[Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • ALAMUT07
    Member
    • 26-08-2005
    • 680

    [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

    Artık bir dünya markası olan TÜRK OKULLARI yazı dizisi Şahin ALPAY'IN kaleminden....


    [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

    Türk okullarını ziyaret etmek üzere Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın davetlisi olarak bir grup akademisyen ve gazeteciyle birlikte, 26 Ocak-2 Şubat 2007 tarihleri arasında Kenya ve Güney Afrika cumhuriyetlerini kapsayan bir geziye katıldım. Türkiye ile bulundukları ülkeler arasında barış köprüleri kuran Türk okulları açısından son on yılın en önemli gelişmesi, bunlara belki en çok ihtiyaç duyulan siyah Afrika'daki gelişmesi. Bugün Afrika'nın otuz kadar ülkesinde elliden fazla Türk okulu hizmet veriyor. Zaman okurlarının, bu gezide gerek Afrika'nın içinde bulunduğu koşullarla, gerekse oradaki Türk okullarının verdikleri hizmetlerle ilgili olarak yaptığım gözlemleri ilginç bulacaklarını umuyorum.



    28 Ocak akşamı Johannesburg'daki Türk lisesi, Horizon International High School ya da Türkçe adıyla Uluslararası Ufuk Lisesi'nin modern ve pırıl pırıl binasındayız. Giriş kapısının üzerindeki levhada "The hand of friendship has no colour/Dostluğun rengi yoktur" yazıyor. Toplantı salonuna alınıyoruz. Okul müdürü, ODTÜ Matematik Bölümü mezunu, çakı gibi bir genç adam olan Gürtuğ Yalvaç, biz Türkiye'den gelen konuklara okul hakkında brifing veriyor. Sözlerini Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ırk ayrımını sona erdiren, bu uğurda 27 yıl hapis yatan efsane lider Nelson Mandela'dan bir alıntıyla tamamlıyor: "Dünyayı değiştirmek için en güçlü silah, eğitimdir..."
    Söz sırası, İngilizce öğretmenlerinden Nasreen Williams'a geliyor. Bir siyah-beyaz melezi olan Williams, Hıristiyan iken Müslümanlığı benimsemiş. Sınıfların kalabalık olmayışı, öğretmenlerin kalitesi, sağlanan disiplin ve benzeri üstünlükleri sayesinde Horizon School'un bölgedeki en iyi okullardan biri olduğunu anlatıyor; bunun için emeği geçen bütün Türklere teşekkür borçlu olduklarını söylüyor. Sözlerini bitirirken siyah Afrikalılar için eğitimin taşıdığı önemi çok veciz bir şekilde ifade ediyor: "Burada iyi bir eğitim görmeyen, ölüme mahkumdur..." Demek istediği şu: Yoksullukla artan suçlarla, AIDS başta çeşitli hastalıklarla boğuşan Afrika'da, okumazsan ölürsün.

    Beş kardeşten ikisi öldürülmüş

    Williams'tan sonra simsiyah bir öğrenci, bizleri şoke etmek istercesine haykırarak sahneye fırlıyor. Bu, 16 yaşındaki Khangelani Mhaleni: 17-19 Haziran 2006 tarihleri arasında İstanbul'da yapılan Uluslararası Türkçe Olimpiyatı'nda gümüş madalya kazanan genç. Türkçe konuşuyor. İçinde büyüdüğü ortamı tasvirle başlıyor. Beş erkek kardeşinden ikisi kurşunlanarak öldürülmüş. Diğer ikisi işledikleri suçlardan dolayı hapiste. Üç kız kardeşinden biri trafik kazasında can vermiş. Horizon School'da okuma fırsatı bulmanın kendisine ne büyük bir ayrıcalık sağladığını anlatıyor. Türkiye ziyareti sırasında gördüğü yakınlıktan duyduğu mutluluğu dile getiriyor. Yalova'da, Afrikalı siyah öğrenciler eğitim görsün diye aralarında para toplayan işadamlarıyla tanışmasını anlatıyor, onlara duyduğu şükran duygularını ifade ediyor. Gaziantep'te yabancı bir futbol yıldızı sanılmasıyla ilgili anılarını aktararak hepimizi kahkahalara boğuyor. Sonra babası söz alıyor. Oğlunun Türkiye'ye derin bir sevgi duyduğunu, doğrusu onun artık Afrikalıdan çok bir Türk sayılması gerektiğini söylüyor. "Oğlum işlenmemiş bir elmas cevheri gibiydi... Bu okulda işlendi, bir pırlanta oldu... Bu okula sahip olduğumuz için çok şanslıyız..." diyor.
    Johannesburg'da geçirdiğimiz o akşam, Afrika'daki Türk okullarının işlevini kavramak açısından yaptığımız gezinin belki en öğretici tecrübesi oldu. Ama Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın daveti üzerine, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin telkinleriyle kurulan Türk okullarını görmek üzere Kenya ve Güney Afrika cumhuriyetlerine yaptığımız bir haftalık ziyaret, Johannesburg'da değil, 27 Ocak günü Kenya'nın başkenti Nairobi'de başladı. Tunus'ta geçirdiğim birkaç saat sayılmazsa Afrika kıtasına ilk kez ayak basıyordum ve itiraf edeyim ki bu seyahatten önce Nairobi hakkında hemen hiçbir şey bilmiyordum. Bildiklerim sadece PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 1999 Şubat'ında Amerikalılar tarafından Türkiye'ye burada teslim edildiğinden; El Kaide'nin New York'taki İkiz Kuleler'den önceki en dehşet verici terör saldırılarından birinin Ağustos 1998'de Nairobi'deki ABD büyükelçiliğini hedef aldığından ibaretti.

