Bayram kavramı üzerine kritik

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Kadim
    Senior Member
    • 30-01-2004
    • 4782

    Bayram kavramı üzerine kritik

    Dana kaçtı, inek acı çekti, çocuk şeker yedi dişleri çürüyecek, çok fazla yemeyin, nerede o eski bayramlar tümcelerini duymaktan, artık bıkkınlık gelmiştir sanırım. Çünkü bayram, günümüzde, bu sözcükler üzerine kurulmuş bir kurum gibi görünüyor. Şimdi bu konuyu Kurban Bayramı'na insanların bakış açılarını eleştirmek için açmadım, bu konuyu bir yerlerden kopyala yapıştır yapıp karizma elden etmek için de açmadım. Sadece bendeki benle, Kurban hakkında konuşup sizlere gönlümden inciler sunmaktır amacım.

    İlk önce bayram ne demektir, anlamaya çalışalım. Bayram sözcüğü TDK sözlüğünde; dini ya da milli, özel amaçlar için, sevince ve neşeye dayalı olarak kutlanan, özel günlerdir, şeklinde açıklanıyor. Bu tanım bayramın tanımı için tamamen yeterlidir. Burada ayrıntıya girilmesi gereken iki olgu bulunuyor, birincisi özel amaç, ikincisi de kutlamanın bu özel amaca hizmet eden yöntemi... Bu özel amacın bayram günlerinde insanlara, olağan günlerden farklı bir ortamı sağlamak olduğunu anlamak çok basittir. Bayram insanlara, diğer günlerden farklı olarak, neşe ve sevince dayalı bir ortam sağlayan, özel gün ya da günlerdir diyebiliriz. Öyleyse bayram günleri sevinç ve neşeli ise, diğer günlerin pek te tümden sevinç ve neşeli olmayacağı açıktır. Eğer diğer günler de sevinç ve neşeli geçecek olsa, bayram diye bir kavram olmazdı. Öyleyse bu özel gün ya da günler, insanların bir olgunun bilincine varabilmeleri için özel olarak belirlenmiş bir durumdur.

    Peki diğer günler nasıldır?

    Bu felek denen sistemin, zıt olgular üzerine kurulduğunu anlamak mümkündür. Bu zıt olguları yok edip tek taraflı hale getirmek, hiç bir yaratılmışın gücü kapsamında değildir. Asla bir atomdaki negatif elektronları pozitif hale dönüştüremeyeceğiniz gibi, ne sevgiyi yok edebilirsiniz, ne de nefreti. Ne rahatlık yok edilebilir, ne sıkıntı. Zaten pozitif diye bir kutbun bilinir olması -ki bir şeyin bilinir olması onun var olduğu anlamına gelir- negatif denen kutbun varlığıyla mümkündür. Sevgi denen kavram da, nefret denen kavram olmadan bilinemez, yani var olamazdı. Yani bir kutuptaki olgunun bilinirliği, diğer kutubun varlığına bağlıdır. İşte bu düzene Rahman'ın düzeni deriz ve felek deriz. Bu çarkı feleği döndüren el Rahman ismidir. Besmelenin ilk bölümünü oluşturan Allah niteliğidir. Kişinin bu Dünya'ya ortalama 60 yıl boyunca gelip bakması, bu ismin gereğidir ki kişi bilmeye, anlamaya başlar, öğrenir, bilinçlenir. Kişi oğlunun(Ademoğlu) bir zamanlar yapmış olduğu hata nedeniyle, düştüğü en aşağı seviyelerden tekrar Adem olduğu o ilk cennete, yani o sonsuzluk durumuna ermesi için, bu süreçten(evrim) geçerek arınması mecburidir. Bu sınavı geçemeyenler eski Adem hallerine dönemezler. Rahman'ın bizdeki yansıması rahmetle olur. Rahmet acı, sıkıntı olabileceği gibi, bolluk,rahatlık ve sevinç de olabilir. Ancak son amaç hep, muhatap kişinin bu düştüğü duruma niçin düştüğünü kavrayıp, hatasını anlaması ve sonunda bilinçlenebilmesidir. İşte lafı uzatmadan bu sistemin olağan günlerinin acı-tatlı, sevinçli-kederli, rahat-sıkıntılı niteliklerinin bilinir kılındığı günler olarak algılamalıyız ki bunlar insanoğlunu arındırır. Herşeyin fani olduğunu algılamasını sağlar.

