Toplum, Dil ve Edebiyat (38haber.com)

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • omerix
    Junior Member
    • 12-12-2005
    • 17

    Toplum, Dil ve Edebiyat (38haber.com)




    Bir milletin uzun ömürlü olabilmesi; edebiyatının devam etmesi ve ait olduğu toplumu tarafından bilinip edebi eserlerinin okunarak değerlendirilmesine bağlıdır. Edebiyat bir toplumun düşünce yapısını oluşturan, toplumun fertleri tarafından geçmişin ve geleceğin sentezini sağlıklı yapılmasını sağlayan; onların düşünce ufkunu geliştiren değerler bütünüdür. Bu değerler bütününü de etkili kılan dildir.
    Bir gün Konfüçyüs'e: ''Bir memleketi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk şey ne olurdu?'' diye sormuşlar. Konfüçyüs şöyle cevap vermiş: ''Hiç şüphesiz, dili gözden geçirirdim. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılaması gerekenler doğru yapılamaz. Vazifeler gereği gibi yapılmazsa gelenek ve kültür bozulur. Gelenek ve kültür bozulunca, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkınca şaşkınlığa düşen halk; ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.'' Bu, devletimizin bekası, milletimizin selameti ve geleceğimizin temelini oluşturan genç nesillerimizin manevi değerle örgülenmesi adına dile ne kadar çok önem vermemiz gerektiğini ifade eden güzel bir kıssa... Kıssadan hisse almayı bilmemiz gerekir. Bu cümleden olarak, kendi dil ürünlerimizi okursak onlarda bin bir derde deva kıssalara ulaşır ve kıssalardan payımıza düşeni alırız.



    Dilini iyi kullanamayan, kelime hazinesi zengin olmayan ailelerde anne babanın çocuklarına şiddet kullandıkları, onları sözle ikna edemeyip fiziki güçle sindirmeye çalıştıkları değişik araştırmalarda ortaya konmuştur. Bu durum yetişkin insanlar için de geçerlidir.
    Dilin inceliklerini kavrayamayan, konuşmalarında seçtiği kelimelerin manalarına vakıf olamayan insanlar; duygu ve düşüncelerini karşısındakine istediği gibi aktaramaz. Aktarsa bile yanlış anlamalara yol açacağı için bazı sıkıntılarla da karşılaşacaktır. İstenmeden gerçekleşen bu yanlış anlaşılmaları telafi etmek durumunda kaldığımız zamanlar olmuştur. Kusurumuzu örtelim derken dile vakıf olmadığımız, ifadelerimizi zenginleştirecek sözcükler bulamadığımızdan daha da beter hatalar yaptığımız hatta gülünç duruma düştüğümüz vakidir. Globalleşen dünya söyleminde, kültürler arası anlaşma(iletişim) vasıtaları üretilirken kendi toplumumuzdaki insanlarla sağlıklı iletişim kurulamaması hazin bir durum olsa gerek. İletişim noktasında kendi çocuklarımızla yaşadığımız kazalar düşünüldüğünde, işin önemi daha çok anlaşılacaktır.
    Söz, düşüncelerin bir kişiden diğerine aktarılmasında önemli rol oynar. Bunu, başarıyla kullanabilenler, hem anlattıklarıyla kalplerde inşirah uyandırmışlar hem de hitap ettikleri kişileri yönlendirmişlerdir. Kendi insanımızla sağlıklı iletişim kurabilmemiz; çocuklarımızın da Orhun Abideleri'yle başlayıp Mevlanalar, Yunus Emreler ve Yahya Kemallerle örgülenen kültür havuzunda milli kimliğini bulabilmesi için ''hayatla arasında ince bir damar bulunan'' dil denilen vasıtayı etkin kullanması gerekir.
    Dili etkin kullanabilmemiz için, dili tesirli kılacak eylemleri yerine getirmemiz gerekir. Nedir bu eylemler?




    Birincisi, konuşmalarımızı güzel sözlerle süslemektir. Yunuslar, Akifler gibi her asra inşa edilmiş edebi membalarımızdan kana kana içip söylemlerimizi bu söz üstatlarının kelimeleriyle renklendirmemiz diyalog kurduğumuz insanlarda tesir uyandıracaktır.
    İkincisi, edebi hazinelerimizi (kitaplarımızı) dost edinmek yani okumak. Edebiyat bir milletin kültürü, tarihi geçmişi, hayat anlayışı olduğundan onun ürünleri kabul edilen kitapları okumak; satır aralarında saklı bulunan kültüre, tarihe vakıf olmak anlamına gelir. Bütün bunları elde etmek ancak edebi kitaplarımızı okumakla, kütüphanelerimizde süs unsuru olmaktan kurtarmakla mümkün olacaktır.
    Kitap okumalarımızın diğer önemli bir ayağı da aile içi okumaları ve kitap değerlendirmeleridir. Bunun ideal bir uygulama olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda, aile fertleri her akşam bir yandan sıcak çaylarını veya köpüklü kahvelerini yudumlarken diğer yandan da kitap okuyup okudukları yerlerin değerlendirmelerini yaparlarsa hem aile fertlerinin düşünce ufku genişlemiş hem de aile bireyleri arasında düşünce birliğinden kaynaklanan sağlıklı iletişim sağlanmış olacaktır. Toplumun en küçük çekirdeği olan aile, iletişim noktasında bir sıkıntı yaşamazsa toplum da aynı şekilde, zamanla kıvamını bulacaktır.
    Diğer önemli unsur da yazma uğraşısıdır. İnsan, kitap okuyarak dolar; yazarak olgunlaşır. Edebi eserleriyle beslenen insan, bu beslenme kaynaklarından mülhem ifadelerini yazıyla geleceğe aktarırsa hem çağına hem de çağlar sonrasına hitap etmiş; kendi tecrübelerini ve irfan kaynaklarını herkesin istifadesine sunmuş olur. Netice itibariyle, söylemlerini tesirli hale getirir, gerek toplumla gerekse toplumun bireyleriyle sağlıklı iletişim kurar.
    Dilinin inceliklerini bilen ve edebiyatının zengin hazinesinin farkında olan bireyler, duygu ve düşüncelerini aktarma noktasında sıkıntıya düşmeyecekleri bir gerçek. Bunun yanında dil ve edebiyatına sahip çıkarak onların gelişmesine de katkı da bulunacaktır. Namık Kemal: ''İnsan topluluklarının gelişmesi, her şeyden önce dil ve edebiyatlarının ilerlemesine bağlıdır.'' der bir yazısında.
    Toplumumuzun gelişmesi, dil ve edebiyatımızın ilerlemesi; insanımızın iletişim kazaları yaşamaması dileğiyle...


    Son düzenleme Engineer; 04-07-2006, 19:15.
İşlem Yapılıyor
X