Batı Anadolu'da Antik Dönem Çatı Kiremitleri

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Batı Anadolu'da Antik Dönem Çatı Kiremitleri

    Yapıların korunması için çatıların üzeri çeşitli malzemelerle örtülür. Ör.: asbest çimentolu levhalar, bakır, kurşun, çinko, galvanize saç, plastik ve bitümlü levhalar, cam, kayağantaş, tahta, saz ve kiremit. Bunlar içerisinde pişmiş toprak kiremitler antik dönemde de bugünkü gibi yaygın olarak kullanılmaktaydılar.
    Anadolu’da çatı kiremitlerinin ilk kez M.Ö. 7. yüzyılda ortaya çıkmış olmaları gerekir. Şimdiye kadar Anadolu’da hiçbir kiremit M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenmemiştir; ancak Yunanistan’da M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen Korinth ve Isthmia kiremitlerinin benzerini Düver’de bulmaktayız. Bunun yanında, Bayraklı kazıları sırasında M.Ö. 7. yüzyıldan olabilecek çatı kiremidi parçaları da bulunmuştur.
    Anadolu’da antik dönem yapılarının çatılarında Korinth tipindeki çatı kiremitleri kullanılmaktaydı; ancak her çatı kiremidinin kendine has özellikleri vardı ve farklı tip çatılarda birbirinden ayrı özellikleri bulunan kiremitlerin varlığını bilmekteyiz. Örneğin, eğimli mahya kiremitleri kırma çatı biçiminde kullanılırdı.
    Aslında çatı kiremitleri antik dönemde sadece yapıların çatılarında görülmezler. Form açısından stroterlerin düz bir yüzeye sahip olmalarından ötürü bir zemin oluşturmak için de kullanılırlardı. Seramik fırınlarında düz bir zemin elde edebilmek için stroterler kullanılırdı. Bunlar ters çevrilip yere oturtulurdu. Kiremitlerin bir başka kullanım alanı da mezarlardı. Çatı kiremitleri özellikle mezarlarda karşımıza çıkmaktadırlar ve bunlar günümüze değin koruna gelmiş olmalarından dolayı önemlidirler.

    Çatı Kiremidi Tipleri ve kronolojileri

    Stroter (Düz Kiremit ya da Keramis)

    a) Formu

    Stroter olarak adlandırılan düz kiremitler için keramis sözcüğü de kullanılmaktadır. Yunanca’da bu kelime kiremit anlamına gelir.
    Antik çağda Lakonia ve Korinth olmak üzere iki ana üretim merkezi karşımıza çıkmaktadır. Lakonia tipi kiremit iç bü*** bir profile sahiptir. Korinth tipleri ise dikdörtgen formdadır ve Anadolu’da antik dönemde bu çatı kiremitleri kullanılmıştır. Korinth tiplerinin en yaygın olanı stroterlerdir.
    Stroterler çatının ana örtü elemanıdır. Dikdörtgen biçimde olup uzun kenarlarda yükselen çerçevelere, bu iki yan çerçeve arasında küçük bir set oluşturan bir üst çerçeveye (astragala) ve alt kenarlarda aşağı doğru kıvrılan bir damlalığa (Tırnağa) sahiptir. Yan çerçeveler, 2-3 cm.lik bir kalınlığa sahiptirler ve kiremidin düz yüzeyinden 2-4 cm, dış taraftan ise 5-6 cm. yüksekliğindedir. Üst çerçevenin yani astragalın yüksekliği yan çerçevelerden daha azdır ve yarım yuvarlak formdadır, kiremidin kenarından 1-4 cm. kadar daha içeride yer alır. yaklaşık olarak 1-3 cm. genişliğinde ve yüksekliğindedir. Üst çerçevenin fonksiyonu açısından bir takım görüşler bulunmaktadır. Bunlara göre, üst çerçevenin kiremitlerin çatıda kaymalarını önleyen bir eleman olduğu ve yağmur suyunun içeri girmesini bir set oluşturarak engellediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Aslında yağmur sularının içeri girmesini yan çerçeveler de engellemektedir. Astragal çatıda bir üstteki stroterin yerleştirilmesine ve daha içeriye oturmasına olanak sağlamaktır. Astragalın yan çerçevelere göre daha alçak olmasının nedeni budur. Yan çerçevelerin bir başka işlevi de kapama kiremidinin oturmasına olanak sağlamaktır.
    Düz kiremidin alt kenarında bir çerçeve yoktur. Böylece yağmur suyu rahatça akışını sağlayabilir. Alt kenarın arka bölümünde damlalık (tırnak) yer almaktadır. Düz kiremidin alt yüzeyi 2-3 cm kalınlığa sahiptir ve buradan 4-6 cm yükseklikteki damlalığın ucuna doğru hafif meyilli bir profille geçilir. Bu şekli ile bir alttaki stroterin üst çerçevesinin hemen önüne oturabilecek uygunluktadır.