    Peki anladık bunu, bayram nedir, neyi ifade eder? Bayram; Allah'ın Rahim isminin bu süreç içerisinde kısa süreliğine yansımasıdır. Peki Rahim isminin niteliği nedir? Rahim ismi atomun nötr kısmını yani evrensel dengeyi anlatan kısmıdır. Barışı ve huzuru anlatır. Selam sözcüğünün özüdür. Besmelenin ikinci bölümünü oluşturur ki Rahim olan Rahman Allah'ı niteler. Kişi bu süreci yaşadığında, Rahman'ın kontrolündeki felek sistemini de daha doğru algılar ve kendisine Dünya hayatı boyunca boş yere zulüm yapmaz, benliğine zulm etmez. Kurban bayramında kurbanlar kesilir. Niçin? O Kurban Allah'a mı ulaşır? Hayır, O zaten Kurandaki ayetiyle kurbanın O'nunla ilgisiz olduğunu, insanın hayrı için olduğunu bildirmiştir.(kurban bana ulaşmaz der) Bayramlardaki nötr ortamın sağlanabilmesi için en önemli şart birliktir. Birliğin sağlanabilmesi için eşit seviye gerekir. Yani insanlar arasında eşitlik. Bu süreç boyunca insanlar eşit seviyede olmak zorundadır. Aksi durumda, fakirin-zenginle, dargınların kendi arasında, küçüklerin büyüklerle bir araya gelmeleri malesef mümkün değildir. Şimdi Bayramlarda neler oluyor bakalım. Doğruca Bayram namazıyla başlıyor, minarelerden yükselen ezan sesleri müjdeliyor bayramı. Bayram başlamıştır. Haydin sözleşmeye. Nereye Haydin salaha yani namaz kılmaya. Niçin? Allah ile akit-sözleşme yapmaya. Niçin? Bayram süresi boyunca sana söz veririm ki herkes Rahim isminin gereğini yapacak ve eşit olacaktır diyerek söz vermeye. Niçin? O bir olanla birlik sözleşmesi yapmaya. Bayram namazının bitimiyle kalelerden top atılır bu top sesi bayram sözleşmesinin O'nunla yapıldığını ve bayramın başladığını anlatır. Bu top sesiyle sözleşme şartları uygulamaya geçer. Önce cami cemaati birbirleriyle bayramlaşır ki bu herkesin bayram süresince her açıdan eşit olduğunu anlatır bir, selam-islam-barış andı gibidir. Sonra evde bayramlaşılır. Küçükler büyüklerin ellerinden öper, büyükler küçüklerinden gözlerinden-yanaklarından öperler bu statüsel ve yaşsal eşitsizliğin, eşitlendiği haldir. Ardından çocuklara para verilir ki böylece maddi eşitlik sağlanır. Yaşsal, statüsel ve maddi eşitliğin aile içi sağlanmasından sonra sıra bir üst kapsama alanındaki komşu ve mahalle birliğidir ki bunun için kurbanlar kesilir, durumu iyi olanlar kötü olanlara etini paylaştırır. Açlar doyurulur ki eşitlik tüm mahalleye yayılabilsin. Tamam insanların karnı doydu ama fakirin çocuğunun üzer başı kötü, komşunun cebinde parası yok. Peki bunun için ne yapılacak? Tabi ki zekat verilecek, bayramdan evvel. Böylece maddi durumu kötü olanlar eşit seviyeye ulaşacaklar. Zekatların direkt ya da el-emin(en güvenilir ve adaletli) insanlar tarafından muhataplarına ulaştırılıp toplumsal eşitliğin sağlanmasından sonra, sıra dargınların barışmasına gelir ki bu olmazsa olmaz eşitlik ve aynı dili konuşma şartıdır. Dargınlar barışır, en azından bayram süresince. Ama amaç hep barışık kalmaktır ki zaten barışanlar bayramdan sonra da barışıktırlar. Çünkü felek içindeki bir çok problem sanal ve saçma sapan problemlerden oluşmaktadır. Dargınlıklar sorgulandığında aslında ortada bir problemin olmadığı, dargınlığı sürdüren hissin gurur ve bencillik olduğu anlaşılıverir ama kimse gidip normal zamanda barışmaz nedense. Ve ardından bayramın birliğinin sembolü olan kutlamalar başlar. Evler tek tek atlamadan dolaşılır. Herkesten rızalık istenir, küçüklere harçlık, şeker ne olursa verilir. Kimse ama kimse birbirinin gönlünü kıramaz. Gönül kıran bayram namazında yaptığı sözleşmeyi çiğnemiş demektir. Akrabalar ziyaret edilir rızalık istenir. Uzak akrabalar telefonla aranır rızalık istenir. Ulaşılamayanlara kalpten güzel dua ve dilekler gönderilir. Hatta ölüler bile unutulmaz ve onların dahi rızalığı istenir, onlara rahmet istenir. İşte bayram insanların rahim sıfatıyla bilinçlenip rahman sıfatını ve onun sistemi feleği algılamaları için bir fırsattır. Böylece bayramlar insanların bu dünyada bireysel ve kitlesel bilinçliliğinin arttırılması için gelenekselleştirilmiş özel günlerdir olgusunu bu şekilde anlayabiliriz. Birliğe özenmek demek, barışı sağlamak, nötr hale gelmek, huzur bulmak demektir. İnsanoğlunun Adem haline olan isteğinin bir göstergesidir. Allah bunu istemekte ve insanın çıktığı cennetlere girmek isteyip istemediğini sınamaktadır.

