Bebek Bakımı

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    Bebek Bakımı

    Dokunmanın Önemi ve Bebek Masajı

    Hazırlayan:
    Uzm. Dr. Banu Yeğen, Ege Üniv.Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
    Prof. Dr. Ayten Egemen, Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başk.



    * Masajın Etkileri ve Yaraları
    * Masaj Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli
    * Bebek Masajı Nasıl Yapılır ?


    Anne karnında büyüyen bebek için annenin vücudunda temas, güvenlik ve sıcaklığın temelidir. Doğum sonrasında ise anne ile yakın olma ve ona tensel temas dış dünya ile iletişim kurmanın ilk örneğidir.

    Yüzyıllardır, özellikle Asya uygarlıklarında uygulana gelen bir bakım sanatı olan masajın, tedavi amaçlı kullanımına Mısırlılar’ın en eski tıbbi dökümanı olan Eber Papirüsleri’nde rastlanmaktadır. Eski Yunan ve Roma’da çok popüler olan masaj, kasları güçlendirmek ve yaraların iyileşmesini hızlandırmak amacıyla kullanılmıştır. Çok farklı kültürlerde, bebeklerin ilk aylarından başlayarak gelişim süreçlerinde karşılaşılan sindirim bozuklukları, infantil kolik, uyku düzensizlikleri gibi sorunlarında, yoğun tensel temas ve masaj, etkin bir tedavi yöntemi olarak bilinip halk arasında yaygın olarak kullanılmaktadır.

    1881 yılında Berlin Üniversitesi’nde, başlarına masaj uygulanan kurbağaların daha aktif ve kuvvetli olduğu ortaya konmuştur. 1940’lı yıllarda bebeklerin sıkça kucaklanmasının solunumu ve dolaşımı uyardığı, zayıf ve düzensiz solunumun düzelmesine katkıda bulunduğu yönündeki bildiriler bu yöndeki araştırmalara itici kuvvet oluşturmuştur. Bilim adamları, tensel temas ve masajın büyüme ve gelişme, kronik hastalıkların nedene yönelik ve palyatif tedavisi, insanlar ve hayvanlar arasındaki iletişim düzenlenmesi üzerindeki biyolojik rolüne odaklanmışlardır.

    Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin %90’ından fazlası gelişmekte olan ülkelerde doğmakta olup, bu bebekler büyüme sürecinde yüksek düzeyde bakım ve özen gerektirmektedirler. Son yıllarda maddi yük getirmeyen ve uygulaması kolay bir yöntem olarak, bebeklerde masajın tedavi amaçlı kullanımı üzerine araştırmalar ortaya konmuştur. Ancak bunlar daha çok yaşamsal risk taşıyan hastalıkları nedeniyle hastaneye yatırılmış bebekler üzerinde yapılmıştır.

    Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde hastanede uygulanan masaj tedavisi ile kilo alımlarının hızlandığı, gelişimlerin daha hızlı ve dengeli olduğu, daha uzun süre uyanık kaldıkları, daha atik oldukları kontrollü çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca hastanede kalış süresi altı gün kısalmıştır. 8-12 ay sonra yapılan gözlemlerde, hastaneden ayrılınca masajın sürdürülmemesine karşın masaj grubunun hala kontrol grubuna göre daha iyi gelişme gösterdiği saptanmıştır. 1988 sonrasında yapılan farklı çalışmalarda, masajın gelişim üzerindeki etkileri yanında pek çok vücut işlevi üzerine etkisi de ortaya konmuştur. Prematüre, düşük doğum ağırlıklı bebeklerin annelerinde çaresizlik ve bebeğin bakımı konusunda yetersizlik duygularını azaltması da bebek masajının önemli bir avantajıdır.

    Tensel temasın davranışlar, büyüme-gelişme ve vücut işlevleri üzerindeki güçlü etkileri, fizyolojik ve biyokimyasal veriler ile desteklenmelidir.

    Masajın Etkileri ve Yararları
    Taktil uyarının büyüme-gelişme ve davranışlar üzerindeki etkileri:
    Dokunmanın biyolojisini inceleyen araştırmacılar, tensel temasın ve masajın yaşam kalitesini arttırdığına ilişkin etkileyici veriler sunmaktadır. İnsan gelişimi konusundaki çalışmalar çocuğu ile ilişkileri kopuk deprese annelerden doğan bebeklerin anlamlı oranda büyüme geriliği ve gelişimsel testlerde düşük performans gösterdiklerini bildirmektedir.

    Belli bir süre masaj yapılan ve yalnızca beşikte sallanan bebekler karşılaştırıldığında masaj uygulananların daha aktif, daha uyanık oldukları, daha az ağladıkları görülmüş ve daha az stres düzeyini gösterir biçimde masaj sırasında ölçülen tükürük kortizol düzeylerinin başlangıca göre düşük olduğu saptanmıştır. Masaj uygulanan bebeklerin daha fazla kilo aldıkları, daha kolay uykuya daldıkları ve anneleri ile yüz yüze geldiklerinde daha yakın davranışlar sergiledikleri gözlenmiştir.

    Araştırıcılar, masaj sırasında vagal aktivitenin arttığını bildirmektedirler. Artmış vagal aktivite, insülin gibi besin emilimini arttıran hormonları artırmakta, bebeğin kilo alımına katkıda bulunmaktadır.

    Taktil izolasyon ve stimülasyonun fizyolojik etkileri:
    Masaj temel olarak doğrudan iskelet-kas sistemini, sinir sistemini ve dolaşım sistemini uyarmakta ve bu sistemlerce düzenlenen bir dizi biyokimyasal ve fizyolojik işlemi başlatmaktadır.

    Stephen Suomi ve arkadaşları annelerinden ve büyüdükleri ortamlardan uzaklaştırılan maymunların fizyolojik ve ruhsal bozukluklar gösterdiklerini, kortizol ve adrenokortikotrop hormon düzeylerinin arttığını, norepinefrin metabolitlerinin ve kalp atışlarının arttığını görmüşlerdir. İnsanlara masaj yapıldığında ise stres nedeniyle salgılanan bu hormonların miktarlarının azaldığı, deneklerin sakinleştiği uyuşukluk yaşamayıp tersine uyarılmış yanıta daha hazır durumda oldukları gözlenmiştir. Bu beyin dalgalarının ölçümü (EEG) ile de doğrulanmıştır. İnfant dönemdeki hayvanlarda tensel temas yoksunluğunun davranışlar üzerine etkisini konu alan çalışmalar, stres hormonlarının burada anahtar rol oynadığını göstermiştir. Örneğin; sıçanlarda anne ve yavrusunda kısa süreli ayrılma, hücre büyüme ve farklılışmasının anlamlı bir indeksi olan ornitin dekarboksilaz aktivitesinde azalma ile sonuçlanmıştır. Annelerinden ayrılıp daha sonra yeniden birleştirilmeleri ile de glikokortikoid reseptör sistemlerinde önemli değişiklikler oluştuğu saptanmıştır.

    Prematüre bebeklerde masajın 45 dakika öncesi ve bir saat sonrası yapılan değerlendirmede, masaj sonrasında kortizolün diürnal ritimden bağımsız olarak anlamlı olarak azaldığı gösterilmiştir.

    Tensel temasın bağışıklık sistemi üzerine etkileri:
    Araştırmacıların dikkatini çeken bir diğer konu tensel temasın bağışıklık sisteminin uyarılmasında doğrudan ve dolaylı etkileri olmuştur.

    Laudenger ve arkadaşları annelerinden ayrılmış maymunların, antijen uyarısına daha az antikor yanıtı gösterdiklerini, Coe ve arkadaşları yaşamlarının ilk birkaç ayında annelerinden ayrılmış olan maymunların değişik derecelerde bağışıklık sorunları ile karşı karşıya kaldıklarını bildirmişlerdir.

    Dokunmanın bağışıklık sistemi üzerinde oluşturduğu etkilerin santral sinir sistemi hormonol aktivite arasındaki ilişkiye dayandığı düşünülmektedir. Ayrıca, masaj tedavisinin natural killer aktivitesini arttırdığı belirtilmektedir.

    Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalara ek olarak, masajın HIV (+) insanlarda da bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkilerini gösteren araştırmalar vardır. Bu kişilere bir ay süreyle haftada beş gün 45’er dakika uygulanan masaj ile anksiyetenin ve kan kortizol düzeyinin anlamlı olarak azaldığı, masaj sırasında seratoninin arttığı, natürel killer sitotokisitesinin azaldığı görülmüştür.

    Tensel temasın anne üzerindeki etkileri:
    Bebeğin okşanması ve dokunma sırasında annenin rahatlamasını ve anne sütünün artmasını sağlayan “prolaktin hormonunun” salgılanmasını arttırır.

    Ayrıca anne bebek arasındaki duygu alış verişini sağlayarak, anne-bebek arasındaki bağı güçlendirir.
    Bebeğe sevgi ve şevkatle dokunma onun gelişimine büyük katkıda bulunacaktır. Temel olarak bebeğin bedensel ve ruhsal gelişimini olumlu yönde etkileyen bir etkinlik olan masaj aynı zamanda bir rahatlama tekniğidir. Bilinçli bir biçimde rahatlama yeteneğini kazanması, aynı zamanda büyümenin yaratacağı zorluklarla başa çıkmasında bebeğe yardımcı olacak çok önemli bir avantaj olup bu ilk günlerinde ona verebilecek en değerli armağanlardan biri olacaktır.

