TİBT’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili Türkçü Analiz Raporu 1
Kutsal Türk Devleti’nin içinde bulunduğu koşullar adeta 1919 dönemini andırıyor. Kutsal Türk Devleti’nin bugünü Türk bakış açısıyla irdelendiğinde gördüğümüz tablo siyasal, kültürel, sosyal ve benzeri bütün alanlarda emperyalist güçlerin kıskacı devam etmekte, TSK dışında kalan bütün kurumlarımız örtülü işgal süreci içindedir.
Ulu ve son Başbuğ Atatürk’ün ölümü sonrası, Kutsal Türk Devleti her alanda yoğun bir saldırı ile karşı karşıya kalmış, günümüz itibariyle Kutsal Türk Devleti kuruluş yıllarıyla mukayese edildiğinde tanınmayacak hale dönüştürülmüştür. Yapılan saldırılara ve yıkım hareketlerine karşı milli güç unsurlarımız imkanları dahilinde şer güçlere karşı milli bir direniş sergilemişse de, gerçek manada başarı sağlanamamıştır.
Emperyalist güçler örtülü işgali genişletmek ve Kutsal Türk Devleti’ni tamamen ortadan kaldıracak adımları atmak için, bu emelleri gerçekleştirebileceğine inandığı AKP gibi şer bir partiyi iktidara taşımak için her türlü olanaklarını seferber etmiştir. Bunun neticesinde, ülkemiz her alanda emperyalist saldırılara karşı dirençsiz hale getirilerek, devletimizin omurgalarını oluşturan eğitim, yargı ve güvenlik kurumlarımızı da ele geçirmeye yönlendirmeye yönelik yıkıcı girişimlere bu devletin sahibi ve asli unsuru olan Türk ırkı tanık olmaktadır.
Bugün siyasal islam'ın temsilcisi konumunda olan ve hareket eden, emperyalist güçlerin yerli piyonu Akp yöneticileri ve kadroları iktidara gelmek için var olan sisteme karşı muhalif oldular, iktidara geldiklerinde (ABD tarafından getirildiklerinde) ise tavizler zincirine imza atarak devleti emperyalist güçlerin at oynattığı alan haline dönüştürmeyi sağladılar.
Ergenekon adı altında milli güç unsurlarına, kanaat önderlerine ve TSK mensuplarına karşı gerçekleştirilen tasfiye hareketi emperyalist ABD’nin başlattığı yıkım projesinin adım adım uygulanabilmesi için yürürlüğe sokulmuş bir dizi girişimdir.
Özelleştirme adı altında, Kutsal Türk Devleti’nin bütün stratejik öneme sahip olan yapıları emperyalist güçlerin himayesi altına girmiştir. Kutsal Türk Devleti’nin bütün direnç noktaları adım adım kırılmaktadır.
Emperyalist ABD’nin yıkım projesi olan BOP Büyük Ortadoğu Projesi’nin, eş başkanlığını ilan eden Tayyip Erdoğan bir anlamda ABD’ye ve izlediği stratejilere bağlılığını göstermiştir.
Abdullah Gül: “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.”
Bütün bu gelişmeler, Kutsal Türk Devleti’nin İktidarıyla, Cumhurbaşkanlığı kurumuyla elbirliği içinde adım adım çökertildiğinin ve ABD’nin sömürgesi konumuna sokulduğunun alenen göstergesidir.
Türk Irkı’nın karşı karşıya bırakıldığı bu durum ve devlet olanaklarının işbirlikçi iktidar tarafından Türk ırkı aleyhine kullanılarak, milli güç unsurları’nın bir bir etkisiz konuma Ergenekon operasyonu adı altında getirilmesi, Türk ırkı üzerinde yıkıcı etki yaratmıştır. Bu bağlamda günümüz koşullarında milli bir başkaldırıyı sağlamak olanaksız hale getirilmiştir.
Günümüz koşulları’nın Türk ırkı aleyhine olumsuz olarak gelişmesi, toplumumuz üzerinde bir yılgınlık ve sindirilmişlik etkisi yaratmış olsa da, binlerce yıllık köklü geçmişi olan Türk ırkı çıkış yolu için, emperyalist güçlere ve yerli işbirlikçisi konumunda olan şer güçlere karşı direnişini kurtuluşun sağlanacağı döneme kadar şiddetli bir şekilde aralıksız olarak sürdürme kararlılığında ve azmindedir.
15 bin yıllık Türk tarihi irdelendiğinde bu ve benzeri sorunlarla, Türk ırkı karşı karşıya kalmıştır. Kurtuluşu bazı dönemler kitlesel başkadırılarla sağlayarak iç ve dış düşmanları bertaraf ederek yoluna devam etmiştir. Bazı dönemler ise milletimizin derinliklerinden gelen bir avuç Türk ırkı mensuplarının emperyalist güçlere ve işbirlikçilerine karşı şanlı bir direniş sergilemesi ile milyonlarca Türk ırkı mensubunu ardına takarak üzerindeki yılgınlığı sindirilmişliği bir çırpıda atma iradesini sergilemiştir.
Siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel işgal sürecinde, yer altı ve yerüstü zenginliklerimizin kontrolünü ele geçiren odaklara karşı, Türk Milleti topyekün ayağa kalkmalı ve vatan toprağını emperyalist güçlere peşkeş çeken işbirlikçi iktidarın toplumumuzu etkisiz tepkisiz kılmak amacı ile göz boyamaya dayalı dağıttığı sözde kuru gıda ve kömür yardımlarının hangi amaçlarla verildiğinin muhasebesini yaparak bir an evvel gaflet uykusundan uyanmalıdır.
Çünkü yarın çok geç olabilir! Vatan topraklarının kutsallığını, diğer milletler karşısında onurlu ve şerefli duruşumuzun simgesi olan Kutsal Türk Devleti’nin varlığını tehdit eden işbirlikçi iktidarın topluma verdiği sadakaları rüşvet olarak alanlar Türk tarihinde haysiyetsiz, onursuz, soysuzlar olarak anılacaktır!
Türkçü fikriyat temelinde kurulmuş olan Kutsal Türk Devleti’ne karşı çıkan ve emperyalist güçler tarafından kullanılan İslamcı şeriatçılar, Kutsal Türk Devleti’ne karşı yıkıcı faaliyetlerini küresel kapitalizm desteği ile yürütmektedir. Türklük düşmanı İslamcı çevreler yıkıcı amaç ve faaliyetlerini gizlemek için demokrasiyi adeta bir savunma zırhı gibi kullanmaktalar.
