Yararlı Bilgiler

Kapat
Konu Kapalı.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • ybæl©ik
    ADMINISTRATOR
    • 25-01-2003
    • 30775

    Yararlı Bilgiler

    Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir ve bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır. Bu taşların nasıl getirildiği konusunda kesin olmayan farklı varsayımlar bulunmaktadır.

    Piramit, kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya, yılda sadece 2 kez güneş girmektedir. (doğduğu ve tahta çıktığı günler)

    Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.

    Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.

    Kirletilmiş suyu, birkaç gün Piramit'in içine bıirakırsanız; suyu arıtılmış olarak bulursunuz.

    Piramit'in içerisinde süt, birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir.

    Bitkiler Piramit'in içinde daha hızlı büyürler.

    Piramit'in içine bırakılmış su, 5 hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir.

    Çöp bidonu içindeki yemek artıkları, hiç koku vermeden Piramit içinde mumyalaşır.

    Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.

    Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur; araştırmacıların çoğu, ya içinde kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur attılar, fakat içlerini göremediler.

    Piramitlerin içi yazın soğuk kışın sıcak olur

    Büyük Piramitin açilari,Nil'in delta yöresini iki esit parçaya bölerler.

    Gize'deki üç piramit aralarinda bir Pitagor üçgeni olacak sekilde düzenlenmislerdir.Bu üçgenin kenarlarinin birbirlerine göre orani 3:4:5'dir.

    Büyük Piramitin tabininin yüzeyi,anitin yarisinin iki katina bölündügünde pi=3,14 sayisi elde edilir.

    Büyük Piramitin dört yüzeyinin toplam yüzölçümü,piramit yüksekliginin karesine esittir.

    Büyük Piramit,dünyanin kara kitlesinin merkezinde yer aliyor.

    Büyük Piramit,dört ana yöne göre düzenlenerek insa edilmistir.

    Piramit dev bir günes saatidir.Ekim ortasiyla Mart basi arasinda düsürdügü gölgeler mevsimleri ve yilin uzunlugunu gösterirler.Piramiti çeviren tas levhalarin uzunlugu bir günün gölge uzunluguna esittir.Bu gölgelerin tas levhalar üstinde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yilin uzunlugu yanlissiz olarak saptanabiliyordu.

    Büyük Piramit'le dünyanin merkezi arasindaki uzaklik,Kuzey kutbuyla arasindaki uzakliga esittir ve kuzey kutbuyla dünyanin merkezi arasindaki uzakliga esittir.

    Piramitin yüksekligiyle,çevresi arasindaki oran,bir dairenin yari çapiyla çevresi arasindaki oranin dengidir.Dört kenarlar dünyanin en büyük ve çarpici üçgenleridir.

    Gizde'den geçen boylam,dünyanin denizleriyle anakaralarini iki esit parçaya böler.Bu boylam ayrica,kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup,bütün yer kürenin uzunluguna ölçümünde dogal sifir noktasini olusturur.

    Büyük piramitin tepesi Kuzey kutbunu,çevresi ekvatorun uzunlugunu temsil eder.Ve iki uzunluk ayni mikyasa uygunluk gösterir.
  • DATAMAN
    Senior Member
    • 23-10-2004
    • 7115

    #2
    Konu: Piramitlerin Gizemi

    Hocam dehşet verici bir olay bu piramitler gidip bi görmek isterdim

    Yorum

    • ozkandonmez
      Administrator
      • 30-12-2002
      • 47395

      #3
      Konu: Piramitlerin Gizemi

      bu kadar çarpıcı şeylerin yüzyıllar önce yapılan piramitlerde görmek insanın aklına çok daha fazla şeyler getiriyor.
      Üyelere Özel Konuları Görebilmek İçin Lütfen ÜYE GİRİŞİ Yapınız



      HAYDI IPTV YAPALIM

      TBS 6991 Dual Tuner Dual CI Tv kartı linux sürücü yükleme

      LÜTFEN OKUYUN

      Yorum

      • ybæl©ik
        ADMINISTRATOR
        • 25-01-2003
        • 30775

        #4
        Konu: Piramitlerin Gizemi

        hep merak etmişimdir ve İBRET alınacak bir geçmiş olarak görmüşümdür.