    Sonuç olarak;
    Masaj, mekanik bir olay değil, bedenin tümünü ya da belirli bir bölümünü rahatlatmak için yapılan “dokunma” sanatıdır.
    Bebek masajı bebeğin sağlığı, yaşam kalitesi anne ile iletişimi açısından önemlidir.
    Bebeğin meme emme ve diş çıkarma dönemlerinde ise daha az gereklidir.
    İntrauterin dönemlerinde ise daha az gereklidir.
    Kas koordinasyonunu geliştirir.
    Fiziksel gelişimine yardımcı olur.
    Dolaşım, solunum ve sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olur.
    Bebeğin rahatlamasına ve uyumasına yardımcı olur.
    Hareketliliğini arttırır.
    Bağışıklama sistemini güçlendirir.
    Bebeğin daha uzun süre anne sütü ile beslenmesini sağlar.

    Masaj Uygularken Dikkat edilmesi gereken noktalar:
    1. 15 dakika süreyle rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamda olduğunuzdan emin olun. Rahat bir ortam yaratmak ve ikinizi de gevşetmek için hafif bir müzik çalın.

    2. Odanın ılık olmasına ve masaj süresince de böyle kalmasına özen gösterin. Bebeğinizi yatıracağınız yumuşak bir yüzey hazırlayın. Temiz bir altbezi ve yumaşak bir havlu masaj süresince gerekebileceğinden masaj yaptığınız yerde bunları hazır bulundurmalısınız. Masajı banyo sonrası bebek çıplakken yapmak en doğrusudur, ancak bunun yanı sıra size uygun olan başka bir zamanda da yapılabilir.

    3. Bebeğe masaj yapılırken çok fazla şeye gerek yoktur. Yumuşak formüllü bir bebek yağı kullanılırsa, masaj sırasında sürtünme nedeniyle bebeğin derisi zedelenmez. Herhangi bir lezyon oluşursa masaja ara verin.

    4. Ellerinizin bebeğin derisi üzerinde kaymasını sağlayacak kadar yağ kullanın. Önce hafif dokunuşlarla başlayın ve daha sonra bebeğiniz masaja alıştıkça hafifçe bastırarak masajı sürdürün.

    5. Bebeğinizin daha da rahatlamasını sağlamak için, onun dikkatini bedeninin bir noktasına toplamasını sağlayın ve ona nasıl davranacağını öğretin. Örneğin bir kolunu tutun. Kolu hafifçe sallarken ona “rahatla” deyin ve gülümseyin. Bu, bebeğin dikkatini kendi vücudu üzerinde yoğunlaştırmasını ve rahatlamasını sağlar. Bu ruh halindeyken de dokunuşlarınızdaki olumlu mesajları daha kolay anlar.
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: Bebek Bakımı

    Tuvalet Eğitimi Dönemi ve Sorunları

    Hazırlayan: Prof. Dr. Bahar Gökler
    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
    Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı


    12 -36, Aylar arasındaki dönemdir. Bu dönem de, artık çocuğun kendi ayakları üzerinde şöyle bir durmasıyla, yürümeye başlamasıyla birlikte, yavaş yavaş "ortak yaşam "ya da “sembiyotik yaşam” dediğimiz. süreç çözülmeye başlar, Artık çocuk kendi kendine kullanabileceği birtakım yetenekleri keşfetmiştir. Bu keşifle birlikte çocukta sonsuz bir merak başlar: merak ve karıştırıcılık, Her şeye " benim " diyerek atılır, Dünyanın merkezinin kendisi olduğunu düşündüğü çağdır bu. Her şeyi eller, karıştırır, her yere çıkar, her yerden iner. Onun için tehlike söz konusu değildir. Bütün öğrenebilecekleri denemek, algılamak ve uygulayarak kendisine katmak ister.

    Doğaldır ki, bu arada özgürlüğünün sınırlarını da zorlamaktadır çocuk. Bu döneme “özerklik dönemi” diyoruz, yani her şey çocuğun kendisinin elindedir ve böyle olmasını ister. O yüzden de anne ile sürtüşmenin başladığı bir dönemdir ,Sonsuz bir merak içinde özgürlüğünün tadını çıkarmak için yola çıkmıştır o. Anne ise durdurmak, sınırlamak için beklemektedir. “Dur, yapma, gitme, alma, çıkma, elleme" şeklinde engellerle onun ardındadır. Bunun sonucu çocukta, anneye karşı, anneye yönelik duygularında bir çatışma ortaya çıkar. Bu dönem çocuğu bir yandan anneye bağımlıdır, ondan tümüyle kopmamıştır, gereksinim duymaktadır; Bir yandan da onun dediklerini yapmama, kendi sınırlarını anneye tanıtma konusunda anneyle kıyasıya bir şavaşım içindedir, Bu özerklik savaşımı kendini anneyle çocuk arasında belirgin olarak kendini üç alanda gösterir: Tuvalet eğitimi, beslenme ve uyku alanları.

    Bu döneme " anal dönem ", "tuvalet eğitimi dönemi" de denilmektedir. Bu önemde artık ağız bölgesi önemini yitirmiş, anal bölge özellik kazanmıştır. Bu yaşlarda çocuk için kakası ya da çişi. annesiyle girdiği savaşta çok etkin araçlardır, Bunları istediği yere, kendi istediği zaman yapacaktır; sınır tanımak istemeyecektir. Oysa, bu dönemde anne de ona tuvalet eğitimini vermeye çalıştığı için yer, zaman belirleme konusunda anneyle çocuk arasında bir sürtüşme ortaya çıkmaktadır. Yine uyku alanında; anne çocuğu belirli saatlerde yatırmak ister, çocuk ise uyumamakta, daha fazla uyanık kalarak dünyayı daha fazla tanımak istemektedir.
    Beslenme alanında da çocuk, bu özerklik duygusu ile hem yemeklerini kendi yemek, hem de bulaştıra ,bulaştıra, ortalığa döküp saçarak yüzünü batırarak ve tadını çıkararak yemek ister, Anne bu kez de temizlik, düzen konusunda ona bir şeyler öğretmek ister; çocuğun doyduğundan tam emin olmak ister. Böylece, o bulaştırdıkça anne alacak ve aralarında yine bir gerginlik ortaya çıkacaktır,

    Bu dönemde çocuğu tümüyle boş mu bırakalım, yoksa çok mu dizginleyelim ? Bu dönem çocuğu hiç sınır tanımak istemez, biz de onu sınırsızlığa bırakırsak bunun sonuçları ne olur? Bu dönemde çocuklar hiç sınırla tanışmadıklarında; engellendiğinde öfke nöbetleri geçiren, kural tanımaz, bencil, saldırgan bir isteği engellendiğinde yere yatıp tepinen, başını duvarlara vuran çocuklar olarak geliştirirler. Vurucu, kırıcı olurlar. Çişini kakasını nereye, nasıl yapacağını öğrenemeyen çocuklar kakayla, çişle dolaşırlar; bundan dolayı hiçbir kaygı duymazlar, yer ve zaman tanımazlar. Bir diğer uçta, engeller yersiz ve aşırı olduğunda, çocuğun doğasına uymayan engeller konulduğunda neler ortaya çıkar?

    Bu dönemde dağıtıcı, meraklı, hareketli, karıştırıcı, özellikler gösteren çocuk fazlaca kısıtlanıp bu nitelikleri bastırılırsa; aşırı uysal ,edilgin, kuralcı olabilir; çocukta aşırı titizlik, düzen düşkünlüğü gelişebilir.

    Tuvalet eğitimine çocuk fizyolojik ve ruhsal açıdan hazır olmadan başlandığında ya da aşırı baskıcı, esnekliğe, eğitimin başlangıcındaki küçük kaçırmalara bile izin vermenin bir tuvalet eğitimi ile çocuk ele alındığında; bu dönemde aşırı baskı ve denetim sonucu tuvalet eğitimi kazanılsa bile çocuk daha sonraki yaşlarda herhangi bir stres etmeni ile karşılaştığında çiş ya da kaka kaçırma ( enürezis , enkoprezis ) belirtileri ile birlikte tuvalet eğitimi dönemi içinde çözümlenmemiş olan süreç yeniden gündeme gelir.

    Öyleyse, özerklik döneminde biz çocukları nasıl ele almalıyız? Bu dönemde doğası gereği aşırı direnen, tutturan çocuğun inadına inatla karşılık vermek, inadının üstüne gitme korkutmak geçersizdir ve olumsuz sonuçlar verecektir. Tutturduğunda dikkatini başka alanlara çekmek farklı seçenekler sunmak uygun bir tutum olabilir. Tuvalet eğimi verirken sabırlı, ufak aksamalarda abartılı, titiz bir kaygılıkla tepki vermeyen, eğitimi oyunla veren ancak kararlı bir ana baba tutumunun çok yarar sağlayacağı bilinmelidir. Çocuğun çiş ya da kakasının gelmiş olacağının varsayıldığı saatlerde tuvalete götürmek, bu işlemi uygun ve belirli aralıklarda yinelemek ve haber verdiğinde ödüllendirmek yeterli olacaktır.

    Ayrıca bu dönem çocuğu çok karıştırıcı ve tehlike bilmez olduğundan, onu tehlikelerden korumak konusunda dikkatli davranmak gerekir. Tehlikelerden korumak için çocuğu büsbütün kısıtlamayarak; uygun ortamları evin içinde rahatça oynayabileceği, döküp saçabileceği köşeleri ona sağlayabilmek yararlı olacaktır,
    Bu dönem çocuğun eğitiminde “özerklik dönemi" nin gelişimsel özellikleri dikkate alınarak fazla kuralcı, fazla baskılı olmayan, çocuğun kendi yetilerini tanıyıp kullanımına fırsat tanıyan ancak gerektiğinde sınırlayıcı ve değişken olmayan bir tutum izlendiğinde hem ocukla ana-baba arasındaki gerginlikler en aza indirgenmiş, hem de çocuğun dönemsel nitelikle sağlıklı bir gelişim çizgisine doğru desteklenmiş olur.