Sözde demokrat görünümlü emperyalist güçlerin piyonu konumunda olan İslamcı akımlar ve yapıların birleştiği ortak nokta BOP Büyük Ortadoğu Projesi’nin başarıya ulaştırılmasıdır.
Kutsal Türk Devleti’nin varlığını ortadan kaldırmak için emperyalist güçler tarafından yürürlüğe konulan Büyük Ortadoğu projesi’ne karşı bütün Türk soylular üzerine düşen görevleri, sorumlulukları yerine getirerek bütün varlıkları ile bu yıkım projesine karşı dik ve onurlu duruş sergileyerek milli direnişte yerlerini alarak saflarını sıkı tutmalıdır.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, özellikle Mersin ili Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir kürt istilası ile karşı karşıyadır. Bizim kullandığımız tabirle ifade etmek gerekirse (kürt işgali) sürecinin alt yapısı oluşturan emperyalist güçlerin maşası AKP, Mersin ilini siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda dış güçlerin arzu ettiği şekilde dönüştürerek Mersin ilini adeta emperyalist güçlere peşkeş çekmektedir.
Mersin ilinde yaşanan gelişmeler mercek altına alındığında kısa bir süre önce Vali olarak atanan Urfa kürd’ü Abdülkadir güzeloğlu’nun oğlu olan Hasan Basri Güzeloğlu’nun getirilmesi, tesadüf eseri değildir. Aksine kürt işgalinin hangi boyutlara ulaştırıldığının açık bir göstergesidir.
Mersin ilimiz Türkiye’nin ana hayat damarları arasında yer alan önemli bir ilimizdir. Mersin ilini hayati öneme taşıyan nedenler irdelendiğinde, emperyalist güçlerin BOP dahilinde tasarladığı ve konumlandırdığı ender illerimiz arasındadır.
Bu bağlamda Mersin ili, emperyalist ABD’nin kıskacı içine alınmıştır. İşbirlikçisi AKP’nin imkan ve olanakları kullanılarak kendi amaçları doğrultusunda dönüştürme çabaları günümüze kadar artarak sürmektedir. Mersin ili adeta örtülü bir kuşatma ile sarılmış, milli direnç noktaları bir bir eritilerek etkisizleştirilmektedir.
Büyük Ortadoğu Projesi merkezinde yer alan sözde dört parçalı kürdistan’ın kurulabilmesi ve BOP’un etkin bir şekilde bölge ülkelerini dönüştürerek etkisi altıla alıp sömürebilmesi için, öncelikli hedefleri arasında sözde kürdistan’ın 4. parçasında yer alan kuzey kürdistan olarak tanımlanan, Türk ırkı’na ait Türkiye toprakları içinde yer alan sözde kuzey kürdistan’ın denize açılan limanı olarak görülen Mersin ili, emperyalist güçler tarafından mutlak ele geçirilmesi gereken bir liman şehri olarak tanımlanmaktadır.
Emperyalist ABD, kurulacak olan sözde kürdistan devleti’nin sıcak denizlere açılan bir çıkış kapısının açılamaması durumunda sözde kürdistan devleti’nin geleceğe dönük hayat bulamayacağını ve ABD’nin kurmayı tasarladığı bu kukla devlet’in lojistik ihtiyacını sağlamada büyük güçlükler yaşayacağını düşünerek Mersin ili üzerinde kendilerince titiz ve programlı bir çalışmayı işbirlikçi AKP eli ile yürütmektedir.
Düşman devlet ABD’nin Türkiye üzerinde yürürlüğe AKP eli ile koyduğu BOP ekseninde, Mersin ilinin kürtleştirilmesi amacı ile Dengir Mir Mehmet Fırat’a koordinasyonluk görevi verilmiştir.
Büyük Ortadoğu Projesi dahilinde AKP’nin iktidara gelmesi ile başlayan ve Mersin ilinin bütün resmi kurumlarına kürtlerin istihdam edilmesiyle günümüze kadar devam eden yıkım projesi halen her alanda sürdürülmektedir.
Mersin limanları, demiryolları ve öğretmen atamalarından tutun zabıtalara kadar uzanan ve benzeri bütün alanlara kürtlerin istihdam edilmesi ile kürtleştirilmekte diğer bir tabirle kürt işgali genişletilerek devam ettirilmektedir.
Mersin’in tamamen kürtleştirilmesini hedefleyen emperyalist güçler ve ülke içindeki işbirlikçileri, demografik yapının kürtler lehine değişmesini sağlamak amacıyla belirli zaman aralıkları ile doğunun çeşitli illerinden kürt aileleri Mersin iline yerleştirmekteler.
Belirli zaman aralıklarıyla bu operasyonun yürütülmesinin sebebi, Mersin ilinde yaşayan yerli Türk toplumunun dikkatini fazla çekmemek ve doğabilecek olan milli tepkinin il geneline yayılmasının önüne geçerek, yürütülen gizli operasyonu sağlıklı yöneterek zaman sürecinde Mersin ilinin bu aileleri sindirerek benimsemesi hedeflenmektedir.
Bu yıkım projesinin merkezinde sözde kürdistan devleti’nin dört parçasının birleştirilmesi ve birleşik büyük kürdistan'ın kurulmasıyla ortadoğunun kalbinde İsrail benzeri ABD’nin kullanabileceği bir sığınağı inşa etme ve gelecek yüzyılda Ortadoğu ve kafkasya coğrafyasına uzanan bir havza’nın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürerek dünya hakimiyetlerini sağlamlaştırma ve tesis etme esası yatmaktadır.
Mersin ili’ni de kapsayan ve kurulması planlanan sözde birleşik büyük kürdistan devleti sayesinde etki alanı dahilinde bütün çevre devletleri parçalayarak küçültme esasına göre bina edilmiş bu proje AKP eli ile adım adım uygulanmaktadır.
Büyük Ortadoğu projesi kapsamında Mersin de yürürlüğe konulan çalışmaları yönlendiren, 15 civarında CIA ajanı olduğunu, Türk İntikam Birliği Teşkilatı bu ilde bulunan birimleri vasıtasıyla tespit etmiştir.