    b) Kronolojisi
    Stroterler boyut bakımından ortaya çıktıkları zamandan beri sistemli bir biçimde değişmişlerdir. Bu değişim yavaş yavaş küçülme şeklinde olmuştur. Küçülmeleri ekonomik nedenden dolayı da olmalıydı; büyük boyutlu bu düz kiremitleri çatıların onarımı için zaman zaman değiştirmek de gerekirdi ve çatıda işgal ettikleri alan büyük olduğundan tamir edilecek yüzey de büyük olmaktaydı. Düz kiremitlerin boyutları, ilk çıkışlarından itibaren belli bir sistem içerisinde değişmiştir. Kapama kiremitlerinin ölçüleri de düz kiremitlerin boyutlarına uygun bir biçimde gelişme göstermiştir. Düz kiremitlerin boyutları genelde yavaş yavaş bir küçülme gösterirler. Stroterler, kimi zaman uzunluklarından kimi zaman da genişliklerinden kısalarak küçülürler. Bu küçülme antik dönemden günümüze kadar sistemli bir biçimde olmuştur. Kimi zaman bir enden bir boydan, kimi zaman da arka arkaya enden ya da boydan kısalma gösteren düz kiremitler, bu küçülme sisteminin dışına çıkmamışlardır. Yani çağlar boyunca, düz kiremitlerinin en ve boy ölçülerinin ikisi birden değişmemiştir; her zaman biri aynı kalmıştır. Bunun nedeni, onarılan çatılarda eski ve yeni boyutlardaki kiremitlerin birbirlerine uydurulma gereğinden kaynaklanmalıdır. Değişik genişlikte olan aynı uzunluktaki düz kiremitler, yan yana sıralanabilirken, farklı uzunlukta olup, genişlikleri aynı olanlar ise di*** sıralarda yerleştiriliyor olmalıydılar
    Stroterlerin üst ve alt kenarları arasında Roma döneminin içlerine kadar bir fark yoktu. Ancak bu dönemden itibaren kiremitlerin birbiri üzerine daha rahatça oturabilmesi için alt kenarlar üst kenarlara göre biraz daha kısa yapılmaya başlanır. Yine aynı sebepten dolayı hellenistik dönem öncesinde, kiremitlerin kalıplandığını görmekteyiz; ancak bu dönemden itibaren kiremitlerin kalıplanmaları azalır. Hellenistik dönemde stroterlerin alt arka köşeleri yontulmuştur. Bunun nedeni kiremitlerin çatıda daha iyi bir şekilde oturmasını sağlamaktı. Roma döneminde de bu uygulama sıklıkla devam etse de stroterlerin dar kenarlarının üst ve alt tarafları arasındaki genişlik farkı büyüdükçe alt arka köşelerin yontulması işlemine gerek kalmaz. Roma döneminde boya kullanımı da kalkmıştır; ayrıca stroterlerin her iki yanındaki çerçevelerinden alt kenarın orta kısmına doğru yarım yuvarlak profile benzer çizgiler de erken Roma döneminden itibaren başlar. Bunların yapılma sebepleri belki de suyun kiremidin yüzeyinden daha rahatça akmasını sağlamak içindi. Bu tarz süslemeler Bizans dönemi içlerinde de sevilerek yapılmaktaydı.
    Düz kiremitlerin yan çerçevelerinin yüksekliği dönemler içerisinde fazla bir farklılık göstermese de Bizans döneminde giderek alçalırlar ve çerçeve özelliğini kaybederek şerit biçimine dönüşürler. Ayrıca bu çerçeve iç profilleri de dönemden döneme farklılık gösterir. Örneğin Erken Roma döneminde stroterlerin yan çerçevelerinin iç profilleri tamamen dik açılıdır. Bu çerçevelerin ölçüleri dönemlere göre değişiklikler gösterirse de, değişik zamanlara ait kiremitler arasında büyük farklar yoktur.
    Düz kiremitlerde Arkaik dönemin başlarında damlalık elemanı görülmez. Bu dönemden sonra stroterlerde görülmeye başlanır. Genel olarak 4 ile 6 cm arasında bir yüksekliğe sahiplerdir, bu Roma dönemi içlerine kadar değişmeden kalır. Ancak geç Roma döneminde bu yüksekliklerini gitgide kaybederler. Bizans dönemi içlerine doğru tümüyle ortadan kalkar. Üst çerçeve de Geç Roma döneminde ortadan kalkar. Antik çağda, stroterler ilk çıktıkları zamandan beri dikdörtgen formlarını genel olarak korumuşlardır. Roma döneminin bitişine kadar uzunlukları 54 ile 68 cm arasındadır; genişlikleri ise 44 ile 60 cm arasındadır. 68 cm. uzunluğa sahip Korinth tipinde ene eski stroterler, 1984 yılı bayraklı kazıları sırasında ortaya konmuştur. Bu stroter, Özyiğit’e göre M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına aittir. Düz kiremitlerdeki 68 cm civarındaki uzunluk, genişlik ölçülerinin değişmesine karşın, M.S. 2. yüzyıla kadar aynı kalır.