    Bu yaş çocuklarında su oyunları, toprak ve kum oyunları, ses çıkaran, vurmalı, takmalı oyunlar, takıp çıkarmalı oyuncaklar, gerek karıştırıcılık, bulaştırıcılık, gerekse merak ve saldırganlık dürtülerini boşaltma, yönlendirme açısından uygun oyun seçenekleridir.

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Bebek Bakımı

      Tatil ve Ruh Sağlığı

      Hazırlayan: Doç. Dr. Selahattin Şenol
      Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü


      Yaz tatili ile birlikte hekimler çocuk ve ergenlerin sağlığı konusunda birçok uyarıda bulunmaktadırlar. Ozon tabakasında meydana gelen olumsuz değişikliklerle birlikte güneşin zararlı etkileri; şapka kullanma, güneş gözlüğü seçilmesi ve en uygun güneş yağının özellikleri gibi. Bunun dışında tatil bölgelerinde olabilecek haşere ve zehirli hayvan sokmalarına ya da sıvı ve gıda alımına ilişkin öneriler, allerjiler, su sporlarına ilişkin kaza ya da diğer tehlikeler gibi.

      Ruh sağlığı açısından ise tatilin anlamını çocuk ve ergenler için yetişkinler belirlemekte ve buradaki tutumlara ilişkin öneriler anne babaları ilgilendirmektedir. Çocukların yaz döneminde de ders konusunda zorlanmaları, onların bir dinlenme süresi geçirmeden yorgun bir şekilde okula başlamasına ve derslerle ilgili bıkkınlığa yol açabilmektedir. Bu nedenle ders çalışmaya ara verilmesi ve çocuğun okulu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını özlemesi sağlanmalıdır.

      Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklara verilecek destek eğitiminin ise farklı bir şekilde sunulması gerekmektedir. Okuma ve yazma ile ilgili zorluğu olan çocuk ve gençlere ders kitapları dışında, yaş dönemlerine uygun seçilecek resimli öykü ya da gençlik romanlarını okumayı özendirmek, yazma konusunda ise günlük tutma şeklinde yazma alışkanlığını desteklemek uygun olacaktır. Ayrıca ailenin olanakları ölçüsünde çocuğun yabancı dilini destekleyen yaz okulları bu amaçla seçilebilecek uygun desteklerdir. Ayrıca aileden ayrılma, bağımsız kalabilme, yaşıt gruplarına katılma gibi zorlukların üstesinden gelmede de önemli yararları olabilecektir.

      Yaz dönemi çocukların gelişimlerindeki adımları kolaylaştırmak için de kullanılabilir. Tuvalet eğitimi, odanın ayrılması, kendi başına yemek yeme gibi gelişimsel beceri kazandırma girişimlerini bebek ve çocuklar bu dönemde daha kolay kabullenmektedirler.

      Çocuk ve ergen psikiyatrisi bölümlerinden tedavileri sürdürülen çocuklar için de eğer şartlar uygunsa ve hekim ile işbirliği yaparak yaz döneminin tatil olarak geçirilmesi ve uygulanan ilaç tedavilerine ara verilmesi uygun olacaktır. Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik nedeniyle Ritalin ya da Tofranil gibi ilaç tedavisi sürdürülen çocuk ve gençlerden yaz döneminde ders başarısı beklenmeyeceğinden genel olarak ilaç tatili verilmektedir.

      İçinde bulundukları gelişim dönemine ve fizik güçlerine göre özellikle kırsal bölgelerimizde yaşayan çocuk ve gençlerin tatil dönemlerinde anne babalarına işlerinde yardımcı olduklarını biliyoruz. Aileye ekonomik açıdan katkıda bulunmak ya da kendi harçlığını kazanmanın çocuk ve ergenin kendine güveni ve benlik saygısında olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak bu ekonomik katkının çocuk ve ergenin gücü göz önünde bulundurularak planlanmasının önemi açıktır.

      Tatillerin aile içi ilişkileri yakınlaştırma ve birlikte geçirilen zamanı artırma yönünden de önemli olduğunu biliyoruz. Özellikle çalışan anne ve babaların izin dönemlerini çocuklarının tatil döneminde kullanması sınırlı aile içi etkileşimi artıracaktır. Aile üyelerinin hep birlikte geçireceği bu tatil dönemlerinin iletişim, çocuklarına model olma, onları tanıma ve gelişimlerini görebilme açısından da yararları olacaktır.

      Yorum

      • orbay
        Senior Member
        • 11-02-2005
        • 5871

        #4
        Konu: Bebek Bakımı

        Bebek Besleme Teknikleri

        Hazırlayan: Dyt. Nurten Budak

        * Anne Sütü ile Beslenme Tekniği
        * Bebekleri Fincandan Besleme Tekniği
        * Bebekleri Biberon ile Besleme Tekniği

        Anne Sütü ile Beslenme Tekniği

        Bebeğe doğar doğmaz verilecek ilk gıda anne sütü olmalıdır. Bebek bu şekilde ilk aşısını almış olur. Çünkü anne sütü içinde mikroplara karşı koruyucu maddeler vardır ve bebeğin tüm bağırsaklarını kaplayarak bazı hastalıklara karşı korunmasını sağlar.

        Bebek doğumdan sonra ağladıkça emzirilmelidir. Emzirme aralarının üç saati geçmemesine dikkat edilmelidir.

        Emzirmeden önce annenin göğüslerini temizlemesine gerek yoktur. Önemli olan annenin emzirmeden önce el temizliğine dikkat etmesidir. Emzirirken bebeğin ağzını kocaman açarak bir ağız dolusu memeyi kavraması meme başı çatlaklarının gelişmemesi için önemlidir. Her emzirmede ilk verilen göğüs iyice boşaltıldıktan sonra diğerine geçilmesine dikkat edilmelidir. Her emzirmeye bir önceki emzirmede en son verilen meme ile başlanmalıdır.

        Emzirmeden sonra annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Emziren kadınların bolca bir sütyen kullanması ya da göğüslerinin aşağıya sarkmasını önleyecek şekilde eşarpla sıkmadan kaldırması uygun olur.

        Bebeğini geçici olarak emziremeyen kadınların göğüslerini üç saatte bir elle ya da pompa (süt çeker) ile sağmaları gerekir. Sağılan sütler oda ısısında 6 saat, buzdolabında (0-4 derecede) 24 saat bozulmadan saklanabilir.


        Bebekleri Fincandan Besleme Tekniği

        Bebek yarı oturur duruma getirilir.

        Fincan bebeğin dudaklarına yaklaştırılır.

        Fincan bebeğin dudaklarına değecek şekilde hafif eğilir, bebeğin alt dudağına dayanır ve fincanın kenarları üst dudağın dış yan kısımlarına değer.

        Bebek uyanık duruma gelir gözlerini ve dudaklarını açar. Çok küçük bebekler dilleri ile sütü alırlar. Daha büyük bebekler sütü emer gibi çeker ve bir miktarını da dökerler.

        Hiçbir zaman süt bebeğin ağzına dökülmemelidir. Fincan tutularak bebeğin kendisinin alması sağlanmalıdır.

        Bebek yeterince alınca ağzını kapatır. Bu durumda ne kadar aldığı kayıt edilmelidir. Hesaplanan miktarı almamış ise bir sonraki öğünde daha fazla alabilir ya da daha sık beslenmesi gerekebilir.

        Bebeğin aldığı miktar günlük olarak ölçülmelidir.


        Bebekleri Biberon ile Besleme Tekniği
        Biberonla besleme, bebeğin anne memesini almamasına ve bazı hastalıklara neden olabileceği için önerilmemektedir. Zorunlu kalındığı durumlarda ise aşağıdaki önerilere uyulmalıdır;

        Biberonun deliğinin genişliği kontrol edilmelidir. Bunun için mama konulduktan sonra biberon ters çevrilir. Mama biberondan önce ip gibi sonra damla damla akmalıdır. Sürekli olarak ip gibi akan ya da sürekli olarak damlayan deliği olan biberonlar uygun değildir.

        Bebek yarı oturur durumda iken biberon verilmelidir.

        Bebeğin her öğünde aldığı miktar yazılarak günlük miktar ölçülmelidir.

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: Bebek Bakımı

          Annelere Başarılı Emzirme Önerileri


          Başarılı Bir Emzirme İçin...
          Doğru Emzirme Pozisyonu
          Bebek Etkisiz Emmiyorsa


          Bebeğinizi yaşamının en az ilk 4, mümkünse 6 ayında sadece emziriniz.
          Bu dönemde onun yararlanabileceği tek besin anne sütü olup suya dahi ihtiyacı yoktur. Bu dönemde yapay gıdaların hiçbiri sizin sütünüzün yerini tutamaz. Ancak 6 aydan sonra mutlaka uygun ek gıda başlayınız. Beraberinde bebeğiniz iki yaşına gelene kadar emziriniz.

          Başarılı Bir Emzirme İçin;
          Bebeğinizi doğumdan hemen sonra henüz çıplakken sizin çıplak göğsünüze konmalıdır. Bu tensel temas bebeğinizle aranızda önemli bir “bağ” kurulmasını sağlar. Erken dönemde kurulan bu bağ onun uzun süreli başarılı bir şekilde emzirilmesini sağlayacaktır./

          Bebeğinizi doğumdan hemen sonra,bu mümkün değil ise en geç yarım saat içerisinde emzirmeye başlayınız. Bebeğin emmeye en istekli olduğu bu dönem geçirilirse bebek uzunca bir süre emmeye isteksizlik gösterecek ve ilk emzirme çok gecikecektir. Sezeryanla doğum yapan anneler ise kendilerine gelir gelmez yardım ile bebeklerini emzirebilirler.

