinin büyük bölümünde kaya mezarlarina rastlanmistir. Bazilari anit-mezar seklinde olan bu kaya mezarlari ne yazik ki defineciler (hatta Romalilari da katarsak yüzyillar boyu) agir tahribata ugramislardir.
    Frigler’in en taninmis ölü gömme adetleri ise tümülüsler yani tepe seklinde yigma mezarlardir. Gordion’da ve Ankara’da xxx olmak üzere diger Frig sehirlerinde de rastlanilan tümülüs adetinin Frigler’e Trakya’dan geldigi düsünülmektedir. Ahsap mezar odasinin üzerine toprak yigarak olusturulan tümülüslerde çesitli sekillerde yapilmislardir.
    URARTU TARIHINE KISA BIR BAKIS
    Urartular MÖ birinci binyilin basinda , Van Gölü ve çevresinde önemli bir devlet kuran ve günümüze kadar buradaki uygarliklari etkilemis bir kavimdir. Yapilan arastirmalar Urartular ile Hurriler arasinda akrabalik oldugunu göstermektedir. Zaten urartu dili de Sami ya da Hint Avrupali bir dil olmayip , Asiatik bir dil olan Hurri dili ile benzerlikler göstermektedir. Ayni zamanda Hurri ve Urartu tanrilari arasinda büyük benzerlikler vardir.
    Urartular ile ilgili ilk bilgilere Asur kaynaklarinda rastlanmaktadir. Asur Krali Salmanassar I , MÖ 1274 yilinda Uruarti’ye karsi sefer yaptigini yazmaktadir. Ancak o dönemde Urartu kavimleri daha bir devlet haline gelmemisti. Ayrica Tevrat’da Agri Dagi için kullanilan Ararat isminin de Urartu ile alakali oldugu kesindir. Urartular ise kendilerine Biaini’li demisler , Biane ya da Viane isminde bugünkü Van sehrinin adi türemistir.
    Urartu ülkesi geçit vermez daglarla dolu oldugundan kavimler ilk olarak müstakil yerlesim birimlerinde yasamislar ancak , büyük olasilikla , disaridan gelen baskilarla birlesmek yoluna gitmisler ve tahminen MÖ dokuzuncu yüzyilin baslarinda kralliklarini kurmuslardir.
    Urartu Devleti’nin ve krallik sülalesinin kurucusu I.Sarduri Van Kalesi’nin ilk kurucusudur. Buradaki ilk yazilarin da Asur yazisi ile tas bloklara yazilmasi bu döneme rastlar.
    Bu dönemden sonra Urartular’in genisleme dönemi baslar. Bu yillar MÖ 810- 730, Urartular’in en kuvvetli olduklari dönemdir. Güneyde Asur ülkesine , batida Hatti ülkesine yayilmislar burada savaslar yapmislardir. Asur’un bu dönemde zayiflamasi da Urartular’in isini kolaylastirmistir.
    MÖ 730’larda Asur’un güçlenmesiye Urartu Devleti toprak kaybetmeye baslamistir. Bu dönemi Asur’la olan savaslar takip etmistir.
    Ancak bu arada güç dengsi de degismektedir. Büyüyen Med tehlikesi, Med-Iskit ittifaki ile sonuçlanmis ve bunun sonucunda da Ninova düsmüs, MÖ 605 yilinda da Asur Imparatorlugu tarihe karismistir. Bu durum Urartu Devleti’ni de etkilemis ve Med ve Iskit tehlikesi Urartu üzerine odaklanmistir.
    Urartu Imparatorlugu de bu saldirilara dayanamamis ve MÖ yedinci yüzyilin sonunda tarih sahnesinden çekilmistir. Eski Urartu kaleleri Çavustepe ve Toprakkale’de bulunan Iskit tip ok uçlari Urartu ülkesini Iskitler’in ele geçirdikleri yönündeki Babil tarihlerini desteklemektedir.
    Urartular bölgede önemli bir uygarlik olusturmuslar, Urartu metal islemecilik sanati çevre kültürler üzerinde etkili olmustur. Bu gelenek bugün bile devam etmektedir. Ancak Urartular edebiyat alaninda büyük eserler vermemisler ya da vermislerse de henüz gün isigina çikmamistir.
    URARTU INANÇLARI
    Urartu Devleti feodal bir devletti ve sehirler merkezden gelen memurlarla yönetilirdi. Yönetim böyle olmakla birlikte merkesi din de büyük önem tasimakta devlete dini bir karakter vermekteydi.
    Urartularin dinleri ve inançlari hakkinda bilgimiz oldukça sinirlidir. Çivi yazisi belgelerin içinden derlenebilenler ve kabartma resimlerden ögrenilenler ile sinirli bir resim olusturulabilir. Örnegin Uratular’da büyü ve diger benzer inanaçlar hakkinda bilgimiz yoktur.
    Urartular’in en önemli tanrisi Haldi’dir. Haldi savasa çikan krali kutsayan savas tanrisi idi. Köken olarak bu tanrinin, ilk Urartu Devleti olusurken en güçlü olan boyun tanrisi oldugu düsünülmektedir.
    Kralalr savasi kazanmak için haldi’ye yakarir, kazanirlarsa da diktikleri yazitlarda ilk Haldi’nin adini anarlardi. Yapilan binalarin çogu Haldi adina yapilirdi.
    Haldi’nin karisi ise Arubani idi. Ancak Arubani bir ana tanriça kadar önemli degildi.
    Panteonda Haldi’den sonra gelen tanri firtina tanrisi olan Teiseba idi. Bunun Hurri-Hitit tanrisi Tesup ile bir oldugu düsünülmektedir. Urartu sanatinda boga üzerinde gösterilmistir. Karisi Huba ise Hepat’in karsiligi olarak düsünülmektedir.
