TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

Kapat
Önemli Konu
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • aphrodisiac
    Member
    • 01-03-2005
    • 1517

    TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

    53 kişilik destan

    2000'de Ali Sami Yen'de meşaleler yandı... Taraftar mahkemelik oldu. Yönetim sessiz kalınca, 53 Cimbom'lu Türkiye'nin en büyük taraftar grubu ultrAslanı kurdu...


    ***

    Bir FotoMurat vardı

    Kendisi Trabzonlu ama babası Ürdün'lüydü.. Ve o tam bir Galatasaray aşığıydı.. Kuruluşunda büyük emeği geçtiği ultrAslan'ın bütün tribün fotoğraflarını o çekerdi.. Kanser denilen illet, "Hayatımın en mutlu 4 senesini ultrAslan'la yaşadım" diyen Murat Elsaleh'i 24 yaşında çok sevdiği Galatasaray'dan koparırken, geride de anıları kaldı.. Yakın arkadaşı Kayhan Berberoğlu "Foto Murat"ı işte bu duygularla anlattı:
    1980 yılının bir sonbahar gününde, yeşilin bin tonunu koynunda barındıran Trabzon'da doğar Murat. Soyadına bakıp "Senin neren Karadenizli?" diye soranlara "Ne o, Arap şeyhliğini yakıştıramadın mı?" derdi. Evet, Murat baba tarafından Ürdün'lüydü ama "Ben Trabzonluyum daa" diye de eklerdi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Trabzon'da okumuştu Murat. Sonra İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanmıştı aynı benim gibi. O, Gemi İnşaatı Mühendisi olacaktı ben de bildiğiniz İnşaat Mühendisi.. Galatasaray'a, futbola, fotoğrafa, sinemaya, Türk filmlerine, Türkan Şoray'a, Orhan Gencebay'a, Sadri Alışık'a, eski 45 liklere, eski arabalara aşıktı. Galatasaray'a olan aşkımızdan başka ortak özelliğimiz pek yoktu... ultrAslan içindeki çalışmalarımızda samimiyetimiz arttı, sonra da ev arkadaşı olduk zaten. Benim Rizeli, O'nun Trabzonlu olması iki inatçı Karadenizliyi sürekli didişmeye ***ürse de birbirimizi bir o kadar da seviyorduk. Çünkü biz Galatasaraylıydık! ultrAslan-Uni'nin kurulumunda Murat'ın da emeği çoktu. Zaten deplasmandı, amatör sporlardı demeden her yere beraber giderdik.. Bütün tribün fotoğraflarını O çekerdi. Alpaslan ağabey O'na "Foto Murat" lakabını takmıştı. Sonradan o eski model fotoğraf makinesiyle işkence çekmesine dayanamayıp yeni bir makine almıştık. Çocuklar gibi sevinmişti. Kaldığımız ev dernek gibi kullanıldığı sırada evde yaptığımız sopalı pankartların en güzelleri O'nun tarafından çizilirdi. Murat meğer çok önceden yakalanmış lanet kanser hastalığına. Önce o upuzun saçları dökülüverdi. Tedavi gördü, iyileşti sandık. Sonra KTU Tıp Fakültesi Onkoloji bölümünde yattı uzun süre. En bitkin anında bile söylediği tek şey vardı; Hayatının en mutlu 4 senesini bizlerle yani ultrAslan ile tanıştıktan sonra yaş**ıştı. 6 Nisan 2004'te kaybettik kardeşimizi. Ama o bizim için ölmedi. Ruhu hala bizlerle birlikte ve bizler tribünlerde olduğumuz sürece de o ruhu yaşatacağız. Diğer vefat eden kardeşlerimizi yaşattığımız gibi.

    * * *

    ultrAslan'ın şehitleri sadece "Foto Murat" la sınırlı değil.. Beykent Üniversitesi öğrencisi Salih Kayıkçı 5 yıl çektiği akciğer rahatsızlığının kansere dönüşmesi sonucu 16 Haziran 2006'da vefat ederken, Celal Bayar Üniversitesi öğrencisi Gürkan Ersoy ise 18 Ekim 2006'da PSV maçına gelirken Susurluk yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayata gözlerini yummuş..

    Meriç Tunca


    Cenazeyi kaldırmak (!)



    21 Aralık 2003.. Annem vefat etmiş.. Eyüp Sultan Camii'nde taziyeleri kabul ediyorum. Yılmaz Özdil, İskender Baydar, Kadir Kılıçparlar ve diğer yakın dostlarım da yanımdalar.. Birazdan cenaze namazı kılınacak, daha sonra da annemi defnedeceğiz. Bir süre sonra avluya bir kaç kişi giriyor ve direkt olarak bana doğru yürümeye başıyorlar.. Bunlardan bir tanesi ultrAslan Genel Koordinatörü Alpaslan Dikmen.. Yanımdakiler ''Hah. Adamlar sonunda seni camide kıstırdı. Buradan kurtuluşun yok'' diyorlar.. Alpaslan geliyor ve ''Abi başın sağolsun'' dedikten sonra ekliyor: ''Yolda buraya gelirken yanımda Çiço Mustafa lakaplı olanı dedi ki; 'Ya abi dünya ne entresan.. Biz yıllarca bu adamın anasına küfür ettik. Kadere bak ki şimdi annesinin cenazesini kaldırmaya geliyoruz..' Bizi alıyor mu bir gülme.. Yılmaz abi, İskender, Kadir, Alpaslan ve diğerleri başlıyoruz katılmaya.. Tabii biz tam da cenazenin önünde gülerken sağdan soldan da ''Ne oldu ulan bunlara. Kafayı yediler herhalde.. Adamların cenazeye bile saygısı yok'' sesleri yükseliyor.. Baktık olacak gibi değil, soluğu hep beraber cami avlusunun dışında alıyoruz.. Bu benim için ilginç bir anı oluyor.. Ve beynimin bir yerine kazınıyor.. Ne zaman annemi ziyarete gitsem hep aklıma geliyor.. Geliyoruz bugünlere.. Öncelikle şunu hemen belirmeliyim ki ben Fenerbahçeli'yim.. Bunu zaten beni tanıyan herkes bilir. Zaman zaman Galatasaray'ı, hatta Beşiktaş'ı ti'ye alan yazılar yazarım. Bu da çeşitli övgülere ya da tepkilere neden olur.. Yazdığım yazılara kızanlara, küfür edenlere, mail atanlara gülüp geçerim. Ama Fenerbahçeli olmam, işimde profesyonel olmamı engellemez.. Yönettiğim sayfalarda Fenerbahçe'ye de, Galatasaray'a da, Beşiktaş'a da, Trabzon'a da ve diğer kulüplere de eşit davranırım.. Kaldı ki ben gazetecilik yaşantım boyunca 7 kez Galatasaray dizileri yapmış, zamanının bir bölümünü Florya'da geçirmiş biriyim. Yaşayanlar bilir. Bir Fenerbahçeli olarak en acı olay ve ona verilecek en büyük ceza, ezeli rakibiniz olan birinin şampiyonluk dizisini yazmaktır.. Hele de bu takım Galatasaray'sa... Allah bana bu cezayı (!) bir kaç kez verdi.. Evet geldik bugüne.. Şimdi sırada ultrAslan yazı dizisi var.. Bu diziyi de arkadaşlarım Mustafa Akada ve Onur Özkan ile birlikte ben hazırlayacağım.. Şimdi yine ''Yahu adam hasta Fenerbahçeli, ama gitmiş Galatasaray'ın taraftar grubunun dizisini yazıyor'' diyenleriniz, hatta buna ''Tabii herifi bir yerde kıstırdılar. O da korktu onlara yazı dizisi hazırlıyor'' şeklinde yorumlayanlarınız da olabilir.. Diyen desin. Çünkü işin aslı bu değil.. Başta da yazdım. Ben ve bu gazetenin üst yönetimi olaya tamamen profesyonel gözle bakıyor.. Doğrudur, ultrAslan oluşumunun yöneticileri hariç, büyük bir bölümü beni hiç sevmez.. Hatta yolda görse bir kaşık suda boğmak için (!) fırsat kollar.. Doğrudur.. Bundan 3 yıl önce ultrAslan'ın internet sitesi, üzerinde çarpı işareti olan ve altında ''Bu adamı gördüğünüz yerde haklayın'' diye yazan, benim dünya yakışıklısı (!) resmimle açılıyordu.. Doğrudur.. G.Saray taraftarı benim her yazdığım yazıyı ''İyi günler, nasılsınız?'' diye de başlasam kendilerine ''Ulan bu adam bize iyi günler diyorsa mutlaka hakaret ediyordur'' düşüncesi içerisinde okur.. Ama işin aslı böyle değil.. ultrAslan bugün dünyanın en büyük taraftar oluşumlarından biri. Beşiktaş'ın Çarşı'sı, Fenerbahçe'nin Genç Fenerbahçeliler'i kendi camiaları için ne ifade ediyorsa, ultrAslan da Galatasaray camiası için büyük şey ifade ediyor.. Kaldı ki sıra daha sonra Çarşı ve Genç Fenerbahçeliler yazı dizilerine de gelecek.. Bu yazı dizisini taraftarlık duyguları içinde size aktaracağım.. Ben bu müthiş ve bugüne kadar hiç kimse tarafından yapılmamış böylesine önemli bir yazı dizisi için değerli katkılarından dolayı ultrAslan tribün liderleri Sebahattin Şirin, Yılmaz Tutuş ve Alpaslan Dikmen'e şimdiden teşekkür ederim.. Onların bana cami avlusunda öğrettiği hayat felsefesi, belki de bu yazı dizisini benim yazmamda pay sahibi oldu.. Dünya çok küçük olduğu kadar, çok da garip.. Kimin annesine ya da bir yakınına küfür ederseniz edin, bir gün onun cenazesini kaldırmak zorunda kalabilirsiniz.. Öyleyse... Öyleyse gazamız mübarek ola.. Haydi Bismillah

    53 kisiyle atılan tarihi adım



    04 Aralık 2000 tarihinde, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe (0-0) maçında yaklaşık üç bin adet meşale yakılmıştı. Stat rakip için cehenneme çevrilmiş ancak sahaya atılan meşaleler (ki tribündeki bir çok insan bu meşalelerin görevli polislerce panik içinde sahaya atıldığını söylüyorlardı) daha sonra Galatasaray taraftarının başına büyük dertler açmıştı. Bu meşalelerin alınmasında, stada sokulmasında kimlerin sorumluluğu varsa emniyet tarafından toplanmak istenmişti. Ancak suçlu, suçsuz birçok Galatasaraylı gözaltına alınmış ve maalesef kulüp de bu taraftarlara sahip çıkmamıştı. Bizler arkadaşlarımız için uğraşıyorduk ama çok fazla da yapacak bir şeyimiz yoktu. Neticede arkadaşlarımız mahkemeye sevk edilmişlerdi. Arkadaşlarımızı yargılayacak olan Hakim daha ilk mahkemede, "Böyle saçma sapan bir olayın mahkemeye intikal ettirilmesine" çok kızmıştı. Ama mahkeme o kadar sene geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı! Bu olaya çok içerlemiştik. Kulübün taraftara sahip çıkmaması üzerine artık Galatasaray taraftarına sahip çıkacak bir derneğin açılması gerektiğinde hem fikir olmuştuk. Bunun üzerine 2000 yılının Aralık ayı sonlarına doğru Galatasaray tribünlerinin eski adamlarına ve ileri gelenlerine bir çağrıda bulunuldu... Acil olarak bir toplantı yapılmalı, fikirler alınmalıydı. 20 Ocak 2001 günü Taksim'deki Ceylan Otel'e doğru yola çıkan 53 Galatasaraylı, bu toplantı sonucunda G.Saray Spor Kulübü'nün yaklaşık 100 yıllık tarihinde muazzam bir süreci başlatacaklarını elbetteki bilmiyorlardı. İyi giyimli, orta yaş kuşağı Galatasaraylılar bir yandan açık büfede bir şeyler atıştırarak sohbet ediyor, bir yandan da önceden hazırlanmış olan bazı grafik çalışmalarını gözden geçiriyorlardı. Dört sene üst üste kazanılan şampiyonluklar, yurtiçindeki tüm kupalar ve yenilgisiz UEFA Kupası Şampiyonluğu ve hemen ardından gelen Süper Kupa "başarı yorgunluğu"nun olumsuz etkilerini tribünlere yansıtıyordu. Açıkçası bu da, ortalama 25 yılını tribüne vermiş olan insanları rahatsız ediyordu. Çünkü oradakilerin çoğu 13 sezon şampiyonluk görememiş bir nesilde yetişmişti ve hiçbir başarı bizi Galatasaray'ımıza doyuramazdı. Birçok Galatasaraylı nasıl doymuş olabilirdi ki. Bunu çok garipsiyorduk. İşte ilk toplantıda bunlar vurgulandı. İlk önce bir video gösterisi yapıldı. Işıklar söndü ve salondaki 53 kişi Galatasaray'ımızın son 15 yıllık tarihini izlemeye başladı... Eskinin salkım saçak kapalısı izlendi, ruhları titreten tezahüratlar dinlendi. O videoda gösterilen tribünlerde yer alan insanlar da bizlerdik! O tezahüratı biz yapmıştık! O pankartları biz asmıştık! O delice heyecanı ve coşkuyu biz duymuştuk! Peki ama şimdi o coşkuya ne olmuştu? Oysa ki 80'li yıllarda Galatasaray da diğer Türk takımları gibi, bugünleri hayal bile edemeyeceğimiz kadar sportif olarak gerideydi. Şimdi ise çok başarılıydık ama insanlar başarıyla daha da coşacağına, kendilerini adeta salmışlardı. Maç seçmeye başlamış, taraftar gibi değil de artık birer "seyirci" gibi maçları izlemeye başlamışlardı.

    Çarşı Grubu ultrAslan için ne düşünüyor?


    ultrAslan'dan birçok arkadaşım var

    Tribün mücadelesi kapsamında, kapalı tribünün bağıran gruplar arasında ilk sırada yer alması gerekirken, ultrAslan bunu geçen sezon başaramamıştı. Fakat geriye dönüş yaptılar ve protestolarıyla kapalı tribünde yer almayı başardılar. Sonuçta onlar da bizim gibi tribün mücadelesi veriyorlar. Birbirimize rakip gruplar olduğumuz doğru. Ancak benim de ultrAslan'dan birçok arkadaşım var. Kendilerini yakından takip ediyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
    ALEN MARKARYAN Çarşı Grubu liderlerinden...


