Q klavyeden geleceğe bakış....

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • TA2CCC
    Banned
    • 03-06-2004
    • 8304

    Q klavyeden geleceğe bakış....

    Mehmet Ali Bulut (malibulut@bugun.com.tr)


    Q klavyeden geleceğe bakış

    [FONT='Arial','sans-serif'] Masal kahramanı üretememiş toplumlar reel kahramanlar da çıkaramazlar…
    Siyasi partilerimizin üstlenmesi gereken yeni görevlerin neler olması gerektiği konusunda yapılan bir çalışmaya dâhil olmuştum. Benim önerilerimden biri de sanal dünyadaki gelişmelerle ilgili strateji geliştirme üzerine idi.
    Mesela, sanal ortamda sürdürülen haçlı savaşlarına karşı, sanal Kılıçarslanlar üretilmeliydi artık.
    Eğer Türk milleti, gelecek yüzyıllarda da var olmak istiyorsa, sanal dünyadaki hilal - salip mücadelesine en az mevcut ordumuz kadar güçlü bir orduyla dahil olması gerekiyordu. Hem de kendi sanal kahramanlarını yaratmış olarak.
    Hacker’ (buna da bir kelime bulmamız lazım)larımız, öyle, orayı burayı bombalayacaklarına kendileri oturup kahramanlar ve oyun programları üretsinler.
    Evet, artık dijital aletler maalesef en keskin kılıçtan daha derin yaralar açıyor veya daha derin fetihler gerçekleştiriyor.
    Polat Alemdar’ın isminin yeni yeni parlamaya başladığı günlerin birinde sevgili dostum Ömer Lütfi Mete’ye, böyle bir kahraman ürettikleri için tebriklerimi iletmiş ve yeni Seyyid Battal Gazilere, yeni Kara Muratlara, Köroğlulara ihtiyaç olduğunu söylemiştim.
    Eğer biz o sanal âlemde devam etmekte olan ve tamamen bizim aleyhimize cereyan eden savaşlara dur diyemezsek, en fazla 50 yıl sonra bu topraklar üzerinde kendi değerleri için savaşacak hiç kimse bulamayız…
    Neden derseniz; bakın, Yüzüklerin Efendisi, içinde Yaratıcı bulunmayan ama bir yığın ilahların cirit attığı geleceğin çok tanrılı pagan kültürünü şimdiden yerleştirmeye başladı bile…