    Üçüncü sirada ise Günes Tanrisi Sivini vardir. Bu tanir da Asur Günes tanrisi Samas ve Hurri tanrisi Simigi ile ayni tanri olarak kabul edilir.
    Buradan görüldügü gibi Urartu panteonu en önemli tanrilar itibari ile, basta Hurri olmak üzere yabanci kavimlerin etkisindedir. Devlet dini yaratma çabalarinin yaninda her kavme de dini özgürlük verilerek birlik korunmustur.
    Hurri tanri listelerinde ****en civarinda tanri ve tanriça ismi tespit edilmistir. Bunlar arasinda yabanci tanri/tanriçalar oldugu gibi doga olaylarini temsile den tanri/tanriçalar da vardir. Yurt ve toprak tanrisi Ebani, deniz ve sular tanrisi Suinina, tepeler ve daglar tanrisi Arni gibi.
    Kurban törenleri Urartular tarafindan xxx uygulanirdi. Hatta hangi tanriya nasil ve ne kadar kurban verilecegine dair yazilar da vardir. Bunlarin disinda çesitli firsatlarda , kuraklik, kitlik,savas gibi olaylarda kurbanlar sunulmustur.
    Urartu tanri kültlerinde tapinaklar önem kazanmislardir.
    Tapinaklar içinde tanri figürünün bulundugu bir oda, avlu ve yan odalardan olusmaktaydi. Çogu tapinak birbirine benzemektedir.
    Çavustepe’de , Asagi kaledeki tapinagi Erzen söyle anlatmaktadir : (Çavustepe I , bkz. Kaynakça)
    “ Asagi kalenin orta kesiminde genis bir alana yayilmis durumdadir. Çavustepe tapinagi, Altintepe ve ArinBerd’te de oldugu gibi, yalnizca bir cella’dan[1] ibaret olmayip, depoalri ve genis kabul salonuyla T. Özgüç’ün ‘mabet-saray’ olarak nitelendirdigi yapi kompleksini meydana getirmektedir. Öteki Urartu tapinaklari gibi cella, köseleri rizalitli, kalin duvarli ve kare bir plana sahip olup, distan 10x10 m, içten ise 4.50 x 4.50 m boyutlarindadir. […] Cella’nin cephesi kuzey-doguya bakmakta, önünde 21.50 x 21.50 m boyutlarinda ve muhtemelen üç tarafi galerili, zemini düzgün ve dörtgen yassi taslarla döseli bir avlu; avlunun dogu sinirinda üzeri beyaz badanali kerpiç sekiler, kurban masasi ve kuzeyde de yuvarlak bir tas sunak yer almaktadir. […] Çavustepe tapinaginin kutsal alani içinde, aynen Altintepe’de oldugu gibi, muhtemelen farkli seremonilerin sahnelendigi üç adet kurban alani mevcuttur.”
    Ayrica Urartular tapinaklarin duvarlarini da çesitli levhaklarla süslüyorlardi. Tapinaklarin içinde, avluda üç ayakli kazanlar ve tanri armaganlarinin konuldugu masalar, altarlar da bulunuyordu.
    Urartular için açik hava tapinaklari da önemliydi. Tuspa (Van Kalesi) ve Altintepe’de bulunan açik hava tapinaklari bunlara en iyi örneklerdir.
    Tuspa’daki açik hava tapinaginda kayalara oyulmus nisler içinde II.Sarduri’nin askeri eylemlerini anlata iki çivi yazili stel vardi. Bu tür stellere de tapinildigi düsünülmektedir.
    Altintepe’deki açik hava tapinagi ise ölü kültü ile alakali bir steller sahasidir. (bkz. Özgüç , Kaynakça)
    Tapinaklar ayni zamanda ekonomik merkezler de olmuslar ve tanri adina hayvan beslenmis, ekin ekilmistir.
    Urartular’da Doga Kültleri
    Daha önce de belirttigimiz gibi , Urartular doga olaylarina, dogal varliklara büyük önem vermisler hatta tanrilastirmislardir.
    Bunun disinda urartularin su kaynaklarini, magaralari, daglari, büyük agaçlari ve kayaliklari kutsal saydiklarini biliyoruz.
    Su kanaklarina yapilan balik figürleri, magaralara yapilan resimler, hayat agaci fgürleri ve kaya resimleri bu dogal varliklarin kutsalligini göstermektedir. Özellikle kayalara oyulan kapi figüleri de ilginçtir. Buralarda kurban listeleri olmasi bu kapilarin tanrilar ile aakali oldugunu düsündürtmektedir.
    Urartularda ayrica hayvan tanrilar, yari hayvan yari insan canlilar da resimlenmistir. Özellikle boga figürleri önemlidir.
    Urartular’da Ölü Kültleri
    Urartular da , diger kültürler gibi ölümden sonra hayata inanmislardi. Urartular’dan ölü gömme ile ilgili belge bize ulasmamistir. Ancak arkeolojik bulgulardan hem yakarak hem de yakmadan ölü gömdüklerini, anitsal mezar yaptiklarini ve ölü hediyesi biraktiklarini biliyoruz.
    Açik hava tapinaklarinin da ölü kültü ile olan ilskisini Altintepe açik hava tapinagi için Özgüç söyle anlatmaktadir: (bkz. Kaynakça)
    “ Bu açik hava mabedinin ölü kültü ile iliskili oldugundan ve muayyen zamanlarda burada toplanildigindan, dini merasimler yapildigindan süphe edilmemelidir. Açik hava mabedinin mâna ve plan bakimindan paraleli Urartuda, hatta bütün Anadolu’da mevcut degildir. Bu bakimdan buna Uratularin ortaya koydugu bir yenilik gözü ile bakilmalidir. “
İşlem Yapılıyor
X