    Kapama Kiremidi (Kalypter)

    a) formu
    Düz kiremitlerin yan yana gelen kenarlarını örten kiremitlere kapama kiremidi denir. Bu kiremitlerin işlevleri, düz kiremitlerin arasında kalan boşlukları kapatmak ve yağmur suyunun bu boşluktan içeriye girmesini önlemektir. Kapama kiremitleri aynı çatıda iki farklı boyda görülmektedirler. Çatının kenarına gelen kalypterler, kenar sırasının gerisindeki kalypterlerden daha kısadırlar; çünkü çatının kenarında olmayan kiremitler, aşağı yukarı düz kiremitlerle aynı boydadırlar ve bunlar çatı kenarında dışa doğru taşacaklarından kullanılmazlar. Kısa kalypterlerin önleri yağmur sularını geçirmemesi için biraz daha kapalı yapılırdı. Uzun kalypterlerin ön uçları ise birbirlerinin üzerine oturması için açık bırakılırdı.

    b) kronolojisi
    Anadolu’da en erken kapama kiremitlerinin profilleri yarım yuvarlaktır. En erken bu tip örnekler Anadolu’da Neandria, Didyma, Düver, Gordion, Pazarlı, Akalan ve Boğazköy’de bulunmuştur. Yunanistan’da ise bu profilde olanlara Korinth ve Isthmia’da rastlanılmıştır. Tüm bunlar M.Ö. 6. yüzyıldan önceye tarihlenmelidir. Kapama kiremitleri ilk ortaya çıktıkları zamanlarda yarım yuvarlak bir profile sahiplerdi. M.Ö. 6. yüzyılda bu profilleri beşik çatı biçimine dönüşür. Batı Anadolu’da bunun en güzel örneklerini Miletos ve Didyma’da görmekteyiz. Beşik çatı şeklindeki profili değişmeyerek uzunca bir müddet devam etmiştir. Klasik ve Hellenistik döneme ait kapama kiremitleri arasında fark azdır. Bu profili Roma dönemi başlarında da bulmaktayız. Fakat bu dönemin içlerinden itibaren beşik çatı biçimindeki profil, yüksekliğini kaybetmeye başlar. Geç Roma döneminde, M.S. 4. ve 5. yüzyıllarda kapama kiremitlerinin dört yüzeyli beşik çatı biçimindeki profilleri, iki yüzeyli üçgen biçimine dönüşür. Buna ait örnekler 1982-83 yılları Erythrai kazılarında, Cennettepe’deki büyük yapının kuzey portiğinde bulunmuştur. Üçgen profilli kapama kiremitleri, M.S. 4. ve 5. yüzyıllarda kullanılmış olmalıdır. Cennettepe’de ele geçen bu tip kapama kiremitleri, yapının M.S. 5. yüzyılın başındaki yapım evresiyle çağdaştır. Bu kazı sonuçlarına göre kapama kiremitleri yarım yuvarlak profile tekrar ilk kez M.S. 5. yüzyılın içinde ya da ikinci yarısında dönüşmüş olmalıdır.