    * * *

    Bir psikolog arkadaşım anlatmıştı. Yetenekli ama problemli bir çocuk getirirler muayenehanesine. Çocuğun ailesi fevkalade dindar ve muhafazakardır.
    Doktor çocuğu dinler. Sonra der ki, bana çizdiği resimlerini getirin. Çizimlerini getirirler. Hep mezar resimleridir bunlar. Bir şey dikkatini çeker. Mezarların başında yer alan bütün taşların üzerine hac işaretleri konulmuştur…
    Doktor çocuğa “neden” bu taşların üzerinde haç var deyince, “ama mezar taşlarının hepsi öyle!” der.
    Aile, bir kere bile çocuğu mezarlığa götürmemiştir güya psikolojisini bozmamak amacıyla. Ama evlerinin içindeki o sihirli kutu ve bilgisayar, Hıristiyan mezarlıklarının şeklini onun bilinçaltına işlemiştir.
    Bir diğer hadiseyi ise Güzel kardeşim Hasan Kaçan anlatmıştı.
    Yine muhafazakar bir ailenin çocuğunda fevkalade yetenekler görülünce psikolog tavsiyesiyle çocuğun resim sanatına yöneltilmesi uygun görülmüş ve bir ressama emanet edilmiş.
    Çocuğun çizimleri gerçekten güzeldir! Fakat nedense çizdiği bütün kahramanların göğsüne bir arma koyuyormuş ve armanın içine de bir haç resmi.
    Ressam, çocuğa neden böyle yaptığın sorar. Çocuk “Çünkü onlar kahraman!” der.
    Evet, çünkü onlar kahraman! Ve madem ki, kahramandır öyleyse göğsünde haç olmalı. Çünkü ancak onlar kahraman olabilir(!)
    Şimdi bu çocuk hangi kültüre ait sizce! Ya da anne babasının Müslüman olması neyi değiştiriyor?
    Geçenlerde Son Samuray filmini izledim.
    Film görsel efektleri, manzaralarıyla ve özellikle de yakın plan savaş görüntüleriyle muhteşemdi.
    Ama düşünün ki, filmde kıytırık bir Amerikalı yüzbaşı var ve o da kahraman oluyor. Adamlara bütün bir tarihini doğratıyorsunuz, bunu alkışlatıyorsunuz ama ondan çıkacak payı kendinize alıyorsunuz. Bir Amerikalıdan Son Samurayı yaratabiliyorsunuz.
    İşte bu bir kültür savaşıdır… Bu, bilinci oluşturma programıdır.
    Bugün sadece Amerika’da 30 binin üzerinde çizgi film kahramanı var. Japonya’da, Avrupa’da özellikle kuzey balkan ülkelerinde bu işe ciddi bütçeler ayrılıyor. Herkes gelecek zamanlar için kendi kahramanını üretme peşinde. Biz ise değil kahraman üretmek, bu insanların neden bu işe bu kadar yatırım yaptıklarını anlayacak basiretimiz bile yok.
    * * *
    İmdiii, bana böyle bir yazıyı yazdıran, önümde duran şu Q klavyedir. Batı Kültür’ü sanal dünyamıza o klavye ile girdi. Gerçi yakında klavye falan kalmayacak ama ben zihni yapının oluşturulmasında bu tasarımın işlevini hatırlatmak babında söylüyorum.
    Türkçemizin ana karakterine asla uymayan bir düzenlemedir Q klavye. O, tamamen İngilizce kelimelerde en çok görülen harfler parmak ucuna gelecek şekilde tasarlanmış bir yazı aletidir. Şeklini ve ruhunu İngilizce’den almıştır.
    Biliyorsunuz bir de A klavye vardır. O da başka bir kimyanın yansıtılmasıdır.
    Türkçeye uygun klavye F klavyedir. Fakat Türkiye nerede ise bir F klavye ambargosu altındadır. Gidin bilgisayar satan dükkânlara, F kalavye istediğiniz zaman adeta hakarete uğramış gibi bakıyorlar size.
    Muhyiddin İbnül Arabi, “harfler de bizim gibi bir ümmet, bir kavimdir” der. Yani harflerin ve kelimelerin de bir ruhu ve canı vardır. Diridirler. Doğarlar, yaşarlar, ölürler. Onların ruhu manalarıdır. Sadece bundan 50 sene önce yaşamakta olan binlerce kelime bugün ölmüş durumdadır. O yüzden dedenizin size bıraktığı bir mektubu bile okuyamaz anlayamaz hale gelmişsiniz. Çünkü o kelimelerin hepsi rahmet-i rahmana kavuştu. Manası yok olmuş yani ruhu gitmiş kelime yaşamaz.
    Bu millet maalesef göçebelikten hala kurtulabilmiş değil.
    Biliyorsunuz bizim ilk alfabemiz Göktürk Alfabesidir. Orhun yazıtları olmasa ondan hatırlayabileceğimiz bir şey olmayacak. 38 harften oluşuyordu ve Sağdan Sola doğru yazılıyordu
    İkinci Alfabemiz, Uygur Alfabesidir. 18 işaretten oluşuyordu 7. yüzyılın sonlarından 12. yüzyılın başlarına kadar kullanıldı. O da tıpkı Göktürk Alfabesi gibi Sağdan Sola yazılırdı.
    Kullandığımız üçüncü Alfabe Arap (İslam) alfabesidir. 10. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazanmış sonunda bütün Türklerin kullandığı bir alfabe haline gelmiştir…
    Evet, Arap Alfabesi bizim yarattığımız bir alfabe değil. Fakat daha önceki Türk Alfabeleri gibi Sağdan sola doğru yazıldığı ve İslam, bu milletin ruhi yapısı ile tam örtüştüğü ve dünya genelinde yazılı kültüre yeni yeni geçildiği bir dönemde bu alfabeyi aldığımız için hiç problem yaşanmadı. Kısa zamanda Türk bilgin, mutasavuff ve sanatkârları bu alfabeyi kullanmakta büyük maharet gösterdiler ve bu alfabe ile Farabi, İbni Sina, Fuzuli, Ulug Bey, Maturidi vs gibi felsefe bilim, tıp, heyet, edebiyat ve din alanında dünya çapında insanlar yetiştirdik...
    Kısacası, bugün bile bir medeniyeti yeniden inşa etmeye yetecek kader zengin kültürel değerlerimizi bu alfabe ile inşa ettik. Ama ne yazık ki, Batı emperyalizmi’nin dayatmaları sonucunda onu da bir gecede imha ettik ve bir halkı sıfır okur yazar haline getirdik.
    Güya ‘Muasır Medeniyete dahil olmak için’, geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreğinde Soldan Sağa yazılan ve ne harsımızla, ne beyinimizin işleyiş biçimiyle ne kültür ve inanç dokumuzla uzaktan yakından ilgisi olmayan Latin Alfabesine geçtik.
    Şuna emin olun ki harf devrimi, kesinlikle bir tercih değil, bir dayatmanın neticesiydi. Bağımsızlığımızı tanımaları karşılığında bize dayatılmış bir gizli sevr’dir.
    Çünkü manası hayattar olan hiçbir şeyi yıkamaz, yokedemezsiniz. Onlar da bunu biliyorlardı. Bilincimizi, manamızı yok etmeden, eski medeniyetimizi yıkamayacaklarını, eski medeniyetimizi yok etmeden de bize tam hâkim ve hükümran olamayacaklarını biliyorlardı.
    İşte alfabe ve ardından klavye değişiklikleriyle önce atalarımızın yazdıklarını anlamamız önlendi. Ardından dilde ‘sadeleştirme’ furyasıyla Agop efendinin inisiyatifi altında başlayan ‘kavram ve kelime tehciri’ ile eski medeniyetimizi hatırlatacak bütün kelimeler bu topraklardan sürüldü.
    Müthiş bir intikam değil mi?!!!
    Mamafih, manası yok olan kelimeler zaten kendiliğinden ölüp gittiler. Ve sonra bütün kahramanlarımız bir bir göçüp gittiler. Yeni nesillere yeni kahramanlar da üretemedik.