    Cehenneme hoşgeldin Fenerbahçe



    6 Mayıs 2001
    Kadıköy'de oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı için Maraton Tribünü'nün bir bölümü Galatasaray taraftarına ayrılmıştı ama daha önce Kaç bin bilet istiyorsanız verelim" diyen Fenerbahçeli yöneticiler yoğun talep karşısında şaşırmış ve 1900 biletle işi kurtarmaya çalışmıştı. Aslında Kadıköy'de yıllarca yaşanan cinnet ortamı futbolun spor olmaktan çıkmasını, normal futbol izleyicisinin değil bir çok gazetecinin bile Kadıköy'e gitmek isteğinİ engelliyordu.. Ama Galatasaray taraftarını üç ay önce yani 7 Şubat 2001 tarihinde yine Kadıköy'de oynanan ve 4-4 biten Türkiye Kupası maçında hiçbir şey engelleyememişti. Zira adını 3 Şubat'ta almış olan ultrAslan henüz 4 günlük olan ismiyle birilerini sıkıntıya sokmuştu. Çünkü ultrAslan statta kendine ayrılan yer için daha fazla bilet talebinde bulunuyordu. Bu biletler verilmeyince de yan tribünden bilet alan Galatasaray taraftarları kendilerine ayrılan bölüme geçip sımsıkı bir birlik oluşturuyorlardı. İşte 6 Mayıs'taki maçta da bu tehlikeyi sezen Fenerbahçe yönetimi "Alın size fazla yer ve fazla bilet" diyemiyordu. ultrAslan kimliğine bürünmüş Galatasaray taraftarını engellemek kimsenin haddine değildi ancak yine de tüm fazladan bilet bulma uğraşları pek fazla işe yaramamıştı, Fenerbahçeliler biletleri adeta gömmüşlerdi. Ali Sami Yen'de toplanıp otobüslerle Kadıköy'e geçen 1900 ultrAslan stada geldiğinde saçma sapan şeylerle karşılaştı. Örneğin ultrAslanların tribüne giriş bölümü yarım metre lağım suyuyla kaplıydı. 1900 kişi yaklaşık iki saat o suların içerisinde bekletilip tribüne bin bir güçlükle girerken, içerideki durum daha da rezaletti. Çünkü, tüm koltukların üzeri organize bir çalışma ile yumurta, çim, dışkı, çamur karışımı abukluklarla süslenmişti! İçeride su ve yiyecek satılmıyordu, tuvaletlerin kapıları ise kilitlenmişti. Sağ ve sol tribünlerde bulunan rakip taraftarların yukarıdan rahatlıkla attıkları sidik dolu torbalar, taşlar, şişeler ise durumu daha da şenlendiriyordu (!) Bir üzücü yan ise o zamanki bir Fenerbahçe yöneticisinin kulübü yöneteceğine bu tip ottan işleri bizzat yönetmesiydi! Tabii ultrAslan grubu o şahsa gereken cevabı bir sonraki lig maçında hazırlattığı 20 bin el ilanı ile verdi. Neticede yağan yağmur altında sesinin son perdesine kadar 90 dakika takımını destekleyen ultrAslanlar 2-1'lik mağlubiyetin verdiği üzüntüyü bir kenara bırakmış bir sonraki rövanş maçı için intikam planları hazırlamaya başlamıştı. Tezahürat bile hazırdı. Nitekim rövanş maçı geldiğinde stat içi ve stat çevresinde bir çok etkinlik (!) hazırlamak için girişimler yapılıyordu. Bu etkinliklerin iğrenç ve sağlığa uygun olmayanlarına tribün ağabeyleri engel olmaya çalışıyordu hatta kulüp yönetimi ise stat içinde rakip seyirci için hazırlanan tuzaklara rakip yöneticiler gibi çanak tutmuyor, bunları engelliyordu. O günlerde bu organizasyonları engelleyenlere ve daha çok kulüp yöneticilerine kırgınlık olmuştu ancak sonradan herkes bu tip saçmalıkların ancak Kadıköy'de yapılabileceği konusunda hem fikir olmuştu. Yine de ASY'ye gelen Fenerbahçe takımı, dışarıda binlerce ultrAslan'ın arasından geçerken bu Cehennem'in eskisinden daha farklı olduğunu anlıyordu. Stattaki atmosfer ise Fenerbahçeli futbolcuları adeta kilitlemiş, takımımız ise sahadan 2-0 galip çıkmıştı. Ve ultrAslan'ın bunda payı büyüktü.

    Kerem Usluer


    Gazeteci gözüyle



    Ahmet ÇAKIR : ultrAslan'la gelen...
    ultrAslan'ın öncelikle adından dolayı yadırgandığını biliyorum. Ama tribüne getirdiği kalite çabuk fark edildi ve taklitleri ortaya çıkmaya başladı. Bugün gerek Internet ortamında, gerekse tribünlerde görünen bazı hareketlerde ultrAslan'ın öncülüğünü yadsımak kolay olmaz. Taraftarlığı günümüz gerçeklerine uydurma yolunda atılmış en önemli adımdı ultrAslan hareketi... Bazılarınca kasıtlı olarak görmezden gelinen, hatta tamamen tersine çevrilen temel ilkeleri de çok önemliydi: Asla kulüpten ve yönetimlerden birşey istememek. Tam tersine, her zaman kendileri bir şeyler verebilmek için çaba göstermek. ultrAslan hareketi Sarı Kırmızılı tribünlere önce görsel bir güzellik getirdi ama ultrAslan'ın yaptığı işler arasında en heyecan verici olanlardan biri, Sarı Kırmızılı takımın 2001 yılında oynayacağı Real Madrid maçı öncesindeki Beşiktaş maçının ertelenmesiyle ilgili çalışmaydı. Orada yayınlanan bilgileri futbol yorumcularının yüzde 90'ı ilk kez görüyorlardı. Galatasaray, sadece kendisi için değil, daha çok ülkesi için büyük bir misyon üstlenmişti. Bunun anlamı da Şampiyonlar Ligi'ne 3, UEFA'ya da 4 takımla katılma kapısının açılmasıydı. Bildiğiniz gibi, maç ertelenmedi. Galatasaray önce Beşiktaş'ı 2-0, ardından Real Madrid'i 3-2 yendi. Ama ne yazık ki asıl hedefe ulaşılamadı. Türkiye şu anda bile hala aynı noktada ve ultrAslan'ın o dönemde yaptığı çalışma geçerliliğini hala koruyor... Daha pek çok işin yapıldığını biliyorum. Ama bu çalışma, Dünyada bu konuda bizden çok çok önde olan bazı ülkelerin taraftar hareketlerine bile örnek olabilecek kadar büyük önem taşıyor.
  • aphrodisiac
    Member
    • 01-03-2005
    • 1517

    #2
    Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

    ultrAslan fırtınası


    Bir tribünün en önemli unsuru taraftar tezahüratı olduğu kadar, açılan pankartlardır..


    ***

    Pankartların dili

    Bir tribünün en önemli unsuru taraftar tezahüratı olduğu kadar, açılan pankartlardır.. İşte ultrAslan'ın kuruluşunun hemen başlarında Şampiyonlar Ligi'nde Deportivo ile oynanan maç için hazırladığı pankart da bunlardan biri. Çünkü o günün büyük önemi var. 14 Şubat 2001'de yani "Sevgililer günü"nde açılan "Only you (Sadece sen)" yazılı pankart, ultrAslan'ın evrensel kimliğini yansıtması kadar verilen emeği de ortaya koyuyor.

    ultrAslan, ismini aldıktan sonra tribüne çok hızlı bir giriş yaptı. 14 Şubat Sevgililer Günü'nün Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde kendi evinde oynayacağı Deportivo La Coruna maçına denk gelmesi, ultrAslan'ın ilk tribün organizasyonunu gerçekleştirmesine ilham kaynağı oldu. Kapalı'da açılan "Dev Kalp" tasarımlı bayrak, hem Sevgililer Günü'nde taraftarın takımına mesajını veriyor hem de tribünlerde ortaklaşa dayanışmayla, öncesi ve sonrasıyla muhteşem bir organizasyon gerçekleştiriliyordu. Aynı maçta, organizasyon ve ultrAslan hakkında hazırlanan broşürler tribünlere dağıtıldı. Galatasaray camiası ultrAslan ismiyle ilk kez orada tanıştı. (Maçı da Galatasaray 1-0 kazandı.) ultrAslan'ın ikinci büyük "Tribün Şov" etkinliği Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki kritik Milan maçı için düşünülen dev bayrak oldu. Milan'ı 2-0 yendiğimiz bu maçtaki devasa bayrak, ülkemizin bu ölçekteki ilk bayrağı olarak tarihe geçti. Açık tribünün tümünü kapsayan bu bayrak, 4.850 m2. boyutlarında ve yaklaşık 2 ton ağırlığındaydı. Gerek yapılışı ve stada taşınması, gerekse bazılarının sık sık yaptığı gibi "papyon" olmadan açılması, önceden iyi planlanmış bir organizasyon ve geniş katılımlı işbirliği gerektiriyordu. Tüm ultrAslan'lar, 10 yaşından 60 yaşına kadar herkes bu organizasyonda elbirliğiyle, yağmur altında yılmadan çalıştı ve sonuç tüm dünya basınının ertesi gün övgüyle bahsettiği büyük "Tribün Şov" oldu... Milan maçı için yapılan hazırlıklar sadece büyük bayrakla sınırlı değildi. İtalyan tribünlerini anımsatan sopalı pankart çalışması da yapıldı. Ülkemizde ilk kez bu sayıda (yaklaşık 850 adet) sopalı pankart hazırlanmıştı. Her biri özgün birer "art-grafiti" olan pankartlar, taraftarın takımına olan sevgisini ve günceli yansıtıyordu.Gerçek yaratıcılığı yansıtan sopalı pankartlar, her zaman olduğu gibi Türk basınının ilgisini çekmedi. Ama Şampiyonlar Ligi maçlarına gelen yabancı gazeteciler, ertesi günkü ve sonraki baskılarında Ali Sami Yen Cehennemi'ni yansıtan fotoğraflarında ultrAslan'ın sopalı pankart resimlerini kullanıyordu. ultrAslan'ın bu organizasyonu, bu etkinliğin en yaygın uygulandığı yer olan İtalya'da bile yankı buldu ve İtalyan taraftar siteleri, Galatasaray tribünlerindeki etkinlikleri kendi aralarında uygulama konusunu tartışmaya başladılar.

    Meriç Tunca

    Bir ultrAslan'ın anısı

    Otobüste değilsin ki.

    İstanbul'dan 7 otobüs gitmiştik İzmir'deki cezalı maçımıza. Sebahattin Reis ve Yılmaz Başkan otomobille hareket etmişler; Alpaslan ağabey de, makarası daha bol diye, otobüsle gelmişti. Aynı otobüsteydik. Gidiş yolculuğu esnasında herşey çok güzeldi, maç da çok güzel geçmişti. Galibiyetimizi almış keyifli keyifli dönüyorduk İstanbul'a. Gece maçıydı. Susurluk civarına vardığımızda artık saat gece yarısını geçmişti. Karnımızı doyurmak için 7 otobüs ve bir otomobil halinde konaklama yerinde durduk. Buraya gelene kadar Alpaslan ağabey yine ilk otobüsteydi. Neyse, yemekler yendi otobüsler hareket etti. Ama ilk otobüste yoktu Alpaslan ağabey. Sonradan öğrendik ki, tüm otobüslerin hareket etmesini beklemiş ve son otobüse binmiş. Susurluktan yaklaşık 10-12 km. ayrıldıktan sonra Sabahattin Reis Alpaslan ağabeye telefon açıp "Yılmaz çok yorgun, sen otobüsten in de arabaya gel, sohbet ede ede gidelim yoksa Yılmaz uyuklayacak" demiş ve eklemiş; "Senin otobüsün tam arkasındayız." Alpaslan ağabey de "Tamam Reis, uygun bir yerde iner arabaya geçerim" demiş. Ve otobüsten inmiş... Ama bir bakmış ne gelen var, ne giden! Otobüsler uzaklaşmış, araba yok, zifir karanlık ve en yakın yerleşim birimi 10 km. geride kalmış... Telefonunun şarjı da bitmek üzere.. Alpaslan abi Reis'i arıyor cep çekmiyor. Başlamış Susurluk tarafına doğru yürümeye. O sırada Reis aramış "Sen bu otobüste değilmişsin ki! Biz seni ilk otobüste sanıyorduk" demiş. Ve 50 km. ileriden geri dönüp Alpaslan ağabeyi yolun ortasından almışlar. Tabi bu hikayeyi onlardan dinlemek çok daha keyifli olacaktır, çünkü feribot beklerken hepimiz gülmekten kırılmıştık.

    Gazeteci gözüyle

    ultrAslan'la gelen....

    İstanbul Bahçelievler Engelliler Spor Salonu'nda Galatasaray ile Cadbury İstanbul Engelli Yıldızlar Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımları Süper Lig'in ilk maçına çıkıyorlar. Tribünlerde yaklaşık 150 ultrAslan... Bu gençler, çoğunlukla Yıldız Teknik Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri ve onların arkadaşları... 1,5 saat süreyle tek bir kötü tezahürat yapmadan, susmamacasına takımlarını destekliyorlar. Salondaki atmosfer harika. Maçtan önce tahrike dayalı küçük bir olay da hemen önleniyor ve maç sonrası olaya karışanlar birbirleriyle sarılarak öpüşüyorlar. Maç sonrası iki takım sporcuları tribünlere gidiyorlar, ultrAslanlar kendi takımlarına tezahürat yaparlarken bir anda Cadbury takımına da "Engelli Yıldızlar" diye tezahürat yapıp, salonu inletiyorlar. Spor sahalarında pek göremediğimiz bir tablo. Teşekkürler genç ultrAslanlar. Daha sonra internet sitelerine maçtan sonra gönderdiğiniz mesajlar bizleri daha da duygulandırmıştır. Bundan sonra daha büyük kitlelerle önümüzdeki maçlarda buluşmak üzere.
    Yavuz KOCAÖMER

    ultrAslan'ın alt grupları

    ultrAslan BH
    Tribünde daha çok liseli gençleri içinde barındıran ve eski açıkta teşkilatlanırlar.

    ultrAslan SULTANS
    uA-Karşı gibi yıllardır Kapalıda bulunan ve koreografi gibi tribün organizasyonlarında başı çekerler. Grafiti tarzı esprili pankartlar onların eseridir

    ultrAslan TAYFA
    Tribünün olmazsa olmazlarıdır. Kar kış yağmur çamur demeden deplasman deplasman dolaşırlar Galatasaray'ın peşinde. Kapalı Tribün'de ve Yeni Açık'ta bulunurlar.

    ultrAslan KARŞI
    Kapalı tribünün orta yaşlı arkadaş grubu. Orta yaşlı ama büyük koreografi çalışmaları onların eseridir. Özellikli pankartlar da hep onlardan çıkar...

    ultrAslan UNI
    T cetveli 'Out', sopalı pankart 'İn' diyen üniversitelilerin teşkilatlandığı grubumuz. Eski açık tribününün müdavimleri...

    Tribün şovunda biz daha iyiyiz!
    Genç Fenerbahçeliler ultrAslan için ne düşünüyor


    ultrAslanlar ile her türlü dostluğumuz var. Onlar da bizim arkadaşımız. Ama tribün konusunda bize asla rakip olamazlar. Çünkü Genç Fenerbahçeliler'in tribün şovunu herkes biliyor. Bu bakımdan bizimle başedemezler tribün konusunda. Ancak onun dışında olaya baktığımız zaman, hepimiz aynı amaç için varız.
    SEFA Genç Fenerbahçeliler Derneği Lideri

    YA ultrAslan YA Gala's



    BAZEN Kapalı Tribün çok kritik maçlarda birdenbire eski ruhuna bürünürdü. Baygın baygın maç seyrederken, bir düdük ya da bir sertlik karşısında tribünler, sanki yüz yıllık uykusundan aniden uyanmışçasına patlar, Avrupalıların "Cehennem" dediği atmosferi yeniden yaşatırdı. Ama artık o "Cehennem" belli anlara sıkışmıştı. Örneğin 3-2'lik Milan maçının son 20 dakikası gibi. Işıklar yandı ve herkes sırayla konuşmaya başladı. Takımın başarısına ters oranlı giden tribünlerden bahsettiler bazı arkadaşlarımız... Tribünlere gelen insanların birbirlerinden kopuk olduklarını anlattılar. Bu toplantı bu sorunları tartışmak ve çözüm yolları geliştirmek için düzenlenmişti. Toplantıya katılanların her biri Kapalı'da yer alan değişik arkadaş gruplarının önde gelen isimlerinden seçilmişti... Çünkü birlik ancak böyle sağlanırdı. Neticede ortak payda tekti: "Galatasaray..." Günümüzde tribün yükünü çeken kalabalık taraftar gruplarının organizasyonu artık bir zorunluluktu. Bu taraftar grupları, her şeyden önce dünyanın her yerinde kendilerini bir isimle anıyorlardı. "Brigade", "Irriducibili" ya da "Ultras" örneklerinde olduğu gibi. Ocak ayında düzenlenen toplantının bu yolda atılmış önemli bir adım olduğu daha sonraki gelişmelerle ortaya çıktı. O gün akş**ın geç saatlerine kadar konuşulan konular arasında "isim" de vardı. Toplantıda hatalar ortaya kondu açıkça. Bu kadar verimli ve hatta "acımasız" bir özeleştirinin yapılabildiği ve daha da önemlisi, sonunda "ortak" bir "devam" kararının çıkabildiği bir toplantı herkese kısmet olmaz... Ama Galatasaraylılık duygusu her türlü olumsuzluğun üstesinden gelme gücünü vermişti bir kere. İlk toplantıdaki gündem maddeleri şunlardı :

    * Misyon: Neden yeni oluşum?

