Lütfen bir bakın yardımızı edin acil

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • sulti
    Junior Member
    • 21-11-2006
    • 21

    Lütfen bir bakın yardımızı edin acil

    help1 büyüklerim sizlerin yardımına ihtiyacım var.
    konu: Aldığımız besinler nasıl oluyorda hücrelerde enerji olarak kullanılıyor.
    bunun son gün perşembe gününe kadar yapılması gerekiyor şimdi den TŞK ederim.help1 help1
    Son düzenleme sulti; 04-12-2006, 19:24.
  • abelen
    Member
    • 21-02-2005
    • 1511

    #2
    Konu: Lütfen bir bakın yardımızı edin acil

    büyüklerim sizlerin yardımına ihtiyacım var.
    konu: Aldığımız besinler nasıl oluyoda hücrelerde enerji olarak kullanılıyor.
    bunun son gün perşembe gününe kadar yapılması lağzım şimdi den TŞK ederim

    Yorum

    • makinist33
      Junior Member
      • 07-07-2006
      • 151

      #3
      Konu: Lütfen bir bakın yardımızı edin acil

      Karbonhidratlar (şekerler), lipitler (yağlar), proteinler olmak üzere üç grupta incelenen besinlerden basit şekerler; glikoz, galaktoz, fruktoz bağırsaklardan kana emilir. Üç yağ asidi ve bir gliserolden oluşan trigliseritler (yağlar), bağırsaklardan yağ asidi ve gliserol olarak emilir. Proteinler bağırsaklarda en küçük yapıtaşları olan aminoasitlere ayrılır ve kana çoğunlukla aminoasit olarak geçer. Besin maddeleri organik polimerler olduğundan ve sadece bitki veya hayvanlardan elde edilebildiğinden, tabiatta inorganik olarak bulunmaz. İnsanoğlunun bilim ve teknolojide çok ileri olmasına rağmen, bitki veya hayvanları kullanmadan sun’î besin maddesi üretmesi hemen hemen imkânsızdır. Bu açıdan bakıldığında, insanoğlu bütün servetini verse, bitkilerin fotosentezle ürettiği basit gibi görünen, bir patates veya elma bile üretemez.
      Gerçek fiyatını ödemeden az bir emekle vücudumuza aldığımız besin maddeleri bağırsaklar yoluyla kana geçtikten sonra, nerelerde kullanılır? Besin maddeleri öncelikle bağırsaktan karaciğere geçer ve orada vücudun ihtiyacı olan şekle döner. Meselâ kana geçen galaktoz ve fruktoz şekerlerinin hemen tamamı glikoza dönüştürülür.
      Glikoz kullanımı
      Glikoz, hücrelerde enerji (adenozin trifosfat- ATP) elde etmek için kullanılır, bunun için önce pirüvik aside çevrilir. Bu işlem için oksijene gerek yoktur. Ancak elde edilen enerji miktarı oldukça azdır. Pirüvik asit oksijen yoksa lâktik aside, oksijen varsa asetil koenzim A’ya çevrilir. Asetil koenzim A ise oksaloasetik asitle birleşerek krebs çevrimi adı verilen ve onlarca işlemden oluşan kimyevî reaksiyonlar zincirine girer. Bu çevrimin sonunda, glikoz, oksijen ile birleşerek karbondioksit ve su açığa çıkar. Suyun üretimi esnasında açığa çıkan glikozda bulunan enerji ATP üretiminde kullanılır. ATP’yi arabalarda kullanılan aküye benzetebiliriz. Akü dolup boşalan bir enerji deposu olduğu gibi, ATP de fosfat bağları şeklinde enerji depolayan yaratılış mu’cizesi bir moleküldür. Krebs çevriminde enerjinin açığa çıkması ve depolanmasını, bir nükleer enerji santralinde atom bombası patlatarak elektrik enerjisini elde etmeye benzetebiliriz. Âdeta hücrelerimizde sürekli olarak bize hiçbir zararı olmayan atom bombaları patlatılmakta, bundan büyük bir miktarda enerji elde edilmekte ve bu enerji depolanmaktadır.