        bugün bile bu Bilimle, bu teknolojiyle bu tür yapılar neden yapılamamaktadır ?

        bu kadar yüksek bilime sahip olan bir medeniyet varken nasıl oldu da dünya üzerinde bu birikim sıfır oldu ve dünya bu eski medeniyeti halen çözemiyor ?

        kayıp medeniyet Atlantis ile bu medeniyetin ilgisi nedir ? aynı medeniyetin 2 parçası mı ?

        bu bilimi ve tekniği nasıl edindiler ?

        aslında kafamda çok soru var.

        ancak olaya DİNİ açıdan yaklaşmıyorum.

        Kur'an-ı Kerim'de bazı konular yazıyor. ama sosyal açıdan. Allah'ın Firavunlara verdiği yetkileri, Firavunlar yanlış kullanmışlar, hükmetmeye çalışmışlar ve kendilerini Allah gibi görmüşlerdir. ( başta da bugün dünyanın en büyük ayıbı olan ve sanki Firavunların onlara yaptıklarının acısını çıkartırcasına bugün toplumlara eziyet çektiren İSRAİLOÐULLARINA. ) bunun sonucunda da bu medeniyet helak olmuştur.

        Firavun'un kölesi iken eziyet çektirilen Hz. Musa ve İsrail toplumuna Mısır'dan gitmeleri konusunda izin verilmiş ancak Firavun bundan vazgeçerek İsrailoğullarının peşine düşmüştür.

        Kızıldeniz'e gelindiğinde Hz. Musa Asası ile denize yol açmış, sular çekilmiş ve İsrailoğulları geçmişler, arkasından gelen Firavun ve askerleri ise denizde sulara gömülmüşlerdir.

        ve daha neler neler.

        tarih gerçekten çok ilginç ve büyük bir SIR PERDESİ.

        Yorum

        • odabasi45
          Member
          • 01-04-2004
          • 2215

          #5
          Konu: Piramitlerin Gizemi

          ben de hep gormek istemişimdir oraları ama bir gün gidecem oraya

          Yorum

          • ganidagli
            Senior Member
            • 25-06-2004
            • 3512

            #6
            Konu: Piramitlerin Gizemi

            gercektende ilginc ve ibret alinacak olaylar bunlar..

            gerek discovery gerekse NGC de bu tur yayinlari cok izliyorum ve her izledigimde hayretlere kapiliyorum..

            sevgili @ybalcik hocaminda belirttigi gibi bir cok soru cevaplanmayi bekliyor ve ne yazikki gunumuzun modern teknolojisi bile bu sorulara aciklik getirmis degil..

            kizil denizden cikarilan firavunu kendi gozlerim ile gordum ve dehsete kapildim..

            buyrun size cektigim firavun'un resmi.cep tel. ile cektigim icin pek iyi degil..



            Yorum

            • frantic
              Senior Member
              • 26-01-2004
              • 3696

              #7
              Konu: Piramitlerin Gizemi

              piramitlerin sırları cok ılgınctir her zaman,eskı zamanda bu sekılde yapılması sahane bırsey gizemli ayrıca

              Yorum

              • yilmaz168
                Junior Member
                • 20-03-2004
                • 162

                #8
                Konu: Piramitlerin Gizemi

                Originally posted by ganidagli
                gercektende ilginc ve ibret alinacak olaylar bunlar..

                gerek discovery gerekse NGC de bu tur yayinlari cok izliyorum ve her izledigimde hayretlere kapiliyorum..

                sevgili @ybalcik hocaminda belirttigi gibi bir cok soru cevaplanmayi bekliyor ve ne yazikki gunumuzun modern teknolojisi bile bu sorulara aciklik getirmis degil..

                kizil denizden cikarilan firavunu kendi gozlerim ile gordum ve dehsete kapildim..

                buyrun size cektigim firavun'un resmi.cep tel. ile cektigim icin pek iyi degil..



                http://www.ganidagli.8m.com/photo.html
                açıkçası firavunun resmi bana gerçekçi gelmedi.