          Bebeğinizi emzirmeden önce başka hiçbir şey (şekerli su veya süt gibi) vermeyiniz. İlk emzirdiğinizde gelen süt kolostrum (ağız) adı verilen koyu kıvamlı bir süt olup az miktardadır. Bu sütün asıl görevi bebeğinizi enfeksiyondan korumak olduğu için bir damlasının dahi ziyan edilmemesi gerekir.

          Sütünüzün bol olmasını sağlayan en önemli faktör bebeğinizin emmesidir. Bebeğiniz bir memeden ne kadar çok emerse o memede o kadar süt yapılır. Bu nedenle bebeğinizi anne memesini her aradığında gece ve gündüz sık sık emziriniz. Emzirmek için onun sinirlenip ağlamaya başlamasını beklemeyiniz. Bebekle aynı odada yatmanız onu her istediğinde emzirmenizi ve böylece sütünüzün bol olmasını sağlar. Emzirme süresi bebekten bebeğe ve aynı bebekte farklılık göstermekle birlikte normal bir emzirme süresi 4-30 dakikadır. Bu süre ilk günlerde daha uzun olabilir.

          Bebeğinizi bir memenizdeki sütün tamamı bitene kadar aynı memeden emziriniz. Bebeğiniz emmeye başladığında gelen ilk süt önsüt adı verilen bol sulu süttür. Emmeye devam ettikçe süt giderek koyulaşır ve yağdan zengin bir hale gelir. Bu sonsüt onun doymasını ve memeyi kendiliğinden bırakmasını sağlar. Bu nedenle her öğünde tek bir memeden emziriniz. Bir sonraki öğünde ise diğer memenizi veriniz. Aynı öğünde, her iki memeden de az az emzirilen bebekler yağlı sonsütü alamadıkları için doymazlar.

          Memenize temizlik veya bakım amacıyla hiçbir krem sürmeyiniz, karbonatlı veya sabunlu su ile yıkamayınız. Emzirdiğiniz sürece memenizi koruyacak maddeler meme başının etrafındaki küçük bezlerden salgılanmaktadır.

          Bebeğinize biberon vermeyiniz. Biberon verilen bebekler daha sık ishale yakalanırlar. Ayrıca bu bebekler anne memesinden de biberon gibi emmeye çalışırlar. Sadece meme başını emmeye çalışan bu bebeklerin dilleri geride olup meme dokusunu ağızlarına almadıkları için sütü sağamaz ve meme başını boş yere emerek acıtırlar. Böyle bebekler kısa bir süre içinde anne memesini emmeyi bırakırlar.

          Çalışmanız bebeğinizi emzirmeniz için engel değildir. Sütünüzü sağıp, bunu oda ısısında 8 saat, buzdolabında 24 saat saklayabilirsiniz. Sizin olmadığınız dönemde bu süt bebeğinize kaşıkla veya fincanla verilebilir.
          Doğru Emzirme Pozisyonu

          Memeye iyi yerleşmiş ve etkili emen bir bebek;
          Memeyi iyice kavramış, ağzı geniş ve iyice açıktır. Dilini öne doğru uzattığı için alt dudağı dışa dönüktür. Çenesi anne memesine değer. Yanakları yuvarlak ve dolgundur. Meme başı ve etrafındaki koyu renkli meme dokusunun büyük bir kısmı bebeğin ağzı içindedir.


          Memeye iyi yerleşmemiş bir bebek;
          Meme başını emmeye çalışır. Süt kanallarına ulaşamadığı için sütü sağamaz ve alamaz. Dıştan bakıldığında bu bebeğin ağzı geniş açık değildir, yanakları içe çökük, alt dudağı içe dönük, dudaklarını ileriye uzatmıştır. Çenesi anne memesine değmez ve memenin koyu renkli kısmının tümü dışarıda kalmıştır.


          Bebek Etkisiz Emmiyorsa
          Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler boşalmaz, sürekli şiş ve gergindir. Emzirme anne için ağrılı olup rahatsızlık verir. Meme başı ezilmiş görünümde olup kızarıktır, ucunda çatlak görülür. Memeden yeterli süt alamayan bebek çok ağlar, aç kaldığı için sık veya uzun süre emmek ister. Giderek huzursuzlanır, memeden kayar, emmeyi reddeder, kendini geri çeker. Doymadıkları gerekçesiyle ek gıda başlanan bebeklerin büyük çoğunluğu gerçekte memeye iyi yerleşmemiş bebeklerdir.

          Yorum

          • orbay
            Senior Member
            • 11-02-2005
            • 5871

            #6
            Konu: Bebek Bakımı

            Anne Sütünün Mental Motor Gelişime Etkisi

            Hazırlayan: Doç. Dr. Songül Yalçın
            Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı - Sosyal Pediyatri Ünitesi


            Anne sütü yalnızca çocuğun beslenmesi için değil gelişiminin sağlanması için de gereklidir. Anne sütü ile beslenen bebeklerin daha erken aylarda yürüdükleri, 18 aylıkken yapılan Bayley Bebek Gelişim Ölçeği puanlarının biberon ile beslenenlere göre daha fazla (7.7 puan) olduğu saptanmıştır. Aynı çalışmada anne eğitimi, annenin sigara ya da alkol kullanımı, sosyoekonomik durum, çocuğun cinsiyeti, doğum ağırlığı etkileri kontrol edilerek yapılan analizlerde de anne sütü alan çocukların zeka katsayıları daha yüksek (3.5-5.7 puan) bulunmuştur.

            Anne sütüyle beslenmenin sağlığa olumlu etkisi yalnızca verildiği süre ile de kısıtlı değildir. Anne sütü alan çocuklar beş yaşına geldiklerinde de bilişsel işlevlerinin biberonla beslenenlere göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Dört-dokuz ay anne sütü almış, 7-13 yaşındaki ilk okul çocuklarının mental ve fizik gelişimlerinin hiç anne sütü almayanlara göre daha iyi olduğu bildirilmiştir. ilkokulda yapılan bir başka çalışmada anne sütü alan çocukların (7.5-8 yaşında) biberon alan çocuklara göre Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği sekiz puan daha yüksek olarak bulunmuştur. Anne sütü ile beslenen çocuklarda konuşma sorunlarının daha az olduğu ve matematik puanlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir.

            Anne sütü alan çocukların daha iyi gelişmesinin nedeni tam bilinmemektedir. Bu durum büyük olasılıkla anne sütündeki protein ve yağların, bebeğin beyin gelişimi için en uygun miktarda ve yapıda olmasına bağlıdır. İnek sütünde beyin gelişimi içim gerekli aminoasitlerin (taurin gibi) miktarı azdır. Taurinin anne sütündeki büyüme düzenleyen faktörlerden biri olduğu, hücre zarının bütünlüğünü sağladığı ve retina yıkımını önlediği bilinmektedir. Anne sütündeki uzun zincirli doymamış yağ asitlerinin ve sinir büyüme faktörlerinin beyin gelişiminde rolü olduğu , düşünülmektedir. Halk dilinde" ağız" olarak bilinen kolostrum, uzun zincirli doymamış yağ asitleri ve esansiyel yağ asitleri bakımından çok zengindir ve beyin gelişimi, myelinizasyon, retinal işlevler ve hücre çoğalmasının normal olmasında rol oynadığı öne sürülmektedir.

            Myelinizasyon gebeliğin son haftalarında ve doğumdan sonraki ilk altı haftada çok hızlıdır. Myelinizasyon için gerekli yağ asitlerinin (Iinoleik asit: linolenik asit) sentezi yeni doğan bebeklerde ve özellikle prematür bebeklerde ilk birkaç haftada yeterli değildir ve dışarıdan alınması gereklidir. Daha büyük çocuklarda bu yağ asitlerinin sentezi karaciğer ve astrositlerde yapılabilmektedir. Linoleik asit eikosapentonoik asitin ve dokosaheksanoik asitin; linolenik asit ise araşidonik asitin yapımında kullanılır.

            Dokosaheksanoik asit ve araşidonik asit hücre zarının yapımında, özellikle beyin geli~iminde önemlidir. inek sütünde ve mamalarda bu yağ asitleri çok azdır ve oranları farklıdır. Anne sütünde linoleik asit: linolenik asit oranı 5:1 iken inek sütünde bu oran 1:1'dir . Bebeklerin aldıkları besinlerin içindeki yağ asitlerine göre, beyin lipidlerinin bileşimlerinin de değiştiği bilinmektedir. Biberonla beslenen bebeklerde myelin sentezinde dokosaheksanoik asit yerine dokosapentanoik asit kullanılır. Ancak bu asitler kullanılarak yapılan myelin stabil olmadığından yaşamın ileri dönemlerinde demiyelinizasyon riski artmaktadır. Biberonla beslenen çocuklarda multipl skleroz insidansının arttığına ilişkin çalışmalar vardır.

            Anne sütünde aynı zamanda sinir büyüme faktörü vardır ve bu faktör sempatik nöronların canlılıklarını sürdürmeleri ve gelişmeleri için gereklidir. Diğer canlıların sütlerindeki büyüme faktörlerinin tip ve miktarlarında büyük farklılık vardır.

            Anne sütü çocuğun bütün gereksinimlerini karşılamaktadır. Yapılan çalışmalarla anne sütünün üstünlüklerine her gün yenileri eklenmektedir.
            Sonuç olarak, çocuğun gelişimine olumlu etkileri de göz önüne alındığında anne sütü ile beslenme yüreklendirilmelidir. Anne sütünün 4-6 ay tek başına (su bile verilmeden) ve iki yaşına kadar da ek besinlerin yanı sıra verilmesi önerilmelidir. Kolostrum mutlaka çocuğa verilmelidir. Emzirmeye doğumdan sonra ilk yarım saat içinde başlanmalıdır. Böylece çocuğun optimal büyüme ve gelişmeyi yakalaması sağlanabilir.