      Beyin hücrelerinde glikoz kullanılması
      Beyin hücreleri hariç vücudumuzdaki bütün hücreler glikoz, yağ asidi ve aminoasitleri enerji kaynağı olarak kullanabilir. Beyin hücreleri normalde sadece glikoz kullanabilir. Bu yüzden beyin için glikoz ve oksijen son derece önemlidir. Boğulma gibi herhangi bir sebeple kişi dört dakika nefes alamazsa, beyin hücreleri oksijensiz kaldığından ölmeye başlar. Aynı şekilde glikoz olmazsa beyin hücreleri ölür.
      Kan şekerinin azalması olan hipoglisemi, beyin açısından çok tehlikelidir, öncelikle komaya sebep olur. Eğer âcilen tedavi edilmezse kısa sürede ölüm gerçekleşebilir. İnsülin kan şekerini düşürmede vazifeli bir hormondur. Şeker hastaları bu hormonu, tedavi maksadıyla yüksek dozda alırlarsa sebepler plânında ölümcül hipoglisemi oluşabilmektedir.
      Beyin hücreleri hariç bütün vücut hücreleri pankreastan salgılanan insülin hormonu olmadan glikozu alıp kullanamaz. Ancak bu, beyin hücreleri için geçerli değildir. Beyin hücreleri insülin olmadan da glikozu alıp kullanabilir. Bu durum Rabb’imizin bizlere bir hediyesidir. Çünkü beyin, glikoz kullanımında insüline bağımlı olsaydı, tek enerji kaynağı olan glikozu her zaman alamayacak ve kolaylıkla beyin ölümü ortaya çıkabilecekti. Buradan vücudumuzdaki küçük büyük bütün hâdiselerin hiçbir zaman tesadüfe bırakılmadığını görmekteyiz.
      Beyin normalde yağ asidini enerji kaynağı olarak kullanamaz. Ancak uzun süreli açlıkta beyne yavaş bir şekilde yağ asitlerini kullanması ilâhî bir rahmet eseri olarak öğretilir. Beynin yağ asidi kullanmayı öğrenmesi çok faydalı bir durum olarak değerlendirilmelidir. Çünkü vücudumuzda glikoz fazla depolanamamaktadır. Esas enerji depomuz yağlardır. Açlıkta depo yağlar enerji olarak kullanılarak beyin ölümü engellenmiş olur.
      Burada oruç tutmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Oruç bütün semâvî dinlerde emredilmektedir. Oruç ile gelen geçici açlıkta, beyne yağ asitlerini kullanması öğretilmektedir. Şâfî ve Müdebbir olan Rabb’imiz, orucu emrederek zorda kalınan durumlarda, beyin tarafından yağların kullanılabilmesini sağlamaktadır. Oruç tutanların beyin sağlığının daha iyi olacağını söylemek hiç de zor değildir.
      Benzer bir durum Eskimolarda da karşımıza çıkmaktadır. Kutuplarda bitki ve tahıl olmadığından buralarda yaşayanlar balıkla beslenir, dolayısıyla vücutlarına yoğun bir şekilde yağ alır. Onların beyinlerine, çocukluktan itibaren yağ asitlerini enerji olarak kullanması öğretilmiştir. Bu, Rabb’imizin insana yeryüzünün her yerinde hayat sürebilmesi için ihsan ettiği mükemmel uyum mekânizmalarından biridir.

