Hayatın altın çağı OKULÖNCESİ DÖNEM

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • maksudsahin
    Member
    • 08-07-2004
    • 2346

    Hayatın altın çağı OKULÖNCESİ DÖNEM

    Çocuk eğitiminde “okulöncesi dönem” olarak adlandıracağımız 0-6 yaş dönemi yaşam boyu elde edilen bilgilerin, becerilerin, iyi ya da kötü alışkanlıkların, psikolojik özelliklerin kazanıldığı, yani kişiliğin temellerinin atıldığı bir dönemdir.
    Hatta uzmanlara göre kişilik özelliklerinin yüzde 70’e yakını bu dönemde şekilleniyor. Çocuk her şey olmaya müsait bir varlık olarak aile içinde dünyaya gözlerini açıyor ve büyük oranda aile kurumu onu şekillendiriyor. Daha sonra okul ve çevre çocuğun kişiliğini etkiliyor. Aslında kişiliğin şekillenmesi, bu dönemdeki kazanımların yaşam boyunca silinmemesi, alıcıların en açık olduğu dönem olması bu dönemi insan hayatının “Altın Çağı” haline getiriyor! Ancak ne yazık ki bu dönemde geleneksel yaklaşımlardan ötürü her şey olmaya müsait olan bu varlığa “hiçbirşeyden anlamayan çocuk” nazarıyla bakıldığından çoğu kez üstünkörü bir şekilde geçiştirilmektedir. Daha sonra okul çağına geldiğinde ise büyüyüp okula giden çocuktan olgun ve güzel davranışlar beklenmekte, ancak zamanında eğitim verilmediğinden geç kalınmaktadır. Çocuğu yeni doğan bir anne ünlü bir profesöre gelerek “Çocuğumu eğitmeye ne zaman başlamalıyım?” diye sorunca profesör “Geç kalmışsınız!” diyor. Dolayısıyla erken yaşlardan itibaren çocuğun eğitimi ile meşgul olunmalı, onda var olan kapasite değerlendirilmeli, yetenekleri açığa çıkarılmalıdır.
    Çocuğa kim bakacak?
    Hayatın, özellikle 0-3 yaş dönemi dünyaya ve çevreye ait izlenimlerin oluştuğu, güvenin temellerinin atıldığı önemli bir dönemdir. Çocuğun güven, sevgi, kabullenilme isteği en üst düzeydedir. Bu dönemde tavsiye edilen, annenin çocuğun eğitimiyle meşgul olmasıdır. Ancak hayat şartları, kadının çalışmasını mecburi hale getirdiğinden, çocuğun bakımı ve eğitimi konusunda farklı kurum ve kişilerden yardım almak zorunlu hale gelmiştir. 0-3 yaş arası çocukların bakımını üstlenen kurumlar kreşlerdir. Bu kurumlarda çocuğun yeme içme, uyku ve temizlik ihtiyaçları giderilmekte, bakım amaçlı hizmet verilmektedir. Çocukların bu ihtiyaçlarının sevgi ve şefkatle zamanında giderilmesi, temel güven duygusunun oluşumu açısından çok önemlidir. Çocuğun bakımı için yararlanılan kreşe bırakma veya eve bakıcı tutma gibi seçeneklerde ebeveynin seçici ve titiz davranması gerekmektedir. Küçük çocuklar o dönemde kendileriyle birlikte olan kişileri model aldığından, çocuğa bakan kişilerin davranışları, psikolojik durumları, eğitim seviyesi, çocukla iletişimi titiz bir şekilde incelenmelidir. Çocuğun anneden ayrı kaldığı zamanlarda kreşte veya bakıcıda neler yaptığı takip edilmeli, bakıcıya karşı gösterdiği olumlu veya olumsuz tepkiler dikkate alınmalıdır. 0-3 yaş arasındaki çocuğun bakımı ile ilgilenme adına başka bir alternatif, anneanne veya babaanne yanında bakımdır. Pek çok avantajı yanında, bu konuda da, çocuğun eğitiminin iki farklı elde oluşu, aşırı hoşgörü hatta şımartma sebebiyle disiplin sorunları gibi dezavantajlar yaşanabilmektedir. Bu yüzden imkan varsa 0-3 yaş döneminde çocuğa annenin bakması, duygusal anlamda çocuğun doygunluğa ulaşması, yeterli ilgi ve sevgiyle sağlıklı büyümesi, ihtiyaç anında annesinin yanında olması çocuğun psikolojisi açısından en uygun seçenektir. Ancak bakıcı veya kreş seçeneği mecburi görünüyorsa bu konuda gerekli tedbirlerin alınması ortaya çıkacak muhtemel sorunları aza indirgeyecektir.
    Çocuk anaokuluna neden gitmeli?
    0-3 yaş döneminde çocuk aileden anne-babadan model olarak alacağı bazı özellikleri alır, belli bir olgunluğa ulaşır. Aile içinde, ev ortamında çocuğu eğitme adına imkanlar ne kadar çok olursa olsun, zamanla çocuğun kendi yaşıtları ile sosyal ortamlara açılmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı gideren kurumlar anaokullarıdır. Çalışan annelerin çocukları bu tür ortamlarla daha erken tanışmaktadırlar.
