Tobin Vergisi

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Tobin Vergisi

    Gelişen dünya ekonomisi, finansman alanında da sürekli ve hızlı bir değişime sahne oluyor. Her alanda olduğu gibi finans alanında da önemli değişimler yaşanıyor. Uluslararası ticaretin artması, borç ve alacak ilişkilerinin artmasına aynı zamanda yeni fon sağlama ve borçlanma imkanlarının oluşmasına neden oluyor. 1970'li yılların başında Bretton Woods para sisteminin terk edilerek dalgalı kur uygulamasına geçilmesi, döviz kurlarının ve dolayısıyla da çapraz kurlar ile kur farklarının sürekli olarak değişmesi sonucunu beraberinde getirdi. Döviz bazlı işlemlerde kur ve faiz oranlarının dalgalanmaya bırakılması beraberinde geleceğe yönelik belirsizliklerin artmasına neden oldu.

    Bretton Woods para sisteminin ardından; ulusal paraların değişim hadlerinin altın veya benzeri herhangi bir reel mal tarafından desteklenmemesi uluslararası döviz hareketlerinin reel üretim dünyasından kopmasına ve spekülatif nitelikli kazançların cazip hale gelmesine neden oldu. Bunun sonucunda da uluslararası döviz hareketlerinde hızlı bir artış yaşandı.

    Bugün itibariyle günlük işlem hacmi 1.5 trilyon dolara ulaşmış olan uluslararası döviz piyasasının sadece % 2'si mal, hizmet ve varlık piyasalarından kaynaklıyor. Geriye kalanı ise tamamen spekülatif amaçlı. Uluslararası döviz piyasası işlemlerinin neredeyse tamamının spekülatif amaçlı olmasıyla birlikte piyasadaki vadenin gün geçtikçe kısalması beraberinde önemli sorunları getirdi. Uluslararası döviz piyasası işlemlerinin kısa vadeli oluşunun en önemli sonucu; Merkez Bankalarının bağımsız bir faiz ve döviz kuru politikası izleyememesi. Bu da ekonomide fiyat istikrarını sağlayamama ve bağımsız bir kalkınma stratejisi izleyememe anlamına geliyor.

    Sürekli hareket halinde olan uluslararası sermayenin yaklaşık % 80'i geldiği ulusal piyasayı bir hafta içinde terk ediyor. Tüm bunların sonucunda ulusal piyasalar ve Merkez Bankaları olumsuz etkileniyor. Spekülatif amaçlı sermayenin hızla ve sürekli yer değiştirmesi ulusal paraların değişim hadlerini etkileyerek finans piyasalarında sorun oluşmasına ortam hazırlıyor. Bunun doğal sonucu olarak Merkez Bankaları giderek daha yüksek miktarda rezerv tutuyor. Rezerv miktarının artması ise fiziksel yatırımlara dönüşebilecek kaynakların piyasalardan çekilmesini ifade ediyor.


    Uluslararası döviz piyasası işlemleri ile birlikte dövizin serbestçe dolaşımı ülke ekonomileri üzerinde ciddi baskılar oluşturuyor.

    Finansal Krizler
    Özellikle 1997 nin ortasında ve onun öncülleri olan 1980 ve 1990 larda meydan gelen finansal krizler bu günkü finansal sistemin dünya ekonomisini yüksek yoğunluk ve reel etkileri olan finansal krizlerden koruyamadığını ortaya koymuştur. Krizlerin yansıması finansal piyasalardaki aniden satma ve alma yönündeki patlamalarla iflas döngüleri biçiminde olmaktadır.Gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkeler arasında finansal akımların serbestleştirilmesi, döviz kurlarının dalgalanmaya bırakılması, finansal araçlardaki yenilikler ve yeni iletişim teknikleri yalnızca finansal işlemleri arttırmamış aynı zamanda akışkanlığı da arttırmıştır. Bunun yanında oluşan finansal krizlerdeki önemli bir özellikte “bulaşıcı” niteliktir. Krizler kolaylıkla başka ülkelere de sıçramaktadır. Panik koşulları altındaki piyasalar güçlü yada zayıf ekonomik temel yapılar arasında ayrım yapmamaktadır. Bundan dolayı finansal krizler güçlü ekonomik yapı ve makro ekonomik yönetimlere sahip ülkelere de yayılma eğilimindedirler. Özellikle gelişmekte olan ve piyasa ekonomisine geçiş döneminde olan ülkeler akışkanlığa ve bulaşıcılığa karşı yüksek duyarlılıktadırlar. Krizler sonrası kalkınma için kullanılacak kıt kaynakların tüketilmesi, ekonomik aktivitelerin uzun yıllar etkilenmesine neden olmaktadır. Finansal krizlerin gerçek ekonomik etkileri gelişmiş piyasa ekonomilerinden daha fazla olmaktadır. Dış borçlar ve finansal krizler aynı zamanda önemli sosyal maliyetler ortaya çıkarmaktadır. Toplumun yoksul kesimleri finansal genişlemeden aldıkları pay az olmalarına rağmen krizler de daha fazla bedel ödemektedirler.