      Kaslarda glikoz kullanılması
      Kaslarımız ağırlık ve hacim olarak vücudun yaklaşık, yarısını oluşturur. Bu açıdan glikoz kullanımı kaslarda çok önemlidir. Kaslarımız öncelikle glikoz kullanır. Ancak kasların glikoz kullanabilmesi için insüline ihtiyaç vardır. İnsülin toklukta yani yemeklerden sonra yaklaşık bir saat süreyle salgılanır. Tokluk dışında insülin olmadığı için kaslar glikoz kullanamaz. Dolayısıyla kaslar bu dönemde glikoz yerine mecburen yağ asitlerini kullanır.
      Rabb’imiz kaslardaki bu insüline bağımlılığı egzersiz esnasında kaldırmaktadır. Egzersiz yaparsak kaslarımız insülin olmadan da kandan glikozu alabilir. Buradan egzersiz yapmanın -hususan insülin enjeksiyonu yapmadan yaşayamayan şeker hastaları için- ne kadar önemli olduğu karşımıza çıkmaktadır.
      Kasların hızlı kasılması gerektiği durumlarda, oksijenle enerji üretimi yeterli olmaz. Bu sebeple kaslara oksijensiz enerji üretebilme mekânizması da konmuştur. Oksijensiz enerji üretimi sadece kaslarda depo edilen glikojenden yapılabilmektedir. Oksijensiz enerji üretimi neticesi kaslarda lâktik asit üretilir. Lâktik asit aşırı birikirse, ağrı ve hareket kısıtlılığına sebep olur. Rabb’imiz kalb kası hücrelerine lâktik asitten enerji üretebilme özelliği de vermiştir. Kaslarda meydana gelen lâktik asit, kan yoluyla kalb kası hücrelerine gelir ve orada enerjiye çevrilir. Bu şekilde hem lâktik asitin israf edilmesi, hem de birikme neticesi yol açacağı zararlar önlenmiş olur.

      Karaciğerin şeker kullanması
      Kan şekerinin sabit tutulması için denge organı olarak karaciğer görevlendirilmiştir. Toklukta önce kan şekeri yükselir. Kan şekerindeki yükselme, pankreastan insülin salgılanmasına sebep olur. İnsülin kan şekerinin (glikozun) karaciğer hücrelerine alınmasını tetiklediğinden kan şekeri düşürülür. Çünkü sebepler plânında yüksek kan şekeri komaya ve ölüme sebep olur. Karaciğere alınan şekerin çok az bir kısmı enerji olarak harcanırken, büyük bir kısmı glikojen olarak depolanır. Glikojen deposu dolarsa o zaman şeker, karaciğer hücrelerinde yağ asitlerine dönüştürülür. Üretilen yağlar kana verilerek yağ dokusuna meselâ göbek, kalça ve deri altına depo edilmek üzere gönderilir.
      Açlıkta ise kan şekeri düşer. Kan şekerindeki düşüklük insülin salgılanmasını engellerken, pankreastan glukagon hormonu salgılanmasına sebep olur. Glukagon karaciğerde toklukta depo edilen glikojeni parçalar ve kana yavaş bir şekilde glikoz geçmesine vesile olur. Karaciğer âdeta bir kan şekeri ayarlayıcısı olarak görevlendirilmiştir. Karaciğeri çalışmayan insanlar, kan şekerini dengede tutmak için sürekli şekerli gıdalar tüketmek zorunda kalır. Burada Rabb’imizin sadece karaciğere yerleştirdiği bir mekânizmadan da bahsetmek gereklidir. Diğer vücut hücreleri glikozu aldıklarında fosfatla bağlarlar ve fosfata bağlı glikoz, hücrelerin dışına çıkıp başka bir hücreye gidemez. Ancak sadece karaciğerde fosfataz enzimi vardır ki, bu enzim glikozu fosfattan ayırır. Açlıkta glikoz fosfattan ayrılarak kana ve oradan da ihtiyaç olan hücreye gönderilir.