    Anaokullarının mevcut durumu
    Ülkemizde okulöncesi eğitim kurumlara duyulan ihtiyaç son yıllarda daha da çok artmıştır. Önceleri bu kurumlar, sadece çalışan annelerin çocuklarının mecburiyetten gittikleri bir kurum olarak görülmekteydi. Ancak günümüzde anaokulları çocukların sadece oyun oynayarak zaman geçirdikleri bir yer olarak görülmüyor. Fakat bu konudaki bilinçlenmeye karşın yine de hem kurum sayısı hem de okulöncesi eğitimden yaralanan çocuk sayısı bakımından yeterli seviyeye ulaşılabilmiş değildir. Birçok ülkede ise okulöncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında yer almakta, çocuklar temel bakım becerilerini (tuvalet, giyinme vs.) kendi başlarına yapmaya başladıkları andan itibaren (yaklaşık 2,5-3 yaş) okulöncesi kurumlara yönlendirilmektedir.
    Anaokulu lüks mü, ihtiyaç mı?
    Anaokulu, çocuğun var olan yeteneklerinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Çocuk bu ortamda yaşıtlarıyla iletişime girmeyi, paylaşmayı, arkadaşlarının hakkına saygı göstermeyi, kurallara uymayı, sırasını beklemeyi, kendini ifade etmeyi, anaokulu programı sayesinde öğrenir. Anaokulunda oynadığı oyunlarla, spor etkinlikleriyle büyük kaslarını, boyama, çizme, kesme, yapıştırma, hamur etkinlikleriyle de küçük kaslarını geliştirir. Aynı zamanda, anaokullarının müfredat programları sayesinde çocuklar, kendini, dünyayı, hayvanları tanıyabilir. Trafik ve görgü kurallarını, önemli gün ve haftaları öğrenebilir. Okulöncesi dönemdeki çocukların meraklı araştırıcı hayal güçlerinin kuvvetli olduğu gözlenir. Anaokullarındaki fen ve doğa etkinlikleri çocukların zihinsel yeteneklerini uyarıcı niteliktedir. Bu sayede çocuk soru sorma, fikir üretme, tahmin etme, düşüncelerini paylaşma, sebep-sonuç ilişkisini kavrama gibi fırsatlara sahip olur. Ayrıca anaokulları, son yıllarda çocukları ilköğretime hazırlama işlevini de yerine getirmektedir. Yazı yazma çalışmaları ve matematik etkinlikleriyle çocuk birinci sınıfa hazır hale gelmektedir.
    Çocuğa kazandırılması gereken davranış özellikleri
    Sağlıklı ve mutlu geçirilmiş 0-6 yaş dönemi çocuğun ileriki yaş dönemlerindeki bütün tercihlerini, insan ilişkilerini ve hayattaki başarısını etkiler. Erken dönemden itibaren kazandırılması gereken iki sihirli özellik “özgüven” ve “sorumluluk” kavramlarıdır. Bu iki kavram sağlam bir şekilde çocukta oluşturulabildiyse kişiliğin en önemli iki taşı yerine konmuş olur. 0-6 yaş döneminde kazandırılacak diğer bazı davranış özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
    Tuvalet ve temizlik alışkanlığı
    Yemek yeme ve uyku alışkanlığı
    Evini, okulunu, yakın çevresini, akrabalarını tanıyabilme
    Eşyalarını düzenli kullanma
    Odası ile ilgili sorumlulukları yerine getirebilme. Temel insan ilişkilerinde nasıl davranacağını bilme
    Ev işlerinde yardımcı olma, evde belirli konularda görev alma
    Verilen görevleri yerine getirme
    Kendini ifade etme, problemlerini söyleyebilme
    Oyuncaklarını paylaşma, oyunda kurallara uyabilme
    Anlatma/dinleme becerisi
    Kardeşleri, büyükleri ve arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurabilme
    Zaman kavramını çözme
    Türkçeyi doğru kullanma, kelimeleri kullanma...
    Çocuk anasınıfına başlamaya hazır mı?
    Anaokulu çocuğun aile dışında ilk defa adım atacağı sosyal bir çevredir. Burada adeta prova yaparak topluma hazırlanır. Ancak anaokulunda çocuğun uyması gereken kurallar, yaşıtlarıyla ve öğretmenleriyle kurması gereken diyalog ve başarmak zorunda olduğu birtakım sorumlulukları olacaktır. Bu yüzden anne-babalar çocuklarının zihinsel ve bedensel gelişim açısında bu olgunluğa erişip erişmediğini iyi tahlil etmelidirler. Çocuk evde oynarken eskisi kadar mutlu değilse bunu sosyal bir çevreye girmeye hazır olduğu şeklinde yorumlayabiliriz. Yine aynı şekilde çocuğun diğer çocuklarla ve onların yaptıklarıyla ilgileniyor olması bu ortama girmeye hazır olduğunu gösterir. Çocuğun anne-babadan belirli bir süre ayrı kalması sorun oluşturmuyorsa bu da çocuğun duygusal alanda olgunlaştığını gösterir. Fiziksel olarak (yaş, boy, kilo) olgunluğa ulaşmış olması da dikkat edilecek başka bir noktadır. Yaşıtlarına göre fiziksel alanda biraz geri olması anasınıfına başlamasına engel teşkil etmez. Ancak anne-baba daha fazla destek olarak sorunu halledebilir.