    Oluklu Düz Kiremit

    a) formu
    Çatı yüzeylerinden gelen yağmur sularını toplamaya yarayan ve çatının alt kenarlarında yer alan oluklar bir tür yatay dere görevini görürlerdi. Oluklu düz kiremitler, çatıların saçak tarafında kullanılırlardı. İşlevleri, sahip oldukları bir yağmur oluğuyla yağmur sularının toplanarak çatının bir yerinden aşağıya akmasını sağlamaktır. Form olarak düz kiremitlerin önüne bir yağmur oluğunun eklenmesi sonucu meydana getirilmiş kiremitlerdir. Nitekim bildiğimiz düz kiremitten farkı da bir damlalık yerine bir oluğun oluşudur. Daha rahat anlaşılabilmesi için günümüz çatılarında bulunan olukların pişmiş toprak örnekleri oldukları düşünülebilir. Bunlara Batı Anadolu’da Pergamon, Larisa, Smyrna, Erythrai ve Priene’de yapılan kazılarda rastlanmıştır. Bunların dışında Delos’ta da bu oluklardan ele geçmiştir.

    b)kronolojisi
    Oluklu düz kiremitlerin ilk örneklerinde stroterin düz yüzeyi ile oluğun iç tabanı arasında fazla bir yükseklik farkı yoktur. Hellenistik dönemde ise bu yükseklik farkı büyür. Roma döneminde oluk tabanı ile kiremit yüzeyi arasındaki fark daha da büyür. Bunun nedeni de pişmiş topraktan yapılmış olan bu olukların su alma kapasitesini arttırmaktır.

    Mahya Kiremidi

    a) formu
    Mahya kiremitleri aşağı doğru uzanan iki eğimli yüzeyin birleştiği tepe kısmında kullanılmak üzere yapılmıştır. Bu tip kiremitler beşik çatı tipine sahip yapılarda karşımıza çıkmaktadırlar. Bu nedenden ötürü ayrı bir önemleri vardır. Çatıların tepesinde bulunduklarından dolayı iki yana doğru bir eğime sahiptirler. Ancak kazılar sırasında tam olarak ele geçirilememesi halinde bu tip kiremitlerin düz kiremitlerden ayırt edilebilmesi kolay olmamaktadır.

    b) kronolojisi
    Mahya kiremitlerinin ilk profilleri yarım yuvarlak formdadır. Stroterler ile aynı çatıya yerleştirilmiş olan mahya kiremitleri Arkaik dönemde çift eğimlidirler ve daha kısadırlar. Uzunlukları klasik dönemde stroterlerle birlikte paralel bir hal alır. Dar kenarları açık bırakılmıştır. Bunun nedeni yağmur sularının aşağı doğru akması içindir.

    Eğimli Mahya Kiremidi

    Eğimli mahya kiremidi Anadolu’da yapılan kazılarda henüz karşımıza çıkmamıştır. Kırma çatı tipinde eğimli mahya kiremidi kullanılırdı. Dört yüzeyli bir çatıda, iki yan çatı yüzeyini birleştirmek amacıyla kullanılmış olmaları gerekirdi.