            Yorum

            • orbay
              Senior Member
              • 11-02-2005
              • 5871

              #7
              Konu: Bebek Bakımı

              Yenidoğan Bebeğin Bakımı

              Hazırlayan: Dr. Canan Türkyılmaz
              Gazi Üniv. Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı


              1. Yeni doğanın doğar doğmaz emmeye başlaması öneriliyor. İlk 24-48 saatte anne sütünün çok az ve yetersiz olması halinde, bebekte hipoglisemi ve başka sorunlar olur mu? Olursa bunu önlemek için ne yapmalıdır?
              Miadında yeni doğanların, annenin sütü ilk 48-72 saatte yetersiz bile olsa vücut depoları yeterli olduğundan şekerli su, mama gibi bir desteğe gereksinimleri yoktur. Ama prematüre, intrauterin gelişme geriliği olan bebekler hipoglisemi ve diğer sorunlara daha eğilimlidirler. Böyle bebeklerin kan şekeri izlemi yapılmalı; yapılamıyorsa anne sütü miktarı artana kadar birkaç gün aralıklı ağızdan % 10 dekstroz ya da uygun formül mamalar verilmelidir.

              2. Yeni doğanın göbek bakımı nasıl yapılmalıdır?
              Yenidoğanın göbek bakımı için alkol, betadine, battikon gibi solüsyonlar kullanılabilir. Hiçbir şey sürülmemesini önerenler de vardır.

              3. İlk banyo için önerilen zaman ve sıklığı ne olmalıdır?
              Doğumdan hemen sonra bebeklerin yıkanmaması önerilmektedir. Yalnızca annede HIV pozitifliği, genital herpes, hepatitis B antijeni pozitifliği varsa bebek doğumdan hemen sonra yıkanmalıdır. İlk banyo için göbeğin düşüp düşmemesi engel değildir. Bebek annesiyle hasta- neden eve gittiğinde ilk banyosu yaptırılmalıdır. Uygun koşullar varsa bebek her gün, yoksa günaşırı yıkanabilir.

              4. Tüm bebekler için ek vitamine gereksinim var mıdır? (Yaz bebeği olsa da) Varsa ne kadar süre devam edilmelidir?
              Anne sütü alan her bebeğe bir yaşını doldurana kadar yalnızca D vitamini verilmelidir. Yaz bebeği olması bunu etkilemez.

              5. ilk 4 ay, su da dahil, anne sütü alan bebeklerde, ek gıda önerilmiyor. Bunu bozan sıradışı durumlar nelerdir?
              Annenin süte geçen, bebeğe zarar verebilecek ilaç kullanması, ağır hastalığının olması dışında anne sütüne ek olarak ilk 4 ayda mama verilmesi gereksizdir. izlemlerde kilo alımı yetersizse ek mama düşünülebilir.

              6. Yenidoğanda kabızlık neye bağlı olur? Tedavide izlenecek yol ne olmalıdır?
              Yeni doğanda kabızlık seyrek görülür. Kabızlığın tanı- mı önemlidir. Haftada iki defadan daha seyrek ve sert kıvamlı kaka yapmak kabızlık kabul edilmelidir. Anne sütü alan bebeklerde 6. haftadan itibaren günlük kaka yapma sayısı azalabilir. Tek başına bu yakınma kabızlık değildir. Yalnızca anne sütü alan bebek gerçekten kabız ise en sık neden anal fissürdür. Mama değişikliği ya da tek başına ticari mama ile beslenme kabızlığa neden olmaktadır. Karın şişliği, kusma, beslenme bozukluğu, aralarda ishal dönemleri olmadıkça megakolon gibi hastalıklar düşünülmemelidir. Zeytinyağı verilmesi, anal bölgenin nazikçe uyarılması geçici çözümlerdir. Zeytinyağının aspirasyon riski, anal bölgenin uyarılmasının da travmatik olabileceği unutulmamalıdır. Anal fissür varsa sıcak oturma banyosu, anal bölgeye anestetik (anestol) pomatlar ve çok sert kaka yapıyorsa laktüloz içeren şuruplar (duphalac) verilebilir.

              7. Anne sütü için "yetersiz" tanısı koymada kesin ölçütler nelerdir? Gerçekten yetersiz ise beslenme nasıl olmalıdır?
              Anne sütünün yetersizliğine vücut ağırlığı izlemleriyle karar verilmelidir. Günlük 20-30 gr/kg artış sağlanamıyorsa, grafikte düşüş görülüyorsa ek besin başlanabilir. Ekonomik durumları uygun ailelerde ilk 4 ay için ticari mamalar uygundur. Evde anlık hazırlanan meyve suları (elma, üzüm, şeftali, mandalina, portakal gibi) ve yoğurt ilk 4 ayda uygun ek besinlerdir. inek sütü çok zorda kalmadıkça önerilmemelidir.

              8. Emzik ve biberon kullanımı neden önerilmemektedir?
              Emzik kullanımının anne sütünü erken bırakmaya neden olduğu yönünde yayınlar olmakla birlikte, emziğin bebekte endorfin benzeri endojen maddelerin salınımına neden olarak bebeğin uykuya dalmasını hızlandırdığı, huzursuzluğunu azalttığından da söz edilmektedir. Prematüre ya da gelişme geriliği olan, uyuklama, kısa süre emme gibi sorunları olan bebeklerde de emzirme öncesi 10 dakika emzikle uyanıklığın ve emme alışkanlığının sağlanması da önerilmektedir. Anne sütü ile birlikte biberon verilmesinin anne sütünden erken ayrılmaya neden olduğu düşünülmektedir. Verilecek ek besinler biberonla değil de kaşıkla verilmelidir.

              9. Meme bakımı nasıl yapılmalıdır, önemi nedir?
              Annenin meme bakımı için günlük vücut temizliği, duş, banyo yeterli bulunmaktadır. Her emzirmeden önce temizlik şart değildir. Memede kalan anne sütünün orada antimikrobial etkinlik gösterdiğinden de bahsedilmektedir. Eğer çatlak, irritasyon gibi bir meme başı sorunu varsa uygun pomatlar kullanılmalı, ama emzirme öncesi silmeyi unutmamalıdır.

              10. Çalışan anneler anne sütüne nasıl devam ede- bilir, sağılan süt sağlıklı olarak nasıl saklanmalıdır?
              Çalışan anneler en az 4 aylarını doldurana kadar tek başına anne sütü vermeye özendirilmelidirler. Yarım gün çalışan annelerde daha kolay olmakla birlikte, tam gün çalışan anneler de sütlerini sağıp bırakabilirler. Anne sütünün 3-4 gün süreyle buzdolabında, 6-12 saat oda sıcaklığında etkisini kaybetmeden, bozulmadan korunabileceği bilinmelidir.

              Yorum

              • orbay
                Senior Member
                • 11-02-2005
                • 5871

                #8
                Konu: Bebek Bakımı

                Anne Sütü ve Sütün Sağılması

                Hazırlayan: Uzman Diyetisyen Şeniz Ilgaz
                Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü



                Anne sütünün bazı durumlarda sağılarak bebeğe verilmesi gerekebilir. Özellikle sütü olduğu halde bebeğinden ayrı kalması gereken anneler, çalışan anneler ya da herhangi bir nedenle sütünü bebeğine veremeyen annelerin desteklenmesi ve bilgilendirilmesi gerekir.

                Süt sağılması şu durumlarda yararlıdır:

                Tıkanık (şiş) memeyi rahatlatmak,
                Kanal tıkanıklığını ya da süt birikmesini tedavi etmek,
                Çökük bir meme başından emmeyi öğrenene kadar bebeği beslemek,
                Emmeyi düzenlemede zorluk çeken bir bebeği besleme,
                Memeyi istemeyen bir bebeği emmekten hoşlanmayı öğreninceye kadar beslemek,
                Düşük doğum ağırlıklı ve ememeyen bir bebeği beslemek,
                Yeterli ememeyen bir hasta bebeği beslemek,
                Anne ya da bebek hasta ise sütün kalanını saklamak,
                Annesi işe gittiğinde bebeği için süt bırakacağı zaman, Anne bebeğinden uzakta iken süt akmasını önlemek,
                Bebeğin çok dolu bir memeyi almasını kolaylaştırmak,
                Sütü doğrudan bebeğin ağzına sağmak,
                Meme ucu ve meme çevresindeki kahverengi bölgeyi kurutmak ve yara olmaktan korumak.

                Sütün sağılması, annenin emzirmeye başlamasına ya da bunu sürdürmesine yardım gereken pek çok durumda yararlıdır. Bütün emziren annelerin süt sağmayı öğrenmesi gereklidir. Böylece gereksinim duyduklarında anneler ne yapacaklarını bilecekler ve gerek işe gittiklerinde gerekse bebeklerinden ayrı kalmaları gerektiğinde ve yukarıdaki gibi pek çok nedenle karşı karşıya kaldıklarında sütlerini sağarak, süt oluşumunun ve emzirmenin sürekliliğini sağlayacaklardır.

                Elle sağma, sütü sağmak için en iyi yoldur.
                Herhangi bir alet gerektirmez ve anne her yerde, her zaman yapabilir. Süt sağılmadan önce ellerin iyice yıkanması çok önemlidir.
                Temel nokta her kadının sütünü kendisinin sağmasıdır. Çünkü başka birisi denerse ağrıyabilir.
                Sağılan anne sütü, iyice yıkanmış ve kaynatılmış suda bekletilen temiz bir geniş ağızlı fincan ya da bardağa sağılabilir.