Mersin iline yerleştirilmiş olan ve Mersin de yasa dışı illegal gizli karargahlarında toplum mühendisliğine soyunan bu ekipten altısını deşifre etme imkanımız oldu. 6 CIA ajanının kimlik bilgileri, ikamet adresleri ve teşkilatımız tarafından çekilmiş fotoğraflarını, devletin ilgili birimlerine 11-08-2009 da bildirerek, bu ajanların ülke dışına çıkartılmaması halinde kamuoyuna bunu her alanda yansıtacağımızı, bu ajanların çıkartılmaması durumunda silahlı eylem düzenleme hakkımızı saklı tuttuğumuzu belirttik.
23-08-2009’da deşifre edilen 6 CIA ajanı, ülke dışına çıkış yaptı. Bu gelişme işbirlikçi AKP tarafından gizli tutularak kamuoyuna yansıtılmamıştır. Çünkü, bu CIA ajanlarının Türkiye’ye geliş dönemini devletin ilgili bütün birimleri bilmekte iken, AKP tarafından bu ajanlara göz yumulmuştur.
2007 yılında işbirlikçi Tayyip Erdoğan ile ABD başkanı Buşş görüşmesi sonrası, Türkiye’ye 40 civarında CIA ajanı görev yapmak için ABD tarafından gönderilmiştir. Bu gelişmeler iktidarın onayı ile gerçekleşen gelişmelerdir. Gönderilen 40 civarında CIA ajanının 15’i o dönem Mersin iline yerleştirilmiştir.
Mersin ilinde CIA ajanları dışında, küçük birimler halinde İsrail gizli servisine bağlı MOSAD ajanları, Mersinde yürütülen çalışmaları yönlendirmekteler. CIA ve MOSAD ajanları Mersin ilinde AKP’nin neredeyse bütün kadroları ile iletişim halinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Mersin ili, emperyalist güçlerin BOP dahilinde tasarladıkları ilk büyük isyan dalgasının başlatılacağı ana merkezlerden biridir.
Gelecekte, Kutsal Türk Devleti’ne karşı girişilecek isyanlar dağlarda değil şehir merkezlerinde yaşanacaktır.
Bu bağlamda bir dönem Mersin ilinde çeşitli provokasyonların düzenlenmesinin amacı, gelecekte tasarlanan şehir savaşının başlatılması durumunda, Mersin ilinin yerlisi konumunda olan Türk soyluların gelişecek olaylara karşı nasıl tepki verdiği ne yönde mücadeleye girişeceğinin nabzını ölçmek için düzenlenmiş olan provokasyonlardır.
Bu provokasyonları bir dönem düzenlemeleri, milli güç unsurlarının durdurulması için hangi önlemlerin alınması gerektiğini tespit etme gözlemleme adına yapılmıştır.
Şu an bu tür provokatif eylemler gerçekleşmiyorsa, bunun sebebi emperyalist güçlerin Mersin ili üzerinde yeterli önlem aldıklarını düşünmelerinden ileri gelmektedir.
Barzani ve Talabani’nin Mersin iline nüfus etmeye çalışması rastlantılar sonucu gerçekleşen girişimler değildir. Bütün bu gelişmeleri bir cümle ile özetlemek gerekirse BOP ahtapotunun ayakları oluşturulmaktadır.
Barzani ve Talabani’nin Mersin ilindeki etkinliği ve serbest bölgede taşeron firmalar aracılığı ile yapmış oldukları faaliyetlerin amacı, gelecekte ABD tarafından kurulmak istenen sözde birleşik büyük kürdistan’ın kuruluşu sonrası limanlarda belirleyici rolü oynamaktır.
Sözde kürdistan devleti’nin limanı gözüyle bakılan Mersin limanları sözde kürdistan’ın ithalat ve ihracatı’nın yapılacağı limanlar olarak Türk düşmanı Barzani ve Talabani tarafından düşünüldüğü için Mersin iline kendilerince önem vermekteler.
Mersin ticaret sahasının kürtler lehine el değiştirmesi bariz bir şekilde, Türk soylu yerli Mersin ahalisinin hayat damarlarının kesilmesi anlamını taşıdığı gibi, burada hedeflenen yerli Mersin toplumunun diğer illere zorla kovulması anlamını da ifade etmektedir.
Amaçlanan sonuç, Mersinli Türk soylu bireylerin zaman sürecinde izole edilerek konumlarını etkisiz hale getirerek, Mersin ilinde kürtlerin her alanda tam hakimiyetini tesis etmektir
Mersin ilinde gayri meşru işler Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranına ulaşmış mafya olarak tabir edilen kürt suç örgütleri, Türk ırkı mensuplarını zor durumda bırakmakta onların hayat alanlarını her gün daraltmaktalar.
BOP projesinin ülke içindeki işbirlikçisi konumunda olan AKP ve ona bağlı Mersin emniyeti kürt suç örgütlerine adeta dokunulmazlık sağlayarak bu suç örgütlerinin dağıtılması konusunda hiç bir uygulamada bulunmadığı gibi tek bir kürt bile işlediği suçlardan tutuklanmamakta, bazı emniyet mensupları tarafından tutuklanan kürt suçlular ise aynı gün ellerini kollarını sallayarak emniyetten rahatlıkla çıkabilmektedir.
Bu konuyla ilgili üstü kapalı söyleyeceklerimizi, Türk soylular anlama kabiliyetinde olduğu için konuyu bu eksende değerlendireceğim.
Atalarımızın bir tabiri var ‘çivi, çiviyi söker’.
İstanbul’un işgal edildiği günlerde, İstanbul'a dönen Ulu Başbuğ Atatürk düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğünde, “Geldikleri gibi gidecekler..” ifadesini kullanmıştır.
Türk düşmanları hangi yolla ve yöntemle püskürtülmüş ise, aynı yol ve yöntemlerle Mersin’in yerel milli güçleriyle, gayri meşru işleri icra eden kürt mafyasına karşı mücadele edilmelidir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı, Mersin ilinde yürütülen bütün faaliyetlerin ve sinsi uygulamaların boşa çıkarılması için gereken bütün adımları atmakta, gelecekte Mersin ilinde büyük isyan dalgasının çıkması durumunda ise düşmana ağır darbeler indirmek için hazırlıklarımız büyük ölçüde tamamlanmış durumda ve milis kuvvetlerimizin oranı gerekli sayıya ulaşma aşamasındadır.
Mersin ilini gelecekte olası bir isyan dalgasına karşı korumak ve savunmak için yoğun bir çalışma yürütmekteyiz.
Mersin ili emperyalist güçlere karşı Türk direnişinin sergileneceği ana merkezlerden biri olduğu için faaliyetlerimizi aralıksız olarak sürdürmekteyiz.
