Göremediklerimiz de Var

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Göremediklerimiz de Var

    İnsan vücudu, içinde, çıplak gözle göremeyeceğimiz harika bir dünyayı, mikropların dünyasını barındırmaktadır. Vücudumuzda istemediğimiz kötü kokuların birçoğuna bu mikroplar sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki insan vücudu, kendi hücre sayısından daha çok bakteri hücresi taşımaktadır. Tannock “Normal Flora” adlı kitabında, insan vücudunda kendi hücre sayısına nazaran 10 kat daha fazla bakteri hücresi bulunduğunu ve insan ağırlığının % 10’unu bakterilerin teşkil ettiğini belirtmektedir. Moore ve meslektaşları, insanın bağırsağındaki bakteri sayısı ve türlerini tespit etmek için yaptıkları çalışmalarda, değişik kazalarda ölen insanların bağırsaklarından aldıkları örnekleri incelemişler ve oldukça ilginç neticelerle karşılaşmışlardır. Elde edilen deney sonuçları, her insanın kendine ait bir parmak izi olduğu gibi kendine has bir mikrop dünyasının da var olduğunu ortaya çıkarmıştır. Buna göre, bazı insanlar bacterioides bazıları eubacterium, bazıları da bifidobacterium türü bakterileri daha fazla taşımaktadırlar. Özellikle dikkat çekicidir ki deneyler mutlu insanların bağırsaklarında Ruminococcus bromii adı verilen bir bakteri türünün daha fazla miktarda bulunduğunu göstermektedir.
    Bağırsaklarımızdaki mikroplar bizi zararlı maddelere karşı korumaktadırlar. Onlar sayesinde birçok zararlı madde vücut tarafından emilmeden dışarı atılabilmektedir. Ayrıca zararlı mikroplar sebebiyle vücudumuza yerleşme fırsatı bulamamakta ve bu sayede hayatımız sağlıklı devam etmektedir.


    Yapılan çalışmalar neticesinde bilim adamları sadece insan ince bağırsağından 300’den fazla bakteri türünü ayırıp tanımayı başarmışlardır. Her ne kadar elde edilen neticeler yüzde yüz güvenilir değilse de, bize üzerimizde taşıdığımız mikro dünya hakkında bir fikir sağladığı için düşünmeye değerdirler.

    Bugün bilinmeyen bir şey vardır ki o da, acaba bu bakteri nüfusunun vücudumuza nasıl yerleştiği ve ne şekilde kendine uygun bir çevre bulduğudur. İlk spekülasyonlar bize hep çevre tesirinin bakteri nüfusunun meydana gelişinde tek faktör olduğunu söylemişse de, sonraları tek ve çift yumurta ikizleri ile yapılan deneyler, genetik bazı faktörlerin bu oluşumda tesirli olduğunu göstermiştir. Tek yumurta ikizlerinin benzer bakteri nüfusunu vücutlarında taşıdığı, çift yumurta ikizlerinde ise bunun görülmediği fark edilmiştir. Hatta değişik ırklar üzerinde yapılan çalışmalar da genetik kontrolün insan bakteri nüfusunun meydana gelişinde büyük tesiri olduğunu destekler yöndedir. Ancak şu gerçeği de belirtmek gerekir ki aldığımız ilaç tedavisi, yediklerimiz, stresli bir hayat yaşayıp yaşamadığımız ve hatta günde kaç defa sinirlendiğimiz dahi insandaki mikro dünyanın yapısına tesir etmektedir. Şekilden de görüleceği üzere doğumdan hemen 24 saat sonra oluşmaya başlayan bakteri kompozisyonu, hayatın ilk yıllarında değişikliklere uğramakta ve sonra değişmez bir hale gelip yaşlılığa kadar sabit kalmaktadır. Ancak yaşlılıkta bu kararlı halden hafif sapmalar göstermektedir.


    Peki, nedir bu varlıkların bizlere faydaları?

    Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki bağırsaklarımızdaki mikroplar bizi zararlı maddelere karşı korumaktadırlar. Onlar sayesinde birçok zararlı madde vücut tarafından emilmeden dışarı atılabilmektedir. Ayrıca zararlı mikroplar, taşıdığımız zararsız mikroplar sebebiyle vücudumuza yerleşme fırsatı bulamamakta ve bu sayede hayatımız sağlıklı devam etmektedir.