    * Hedef

    * İlkeler

    * Oluşumun içindeki kurullar

    * Strateji

    * Finansman ve kaynak modelleri

    * Oluşumun isminin belirlenmesi

    * Görüş ve dilekler

    * Sonraki toplantı tarihinin belirlenmesi ve kapanış... İlk toplantıdaki gündem maddelerinin hepsi görüşüldü... İkinci toplantı ise yine aynı yerde, aynı saatte 3 Şubat 2001 tarihinde yapılacaktı. Birinci toplantıdan yenilenmiş bir heyecanla çıkanlar ikinci toplantıya kadar geçen kısa sürede "Yeni Oluşum" adını çevrelerine duyurmuşlardı bile... Kulaktan kulağa dolaşan "yeni grup kuruluyor" sözleri, tribün müdavimlerinde olumlu bir hava yaratmıştı. İlk toplantının resmi gündeminin dışında alınan ve oybirliğiyle kabul edilen önemli kararlardan biri şuydu: "Galatasaray tribünlerinde yeni bir sayfa açıyoruz. Kimse bu oluşumu, geçmişle kıyaslamasın ve karıştırmasın." Ama en önemli karar ise şuydu: "Bu oluşumun başlıca hedefi, tribündeki arkadaş gruplarının birbirlerini yakından tanımasını, tanışmasını ve Galatasaray'ımız için birlikte hareket etmesini sağlamaktır." Evet, bu en önemli hedefti... Yeni Oluşum, bu vizyonun gerçekleşmesi için gerekli kafa gücünü, yaratıcı gücü, maddi gücü ve kas gücünü bir araya getirecekti. İkinci toplantıya bu coşku içerisinde aşağı yukarı yine aynı isimler ilk toplantının devamını getirmek ve Galatasaray tarihindeki en önemli başlangıç olan son noktayı koymak için toplandı. İkinci toplantının gündemi işe şunlardı :

    * Açılış ve geçen iki haftanın değerlendirilmesi

    * Yönetim kurulu ve alt kurulların değerlendirilmesi

    * Oluşum için isim önerileri ve oylaması

    * Finansman ve bütçe

    * İletişim

    * Maç ve organizasyon takvimi ve icraatlar... Tüm bu gündem maddeleri görüşüldü ama en önemlisi elbetteki isimdi. The King, Ultras, Mania, Since 1905, Galatasaray Forever, Grup Sarı Kırmızı, Red Lions, Aslanlar, ultrAslan, Gala's, Platform, Kapalı, ASY gibi bir çok isim önerisi geldi. Bunların bazıları ön elemede çeşitli sebeplerden saf dışı edildi. Son turda isim önerileri arasında en radikal olanı yani "ultrAslan" kabul edildi.

    3. Boğaz köprüsü savaşı

    Türkiye, Galatasaray ile Fenerbahçe taraftarları arasında Boğaz Köprüsü'nde yaşanan "Bayrak asma kriziyle" geçen yılın Hazıran ayında tanıştı. Ancak iki taraftar grubu arasındaki ilk çekişme değildi bu.. 2002'de Galatasaray'ın şampiyonluğunda köprüye asılan bayrağı Fenerliler indirmiş, bir sonraki sezonda da Sarı-Lacivertlilerin şampiyonluğunda bu kez intikam sırası Galatasaraylılar'a gelmişti....


    Birkaç sene önce Galatasaray şampiyon olduğunda artık gelenekselleşmiş olduğu üzere Boğaz Köprüsü'ne Galatasaray Bayrağı asılmıştı. Ancak bu bayrak bazı Fenerbahçeli taraftarlar tarafından, ipleri kesilmek suretiyle, indirilmişti. Tabii kimsenin aklına koskoca Boğaz Köprüsü'nde herhangi bir terör olayı(!) olabileceği gelmediği için o zaman önlem alınmamıştı... Ve o bayrak çok rahat biçimde kesilmişti. Neticede o bayrak yeniden asılmıştı ama bu sefer önlem de alınmıştı. Bir sene sonra Fenerbahçe şampiyon olduğunda köprüye bu sefer de Fenerbahçe bayrağı asılmış ama bu kez başında vardiyalı olarak bir polis memuru nöbetçi kalmıştı.
    Ancak ultrAslanların Fenerbahçe bayrağına misilleme yapıp indirmelerine polisin nöbet tutması da yeterli olmamıştı.
    Sonraki sene Fenerbahçe yine şampiyon olduğunda köprüye bayrak asılmamıştı. Geçen sezon sonunda Galatasaray şampiyon oldu ve kulüp Valilikten 15 günlük bir izin alarak köprüye büyük bir Galatasaray bayrağı astı. Beş gün sonra bu bayrak bir grup Fenerbahçeli tarafından indirildi. Çünkü her hangi bir koruma yoktu. Bayrağı indirenler yakalandı ama yakalananlar savcılıkça serbest bırakıldı hatta bu işi yapanlar basın önünde şov yaptı. Bayrak ise sabah yeniden asıldı.
    Ancak aynı gün, hem de yaşlı başlı iki kişi, reklamın ucuz olduğunu gördükleri için ellerinde çakı ile köprüye gittiler, uzun müddet uğraştıkları için bayrağa bir şey yapamadan tesadüfen(!) yakalandılar. Ama hemen serbest bırakıldılar. Bir sonraki gece ise daha beter bir şey oluyordu. Zira bu sefer Galatasaray bayrağı molotof kokteylleri ile yakılıyordu. Kulüp her defasında yeni bayrak asacağını deklare ediyordu ama ultrAslanlar için artık hareket zamanıydı. Yaklaşıp 150 kişilik bir grup otobüsle köprü üzerine geliyor, köprünün tam ortasında otobüsten inerek yolları tıkıyor, tezahürat yapmaya başlıyor, getirdikleri Galatasaray bayrağını köprüye asıyor ama bir yanda da ellerindeki Fenerbahçe bayrağını medyanın gözü önünde yakıyorlardı. Köprüye yeniden asılan bayrak 3-4 gün daha orada kalıyor ve daha sonra izin süresi bittiği için kaldırılıyordu.

    MERİÇ TUNCA


    Gazeteci gözüyle

    Ali Sami Yen ultrAslan'la güzel
    Denizli maçı başlamak üzere, kapalı tribünün çatısında bazı gençler görüyorum. Ellerindeki sarı-kırmızı büyük bir kütleyi kuvvetli rüzgarda aşağı sallandırmaya uğraşıyorlar. önce 'M' harfi ve '1' rakamının ucu ortaya çıkıyor. Saniyeler geçtikçe Galatasaray'ın gerçek kimliği parçalı dev sarı-kırmızı forma olduğu anlaşılan kütle yavaş yavaş indiriliyor. Ortaya ölümsüz bir aşkın sonucu dev, palavradan değil gerçekten, 10 numaralı Metin Oktay forması çıkıyor. G.Saray kapalısının dörtte birini kaplıyor ve maç başladıktan sonra toplanıyor. Futbolcular 2'nci yarı için çıkarken Metin Oktay çatıdan indiriliyor ama bu kez yanında ikiz kardeşi 10 numaralı Hagi forması da var. Tünelden çıkan futbolcular olağanüstü tablo ile karşılaşıyorlar. Kapalı tribünün yarısını tepeden tırnağa örten iki Galatasaraylı ilahın formaları ASY'i selamlamaktadır. Çoğunun damarlarındaki kanın çekildiğini tahmin ediyorum, tıpkı tribünlerdeki binler gibi. Her şeyin tersini söylemenin erdem olduğunu sanan bilmişlerin '10 numarayı kaldırmak ahmaklıktır' çıkışı hak ettiği cevabı aslında Denizli maçında aldı. 10 no'lu formanın giyilmemesini ilk kez nisan ayında ultrAslan'lar önerdi. Ben de bu güzel jesti destekleyen yazılar yazdım. Galatasaray Yönetim Kurulu da gerekeni yaparak 10 numarayı müzeye kaldırdı. Büyük aşklarda akılcılık aranmaz! Galatasaraylıların Metin Oktay ve Hagi aşkları, formaları giymemenin pratik sonuçlarını düşünmeyecek kadar ulvidir. Galatasaray'da 'Ultralar' değil, Türkiye'nin farklı taraftar oluşumu 'ultrAslan' vardır. Yarattıkları ortam için ellerine sağlık!
    Ömer Ural KÜKNER (20 Ağustos 2001)


    Bir ultrAslan'ın anısı

    Otobüsün külüstürü de hiç mi hiç çekilmiyor!
    Kasım ayının sonlarına doğru sıcak bir İzmir tatili olarak düşünebilceğimiz Altay maçına gitmek üzere Ali Sami Yen'de toplandık. Saatlerce süren bekleyiş sonunda İzmir'e gidil(e)meyeceğini öğrendiğimizde büyük burukluk yaş**ıştık. Bizler o zamanlar ultrAslan- UNI'nin kemik grubu olarak o maça da iyi organize olmuştuk. 30 kişi kadar vardık. Kötü haberi alınca herkes bir şekilde dağıldı. Biz de Kayhan, Sertaç, Kurti ve rahmetli Murat ile Sami Yen'den ayrıldık. Okan'lar da Fırtına'larla beraber bir grup Taksim'e gittiler. Sonradan biz 5 kişi gaz olduk "İlla gideceğiz" dedik. Herkes ceplerine baktı fazla para, pul yoktu. Maç bayram tatiline geldiği için otobüslerde de yer yoktu. Ama takmıştık kafaya bir kere, bastık Hareme gittik. Evet, otobüslerin hepsi doluydu. Tam umudumuzu yitirmişken 'İzmir, İzmir hemen kalkıyor... AYAKTA!..' diye bağıran sesi ilk duyduğumuzda şok olmuştuk. Ama bizi ilgilendiren kısmı İzmir'di. Ve kendimizi otobüsün içinde bulduk. Otobüs çok eskiydi. Bizden başka da ayakta yolcusu vardı... Arka kapının merdivenlerine yanaştık, 5 kişi oraya nasıl sığdıysak yerleştik. Tesadüfen otobüste Erzurum Atatürk Üniversitesinden bir arkadaşla tanıştık. Meğer O da ultrAslan-UNI üyesiymiş. Otobüs Gemlik taraflarında arızalandı. Daha otobüse binerken rahmetlinin sözleri aklıma geldi "Bu külüstürle hiçbir yere gidemeyiz." Bir süre sonra Susurluk'ta molaya durduk. O sırada tribünümüzden Sezgin abi, Sinan ve Çiço yanımıza geldiler. Başka bir otobüsten de Özkan Abi indi, ortam iyice şenlendi. Meğer onlar da münferit hareket etmişler. Çiço otobüsü görür görmez lafı yapıştırdı "Bu otobüsle zor gelirsiniz." O anda bizim otobüs stop etti. Zoraki çalıştırdılar. 7 km.'yi bir saatte gittik! Ve otobüs tak dedi, durdu orta yerde. Bir saat başka araç bekledik, tesadüfen gelen bir midibüs'e atladık Balıkesir'e geldik... Balıkesir'den ilk otobüsün bir buçuk saat sonra kalkacağını öğrendik, neticede toplam 15 saat yol yapıp İzmir'e ulaştık. "Geliyoruz, bizi alın" diye İzmir'li ultrAslanları aradık. Buluşma yerine gittiğimizde karşımıza bizim Taksim'e giden ekibi bulduk! Onlar da gece altı kişi ve bir de davul atlamışlar bir arabaya. Artık nasıl sığdılarsa!.. Ardından Ahmet de karşımıza çıkmaz mı, adam bizden beter otostopla gelmiş. Maçımıza gittik, galip geldik. Tribünler de süperdi. Dönüş yolunda çektiklerimiz de pek farklı değildi. Ama bizim açımızdan Galatasaray'ımız uğruna çıktığımız dört dörtlük bir deplasmandı diyebiliriz.
    GÖKHAN EVLİYA ERMİŞ


    Ultra Kavramının Sırrı


    Bilindiği gibi "Ultras", aslında Avrupa'da başlamış ve giderek yayılmış uluslararası bir taraftar hareketi. Ultras hareketi, takımına duyduğu bağlılığı oldukça radikal bir temelde kavrayan bir akım. Yeni Oluşum'un elbette, başlangıçta kendisine koyduğu hedefler arasında bu düzeyde bir radikallik söz konusu değildi. Dahası, hedefi "sadece kulübünü desteklemek" olan bir taraftar hareketinin holiganizmi desteklemesi elbette söz konusu olamazdı. Ancak, "Onurlu ve gururlu bir taraftar grubu" olabilmenin yolu gerçek bir grup olarak davranmaktan geçiyordu. İşte ultrAslan, bu vurguyu güçlendirmek açısından seçilmişti. Ayrıca Türkiye'de ilk kez "Ultras" hareketinin bağımsız bir devamı olarak ismiyle boy gösterecekti. Dahası, hareketin yeniliğini göstermesi açısından da doğru bir isim bulunmuştu. İsimdeki "Aslan" vurgusu da tribünlerin "Alamet-i farikası" olan bu soylu "Kral"ın adını kullanmaktan vazgeçilemeyeceğini de göstererek olumlu bir adımı işaret ediyordu... Ve elbetteki Büyük Kaptan Aslan Nihat'ın (Bekdik) da ruhu şad ediliyordu. İkinci toplantıda ayrıca kuruluş sürecinin yükünü taşımak üzere toplantıyı düzenleyen ekibin tümünün katıldığı geçici bir yönetim kurulu oluşturuldu. Ve 29 Mart 2001'de, Ali Sami Yen Stadı'nın karşısındaki Park Cafe'de genişletilmiş bir 3. toplantı kararı alındı.


    Tatangalar Grubu ultrAslan için ne düşünüyor?

    Bize çok yardımcı oluyorlar
    Kurulma aşamalarından beri dikkatle takip ediyoruz. Özellikle manifestoları hoşumuza gitti. Taraftar olarak duruşları çok önemli. Bir ara ultrAslan isim hakkını kulübe devrettiler. Bütün tribünlerin sorunlarıyla ilgilenmeleri hoşumuza gidiyor. Bizim sorunlarımız onların sorunları gibi oluyor. Ali Sami Yen'e gittiğimizde maçlara girişlerde bize çok yardımcı oluyorlar.
    YILMAZ ŞEN Sakarya Tatangalar Grubu Lideri


    ultrAslan BEST
    Kapalı tribündeki tezahürat üretim merkezidir. Bir çalışma grubudur..

    ultrAslan CURVA
    Eksi Açık'ta konuşlanan bir grup efendi gençtir. Daha çok ailelerinin izniyle maça gelen ve ortama alışmaya çalışanları pişiren gruptur.

    ultrAslan ÖLÜMÜNE
    Kapalı tribünün daha çok Anadolu yakasında ikamet eden arkadaş grubudur.

    ultrAslan HELL
    Eski Açık'ta konuşlanmış ve daha çok sosyal etkinlikleri ile tanınan bir gruptur

    Yardımda da şampiyon


    Türkiye'nin en büyük taraftar gruplarından biri olan ultrAslan, eğitime verdiği katkıyla gönüllere taht kurdu. Okullara defter, kitap, kalem gibi kırtasiye malzemeleri ***üren efsane grup, son olarak Metin Oktay İlköğretim Okulu'nun öğrencilerine verdiği destekle bir kez daha ön plana çıktı.

