Mümine bakmak ibadettir
İstanbul’da medfun bulunan Mehmed Emin Tokâdî hazretleri, bir gün sevdikleriyle bir araya geldiğinde;
- Bir mümin, bir mümin kardeşinin yüzüne baksa, hiçbir şey konuşmasa bile sevap kazanır, buyurdu. Şimdi ben size bakıyorum, siz de bana bakın. Hepimiz sevap kazanalım.
Ve ilave etti:
- Çünkü müminin yüzüne bakmak ibadettir. Hele “Sevgi” ve “Muhabbet”le bakılırsa daha büyük ibadet olur.
Şöyle devam etti:
- Mahşer günü, birtakım insanlar Arş’ın altında gölgelenirler. Onlar için azap korkusu yoktur. Diğer ümmetler onları görünce, meleklere sorarlar:
- Bunlar Peygamber midir?
- Hayır.
- Evliyâ mıdır?
- Hayır.
- Peki kimdir bunlar?
- Onlar ne Peygamberdir, ne de evliyâ. Onlar, âhir zamanda gelen bir ümmettir.
- Pekii ne hususiyeti var ki onların?
- Onlar, birbirlerini “Allah için” severler.
En mühim iş?
Bir gün de sohbetinde;
- Bu dünya fani ve aldatıcıdır, buyurdu. Geçici zevklerine kapılmayın. Bunlar çabuk biter ve acı bırakır arkasında.
- Pekii ne yapalım? dediler.
- Yapılacak en mühim iş, îman ve îtikadı “Ehl-i sünnet”e göre düzeltmektir. Çünkü îman doğru olmazsa, kurtuluş olamaz. Ama bu kâfi değil.
- Başka ne lazım efendim?
- Bütün hareketleri İslâmiyete uydurmak, yâni “Salih amel” yapmak lazımdır.
- Bu amellerin en mühimi?
- Beş vakit namazdır. Namaz kılmak, kadın erkek her Müslümana farzdır ve mutlaka kılmalıdır.
- Hiç özrü yok mu hocam?
- Üç halde kazaya kalabilir. Birincisi “Uyumak”, ikincisi “Unutmak”tır.
- Ya üçüncüsü efendim?
- Üçüncüsü de “Ölmek”tir. Ne demek istediğimi anladınız değil mi?
- Evet hocam çok iyi anladık. Yâni “Yaşıyorsak, kılacağız” demek istiyorsunuz.
İstanbul’da medfun bulunan Mehmed Emin Tokâdî hazretleri, bir gün sevdikleriyle bir araya geldiğinde;
- Bir mümin, bir mümin kardeşinin yüzüne baksa, hiçbir şey konuşmasa bile sevap kazanır, buyurdu. Şimdi ben size bakıyorum, siz de bana bakın. Hepimiz sevap kazanalım.
Ve ilave etti:
- Çünkü müminin yüzüne bakmak ibadettir. Hele “Sevgi” ve “Muhabbet”le bakılırsa daha büyük ibadet olur.
Şöyle devam etti:
- Mahşer günü, birtakım insanlar Arş’ın altında gölgelenirler. Onlar için azap korkusu yoktur. Diğer ümmetler onları görünce, meleklere sorarlar:
- Bunlar Peygamber midir?
- Hayır.
- Evliyâ mıdır?
- Hayır.
- Peki kimdir bunlar?
- Onlar ne Peygamberdir, ne de evliyâ. Onlar, âhir zamanda gelen bir ümmettir.
- Pekii ne hususiyeti var ki onların?
- Onlar, birbirlerini “Allah için” severler.
En mühim iş?
Bir gün de sohbetinde;
- Bu dünya fani ve aldatıcıdır, buyurdu. Geçici zevklerine kapılmayın. Bunlar çabuk biter ve acı bırakır arkasında.
- Pekii ne yapalım? dediler.
- Yapılacak en mühim iş, îman ve îtikadı “Ehl-i sünnet”e göre düzeltmektir. Çünkü îman doğru olmazsa, kurtuluş olamaz. Ama bu kâfi değil.
- Başka ne lazım efendim?
- Bütün hareketleri İslâmiyete uydurmak, yâni “Salih amel” yapmak lazımdır.
- Bu amellerin en mühimi?
- Beş vakit namazdır. Namaz kılmak, kadın erkek her Müslümana farzdır ve mutlaka kılmalıdır.
- Hiç özrü yok mu hocam?
- Üç halde kazaya kalabilir. Birincisi “Uyumak”, ikincisi “Unutmak”tır.
- Ya üçüncüsü efendim?
- Üçüncüsü de “Ölmek”tir. Ne demek istediğimi anladınız değil mi?
- Evet hocam çok iyi anladık. Yâni “Yaşıyorsak, kılacağız” demek istiyorsunuz.