    KISA VADELİ SERMAYE HAREKETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ VE TOBIN VERGİSİ
    Kısa vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi konusunda ortaya atılan önerilerden en çok tartışılanı James Tobin’ in ileri sürdüğü işlem vergisidir. Nobel ekonomi ödülü sahibi iktisatçı James Tobin tarafından 1972 yılında kısa vadeli döviz işlemlerinin vergilendirilmesi önerilmektedir. Tobin, bu vergi ile ***nes’in “işlem vergisi uzun dönemli temelleri güçlendirir” görüşünden hareketle döviz piyasasında yapılan çok kısa vadeli ve spekülatif amaçlı işlemlerin düşük oranlı bir vergi ile vergilendirilerek döviz kurlarındaki akışkanlığın azaltılması, uluslararası alanda kullanılacak gelir sağlanması ve ülkelerin elde etmiş oldukları kaynaklar ile daha fazla otonomiye sahip olmalarını amaçlamıştır . İlk defa önerildiğinde hiçbir dalgalanma yaratmamış olan vergi, finansal piyasalarda meydana gelen krizler ve özellikle küreselleşme sonucu ortaya çıkan sorunların çözümü için tekrar gündeme getirilmektedir.

    TOBIN VERGİSİ’ NİN UYGULANMASI
    Tobin Vergisi’ nin uygulanması oldukça basit bir mantığa dayanmaktadır. Herhangi bir paranın başka bir para birimine dönüştürülmesi işlemleri üzerine düşük oranda bir vergi uygulanacaktır. Tobin, ilk çalışmalarında vergi oranının %0,1 ile %0,5 arasında olmasını önermiş, daha sonra vergi oranının %1’ e kadar çıkabileceğini belirtmiştir. Ancak, Tobin’ in son önerdiği oran %0,2’ dir.

    Bu kadar düşük oranlı bir verginin uzun vadeli sermaye yatırımları üzerindeki etkisi ihmal edilebilir düzeydedir. Fakat, vergi kısa vadeli sermaye hareketleri için önemli bir maliyet unsuru oluşturacaktır. Böylece kısa vadeli sermaye hareketlerine belirli bir engel getirilmiş olacaktır.

    Bir spekülatörün, USD’ ın Euro’ ya karşı değer kazanacağını düşündüğünü varsayalım. Bu durumda, örneğin bir haftalığına 1 milyon Euro satarak 1,1 milyon USD satın alacaktır ( Parite 1,1 USD=1 Euro ). Eğer öngörülen vadede USD paritesi yükselirse, yani USD, Euro karşısında değer kazanırsa ( Parite 1 USD=1 Euro olursa) 1,1 milyon USD’ nı 1,1 milyon Euro’ ya satarak net 100 bin Euro ( %10 ) kazanç sağlayacaktır. Şüphesiz bu oranda bir spekülatif kazanç normal vergiler ile engellenemez. Ancak, Tobin Vergisi kazanç tutarı üzerinden değil, toplam işlem hacmi üzerinden alınmakta ve spekülatif kazançlar üzerinde ağır yükler oluşturabilmektedir. Yukarıdaki örnekte, %0,5 oranında bir değişim vergisi uygulandığını varsayalım. Bu durumda, alış işlemi yapılırken %0,5 vergi oranı ile 5.000 Euro, satış sırasında da 5.500 USD ( 5.500 Euro’ya eşit ) vergi ödenir. Toplam 10.500 Euro vergi, gerçekleşen kazancın %10,5’ ine tekabül eder. Böyle bir spekülatif kazanç üzerinden ödenecek diğer normal vergiler (Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi vs.) eklense bile bu verginin engelleyici olması zordur. Ancak, bu oranda bir parite değişikliğinin gerçekleşmediği zamanlarda da, döviz alım-satımı yapılması halinde Tobin Vergisi uygulanacaktır. Bu durumda, spekülatör USD satın aldığında 5000 Euro ve birkaç gün sonra sattığında da 5.500 USD, diğer bir ifadeyle sermayesinin %1’i kadar bir vergiyi, herhangi bir kazanç elde edemese de ödeyecektir. Eğer beklentinin aksine USD karşısında Euro değer kazanırsa, bir taraftan spekülasyondan zarar edilirken bir de Tobin Vergisi ödenmiş olacaktır. Tobin Vergisi’ nin uygulanması konusundaki yukarıdaki açıklama iki önemli noktayı öne çıkarmaktadır. Birincisi, işlem sıklığı arttıkça Tobin Vergisi’ nin kümülatif maliyeti ( efektif vergi oranı ) yükselmektedir. Yılda sadece bir kez yapılan bir döviz alım-satımı üzerinde bu verginin maliyeti %1 ( 2 x %0,5 )’ dir. Her ay işlem yapıldığında bu maliyet %12, her hafta yapıldığında %52, her gün yapıldığında ise %240 olmaktadır.