    Şimdi sorarım size, hangimiz bayramın amacını, kurban kesmenin neyi ifade ettiğini biliyoruz? Kurban kesince sevap kazandığımızı sanıyoruz ve kurban kesmekle herşeyin bittiğini düşünüyoruz. Kurban büyük kesim tarafından sadece şeri yani şeriat kavramı olarak kalıplara sokulmuş. Amacın ne olduğunu dahi bilmeden bir şeyleri yapıyoruz. Bunu gören gençlik elbette geleneği saçmalık görecektir. Mantıksız görecektir. Niçin bayram olsun ki diyecektir. Çocuklara geleneğin amacını açıklayın, geleneğin nasıl yapıldığını değil. Çocuk geleneği kendi çağının şartlarına göre şekillendirmesini iyi bilir... Ama hedef tektir o da birliğe özenip islam(Rahman sistemine teslimiyet) olmak ki O ayette der ki, size Rahman'dan başka kulluk edilecek ilahlar mı yaptık? Öyleyse başa gelen olaylar kabullenilmeli ve ümitsizliğe düşüp yoldan sapmamalıdır. Biliriz ki bu musibetler rahmettir ve bizim için hayırlıdır. Bizim bilinçlenmemiz içindir. Yaptığımız hataların farkına varabilmemiz içindir. Nasıl ki kimi yağmur bela getirir kimi yağmur bereket, dünya olaylarını da böyle değerlendirmek gerek...

    Beni üşenmeyip okuduğunuz için çok teşekkür ederim... Yazılanlar esinlendiğim gibi sizlere aktarılmıştır.

    Kadim

    Not: Milli Bayramların dini bayramlardan aslında bir farkının olmadığını şuurlu insan idrak edecektir...

    Saygılar ve sevgiler.. Herkese kutlu bayramlar...
    Son düzenleme Kadim; 21-12-2007, 00:23.
İşlem Yapılıyor
X