                Sütü sağmak için "elle sağma" dışında birkaç yöntem daha vardır. Bunlardan şırınga pompası ile sağma da yine annelere gösterebileceğiniz ve kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Şırınga pompası lastik hazneli pompadan daha kullanışlıdır, temizlenmesi ve sterilize edilmesi de daha kolaydır. Elektrikli pompalar ise genellikle hastanelerde yeğlenir.

                Enjektör Pompa İle Süt Sağma
                Ağız kısmındaki lastiğin iyice bükülebilir durumda olduğundan emin olun,
                Huni kısmını meme ucunun üstüne yerleştirin,
                Hava sızıntısı olmayacak şekilde tüm çevre derisine sıkıca temas ettiğinden emin olun,
                Dış silindir aşağıya çekin, meme ucu huninin içine doğru çekilecektir,
                Dış silindiri bırakıp sonra yeniden aşağıya çekin, 1-2 dakika sonra süt akmaya başlar ve dış silindirde birikir,
                Süt akması durunca, lastiği gevşetin, sütü boşaltın ve olayı yineleyin.

                Bir anne ne sıklıkla sütünü boşaltmalı?
                Sütün sağılma nedenine bağlıdır ama genellikle çocuk emmek istedikçe yapılmalıdır.

                Anne sütünün oluşumunu ve devamını sağlayarak düşük doğum ağırlıklı ya da yeni doğmuş bir bebeği beslemek için,
                Süt ilk günde, olanaklı ise doğumdan ilk altı saat içinde sağılmaya başlanmalı,
                Süt, bebek istedikçe verebilecek miktarda sağılmalı,
                Hasta bir bebeğe yeterli sütü sağlamak için en az her üç saatte bir sağma yapılmalı,
                Süt bir iki hafta sonra azılıyor gibi ise süt üretimini arttırmak için süt bir iki gün sık (her yarım saatte bir ya da saatte, geceleri ise en az her üç saatte bir) sağılmalı,
                Anne işe gittiğinde bebeğine süt bırakmak istiyorsa, işe gitmeden önce olduğunca çok memeyi boşaltmalı, ayrıca işte de sağmalı,
                İş yerinde süt akması ya da tıkanık meme oluşumunu önlemek için gerektiği kadar boşaltmalı.

                Sağılmış Sütün Saklanması

                Sağılmış süt bardağının ya da kabının üstünü kapatılır. Evin en soğuk yerine konulur.
                Süt bebeğe verilmeden önce kaynatılmaz ya da ısıtılmaz. Isı sütteki birçok anti-mikrobik etmenleri yok eder.
                Sağılmış anne sütü dışarıda inek sütünden daha uzun dayanabilir, çünkü içinde antimikrobik etmenler vardır.
                Sıcak iklimde ve buzdolabı dışında bile mikroplar sağılmış anne sütünde en azından 8 saat üremezler. Bebeğe bir iş günü boyunca verilebilir. Buzdolabında ise 24 saat bozulmadan anne sütü saklanabilir.

                Yorum

                • tortumlu
                  Member
                  • 16-08-2006
                  • 782

                  #9
                  Konu: Bebek Bakımı

                  emeğinize sağlık Bilgilendirmneleriniz çok güzel Bizler bilgilendikce Ülkemiz ve insanlar olarak daha refah içinde yaşayaçcağız inşallah teşekkürler

                  Yorum

                  • orbay
                    Senior Member
                    • 11-02-2005
                    • 5871

                    #10
                    Konu: Bebek Bakımı

                    Prematüre Bebeğin Bakımı - I

                    Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Münevver Türkmen, Neonatolog
                    Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Aydın


                    Prematüre bebek, zamansız gelen misafir !
                    İnsan yavrularının , büyümesi ve organlarının dış ortama uyum sağlayacak şekilde gelişmesi için belli bir süreyi anne karnında geçirme zorunluluğu vardır. Bu süreden önce, yani 37. haftasını tamamlamadan önce doğan bebeklere prematüre bebek denir. Prematüre bebeklerin yaşayabilme şansları bilim ve teknolojideki ilerlemelerle artmıştır.
                    Anne adayının prematüre bir bebek doğurma riski varsa, doğumun yenidoğan yoğun bakımı verebilecek bir merkezde gerçekleşmesi bebeğin yaşama ve yaşamını sağlıklı devam ettirme şansını artıracaktır. Hasta bebeklerin , prematüre bebeklerin yoğun bakımının ve tedavisinin yapıldığı ünitelere yenidoğan yoğun bakım ünitesi denir.

                    Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde neler vardır ?
                    Küvözler (inkübatörler) bu ünitelerin temel unsurlarıdır. Burada bebekler tıpkı anne karnında olduğu gibi ısıtılır, nemli bir ortamda tutulur, enfeksiyonlardan korunur. Yine bu ünitelerde bulunan ventilatörler, solunumu yetersiz olan bebeklerin solunumuna yardım eden, gelişmiş teknoloji ürünleridirler. Böylece akciğerleri olgunlaşmadan doğan bebekler yaşam şansı kazanırlar.

                    Küvözlere yerleştirilen minik bebeklerin solunum, kalp atışları ve vücut ısıları gibi hayati fonksiyonlarını takip etmek için bebeklerin vücutlarının çeşitli yerlerine problar bağlanır. Bu bağlantılar sayesinde bebekler daha güvenli bir şekilde izlenebilecek, sık sık dokunularak rahatsız edilmeleri önlenecektir.
                    Annelerin, babaların bebeklerine dokunmaları bebekler ve ebeveynler açısından son derece önemlidir. Böylece bebek ile anne ve baba arasında duygusal bir bağ oluşacak, bebeğin yaşam şansı daha da artacak. Yoğun bakım personeli annelerin uygun şekilde giyinip üniteye girmeleri için cesaretlendirmeli, hatta bebeklerinin bakımına katılabilmelidir. Bu katılım annenin stresini azaltacak, bebeğine bağlanacak, evdeki bakımı daha da kolaylaşacaktır.

                    Neonatolog ne demektir ?
                    Yenidoğan bebeklerin bakımı ve tedavisi ile ilgilenen uzman doktorlara neonatolog denmektedir. Yine bu ünitelerde çalışan hemşireler de konularıyla ilgili özel eğitim almışlardır.
                    Yenidoğan ünitelerinde prematüre bebeği yatan ebeveynler ve yakınları öncelikle bebeğim yaşayacak mı ? endişesini taşırlar ve stres altındadırlar. Özellikle anne ve babaların stresleri ile baş edebilmeleri için oluşmuş sosyal destek grupları onlara yardımcı olmaktadırlar.

                    Yorum

                    • orbay
                      Senior Member
                      • 11-02-2005
                      • 5871

                      #11
                      Konu: Bebek Bakımı

                      Prematüre Bebeğin Bakımı - II
                      Sıkça Raslanan Sorunlar ve Öneriler

                      Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Münevver Türkmen, Neonatolog
                      Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Aydın



                      Prematüre doğan bebeklerde en sık rastlanan sorunlar nelerdir ?

                      Erken doğan bebeklerin akciğerlerinde sürfaktan denen bir maddenin yeteri kadar yapılamamasına bağlı olarak, doğumundan sonraki saatlerde inleme, solunum sıkıntısı gelişebilir. Bu hastalığa respiratuar distres sendromu denir. Bu bebekler, eksik olan maddenin solunum yolu ile verilmesiyle tedavi edilebilebilmektedirler.

                      Erken doğan bebeklerin beyinlerindeki solunum merkezinin yeteri kadar olgunlaşmamasına bağlı olarak solunumları zaman zaman duraksayabilir. Bu 20 saniyeyi aşan solunum duraksamasına apne denir. Bebek büyüdükçe kendilinden düzelir ancak bebek yoğun bakım ünitesinde izlenirken çok sık apne gelişirse önce ilaç tedavisine başlanır. İlaç etkili olmazsa solunum makinesine bağlamak gerekebilir.

                      Prematüre bebeklerin sindirim sistemi yeteri kadar olgunlaşmadan doğdukları için beslenmeye başlandıktan kısa süre sonra nekrotizan entrokolit denen barsak hastalığı gelişebilir. Bu hastalık besin intoleransı, safralı kusma veya safralı mide içeriği, karnında şişme şeklinde başlar, bebeğin hayatını tehlikeye sokabilir. Bu durumda hemen beslenme kesilerek bebek damar yoluyla beslenmeye başlanır. Bu aşamada tespit edilen bebeklerin çoğu iyileşir. Bazen de cerrahi girişim gerekebilir, hayatın daha sonraki döneminde başka barsak sorunları da ortaya çıkabilir.

                      Sarılık yenidoğanların çoğunda görülen fizyolojik bir durumdur. Bebeklerin kırmızı kan hücrelerinin bir kısmının parçalanmasına bağlıdır. Bu sarılık bazen fizyolojik sınırları aşabilir, fototerapi (ışın tedavisi), kan değişimi gerekebilir.
                      Prematüre retinopatisi prematüre doğan bebeklerin göz damarlarında gelişen, körlüğe yol açabilen bir sorundur. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde izlenen çok erken doğan bebekler prematüre retinopatisi açısından yakından izlenirler.
                      Anne karnındaki bebeklerin akciğerleri işlevsizdir. Bunun için sağ kalpten akciğerlere gönderilen kan duktus arteriozus denen bir bağlantı ile ana atar damara geçer. Bu kanalın doğumdan sonra hemen kapanması gerekir. Çok küçük prematürlerde bu kapanma gerçekleşmeyebilir. Bu durum bebeğin kalbini yorduğu için ilaçla kapatılmaya çalışılır. Kapanma gerçekleşmezse cerrahi girişimle kapatılır.