    Deneylerde bilim adamları önce vücutlarında hiç mikroorganizma taşımayan (gnotobiotic) fareler üretmişler ve daha sonra bu hayvanlara hastalığa sebep olan (pathogenic) bakteri hücrelerini aşılamışlardır. Sonuçlar göstermiştir ki vücutlarında hiç mikroorganizma taşımayan fareler 1 ile 10 gün arasında ölürken, normal fareler yani vücutlarında mikroorganizma bulunduranlar hayatlarını devam ettirebilmişlerdir.

    Bazı vitaminler vücudumuzda kalın bağırsakta, mikroorganizmalarca sentezlenmektedir. Bu yönüyle bizler vücudumuzda taşıdığımız bu varlıklara minnettarız. Bilim adamlarınca yapılan deneylerde vücutlarında mikroorganizma taşımayan fareler vitamin yönüyle eksik besinlerle beslendiğinde vitamin eksikliğinden dolayı ortaya çıkan hastalıklar görülmüş ve bazı fareler özellikle vitamin K eksikliği sebebiyle ölmüşlerdir. Aynı diyet normal farelerde hiçbir hastalık ortaya çıkarmamıştır.Derimizin üzerindeki faydalı mantar ve bakteri ormanı herhangi bir şekilde zarar gördüğünde onların yerini alan zararlı mantarlar çeşitli cilt hastalıklarına sebep olur. Ağzımızın içinde de çok zengin bir mikroorganizma topluluğu vardır. Normal durumda faydalı olan bu canlılar sık sık temizlenmeyen bir ağız içinde kokuya sebep olurlar. Bir diş fırçasının kılları arasındaki mikroorganizmaların büyütüldüğünde görülen hali, ağız ve diş temizliğinin ehemmiyetini bir kere daha gösteriyor.


    Bağırsaklarımızdaki mikroorganizmalar birçok kimyevi maddenin çeviriminde de görev almakta, büyük yapılı molekülleri küçük moleküller haline çevirerek bağırsaktaki emilimlerini kolaylaştırmaktadır. Mesela, atlar üzerinde yapılan araştırmalar selüloz ve hemiselüloz gibi makromoleküllerin bakterilerce fermente edilip, atlar için enerji maddesi olan kısa-zincir yağ asitlerine çevrildiğini göstermiştir.

    Bazı ilaçların tesirini gösterebilmesi dahi vücudumuzda taşıdığımız mikroorganizmalarca sağlanmaktadır. Enterohepatic dolaşım sebebiyle bu ilaçların vücut içerisinde kalma süresi artmakta ve bu sebeple ilaçlar daha tesirli olabilmektedir. Mesela, morfin ve kloramfenikol etkisi bu yolla sağlanılan iki ilaçtır. Bundan dolayı antibiyotik tedavisi alan insanlarda birçok ilaç etkisini gösterememektedir. Çünkü antibiyotik tedavisi insanın bakteri nüfusunu azaltmaktadır. Bunu telafi etmek için ilave olarak B kompleks vitaminleri veya içinde faydalı bakterilerin bol bulunduğu yoğurt gibi yiyeceklerin yenilmesi tavsiye edilmektedir.

    Derimizin üzerinde de her bölgenin kendine ait bir mikrobiyolojik coğrafyası vardır. Bu sebepten dışarıdan zararlı bakteri ve mantarlar derimize kolayca yerleşemezler. Fakat çok sıcak veya soğuk bir banyo, aşırı kuru ve sıcak bir hava veya traş olurken yüzümüzü fazla tahriş etmemiz neticesinde derimizin normal florasını bozarsak, zararlı bakteri ve mantarların buraya yerleşmesi kolaylaşır ve cildimizdeki bozukluklarla bunu hemen fark ederiz.

    Sağlıklı yaşamak için sadece gözümüzün gördükleriyle değil, hikmetlerle dolu ve göremediğimiz milyonlarca canlıyla da iyi geçinmek zorundayız.
İşlem Yapılıyor
X