Mersin ili ile ilgili yürüttüğümüz yaptığımız çalışmalara değinmenin, yanlış olacağı düşüncesi ile detaylara inmeden yüzeysel olarak bazı konulara değinmekteyiz.
Yürüttüğümüz faaliyetleri, çalışmaları ve Mersin ili ile ilgili stratejimizi açıklamamız durumunda, emperyalist güçler, dış gizli servisler ve ülke içinde onlara hizmet eden AKP gibi yapıların bize karşı önlem stratejilerini devreye sokmalarına sebebiyet vermemek için bu konuyla ilgili sözümü burada noktalıyorum.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak Mersin ilinde dağınık halde bir anlamda savrulmuş olan Türklük şuur ve bilinci içinde hareket etmeye çalışan bütün Türk soylu milli güç unsurlarının bir yapı altında örgütlü mücadele yürütebilmesi için mevcut yasalara uygun bir yapılanmayı kurma niyetindeyiz.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı bir yer altı örgütlenmesi olduğu için, TİBT’ten bağımsız yerel yapılanmalara, kitlesel mücadelenin sürdürülebilmesi için ihtiyaç var.
Fiili kürt istilası diğer bir tabirle kürt işgali altında kalan Mersin ilini kurtarmak milli bir görev niteliği taşımaktadır. Emperyalist güçlerin Mersin üzerinde sergiledikleri ve adım adım uyguladıkları bu yıkım projesine karşı topyekün bir milli direnişin, yerel milis kuvvetlerle yürütülmesi zaruridir.
Bu bağlamda yasal zeminler üzerinde farklı bir ad altında teşkilatlanmak, Mersin ili üzerinde planları olan işgalcilerin Mersin’i, ‘kolay yutulan lokma’ olarak algıladıkları düşünceleri, alt üst edeceğimize olan inancım tamdır.
Büyük Ortadoğu Projesi’ni önlemeye yönelik Türk Milleti’nin önümüzdeki seçimlerde bütün bu gelişen hadiseleri göz önünde tutarak varlık ve yokluk savaşında doğru yönde sandıkta kanuni haklarını sonuna kadar kullanarak vatandaşlık görevlerini büyük bir sorumluluk içinde yerine getirmelerini beklemekteyiz!
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak düşüncemiz siyasetin taviz verme sanatı olduğudur. Kutsal Türk Devleti’nin, Türkçü fikriyata sahip olan bir Genelkurmay başkanı tarafından tek elden en az 20 yıl kadar yönetilmesini, bu zaman zarfında, Ulu Başbuğ Atatürk’ün başlattığı ve yarım kalan Türk devrimi’nin tamamlanması, eğitim sistemimizin yeniden Türkçü fikriyat temelinde reforme edilmesi gerekmektedir.
Milli şuur sahibi nesillerin tek bilek tek yumruk halinde Türk’e özgü şuurlu duruşun gerçekleşmediği bir demokrasi bize göre hastalıklı bir demokrasidir.
Bu bağlamda Türkiye içinde yer alan istisnasız bütün partiler, Türkçü fikriyat temelinde kurulmuş olan Kutsal Türk Devleti’ni Türkçü fikriyat temelinde savunma ve geliştirme eğiliminde olmadılar.
Lakin, günümüz koşullarında, Kutsal Türk Devleti’ni ortadan kaldıracak eğilimlerin çeşitli dış güdümlü partiler tarafından sergilendiğini görmekteyiz. Bu açıdan konu değerlendirildiğinde, Kutsal Türk Devleti’ni ortadan kaldıracak adımları atan şer güçlere ve ülke içinde siyasal sistemde yer alan maşa partilerin bu amaçlarını engellemek için, bu partilerin karşısında tavır alan partilere destek vermek ülke koşulları değerlendirildiğinde zorunluluk arz etmektedir.
Bu bağlamda Türk soylulara oy verme konusunda söyleyeceğimiz şudur. Oy kullanmamaları halinde, boşa giden oylar Türk düşmanı partilerin hanesine yazılmaktadır. Türk soyluların bu noktada bize göre yapması gereken, kötülerin iyisi mantığı ile AKP,MHP,DP,TP haricinde kalan ve sosyalist eğilimleri bünyesinde barındırmayan, MHP, BBP gibi milliyetçiliği sulandırarak içini boşaltan partiler haricinde, milliyetçi fikriyata eğilimleri olan bir parti var ise buna yönelmeleridir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak hiçbir siyasal partiyi desteklemediğimiz için parti adı vermiyoruz. Türk soylular seçim sandığı önüne geldiğinde doğru kararı verecektir.
Son olarak yüce Türk Milleti’nin bütün sorumlu bireylerine ve özellikle Mersinli Türk soylulara söyleyeceğimiz şudur: gelecekte BOP kapsamında Mersin ilinde büyük isyan dalgalarının gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak, Mersin’de isyan dalgalarını kürtler eli ile yürürlüğe koyacak olan emperyalist güçlere ve yerli işbirlikçilerine karşı dünya tarihinde görülmemiş bir şiddetle karşılık vereceğiz.
Nihai hesaplaşma günü geldiğinde, Türk toprakları üzerinde emelleri olan şer güçler mutlak yenilgiye uğratılacaktır.
Her karış toprağında binlerce kefensiz yatan şehitlerimize, savaşçı Atalarımıza layık Türk soylular olarak, son nefesimizi ve son damla kanımızın kurumasına kadar savaşacağız!
Mersin ilinin asli unsuru Türk soylulara çağrımız o güne kadar, Mersin ilini kürtler'e karşı bütün imkanlarınızla savunmaya devam ederek, geriden gelen nesilleri var olan tehlikelere ve işgalci konumunda olan kürtler'e karşı duyarlı hale getirerek, düşmanlarımızın kimler olduğunu genç beyinlere kazımanızdır.
Bu bir varlık ve yokluk mücadelesidir, genç nesilleri bu şuur ve duyarlılıkta yetiştirme azmini göstermez iseniz, bunun bedellerini ağır kayıplarla soylu Türk milleti ödeyecektir.
Zafer mutlak, Ya İstiklal, Ya Ölüm! diyerek savaşanların olacaktır!
Savaşan Atsız
TİBT - TÜRK İNTİKAM BİRLİÐİ TEŞKİLATI
09-06-2010
KAYNAK:
RAPOR KAYNAÐINDAN ALINTIDIR....