    Yoksulluk ve sefaletin başkenti: Kibera

    Nairobi (ya da Kenya Havayolları'nın Kisvahili dilini konuşan tatlı dilli hosteslerinin telaffuzuyla "Narobi") Afrika'nın göbeğinde, ekvatorun yalnızca 80 km kadar güneyinde, deniz seviyesinden 1800 metre yükseklikte, geceleri serin, gündüzleri sıcak, yıl boyunca tek bir mevsimin yaşandığı, insanı dinç tutan bir havası, yemyeşil parkları olan bir şehir. Zaten yerel dilde Nairobi, "yeşil ve sulak yer" anlamına geliyor. 1963'te sona eren sömürgelik döneminde, 85 yıl kadar önce İngilizler tarafından kurulan Nairobi, adeta Kenya'nın bütün çelişkilerini, kontrastlarını içinde barındıran bir kent.
    Kent merkezi şaşırtıcı ölçüde düzenli ve bakımlı; ancak kentin biraz dışına çıkıldığında düzgün yol kalmıyor. Bir yanda dünyanın belki en güzel bitki örtüsü içinde, yüksek duvarlarla çevrili, çoğunda varlıklı beyazların (bu arada 40 bin dolayında İngiliz'in) yaşadığı, elektrikli tellerle çevrili ve özel güvenlik şirketlerince korunan konaklar ve çiftlikler var... Öte yanda, 1,5 milyonluk kentin yaklaşık üçte birinin tarifi imkânsız bir yoksulluk içinde yaşadığı ünlü Kibera bölgesi... Teneke evlerde barınan insanların AIDS, kolera, sarı humma ve sair hastalıklardan telef olduğu Kibera'yı görmeyen, bu dünyada yoksulluk ve sefalet ne demek olabilir, bilemez. Kibera'nın içinden ancak kapıları sıkı sıkıya kapalı bir minibüsle geçebildik...
    Kenya'nın toplam nüfusu, tam olarak bilinmemekle beraber, 35 milyon civarında. Nüfusun % 99'unu oluşturan siyahlar yedi büyük kabileye ayrılıyor. Bunların en büyüğü nüfusun yaklaşık beşte birini oluşturan Kikuyu kabilesi. Kenya'nın ortak ve resmî dili İngilizce. İkinci resmî dil ise Kikuyu dili ve Svahilinin karışımı olan Kisvahili. Nüfusun yaklaşık yarısı Protestan, üçte biri Katolik, onda biri Müslüman, geri kalanı da yerel dinlere mensup. Kenya'daki dinsel çoğulculuğu, Nairobi'de attığınız her adımda görmek mümkün; kiliseler, camiler ve Hindu tapınakları yan yana yükseliyor. Kenya'da Hindistan'a benzer çok-hukukluluk düzeni var; yani dinsel gruplar özel hukuk, aile hukuku alanında dinsel kurallarını uyguluyor. Müslüman erkekler birden çok eş alabiliyorlar. Çokeşlilik Müslümanlara özgü değil; diğerleri arasında da yaygın. Çünkü bu henüz etkinliğini yitirmemiş bir Afrika geleneği.
    Kenya'nın olağanüstü genç bir nüfusu var; yarısı 14 yaşın altında. Halkın dörttü üçü tarımda çalışıyor: Çay, kahve, mısır, buğday ve şeker kamışı, elde edilen başlıca ürünler. Her on Kenyalıdan biri HIV/AIDS hastası. Kenyalıların ortalama ömrü 50 yılı geçmiyor. Kişi başına gelir 1.200 dolar civarında; ama gelir dağılımı olağanüstü bozuk. Öyle ki, halkın en düşük gelirli yüzde 10'u, toplam gelirin yüzde 2'sini alırken, en yüksek gelirli yüzde 10, gelirin yüzde 40'ını elde ediyor. Büyük çoğunluk yılda 400-450 dolar bir gelirle yaşıyor.
    Kenya'da ikisi ilköğretim okulu, ikisi de lise olmak üzere, toplam bin kadar öğrenciye hizmet veren 4 Türk okulu var. Bunların ikisi başkent Nairobi, ikisi de Doğu Afrika'nın en büyük limanlarından biri olan Mombasa'da bulunuyor. Biz Nairobi'deki Light Academy/Işık Akademisi okullarını görme fırsatını bulduk. Okulların bağlı olduğu Ömeriye Eğitim ve Sağlık Vakfı'nın başkanı ve bir kimya öğretmeni olan Sayın Mehmet Yavuzlar, okulların genel müdürü Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir fizik öğretmeni olan Tufan Aydın ve vakfın hukuk danışmanlığını yapan, Hindistan asıllı bir Müslüman olan avukat Ömer Amin Bey'den okullar ve Kenya'daki koşullar hakkında ayrıntılı bilgi aldık; çoğu Boğaziçi, ODTÜ ve Marmara üniversiteleri mezunu olan Türk öğretmenlerle sohbet ettik. Hemen hepsi Afrika'ya hizmet vermekten büyük bir manevi tatmin duyduklarını anlattılar. İlkokula ziyaretimiz cumartesiye rastladığından, öğrenciler yoktu. Fakat 11-12 yaşlarındaki dört kız öğrenci, bize özel bir gösteri sundular ve çeşitli Türkçe şarkılar söylediler.

    Kenya'nın en başarılı beş okulundan biri

    Kenya'da ilköğretim okulları 8 yıl, liseler 4 yıl süreli. Eğitim henüz zorunlu değil. Kamu okullarının ücretsiz hale gelmesi ancak son yıllarda mümkün hale gelmiş. Işık Akademisi okulları, öğrencilerden yılda 2 bin dolar dolayında ücret alıyorlar, başarılı öğrencilere burs sağlıyorlar. İlkokulda 240, lisede 300 dolayında öğrenci okuyor. İlkokuldaki öğrencilerin yarısı, lisedekilerin de üçte biri Müslüman ailelerin çocukları. Matematik, fen, bilgisayar ve 4. sınıfta başlayan Türkçe dersleri, Türkiye'den gelen, diğer dersler Kenya Eğitim Bakanlığı'nın tayin ettiği öğretmenler tarafından veriliyor. Çok farklı dini gruplara hizmet verilen okulda, tamamen laik bir eğitim veriliyor.
    Yerel gelenekler uyarınca cinsel hayatın erken yaşta başladığı ve AIDS başta olmak üzere cinsel hastalıkların yaygın olduğu Kenya'da hayati bir konu olan cinsel eğitimin ilkokulda başlaması, şaşırtıcı değil. Öğrencilerinin çoğu yatılı olan Light Academy lise bölümünde okul-aile birliğinden İsmail Ramadhan, Joseph Bogonko ve eşiyle sohbet, ailelerin okullara bakışını öğrenmek açısından güzel bir fırsat oldu. Okulu övmekle bitiremediler... Üniversiteye giriş sınavında en başarılı beş okul arasına girdiğini, burada öğretmenlerin öğrencilere kardeş gibi davrandıklarını, çocukların hafta sonlarında eve gelmek dahi istemediklerini anlattılar. Bay Bogonko bu okulda "mide demokrasisi"nin çok gelişmiş olduğunu (!) yani çok kaliteli yemek verildiğini belirtmeyi ihmal etmedi. İsmail Bey, dört oğlunun da bu okuldan mezun olduğunu; bunlardan birinin şimdi İstanbul'da Fatih Üniversitesi'nde okuduğunu anlattı. Türkiye'de 450 öğrenci arasında yapılan bir Türkçe yarışmasında madalya kazanan lise son sınıf öğrencileri İsa Ares ve Abdülhakim Aden ile tanıştık.