      Yağların kullanılması
      Yağ asitleri ‘beta oksidasyon’ denen girift bir işlemden geçtikten sonra asetil koenzim A’ya dönüştürülür. Asetil koenzim A, oksaloasetik asitle birleşerek krebs çevrimine girer. Bu şekilde yağ asitlerinden bol miktarda ATP üretilir. Ancak yağlar, glikoz olmazsa kullanılamaz. Çünkü oksaloasetik asit, glikozdan üretilen bir moleküldür. Oksaloasetik asit olmazsa krebs çevrimi başlayamaz. Yağlı bir yemekten sonra insanların tatlıya olan iştahı, bu mekânizmayla bağlantılıdır.
      Şeker hastalarında insulin yetersizliğinden (tip 1) veya hücre zarlarındaki glikozu içeriye alan kapılar çalışmadığından (tip 2) glikoz, hücrelerin içine girememesi sebebiyle enerji için kullanılamaz ve kandaki miktarı artar. Bu fazla glikoz değişik moleküllere bağlanarak onların fonksiyonlarını bozmaya başlar. Glikoz hücreler giremeyince, depo edilmiş vücut yağları, glikoz yerine hücrelerin imdadına koşmak ister. Göbek, kalça ve deri altındaki yağlar eriyerek kana geçer. Kan yağlanır. Kanın yağlanması şeker hastalarında damar sertliği ve damar tıkanıklığı riskini artırır. Bu sebeple, şeker hastalarında göz damarları tıkanarak değişik seviyelerde görme kaybı ortaya çıkabilir. Ancak şeker hastalığında glikoz kullanılamadığı için yağlar da kullanılamaz. Çünkü glikoz hücreye giremediği için oksaloasetik asit de üretilememiştir. Bunlardan anlaşılıyor ki, enerji üretiminde çok miktarda birbirine bağlı ve girift reaksiyonlar meydana gelmektedir. Bunların birindeki herhangi bir aksama hastalıklara sebep olmaktadır. Bu ince ve mükemmel hâdiseler zincirlerini akılsız ve şuursuz maddenin, tesadüfî hareketlerine bağlamak hiç mümkün olabilir mi? Bu kadar çeşitli faktörün bir an bile kendi hâllerine bırakılması, ölüme sebebiyet verir.

      Aminoasitlerin kullanılması
      Vücudun yapı taşları olan proteinleri üretmek için gerekli olan aminoasitler, enerji üretiminde en son tercih edilen moleküllerdir. Glikoz ve yağ asitleri bittiğinden veya değişik metabolik arızalar sebebiyle kullanılmadığında, aminoasitler enerji için kullanılabilir. Bunun için önce aminoasitin, amino kısımları ayrılır ve bu iş için görevlendirilmiş karaciğer hücrelerinde üre yapımında kullanılır. Karaciğerde üretilen üre, kan yoluyla böbreklere gelir ve idrar yoluyla dışarı atılır. Böbrek hastalıklarında üre vücuttan atılamazsa ‘üremi’ denen tehlikeli hastalık ortaya çıkar. Böbrek hastalarına vücutta üre miktarının artmaması için proteinli gıdaları az yemeleri tavsiye edilir.
      Aminoasitlerin ‘karboksil’ kısmı ve yan grupları ise bir seri kimyevî reaksiyon sonunda asetil koenzim A’ya dönüştürülür. O da oksaloasetik asit ile birleşerek krebs çevrimine girer. Böylece şeker, yağ ve proteinlerden ATP üretilir. Azamî tasarruf prensibine uygun olarak çalıştırılan krebs çevriminde farklı moleküllerden enerji üretilirken rol verilen enzimlerin ve metabolik yolların hassasiyetine, şuursuz tabiatın ve tesadüfî sebeplerin karışması asla mümkün değildir.

      Araştırdım inşallah bi yardımı olur diye düşündüm.bi bakın.
      Kaynak: Şeker ve Yağın Hikayesi
      Prof.Dr. Ömer ARİFAĞAOĞLU

      Yorum

      • makinist33
        Junior Member
        • 07-07-2006
        • 151

        #4
        Konu: Lütfen bir bakın yardımızı edin acil



        bi de bu adresi tıklayın, işinize yarar bilgi varsa yazdırın.

        Yorum

        • sulti
          Junior Member
          • 21-11-2006
          • 21

          #5
          Konu: Lütfen bir bakın yardımızı edin acil

          bende yazıcıdan çıkartayım belki kabul eder hocam.teşekkürler

          Yorum

          İşlem Yapılıyor
          X