    Dere Kiremidi

    a)formu
    Dere kiremidi birbirine dik bir şekilde birleşen içe doğru eğim yapan iki çatının kiremitlerini birleştirmek için kullanılırlardı. Boyutları düz kiremitlerden daha büyüktür. Dere kiremitleri stroterlerden farklı olarak kare formludurlar. Erken Roma dönemine ait olan kiremitlerin 80X80 cm ölçülerinde olması gerekir. Bunlar, düz kiremitlerden daha büyük olup iki çatıdan gelen yağmur sularını toplarlar ve bunları oluğa ya da aşağıda bulunan bir kanala iletirlerdi. Dere kiremitleriyle tıpkı mahya kiremitlerinde olduğu gibi ender karşılaşılır. Bunun nedeni de kiremitlerin kırık, parçalı bir halde bulunmalarından dolayıdır. Stroterlerden bu şekilde ayırt edilebilmeleri güçtür.
    İki ayrı dere kiremidi tipi mevcuttur. Birinci tip dere kiremidinde, stroterlerden farklı olarak dört adet çerçeve bulunur, damlalık yoktur ve altı düz olarak yapılmıştır. Alçak çerçevelerin önüne damlalık bölümünün oturması gerekiyordu. Bu yüzden, alçak çerçeveler bize dere kiremidinin üzerine iki düz kiremidin de oturması gerektiğini gösterir. Yüksek çerçevelerin yanına ise yine stroterlerin yüksek çerçeveleri gelir. Dere kiremitlerinin yüksek çerçevelerinin birleşme köşeleri, yağmur sularının akması için 9 cm. genişlikte açık olarak bırakılırdı. Bu şekilde sıralanan düz kiremitler çatıda birbirine dik gelecek şekilde dizilirler, dere kiremitleri ise diagonal bir şekilde dizilirler. Kapama kiremitleri yan yana gelen iki yüksek çerçevenin üzerini örtmek için kullanılırlardı.
    İkinci tip dere kiremidi, dört kenarında da yüksek çerçevelere sahiptir. Bu tip, dere kiremidi sırasının en sonuna konulurdu.

    b) kronolojisi
    Dere kiremitlerinin ilk örnekleri klasik dönem içerisinde üretilmiş olmalıdır. Hellenistik ve Roma dönemlerinde de varlıklarını sürdürürler. 1979 yılında, Erythrai’da yapılan kazılar sırasında, Akropoliste Athena tapınağı kutsal alanına M.Ö. 530 yıllarına tarihlenen temenos duvarının hemen önünde, M.Ö. 4. yüzyıl ile Roma ve Bizans dönemlerine ait duvarlara rastlanmıştır. İki ayrı tipteki Dere kiremidi, Roma dönemi toprak tabanı üzerinde yan yana ele geçmiştir. Bugün İzmir Arkeoloji müzesinde bulunan kiremitler erken Roma dönemine aittir; ancak bunlar dışında Anadolu’nun herhangi bir yerinde dere kiremitlerine rastlanmamıştır.

    Opaionlu Düz Kiremit

    Bunlar düz kiremitlerin ortalarında yuvarlak bir açıklık olduğu modelleridir. Sahip oldukları bu yuvarlak açıklık dışında düz kiremitlerden farklı değillerdir. Ayrıca yağmur suyunun içeriye girmesini önlemek için de bir çerçevesi bulunmaktadır. Opaionlu düz kiremidin işlevi, Kiremitlerin ortasındaki açıklık sayesinde ışıklandırma, havalandırma, içerideki kötü havanın çıkartılması, yerine temiz hava girişinin sağlanmasıdır. Bunlara ait kapaklı örnekler, kötü hava şartlarında deliğin nasıl kapatılacağına dair soruları da ortadan kaldırmaktadır.