    Anaokulu seçerken nelere dikkat etmeli?
    Günümüzde özellikle büyük şehirlerde ailelere birçok imkanlar sunan anaokulları mevcuttur. Okul; fizikî imkanları, eğitimcileri, sosyal ve kültürel etkinlikleriyle bir bütündür. Fizikî şartların çok iyi olması çocuğun burada çok mutlu olacağı anlamına gelmez. Bu yüzden anaokulunu seçerken, okulun görünen yüzü, yani fizikî şartları yanında görünmeyen yüzü, yani içeriği, eğitimi gibi yönlerini de değerlendirmek gerekir. Anne-baba bu konudaki beklentilerini belirlemek zorundadır. İlk olarak “Bu okul bizim beklentilerimize cevap verebilecek mi?” sorusunun cevabı verilmelidir.
    Çocuğun gideceği okul belirlenmeden okula götürülmemelidir. Okulu tanımak amacıyla anne-baba birlikte okula giderek orada en az yarım saat geçirerek gözlem yapabilirler.
    Fizikî olarak kullanışlı, temiz, ferah, güneş alan, bahçeli bir yer olmasına dikkat edilmelidir.
    Mobilyaların, masa, sandalye, kitaplık, ayakkabılık, lavabo vesairenin çocuklara göre dizayn edilip edilmediğine bakılabilir.
    Oyun alanı, yemekhane, vs. gibi farklı etkinlikler için farklı alanlar ayarlanmış mı?
    Okulda çocukların sağlık sorunlarıyla ilgilenecek hemşire veya doktor var mı?
    Okulda psikolog veya pedagog var mı?
    Müzik, resim, sporla ilgili branş öğretmenleri var mı?
    Anaokulunda uygulanan eğitim programının içeriği nedir?
    Sınıf mevcutları ne şekilde?
    “Sosyal aktivite olarak neler yapılıyor?” gibi soruların cevabı aranabilir. Ayrıca, “Çalışan görevliler ev sahibi gibi mi? Sorularınızla içtenlikle ilgileniyorlar mı? Çalışanlar orada çalışmaktan memnun görünüyorlar mı? Yeni eğitim-öğretim yılına hazırlar mı?” gibi kriterler de göz önüne alınarak tercih yapılabilir.
    Çocuk gitmek istemezse!
    Genellikle kendisine kural koyulmadan serbest bir şekilde, aşırı hoşgörü ve gevşek tutumla yetiştirilmiş çocuklarda okul kaygısı daha çok görülür. Böyle bir aile ortamında yetişen çocuk paylaşmayı sevmez, kurallara uymak ona zor gelir, şımartılarak yetiştirildiği için kendini her şeyin merkezinde görür, başka çocuklara güç kullanabilir ya da saldırgan davranışlar gösterebilir. Dolayısıyla okulda kurallara uymak, öğretmeni dinlemek, arkadaşlarına saygılı olmak, paylaşmak ona zor geldiği için okula gitmek istemeyebilir. Bu durumda aile çocuğun okula gitmesi konusunda taviz vermemelidir. Kararlı davranmalıdır. Aile bireylerinden ya da büyüklerden birinin çocuktan yana tavır koyması, çocuğun okula uyumunu zorlaştırır. İlk günler çocuğun ağlaması, anaokuluna gitmek istememesi normaldir, gerekirse anne çocukla birlikte sınıfa girip kademeli olarak çocuğu sınıfta yalnız bırakmalıdır. Bütün bunlara rağmen çocukta isteksizlik devam ediyor, uyum sağlanamıyor, kilo kaybı vs. yaşanıyorsa aile bir uzmandan yardım alabilir. Sonuç olarak; çocukların altın çağları boşa geçirilmeden, uzman eğitimciler gözetiminde, sağlıklı ortamlarda, onların safiyetini bozacak etkenlerden uzak bir şekilde yetiştirmeye özen gösterilmelidir.
    Çocuk anaokuluna nasıl hazırlanabilir?
    Çocuğunuzun anaokulunu belirledikten sonra ona gideceği okulu gezdirip, oradaki görevlilerle tanıştırılabilirsiniz.
    Anaokuluna giden arkadaşlarıyla onu konuşturup, merak ettiği konular aydınlatılabilir.
    Okula başladığında neler yapacağı hakkında konuşup, onu heyecanlandırabilirsiniz
    Kendi temel ihtiyaçlarını (tuvalete gitme, diş fırçalama, yemek yeme vs.) karşılamada zorlanıyorsa alıştırma yaptırabilirisiniz.
    Okulla ilgili hazırlıkları, okul alışverişini birlikte yapabilirsiniz.
İşlem Yapılıyor
X