    ***
    Defter, kitap ultrAslan'dan
    Metin Oktay... O, Galatasaray tarihinin en büyük sembol isimlerinden biri. Bir gün Ankara'dan ultrAslan yöneticilerine bir telefon gelir; "Burada bir okul var... Adı Metin Oktay... Ama okulun yardıma ihtiyacı var.." O an kollar sıvanır. Okula hem kırtasiye yardımı yapılır, hem de duvarları boyanır.

    ultrAslan tribün liderlerine 2 seneönce Ankara'dan bir telefon gelir... "Burada bir okul var. İsmi Metin Oktay İlköğretim Okulu... Okul çok güzel ve büyük... Devlet tarafından yaptırılmış... Ama öğrencileri fakir aile çocukları.. Çünkü okul fakir bir semtte... Buraya yardım etmemiz lazım." Hemen harekete geçilir... İlk etapta iki araba dolusu Galatasaray logolu kırtasiye, diş fırçaları ve toplanan kitaplar gönderilir Ankara'ya. Okul çok büyüktür ama toplasan okulda 350- 400 kadar öğrenci vardır... Hepsi birer çiçek... Nur yüzlü çocuklar... Okulun bahçesinde ultrAslan heyetini görünce başlarlar bağırmaya: "RE RE RE RA RA RA GASSARAY GASSARAY CİM BOM BOM.." Belki içlerinde başka takım taraftarları da vardı... Ama onlar da Cim Bom Bom diye bağırıyolardı... Gönülden... Okul Müdürü çok babacan bir insandır. Onunla konuşulur ve okulun eksikleri öğrenilir. Sonra okulun dış cephe boyası yapılması gerekli olur. ultrAslanlar hem boya temininde bulundukları gibi, hem de işin işçilik kısmını da halleder ve baştan aşağı okulu boyatırlar. Bu arada okulun ön cephesine dev bir Metin Oktay posterini çerçeveletip asarlar... Hiç çekmez elini ultrAslan, Taçsız Kral'ın adını taşıyan bu okuldan... Okuldaki çocuklara spor malzemeleri lazım olur... Hallederler... Daha sonra okul futbol takımına şortundan, tozluğuna kadar bir forma yaptırırlar... Önünde ultrAslan yazan. Okul takımına ciddi bir antrenör bulunur, maaşını da ultrAslan öder... Bu arada elleri başka okullara da uzanmıştır ultrAslan'ın.. Samsun'da bir köy okulunun yanısıra İstanbul'da bir başka okula da kitap ve kırtasiye yardımı göndermişlerdir. Hatta bazı cezaevlerine, kütüphane kurmak için bir organizasyon bile başlatılmıştır.. Şimdi ise yine hummalı bir faaliyet vardır ultrAslan içerisinde. Metin Oktay İlköğretim Okulu'na kitap, kırtasiye ve giyecek kampanyası başlatmışlardır. Bir de mail adresi açmışlardır bu konuda yardım etmek isteyenler olabilir düşüncesiyle: okul@ultrAslan.com

    Sıkıntı yerini coşkuya bıraktı


    Evet ultrAslan, tribüne çok hızlı bir giriş gerçekleştirmiş, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde oynana Deportivo La Coruna maçında "Dev Kalp" tasarımlı "Only You" bayrağıyla büyük ve ilk şovunu yapmıştı. Ama ultrAslan'ın en anlamlı (futbolu da aşan) gerçek etkinliğinin, hiç umulmayan bir alanda, basketbolda olduğunu pek kimse bilmez. 3 Şubat'taki 2. toplantıdan birkaç gün sonra müthiş bir iletişim zinciriyle Ahmet Cömert Spor Salonu dibine kadar dolduruldu. İlk gidilen maçta basketbolcuların şaşkınlığı ve sevinci görülmeye değerdi. Zira o güne kadar basketbol maçlarına 50-100 kişi giderken birdenbire 2 bin kişiyi tribünlerde görmeleri basketbolcuları çok heyecanlandırır. Bu destek basket takımına itici güç olur. O zamana kadar küme düşmesinden bahsedilen basketbol takımı, binlerce kişilik ultrAslan desteğiyle inanılmaz bir performans sergileyerek tehlike sınırından çıktığı gibi, play-off'a kalır ve ardından da çeyrek finale yükselir. Elendiği takımın Türkiye şampiyonu olması, takım-taraftar bütünleşmesinin varabileceği noktaya çok güzel örnekler..

    Park Cafe'de genişletilmiş toplantı
    Kurucular Kurulu'na verilen kontenjan referanslarıyla 29 Mart 2001'de Park Cafe'de yapılan 350 kişilik geniş katılımlı toplantı, ultrAslan felsefesinin ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı ve geleceğe yönelik önemli kararların ortaya çıktığı coşkulu bir başlangıç noktası olur. Toplantıya Kapalı'da yer alan tüm arkadaş grupları katılır. Ayrıca Numaralı ve Açık tribünden de katılımlar olur.. Salonda esen coşkulu hava, yeni başlangıcın gerçekten enerjik olacağını gösterir. Toplantıya katılanlar arasında Fatih Altaylı ve Kenan Doğulu gibi tanınmış isimler de göze çarpar. ultrAslan, bu tarihten sonra internette daha kapsamlı bir hareket başlatır ve www.ultrAslan.com sitesini kurar.

    Sorular ve sorunlar
    Bütün bu kuruluş dönemi boyunca, başlangıçta özlenen ve beklenen grup olma ruhu oluştu mu? Bu soruya hemen "Evet" yanıtı vermek veya kestirmeden "Hayır" demek elbetteki çok güçtür. Önceki yıllara göre çok büyük adımlar atılmış durumdaydı. İnsanlar artık birbirlerini daha iyi tanıyorlardı. Ve kaynaşıyorlardı. Önemli sıkıntılar yerini coşkuya bırakmıştı. Bu aslında çok önemli bir adımdı. Ancak ultrAslan'ı zorlayan bazı problemler varlığını sürdürüyordu. Maddi problem bunlardan birincisiydi...

    Gazeteci gözüyle

    Duyarlı aslanlar
    Futbol aşkı, dünyada her dile çevrilen aşktır. Gönül verdiği renklerin temsilcisi olmak da, bu ülkedeki en ağır işçilik. Çünkü futbolun kalbidir taraftar. Hele tribünlere hükmeden ve maçı kazanmayı sağlayan gücün temsilcisi olanlar için. ultrAslan'ın bir özelliği var. Diğer takımlardaki taraftar grupları bütünün parçalarını oluştururken, onlar Galatasaray'daki tribün bütünlüğün kayıtsız şartsız temsilcisi. Futbol dışında da eylemleri var. Metin Oktay okulu için başlatılan kampanya bir harika. Metin Oktay denince, benim için akan sular durur. İnternet'teki çocuk *****suna karşı yapılan ekran karartma eylemi, ultrAslan'ın sadece tribünlerde değil, toplumsal olaylarda da, ne kadar duyarlı olduğunun resmidir. Bu ülkenin her zaman "kardeş resimlere" ihtiyacı var. Çünkü futbol kadar, toplumu birarada tutan başka güç yoktur. Futbol aşkı, dünyada her dile çevrilen aşksa, o aşkın maestroları da, tribünleri yönetenlerdir. Düşmanın bile hapşırsa, "Çok yaşa" demek, futbolun da, taraftarlığın da şanındandır.
    Hakkı Yalçın

    Bir ultrAslan'ın anısı



    Beş dedik, 38 kişi gittik!
    2001-02 sezonu ligin sonlarına doğru bizim kemik tayfa dernekte oturuyoruz.. Son anda olan organizasyon eksiklerinden otobüsle Samsun'a gidilemeyeceğini öğrendik. Abilerimiz 20-30 kişi uçaktan yerlerini almışlar öyle gidecekler... Bu maç şampiyonluk yolunda çok önem arz ediyor. En son dayanamadık Sebahattin ağabeyi aradık. "Reis biz maça gelmek istiyoruz izin verirsen" dedik. "Kaç kişisiniz?" deyince, '4-5 kişiyiz" deyiverdik. "İyi, gelin" dedi. Biz hemen çalışmalara basladık, inanılmaz bir telefon trafigi. Mustafa, tanıdığı vasıtasıyla bir otobüs buldu. İki saat içinde tam 38 kişi hazırdı! Sami Yen'in orada otobüs bulamayan bir çok kişi olacağından otobüsü başka yerden kaldırdık. Saat 12.30 sularında yola çıktık. Otobüs tam bir makaraydı, eğlenceli yolculuk sonunda Samsun girişinde polis aramasında durdurulduk. Yolcu bölümünden bir şey çıkmadı.. Ama bagajdan otobüse ait bir ve bir de ekmek bıçağı çıkınca derdimizi anlatmaya çalıştık ama pek dinleyen olmadı. Uzun süre bizi orada tuttular... İşin garip yanı ertesi gün "Galatasaray otobüsünde sopalar bıçaklar çıktı" diye gazeteler haber de yapmıştı! Aranma noktasından Sebahattin Reisi arayıp geldiğimizi bildirdik. Bütün abiler bir yerde yemektelermiş. Sebahattin ağabeyin yanına gittik "Hoşgeldiniz kaç kişisiniz?" dedi. Tabi biz "38" deyince şaşırdı. Durumu anlattık. Reis önce haklı olarak kızdı, çünkü bize de sağolsun 4- 5 tane bilet aldırmış. 38 kişi gelince bilet sıkıntısı yaşandı. Ankaralı kardeşlerimiz de bir otobüs yapmışlar gelmişler. Özkan Abi de tek başına atlamış bir otobüse gelmiş. Yani tüm kafalar ordaydı diyebiliriz. Biz içeri erken girdik. Bize ayrılan tamamen doldu. Ama ağabeyler hala ortada yoktu. Tribün dolunca kapıları da kapattılar. Tabi abiler gelince ortalık karıştı. Uzun süre görevlilerle tartışma yaşandı. Ama kapılar açılmadı. Bu sefer ağabeylerin dışarıda olduğunu yaptığımız tezahüratla bazı kişilere hatırlattık! En sonunda açıldı kapı... Ama bir yöneticimiz stattan sorumlu polis müdürünün "Güvenlik sebebiyle tribün kapısını açtıramam" demesi üzerine "Eğer açtırmazsanız dışarıda kalan gruba hiç kimse hakim olamaz. Daha büyük sıkıntı yaşarsınız" demiş. İşte açılma sebebi buydu. İçeride hem kalabalıktan, hem de yan tribünle taşlaşma yüzünden bayağı bir sıkıntı yaşandı. Yan tribünlere saldırmaya başladık. Sabahattin abi araya girmese daha kötü şeyler olabilirdi. Radu'nun attığı o golle 1-0 maçı kazandık. İnanıyoruz ki şampiyonluk Samsun'da geldi. İyi ki oradaydık!.
    Selçuk Tunceli

    Ankaragücü gecekondu grubu, ultrAslan için ne düşünüyor?



    Güzel bir simgesi, güzel bir duruşları var
    ultrAslan deyince ilk önce Sabahattin ağabey, Yılmaz, Alpaslan, Savaş gibi arkadaşlarımız aklımıza geliyor. Dostluğu Anadolu'da özellikle Sabahattin Ağabey sağlamıştır. ultrAslan'ın güzel bir simgesi var ve güzel bir duruşları var. İstanbul'a gittiğimizde onlar bizi karşılar. Onlar geldiğinde de bizler onları karşılarız. Bize Ali Sami Yen'de çok yardımcı oluyorlar.
    Ali İMDAT Ankaragücü Gecekondu Grubu Lideri

    ultrAslan'ın alt grupları

    ultrAslan parçalı
    Kapalı tribünde fanzin çalışmalarını onlar yürütür. Çalışma grubudur. İçerisinde aşağı yukarı her gruptan arkadaşımız yer almaktadır.

    ultrAslan uğruna
    "Kapalı tribünün dinazorları" diyebileceğimiz yaşlardaki arkadaşlarımızdır.

    ultrAslan WEB- TEAM
    www.ultrAslan.com'u var eden, sürekli güncel halde tutabilmek için de gece gündüz demeden emek sarfeden çalışma grubumuzdur.

    ultrAslan Radyo
    G.Saray TV ve radyo hala açılamadı. Ama "Radyo ultrAslan 190.5" üç yıldır bu grubun gayretleriyle Internetten yayın yapıyor

    NOT: ultrAslan'ın tribündeki alt grupları ve çalışma gruplarını tanıtımından sonra Yurtiçi ve yurtdışı temsilcilikleri tanıtılacaktır.

    Şafak yeniden doğaçak

    Onun adı; Şafak Güzeller.. O, 2003'ten bu yana lenf kanseri ile savaşıyor.. Başta ultrAslan olmak üzere, Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular ve diğer kulüpler taraftarları şimdi onu hayata döndürmek için çalışmalar.. Yani "Ezeli rekabet, ebedi dostluk" sözü Şafak sayesinde lafla kalmıyor.



    Büyük komutanlar savaşları başlatma emrini daima ŞAFAK VAKTİ verir ve askerlerini hücuma genelde ŞAFAK SÖKERKEN kaldırırlar. Bu nedenle tüm savaşlardan zaferlerle çıkarlar. Bunun en büyük örneğini Kurtuluş Savaşımız sırasında büyük önder Gazi Mustafa Kemal Paşa vermiştir. Hani son emrini verdiği Kocatepe'den, ordusunu hücuma kaldırarak, düşmanları İzmir'de denize döktüğü ŞAFAK VAKTİ gibi... "ultrAslan Şafak, 21 yaşında ve Lenf Kanseri. Kök hücre nakli için Amerika'da tedavi görmesi gerekiyor. Ama buna imkanı elvermiyor." diye yazmış ve "Geçmiş olsun Şafak kardeşim" diye bitirmişti Ruşen Güven gazetesindeki yazısını. İşte ultrAslanlar bu kardeşleri için bir şafak vaktinde büyük bir harekat başlattılar. Bu menfur hastalığa karşı girişilen cenge sadece Galatasaraylılar değil Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar, Tarbzonsporlular, Sakaryasporlular, Bursasporlular ve gücü ve yüreği olan tüm taraftarlar maddi, manevi olarak katıldılar. Yani, "Ezeli rekabet, ebedi dostluk" sözü de lafta kalmadı. 2003'te rahatsızlanan ama bunu kimseye belli etmeyen Şafak Güzeller'in tedavisi için ultrAslan'ın başlattığı yardım kampanyasına Fenerbahçe Kulübü 10 bin YTL. ile katıldı. Galatasaray Yönetimi de hemen 15 bin YTL gönderdi. Trabzonsporlu taraftarlar Ersen Martin'in formasını açık artırma ile satıp oradan elde ettikleri geliri verdiler.. Ve Şafak ABD'ye tedaviye gitti... Ve hala da orada... Ve O'nun Okyanus ötesinden bir mesajı var: "Takım ayırmaksızın bütün abilerime, kardeşlerime, arkadaşlarıma bana verdikleri büyük moral ve destekten ötürü ne kadar teşekkür etsem azdır... Söyleyecek kelime bulamıyorum... O yüzden, çok içten bir şekilde 'Hepinizi çok seviyorum' diyorum."

    MERİÇ TUNCA

    İnönü'de ayran savaşı...

    bir ultrAslan'ın anısı.


    Beşiktaş ile nefes nefese bir şampiyonluk yarışı sürdürüyoruz. O hafta da İnönü Stadı'nda kozlarımızı paylaşacağız. Maçı kazanırsak mutlu sona yaklaşmış olacağız... Ama beraberlik Beşiktaş'a yarıyor. Gece saat 23.00 civarında Dolmabahçe'ye doğru hareketlendik. Stadın oraya geldiğimizde gece karanlığında eski açık ve kapalıya dönen köşede birikmiş olan binlerce kişiyi gördüğümüzde şok olduk diyebilirim. Defalarca maç için sabahladığımız halde, bu kadar çok insanı hem de o saatte ilk defa görüyorduk. Bizim sayımız herhalde 5 bin kadardı ama Beşiktaşlılar da kapalının yanında takılıyorlardı. Muhtemelen onlar da bizim kadar vardı. İşin güzel tarafı insanlar birbirleriyle kavga etmiyor, hatta sohbet ediyorlardı. Ama Maçka tarafında ise kıyamet kopuyordu. Tribün grupları birbirine girmiş, çok sayıda insan yaralanmıştı. Sonunda kapalının ortasında bize ayrılan bölümün en üstünde yerimizi aldık ve vakit geçsin diye sohbet etmeye başladık. Ama sırf sohbetle vakit geçmiyor ki, illa hareket lazım! Beşiktaşlılar da sıkılmış olacaklar ki, karşılıklı atışmalar yerini pet şişe ve bilumum ıvır zıvıra bıraktığında gayet neşelenmiştik! Çünkü üst taraftaydık, bize bir şey gelmiyordu. Ya da biz öyle sanıyorduk! Bir anda yanımdaki arkadaşımın kafasına bir ayran kutusu isabet edince ben de nasibimi aldım. Neyse ki, ayranı severim! Tuvalete temizlenmek için gittiğimde, her iki taraftan da onlarca kişinin birbirine bakıp güldüğünü ve temizlenmeye çalıştığını gördüm. Maç başladı. Rambo Yusuf'un (Altıntaş) uzaktan attığı golle 1-0 öne geçmiştik. Yer yerinden oynuyordu. Çünkü bu sonuç bizi şampiyonluğa koşturacaktı. Ama maçın ikici yarısının başlarında oyuna giren Beşiktaşlı Ziya, daha topla ilk buluşmasında kafa ile topu ağlarımıza gönderince dünya başımıza yıkıldı. Gol sonrası sağıma soluma baktığımda herkesin delikanlı gibi ağladığını gördüm. Ben ise... Neyse boş verin...
    BURAK SAVUCU

    Onlarla abi kardeş gibiyiz

    TEKSAS Grubu ultrAslan için ne düşünüyor



    Devamlı görüşüyoruz onlarla.. Bursa'ya geldiklerinde onlarla dostça dolaşıyoruz. Biz gittiğimizde bizi en iyi şekilde ağırlıyorlar. Sadece grup liderleri değil, gruptaki tüm insanlar birbiriyle görüşüyor. Abi kardeş gibiyiz. İnşallah bu dostluk bozulmaz.