Kutsal Türk Devleti’nin içinde bulunduğu koşullar adeta 1919 dönemini andırıyor. Kutsal Türk Devleti’nin bugünü Türk bakış açısıyla irdelendiğinde gördüğümüz tablo siyasal, kültürel, sosyal ve benzeri bütün alanlarda emperyalist güçlerin kıskacı devam etmekte, TSK dışında kalan bütün kurumlarımız örtülü işgal süreci içindedir.
Ulu ve son Başbuğ Atatürk’ün ölümü sonrası, Kutsal Türk Devleti her alanda yoğun bir saldırı ile karşı karşıya kalmış, günümüz itibariyle Kutsal Türk Devleti kuruluş yıllarıyla mukayese edildiğinde tanınmayacak hale dönüştürülmüştür. Yapılan saldırılara ve yıkım hareketlerine karşı milli güç unsurlarımız imkanları dahilinde şer güçlere karşı milli bir direniş sergilemişse de, gerçek manada başarı sağlanamamıştır.
Emperyalist güçler örtülü işgali genişletmek ve Kutsal Türk Devleti’ni tamamen ortadan kaldıracak adımları atmak için, bu emelleri gerçekleştirebileceğine inandığı AKP gibi şer bir partiyi iktidara taşımak için her türlü olanaklarını seferber etmiştir. Bunun neticesinde, ülkemiz her alanda emperyalist saldırılara karşı dirençsiz hale getirilerek, devletimizin omurgalarını oluşturan eğitim, yargı ve güvenlik kurumlarımızı da ele geçirmeye yönlendirmeye yönelik yıkıcı girişimlere bu devletin sahibi ve asli unsuru olan Türk ırkı tanık olmaktadır.
Bugün siyasal islam'ın temsilcisi konumunda olan ve hareket eden, emperyalist güçlerin yerli piyonu Akp yöneticileri ve kadroları iktidara gelmek için var olan sisteme karşı muhalif oldular, iktidara geldiklerinde (ABD tarafından getirildiklerinde) ise tavizler zincirine imza atarak devleti emperyalist güçlerin at oynattığı alan haline dönüştürmeyi sağladılar.
Ergenekon adı altında milli güç unsurlarına, kanaat önderlerine ve TSK mensuplarına karşı gerçekleştirilen tasfiye hareketi emperyalist ABD’nin başlattığı yıkım projesinin adım adım uygulanabilmesi için yürürlüğe sokulmuş bir dizi girişimdir.
Özelleştirme adı altında, Kutsal Türk Devleti’nin bütün stratejik öneme sahip olan yapıları emperyalist güçlerin himayesi altına girmiştir. Kutsal Türk Devleti’nin bütün direnç noktaları adım adım kırılmaktadır.
Emperyalist ABD’nin yıkım projesi olan BOP Büyük Ortadoğu Projesi’nin, eş başkanlığını ilan eden Tayyip Erdoğan bir anlamda ABD’ye ve izlediği stratejilere bağlılığını göstermiştir.
Abdullah Gül: “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.”
Bütün bu gelişmeler, Kutsal Türk Devleti’nin İktidarıyla, Cumhurbaşkanlığı kurumuyla elbirliği içinde adım adım çökertildiğinin ve ABD’nin sömürgesi konumuna sokulduğunun alenen göstergesidir.
Türk Irkı’nın karşı karşıya bırakıldığı bu durum ve devlet olanaklarının işbirlikçi iktidar tarafından Türk ırkı aleyhine kullanılarak, milli güç unsurları’nın bir bir etkisiz konuma Ergenekon operasyonu adı altında getirilmesi, Türk ırkı üzerinde yıkıcı etki yaratmıştır. Bu bağlamda günümüz koşullarında milli bir başkaldırıyı sağlamak olanaksız hale getirilmiştir.
Günümüz koşulları’nın Türk ırkı aleyhine olumsuz olarak gelişmesi, toplumumuz üzerinde bir yılgınlık ve sindirilmişlik etkisi yaratmış olsa da, binlerce yıllık köklü geçmişi olan Türk ırkı çıkış yolu için, emperyalist güçlere ve yerli işbirlikçisi konumunda olan şer güçlere karşı direnişini kurtuluşun sağlanacağı döneme kadar şiddetli bir şekilde aralıksız olarak sürdürme kararlılığında ve azmindedir.
15 bin yıllık Türk tarihi irdelendiğinde bu ve benzeri sorunlarla, Türk ırkı karşı karşıya kalmıştır. Kurtuluşu bazı dönemler kitlesel başkadırılarla sağlayarak iç ve dış düşmanları bertaraf ederek yoluna devam etmiştir. Bazı dönemler ise milletimizin derinliklerinden gelen bir avuç Türk ırkı mensuplarının emperyalist güçlere ve işbirlikçilerine karşı şanlı bir direniş sergilemesi ile milyonlarca Türk ırkı mensubunu ardına takarak üzerindeki yılgınlığı sindirilmişliği bir çırpıda atma iradesini sergilemiştir.
Siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel işgal sürecinde, yer altı ve yerüstü zenginliklerimizin kontrolünü ele geçiren odaklara karşı, Türk Milleti topyekün ayağa kalkmalı ve vatan toprağını emperyalist güçlere peşkeş çeken işbirlikçi iktidarın toplumumuzu etkisiz tepkisiz kılmak amacı ile göz boyamaya dayalı dağıttığı sözde kuru gıda ve kömür yardımlarının hangi amaçlarla verildiğinin muhasebesini yaparak bir an evvel gaflet uykusundan uyanmalıdır.
Çünkü yarın çok geç olabilir! Vatan topraklarının kutsallığını, diğer milletler karşısında onurlu ve şerefli duruşumuzun simgesi olan Kutsal Türk Devleti’nin varlığını tehdit eden işbirlikçi iktidarın topluma verdiği sadakaları rüşvet olarak alanlar Türk tarihinde haysiyetsiz, onursuz, soysuzlar olarak anılacaktır!
Türkçü fikriyat temelinde kurulmuş olan Kutsal Türk Devleti’ne karşı çıkan ve emperyalist güçler tarafından kullanılan İslamcı şeriatçılar, Kutsal Türk Devleti’ne karşı yıkıcı faaliyetlerini küresel kapitalizm desteği ile yürütmektedir. Türklük düşmanı İslamcı çevreler yıkıcı amaç ve faaliyetlerini gizlemek için demokrasiyi adeta bir savunma zırhı gibi kullanmaktalar.