    YARIN: HIRİSTİYAN, HİNDU VE MÜSLÜMAN AYNI SIRADA
  • veyistr
    Banned
    • 08-04-2006
    • 520

    #2
    Konu: [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

    onlar bizim medarı iftiharımız

    Yorum

    • ALAMUT07
      Member
      • 26-08-2005
      • 680

      #3
      Konu: [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

      [Afrika'da Türk Okulları - 2] Müslüman, Hindu ve Hıristiyan aynı sırada okuyor

      Uçağımız Joburg'a indiğinde heyecanlıydım. Çok değil, daha 13 yıl öncesine kadar ırk ayrımı rejiminin yürürlükte olduğu bir ülkeye ayak basıyordum. Irk ayrımını sona erdiren, bu uğurda 27 yıl hapis yatan Nelson Mandela, Joburg'da doğmuş, orada büyümüştü.





      Üstelik Joburg yalnız Mandela'nın yurdu da değildi. Dünyanın en büyük demokrasisi Hindistan'ın kurucu lideri Mahatma Gandhi, sömürgeciliğe karşı verdiği mücadelede (pasif direnme anlamına gelen) "Satyagraha" yöntemini Güney Afrika'da yaşayan Hintlilerin vatandaşlık hakları adına ilk kez 11 Eylül 1906'da, Joburg'da düzenlediği kitle gösterisinde uygulamıştı.</I>

      Kenya çok dinli ve çok dilli bir ülke. Nairobi Light Acdemy İlköğretim Okulu'nda bir katolik bir Protestan, bir Hindu ve bir Müslüman aynı sırada birlikte ders görüyorlar. Light Academy'nin inşa halindeki, üç katlı yeni binasını görmeye gittik. İnşaata 10 gün önce başlayan Antalyalı müteahhit Mustafa Hakçıl Bey, yerel bir malzeme olan kesme taştan ördüğü binayı toplam 120 günde bitirmeye kararlıydı. Yüksek gümrük vergileri olmasa Türk işadamlarının Kenya'da çok iş yapabileceklerini, Ankara'nın bu sorunu halletmeye çalışması gerektiğini söyledi. Okulun genç mimarı, 1993'te ODTÜ'den mezun olan ve gayet iyi Türkçe konuşan Kenyalı Abdürrezzak Varfa ile sohbet ettik. İslam Kalkınma Bankası bursuyla Türkiye'de okuyan Varfa, şimdilerde Kenya üniversitelerinde 28 Türk öğrencinin okuduğunu, yılda ortalama 3 bin dolar ücret ödediklerini anlattı.
      Boğaziçi Üniversitesi profesörleri Binnaz ve Zafer Toprak, Galatasaray Üniversitesi profesörleri Seyfettin Gürsel, Füsun Üstel ve Kenan Sönmez, Marmara Üniversitesi'nden Prof. Belkıs Sönmez, Sabah gazetesinden Yavuz Baydar ve Mahmut Övür, bendeniz ve grup liderimiz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Genel Koordinatörü Salih Yaylacı'dan oluşan heyetimiz, o gün saat 5 çayına Nairobi Büyükelçimiz Sayın Varol Özkoçak'ın ikametgahına konuk olduk. Büyük bir misafirperverlik gösteren Sayın Büyükelçi, Müsteşar Haşmet Sınav Bey'le birlikte, çay ziyafeti sırasında Kenya'da siyaset ve ekonomi hakkında bizleri aydınlattı. Verdiği bilgilere göre, Kenya siyasi hayatında öncelikle kabile ve bölge ayrımları rol oynuyor. Sömürge dönemi geride kalmış olsa da ekonomi büyük ölçüde, sayıları 50 bini geçmeyen Hintlilerin ve 100 bini geçmeyen Avrupalıların denetiminde. Yolsuzluklar gazetelerin baş konusu olan çok büyük bir sorun. Kenya, giderek Çin için Doğu Afrika'ya açılan kapı özelliğini kazanmakta. Çinliler halen Nairobi ile Mombasa'yı birleştiren yolu inşa ediyor ve Kenya'ya büyük yatırım yapmaktalar. Giderek yayılan silahlı gasp ve soygun olaylarında Somali sınırından gelen silahlar rol oynuyor.