                Yorum

                • MaXSpeeD
                  Member
                  • 13-05-2004
                  • 1654

                  #9
                  Konu: Piramitlerin Gizemi

                  Yazı Yeni dikkatimi Çekti. Peki arkadaşlar Sizlere Bir sorum var Neden Piramitler için kare yada dikdörtgen Tarzı şekiller tercih edilmedi de kesik Koniye Benzer bir şekil? Bunu Hiç düşündünüz mü?

                  Açıklamayı 1-2 gün içinde yapacağım Yorumlarınızı Merak ediyorum.

                  Yorum

                  • nýghtmore
                    Banned
                    • 06-06-2004
                    • 1568

                    #10
                    Konu: Piramitlerin Gizemi

                    sanırım uzaylıların işi bu öyle düşünmüş olabilirler.tabii bu işin sakası haketten ya hiç düşünmedim bunu bakhahohi

                    Yorum

                    • seflen
                      Junior Member
                      • 20-08-2005
                      • 15

                      #11
                      Konu: Piramitlerin Gizemi

                      bence bu piramitler konusunda şaşılacak bir şey yok çünkü şu kesinki firavunların atlantislilerin vb. bir çok uygarlığın teknolojileri bizimkilerden çok daha üstündü ama onların bu teknolojiyi kullanma yöndemleri bizimkinden daha farklıydı.

                      Yorum

                      • erden27
                        Junior Member
                        • 23-08-2005
                        • 5

                        #12
                        Konu: Piramitlerin Gizemi

                        yav yok hocam hani teknoloji adamların köleleri çokmuş yaptırmış başka ne işleri varki

                        Yorum

                        • constantine
                          Junior Member
                          • 21-06-2005
                          • 233

                          #13
                          Konu: Piramitlerin Gizemi

                          çok ilginç yaa en basitinden soruyorum o zamanda nasıl okadar ağır taşları kaldırmışlar çok esrarengiz şeylerstupidprv

                          Yorum

                          • eren55
                            Member
                            • 19-03-2005
                            • 1061

                            #14
                            Konu: Piramitlerin Gizemi

                            bende çok görmek istiyorum bu piramitleri...gerçekten güzel yapıtlar

                            Yorum

                            • MentaL
                              *Security
                              • 01-03-2004
                              • 8134

                              #15
                              Yararlı Bilgiler

                              Y O R U M A A Ç I K
                              Public


                              Yeni Çağın bilimi artık materyalist, determinist ve mekanistik olmaktan çok ; spiritüel, bütüncül ve mistik bir anlayışa büründü. Büyük ölçüde Kuantum Fiziği ve İzafiyet Teorisinin katkıları ile sağlanan bu değişim , diğer bilim dallarında da buna benzer gelişmelerin görülmesiyle, tüm dünyada geçerlilik kazanıyor.
                              Şimdilerde Zaman ve Uzay (mekan) kavramlarına bakış, neden-sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı. Temel değişimi 1950’lerde başlayan bu yeni bilimsel anlayış, insanın evreni ve kendisini algılayışını ve inançlarını derinden sarsmış, onları yeni temellere göre oluşan değişik bir anlayışa sürüklemiştir.

                              Bizim duyumsal algı alanımızı aşan bir dördüncü boyutun varlığından söz eden ve zaman ile uzayın, aslında birbirinden ayrılamayacağını ve bazen de birbirlerine dönüştüklerini bize gösteren, böylece de maddenin aslında bir enerji biçimi olduğunu kanıtlayan, Einstein’ın "İzafiyet Kuramı".

                              Atom-altı dünyaya inerek, oradaki gerçekliğin, bizim kendi algı dünyamızdan çok farklı olduğunu keşfeden, böylece evrende bağımsız ve tek tek nesneler olmadığını bize anlatarak, evrendeki her şeyin birbiriyle bağlı ve birbirine özdeş olduğunu ortaya koyan "Kuantum Fiziği".

