Peymani Tılsım çözülmeyi bekliyor...

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • TA2CCC
    Banned
    • 03-06-2004
    • 8304

    Peymani Tılsım çözülmeyi bekliyor...


    Son günlerde hangi meclise girdiysem bu kitaptan söz açıldı. Herkes birbirine bu kitabı öneriyordu. Kitabın adı bana yabancı değildi. En çok satanlar listesinde ilk on beş sıraya giremese de, zirveye yakınlığı hep dikkatimi çekiyordu. Peymani Tılsım'ı bu kadar tartışılır kılan, sadece Üzeyir Garih'in ölümünün arkasındaki sır perdesini çözmeye yönelik işaretler mi, eserin güzelliği mi, yoksa içinde barındırdığı gizemler miydi?
    "Acaba yeni bir "Tutunamayanlar" vakası ile mi karşı karşıyayız?" diye düşündüm önce. Rahmetli Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanı da malum bu şekilde bir dip dalga ile yayılmış ve daha sonra edebiyat dünyası eseri 'keşfedivermişti'... (Hatta bu eseri yok saydığı iddia edilen bir eleştirmenin onun ölümünden sonra eseri göklere çıkarmasını hâlâ hazmedemeyenler olduğu malum)

    Peymani Tılsım bir ilk roman. Yazarı Murat Çavga, daha önceden deneme, inceleme ve bir iki şiiri ile aşina bir isim. Ama hafızamda ilk bırakmış tek bir mısrası bile yok... Ancak romanına haksızlık etmemek gerekiyor. Hakikaten konuşulmaya ve tartışılmaya layık bir eser... (Oğuz Atay'ın eseri gibi sarmal bir dokuya sahip sahip. İlk bakışta onun gibi basit ama okudukça onun kadar zor algılanan bir olaylar zinciri olduğu sanılıyor. Tabi Atay usta kadar güçlü bir hicve sahip değil ve kişilerin ruh yapısına da o kadar derinlemesine dalmıyor)
    Hiç sıkılmaksızın, büyük bir merak ve hazla okudum romanı.
    Artıları ve eksileri var. Ama bir ilk roman olması hasebiyle eksileri hoş görülebilir seviyede.
    Üzeyr Garih, Teodor Heltz, 2. Abdulhamid gibi tarihi isimlerin de eserde yer alması özellikle yakın tarihe meraklı olanların esere gösterdiği ilgiyi açıklamaya yeterli. Hele de Siyonist casuslar ile Abdulhamid'in jurnal mekanizması arasındaki müthiş çekişme dedektif ve casus romanları hayranları da listeye eklemeye yetiyordur. Öte yandan gerek tasavvuf gerekse doğa üstü gizemcilerin ilgisine mazhar olan gizli ilim sanatı; Kabala ya da İslam kültüründe yer alan adı ile Cifir de bu alanlara meraklıları esere yönlendiriyor olabilir....

    Eğer Ahmet Karcılılar'ın Yağmur Hüznü romanını Türkçe'deki Borgesvari ilk roman sayanları ciddiye alacak olursak o romanla kıyaslandığında bu eser çok daha usta bir Borges kurgusunu andırıyor. Hem de Karcılılar'ın 'ben bir Borges alıntısıyım' diye bağırta bağırta esere yamadığı pasajların aksine bu eserde Borges esintisi hiç göze batmıyor... Hatta bırakın esinlenmeyi bir öykünme bile söz konusu değil. Bu eserden Borges tadı alıyor olmamızı sağlayan şey sadece öykünün kurgusundaki eğim ve bükümler ile öyküde kullanılan objeler ile şahısların adlarının yaptığı çağrışımlar... Ve tabi ki iki tarihi gerçek arasında kurulan varlığı tartışmaya açık, hayal mi, gerçek mi olduğuna karar verilmesi oldukça zor bağlantı ve imgeler..
    Üzeyr Garih'in ölümü ile Abdülhamit'in ölümden döndüğü suikast anı arasında ustaca ve takdire şaşan bir bağlantı kuran yazarı, ilginç kurgu ve bu coğrafyanın gerçeği olan buluşundan dolayı kutlamak gerekiyor. Ancak söz konusu iki olayı birbirine bağlayan imgenin tarihi yolculuğundaki kopukluğun unutulmuş olması büyük handikap! (Lakin bu kurgu hatası iyi bir mantık örgüsü ile eserin devamının yazılmasını sağlayacak bir artıya da dönüştürülebilir...)
    Eserdeki yerli adların şifresini çözmek zor değil. (Örneğin, Peyman; hem aydınlık gece, hem de yemin anlamına geliyor. Zabit ise, hem askeri bir konum belirtiyor, hem idareci anlamı taşıyor, hem de mecaz olarak, tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran anlamı taşıyor. Bu durumlarda kahramanların öyküde oynadığı rollerle birebir örtüşüyor.)
    Yabancı adlar aynı şekilde çağrışım ve işaretler içeriyor mu onu fark edemedim. Hatta eserin tümü ele alındığında büyük bir gizel var mı onu da bilmiyorum. Eğer Kabala ya da Cifr ilmine vakıf olsaydım, romanın adı başta olmak üzere eserde geçen tüm isimleri herhalde tek tek test ederdim.. Çünkü tasavvuf ve gizli ilimlere aşina bir yazarın böyle bir kurgu da deneyebileceğini düşümek abes değil.
    Eserin ideolojik duruşunda light bir milliyetçilik seziliyor. Hatta öyküde azınlıkların siyonist ve emperyalistlerin oyununa gelerek, Osmanlı'ya ihanetlerine duyulan öfke buram buram tütüyor... Ancak bu öfkenin yanı sıra Osmanlı'nın hoşgörüsü ve bu cografyı birbirine kenetleyecek olan gücün adresi de yer alıyor kitapta.. Romanda ideolojik mesaj yer alması kimilerine göre bir artı, kimilerine göre bir eksi olabilir. Ben ise yazarın ideolojisinden çok eserinin sanatsal niteliğine önem veriyorum ve diyorum ki bu eser yabana atılacak bir eser değil.
    Okurun bu kadar çok konuşup, tartışmaya değer bulduğu bu eseri, artık edebiyat çevrelerinin de konuşup, tartışmaya başlamasının zamanı ne zaman gelecek merak ediyorum..
    Kitabın kapak tasarımcısını da ayrıca kutluyorum. Son zamanlarda hiç bir kitap kapağı, içeriği ile bu kadar güzel bütünleşmemiş ve öyküyü böylesine naif bir şekilde özetlememişti...
    Baştan da dediğim gibi çok basit bir ölçü koyuyorum ortaya. Eğer Feti Naci'nin ölçütüne göre Ahmet Karcılılar'ın Yağmur Hüznü adlı ilk romanı, Yüzyılın 100 Türk Romanı arasına girbildiyse, bu eser o listede daha üst sıralarda yer almalı...
    (Haber 7)
İşlem Yapılıyor
X