    İkinci olarak, vergi bütün spekülatif işlemleri karsız hale getirmeyecektir. Fakat spekülatif işlem yapılırken alınan riski yükseltecektir. Spekülatif amaçlı döviz alımı yapılırken kar elde edebilmek için gereken döviz kuru artışı daha fazla ve bu konuda verilen yanlış bir kararın maliyeti daha yüksek olacaktır.

    TOBIN VERGİSİ’ NDEN BEKLENEN YARARLAR
    Döviz ticareti üzerinden alınacak Tobin Vergisi’ nden büyük yararlar beklenmektedir. Kısa vadeli spekülatif işlemlerin döviz kuru üzerindeki istikrarsızlık yaratıcı etkisi, bu tür işlemlerin toplam hacim içindeki payının azalması ile önlenecek, döviz kuru dalgalanmaları azaltılabilecektir. Böyle bir durum da gerçek mal ve hizmet ticareti için finansal ortamı rahatlatacaktır.
    Bu vergi, ekonomiler arasında bir mali sigorta fonksiyonu olma görevi de görebilecektir. Çünkü milli döviz kurları spekülatif baskı altında olan hükümetler, yerli paralarının değerini koruyabilmek için kısa vadeli faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalmaktadırlar. Döviz kurunun mevcut düzeyini kısa vadeli faiz oranlarını yükselterek koruma yönteminin ulusal ekonominin istihdam düzeyi ve büyümesi üzerindeki olumsuz etkilerinin telafi edilebilmesi ise hem uzun bir zaman dilimini hem de yüksek maliyetlere katlanılmasını gerekli kılmaktadır. Dünya genelinde günlük döviz işlemlerinin 1 trilyon USD’ dan fazla olduğu ve yılda 240 gün işlem yapıldığı varsayımıyla, %0,5 oranında bir Tobin Vergisi’ nden yıllık 360 milyar USD vergi hasılatı elde edilmesi mümkün görülmektedir. Tobin Vergisi’ nin birincil hedefi olmasa da elde edilmesi mümkün olan bu vergi hasılatı göz ardı edilemeyecek kadar önemli büyüklüktedir.




    TOBIN VERGİSİ’ NİN MUHTEMEL ZARARLARI
    Tobin Vergisi’ nin uygulanması halinde sağlanacağı düşünülen kazançların yanında, bu vergi bazı zararlı gelişmelere de yol açabilecektir. Böyle bir verginin günlük 2 trilyonu aşan bir işlem hacmi üzerine getirilmesi, işlem hacmini bir miktar azaltsa bile oldukça büyük bir uygulama zorluğunu da beraberinde getirmesi söz konusu olacaktır. Tobin Vergisi’ nin uygulanabilmesi için dünya üzerindeki belli başlı finansal merkezlerin işbirliğinin sağlanması gerekir. Aksi halde, büyük miktardaki döviz piyasası işlemleri verginin uygulanmadığı bölgelere kayacaktır. Tobin Vergisi’ nin uygulanması bazen döviz kurlarına istikrar getiremeyebilir. Bir para birimi spekülatif baskı altında bulunduğunda, verginin maliyeti hemen hemen tümüyle iskonto edilmiş olacağından, işlemler üzerinde vergi bulunması fiyat
    dalgalanmalarını azaltmak bir tarafa, daha fazla dalgalanmaya neden olabilir. Ayrıca, spekülasyonun döviz piyasalarında zararlı olduğu görüşü genel kabul görmüş değildir. Bu vergi, devletin serbest piyasaya yeni bir müdahalesi olarak görülebilecek bir yapıya sahiptir. Diğer yandan, merkez bankaları da ulusal paralarının değerini koruma amacıyla döviz piyasalarına müdahale güçlerinden vazgeçmek istemezler. Tobin Vergisi’ nin uygulanması sadece kısa vadeli para politikası aracı olarak hizmet verebilir. Böyle bir uygulamanın ekonominin yapısal sebeplerinden kaynaklanan istikrarsızlıkları ortadan kaldırmaktaki etkisizliğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

    TOBIN VERGİSİ’ NİN DİÐER ALTERNATİFLERİ
    Her ne kadar Tobin, verginin sadece döviz değişim işlemleri üzerinden alınması şeklinde bir öneri getirmişse de, bu verginin başka bir para birimi üzerinden satın alınan bütün finansal araçlara veya dövizden menkul kıymetlere olan tüm dönüş işlemlerine de uygulanabileceğini belirtmiştir. Böylece yabancı menkul kıymetlerin, tek taraflı sermaye hareketlerinin, sermaye kazançlarının vergilendirilmesi şeklindeki farklı uygulamalar da Tobin Vergisi önerisiyle birlikte değerlendirilebilecektir.