Sözde demokrat görünümlü emperyalist güçlerin piyonu konumunda olan İslamcı akımlar ve yapıların birleştiği ortak nokta BOP Büyük Ortadoğu Projesi’nin başarıya ulaştırılmasıdır.
Kutsal Türk Devleti’nin varlığını ortadan kaldırmak için emperyalist güçler tarafından yürürlüğe konulan Büyük Ortadoğu projesi’ne karşı bütün Türk soylular üzerine düşen görevleri, sorumlulukları yerine getirerek bütün varlıkları ile bu yıkım projesine karşı dik ve onurlu duruş sergileyerek milli direnişte yerlerini alarak saflarını sıkı tutmalıdır.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, özellikle Mersin ili Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir kürt istilası ile karşı karşıyadır. Bizim kullandığımız tabirle ifade etmek gerekirse (kürt işgali) sürecinin alt yapısı oluşturan emperyalist güçlerin maşası AKP, Mersin ilini siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda dış güçlerin arzu ettiği şekilde dönüştürerek Mersin ilini adeta emperyalist güçlere peşkeş çekmektedir.
Mersin ilinde yaşanan gelişmeler mercek altına alındığında kısa bir süre önce Vali olarak atanan Urfa kürd’ü Abdülkadir güzeloğlu’nun oğlu olan Hasan Basri Güzeloğlu’nun getirilmesi, tesadüf eseri değildir. Aksine kürt işgalinin hangi boyutlara ulaştırıldığının açık bir göstergesidir.
Mersin ilimiz Türkiye’nin ana hayat damarları arasında yer alan önemli bir ilimizdir. Mersin ilini hayati öneme taşıyan nedenler irdelendiğinde, emperyalist güçlerin BOP dahilinde tasarladığı ve konumlandırdığı ender illerimiz arasındadır.
Bu bağlamda Mersin ili, emperyalist ABD’nin kıskacı içine alınmıştır. İşbirlikçisi AKP’nin imkan ve olanakları kullanılarak kendi amaçları doğrultusunda dönüştürme çabaları günümüze kadar artarak sürmektedir. Mersin ili adeta örtülü bir kuşatma ile sarılmış, milli direnç noktaları bir bir eritilerek etkisizleştirilmektedir.
Büyük Ortadoğu Projesi merkezinde yer alan sözde dört parçalı kürdistan’ın kurulabilmesi ve BOP’un etkin bir şekilde bölge ülkelerini dönüştürerek etkisi altıla alıp sömürebilmesi için, öncelikli hedefleri arasında sözde kürdistan’ın 4. parçasında yer alan kuzey kürdistan olarak tanımlanan, Türk ırkı’na ait Türkiye toprakları içinde yer alan sözde kuzey kürdistan’ın denize açılan limanı olarak görülen Mersin ili, emperyalist güçler tarafından mutlak ele geçirilmesi gereken bir liman şehri olarak tanımlanmaktadır.
Emperyalist ABD, kurulacak olan sözde kürdistan devleti’nin sıcak denizlere açılan bir çıkış kapısının açılamaması durumunda sözde kürdistan devleti’nin geleceğe dönük hayat bulamayacağını ve ABD’nin kurmayı tasarladığı bu kukla devlet’in lojistik ihtiyacını sağlamada büyük güçlükler yaşayacağını düşünerek Mersin ili üzerinde kendilerince titiz ve programlı bir çalışmayı işbirlikçi AKP eli ile yürütmektedir.
Düşman devlet ABD’nin Türkiye üzerinde yürürlüğe AKP eli ile koyduğu BOP ekseninde, Mersin ilinin kürtleştirilmesi amacı ile Dengir Mir Mehmet Fırat’a koordinasyonluk görevi verilmiştir.
Büyük Ortadoğu Projesi dahilinde AKP’nin iktidara gelmesi ile başlayan ve Mersin ilinin bütün resmi kurumlarına kürtlerin istihdam edilmesiyle günümüze kadar devam eden yıkım projesi halen her alanda sürdürülmektedir.
Mersin limanları, demiryolları ve öğretmen atamalarından tutun zabıtalara kadar uzanan ve benzeri bütün alanlara kürtlerin istihdam edilmesi ile kürtleştirilmekte diğer bir tabirle kürt işgali genişletilerek devam ettirilmektedir.
Mersin’in tamamen kürtleştirilmesini hedefleyen emperyalist güçler ve ülke içindeki işbirlikçileri, demografik yapının kürtler lehine değişmesini sağlamak amacıyla belirli zaman aralıkları ile doğunun çeşitli illerinden kürt aileleri Mersin iline yerleştirmekteler.
Belirli zaman aralıklarıyla bu operasyonun yürütülmesinin sebebi, Mersin ilinde yaşayan yerli Türk toplumunun dikkatini fazla çekmemek ve doğabilecek olan milli tepkinin il geneline yayılmasının önüne geçerek, yürütülen gizli operasyonu sağlıklı yöneterek zaman sürecinde Mersin ilinin bu aileleri sindirerek benimsemesi hedeflenmektedir.
Bu yıkım projesinin merkezinde sözde kürdistan devleti’nin dört parçasının birleştirilmesi ve birleşik büyük kürdistan'ın kurulmasıyla ortadoğunun kalbinde İsrail benzeri ABD’nin kullanabileceği bir sığınağı inşa etme ve gelecek yüzyılda Ortadoğu ve kafkasya coğrafyasına uzanan bir havza’nın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürerek dünya hakimiyetlerini sağlamlaştırma ve tesis etme esası yatmaktadır.
Mersin ili’ni de kapsayan ve kurulması planlanan sözde birleşik büyük kürdistan devleti sayesinde etki alanı dahilinde bütün çevre devletleri parçalayarak küçültme esasına göre bina edilmiş bu proje AKP eli ile adım adım uygulanmaktadır.
Büyük Ortadoğu projesi kapsamında Mersin de yürürlüğe konulan çalışmaları yönlendiren, 15 civarında CIA ajanı olduğunu, Türk İntikam Birliği Teşkilatı bu ilde bulunan birimleri vasıtasıyla tespit etmiştir.