      TÜRK BÜYÜKELÇİSİYLE GÖRÜŞME

      ayın Özkoçak, hayli profesyonel bir ressam ve heykeltıraş. Yurda dönüşte İstanbul'da sergilemeyi tasarladığı güzel eserlerini, biz Nairobi'deki evinde görme ayrıcalığını yaşadık. Dokuz yaşındaki oğlu Barış, bize Chopin'den parçalar içeren bir piyano resitali sundu. Veda ederken Sayın Büyükelçi'ye Kenya'daki Türk okulları hakkında ne düşündüğünü sordum: Okulları çok takdir ettiğini; Kenyalı ailelerin verilen eğitimden, öğretmenlerin yalnız öğrencilerle değil aileleriyle de ilgilenmesinden büyük memnuniyet duyduklarını söyledi. "Kenya'ya gelen bütün Türklere okulları görmelerini tavsiye ediyorum." dedi.
      Ertesi sabah bizi dört saatlik bir uçuşla Kenya'nın başkenti Nairobi'den Güney Afrika Cumhuriyeti'nin (bundan böyle GAC) en büyük şehri Johannesburg'a (bundan böyle yerel deyişle Joburg'a) götüren uçakta yanıma Avustralya'nın Perth Üniversitesi'nde, globalleşmeye karşı uluslararası hareket üzerine doktora tezi yazmakta olan genç bir siyasetbilimci hanım düştü. Öyküsü ilginçti. Afrikaan (yani beyaz yerleşimci) bir baba ile Mısır kökenli Rum bir anneden Johannesburg'da doğmuş, 10 yaşına kadar GAC'da yaşamıştı. Ailesi, ırk ayrımı rejiminin son bulduğu 1994 yılında Avustralya'ya göç etmişti. Bu yıl çıktığı ilk Avrupa seyahatinde İsveç'e gitmiş, oradan globalleşmeye karşı uluslararası hareketin 20-25 Ocak tarihleri arasında Nairobi'de düzenlediği Dünya Sosyal Forumu'na katılmak üzere Kenya'ya gelmişti. Şimdi de 13 yıldır uzak kaldığı babaannesini ve diğer akrabalarını görmek üzere Joburg'a gidiyordu. Türkiye'ye hiç gelmemişti; ama tabii Avustralya tarihi bakımından bu çok önemli ülke hakkında hayli bilgi sahibiydi. 1994'te ırk ayrımının sona ermesinden sonra Güney Afrika'dan Avustralya'ya yönelen Afrikaan göçü ile de böylece tanışmış oluyordum.
      Joburg'a ayak basar basmaz Güney California'ya geldiğim hissine kapıldım. Gerçekten GAC her haliyle dünyada en çok ABD'nin California eyaletine benziyor: Beyazların ve siyahların birlikte yaşadıkları, olağanüstü güzellikte bir doğaya, Akdeniz iklimine sahip, fevkalade kalkınmış bir ülke. Yalnız bazı önemli farklar var: Birincisi, California'da siyahlar nüfusun yaklaşık % 7'sini oluştururken, bu oran GAC'da % 80'i buluyor. İkincisi, siyahlarla beyazlar arasındaki gelir uçurumu, burada ABD'de olduğundan çok daha büyük. Üçüncüsü, GAC nüfusun yaklaşık beşte biriyle dünyada en çok sayıda AIDS hastası barındıran ülke konumunda. Her yıl yaklaşık 400 bin kişi AIDS'ten ölüyor. Ölümlerin % 25'inin nedeni AIDS. Ortalama ömür 45-50 yıl dolayında.
      GAC'ı California'dan farklı kılan başka bir unsur, dünyada gelir dağılımının en bozuk, işsizliğin en yüksek olduğu yerlerden biri oluşu. Beşinci fark, California'da hayat genellikle evlerin dışında yaşanırken GAC'da gasp, soygun, öldürülme korkusuyla insanlar, özellikle de beyazlar güneş battıktan sonra sokağa çıkmıyor. Güney Afrika, savaş halinde olmadığı halde dünyanın en tehlikeli ülkesi. Yalnızca 2001 yılında cinayete kurban giden insan sayısı 20 bin olmuş. 'Güneş battıktan sonra sokaklarda kimsenin kalmadığı bir ülke olabilir mi?' diye sorabilirsiniz. GAC öyle bir yer. 2010 Dünya Futbol Şampiyonası'nın burada nasıl yapılacağı bir muamma.

      GÜNEY AFRİKA'DA 11 RESMİ DİL

      AC'ın nüfusu 45 milyon dolayında. Ülkede % 80'e varan siyah nüfus yanında, % 10 dolayında beyaz, % 8 dolayında melez ve % 2 dolayında Hint kökenli yaşıyor. Irk ayrımının sona ermesinden sonra beyazların bir kısmı ülkeyi terk ederken, çevre ülkelerden 8 milyon kadar siyah göçmen GAC'a yerleşmiş. Resmi istatistiklere göre halkın % 73'ü Protestan, % 15'i inançsız, % 7'si Katolik. Müslümanların oranı % 2'yi geçmiyor; ancak bu oranın son yıllarda % 4-5'e çıktığı tahmin ediliyor. GAC'ın tam 11 adet resmi dili var. Hemen herkesin konuştuğu İngilizce, Zulu (% 24), Mandela'nın da anadili olan Xhosa ya da Koza (% 18), Hollandalı yerleşimcilerin dili olan Afrikaans (% 13) bunların başlıcaları.
      Dokuz eyaletli federal bir devlet olan GAC bir parlamenter demokrasi. Parlamento tarafından seçilen cumhurbaşkanı aynı zamanda başbakanlığı yürütüyor. 16 partinin temsil edildiği parlamentoda ve eyalet yönetimlerinde, ırk ayrımına karşı mücadelenin başını çeken Afrika Ulusal Kongresi (ANC) partisinin süregelen hakimiyeti var. Ülkede kişi başına düşen gelir 13.000 dolar düzeyinde. Fakat Güney Afrika dünyada gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden biri: Nüfusun en düşük gelirli % 10'luk kesiminin milli gelirdeki payı % 1 dolayında iken, en yüksek gelirli % 10'luk kesimin payı % 46. Nüfusun % 60'ı yılda 7 bin doların altında gelir sağlarken, tepedeki % 2'lik kesimin geliri yılda 50 bin doları geçiyor... UNDP raporlarına göre, nüfusun yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İşsizlik oranı yüzde 40 dolayında.
      GAC hükümeti, ekonominin beyazların hakimiyetinden kurtulması amacıyla "Black Economic Empowerment/Siyahların Ekonomik Bakımdan Güçlendirilmesi" adını alan bir program uyguluyor. Programın esası işe alınmada, şirketler ve yönetiminde beyaz olmayanlara kotalar ayrılmasını, pozitif ayrımcılık yapılmasını öngörüyor. Şirket hisselerinin en az % 26'sının beyaz olmayanların elinde olması şartı aranıyor. GAC'daki zenginliğin temelinde, altın, platin, elmas, kömür başta olmak üzere zengin yeraltı cevherleri var. Kömürden elde edilen petrol ve hidrolik santrallar ülkeyi enerji bakımından bağımsız kılıyor. Nükleer santralların da elektrik üretiminde küçük bir payı var. GAC'ın en ilginç özelliklerinden biri Kenya'da olduğu gibi burada da Hindistan'dakine benzer çok-hukukluluğun uygulanması.