                              Bütün var edilmişlerin aynı bütünün parçaları olduğunu, dolayısı ile hepsinin özlerinin bir ve birbirine eş bulunduğunu, her birimin bütünün bilgisini içinde taşıdığını ve ona uygun gelişme sağlanırsa, bütünün tam görüntüsünü yansıtabileceğini ileri süren, bütün bilgilerin her an ve her yerde kullanıma hazır bulunduğunu söyleyen, böylece de bütün evrenin birbirinin kardeşi , hatta insanın kendisi olduğu bilgisini sembolize eden "Hologram Teorisi". Bu üç keşif de, aslında tek bir şeyi göstermektedir: Evrendeki tekliği ve birliği.



                              Uzayın mekan ve boyutları insan anlayışının sınırlarını zorlamaktadır. Üzerinde yaşadığımız yerküre başı sonu olmayan bir enginlikte kaybolmuş minicik bir gezegendir. Peki bu sonsuzluğun içinde yaşam olan tek gezegen bizim Dünyamız mıdır. Asırlardır insanlık tarafından sorulan tüm sorular içinde en çok merak ettiğimiz ve cevap vermeyi en çok istediğimiz soru işte budur.

                              Aslında evrende yaşamın var olup olamayacağını tartışmak bir yana, bir an için dahi bunun aksini düşünmemek gerekir. Zira, evrenin var olma sebebinin gerçekte hayatı oluşturmak olduğu çok fazla düşünmeden de anlaşılabilecek bir olgu olup, bunun en somut kanıtı ise bu oluşumun ürünü olan Dünya canlılarıdır. Eğer ki evrende sadece bir mikro parça düzeyinde olan Dünyada hayat oluşmuş ise; bu, evrenin geneli içinde geçerlidir. Bu denli geniş bir evrenin oluşmasına gerek var ise ; onun zemin teşkil etmekle bağımlı bulunduğu yaşamın boyutları da çok büyük olmak zorundadır.

                              Maddenin canlı, cansız tüm şekilleri, çeşitli elementlerin atomlarından yapılmıştır. Bu atomlar, kainatın her yerinde aynı yapıda olarak bulunurlar ve aynı tepkime kanunlarına uyarlar...

                              Canlı organizmaları oluşturan yapılar, içlerinde karbon elementi bulunan kompleks moleküllerdir. Canlı madde nerede olursa olsun, karbon atomunun kurallarına uymak zorundadır. Çünkü, karbon başka elementler ile olduğu kadar, kendisi ile de birleşerek çok sayıda atomu ihtiva eden moleküller kurma kudretine, en geniş ölçüde sahip olan tek elementtir...

                              Dünyada bulunan atomlar, kainatın en uzak bölgelerinde de vardır. Karbon atomunun başka atomlarla birleşme özelliği, canlı maddenin oluşabilmesinde gereken malzeme çeşitliliğini sağlamaktadır. Ve karbon atomunun, doğasına uygun olarak hareket edebilmesine olanak tanıyan; yıldızlar arasında uzanan uçsuz bucaksız toz bulutları gerçek birer laboratuar olup, bir yığın kimyasal tepkimeye sahne olmaktadırlar. Bu tepkimeler ise, çoğu organik olan çok sayıda molekülün doğmasına yol açarlar.

                              İşte, hareketli toz bulutlarında oluşan tüm bu organik moleküller, çevrelerindeki yada ulaşabildikleri güneş uydularına yayılarak , güneşe uygun konum ve diğer gerekli şartlara sahip olanlarında yaşamı başlatmaktadırlar. Ve yüzeysel anlamda söylenecek olursa; Evren her şeyiyle bizzat kendi kendisini yaratmaktadır ki, bu oluşum tamamlanmış olmayıp, halen devam eden uzun bir süreç bağlamında devam etmektedir.