Mersin iline yerleştirilmiş olan ve Mersin de yasa dışı illegal gizli karargahlarında toplum mühendisliğine soyunan bu ekipten altısını deşifre etme imkanımız oldu. 6 CIA ajanının kimlik bilgileri, ikamet adresleri ve teşkilatımız tarafından çekilmiş fotoğraflarını, devletin ilgili birimlerine 11-08-2009 da bildirerek, bu ajanların ülke dışına çıkartılmaması halinde kamuoyuna bunu her alanda yansıtacağımızı, bu ajanların çıkartılmaması durumunda silahlı eylem düzenleme hakkımızı saklı tuttuğumuzu belirttik.
23-08-2009’da deşifre edilen 6 CIA ajanı, ülke dışına çıkış yaptı. Bu gelişme işbirlikçi AKP tarafından gizli tutularak kamuoyuna yansıtılmamıştır. Çünkü, bu CIA ajanlarının Türkiye’ye geliş dönemini devletin ilgili bütün birimleri bilmekte iken, AKP tarafından bu ajanlara göz yumulmuştur.
2007 yılında işbirlikçi Tayyip Erdoğan ile ABD başkanı Buşş görüşmesi sonrası, Türkiye’ye 40 civarında CIA ajanı görev yapmak için ABD tarafından gönderilmiştir. Bu gelişmeler iktidarın onayı ile gerçekleşen gelişmelerdir. Gönderilen 40 civarında CIA ajanının 15’i o dönem Mersin iline yerleştirilmiştir.
Mersin ilinde CIA ajanları dışında, küçük birimler halinde İsrail gizli servisine bağlı MOSAD ajanları, Mersinde yürütülen çalışmaları yönlendirmekteler. CIA ve MOSAD ajanları Mersin ilinde AKP’nin neredeyse bütün kadroları ile iletişim halinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Mersin ili, emperyalist güçlerin BOP dahilinde tasarladıkları ilk büyük isyan dalgasının başlatılacağı ana merkezlerden biridir.
Gelecekte, Kutsal Türk Devleti’ne karşı girişilecek isyanlar dağlarda değil şehir merkezlerinde yaşanacaktır.
Bu bağlamda bir dönem Mersin ilinde çeşitli provokasyonların düzenlenmesinin amacı, gelecekte tasarlanan şehir savaşının başlatılması durumunda, Mersin ilinin yerlisi konumunda olan Türk soyluların gelişecek olaylara karşı nasıl tepki verdiği ne yönde mücadeleye girişeceğinin nabzını ölçmek için düzenlenmiş olan provokasyonlardır.
Bu provokasyonları bir dönem düzenlemeleri, milli güç unsurlarının durdurulması için hangi önlemlerin alınması gerektiğini tespit etme gözlemleme adına yapılmıştır.
Şu an bu tür provokatif eylemler gerçekleşmiyorsa, bunun sebebi emperyalist güçlerin Mersin ili üzerinde yeterli önlem aldıklarını düşünmelerinden ileri gelmektedir.
Barzani ve Talabani’nin Mersin iline nüfus etmeye çalışması rastlantılar sonucu gerçekleşen girişimler değildir. Bütün bu gelişmeleri bir cümle ile özetlemek gerekirse BOP ahtapotunun ayakları oluşturulmaktadır.
Barzani ve Talabani’nin Mersin ilindeki etkinliği ve serbest bölgede taşeron firmalar aracılığı ile yapmış oldukları faaliyetlerin amacı, gelecekte ABD tarafından kurulmak istenen sözde birleşik büyük kürdistan’ın kuruluşu sonrası limanlarda belirleyici rolü oynamaktır.
Sözde kürdistan devleti’nin limanı gözüyle bakılan Mersin limanları sözde kürdistan’ın ithalat ve ihracatı’nın yapılacağı limanlar olarak Türk düşmanı Barzani ve Talabani tarafından düşünüldüğü için Mersin iline kendilerince önem vermekteler.
Mersin ticaret sahasının kürtler lehine el değiştirmesi bariz bir şekilde, Türk soylu yerli Mersin ahalisinin hayat damarlarının kesilmesi anlamını taşıdığı gibi, burada hedeflenen yerli Mersin toplumunun diğer illere zorla kovulması anlamını da ifade etmektedir.
Amaçlanan sonuç, Mersinli Türk soylu bireylerin zaman sürecinde izole edilerek konumlarını etkisiz hale getirerek, Mersin ilinde kürtlerin her alanda tam hakimiyetini tesis etmektir
Mersin ilinde gayri meşru işler Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranına ulaşmış mafya olarak tabir edilen kürt suç örgütleri, Türk ırkı mensuplarını zor durumda bırakmakta onların hayat alanlarını her gün daraltmaktalar.
BOP projesinin ülke içindeki işbirlikçisi konumunda olan AKP ve ona bağlı Mersin emniyeti kürt suç örgütlerine adeta dokunulmazlık sağlayarak bu suç örgütlerinin dağıtılması konusunda hiç bir uygulamada bulunmadığı gibi tek bir kürt bile işlediği suçlardan tutuklanmamakta, bazı emniyet mensupları tarafından tutuklanan kürt suçlular ise aynı gün ellerini kollarını sallayarak emniyetten rahatlıkla çıkabilmektedir.
Bu konuyla ilgili üstü kapalı söyleyeceklerimizi, Türk soylular anlama kabiliyetinde olduğu için konuyu bu eksende değerlendireceğim.
Atalarımızın bir tabiri var ‘çivi, çiviyi söker’.
İstanbul’un işgal edildiği günlerde, İstanbul'a dönen Ulu Başbuğ Atatürk düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğünde, “Geldikleri gibi gidecekler..” ifadesini kullanmıştır.
Türk düşmanları hangi yolla ve yöntemle püskürtülmüş ise, aynı yol ve yöntemlerle Mersin’in yerel milli güçleriyle, gayri meşru işleri icra eden kürt mafyasına karşı mücadele edilmelidir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı, Mersin ilinde yürütülen bütün faaliyetlerin ve sinsi uygulamaların boşa çıkarılması için gereken bütün adımları atmakta, gelecekte Mersin ilinde büyük isyan dalgasının çıkması durumunda ise düşmana ağır darbeler indirmek için hazırlıklarımız büyük ölçüde tamamlanmış durumda ve milis kuvvetlerimizin oranı gerekli sayıya ulaşma aşamasındadır.
Mersin ilini gelecekte olası bir isyan dalgasına karşı korumak ve savunmak için yoğun bir çalışma yürütmekteyiz.
Mersin ili emperyalist güçlere karşı Türk direnişinin sergileneceği ana merkezlerden biri olduğu için faaliyetlerimizi aralıksız olarak sürdürmekteyiz.