      ÖÐRENCİLERİN TAMAMI ÜNİVERSİTEYE...

      oburg'da otele yerleştikten sonra ilk durağımız, birkaç yıl önce bir rahatsızlık geçirdikten sonra Joburg'a yerleşen ünlü ses sanatçısı Yüksel Uzel hanımın görkemli villası oldu. Burada Yüksel Hanım'ın mükellef ikramları eşliğinde Türk okullarının yöneticileri ve Güney Afrika'daki Türk işadamlarının bazılarıyla sohbet etme fırsatı bulduk. GAC'daki Türk okullarının bağlı olduğu Horizon Educational Trust/Ufuk Eğitim Vakfı'nın başkanı Hasan Tarık Şen Bey, vakfa bağlı olan ülkelerdeki Türk okullarını şöyle sıraladı: Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki 7 yıllık ilkokul ve 5 yıllık lise bölümlerinden oluşan 3 okul ve 1 lise, Madagaskar'da 1 ilkokul ve lise, Mozambik'te 1 ilkokul ve lise, Malavi'de 1 ilkokul ve lise. Angola, Zambiya, Zimbabwe ve Mauritius'taki ilkokulların 2007 yılı içinde hizmete girmesinin tasarlandığını anlattı. Okullarda öğrencilerden ortalama yıllık 1.600 dolar dolayında ücret alındığını söyledi. Şen'e göre, "bunlar hayırsever Müslümanlar; kimseye dinlerini aşılamaya da çalışmıyorlar" diye düşünülen Türk okulları, Afrika ülkelerinde büyük hüsnü kabul görüyor ve bunun için giderek yayılmakta.
      GAC'daki Türk okullarının genel müdürü Tahsin Tümer Bey de okullarda toplam 1.400 dolayında öğrencinin okuduğunu; 51 Türk ve 71 yerli öğretmen ve yöneticinin çalıştığını; ayda 1.000-1.500 dolar ücret alan Türk öğretmenlerin matematik, fizik, biyoloji, bilgisayar ve Türkçe derslerinden sorumlu olduklarını anlattı. Bu okullarda okuyan ve % 95'i siyah ya da melez olan öğrencilerin tamamının üniversite giriş sınavlarında başarı gösterdiğini; Türk okullarının GAC'daki bilim olimpiyatlarında ilk 10 okul arasına girmeyi başardıklarını aktardı.





      YARIN: SİYAH AFRİKA'YA ANADOLU'DAN DESTEK

      Yorum

      • ALAMUT07
        Member
        • 26-08-2005
        • 680

        #4
        Konu: [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

        [Afrika'da Türk Okulları - 3] Siyah Afrika'ya Anadolu'dan destek


        Bu seyahatte gördüğümüz Türk okullarının en etkileyici olanı Cape Town Star International School idi. 1999 yılında kurulan okul, öğrencileri yuvadan alıp liseden mezun edecek kapasiteye sahip.



        Sınıfları, spor olanakları ve diğer tesisleriyle Cape Town'a yakışan bir okul. Koridordan geçerken askıların üzerine yazılı olan öğrenci isimlerini not ettim: Raees, Miguel, Uthmaan, Abraar, Zoe, Muazzam, Aaaliyah, Saarah, Yusrah, Sakeen, Fareed, Aqeelah, Aqeel, Laeeq, Muzair, Riyaadh, Monia, Shaquel, Kayla, Ammaarah, Tasleem, Furkan, Fatimah... İsimler, okulun çokkültürlü niteliğini yansıtıyordu.</I>
        GAC-Türkiye arasındaki ticaret hacmi giderek büyüyor, fakat potansiyelin çok altında. GAC başkenti Pretoria'daki büyükelçiliğimizin ticaret müşaviri Ali Toptan Bey'den edindiğim verilere göre durum şöyle: 2000 yılında 240 bin dolar düzeyinde olan ticaret hacmi 2006'da 2,2 milyara ulaşarak, 6 yılda 10 kattan fazla arttı. Güney Afrika'dan başlıca altın ve taşkömürü ithal ederken, akaryakıt, otomobil, beyaz eşya ve kağıt ürünleri ihraç ediyoruz. Ne var ki ticaret dengesi sürekli olarak aleyhimize gelişmekte. Oysa 10 milyon dolayındaki yüksek alım gücüne sahip nüfusuyla GAC Türk işadamları için çok cazip bir pazar. Coğrafi uzaklık ve GAC'ın uyguladığı % 5-40 aralığındaki gümrük vergileri ticaretimizi engelleyen başlıca etkenler. 2010 yılına kadar AB ile GAC arasında ticaretin serbestleşmesi, gümrük birliği nedeniyle ihracat imkanlarının artması imkanını getirecek. 2003 Mart ayında THY'nin İstanbul-Joburg-Cape Town seferlerine son vermesi, kargo taşımacılığında maliyetleri yükseltmiş ve ticari ilişkileri sınırlandırmış. GAC'da kömür çıkarıp Türkiye'ye gönderen Sumo şirketinin yöneticileri Şemsettin Çalışkan ve Vuslat Bayoğlu beylere göre, ticaretin artması için daha çok çaba harcanması gerekiyor. Bu arada, Türkiye'de iş bulmakta güçlük çeken jeoloji, metalürji ve maden mühendislerine GAC'da büyük talep olduğunu söylediler. Hiç tecrübesi olmayanlar ayda 1.500 dolar, 5 yıllık tecrübesi olanlar 4 bin dolar aylıkla iş bulabiliyormuş.
        O akşam Horizon International High School'a yapacağımız ziyaretten önce 1908-15 yılları arasında burada Osmanlı Devleti'nin konsolosluğunu yaparken, 46 yaşında iken vefat eden Muhammed Remzi Bey'in kentin merkezindeki Braamfonten mezarlığında bulunan kabrini ziyaret ettik. Osmanlı'nın bundan yüzyıl önce Güney Afrika'ya ilgi duyması ilginçti.