    Yabancı Menkul Kıymetlerin Vergilendirilmesi
    Yabancı menkul kıymetlerin vergilendirilmesi konusu, yabancı menkul kıymet satın almak için girişilen bir akımdan çok, ülkede bulunan yabancı menkul kıymetlerin üzerine konulabilecek bir vergi anlamında düşünülebilecektir. Bu tür bir vergileme geçmişte İsviçre ve Almanya’ da uygulanmış, yabancı menkul tutmanın maliyetinin yükseltilmesi ve fonların ulusal menkul kıymetlere kaydırılması amaçlanmıştır.

    Tek Taraflı Sermaye Hareketlerinin Vergilendirilmesi
    Tobin Vergisi’ yle birlikte değerlendirilebilecek başka bir uygulama da sermaye giriş veya çıkışlarının vergilendirilmesidir. Örneğin, ABD’ de 1960’ larda yurtdışına sermaye kaçışını caydırmak amacıyla Reel Faiz Oranı Eşitleme Vergisi (RIRET) adıyla yeni bir vergi uygulanmıştır. İsrail ise 1996’ da ülke içine sermaye girişini sınırlandırmak amacıyla benzer bir vergiyi kullanmıştır. Ancak bu tür uygulamalar sonradan terk edilmiştir.

    Sermaye Kazançlarının Vergilendirilmesi
    Finansal istikrarı sağlamak ve paranın spekülatif amaçlı kullanımını sınırlamak için düşünülebilecek farklı bir yöntem de, bu tür sermaye ile elde edilen kazançların vergilendirilmesidir. Böyle bir vergi, gelir vergisi içerisinde de düşünülebilir ancak o zaman bu konunun uluslararası koordinasyonunda güçlükler ortaya çıkar. Zaten yapılan araştırmalar da bu tür sermaye kazançlarının çok az vergilendirildiğini göstermektedir.


    Sonuç olarak kısa vadeli sermaye hareketlerinin günümüzde ulaştığı büyüklük ve bu sermayenin gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkileri tüm iktisatçıları bu konu üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Günlük işlem hacmi ile mal ticareti işlem hacminin yaklaşık kırk katına ulaşan para ticareti, bu ticareti besleyecek reel ekonomilerin aleyhine bir gelişme göstermektedir. Öyle ki, dünya piyasaları adeta paradan para kazanmak isteyenlerin hükmettiği bir kumarhane görünümünü almıştır. Elbette, özellikle sermaye darlığı çeken gelişmekte olan ülkelerin kalıcı
    amaçlarla gelen kısa vadeli sermaye hareketlerinin varlığından istifade etmeleri mümkündür. Ancak çok küçük beklenti değişiklikleri ve çok küçük hissi uyarmalarla yön değiştiren bu sermayenin o ülkeler açısından ne kadar kalıcı olduğunu da kestirmek mümkün değildir. Bu nedenle karlılık beklentilerinin yüksek olduğu dönemlerde bir ül***e giren ve milli paranın aşırı değerlenmesi sonucunu doğurarak birçok olumsuzluğu tetikleyen kısa vadeli yabancı sermaye akımları, çeşitli beklenti değişiklikleri ile o ül***i terk ettiklerinde de milli paranın aşırı değer kaybetmesine sebep olup yine çeşitli olumsuz ekonomik gelişmeleri başlatmaktadırlar. Kısa vadeli sermaye hareketlerinin volatilitesini azaltacak, işlem hacmini daraltacak ve buralardan elde edilecek gelirlerle dünyanın değişik sorunlarının çözümüne kaynak aktarılacak bir öneri olarak gündeme gelen Tobin Vergisi, kısa vadeli sermaye hareketlerin engellenmesi konusundaki en kapsamlı öneri olarak tartışılmaktadır. Bu konuda kurulan organizasyonlar, yapılan çalışmalar AB’ de ve ABD’ de yankı bulmaktadır. Kısa süreli sermaye hareketlerini çeken cazip reel faizlerin düşürülmesi en kalıcı tedbir olmakla birlikte, bu amaçla gelmiş olsa bile bu sermayenin kısa vadeli dalgalanmalara sebep olmasını önleyecek önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu konuda da Tobin Vergisi tavsiye edilebilecektir. Kısmi ve küçük orandaki bir Tobin Vergisi, kısa vadeli sermaye hareketlerinin volatilitesini azaltacağı gibi uzun vadeli sermaye akımları ve mali piyasaların istikrarı üzerinde herhangi bir olumsuz etkide bulunmayacaktır.
İşlem Yapılıyor
X