Şehitliğe susayanların yüceliği

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • baymarti
    Member
    • 12-05-2005
    • 944

    Şehitliğe susayanların yüceliği

    Şehitliğe susayanların yüceliği
    Osmanlı devletinin yıkılışından önceki son iki yüz senesi, devleti yıkmaya çalışan dış güçlerin ihanet ve saldırıları ile geçti.
    1774 Kaynarca Anlaşması sonrasında, Türkleri artık yenebileceklerine inanan emperyalist devletler, Osmanlı vatandaşları arasına ayrılık tohumları ekmeye başladılar. 1820’lerden itibaren, başta İngilizler olmak üzere batının sömürgecileri, Osmanlı ülkesinde giderek artan misyonerlik faaliyetlerine giriştiler.
    Zaman geldi topraklarımızda kurdukları okulların sayısı 55.000’e ulaştı. Bu okullarda okuttukları gayri Türk öğrencilere ders olarak; Osmanlı’ya isyan yolları öğretildi.
    İlk denemeyi 1821’de Mora’nın Patras şehrindeki kanlı isyan ile Yunanlılara yaptırdılar. Osmanlı devleti elebaşıları yakalayıp isyanı bastırdı. Başta Fener Rum Patriği olmak üzere birkaç kişinin cezaları infaz edildi. Ancak Mora’daki elebaşılara sıra gelince İngiltere, Fransa ve Rusya Adriyatik sularına müşterek bir donanma göndererek oradaki cezalandırmayı engellediler ve infazı savaş sebebi saydılar. Demek ki ortaktılar!
    Yunan isyanı bundan böyle senelerce devam etti.
    Girit isyan ettirildi. Türk silahlı kuvvetleri yine müdahale etti. Suçlular yakalandı. Girit asilerine silah taşıyan İngiliz ve Fransız gemileri idi. Yine infaz engellendi. İşte bir ortaklık daha. 1897’de Yunan isyanına karşı zamanın padişahı, Edhem Paşa komutasında bir ordu sevk etti. Bu ordu aylarca geçilemez dedikleri Termopil Geçidi’ni, 24 saatte geçti. Atina’nın alınması an meselesi iken, yine İngiliz ve Fransızlar Osmanlı’ya notayı dayadılar. Böylece Yunan’ın yanında oldular.
    İşte bu savaşta Tugay Komutanı Konyalı Abdülezel Paşa 70 yaşın üstünde olmasına rağmen, at üstünde askerinin önünde düşmana kahramanca saldırıyordu. Kendisine “Aman paşam, size bir şey olursa biz ne yaparız!” diyenlere; “Evlatlar, ben senelerdir cepheden cepheye hep böyle savaştım. Hep şehitliği aradım. Keşke burada nasib olsa” derdi.
    Bir gün askerlerine şu vasiyette bulundu: “Hedefimiz olan şu karşıdaki Pırna Tepe’yi üç gündür alamadık. Bugün de alamazsak ve tepe alınamadan ben vurulup şehit olursam cenazemi ortada bırakın, tepeyi alıncaya kadar defnetmeyin. Tepeyi alırsanız beni oraya defnedin” dedi. Gerçekten paşa o gün şehit oldu ancak askeri canını dişine takarak Pırna Tepe’yi aldı ve paşalarının vasiyetini yerine getirdiler.
    Şimdi Türk silahlı kuvvetleri, yine ülkeyi bölmeye kalkışanlara, canını dişine takarak şanlı bir mücadele vermektedir. Şimdi de şehitleri Pırna Tepe’lere defnetme zamanındayız!..
    Son şehitlerimizden yani “zamanımızın Abdülezel Paşası” şanlı Yarbay Alim Yılmaz rahmetlinin, şehadet öncesi aile efradına vasiyetleri şehitliğe susayanların bitmediğini düşmanlarımıza bir kere daha haykırmıştır.
İşlem Yapılıyor
X