    SELİM KURTULAN Bursaspor Teksas Grubu Lideri

    Yorum

    • aphrodisiac
      Member
      • 01-03-2005
      • 1517

      #3
      Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

      Ne istersen iste benden...

      gazeteci gözüyle.


      Eşkıya, şiddet yanlısı, serseri, küfürbaz vs.. vs.. Böyle suçluyor gazeteciler futbol taraftarlarını. Oysa gösteriyor ki taraftar sağduyusu; gazeteci kendilerine haksızlık yapıyor. Gazeteci, kansere yakalanan meslektaşına hala kin saçabilirken köşe yazılarından, taraftar kansere yakalanan arkadaşının tedavisini üstleniyor. Hem de gazeteciye göre en düşman olanı bile bu paydada buluşuyor. Gazetecinin düşmanlığı ise kanser bile dinlemiyor. Galatasaray taraftar organizasyonu ultrAslan, ABD'de lenf kanseri tedavisi gören bir Galatasaray taraftarı için kampanya yürütüyor. Soyadı gibi güzel olan gencecik Şafak Güzeller, Teksas'ta kanser tedavisini sürdürürken, ultrAslan İstanbul'da kampanya başlattı. Taraftar ortak panelinde de tüm kulüp taraftarları ultrAslan'ın insanlık dersine ortak oldu. Kampanyanın mimarı ultrAslan'ın yöneticilerine diyorum ki: Yönettiğim Haber Merkezi bundan böyle Şafak Güzeller için emrinize amededir... Ne gerekiyorsa yapalım, benden ne istiyorsanız yapalım ve Şafak'ı ne pahasına olursa olsun kurtaralım..

      MURAT ONGUN Habertürk - 16.10.2006

      Kapalı"yı bırak, "Eski açık"a bak

      Ali İMDAT Ankaragücü Kurucu üyelerin katkılarıyla ayakta duran bir taraftar oluşumu olarak, ultrAslan hala planladığı etkinlikleri gönül rahatlığıyla yapabilecek güce sahip değildi... Büyük bir heyecanla kurulmaya başlanan dernek merkezi, (1 Haziran 2001 itibarı ile Gayrettepe'de dernek merkezi olarak kullanılacak daire tutuldu. 17 Temmuz 2001 tarihinde ise Dernekler Masası tarafından "Genç Galatasaraylılar Derneği" adıyla tescillendi) hem kısa sürede oluşan enerjinin hemen tümünü almaya başladı, hem de oluşmaya başlayan bürokrasi yüzünden maddi bir süreklilik kaygısının ön plana getirilmesine yol açtı. Faaliyetlerden/projelerden bahseden ekip, birdenbire ödenecek depozitlerden, kiradan bahseder oldu. Üstelik bu sürecin uzun sürmesi, sanki ultrAslan'ı yönlendirenlerin başka hiçbir şey yapmadıkları gibi bir izlenim oluşmasına yol açtı. Yani taraftar için legal ortam pek de iyi olmamıştı sanki. ultrAslan'ın çok güzel bir adı vardı ve "Markası" da artık oluşmuştu. ultrAslan ismi ise T.C. Marka Tescil Bürosu tarafından tescil edilmiş durumdaydı. Bunu kullanabilme becerisi, belki de ultrAslan'ın ihtiyacı olduğu mali bağımsızlığın en önemli kanalı olacaktı. Bu konuda çalışmalara hız vermek gerekiyordu. Türkiye'de yaşanan ekonomik buhranın bunda mutlaka etkisi vardı ve bu gelir düzeyiyle, ultrAslan'ın kendine yarattığı bürokrasiyi ancak yaşatabileceği ortadaydı... Ama ultrAslan'ın sezon başında namının, gücünden daha önde gitmesinin getirdiği bir yenilik de oldu. Galatasaray Kapalısı'nın adı Başkan Faruk Süren yönetimince "ultrAslan Tribünü" olarak değiştirildi. Hatta o sezonki kombine kartların üzerine de "ultrAslan Tribünü" yazıldı. Bir taraftar grubu için tribüne adını vermek çok önemli bir gelişme olarak gösterilebilir. Hele Galatasaray gibi taraftarına pek önem vermeyen bir kulüp için! Yönetimin yaptığı böyle bir jestin kombine satışlarını artırmaya yönelik bir hesaba dayandığını görmemek elbetteki mümkün değil. Üstelik, paradoksal bir biçimde o tribünlerin adını ultrAslan koyup bir yandan da en pahalı fiyatı ve daha da kötüsü, o tribünlere "Koltuk numarası" koymak, başlangıçta haberi alarak sevinen birçok ultrAslan'ın hevesini kursağında bıraktı. Oysa ki, o sezon için düşünülen en temel şey, grup ruhunu oluşturacak en önemli adım, kapalı tribünün tamamının numarasız yapılması ve ücretinin düşük tutulması, taksitinin daha uzun vadeye yayılmasıydı. Bu konudaki beklentinin gerçekleştirilememesi, bir kısım ultrAslan'ın kapalıyı terk ederek eski açık tribüne gitmesine veya kombine alamamasına yol açtı. Aralarında üniversite öğrencilerinin çoğunlukta olduğu gençler de kapalıya gidemeyeceklerini açıkladılar. Tamamen maddolanaksızlıkların dayattığı bu kısmi taşınma, belki de eski açık tribünün de aktifleşmesine ve daha geniş katılımın sağlanmasına neden olacaktı. İlk maçlarda bunun işaretlerini görmek mümkündü.

      ultrAslan KOORDİNATÖRLÜKLERİ



      YURTİÇİ İL KOORDİNATÖRLÜKLERİ

      * ADANA
      * AFYON
      * AĞRI
      * AKSARAY
      * AMASYA
      * ANKARA
      * ANTALYA
      * ARTVİN
      * AYDIN
      * BALIKESİR
      * BATMAN
      * BAYBURT
      * BİLECİK
      * BOLU
      * BURDUR
      * BURSA
      * ÇANAKKALE
      * ÇORLU
      * ÇORUM
      * DENİZLİ
      * DİYARBAKIR
      *DÜZCE
      * EDİRNE
      * ELAZIĞ
      * ERZURUM
      * ESKİŞEHİR
      * GAZİANTEP
      * GİRESUN
      * GÜMÜŞHANE
      * IĞDIR
      * ISPARTA
      * İZMİR
      * KAHRAMANMARAŞ
      * KARABÜK
      * KARAMAN
      * KASTAMONU
      * KAYSERİ
      * KIRIKKALE
      * KIRKLARELİ
      * KIRŞEHİR
      * KOCAELİ
      * KONYA
      * KÜTAHYA
      * MALATYA
      * MANİSA
      * MARDİN
      * MERSİN
      * MUĞLA
      * NEVŞEHİR
      * NİĞDE
      * ORDU
      * RİZE
      * SAKARYA
      *SAMSUN
      *SİNOP
      * SİVAS
      * ŞANLIURFA
      *TEKİRDAĞ
      *TOKAT
      *UŞAK
      *VAN
      *YALOVA
      *YOZGAT
      *ZONGULDAK

      YURTİÇİ İLÇE TEMSİLCİLİKLERİ
      * Manavgat
      * Alanya
      * Side
      * Söke
      * Kuşadası
      * Nazilli
      * İnegöl
      * Biga
      * Gümüşyaka
      * Kesan
      * Nizip
      * Yalvaç
      * Ödemiş
      * Tire
      * Alaçatı
      * Elbistan
      * Gölcük
      * Karamürsel
      * Tavşanlı
      * Akhisar
      * Salihli
      * Soma
      * Turgutlu
      * Bodrum
      * Marmaris
      * Fethiye
      * Yatağan
      * Akyazı
      * Bafra
      * Çarşamba
      * Çerkezköy
      * Muratlı
      * Eşme
      * Banaz
      * Sorgun
      * Devrek
      *Krdz. Ereğli
      * Bandırma
      * Lüleburgaz
      *Silivri
      *Alucra

      İşte o liste

      ultrAslan oluşumunun bireyleri hangi spor yazarından hoşlanır, hangisinden hoşlanmaz. Kimi severek izler, kime öfke duyar.. Ya da kendi camiasına en yakın isim olarak kimleri görür.. Tabii ki bu konuda çeşitli isimler var. Noktasına, virgülüne dokunmadan ve hiçbir yorum yapmadan o listeyi yayınlıyoruz.

      Her camiada olduğu gibi ultrAslan'ın da okuyup, izleyip veya dinleyip de beğendiği, ya da beğenmediği yazarlar, yorumcular var. Doğrudur. Her yazar, her yorumcu bir taraftar grubuna sıcak ve samimi gelebilirken, bir diğeri gelmeyebilir.. Bunun çeşitli ölçüleri vardır. Bu da genelde taraftarların internet sitelerinde girdikleri forumlarda tartışılır. Kaldi ki bazı isimler konusunda taraftarlar kendi aralarında da ikiye bölünebilirler. Örneğin ultrAslan'da bir kesim Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç'u çok beğenirken ve yazdıklarını sürekli desteklerken, bir diğer kesim ise hem beğenmez hem de hep eleştirir.. Aynı şeyler Turgay Şeren içinde geçerlidir. Galatasaray'ın bu sembol olmuş ismi zaman zaman ultrAslan taraftar oluşumu içinde en çok eleştirilen isimlerin başında gelmektedir.. ultrAslan'ın beğendiği ya da beğenerek okuduğu yazarlara bir göz atarsak özellikle beğenilenler arasında Beşiktaşlı isimlerin çokluğu dikkati çekmektedir.. Bu da bu taraftar grubunun olaylara daha geniş ve daha tarafsız bir çerçeveden baktığının kanıtıdır. Örnek vermek gerekirse; Haşmet Babaoğlu Beşiktaşlı, bir Yiğiter Uluğ Fenerbahçeli, İlker Ateş Beşiktaşlı olmasına karşın Sarı-Kırmızılılar'ın zevkle okuduğu va tarafsız olarak değerlendirdikleri isimlerin başında gelmektedir.. Buna karşın İlker Yasin ise Galatasaraylı olmasına rağmen özellikle televizyondan son anlattığı Fenerbahçe-Eintracht Frankfurt maçında Semih'in golle sonuçlanan pozisyonuna "Hem gol, hem penaltı" dediği için bir anda Sarı-Kırmızılı taraftarların sempatisini kaybetmiş.. Biz bugünkü yazı dizisinde işi daha fazla kişiselleştirmeden "ultrAslan'ın sevdiği 10 yazar ve sevmediği 10 yazar" olarak vermeyi uygun bulduk.. Takdir sizlerin..

      SEVİLENLER TOP 10
      1- Ahmet Çakır
      2- Doğan Koloğlu
      3- Kanat Atkaya
      4- Ömer Ural Kükner
      5- Yavuz Kocaömer
      6- İlker Ateş
      7- Haşmet Babaoğlu
      8- Yiğiter Uluğ
      9- Turgay Renklikurt
      10- Murat Ongun

      SEVİLMEYENLER TOP 10
      1- Selçuk Yula
      2- Necati Bilgiç
      3- Kazım Kanat
      4- Hakkı Yalçın
      5- Meriç Tunca
      6- Tamer Bağlan
      7- İlker Yasin
      8- Onur Belge
      9- Hulki İlgün
      10- Engin Verel

      Sorunlar aynı düşünce farklı



      ultrAslan'ı zorlayan bir önemli sorun da, grubu, insanların zihninde kavrayış biçimleri arasındaki farklılıklardı. Bu farklılıklar, katılım sorununu önemli bir problem haline getiriyordu. Bir taraftar hareketi içinde olmaya alışmamış birçok insan için sadece maç seyretmekle yetinmek varken, şimdi maçlar dışında da "Galatasaray için çalışmak" zor geliyordu. Oysa ki, özellikle genç kuşakların varsayılan enerjisini gündelik çalışmalarda göstermeleri halinde, ultrAslan'ın dev adımlar atacağı muhakkaktı. Ancak faaliyetlerin çoğu hala orta kuşak "Dinozor" Galatasaraylıların sırtına bindirilmişti. Bazı çalışma grupları düzenli olarak toplanmaya devam ederken, bazılarının henüz düzenli bir çalışma disiplinine geçmiş olmaması o alanlarda eksiklik yaratıyordu. Bunda elbette haklı nedenler yok değildi. Merkezin kurulması, yerin kiralanması, döşenmesi vs. gibi ciddi işlerle uğraşıldı. ultrAslan'ın kuruluşuyla ortaya çıkan zinde ve enerjik beklentileri, pörsümeden, heyecan geçmeden bir modelin içine oturtmak ve çalışma gruplarını aktif biçimde harekete geçirmek gerekirdi. ultrAslan'ın camiayla ilişkilerini düzenlemesi de aslında önemli bir problemdi ve bugün ortaya çıkmasa da ilerde muhakkak bir şekilde gündeme gelecekti. Çünkü Galatasaray camiasının yapısını içine kapalı, muhafazakar ve çoklukla "Tribünün sesine" sağır bir insanlar topluluğu oluşturuyordu. Yıllardan beri de bu böyleydi. Ancak ultrAslan'ı belki de bu konuda gerçekten tarihi bir rol üstlenmesine neden olacak bir gelecek bekliyor olabilirdi. Öncelikle, ultrAslan üyeleri arasında sayısı azımsanmayacak kadar (ilk kuruluşta 100'ü geçiyorduGalatasaray Spor Kulübü üyesi ve Galatasaray Liseli vardı. Bu, geleneksel yönetim/camia ve taraftar kopukluğunun artık ortadan kaldırılması konusundaki beklentilerin gerçekleşmesi için iyi bir şans olabilirdi. Ama yine de ultrAslan'ın içinde bu konuda farklı düşünceler vardı. Henüz yeterince tartışılmadığı için net bir tavır alınamıyordu. Kimi arkadaşlarımız bu konudaki tarihi kopukluğun üzerine sert bir şekilde gidilmesini isterken, kimisi de sonuçta bir camianın bir parçası olarak ultrAslan'ın da zaman içinde, bu sorunun yumuşak bir geçiş sürecinde ele alınmasını istiyordu. Sorunda herkes hemfikirdi ama yöntemler konusunda farklı düşünceler vardı. O günlerde ultrAslan'daki büyük gücü fark edenlerin kafasındaki soru şuydu : "ultrAslan ilerde tıpkı diğer rakip kulüplerde olduğu gibi kongrelerde etkili bir grup/hizip vs. olabilir miydi?" Daha doğrusu olacak mı? Niyetleri var mı? Çünkü sonuçta "Tribün gücünü elinde tutan bir yapı, gelecekte o gücü kongrelere de aktarabilir" diye düşünüyordu insanlar

      ultrAslan 5 kıtada


      AVRUPA: ultrAslan-AVRUPA
      Koordinatörlüğü tarafından Avrupa'da da Teşkilatlanan ultrAslan'ın şu anda aktif durumda bulunan Temsilcilikleri 18 ülke bulunmaktadır. Bunlar içerisinde özellikle Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya gibi Türklerin çok fazla bulunduğu ülkelerin bir çok şehrinde de ultrAslan temsilcilikleri bulunmaktadır.