    Antik Kentlerde Görülen Çatı Kiremitleri

    Batı Anadolu’da yapılan kazılarda en çok ele geçen kiremit çeşidi düz kiremittir. Kapama kiremidi, mahya kiremidi, oluklu düz kiremit, opaionlu düz kiremit karşılaşılan diğer kiremit türlerinden olmaktadır; ancak dere kiremitleri diğerleri gibi çok sayıda ele geçmemiş ve eğimli mahya kiremidine ise Anadolu’da henüz rastlanmamıştır.
    1993 yılında Phokaia antik kentinde yapılan kazı çalışmaları sırasında liman kutsal alanına girişi sağlayan merdivenlerin bulunduğu ve kayaların girinti yapmış olduğu küçük bir koy biçimindeki alanda, Athena tapınağına ait bulgular ele geçmiş olup deniz seviyesinde ve bu seviyenin altında çok sayıda pişmiş topraktan çatı kiremidi ele geçmiştir. Bulunan bu stroter yarım yuvarlak profilli kalypter –bunların ilk örnekleri yarım yuvarlak profildeydi- ve yine yarım yuvarlak profildeki mahya kiremidi parçaları Foça’da ele geçen en eski çatı kiremidi örneklerindendir ve bunlar M.Ö. 6. yüzyılın ortalarından çok daha eskiye aittir.
    Phokaia 1999 yılı kazılarında, Güney nekropolis ve sunaklar alanında da çatı kiremitlerine rastlanmıştır. Bunlardan 1 no’lu mezara ait 8 stroter Erken Hellenistik döneme tarihlenmektedir. 21 no’lu mezara ait iki düz kiremit ise Erken Roma İmparatorluk dönemindendirler. Bu iki kiremidin tam genişlik vermesine karşın uzunlukları korunmamıştır.
    Yine Phokaia antik kenti 2001 yılı kazıları sırasında Pers mezar anıtının yakınlarında ortaya çıkartılan, Hellenistik bir atölyenin kil havuzundan ele geçirilen iki adet düz kiremit ise M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenir. Aynı dönem kazı çalışmalarında, Pers mezar anıtının yakınlarındaki dere kenarında ortaya çıkartılan Geç Roma dönemi yapısından üç stroter örneği, Geç Roma dönemine tarihlenirler ve tam uzunluk ve tam genişlik verirler.
    Diğer bir antik kent Notion 1986 nekropol kazıları sırasında ortaya çıkartılan bir su sarnıcının 1 m kadar derinliğinde, Roma dönemine ait çatı kiremidi parçaları ele geçmiştir.
    Roma dönemine ait çatı kiremidi örneklerini, Erythrai kentinde de görmekteyiz. 1988 Erythrai kazılarında beş adet mezara rastlanmıştır ve Roma dönemine ait 2A ve 2B no’lu mezarları çatı kiremitleriyle oluşturulmuştur. M.S. 80 yıllarına tarihlenen 2A mezarı, çatı kiremitlerinin beşik çatı biçiminde dizilmesiyle oluşturulmuştur. M.S. 1. yüzyılın 3. çeyreğine tarihlenen 2B mezarında, 2A mezarındaki gibi uzun taraflarda üçer, dar taraflarda ise birer stroter beşik çatı biçiminde dizilmiştir. Her iki mezarın yapımında kullanılan düz kiremitlerin boyutları hemen hemen aynı tarihi yansıtmaktadır. Yani mezarlar arasında tarih ayırımı olsa da kiremit ölçülerinde bu fark görülmemektedir. Kiremitlerin uzunlukları 66-70 cm, genişlikleri ise 55-57 cm’dir. ayrıca 2B no’lu mezarı oluşturan stroterlerin düzgün yüzeylerinin alt kenarına yakın bir yerde monogram vardır ve bu monogram üreticinin sembolü olmalıdır.
    Bir İonia kenti olan Klazomenai kentinin Kython bölgesinde bulunan yerleşmede düz kiremit, oluklu kiremit, opaionlu düz kiremit gibi kiremit çeşitleri ile kapama kiremitleri bulunmuştur. Düz kiremitlerden tam genişlik ve uzunluk verenlerin ölçüleri 65X57 cm arasındadır. Kalypterler ise tam uzunluk vermemektedirler. Bütün kiremitler M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenir. Korinth tipi çatı kiremitlerinden olan bu kiremitlerin tarihlenmesi çerçeve iç profillerine göre yapılmıştır.
    Kapama kiremitlerinin Hellenistik dönem örnekleri Erythrai’da iki ayrı Rhodos tipi Peristyl evde ve Pergamon’da Kestel kazıları sırasında Ömer Özyiğit tarafından bulunmuştur. Yine Erythrai’da Kuzey surlarının yanında bulunan bir evin mutfak kısmında Erken Roma dönemine ait kapama ve düz kiremit örnekleri ele geçmiştir. Bu kiremitler M.S. 1. yüzyıla verilmektedir. Roma dönemi içlerinde yüksekliklerini kaybeden beşik çatı biçimindeki kalypterlere uygun örnekler ise Erythrai’da Cennettepe’deki büyük değişik yerlerinde bulunmuştur. Miletos ve Didyma’da da beşik çatı biçimindeki kalypterlerin örneklerini görmekteyiz.
    Batı Anadolu’da oluklu düz kiremit örneklerine Smyrna , Priene , Larissa , Pergamon ve Erythrai kazıları sırasında rastlanmıştır.
    Smyrna, Priene, Didyma ve Erythrai kentlerinde opaionlu düz kiremit örnekleri ele geçmiştir.
    Anadolu’da yarım yuvarlak mahya kiremitleri ve kalypterler Neandria, Didyma ve Düver’de bulunmuştur.
    1979 yılında, Erythrai’da yapılan kazılar sırasında, Akropoliste Athena tapınağı kutsal alanına M.Ö. 530 yıllarına tarihlenen temenos duvarının hemen önünde, M.Ö. 4. yüzyıl ile Roma ve Bizans dönemlerine ait duvarlara rastlanmıştır. Bu Bizans duvarının altında iki ayrı tipte ve Erken Roma dönemine ait dere kiremitleri ele geçmiştir; ancak bunlar dışında Anadolu’nun herhangi bir yerinde dere kiremitlerine rastlanmamıştır.