    * * *

    Bayrak ve benzeri sembollerin bir toplumun fertlerini bir arada tutabilmesi için, o bayrağın altında yaşanmış müşterek hatıralara ihtiyaç vardır. Müşterek hatıralar olmadan bayrak vs bir biletli bir arada tutmaya yetmez. Osmanlının 32 milleti bir arada tutmayı başardığı kavramları ve kahramanları Cumhuriyet yok etti. Yerine yenilerini de koyamadı. Bakın Osmanlı, 4 din 32 milleti bir arada tuttuğu halde, biz bin senidir birlikte yaşadığımız ve din, tarih ve hafıza birlikteliği içinde bulunduğumuz eski akrabalarımızı bile bir arada tutamıyoruz, hoşnut edemiyoruz…
    Çünkü cumhuriyet döneminde oluşturulmuş sembollerin içini müşterek hatıralarla doldurulamadı.
    Çünkü kavramları öldürdük. Kahramanları öldürdük ve manaları öldürdük. Sonunda o kelimeler de göçüp gitti.
    * * *
    Şimdi hızla sanal bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu yeni dünyanın temelini de çatısını da Batı, oluşturuyor. Himenler, Voltranlar, Süpermenler, Spidermanlerin, Rambolar, hatta Tom ve Jeri’lerin şekillendirdiği, paganist bir Hıristiyanî kültür dünyasının içine hızla giriyoruz. Bu dünya, kendi paradigmalarını üretememiş herkesi imha edecektir.
    Yazık ki, bu anafora en hazırlıksız yakalanmış eski kavimlerin başında biz Türkler geliyoruz. İran ve hatta Kaddafi’nin Libyası bile bu açıdan bizden daha hazırlıklı durumda…
    Sık sık İsrail’den ve onun dünya üzerindeki despotizminden yakınırız. Neden? Çünkü her derin siyasetin altından onlar çıkıyor.
    Bence böyle olması onların hakkı.
    Çünkü dünyanın finans, bilim, bilişim, iletişim, medya, sinema, sanat ve gen teknolojisi sektörü onların elinde ve kontrolünde.
    Eh müsaade edin, bu kadarlık hakkı olsun.
    Bize gelince. Eğer bilim üretimine bir yerinden dahil olamazsak, daha uzun süre başbakanlarımıza ve cumhurbaşkanlarımıza oval ofiste resim çektirme izni verilmesi şerefiyle yetineceğiz…
    Yavuz’un gölgesine basan elçinin nasıl Osmanlı tokadı yediğini hatırlayanlar ise derinden ahlar çekmeye devam edecek!