                      Prematüre bebek ne zaman beslenir ?
                      Prematüre bebekler bir takım sorunları nedeniyle ağız yoluyla veya sonda ile bir süre beslenemeyebilirler. Bu süre boyunca anne sütü salgısının devam etmesi için süt sağma pompalarından faydalanılabilir. Sağılan süt daha sonra verilmek üzere dondurularak saklanabilir. Sağılan anne sütü daha sonra bebeğin durumuna göre ağızdan veya burundan yerleştirilen bir sonda aracılığı ile bebeğe verilebilir.

                      Prematüre bebek ne ile beslenmeli ?
                      Prematüre bebekler için en uygun besin kendi annelerinin sütüdür. Prematüre doğum yapan annelerin sütleri zamanında doğum yapan annelerin sütlerine göre daha fazla protein içerir. Bebeklerin büyüme ve gelişmeleri yakından takip edilerek yeteri kadar beslenip beslenmediği anlaşılabilir. Bu bebeklerin kemik gelişimlerinin normal olması için D vitamini , kansızlık gelişmesini önlemek için de demir almaları gerekmektedir. D vitaminini yeteri kadar almazlarsa prematüre bebeklerde kolayca raşitizm gelişebilir.

                      Bebek ne zaman evde bakılabilecek duruma gelir ?
                      Kuvözde izlenirken belli ağırlığa ulaşan, annesini emen veya biberonla beslenen bebekler bir süre kuvöz dışında izlenmeye başlanırlar. Vücut ısısını dış ortamda koruyabilen, solunumları düzenli olan, oksijen tedavisine ihtiyaç göstermeyen bu bebeklerin yavaş yavaş eve gitme zamanı geliyor demektir.

                      Prematüre bebeklerin aşıları ne zaman başlanır ?
                      Prematüre doğan bebekler tıpkı zamanında doğan bebekler gibi iki aylık olunca aşılarına başlanmalı ve düzenli olarak yapılmalıdır.

                      Prematüre doğan bebek akranlarının boy ve kilosuna ne zaman ulaşır ?
                      Birçok erken doğan bebek iki ya da üç yaşında boy ve kilo olarak yaşıtlarını yakalarlar. Bazıları ise daha yavaş büyür ve küçük yapılı erişkinler olarak kalırlar.

                      Prematüre bebeğin evde bakımında nelere dikkat edilmeli ?
                      Bu bebekler yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin hareketli, sesli, ışıklı ortamına alışkın olduklarından bir süre evlerini yadırgayabilir, huzursuz olabilirler. Ama kısa sürede evlerine alışırlar.
                      Kaldıkları oda sıcak olmalıdır. Giysileri de yaşadıkları ortama uygun olmalıdır.
                      Bu bebekler enfeksiyonlara çok yatkındırlar. Onun için odasına fazla ziyaretçi kabulü uygun değildir. Özellikle kış aylarında kalabalık, hele hele sigara içilen ortamlardan uzak tutulmalıdır. Çok kolaylıkla üst veya alt solunum yolu enfeksiyonu gelişebilir.
                      Bebeklerde ateş, beslenme azlığı, aktivitesinde azalma, çok sık dışkılama gibi normalden farklı bir durum gözlendiğinde hemen doktorunun aranması bilgi verilmesi uygun olur.

                      Yorum

                      • orbay
                        Senior Member
                        • 11-02-2005
                        • 5871

                        #12
                        Konu: Bebek Bakımı

                        Biberon

                        Hazırlayan: Doç. Dr. Songül Yalçın
                        Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı - Sosyal Pediyatri Ünitesi


                        Bebeklerimizin yalnızca yarısı ilk bir saat içinde emzirilmektedir. 0-3 aylık bebeklerimizden yalnızca %9,4'ü tek başına anne sütü almaktadır.
                        Biberon emmesi ile anne memesinin emzirilmesi farklıdır. Biberonun içindeki mama/su biberonun emziğinin emilmesi ile bebeğin ağzına dolar. Biberon emen çocuğun bir çaba sarf etmesine gerek yoktur. Anne memesini emen çocuk yalnızca meme ucunu değil, areolanın büyük bir kısmını ağzının içine alır ve dilini areolanın altına uzatır. İçi sütle dolu lakteferöz sinüslerin çoğu areola bölgesindedir. Bebek dili ile bu kanalları sağar ve ağzına dolan sütü yutar. İçinde ister mama, ister su olsun yaşamın ilk günlerinde biberon verilen bebekler (bir kez bile verilse) memeden de biberon gibi emmeye çalışırlar. Bu bebekler yalnızca meme başını emerler ve dilleri ile sağma işlemi yapmazlar. Bu duruma meme başı şaşkınlığı denilmektedir. Çocuk yalnızca annenin meme başını emdiği için memeyi boşaltamaz, süt gelmediği için huzursuz olur. Çocuğun huzursuz olması anneye yeterli sütünün olmadığını (yalancı süt yetersizliği) düşündürür. Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler sürekli şiş ve gergindir. Yalnızca meme başının emilmesi nedeni ile meme ucunda zedelenme ve çatlaklar da oluşur. Daha çok biberon kullanılmaya başlanır. Bebek rahata alıştığı için anne memesini bir daha almak istemez. Anne de sütünün yetersiz olduğunu düşünerek ve meme başı sorunları nedeni ile emzirmeyi sürdürmek istemez.
                        Anne sütü ise her zaman ve her yerde hazır durumdadır. Bebeğin beklemesine gerek yoktur. Bu nedenle emzirilen çocuklar huzurludur. Bebek için "emme" yalnızca karnının doyurması değildir. Aynı zamanda anne ve bebek arasındaki ikili ilişkinin tam olarak gelişmesini sağlar. İlk bir yaş içinde her istediği anda annesini yanında bulan ve emzirilen çocuklarda, temel güven duygusu gelişir.
                        Biberon ile beslemede, beslenme süresi boyunca verilen mamanın içeriği aynıdır. Bununla birlikte anne sütünün en önemli özelliği yaşayan bir sıvı özelliği göstermesidir. İçeriği sabit olmayıp çocuğunun yaşına, fizyolojik durumuna uygun bir değişim gösterir. Emzirme döneminin başında ya da sonunda olmasına göre anne sütünün içeriği değişir. Emzirme döneminin başındaki süt suludur. Emzirme döneminin sonundaki süt ise yağlıdır, bebeğe doygunluk hissi verir. Bebek anne göğsünü gereksinimi kadar emer, biberon ile beslemede ise annesinin almasını düşündüğü kadar almak zorundadır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde obezite daha az görüldüğü bilinmektedir. Anne sütü ile beslenmede ileri yaşlarda obezite, koroner kalp hastalıkları, tip I diyabet mellitus, celiac hastalığı gelişme riski daha azdır.
                        Anne sütü yalnızca en ideal besleyici değil aynı zamanda en ekonomik beslenme yoludur. Biberonun temizlenmesi çok zordur ve bebekler için enfeksiyon kaynağı oluşturur. Biberon ile beslenen bebeklerde ishalli hastalıklar sık görülmektedir. Emzirmeden önce anne göğsünün temizlenmesine gerek yoktur. Her koşulda verilebilir, Mikrop bulaşması sorunu yoktur. Emzirdikten sonra da annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Herhangi bir pomat kullanmaya gerek yoktur. Emzirme öncesi annenin yalnızca el yıkaması gerekmektedir. Çalışan anneler, anne sütünü sağarak eve bırakılabilir ve anne evde olmadığı zaman bebeğe kendi anne sütü verilebilir. Anne sütü buzdolabında 24 saat, oda ısısında sekiz saat saklanabilir. İnek sütü ise oda ısısında iki saatte bozulur. Bu sağılan anne sütünün de biberonla değil, kaşık ile verilmesi gerekmektedir. Kaşığın temizlenmesi kolaydır ve meme başı şaşkınlığı yaratmaz. Bebeklerin kaşık ile almadığı durumlarda fincan kullanılabilir. Bebek yarı oturur pozisyonda iken, bebeğin alt dudağına içinde mama bulunan fincan yaklaştırılır. Bebek dili ile fincanın kenarından mamayı alır. Bebeğin ağzına hiçbir zaman mama dökülmemelidir.
                        Emzirmenin üstünlükleri tartışılmaz olduğunun bilinmesine karşın biberon kullanımının halen yaygın olması düşündürücüdür. Hastanelerimizin tamamının "bebek dostu hastane" olması emzirmenin yaygınlaşmasını sağlayacaktır.

                        Yorum

                        • orbay
                          Senior Member
                          • 11-02-2005
                          • 5871

                          #13
                          Konu: Bebek Bakımı

                          Bebekler ve Uyku

                          Hazırlayan: Doç Dr. Selahattin Şenol,
                          Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü


                          3 yaşına kadar bebeklik dönemi dediğimiz süre içinde bebek bir yandan kendi biyolojik yapısını öte yandan da bu yapıyı çevresel koşullara göre düzenleme çabasındadaır.

                          Biyolojik yapının düzenlenmesi her ne kadar doğarken getirdiği yapısal özelliklere bağlı ise de çevresel koşulların etkisi de gözardı edilemeyecek derecededir.

                          Yenidoğan dönemi ile 3 yaşa kadar bebeğin uyku nitelik ve niceliğinde önemli değişiklikler olur.

                          Bu değişikliklerin başlıcaları

                          Uyku uyanıklık süresi yenidoğanda uyku lehine iken 1 yaşına gelinceye dek uyanıklık lehine dönüşür.

                          Nitelik olarak başlardaki hafif uykunun derin uykuya göre fazla olan oranı 1 yaşa kadar tersine dönüşür.

                          1-3 yaşları arasında derin uyku dönemleri daha fazla olduğundan gürültüden etkilenmeleri daha azdır.