      * ALMANYA

      * AVUSTURYA

      * BELÇİKA

      * BOSNA

      * DANİMARKA

      * FRANSA

      * HOLLANDA

      * İNGİLTERE

      * İSVEÇ

      * İSVİÇRE

      * K.K.T.C

      * KOSOVA

      * MACARİSTAN

      * MAKEDONYA

      * MOLDOVA

      * NORVEÇ

      * ROMANYA

      * RUSYA

      * AMERİKA: ultrAslan Yeni Dünya'da da birçok ülkede teşkilatlanmış durumda... ultrAslan-ABD Koordinatörlüğü tarafından idare edilen yeni dünyadaki ultrAslanlar New York, Los Angeles, New Jersey, Chicago, Philadelphia, Boston, Connecticut gibi yerlerde de teşkilatlanmış durumdalar... ultrAslan-KANADA Koordinatörlüğü ise

      * West Coast

      * East Coast

      * Londra

      * ON.

      * Toronto temsilcilikleri ile ultrAslan organizasyonu içerisinde bulunmaktadır.

      ASYA-AFRİKA-AVUSTRALYA:
      Bu kıtalarda da ultrAslan Koordinatörlükleri vardır. AVUSTRALYA

      * YENİ ZELANDA

      * AZERBAYCAN

      * KIRGIZİSTAN

      * KAZAKİSTAN

      * PAKİSTAN

      * GÜNEY KORE

      * SURİYE n TAYLAND n GANA ŞU ANDA ULTRASLANLARIN ÖRGÜTLENDİĞİ ÜLKELER ARASINDADIR

      Yorum

      • aphrodisiac
        Member
        • 01-03-2005
        • 1517

        #4
        Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

        Bir ara öyle kaptırmıştık ki!



        O günlerde tribünden 15-20 arkadaş ne yapacağımızı şaşırmıştık... Futbol takımının içerde, dışarıda maçları... Basket takımının maçları... Kız basket takımının lig ve Avrupa maçları... Voleybol takımının maçları... Yüzme müsabakaları... Sutopu şampiyonası vs... Hepsine yetişmeye çalışıyorduk. Hayır horoz dövüşü falan yapılsa onlara da gidecektik ama yoktu! Artık o kadar "müsabaka arsızı" olmuştuk ki, arada boş vakitler olduğunda canımız sıkılıyordu. Bu kalan boş vakitlerde ne yapalım diye düşünüyorduk. Aklımıza halı saha maçı yapmak geldi. Evet haftada iki gün halı saha maçı yapacaktık. Bu maçlara isteyen tüm arkadaşlarımız iştirak edebileceklerdi. Hem arkadaşlar arasındaki dostluklar pekişecekti, hem de biz müsabakasız kalmayacaktık! Haftada iki günümüzü de halı sahaya vakfettik! Maçlara gitmemiz de engellenmiyordu çünkü halı sahayı ona göre ayarlamıştık: Gece yarısı! Ama bazı günlerde, az da olsa vakit kalıyordu. Bu boş zamanlarımızda da, Veliefendi Hipodromuna gidip Sarı Kırmızı formalı ekürileri destekliyorduk... Allah'tan Sarı Kırmızıyı forma rengi olarak benimseyen eküriler çoktu ve en kaliteli atlar bu aileler tarafından yetiştiriliyordu. Örneğin, o zamanki Arap safkanlarının imparatoru şampiyon at YAVUZHAN ve İngiliz safkanlarının Kralı JOHNY GUİTAR Sarı Kırmızı forma ile yarışan ekürilerin atlarındandı. Hiç unutmam Johny Guitar son yarışını sakat sakat kazanma başarısını göstermişti. Bir ara enternasyonal yarışlar için Avrupa'dan ve Amerika'dan çeşitli safkanlar gelmişti. Birinin adı ise CİM BOM BOM'du.. Evet CİM BOM BOM... Gel de bu yarışı seyretme! Gerçi bizim Cim Bom Bom o yarışta geride kalmıştı ama olsun! Biz yine de, "Heyt koçum benim be, kattı önüne eşekleri geliyorrrrr..." diye bağırıp züğürt tesellisinden nasiplenmiştik. Bir CİM BOM daha vardı (bu da başka bir İngiliz safkanıdır) ama onun sahipleri Türk'tü. CİM BOM daha koştuğu ilk yarışta uzak ara birinci olmuştu. Hem Sarı Kırmızı ve hem de CİM BOM. Eh bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi? Dedim ya, bir ara öyle bir kaptırmıştık ki!


        Galatasaraylı ultrAslanlar



        Galatasaray'ın kısa bir süre önce, tabanı kültürlü, daha da önemlisi yüreklerinde Sarı- Kırmızılı renkleri taşıyan Galatasaraylılar tarafından kurulmuş ultrAslanlar diye bir grubu var. Tabii ki güzel.. Ama ultrAslanlar'ın unuttuğu birşey var: Önce Galatasaray, sonra hangi grubu kurarsan kur. Tribünlere asılan büyük bayrakların rengi sarı-kırmızı ama göbeğinde Galatasaray'ın arması olmalı. Altında da ultrAslanlar ismi. Yani burada söylemek istediğim, kendisini Galatasaraylı olarak görenler asla Galatasaray Kulübü'nün önüne geçmemeli ve geçmeyi de düşünmemeli. Geçenlerde Ali Sami Yen'de maçtan çıkıyordum. Sakarya'dan gelen bir Galatasaraylı grupla kırmızı ışıkta yan yana durduk. Tabii camlarımızı açtık ve konuşmaya başladık. 'Abi ben ultrAslanlar'danım' dedi. 'Evladım tabi ki güzel ultrAslanlar'dan olmak. Ama önce siz Galatasaraylısınız değil mi?' dedim. Şöyle birbirlerine baktılar ve 'Tabii abi' dediler.. ultrAslanlar Grubu'nun Ali Sami Yen Stadı'nda maçları izlediği kapalı tribün de fevkalade güzel. Sürekli dolup taşıyor. Şimdi benim onlardan bir ricam var. Takımlarını desteklesinler. Rakiple uğraşmasınlar. Daha da önemlisi en büyüğün Galatasaray olduğunu asla akıllarından çıkarmasınlar. Bize ne, başka kulüp başkanlarından ve yöneticilerinden. Biz bugün Diyarbakırspor karşısında bir ilki başaralım. Sadece Galatasaray'ı alkışlayalım ve Galatasaray Futbol Takımı'nın başarısı için onları galibiyete itelim. Var mısınız? (O günlerde yazıya ultrAslanlar'dan cevap şuydu: Turgay ağabeyin Kapalı'daki ultrAslan pankartının başındaki "Gayın ve Sin'i" ve pankartın sonundaki "Ge ve Se'yi" görememiş olmasını basın tribünün görüş uzaklığına bağlıyoruz.) TURGAY ŞEREN Star - 19.10.2002

        Yazılarla aramızda bağ oluştu


        UltrAslanlar hakkında daha önceleri iyi şeyler düşünmüyorduk. Özellikle Göztepe 1.Lig'deyken İstanbul'da oynanan bir maçta otobüsümüz taşlanmış ve bazı tatsız olaylar yaşanmıştı. Fakat daha sonra internet sitelerinde bizim hakkımızda yazdıkları yazılarla aramızda samimiyet doğdu. Biz de onlara teşekkür etmiştik. Şu anda ultrAslan'la çok iyi ilişkilerimiz var. RIDVAN TEKİN Göztepe tribünlerinin lideri

        Freddy'nin kabusu!

        ultrAslan tribün şovlarıyla olduğu kadar, maçlardaki koreografi çalışmalarıyla da dikkati çeken bir grup. Eziyeti büyük iştir koreografinin. Bir çoğu kimse "Bir daha bu organizasyonda yer almayacağım" demesine karşın iş, "Freddy" koreografisine gelince kollar sıvanmış, ortaya da zahmetli, ancak süper bir iş çıkmış.


        Ali Sami Yen'de gerçekleştirilen bazı koreografilerden sonra "Bir daha bu tip büyük organizasyonlarda yer almayacağım" demiştir bazı ultrAslanlar. Çünkü hakikaten çok eziyetlidir koreorafi ile uğraşmak. Ama gelen şampiyonlukla beraber gaza gelip "Falanca projeyi tribüne aplike etmeliyiz" diye düşünenler de hep bu "Bir daha karışmayacağım" diyenlerdi. Yorgun savaşçılar bir hamlede gazı alıyorlardı. Aslında haklı olunan nokta haftalarca gce gündüz mesai harcayıp sonunda bir dakikada tüketilen işler için hep aynı motivasyonu bulamamaktı. Ama önemli bir maç olunca tribünün tescilli delileri olarak gaza ihtiyaçları olmuyordu zaten. Bir kıvılcım yetiyordu. İşte meşhur Freddy de böyle doğdu! İlk toplantıda sadece kartonla gerçekleştirilecek bir görselin yapımı basit, kolaycı ve maliyeti düşük olması nedeniyle elenir. Çünkü onlara rahat batmalıydı! İlla zor bir şeyler yapılmalıydı! Freddy fikri gençlerin projesi idi. Ana tema; Kabus ve geri dönüş idi. Pankartı ve slogan basit.... Simge olarak da Freddy gibi bir nimet var olunca salı günü çıkan eskiz cuma akş**ına şablon, kumaş ve çizim malzemeleri ile beraber hazırdı. Bu tip organizasyonlarda fiziksel mekan çok önemli oluyor. Çizime başlanan gün, aylardır ilk defa sağanak yağış alır İstanbul! İşin çizim kısmı birkaç saatte biter... Boyama ise 10 saat kadar sürer. 50 kilodan fazla boya kullanılır. Tiner ciğerlere işler. Freddy'nin boyutları tribünün boyutlarından ötürü abartılır. Çünkü bu koreografi Olimpiyat Stadında şekillenecektir. Freddy' nin yanındaki alev figürünün devam ettirilmesine, kartonlarla HELL yazılmasına ve merdiven boşluklarının kumaşlarla kaplanmasına karar verilir. İşte zurna da orada zırt der. Tüm bütün bunlar yaşanırken gün içerisinde de gerek mail, gerekse telefonla da sürekli tartışılır. Küçücük detaylar büyüyüp problem olarak karşılarına çıkar. Velhasıl atölye çalışması biter, iş montaja gelir. Statta bu koreografide rol oynayacak olan ve ikna edilmesi gereken 22 bin kişi gerekmektedir.. Bu arada boya az gitsin diye dayanırlar tinere ama kumaş iyice yumuşar... Biraz sert çekince doğal olarak Freddy de yırtılır. Mecidiyeköy'e telefon ederler "Biz broşürleri aldık, siz çuvaldız getirin" Karşıdan gelen ses "Ohaa! Çuvaldızı n'apıcaksınız yahu?" Stadın sorunu ulaşım filan değil, dağ başında olmasıdır. Misal Mecidiyeköy'de olsa bu iş, tuhafiyeciyi yıkarsın oraya... Ama orası İkitelli'dir. Stattan çıkıp iğne almaya gidenin dönebileceği mechul bir yer.. Kartonlar dağıtılır, broşür dağıtmak ayrı alem; Almayanlar, alıp okumadan yırtanlar olsa da..


        Saygıyı hak ediyorlar

        Bizler için artık çok önemli hatta bir mabed olan İstanbul'u bir kez daha görebilmek çok fantastik olacaktı. Milan'ı yenerek Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olduğumuz Atatürk Olimpiyat Stadı'nda çok saygı duyduğumuz Galatasaray'la karşılaşmak; tezahüratlarına, tribün şovlarına ve takımlarına bağlılığıyla ünlü ultrAslanlar ile sohbet edebilmek mükemmel olacaktı. ultrAslanlar ile Internet üzerinden başlamış olan sohbetimizi de dostluğa dönüştürmek için bir fırsat olacaktı bu maç... İstanbul'a geldiğimizde bizi kalabalık bir ultrAslan grubu bekliyordu.. Maçtan bir gün önce onlarla buluştuk saatlerce sohbet edip Türk mutfağının ne güzel yemeklerini tattık. Gerçek bir misafirperverlik örneği gösteren bu dotlarla daha sonraki yıllarda Liverpool'da da görüşebilmek ve onları misafir edebilmek ümidiyle ayrıldık. Saygı duyulmayı hak edecek bir grup. Hepsine teşekkür ediyoruz.

        Sevdadandır

        gazeteci gözüyle.

        Her ne kadar "televizyon seyircisi" denen bir kitle oluştuysa da, futbolun gerçek hava koridorları, tribünlerdir. Ve tribünlerden çekilen nefes, sadece statlara değil, futbolun kendisine de hayat verir. Ee, bilen de bilir, tribünlerin kendine ait bir kültürü, yazılı olmayan kurallar silsilesi olduğunu. Bir yaş** şeklidir taraftarlık. Burada anlatmaya gerek yok, bilmeyenin gideceği adresler belli. İşte ultrAslan örgütlenmesi, değişim sürecindeki tribünlerin eski kültürünü koruyan, geliştiren ve bir sonraki taraftar kuşağına aktaran örnek bir yapılanma. Örnek çünkü, futbolcusuna saygı gösteriyor. Geçenleri unutmadığı gibi geçmekte olanları da sevabıyla günahıyla kucaklıyor, evladıymış gibi. Örnek çünkü, Kürt sanatçı Şivan Perver'in şarkılarından besteler üretecek kadar komplekssiz, Kızıldereli marşlarını sahiplenecek kadar evrensel. Örnek çünkü, ayrılıkçı terör örgütüne apaçık kafa tutacak kadar vatanperver. Örnek çünkü, yönetimine tavır alıp bunu Galatasaray'a zarar vermeden yapacak kadar becerikli. Örnek çünkü, haber ajansı kuracak kadar yaratıcı, lisans hakkını bir kuruş bile almadan kulübüne teklifsiz sunacak kadar aşık. ultrAslan tribünleri, aşıkların buluşma noktasıdır aslında. Ana gibi, yar gibi, vatan gibi sevilen sarı-kırmızıyla randevulaştıkları yerdir. Her aşık gibi sevda fazlasının bardaktan taştığı da olur zaman zaman. Ama her seferinde hatalarını görüp "kaliteye" dönüverirler. Çünkü her aşık gibi, yaptıkları "sevdadandır..
        BÜLENT TUNCAY

        Bu işi çözse çözse sopa ustası çözer!

        bir ultrAslan'ın anısı.