Mersin ili ile ilgili yürüttüğümüz yaptığımız çalışmalara değinmenin, yanlış olacağı düşüncesi ile detaylara inmeden yüzeysel olarak bazı konulara değinmekteyiz.
Yürüttüğümüz faaliyetleri, çalışmaları ve Mersin ili ile ilgili stratejimizi açıklamamız durumunda, emperyalist güçler, dış gizli servisler ve ülke içinde onlara hizmet eden AKP gibi yapıların bize karşı önlem stratejilerini devreye sokmalarına sebebiyet vermemek için bu konuyla ilgili sözümü burada noktalıyorum.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak Mersin ilinde dağınık halde bir anlamda savrulmuş olan Türklük şuur ve bilinci içinde hareket etmeye çalışan bütün Türk soylu milli güç unsurlarının bir yapı altında örgütlü mücadele yürütebilmesi için mevcut yasalara uygun bir yapılanmayı kurma niyetindeyiz.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı bir yer altı örgütlenmesi olduğu için, TİBT’ten bağımsız yerel yapılanmalara, kitlesel mücadelenin sürdürülebilmesi için ihtiyaç var.
Fiili kürt istilası diğer bir tabirle kürt işgali altında kalan Mersin ilini kurtarmak milli bir görev niteliği taşımaktadır. Emperyalist güçlerin Mersin üzerinde sergiledikleri ve adım adım uyguladıkları bu yıkım projesine karşı topyekün bir milli direnişin, yerel milis kuvvetlerle yürütülmesi zaruridir.
Bu bağlamda yasal zeminler üzerinde farklı bir ad altında teşkilatlanmak, Mersin ili üzerinde planları olan işgalcilerin Mersin’i, ‘kolay yutulan lokma’ olarak algıladıkları düşünceleri, alt üst edeceğimize olan inancım tamdır.
Büyük Ortadoğu Projesi’ni önlemeye yönelik Türk Milleti’nin önümüzdeki seçimlerde bütün bu gelişen hadiseleri göz önünde tutarak varlık ve yokluk savaşında doğru yönde sandıkta kanuni haklarını sonuna kadar kullanarak vatandaşlık görevlerini büyük bir sorumluluk içinde yerine getirmelerini beklemekteyiz!
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak düşüncemiz siyasetin taviz verme sanatı olduğudur. Kutsal Türk Devleti’nin, Türkçü fikriyata sahip olan bir Genelkurmay başkanı tarafından tek elden en az 20 yıl kadar yönetilmesini, bu zaman zarfında, Ulu Başbuğ Atatürk’ün başlattığı ve yarım kalan Türk devrimi’nin tamamlanması, eğitim sistemimizin yeniden Türkçü fikriyat temelinde reforme edilmesi gerekmektedir.
Milli şuur sahibi nesillerin tek bilek tek yumruk halinde Türk’e özgü şuurlu duruşun gerçekleşmediği bir demokrasi bize göre hastalıklı bir demokrasidir.
Bu bağlamda Türkiye içinde yer alan istisnasız bütün partiler, Türkçü fikriyat temelinde kurulmuş olan Kutsal Türk Devleti’ni Türkçü fikriyat temelinde savunma ve geliştirme eğiliminde olmadılar.
Lakin, günümüz koşullarında, Kutsal Türk Devleti’ni ortadan kaldıracak eğilimlerin çeşitli dış güdümlü partiler tarafından sergilendiğini görmekteyiz. Bu açıdan konu değerlendirildiğinde, Kutsal Türk Devleti’ni ortadan kaldıracak adımları atan şer güçlere ve ülke içinde siyasal sistemde yer alan maşa partilerin bu amaçlarını engellemek için, bu partilerin karşısında tavır alan partilere destek vermek ülke koşulları değerlendirildiğinde zorunluluk arz etmektedir.
Bu bağlamda Türk soylulara oy verme konusunda söyleyeceğimiz şudur. Oy kullanmamaları halinde, boşa giden oylar Türk düşmanı partilerin hanesine yazılmaktadır. Türk soyluların bu noktada bize göre yapması gereken, kötülerin iyisi mantığı ile AKP,MHP,DP,TP haricinde kalan ve sosyalist eğilimleri bünyesinde barındırmayan, MHP, BBP gibi milliyetçiliği sulandırarak içini boşaltan partiler haricinde, milliyetçi fikriyata eğilimleri olan bir parti var ise buna yönelmeleridir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak hiçbir siyasal partiyi desteklemediğimiz için parti adı vermiyoruz. Türk soylular seçim sandığı önüne geldiğinde doğru kararı verecektir.
Son olarak yüce Türk Milleti’nin bütün sorumlu bireylerine ve özellikle Mersinli Türk soylulara söyleyeceğimiz şudur: gelecekte BOP kapsamında Mersin ilinde büyük isyan dalgalarının gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir.
Türk İntikam Birliği Teşkilatı olarak, Mersin’de isyan dalgalarını kürtler eli ile yürürlüğe koyacak olan emperyalist güçlere ve yerli işbirlikçilerine karşı dünya tarihinde görülmemiş bir şiddetle karşılık vereceğiz.
Nihai hesaplaşma günü geldiğinde, Türk toprakları üzerinde emelleri olan şer güçler mutlak yenilgiye uğratılacaktır.
Her karış toprağında binlerce kefensiz yatan şehitlerimize, savaşçı Atalarımıza layık Türk soylular olarak, son nefesimizi ve son damla kanımızın kurumasına kadar savaşacağız!
Mersin ilinin asli unsuru Türk soylulara çağrımız o güne kadar, Mersin ilini kürtler'e karşı bütün imkanlarınızla savunmaya devam ederek, geriden gelen nesilleri var olan tehlikelere ve işgalci konumunda olan kürtler'e karşı duyarlı hale getirerek, düşmanlarımızın kimler olduğunu genç beyinlere kazımanızdır.
Bu bir varlık ve yokluk mücadelesidir, genç nesilleri bu şuur ve duyarlılıkta yetiştirme azmini göstermez iseniz, bunun bedellerini ağır kayıplarla soylu Türk milleti ödeyecektir.
Zafer mutlak, Ya İstiklal, Ya Ölüm! diyerek savaşanların olacaktır!
Savaşan Atsız
TİBT - TÜRK İNTİKAM BİRLİÐİ TEŞKİLATI
09-06-2010
KAYNAK:
RAPOR KAYNAÐINDAN ALINTIDIR....
Yorum