                          Ancak uyku saatleri, uykuya gidiş uyuma yeri gibi çevresel koşulların bu dönemde kazanıldığı unutulmamalıdır.

                          Sırtüstü ya da yan yatma son zamanlarda çocuk hekimlerinin önerisidir ancak 1 yaştan sonra bebek kendi pozisyonunu bulacaktır.

                          En fazla 1 yaşına kadar aynı odada ancak ayrı yatakta (beşikte) uyuması daha sonra mümkünse kendi odası ve yatağında uyutmaya geçilmelidir.

                          Doymuş ve gazı çıkarılmış ve yine mümkünse günde en az 1 kez banyo almış olduğunda uykunun niteliği de iyileşecektir.

                          Kalın ve çok katlı giysiler, kalın yorgan, battaniyelerbebeği rahatsız edeceğinden uykusu bozulacaktır.

                          Sessiz ve fazla aydınlık olmayan, güvenliğinin sağlandığı bir ortam olmalıdır.

                          Rahatsız olduğu işareti varsa ağlama ve uyanmalarda yanına gidip rahatlatıcı tedbirler alınmalı, beklenen uyku süresi tamamlanmamış ise tekrar uykuya bırakılmalıdır.

                          Kucakta, arabada dolaştırılarak, salıncakta sallanarak uyutmaların yerine

                          banyo yaptırılıp sırtı sıvazlanarak ya da büyüklerimizin yaptığı gibi ayaklarda sallanarak uyutma yöntemini kişisel olarak daha sağlıklı bulmaktayım.

                          1 yaş üstü bebeklerde biberonu kendisine vererek uyutmanın güvenlik yönünden sakıncalarının yanısıra gelişimi yönünden de sakıncaları bildirilmiştir.

                          2 yaş sonrası anne sıcaklığını hissettirecek yumuşak ayı, bez bebek gibi oyuncaklar ona uyku arkadaşlığı yapacaktır.

                          Unutmayın çocuğunuzun sağlıklı gelişmesi herşeyden önemlidir. O halde konuk alma, gezmeye gitme gibi etkinliklerin onun uyku düzenini aksatmasına izin vermeyin.

                          "Uyusun da büyüsün" ninnisinin gerçek olduğunu biliyor musunuz? Çünkü büyüme hormonu uykuda salınır.

                          Aşırı uyku, uykusuzluk ya da düzensiz uyku gibi sağlıklı olmayıp nedenini doktorunuza sormalısınız.

                          Yorum

                          • orbay
                            Senior Member
                            • 11-02-2005
                            • 5871

                            #14
                            Konu: Bebek Bakımı

                            Annelere Ek Besin Verme Önerileri

                            Hazırlayan: Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü
                            Sosyal Pediyatri Anabilim Dalı


                            Bebeğinizi 4-6 ay sadece anne sütü ile besleyiniz. Bu dönemde ona ek gıda vermeyiniz. Bebek 4-6 aydan önce ek gıda almaya hazır değildir ve bu dönemde ek gıda başlanmaması için çok önemli sebepler vardır:

                            Bu dönemde ağzına verilen yiyecekleri dili ile dışarı atar. Bu aslında bebeğe erken dönemde ek gıda verilmesini önleyici doğal koruyucu bir reflekstir.
                            4-6 aydan önce ısırma, çiğneme-yutma hareketlerini koordineli olarak yapamaz.
                            Tam olarak başını dik tutamaz, oturamaz.
                            Böbrekleri ek gıda ile alınan proteinlerin artıklarını ve mineralleri yeterince atamaz.
                            Nişastalı besinleri sindirmekte güçlük çeker.
                            Barsağın yeterli olgunluğa ulaşmadığı bu dönemde verilen yiyecekler besin hassasiyeti ve allerjilere yol açar.

                            4-6 ay arasında her bebeğin ek gıda almaya hazır olduğu zaman farklıdır. Bunun için bebeğinizin ek gıda almaya hazır olduğunu gösteren ipuçları bekleyin.

                            Bu ipuçları şunlardır:

                            Ağıza verilen yiyecekleri dil ile dışarı atma refleksinin kaybolmaya başlaması (dudaklarına kaşık değdiğinde ağzını açmasıyla beraber dilini dışarı doğru çıkarmaması) Başını tamamen rahatça dik tutarak oturabilmesi
                            Isırma, çiğneme-yutma koordine hareketlerinin başlaması Herhangi bir nesneyi parmakları ile tutabilmesi
                            Başlangıçtaki emme şeklinin daha olgunlaşması ve emmenin adeta bir sıvı içiyormuşçasına güçlenmesi Parmakları ile tuttuğu nesneyi ağzına götürebilmesi
                            Diş çıkarmaya başlaması Yiyeceği gözleri ile takip edebilmesi ve yiyecek verilince ağzını açması

                            Altıncı aydan sonra her bebek ek gıda almaya hazırdır. Ek gıdaya başlanması altı aydan sonraya geciktirilmemelidir. Altıncı aydan sonra bebeğin ek gıdaları kabul etmesi güçtür.

                            Bebeğinize ek gıda başlarken aşağıdaki noktalara dikkat edin.
                            Bebeğinize vereceğiniz ek gıdayı onun gelişim düzeyine göre ağzında kontrol edebileceği ve yutabileceği besinlerden yumuşak, pürtüksüz yarı sıvı besinler seçin.
                            Bebeğinize vereceğiniz her türlü gıda doğal ve taze hazırlanmış olmalıdır.
                            Bebeğiniz için hazırladığınız besinlere katı yağ, şeker, tuz ve baharat katmayın. Besinlerin doğal tatlarına alışmalarını sağlayın.
                            Hazırladığınız gıdaları oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin.
                            Konserve, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekleri, hazır meyve suları ve kolalı içecekleri, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinleri bebeğinize asla vermeyin.
                            Yeni besinleri bebeğiniz aç iken deneyin. Onur yorgun olmadığı ve sakin olduğu bir dönem seçin.
                            Yutmasını kolaylaştırmak ve ek gıdanın akciğere kaçmasını engellemek için ek gıda verirken onu kucağınızda kendini güvende hissedecek şekilde dik olarak tutun.
                            Her yeni gıdaya tek tek ve yavaş yavaş başlayın, az miktarda başlayıp, miktarı zamanla (3-4 gün) artırın.
                            Sevmediği bir gıdayı zorla vermeyin, yeniden denemek için bir süre geçmesini bekleyin.
                            Ek gıdaları bebeğe uygun bir kaşıkla verin, biberon kullanmayın.
                            Beslemeden önce bebeğin kaşıktaki yiyeceğe ilgi göstermesini bekleyin.
                            İsterse bebeğin yiyeceği elleyerek tanımasına izin verin.
                            Öğünlerde alacağı gıda miktarını bebeğinize bırakın, yemek istemediği takdirde ısrar etmeyin.
                            Yeme hızı bebek tarafından belirlenmelidir.
                            Zamanla bebeğinizin kendi kendine yemesine izin verin, bu onun özgüvenini artırır.
                            Ek gıdalara başladıktan sonra da bebeğinizi 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin.
                            Çocuğunuza bir yaşına gelene kadar mümkünse inek sütü vermeyin. Erken yaşta verilen inek sütü çocuğunuzda allerji ve kansızlık yapar.
                            Çocuğunuzu kansızlıktan korumak için demir yönünden zengin (et, yumurta, mercimekli baklagiller, pekmez) ek gıdalar verin.
                            Çocuğunuza vereceğiniz ek gıdaların A vitamini açısından da zengin (taze sebze ve meyve) olmasına dikkat edin. Bu onu hastalıktan koruyacaktır.
                            Üç yaşın altındaki çocuklar günde altı öğün beslenmelidir.
                            Çocuğunuz ile birlikte siz de yiyin. Bu onun iştahını artıracaktır. Çocuklar kalabalıkta yemek yemeyi severler.
                            Beş yaşına kadar çocuğunuza fındık, fıstık, çekirdek gibi küçük kuru yemişler vermeyin. Bunlar nefes borusuna kaçarak boğulmaya ve akciğerlerin zarar görmesine neden olabilir.

                            9-12 ay Aile sofrasına oturur.
                            7-9 ay Çoklu karışımlar
                            6-7 ay İkili karışımlar
                            4-6 Tekli karışımlar
                            Doğum ANNE SÜTÜ

                            Verilecek Ek Besinler

                            4-6 ay

                            Çocuğunuza tek bir gıda türü içeren yumuşak, topaksız, yarı sıvı tekli karışımlar verin. Bu gıdalara en iyi örnekler;

                            yoğurt

                            meyve püreleri ve meyve suyu (elma, şeftali, muz gibi)

                            sebze püreleridir (kabak, havuç, patates gibi)
                            6-7 ay

                            Çocuğunuza iki çeşit gıda içeren ikili karışımlar verin. Besinleri ince ince kıyın veya rendeleyin bir sıvı veya yoğurtla karıştırın. Bu gıdalara örnekler;


                            yoğurtlu sebze püreleri
                            meyveli yoğurt
                            tavuklu sebze
                            etli sebze
                            tarhana çorbası
                            yoğurt çorbasıdır

                            Ayrıca bu dönemde yumurtanın sarısı, beyaz peynir gibi kahvaltılıklarda vermeye başlayın. 7-9 ay

                            Artık çocuğunuza üç veya daha fazla besin türü içeren çoklu karışımlar verebilirsiniz. Bu gıdalara örnekler;


                            sebze çorbası
                            dolma
                            baklagiller
                            ızgara köftedir

                            Çocuğunuzun yemeklerine bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin. Dokuzuncu aydan sonra çocuğunuz aile sofrasına oturabilir.

                            Yorum

                            İşlem Yapılıyor
                            X