Dünya sıkıntısını dert etme!
Hindistan evliyâsından “Fethullah Evdehî” hazretlerinin huzuruna, bir gün sevdiklerinden biri geldi. Ancak neşesizdi adam. Mübarek onu böyle görünce sordu:
- Hayrola kardeşim, neşesizsin bugün.
- Evet efendim. Hiç neşem yok.
- Niçin? Bir derdin mi var yoksa?
- Öyle sayılır.
- Söyle kardeşim, nedir derdin?
- Dünya sıkıntısı hocam. Biri bitip öteki başlıyor işte.
Ona sevgiyle baktı ve;
- Sıkıntın dünyalıksa, dert etme, buyurdu.
Ve izah etti:
- Çünkü Allahü teâlâ bize öyle bir nîmet vermiş ki, dünyanın bütün sıkıntıları toplanıp bize gelse, hiç kalır bu nîmet yanında.
Adam şaşırdı.
- Hiç mi kalır? Nasıl yâni?
- Hani insanın alnına bir sinek konar ya, elini kaldırsan uçup gidecek.
- Evet efendim.,
- İşte dünyanın bütün sıkıntıları, kavuştuğumuz nîmet yanında o sinek gibidir aynen.
İyice merak etti.
- O hangi nîmet ki hocam?
- “Îman” nîmetidir, buyurdu. Dünyada Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi inanmaktan daha kıymetli bir nîmet yoktur ve olamaz.
Adamcağız memnun olmuştu
Merak ediyorum
Bir gün bu kimse yine bu zâta gelerek;
- Efendim, ben bir şeyi daha merak ediyorum, diye arz etti.
Mübarek sordu:
- Hayrola, nedir merak ettiğin kardeşim?
- Acaba Allah beni seviyor mu? Bunu çok merak ediyorum.
- Pekii sen Allahı seviyor musun? buyurdu.
- Vallahi seviyorum hocam.
- Öyleyse merak etme.
- Neden?
- Sen Allahı seviyorsan, mutlaka Allah da seni seviyordur.
Adam çok sevindi.
- Sahi mi, seviyor mudur?
- Elbette. Allah seni sevmese, sen Onu sevemezsin ki.
- Öyle mi, buna çok sevindim hocam.
- Tabii ya. Sevgi yukardan gelir çünkü.
Ve izah etti:
- Baba evladını sevmezse, evlat onu sevemez. Hoca talebesini sevmezse, talebe hocasını sevemez. Bu, hep böyledir.
Hindistan evliyâsından “Fethullah Evdehî” hazretlerinin huzuruna, bir gün sevdiklerinden biri geldi. Ancak neşesizdi adam. Mübarek onu böyle görünce sordu:
- Hayrola kardeşim, neşesizsin bugün.
- Evet efendim. Hiç neşem yok.
- Niçin? Bir derdin mi var yoksa?
- Öyle sayılır.
- Söyle kardeşim, nedir derdin?
- Dünya sıkıntısı hocam. Biri bitip öteki başlıyor işte.
Ona sevgiyle baktı ve;
- Sıkıntın dünyalıksa, dert etme, buyurdu.
Ve izah etti:
- Çünkü Allahü teâlâ bize öyle bir nîmet vermiş ki, dünyanın bütün sıkıntıları toplanıp bize gelse, hiç kalır bu nîmet yanında.
Adam şaşırdı.
- Hiç mi kalır? Nasıl yâni?
- Hani insanın alnına bir sinek konar ya, elini kaldırsan uçup gidecek.
- Evet efendim.,
- İşte dünyanın bütün sıkıntıları, kavuştuğumuz nîmet yanında o sinek gibidir aynen.
İyice merak etti.
- O hangi nîmet ki hocam?
- “Îman” nîmetidir, buyurdu. Dünyada Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi inanmaktan daha kıymetli bir nîmet yoktur ve olamaz.
Adamcağız memnun olmuştu
Merak ediyorum
Bir gün bu kimse yine bu zâta gelerek;
- Efendim, ben bir şeyi daha merak ediyorum, diye arz etti.
Mübarek sordu:
- Hayrola, nedir merak ettiğin kardeşim?
- Acaba Allah beni seviyor mu? Bunu çok merak ediyorum.
- Pekii sen Allahı seviyor musun? buyurdu.
- Vallahi seviyorum hocam.
- Öyleyse merak etme.
- Neden?
- Sen Allahı seviyorsan, mutlaka Allah da seni seviyordur.
Adam çok sevindi.
- Sahi mi, seviyor mudur?
- Elbette. Allah seni sevmese, sen Onu sevemezsin ki.
- Öyle mi, buna çok sevindim hocam.
- Tabii ya. Sevgi yukardan gelir çünkü.
Ve izah etti:
- Baba evladını sevmezse, evlat onu sevemez. Hoca talebesini sevmezse, talebe hocasını sevemez. Bu, hep böyledir.