        Soweto ziyareti

        İstanbul'a dönüş yolunda Joburg'da bir gün daha geçirdik. Mandela'nın doğup büyüdüğü 1 milyon 300 bin nüfuslu Soweto'yu (South Western Township'in kısa adı) gördük. Belediye başkanını, ırk ayrımına karşı mücadele ettiği için 1976-85 arasını hapiste geçiren Patrick Lephanya'yı ziyaret ettik. Anlattıkları sarsıcıydı: Halkın büyük çoğunluğunu eğitimsiz, dolayısıyla sabit iş bulması imkansız siyahlar oluşturuyor. Ortalama gelir 200-250 dolar düzeyinde. Nüfusun yaklaşık dörtte biri evli olmayan anneler ve çocuklarından oluşuyor. İşportacılık ve muhtelif küçük hizmetler esas geçim kaynağını oluşturuyor. Eroin ve kokain tüketimi artıyor. AIDS ve kalp hastalıklarından ölenlerle nüfus giderek azalmakta... Soweto'da büyük yoksulluk ve yoksunluk var, ama yine de Nairobi'nin Kibera'sı ile karşılaştırıldığında mürefah sayılabilir...
        Lephanya, ırk ayrımına karşı siyasi mücadele dönemiyle ilgili anılarından da söz etti. ANC'ye mensup gençlerin beyazlarla müzakere ve uzlaşmaya kesinlikle karşı olduklarını; fakat Mandela'nın büyük otoritesiyle onları ikna etmeyi başardığını ve ırk ayrımından demokrasiye evrimci yoldan geçişi mümkün kıldığını anlattı. 29 Ocak günü sabah erkenden GAC'ın Hint Okyanusu kıyısındaki ikinci büyük kenti, güney yarımkürenin en büyük limanı, yaklaşık 4 milyon nüfuslu Durban kentine uçtuk. Gandhi'nin Güney Afrika'daki yıllarının büyük bölümünü geçirdiği Durban, bitki örtüsü ve havasıyla tam bir Akdeniz kentini andırıyor. Ocak sonunda Nairobi ve Joburg'da 24-25 derece olan ısı burada 29-30 dereceye yükseldi. Kuru havanın yerini, nemli bir hava aldı. Otele yerleştikten sonra kentin bir miktar dışındaki Star Educational Trust/Yıldız Eğitim Vakfı tarafından işletilen "Star College/Yıldız Koleji" adlı Türk lisesine ulaştık. Giriş kapısında duran okul armasının altında Türkçe olarak "Akıl, beden ve ruh" yazıyordu.
        Bizi Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi matematik bölümünden mezun bir genç olan Okul Müdürü Faruk Türkmen ve yine hemen hepsi Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden mezun genç öğretmenler karşıladı. Güney Afrikalı öğretmenlerin bazılarıyla da tanışma fırsatı bulduk. Okulun ağaçlarla kaplı, yemyeşil avlusunda hazırlanan öğlen yemeğini yerken Faruk Bey, bize okulun öyküsünü anlattı. Daha önce İngilizler tarafından işletilen okul, 1997'de vakıf tarafından satın alınmış. 200 dolayında siyah, melez ve Hint asıllı öğrencinin okuduğu lisede öğrencilerden yılda 2.000 dolar civarında ücret alındığını, ücret gelirlerinin % 10'uyla burs verildiğini öğrendik. Bir grup öğrenciyle sohbet ettim. Okulda verilen eğitimden ve öğretmenlerden ziyadesiyle memnun olduklarını; spor imkanlarının biraz kısıtlı olmasından başka bir kusur bulmadıklarını söylediler.
        Okul ziyaretinden sonra yine minibüse binip "PheZulu Safari Park"ına yollandık. Bu tabiat parkında önce 102 yaşında, 4,5 metre boyunda ve 600 kg ağırlığındaki yaşlı timsah Junior ile eşi 60 yaşındaki Juliette'i ve çocuklarını ziyaret ettik. Sonra temsili bir Zulu köyünde, Zulu kabilesinden kızlı erkekli gençlerin sergilediği danslı şarkılı gösteriyi izledik. Gösteri, Zulu kabilesinden gençlerin nasıl tanışıp anlaştıkları ve köyün büyücüsünün uygun görmesi üzerine evlendiklerini anlatıyordu. Gösteriyi izlerken kendimi Zulu yaşamına öylesine kaptırdım ki, gösteriyi sunan gençlerin işleri biter bitmez modern giysilerine bürünüp şehre gitmek üzere otomobillerine atlamaları bana bir an için inanılmaz göründü. 31 Ocak günü yine sabah erkenden, bu defa dünyanın incilerinden biri olan, Afrika kıtasının güney ucunda, Atlantik ve Hint okyanuslarının buluştuğu yerde duran kente doğru yola çıktık. Pırıl pırıl güneşli ve bulutsuz bir yaz sabahı, dillere destan Masa Dağı'nın (Table Mountain) üzerinden uçarak Cape Town'a indik. Yaklaşık 4 milyon nüfuslu, Western Cape eyaletinin başkenti olan Cape Town'da bir milyona yakın genellikle Hindistan, Malezya ve Endonezya kökenli Müslüman yaşıyor. Malezya ve Endonezya kökenlilerin tarihi 17. yüzyılda buraya Hollandalı sömürgeciler tarafından getirilen kölelere dayanıyor.

        Gemerek'ten Cape Town'a...

        GAC'daki en başarılı Türk işadamlarından biri olan Levent Şenol Bey bizi evinde ağırladı. Masa Dağı'nı ve Atlantik Okyanusu'nu cepheden gören görkemli villasında kahvaltı sırasında Levent Bey yaşam öyküsünü şöyle anlattı: "Sivas'ın Gemerek ilçesinde doğdum. Ailem Çerkes kökenlidir. Lise 1'e kadar okuyabildim. Sonra Suudi Arabistan'daki bir Türk inşaat firmasına satın alma şefi olarak girdim. 1985-89 arasında dört yıl orada çalıştıktan sonra, rahmetli olan bir arkadaşımın çağrısı üzerine Cape Town'a geldim. II. Abdülhamid'in, Müslümanlar arasında çıkan bir ihtilafı çözmek üzere buraya gönderdiği Kadı Ebubekir Efendi'nin efradından olan eşimle tanışıp evlendikten sonra buraya yerleşmeye karar verdim. Hedefim bir iş kurmaktı. Önce Türkiye'den deri eşya, burada çok kullanılan eşarplar, sonra battaniyeler getirmeye başladım. Çok para kazanınca, battaniye üretimine başladım. Bugün entegre battaniye fabrikası sahibiyim. 400 dolayında işçi çalıştırıyor, komşu ülkelere ihracat yapıyorum. Türkiye'den akrilik elyaf ithal ediyorum. İşlerim çok şükür, çok iyi. "Levent Bey, GAC'da asgari ücret olduğunu, fakat vergi ya da sosyal sigorta primi ödenmediğini, enerjinin ucuz olduğunu, dolayısıyla yatırıma çok elverişli bir ortam bulunduğunu anlatıyor. İlgilenecek Türk yatırımcılara, uzaktan kumanda ile iş yapılamayacağını, buraya yerleşmek ve pazarlama becerisine sahip olmak gerektiğini söylüyor.
        Sonra bu seyahatte gördüğümüz Türk okullarının belki en etkileyici olanına, Star International Primary and High School'a yollandık. Okulun müdürü, ODTÜ'de biyoloji okumuş genç bir öğretmen olan İlhami Demirtaş, bize okulu baştan aşağı gezdirdi ve öteki öğretmenlerle birlikte ayrıntılı bir brifing verdi: 1998'de GAC'da ilk açılan Türk okulu olan Star International'da bugün 250 dolayında öğrenci okuyor. Çoğu Hıristiyan melez, yarıya yakını Asya (Endonezya) kökenli Müslüman ailelere mensup. Karma öğretim yapılan okulda kız öğrencilerin oranı % 40 dolayında. GAC'da üniversiteye girebilmek için 11 resmi dilin en az ikisinden sınav vermek zorunluluğu olduğu için Star hem İngilizce hem de Afrikaans dilinde öğretim yapıyor. Öğrencilerden alınan ücret ilköğretimde 1.500, lisede 2.000 dolar dolayında. Bütün okullar gibi Star da devletin öğrenci başına 250 dolar dolayındaki mali yardımından yararlanıyor.