    Kaynakça

    A. Akerström, Die Architektonischen Terrakottan
    Kleinasiens, Lund 1996.

    Erol Atalay, “1986 Notion Kazıları”, IX; KST I,
    1987, 147-169.

    Altartümer von Pergamon

    Gürol Barın, Klazomenai 4. yüzyıl Çatı Kiremitleri ve
    Rekonstrüksiyonları, EÜSBE, 1998.

    O. Bingöl, “Bayraklı (Eski İzmir) Çatı Kiremitleri”, Anadolu
    (Anatolia) Anadolu (Anatolia) XX, 1976/1977, 52-79.

    J. Boehlau-K. Schefold, Larisa am Hermos I. Die
    Bauten, Berlin 1940.

    P.Hellström, “Labranda 1991” XIV. KST II, 1992, 121-133.

    Liddel and Scott’s, Greek-Englis Lexicon, Oxford 1966.

    Ö. Özyiğit, “Alaturka Kiremidinin Oluşumu”, Arkeoloji-
    Sanat Tarihi Dergisi IV, İzmir 1990, 149-179.

    Ö. Özyiğit, “Antik Çatılarda Dere Kiremitleri”, Arkeoloji-
    Sanat Tarihi Dergisi IV, İzmir 1988, 101-116.

    Ö. Özyiğit, “Batı Anadolu’da Antik Dönem Çatıları”, X.
    Türk Tarih Kongresi, Ankara 1990, 303-326.

    Ö. Özyiğit, “1988 Erythrai Kazıları”, XI. KST, 1989, 128-137.


    Ö. Özyiğit, “1993 Yılı Phokaia Kazı Çalışmaları”, XVI. KST
    1, 1995, 425-454.

    The Wiegand-H. Schrader, Priene, Berlin 1904.

    Ö. Wikander, “Skylight Tiles in Ancient World”, Opuscula
    Romana. L983, 81-97.
  • chat_mega
    Junior Member
    • 01-08-2006
    • 1

    #2
    Konu: Batı Anadolu'da Antik Dönem Çatı Kiremitleri

    merhaba sizde yardımlarınızı istiyorum ben catı yaptıracam ölçüleri 10 a 10 beşik catı yaptırmak istiyorum sizce ne gider fiyat ne olur

    Yorum

    • Sniper®
      Senior Member
      • 22-06-2005
      • 12987

      #3
      Konu: Batı Anadolu'da Antik Dönem Çatı Kiremitleri

      Ödev arşivi altında kiremit yaptırmak için usta bulamazsınız. Forumun ilgili bölümlerinde acın konuyu.

      Yorum

      İşlem Yapılıyor
      X