        Her şey, "Bayrak dediğiniz şöyle en az bir 8 metre olmalı, bu bayrağa takılacak sopa bulunmamalı, bir tur sallamak için tüm arkadaşlar seferber olmalı" şeklinde bir muhabbetle başladı. Vizyonu dar bir iki arkadaşımıza rağmen hemen eyleme giriştik. Doğduğumuz ve yetiştiğimiz toprakların öğretisi ile "Önce yapalım, sonra düşünürüz" diyerek işe koyulduk. Daha da doğrusu grubun çoğunluğu "Sallanmaz ulan o ebat" derken, bu bayrağın mucidi olan en sebatlı arkadaş ısrarla çalışmalara başladı. Önce sopa meselesi halledildi ya da öyle zannedildi. Uzun araştırmalar sonucu bir sopa bulundu. Sopanın özelliği yalnızca uzun olması idi. İlk deneme bu uzun sopaya 3 metrelik bayrak takılarak yapıldı. 11 metrelik sopada bu bayrak görüntü olarak pek iyi durmasa da arkadaşlar arasında "Ulan ne güzel sopa be" düşüncesi yarattı. Ve sopamız sonu hüsranla bitecek yolculuğuna başladı. İlk maç gelip çatmıştı. Buluşma yerinde test edilen sopa ve bayrak o gazla "Oldu ağabey bu iş" sonucuna varınca asıl gösteri yerinde yani Ali Sami Yen Stadı'nda yerler alındı. Bin bir emek ile içeriye sokulan sopaya bayrak geçirildi ve tam 2.1 saniye havada kaldıktan sonra sopa kırıldı. Biz sopayı bu kederli haliyle baş başa bırakırken, grup üyelerinin yüzünde farklı ifadeler gördük. Kimi "Oh be kurtulduk" diye düşünürken, büyük bir kısmı ifadesiz bir suratla sigaralarını yakmışlardı. Halbuki arkadaşlar, bu maceranın daha başında olduklarını ertesi gün öğrenecekti. Artık 2'nci nesil Türk düşüncesi grupta hakim olmuş ve şu sonuca varılmıştı. Bu iş ne mühendisle, ne de mimarla çözülür, olsa olsa bir sopa ustası çözer. Yapılan ilk görüşmelerden sonra yeni sopa ile grubun bir kısmı maçtan bir gün evvel tanıştı. İlk sopanın yanında daha donanımlı olduğu gözden kaçmıyordu! Depoya konurken sopalar, ertesi günün ağırlığı tüm gruba bir anda çöküyordu. Ve ikinci deneme günü.. Sopa ya da daha doğru bir tanımlama ile "Bir grup boru" depodan alındıktan sonra koridorda ***ürülürken, sopa organizasyonundan sorumlu arkadaşlarımız konudan bihaber diğer taraftarlarca "Vay be, su tesisatçılarımız bile forma giymiş" bakışlarına neden olmuş ama aldırmayarak bu malzemeyi yerine teslim etmişlerdir. Montaj kısa bir sürede tamamlandıktan sonra bayrak büyük bir umutla takılmaya başlanmıştır. Yaklaşın 14 kişilik bir ekiple doğrulan sopa yaklaşık 12,4 saniye dalgalanarak en muhalif arkadaşların bile gözlerini yaşartmıştır. Ne yazık ki sopa önceki denemede olduğu gibi eğilmiş ve artık kambur bir sopa haline gelmiştir. Peki bu macera bitecek midir? N'ayır, n'aslaO bayrak sallanacaktır. Daha önümüzde çok maç ve azimli ultrAslanlar vardır.
        AHMET AYTAÇ

        Yorum

        • aphrodisiac
          Member
          • 01-03-2005
          • 1517

          #5
          Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

          Freddy nasıl hazırlandı



          ultrAslanlar Freddy koreogrefisini hazırlarken büyük zahmetler çektiler. Kilolarca tiner ve boyanın kullanıldığı koreogrefi için statta 22 bin kişi görev yaptı.
          ultraAslan Fırtınası



          102'nci yılını kutlayan Galatasaray'ın kuruluşundan bugüne kadar fut-bol takımında çeşitli teknik adamlar görev yaptı ve bunların bir çoğucamianın gönlünde taht kurdu.. İşte, Brian Birch'ten Jupp Derwall'e,Graeme Souness'ten Fatih Terim'e ultrAslan'ın unutamadığı isimler


          ***

          Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek
          102'nci yılını kutlayan Galatasaray'ın kuruluşundan bugüne kadar fut-bol takımında çeşitli teknik adamlar görev yaptı ve bunların bir çoğucamianın gönlünde taht kurdu.. İşte, Brian Birch'ten Jupp Derwall'e,Graeme Souness'ten Fatih Terim'e ultrAslan'ın unutamadığı isimler.

          Elbetteki çok sayıda teknik adam vardır Galatasaray taraftarının gönlünde yer etmiş olan... Bunlardan biridir Brian Birch... Türkiye'de bir takım ilk kez 1.Ligde 3 sene üst üste şampiyon olmuştur. O takım Galatasaray, Teknik Direktörleri de Brian Birch'tir... Sahaya çıkarken kaldırdığı sağ yumruğu ve o dönemde özellikle Fenerbahçe'ye karşı aldığı başarılı sonuçlarla taht kurmuştur Galatasaraylıların gönlünde... Sonra Almanya'dan beyaz saçlı bir adam gelir Türkiye'ye... Koca çerçeveli gözlükleri ve sempatik tavırlarıyla taraflı, tarafsız herkesin gönlünü kazanır. Elbette ki sadece sempatik tavırları değildir onu unutulmaz yapan; 14 sene sonra şampiyonluk getirdiği Galatasaray'ın yanında Türk futboluna da büyük emeği geçmiştir. Buna "Çığır açmıştır" da diyebiliriz. Ülkemizdeki modern futbolun temellerini atan, bugün futbolumuzun gelişmesi bakımından çok şey borçlu olduğumuz Jupp Derwall'in gerçek bir Türk dostu olması, bilgilerini aktarması bakımından da önemli olmuştur. "Türkiye'yi hele İstanbul'u görmese idim kesinlikle yaş**ımda büyük noksanlıklar olacaktı" diyen bu yüce insana Türk toplumu top yekün minnettardır. Galatasaray'ın, finalde Fenerbahçe'yi eleyerek Türkiye Kupası'nı kazandığı 24 Nisan 1996'da ise, dönemin teknik direktörü Greame Souness'ın Fenerbahçe Stadı'nın tam ortasına Galatasaray bayrağını dikmesi, onun Galatasaray taraftarları tarafından "Ulubatlı" lakabı ile anılmasına neden olmuştu. Fatih Terim'i anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Uzun süre Aslan Arma için mücadele edip, takım kaptanlığı yaptıktan sonra Galatasaray'a Teknik Direktör olarak da hizmet veren Terim, Galatasaray'ı 4 sene üst üste şampiyon yaptıktan sonra bir de UEFA Kupasını kazandırarak "İmparator" lakabının kendisine verilmesinin hiç de haksız olmadığını kanıtlamıştır.

          Galatasaray halktır!


          Galatasaray'a duyduğumuz aşk ile çıktığımız yolun başlangıcını bunlardı. Peki sonra neler oldu Bir bakalım... Taraftarlık adına çekilen bir çok eziyet de vardı bu işin içinde.. Ama bunları zaten senelerce yaş**ıştık ve antrenmanlıydık. Yine de zaman zaman öyle saçmalıklarla karşılaştık ki neresinden tutup düzelteceğimizi şaşırmıştık. Çünkü biz, yani taraftarı en çok tuş edeceğini düşündüğümüz Sayın Faruk Süren uA ile çok fazla irtibata geçmemişti ancak hiç olmazsa önümüzde set de olmuyorlardı. Ardından olağan kongre yapıldı ve Sayın Mehmet Cansun Galatasaray'ın Başkanı oldu. Gençliği tribünlerde geçmiş olan bir Galatasaraylı olduğu için onunla daha iyi anlaştık diyebiliriz. Fakat yine de şu "Müşteri" zihniyeti bir türlü gitmiyordu kulübün kafasından. Tribüne daha yakın olan yöneticilerden bazılarına tribünün sıkıntılarını iletiyorduk ancak yine de gıdım gıdım ilerliyordu, köhnemiş zihniyet yüzünden, düzelme yolundaki işler.. Halbuki Galatasaray halktı. Bunun farkına varmaları daha ne kadar sürecek, hala bilinmiyor! ultrAslan'ın düzenlediği eğlencelerden biri Levent Galatasaraylılar Cemiyetinde yapıldı. Galatasaray'ın iç yapısını bilenler böyle bir gecenin Galatasaraylılar Cemiyetinde yapılmasının imkansızlığını bilirler. Çünkü Galatasaraylılar Cemiyetlerine sadece Galatasaray Lisesi mezunları girebilirler. Galatasaray Lisesi mezunu bir Fenerbahçeli ya da Beşiktaşlıysanız cemiyet lokaline girebilirsiniz ancak Galatasaray Liseli olmayıp Galatasaray Kulübü üyesi bile olsanız o lokale adımızı dahi atamazsınız. Prosedür budur. İşte bu ahval ve şerait içerisinde biz Galatasaray Liseli ultrAslan kurucusu olan arkadaşlarımız sayesinde Galatasaraylılar Cemiyetinde 10 Ekim 2001 tarihinde "ultrAslan Gecesi" tertipledik. Muhteşem barkovizyon gösterisi ve tezahüratlar eşliğinde Sayın Cansun, o zamanki Teknik Direktörümüz Mircea Lucescu ve bir çok futbolcumuzun katıldığı gece ultrAslanların doğru insanlar olduğunu, Galatasaray camiasında bize burun kıvırarak bakan bir çok insana gösterdi. 2001-2002 sezonunun Mart ayında Sayın Özhan Canaydın Galatasaray Spor Kulübü'nün başkanı oldu. Sezonu şampiyonlukla kapadı Galatasaray.. Son maçımızı Yozgatspor ile oynayıp 5-0 kazandık. Birkaç gün sonra ise çok büyük bir mekanda "Şampiyonluk Gecesi" düzenledik. Ve bu şampiyonluk gecesine Galatasaray'dan ayrılıp Beşiktaş'a giden teknik direktör Mircea Lucescu'yu da davet ettik. Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili'nin evinden gelerek bu geceye katılan Lucescu'yu bağrımıza bastık. Kendisine plaket verip tezahüratlarla kendisini alkışladık ve veda ettik. Aslında bu geceye İmparator Fatih Terim'i de davet etmiştik.. Ancak o, nezaket örneği gösterip "Arkadaşlar bu şampiyonluk Sayın Lucescu'nundur. Siz görevinizi yapınız ve onu layık olduğu şekilde uğurlayınız. O bunu fazlasıyla hak etti.. Benim oraya gelmem yanlış anlaşılabilir ve spekülasyona yol açar" diyerek büyüklüğünü bir kez daha ispat etti. 2002-2003 sezonunda ise Ali Sami Yen'de oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçında Lucescu tüm tribünlerce yine tezahüratlarla karşılandı ve alkışlandı. Ancak rövanş maçında, İnönü'de, hocamıza ve futbolcularımıza türlü hakaretler yağdırıldı. Bu da farkımızı gösteriyordu

          Ankara yolunda



          04 Ağustos 13:30
          Sabah evden Ankara deplasmanına gitmek üzere ayrılmıştım ama
          şimdi evde maç izlemek için gelen rezervasyonları kabul etmekle
          meşgulüm. Herkes gitmeyeceğime emin, bir tek sevgili eşim hariç.
          Beni saat 21:00'de ekran karşısında görmeden inanmaz. Tamam
          bende içimden "Var vukuatlarım ama bu sefer durum farklı" diyorum.
          Sabah tek araba 5 kişi olan kadro saat 12:00'de tek araba 6
          kişi olarak değişmiş durumda. Evet, o 6 kişinin içinde bende varım.
          04 Ağustos 15:45
          Ankara yolundayız. Kaptan pilot ve yanında ben. Arkada diğer
          dört kişi. İlk molada yer değişsin deniyor da ne mümkün.
          04 Ağustos 16:15
          İlk mola yerindeyiz İzmit tarafları. Arabadan iniyoruz etraf
          şaşkın, etraf saymakla meşgul. Her inen ben dahil beden hareketleri
          yapıyoruz. Benim katılma amacım bu hareketlere, kitleden
          ayrı düşmemek, yoksa keyfim süper. Aslında bu şekilde yola
          çıkılmayacaktı, durumun teorik olarak imkansızlığı da anlatıldı
          ama yolculuk bir şekilde başladı işte.
          04 Ağustos 17:00
          Ankara deplasmanının keyifli durağı Cafer Usta'nın yerindeyiz.
          Siparişler veriliyor ve yolculuğun kritiği yapılıyor. Ben ön
          koltukta rahat olduğum için şahane bir yolculuk yaptığımızı düşünüyorum
          ama bana kimse katılmıyor. Yemekler, çaylar denirken
          saat 18:00 oluyor.
          04 Ağustos 18:30
          Bir arkadaş hem yol hesaplamalarını yapıyor, hem de Amerika'daki
          okulundan bahsediyor! Gelen bazı sorular, Amerika hakkındaki
          bilgilerimizin Teksas, Tommiks kitaplarından ibaret olduğunu
          bize hatırlatıyor. Tabii ben dahil değilim sağolsun bazı arkadaşlar
          beni Amerika konusunda kusma haline çoktan getirmişlerdi. Bu arada
          Ankara bize henüz yakın değil. İstanbul'dan gelen telefonlar ise 6
          kişilik yolculuk üzerine ki, biz duruma adapte olmuşuz. Yıllar oldu şu
          Ankara girişini bir öğrenemedik. Yine telefon desteği alıyoruz.
          04 Ağustos 20:00
          Ankara'dayız ama yol çalışması var. Yolu soruyoruz gelen yanıtlara
          da nedense inanmıyoruz. "Ulan bu kesin Fenerli bizi
          yanlış yönlendirdi." Bir kamyon ile sürekli çekişiyoruz, meğerse
          dert bize verilecek desteğin ifadesiymiş. Tabii o koca damperli
          kamyonun bize yanaşması şehir içi trafiğinde zor oluyor.
          Ama oluyor, ondan sonra bir süre korna dili ile konuşuyoruz.
          04 Ağustos 20:30
          Stat önündeyiz. Bilet yok, kuyruk çok. Şimdi sıraya girsek illa
          birileri çekecek "Abi siz İstanbul'dan geldiniz, haktır en öndeki
          yeriniz. " Vicdanlar sızlıyor ama kaynadık işte. Kapıda sorun çıkıyor,
          eldeki biletin kapı nosuna uygun girilmesi gerekiyor. Şanslıyım,
          benim hal, hareket, bilet durumlarım uygun.
          04 Ağustos 21:00
          Maç başlıyor. Biz en öndeyiz, önümüzde teller, tellerin önünde
          bir küçük kale direği. Ne oluyor anlamaya çalışıyoruz.
          04 Ağustos 21:50
          Devre arası.. Olduğumuz yer ana baba günü. Geçişler tıkanmış,
          taraftar can sıkıntısından volta atmaya çıkmış ve durum
          Boğaz trafiği kıvamında.
          04 Ağustos 23:00
          Dönüş için yola çıkacağız ama bir arkadaşımız "Ben başka
          araçla döneyim" plağı çalmakta. "Ya rahat geldik" diyorum tek
          başıma, "Rahat döneriz" diyorum yine tek başıma ama olmuyor.
          Onu otogara bırakıyoruz.
          05 Ağustos 00:00
          Kaptan yerini başka bir arkadaşa bırakıyor. Bu durum, bu yolda
          Alonso-Montoya ikilisi ile seyahat etmek gibi.
          05 Ağustos 01:00
          Arkadan horul horul sesler gelmekte. Ben ise şartlanmışım
          havadan sudan konuşmaktayım. Uyutmayacağız ya telefon çalıyor,
          Bolu'da buluşalım deniyor.
          05 Ağustos 3:00
          Yine Cafer Ustanın yerindeyiz. Menü değişik ama mola süresi
          aynı. Bu sefer her taraf Kapalı'dan simalarla dolu.
          05 Ağustos 04:30
          Gişelerden girdik ama haber şu; Benzinimiz bitiyor. Zar zor
          Kumdan Kale'ye geliyoruz.
          05 Ağustos 05:30
          Evimdeyim yaşasın.
          05 Ağustos 08:30
          İşyerindeyim kahretsin..


          Kalbin desibeli



          İçlerine biraz girince anladım ki, bu çılgın bir aşkmış. Bazen buz gibi bir sabah başlangıcında, çoğu zaman da kırk derece sıcağın altında dolaşmak Meciyeköy'de. "Aklından zorun mu var?" derler adama. Ama Leyla için Mecnun'a "Niye bu kadar çileye rağmen ondan vazgeçmiyorsun?" sorusu nasıl sorulamazsa, bir ultrAslan'a da bu sevdanın sorgusu yapılamaz. Yapılmamalı da... Ekmeğinden, evinden daha fazla zamanını ultrAslan'a ayırıyorsa, Galatasaray sevdası için bunca çileye katlanıyorsa, isyan bile etse yolları aşıp karanlık bir İkitelli'yi aydınlatıyorsa, sabırla bekleyip her şeye rağmen yine de "Cim Bom Bom" diyorsa bunun adı aşktır. Sevgililer, eşler, anneler, babalar gücenmesin... Bu başka bir tutku... İçlerine girince çok daha iyi anladım ki ultrAslan araştırılması gereken bir olgu. Mutlaka uzmanlar tarafından incelenmeliİçten içe atan bu kalbin desibeli mutlaka ölçülmeli. Çünkü bu sevginin karşılığı ve dünyada bir benzeri kesinlikle yok...
          HOPDEDİK AYHAN / Radyo Klas

          Dostlardan oluşan bir grup



          Sebahattin Ağabey'in ultrAslan'ın başında olması onlar için bir şans. Bu oluşum Galatasaray Kulubü için olmazsa olmazların başında geliyor. Yıllardır kurulmasını istediğimiz "Futbol Taraftarları Federasyonu" için gerekli çalışmaları beraber yapmayı ve bunun başında da Sebahattin Ağabey'i görmek istiyoruz. Üniversite ve il yapılanmaları, saygı ve sevgiye dayalı beraberlikleri çok kaliteli. Kendi kulüplerine gerek ürün, gerekse kombine bilet olayında yaptıklarını gıptayla izliyoruz. İnşaallah yeni statlarına bir an önce kavuşurlar. Onları yeni tribünlerinde görmek Türk Futbolu adına çok güzel olacak. Bizim için dostlardan oluşmuş güzel bir taraftar topluluğu, hepsine bu zorlu futbol arenasında başarılar diliyorum.
          TURAN ÖZDEMİR Trabzon Gurbetçi Gençler Grubu Lideri

          Suçluyuz!