        "Ubuntu": Ahlâkî değerler

        Yurtdışındaki bütün Türk okullarında olduğu gibi burada da yalnızca fen dersleri ve (seçmelik ders olan) Türkçe, Türkiye'den gelen öğretmenler tarafından, öteki dersler çoğu hanım yerli öğretmenler tarafından veriliyor. GAC okullarında din ya da din bilgisi dersi verilmiyor, ama yurttaşlık bilgisi okutuluyor. "Ubuntu" yani sahip olunması gereken değerlerin ele alındığı yurttaşlık dersinde yıl boyunca işlenen konular şöyle sıralanıyor: Sorumluluk, sorumlu davranış, sorumlu çalışma ahlakı, hoşgörü, bağışlayıcılık, işbirliği, kendine saygı, aileye saygı, topluma saygı, ülkeye saygı, dürüstlük, güvenilirlik, hesap verme, iyiyi düşünme, sebat, şefkat, dayanışma... Bu dersin sorumlusu olan yerli öğretmenlerden Bay Boonzaaier, öğrencilere birbirlerinin inançlarına saygılı olmalarını sağlamak için okulda mevcut bütün dinler hakkında az da olsa bilgi verildiğini anlattı. Ve şöyle dedi: "Evet, çocukların biraz kafaları karışıyor, yeterli de olmuyor, ama anayasaya uymak zorundayız..." Yurttaşlık dersi yanında, Afrika'da hayati bir konu olan cinsellik konularının işlendiği bir "yaşam" dersi verildiğini de öğrendik. GAC'da tümüyle dini okullar var. İslami okulların yöneticileri önceleri Star yöneticilerini "Müslümanları laikleştiriyorsunuz!" diye eleştirmişler; fakat sonradan laik eğitim verilmesinin doğru olduğunu kabul etmişler. Şimdilerde "Haklısınız; çünkü artık dünya küçülüyor, insanların birbirlerini tanıması gerekiyor." diyorlarmış. Demirtaş, GAC yönetiminin, yakın geçmişe kadar geçerli olan apartheid rejimi hatırlanacak olursa ayrımcılık konusunda haklı olarak büyük bir duyarlılık gösterdiğinin altını çizdi. "Burada din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılan okullar hemen kapatılır." dedi. Demirtaş, Türkiye'ye ilgi konusunda şunları söylüyor: Galatasaray futbol takımını ve Hasan Şaş'ı tanımayan çok az... (Öğretmenlerin çabasının sonucu olmalı...) Müslüman öğrenciler daha ilgili. "Türkiye niye AB'ye girmek istiyor. Hrant Dink neden öldürüldü. Cumhurbaşkanı kim olacak?" gibi sorular soruyorlar. (İşte size küreselleşme!)

        YARIN: TÜRKLER HEM MÜSLÜMAN HEM DE MODERN

        Yorum

        • ALAMUT07
          Member
          • 26-08-2005
          • 680

          #5
          Konu: [Afrika'da Türk Okulları -1] 'Afrika'da, okumazsan ölürsün'

          [Afrika'da Türk Okulları - 4] Türkler hem Müslüman hem modern

          Güney Afrika Cumhuriyeti'nin dokuz eyaletinden biri olan Western Cape'in Başbakanı Ebrahim Resool'u ziyaret ettik. Bizi çok sıcak bir şekilde karşıladı. Resul'e, Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki Türk okulları hakkında ne düşündüğünü sordum

          .
          {Western Cape�in Başbakanı Ebrahim Resool, resmi ikematgâhının bahçesinde heyetimiz, işadamı Levent Şenol ve Star International Müdürü İlhami Demirtaş ile birlikte.}

          Cevabı şu oluyor: "Eyaletimizdeki Türk okulları, güçlü eğitim kurumları. Toplumumuza çok olumlu etkileri var. Bu okullarda çalışan Türkler her şeyden önce herkese hem Müslüman hem de modern olunabildiğini gösteriyorlar."
          Güney Afrika seyahatimizin en ilginç olaylarından birini Cape Town'da yaşadık. Western Cape eyaletinin başbakanı ve iktidar partisi African National Congress partisinin eyalet başkanı, Malay kökenli bir Müslüman olan Ebrahim Rasool (İbrahim Resul) Bey bizi ikametgâhında kabul etti. Entelektüel niteliklere sahip bir siyasetçi olan Resul'ün ilginç bir öyküsü var. 1972'de henüz 10 yaşında iken apartheid yönetimi yaşadıkları yöreyi sadece beyazlara tahsis edince, ailesi evlerini, kendisi okulunu değiştirmek zorunda kalmış. Bu olay hayatını derinden etkilemiş. 1980'lerin başında üniversitede okurken Müslüman öğrencilerin liderliğini üstlenmiş. ANC'ye üye olarak ırk ayrımına karşı mücadeleye katılmış. 1994'te eyaletin maliye bakanı, 2004'te de başbakanı olmuş.
          Resul, "Dünyanın Cape Town'dan sonra ikinci güzel kenti" diye adlandırdığı İstanbul'dan ve çok sevdiği Türkiye'den gelen bizlere büyük izzet ve ikram gösterdi. Türkiye'yi birçok kere ziyaret ettiğini, hemen her defasında "bir krize" tesadüf ettiğini, gülerek, anlattı. Söylediklerinden not edebildiklerim şöyle: "Güney Afrika Cumhuriyeti'nde inançlar, ırklar, yaşam biçimleri arasında eşitliğe büyük önem veriyoruz. Biz çokkültürlü bir toplumuz. Farklılıklarımıza saygılı olmak durumundayız. Burada toplumun farklı kesimleri arasında düşmanlık körükleyen beyanlar ağır cezalara çarptırılır. Bunun dışında insanlar fikirlerini açıklamakta, diledikleri gibi yaşamakta, giyinmekte serbesttir." (Burada "eski moda Kemalist" olarak nitelediği Süleyman Demirel'in "Başörtüsüyle okumak isteyenler başka ülkeye gitsin" sözlerini hatırlattı ve insanların niçin diledikleri gibi giyinmekte özgür olmaları gerektiğini Demirel'e anlatmakta başarısız kaldığını söyledi.)

