İSTANBUL'u sevenler için güzel bir kitap...

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • TA2CCC
    Banned
    • 03-06-2004
    • 8304

    İSTANBUL'u sevenler için güzel bir kitap...



    Sedat Demir'in röportajı
    Geçtiğimiz Şubat ayında yayınlanan İstanbullular romanı ile İstanbul'un güzelliğini ve İstanbulluluğun anlamını bir kez daha gündeme getiren yazar Buket Uzuner yakında Moda hikayeleri yazacağının müjdesini verdi.
    Uzuner sorularımızı şu şekilde yanıtladı.

    * Çok farklı şehirlerde eğitiminizi sürdürmüşsünüz. Bu şehirlerin hangisinde daha çok İstanbul’a rastladınız?

    - İnsan kendine benzeyen şehirlere daha yakın, oralarda daha ferah hissediyor kendini galiba... Akrabalarımızı seçemediğimiz gibi hayat koşulları nedeniyle mecburen yaşadığımız şehirlere de katlandığımız oluyor. Ancak seçme şansını yaratmak cesareti ve olanağı bulunca yaşam ritmi, sundukları, tarzı ve coğrafyası en çok kendimize benzeyen şehirlerede yaşamayı tercih ediyoruz, ya da buna can atıyoruz. Benim İstanbulluluğum böyle bir tercih zaten. Ama kaosu, enerjisi ve hemşehrilerine sunduğu alternatif bakımından New York, Paris, ama aynı yumurta ikizi olması bakımından da en çok Roma’da İstanbul’a rastladım. Sonra Tel-Aviv’in, Barcelona’nın ve Atina’nın bazı semtlerinde de İstanbul’un Akdenizli ve Doğulu baharatlarını misler ve leşler gibi duydum diyebilirim...

    * ‘Karşı’daki semtlerden birisini Moda’yı anlatmışsınız. Bize İstanbul’un iki yakasını karşılaştırabilir misiniz…
    - ‘Karşı’ mı? Ama kime göre? Bu söyleşiyi okuyan bir Kadıköylü, Üsküdarlı için olmadığı kesin... ‘Karşı’ nın ne denli göreceli olduğunu, bir yakası Asya, öbürü Avrupa Kıtası’nda oturan İstanbul yüzümüze vuruyor galiba... Aslında kıtaların ve sınırların manasızlığını da kanıtlıyor İstanbul ama... Biz size göre ‘karşı’da oturanlar fâniler, ‘yerel dille’ Asya yakasına Kadıköy deriz. Yani ‘Kadıköy’den ‘karşı’ya geçer, sonra Kadıköy’e döneriz. Kadıköy naiftir, daha yeşil ve daha ferahtır, ama asıl hayat ‘karşı’dadır. Yani şehrin ekonomik, sanatsal ve kültürel kalbi ‘karşı’daki Avrupa Yakası’nda atar, vicdanı Kadıköy’dedir. Bunu bütün Kadıköylüler (ve Asya yakalılar) hafif hüzünlü biçimde bilir ama hayatın göreceli de olsa daha sakin aktığı Kadıköyleri’nden vazgeçemezler. Yazmak, çizmek, kurmak için daha uygundur bizim yaka. Sabah veya akşamüzerleri çay bahçelerine veya sahile iner, çay-kahve içerek hâlâ çalışabilirsiniz meselâ... Üstelik artık uçmak için de limanımız da var, artık uçuşa da açıldık Sabiha Gökçen Havalimanı’yla
    * Hızlı kentleşmeyle son yıllarda oluşan ortaya çıkan semtler ve yeni ‘İstanbullular’ hakkında ne düşünüyorsunuz?
    - Bu konuda son romanım İstanbullular’da İstanbul’un kendi ağzından söylediklerini aktarmakla yetineceğim: “Şimdi de şikayet ediyorlar, varoşlular İstanbul’u mahvediyor diye! Gülerim, gürlerim bu ahmakça laflara. Kim göçe zorladı onları? Kim mecbur bıraktı varoşluları evlerinden , köylerinden kopup, iş ve aş peşinde buralara gelmeye? Kim kimi mahvetmiş acaba? İstanbulum ben, şehirler şehri, imparatorluklar başkenti: asıl öfkem oy ve çıkar kaygısıyla bana hevesli olmayanları buralara sürükleyenleredir, asıl intikamım da onlara olacaktır!”
    * Moda en gözde semtiniz. Peki sevdiğiniz diğer semtler hangileri? - Moda en gözde semtlerimden biri. Sonuçta yıllardır Modalıyım. Ancak Kalamış’ı, Maçka’yı, Cihangir’i, Bebek’i, Kuledibi’ni, Kuzguncuk’u, Büyükada’yı ve Beyoğlu’nu da çok seviyorum. Haftada bir İstiklal’de gezmezsem huzursuz oluyorum meselâ... Bebek’e her gittiğimde acaba buraya taşınmak için kaç yıl çalışmam gerekir diye düşünüyorum. Aslında bir İstanbul oburu olduğumu, bir evimin Kızkulesi, öbürünün Galata Kulesi, üçüncüsünün de Rumeli Hisarı’nda olmasını düşlüyorum. Tabii bir odam Manhattan Adası’nda, bir tane de Paris’te olsa hiç fena olmaz... Ancak bütün bunlara karşın ben ‘yerleşirsem ölürüm’ burcunda doğmuş gezgin virüslülerden(!) biriyim. Yani İstanbullu ama İstanbul’a tamamen yerleşmiş biri olarak görmüyorum kendimi. Son yıllarda ben bir pergelim artık. Sivri ayağı İstanbul’un ortasına gömülmüş, kalemli ayağı bir derviş gibi dönüp duran bir pergelim ben!
    * ‘Moda’ hikayeleri var mı sizde? Bunları yazmayı düşünür müydünüz?
    - Olmaz mı? Önüm arkam, sağım solum Moda! Ancak özellikle Moda hikayeleri diye bir kitap fikri yok kafamda ama neden olmasın? Yıllar önce Şairler Şehri adlı kitabımda yer alan bir Moda öyküsü yazmıştım: Ninenin Ninnisi. Ailelerinin Yahudi ve Müslüman olması nedeniyle aşklarına izin vermedikleri Modalı iki gencin yaşlılıklarını anlatan bir Moda öyküsü... Belki sonraki ortak edebiyat çalışması da bunun üzerine kurulabilir.
    (Haber7)
    Buket Uzuner'in tüm eserlerini görmek için bu linki kullanabilirsiniz.
İşlem Yapılıyor
X