          Karşı çıktıkları Okan Buruk'un alınmasına "Evet" derken Fatih Akyel'i neden aldırmadılar Başkan Canaydın'a karşılar mı. Sıra bugün de ultrAslan'a sorulan sorular ve cevaplarında.



          - Okan Buruk neden kabul edildi? Fatih Akyel neden kabul edilmedi?
          "Fatih olayında taraftarın ekseriyetinin bilmediği bazı hadiseler var ama bunları şimdi anlatmanın artık yeri değil. Ama şunu da eklemek gerekir ki Fatih İspanya'dan dönüşte G.Saray'a gelmeyi çok istiyordu. Gidişinde bir hatası da yoktu. Neticede bu o zaman olmadı. Sonradan Fenerbahçe macerası da yaşanınca, taraftarımızın büyük çoğunluğu Fatih Akyel'i, onun da bazı hatalarından dolayı, istemedi. Taraftarın istemediğine de Başkan olur vermedi. Okan olayı ise biraz daha farklı; Okan'a da çok kızıyordu taraftarımız. Ama kızanlar kadar olmasa da gelmesini isteyenler de az değildi. Zaten Okan yaptığı bazı hatalardan dolayı bu büyük taraftardan, basın huzurunda, özür de diledi. Sözleşmeyi aylar önceden imzalayan birinin böyle içten özür dilemesi, samimiyetini ortaya koyduğu için, taraftarın büyük çoğunluğu olur verdi."

          - ultrAslan'ın Başkan ve Yönetim hakkındaki düşünceleri.
          "Başkanla da, yönetimle de kişisel hiçbir problemimiz yok; saygımız sonsuz. İyi yaptıkları zaman alkışlar, kötü yaptıkları zaman -geçen sene olduğu gibi- seviyeli bir şekilde protesto ederiz. Bugünlerde de işler kulüp bazında pek iyi gidiyor diyemeyiz ama zor zamanlarda, hele ki kulübün bazı çalışmalar içerisinde olduğu bu günlerde yıkıcı protesto bize yakışmaz."

          -Bir ara Galatasaray tribünlerine "Ya Allah Bismillah Allahuekber" diye bağırıldığı için "İrticacı" yakıştırması yaptılar..
          "Hollanda'daki maçta tribünde çıkan bir hadise sonunda oradaki ultrAslanlar böyle bir tepki verdiler. Bazıları da bunu irticaya bağladı! Bu iftiraya Mustafa Kemal Atatürk'ün Balıkesir Hutbesiyle cevap verdik. Başka söze gerek var mı?"

          - ultrAslan'ın sosyal etkinlikleri çok fazla.
          Bizler Türk toplumun bir parçasıyız. Elbetteki bazı hadiselere kayıtsız kalamayız. Mesela, tam bir sivil toplum örgütü gibi Peygamber efendimize Danimarka'da hakaret edilirse, biz de bunun cevabını veririz. Yurdumuzdaki terör olaylarında şehit olan askerlerimiz için tepkimizi ortaya koyarız. Filistin'de yürekleri yakan hadiseler cereyan ettiğinde bunu dile getirebiliriz. Bayramlarda ve özel günlerde Darülaceze, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi yerleri ziyaret edebiliriz. Daha önce sorunumuz olan İngilizlerle dostluk yemeği yiyebiliriz. Bu konularda Türkiye'nin imajına katkı için Japon ve İngiliz gazetecilere röportajlar verebiliriz. Avrasya Maratonu'na katılabiliriz... Tribündeki aktivitelerimizi fanzinler hazırlayarak duyurabiliriz- Mehmet Akif Ersoy'u her yıl kabri başında ziyaret edebiliriz... ultrAslan içindeki kardeşliği pekiştirmek amacıyla halı saha turnuvaları düzenleyebiliriz... Üniversitelerde panellere katılabiliriz... İftar yemekleri düzenleyebiliriz... Ali Sami Yen, Fahriye Yen, Metin Oktay gibi büyüklerin kabir ziyaretlerini, her sene, aksatmadan yapabiliriz. Ankara deplasmanına gittiğimizde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kabrini ziyaret edebiliriz... Dünya çapında gösterilen bir sinema filminde ultrAslanlar olarak rol alabiliriz... Kırkpınar Başpehlivanının Galatasaraylı olduğunu öğrendiğimizde onu ultrAslan yapabiliriz Kulüpten maddi ve hatta manevi yardım almadan Türk tribünlerinin en güzel şovlarını yıllarca yapabiliriz. Gençleri, holiganizmin çirkin ama cezbeden çekiciliğinden kurtarabiliriz. Başka illerden A.S.Yen'e gelmek isteyen özürlü Galatasaray taraftarlarını sırtımızda taşıyabiliriz. Gazetelere tam sayfa ilanlar vererek, istatistik bilgilerle, Galatasaray'ın haklarını koruyabiliriz. Her 18 Mart günü İstanbul ve çeşitli illerden Çanakkale'ye doğru yola çıkıp, Çanakkale şehitliğini ziyaret edebiliriz. Galatasaray'ımızı kar kış demeden deplasmanlarda destekleyebiliriz. Yardıma muhtaç, hasta ya da vefat eden arkadaşlar için kampanyalar düzenleyebilir, onları hiçbir zaman unutmadığımızı gösterebiliriz... Başta Metin Oktay İ.Ö.O. olmak üzere eğitime katkı amacıyla kampanyalar düzenleyip kitap, kırtasiye, giyecek gibi yardımlar toplayabiliriz..
          Hatta bunların hepsini yaptık biz..
          Evet..suç ise, biz SUÇLUYUZ ve bu suçları işlem

          2001'de yakılan meşale parlayacak güneş olsun



          Ama G.Saray taraftarı bu karara uyarken, rakipler deplasman deplasman dolaşır. Derken Kadıköy'de oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı gelir çatar. Tüm taraftar panik haldedir, paniğin sebebi ise şudur : "Bu maça gitmemizi engellerler ama A.Sami Yen'deki rövanşa gelebilmek için Cumhurbaşkanı'nı devreye sokar yine de gelirler. Öyle ya da böyle biz bu maça gitmeliyiz." Eğer, "Fenerbahçe taraftarı Ali Sami Yen'de oynanacak olan maça kesinlikle gelemeyecektir" açıklaması yapılmazsa kimse bu taraftarı durduramazdı ama böyle bir açıklama yapılmadı. İnsanlar maçı yerinde izlemek için satışa çıkan Fenerbahçe tribünü biletlerini kapışmaya başlar. Yaklaşık üç bin biletin Galatasaray taraftarı tarafından alındığı yolunda bilgiler gelir. Bunun üzerine İstanbul Valiliği karar alır, maça münferit gidecek olan Galatasaraylılar için Numaralı Tribünün kenarında "Özel Bölüm" ayrıldığını açıklar. Bu açıklamanın ardından rahatlayan G.Saray taraftarları münferit olarak Kadıköy'e gider. Ancak yetkililer Galatasaray taraftarını stat dışına çıkarmayı uygun bulurlar. Bir nevi cezadır bu.. "Neden bilet alıp bu maça geldiniz ?" cezası. Maça güvenlik sebebiyle geç gelen Galatasaray yönetimi ise, taraftarının Kadıköy'de maruz kaldığı haksızlıkları göremez. Galatasaray taraftarı tepkilidir... Kadıköy'de maruz kalınan hareketlerin ve stat dışına atılmanın kızgınlığıyla ağır eleştirilerde bulunurlar G.Saray yönetimine. Yoksa başkanın rakip başkanın elini sıkmasına değildir bu tepkiler.

          KANAL D ÖNÜNDEKİ OLAY NEYDİ?
          Maçtan birkaç gün sonra dernekte toplantı yapılır. O anda başkanın, derneğe çok yakın olan bir TV kanalında canlı yayına katıldığı haber alınır. Konu son hadiselerdir. Dernek başkanının da bu yayına katılmasını sağlayabilmek için programın yapımcısı aranır. Ancak ulaşmak mümkün olmayınca o kuruluşa gidilir. Yapımcı kapıya kadar gelerek Dernek başkanını içeri alır. Ardından bir dernek üyesi daha içeri girmek isteyince görevlilerle ciddi tartışma çıkar. TV'lerden yayınlanan görüntüler bunlardır. Yoksa hiç kimse Galatasaray Kulübü başkanına saldırmamıştır. Bu görüşmeden sonra başkan emniyete sitem eder, basın da emniyetin üzerine gidince, emniyet büyük bir operasyon başlatır. ultrAslan Derneği yöneticileri göz altına alınırlar.. İşin ilginci giden 12 kişiden 8'inin derbi maça bile gitmemiş oluşudur.! Oraya gidenler de ultrAslanların tribünlerden çıkarılması esnasında olay çıkmaması için üstün bir çaba sarf etmişler hatta onlara emniyetin üst düzey yetkilileri tarafından teşekkür bile edilmiştir. Yine de ifade için çağırılan kişi 4 gün göz altına alınırlar. İçeride misafir edilen 12 kişinin hepsi iş güç, çoluk çocuk sahibidirler... Dördü Galatasaray Spor Kulübü üyesidir... Bu dörtlüden ikisi Galatasaray Liseli, biri Galatasaray Sportif A.Ş.'nin eski Genel Müdür Yardımcısıydı ve bir kaç sene sonra Galatasaray Spor Kulübü Heyetine girecekti... Biri önceki dönem seçimlere katılan yönetici adayı idi, bir diğeri ise yine önceki dönem kulüpte yöneticilik yapan bir işadamı kardeşidir. Bu 12 kişiye "Kadıköy'deki maçta olay çıkardıkları!" gerekçesi ile spor müsabakalarına bir yıl girememe cezası verilir. Daha sonra savcılık gözaltına alınanlara takipsizlik kararı verir.

          DERNEĞİMİZ NEDEN KAPATILDI?
          Alınan duyumlar taraftar derneklerinin Valilikçe kapatılacağı yolundaydı. Böyle bir şeyi ultrAslan hazmedemezdi. Eğer bu dernek kapanacaksa bunu Genel Kurul üyeleri yapardı. Onurlu ve şerefli insanlardı, o yüzden derneğin dış etkenler tarafından kapatılma olasılığı varsa bunu beklemeleri düşünülemezdi. Ve Genel Kurul üyelerinin Hükümet Komiseri önünde yaptığı oylama ile dernek kapatılır. Defterler Dernekler Masası tarafından incelemeye alınır, amirlerin "Böyle düzenli evraklara sahip bu derneği neden kapatıyorsunuz?" şeklindeki sorularına ve "Kapatmayın" telkinlerine ise acı acı gülümserler.. Dernek kapatılır ama ultrAslan tüm heybetiyle ayaktadır. Bunun en güzel örneği ise 6-7-8 Aralık 2002 tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Futbol Fuarına (Fotbold Messen) Türk ve İslam aleminden sadece ve sadece ultrAslanların davet edilmesidir. Neticede ultrAslan'ın faaliyetleri devam eder. Ve artık ultrAslan bugünlerde 6 seneyi artık geride bırakmıştır. Yeni sloganları ise "2001'de yaktığımız meşale, nesillerce parlayacak güneş olsun" dur.
          (NOT: ultrAslan'ın kuruluş hikayesi burada sona eriyor.. Bu yazı dizisinde bilgi ve belgeleriyle emeği geçen herkese teşekkür ederiz)

          Yorum

          • aphrodisiac
            Member
            • 01-03-2005
            • 1517

            #6
            Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

            Tüm taraftar grupları onları örnek almalı



            Gerek buradaki, gerekse yurt çapındaki oluşumlarının aktivitelerinin takdire şayan olduğunu belirterek, tüm taraftar gruplarının onları örnek alması gerektiğini düşünüyorum. ultrAslan'larla burada olan ilişkilerimiz dostane bir şekilde, herhangi bir problemimiz yok.Onların duruşları, bizlerle olan ve destekleri Malatyaspor taraftarlarının da onlara sempatiyle bakmasına sebep oluyor. Murat SOYSAL / Malatyaspor Derebeyleri Grubu Tribün lideri


            Rakiplerden seçmeler



            * Milanlı Paolo Maldini: "Beni kimse bu statta sadece 25.000 kişi olduğuna inandıramaz.."

            * Edgar Davids: "Bizde böyle taraftar olsa hiçbir takım karşımızda duramaz.."

            * P.Luigi Collina: "Bu Cehennemi çok seviyorum.."

            * Bir İngiliz gazeteci: "Bir İngiliz'in isteyebileceği en son şey Ali Sami Yen'de maç yapmaktır."

            * TF1 Fransız TV: "Paris, Ali Sami Yen cehenneminden nasıl çıkacak.."

            * Corriera Della Sport: "Milan, dikkat et orası hala cehennem.."

            * Berliner Morgenpost : "Futbolun sadece futbol olmadığını Ali Sami Yen Stadı'nda anladık.."

            * Gazetta Della Sport İtalya-Almanya maçıyla ilgili olarak: Almanlar stadı Ali Sami Yen'e benzeyen bir atmosfere çevirdiler, bütün stat karnaval havasına büründü."

            Yorum

            • aphrodisiac
              Member
              • 01-03-2005
              • 1517

              #7
              Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

              bence önemli bir konu,,önemli kısmına alınmalı

              Yorum

              • serbest
                Member
                • 16-01-2006
                • 1105

                #8
                Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                Güzel bir çalışma olmuş tebrikler teşekkürler.(göz gezdirdim sadece ilk fırsatta tamamını okuyacağım)

                Yorum

                • black belt
                  Senior Member
                  • 08-06-2004
                  • 6523

                  #9
                  Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                  büyük emek vermişsin... yazdıklarından değil, yaşadıklarından bahsediyorum..sadece taraftar değil, sporseversin..

                  selamlar...

                  Yorum

                  • bybuki
                    Seni unutmayacagým
                    • 26-01-2004
                    • 4684

                    #10
                    Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                    dostum nerelerdesin yaw özlettin kendini yazını yarısını okudum diger yazısını işlerim biter bitmez okuyacam çok öenmli bir yazı dizisi ellerine saglık hazırlıyıp sunanlara konuyu önemli yapıyorum saygılarımla

                    Yorum

                    • datvi
                      Junior Member
                      • 02-02-2007
                      • 116

                      #11
                      Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                      arkadaslar galibi eski galatasaray galiba geriye donuyor o muhtesem galatasarayimz eski galatasaray yani avrupayi titreten galatasarayi gorecegiz galiba cunku gecen haftaki omuhtesem golleri gordukten sonra artik sampiyonluga adim adim geliyoruz.haftaya en zor macimiz antepte o mac cok zor gececek .cunku biz antepte her zaman cok zor mac aliyoruz.insallah o muhtesem macimizi oynarizda sampiyonluga bir adim daha yaklasiriz.herkese selamlar.llove

                      Yorum

                      • MK85
                        Junior Member
                        • 21-09-2006
                        • 43

                        #12
                        Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                        helal olsun arkadaşlara

                        Yorum

                        • ultrAslan34
                          Junior Member
                          • 21-06-2007
                          • 3

                          #13
                          Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                          gerçekten helal olsun

                          Yorum

                          • uniclup19
                            Junior Member
                            • 22-01-2007
                            • 29

                            #14
                            Konu: TARAFTAR OLUŞUMU ''ultrAslan''

                            HELAL OLSUN
                            ,

                            Yorum

                            İşlem Yapılıyor
                            X