          Irklar ve İnançlar gibi diller de eşit
          Bu ülkede ırklar ve inançlar gibi diller de eşittir. On bir resmi dil var. Bütün kamu kurumlarında kullanılmaları esastır. Ama pratikte her eyalette en çok 2-3 dil kullanılmakta. Örneğin Cape Town'da İngilizce, Afrikaans ve Koza başlıca diller... Trafik levhaları bile bu dillerde yazılıyor." Resul, Türkiye'ye bir gelişinde de "zina" krizine tanık olduğunu belirttikten sonra şunları söyledi: "Burada Müslümanlara göre zina haramdır; ama bu konuların yasayla düzenlenmesine karşıyız. Burası laik bir ülkedir, kamu hukuku alanında dinsel hukuk uygulanamaz. Irk ayrımı rejimi sona erdiğinde Mandela, Müslümanların özel hukuk alanında İslam hukukunu uygulamakta serbest olacaklarını ilan etti. Ama evrensel insan hakları hukukuyla çelişmemek koşuluyla... Bugün GAC'nde Müslümanların birden fazla kadınla evlenme hakkı vardır. Fakat bunun için ilgili şahsın ilk eşinin yazılı onay vermesi ve ikinci bir eşi geçindirebilecek kadar gelire sahip olduğunu kanıtlaması şarttır." "Apartheid döneminde ırk ayrımı ekonomiye, eğitime, her alana egemendi. Irk ayrımının etkileri giderek kırılıyor. Ne yazık ki beyazlar sorumlu davranmıyor. Bizi ülkeyi terk etmekle tehdit ediyor. Zimbabwe'de Mugabe sorunları zorla, zecri tedbirlerle halletmeye çalışıyor; ama biz adım adım, reformlarla çözüyoruz."
          Kenya ve Güney Afrika Cumhuriyetleri'ndeki Türk okulları ile ilgili gözlemlerimi şöyle özetleyebilirim: Fethullah Gülen'in telkinleriyle açılan yurtdışındaki Türk okullarını ilk kez 1996 sonbaharında bir gazeteciler grubuyla Özbekistan ve Türkmenistan'a yaptığım ziyaret sırasında görmek fırsatını bulmuştum. (Bkz. Milliyet, 1-5 Kasım 1996.) Orta Asya cumhuriyetlerinin Sovyetler Birliği'nden bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden henüz birkaç yıl geçmişti. Türk okullarının bu ülkelerin kalkınma hamlelerini başarmaları için gerekli olan eğitimli kadroların yetişmesinde çok büyük bir katkı yaptıkları görülüyordu. Orta Asya'daki Türk okulları, adeta Türkiye'deki yabancı okullara benzer bir işlev yüklemişti: Yabancı dil bilen, her alanda iyi yetişmiş eleman yetiştiren, en itibarlı okullar konumundaydılar. Ayrıca bulundukları ülkeyle Türkiye arasında ilişkilerin her alanda gelişmesine öncülük edecek insanları yetiştiriyorlardı.

          Son söz: Türk okullarıyla övünebiliriz
          Afrika'daki Türk okullarının biraz farklı bir işlevi var. Sömürgeliği çoktan geride bırakan, fakat az gelişmişlikten kurtulmayı başaramayan siyah Afrika'daki Türk okulları, bu ülkelerin kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olacak, iyi eğitimli, dünyaya açık elemanları yetiştiriyor. Irk ayrımı rejimini henüz 13 yıl önce deviren Güney Afrika Birliği'nde bir yanda beyazların Birinci Dünyası, öte yanda siyahların Üçüncü Dünyası var. Türk okulları burada, demokratik yönetimin izlediği çoğunluğun sosyal ve ekonomik bakımdan güçlendirilmesi programına, beyaz olmayanların ikinci sınıf vatandaşlıktan kurtuluş mücadelesine omuz veren bir işlev yüklenmiş. Orta Asya'da olduğu gibi Güney Afrika'da da Türk okulları, Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ilişkilerin her anda gelişmesi için öncü kurumlar konumunda.
          Kenya'nın Nairobi ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg, Durban ve Cape Town şehirlerindeki Türk okullarında Anadolu'nun dört bir köşesinden gelen, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde eğitim görmüş yirmili yaşlarda genç öğretmenler çalışıyor. Bir örnek, Nairobi'deki Ligth Academy'de tanıştığım öğretmenler: Başöğretmen Tufan Aydın (memleketi Giresun, Boğaziçi Üniversitesi mezunu), bilgisayar öğretmeni Mustafa Genç ( Çorum, Marmara Ü.), Fizik öğretmeni Gürhan Erçelik (Denizli, ODTÜ), Kimya öğretmeni Bilge Kağan Alem (Adana, ODTÜ), Fizik öğretmeni Ramazan Akkılıç (Diyarbakır, Boğaziçi), Matematik öğretmeni Osman Özpamukçu (Malatya, Boğaziçi), Matematik öğretmeni Mehmet Oğuz (Bursa, Boğaziçi).
          Onur duymamız gereken bu okullar her şeyden önce eğitimi ibadet olarak gören, yurttan ve ailelerinden uzak, çok yabancı ortamlarda, büyük fedakârlıklarla hizmet veren genç Türk öğretmenlerin omuzlarında yükseliyor. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin engin vizyonunun eseri olan bu okullar, dünyanın dört bir köşesiyle Türkiye arasında barış köprüleri kuruyorlar. Bu okullarla ve onlara hizmet verenlerle Türkiye olarak ne kadar övünsek yeridir. (Bitti)

          2007 İTİBARIYLA AFRİKA'DA TÜRK OKULLARININ YAYILDIÐI ÜLKELER

          Fas 5, Moritanya 1, Mali 1, Nijer 1, Çad 1, Etiyopya 1, Sudan 2, Senegal 1, Gambiya 1, Gine ****au 1, Gine 1, Burkina Faso 1, Gana 1, Togo 1, Nijerya 4, Kamerun 1, Orta Afrika Cumhuriyeti 1, Kongo 1, Uganda 1, Kenya 4, Tanzanya 3, Malavi 1, Mozambik 1, Madagaskar 1, Güney Afrika 4, Benin 1, Liberya 1, Fildişi Sahili 1, Angola 1. Toplam: 45. (Son bir yıl zarfında 8 yeni okul açıldı.)

          Yorum

          İşlem Yapılıyor
          X