                              Evet , " Evrende başka hayatlar var mı? " sorusunu artık bir kenara bırakarak , Evrenin tümüyle hayat dolu olduğunu ve her an yeni güneşler çevresinde yeni hayatların başladığı gerçeğini görmek gerekmektedir.

                              İşte, konuya bu gözle bakmaya başlanıldığında, sorulacak sorunun ‘Evrende ne tür hayatlar var?’’ şekline dönüşeceği açık olup, bu ise; Kainatı sadece kendimize ait olarak algılamaktan kurtularak, genelde yeni bir bilince ve bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.

                              Yaşam derken neyi kastediyoruz?

                              Yaşamın başlangıcı ve gelişiminin sırrı, olağanüstü yapı blokları olan atomda yatmaktadır. Atom çekirdekleri belirli şartlar altında daha ağır çekirdekler oluşturmak için birbirleriyle birleşebilir ve bunun sonucunda da enerji açığa çıkar. Atomlar da diğer atomlarla kimyasal yollarla birleşerek farklı karmaşıklık derecelerine sahip moleküller oluştururlar. Bu yolla yıldızlar, gezegenler, okyanuslar, atmosferler ve kayalar oluşturabildikleri gibi, yaşayan organizmalar da oluşturabilirler.

                              Gezegenimizde yaşamın nasıl başladığını bilmek, dünya dışı yaşamı araştırma yolunda son derece önemlidir. Kimya bilimi, bugün etrafımızda gördüğümüz tüm yaşam formlarının nasıl varolduğunu açıklamakta büyük önem taşır. Dünyada yaşamın hangi basamaklardan geçerek oluştuğunu araştıran bilim adamları çalışmalarını daha çok proteinler üstünde yoğunlaştırmışlar, nükleik asitler üstünde fazla durmamışlardır. Fakat 1950’li yıllarda hızlanan araştırmalar, bir nükleik asit olan DNA (Deoxyribonükleik Asit) ’nın kromozomları oluşturan temel bileşen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Birbirine bağlı nükleotidlerden oluşan uzun bir zincir olan DNA, dünyadaki hem hayvani hem de bitkisel her tür yaşam oluşumu için anahtar faktördür.

                              DNA’yı oluşturan dört temel nükleotid –Adenine, Cytosine, Guanine ve Thymine– nispeten daha basit oldukları ve doğal ortamda bulundukları için evrende başka bir yerde de aynı şekilde bulunmamaları için hiçbir sebep yoktur. Buna dayanarak evrende başka bir yerde, belki birçok yerde, zeki yaşamın var olduğunu söyleyebiliriz.

                              Bir gezegende akıllı yaşamın gelişebilmesi için nelere ihtiyaç vardır? Başlangıç olarak gezegen, lokal yıldıza fazla yakın ya da uzak olmamalı. Çok yakın olması durumunda hayat veren moleküllerin oluşabilmesi için fazla sıcak olacakken, çok uzak olması durumunda hayat verici reaksiyonlar için gerekli sıvı açısından fazla soğuk olur. Diğer önemli şey de kütledir. Çok büyük bir kütle, Jüpiter ve Satürn’ün atmosferindeki bizim bildiğimiz anlamdaki hayat için zehir oluşturacakken, küçük bir kütle de Merkür ve Mars’ta olduğu gibi çok yüksek ısıya ve atmosfer deliklerine yol açar.

                              Peki ya bu sonsuz bilinmeyen içinde haberdar olmadığımız başka yaşam biçimleri varsa ki vardır.. Başka boyutlardaki yaşamlar burada, 3 boyutlu gezegenimizde olduğu gibi değillerse?

                              Zaten yukarıda saydığımız tüm bu ihtiyaçlara karşın kimi astronomlar, yalnızca bizim galaksimizde bile yüz milyonlarca gezegende gelişmiş teknolojik uygarlıkların var olduğunu tahmin ediyorlar. Ayrıca şu anda milyonlarca uygarlığın da dünyamızla aynı seviyede ya da bizden daha ileri düzeyde olduğunu düşünüyorlar.
                              stupidprv

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor
                              X