    [/FONT]


    Bu yazı 8765 defa okunmuştur. (Bence az okunmuş)
  • avþa bayraktar
    Junior Member
    • 26-12-2007
    • 363

    #2
    Konu: Q klavyeden geleceğe bakış....

    Benim en derin yaramı depreştirdin.
    tekraren okuyup düşünmem gerek.
    Sağol.

    Yorum

    • gönülver
      Member
      • 21-02-2004
      • 2747

      #3
      Konu: Q klavyeden geleceğe bakış....

      amcam
      kelimeleri hakikaten iyi kullanıyor
      CUMHURİYET ve Harf inkilabınada saldırmayı ihmal etmemiş satır arasında

      Yorum

      • avþa bayraktar
        Junior Member
        • 26-12-2007
        • 363

        #4
        Konu: Q klavyeden geleceğe bakış....

        Sevgili TA2CCC,
        Getirdiğin alıntıları ürpertiyle bekler oldum. Hem tebrik, hem teşekkür ederim.
        Ama bu akşamki var ya, bitirdi beni!.. Mehmet Ali Bulut kimdir tanımam. İlk kez sayende okuyorum. Eş-dost sohbetlerinde örnek olarak verdiğim ne hıyanet varsa hepsini bir yazıya toplamış. Aklımda kaldığı kadarını sayayım izninle.

        Son Samuray'daki Amerikalı yüzbaşının sembolleştirilmesine gıpta ediyor. Varolma ya da yokolma savaşımız olan Gelibolu'yu anlatan fikirdaşlarının 19.Tümeni ve Komutanı Yarbay Mustafa Kemal'i yokmuş, hiç olmamış, hiç birşey yapmamış gibi meskût (M.Ali Bulut anlar) geçmesine neden dokunmuyor. Buyurun size Milli Kahraman, efsane komutan!..
        Hasan Kaçan ve Ömer Lütfü Mete gibi sevdiklerini (ben de severim) ve Sanal Polat Alemdar'ı tam adlarıyla anarken; tesadüf eseri aklına gelmiş de yazıvermiş gibi gösterdiği bir AGOP Efendi var. Bilir misin kimdir bu Agop Efendi? Atatürk'ün dil devrimini bilimsel olarak ve bilfiil çalışarak destekleyen dil uzmanı Agop Dilaçar'dır. Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olan Agop Dilaşar ne yapmış? "Kavram ve kelime tehciri"... Hani İttihat ve Terakki Ermeni tehciri yaptı ya, Agop efendi de fırsat bu fırsattır deyip Bizim Arap alfabesiyle okuyup yaz(ama)dığımız dilimizi yollarda telef edivermiş. Eski bilim adamlarımızdan örnekler vermiş. Farabi vs. vs... İki sorum var:
        1- Din alanında seçtiği örnek, Maturîdî; neden El Eş'arî değil, neden Ebul Atâ değil de maturîdî.
        2- İslam felsefesinden bahsediyor. Nasıl oluyormuş da İslamın felsefesi yapılıyormuş? Felsefenin temeli kuşkudur. İslam, imana dayanır. İman ve kuşku nasıl bir araya geliyor?

        Şu günlerde yeni harflere transkribe ettiğim bir kitapçık var elimde. 1305 hicri tarihli, yani 1890 lara filan geliyor. Yazarı Sultanahmet Camii Dersiam'larından biri. Yani o zamanın ders verme yetkisi sahibi bir din alimi. İnanın Diline hayıflanmakdan yazdığını çeviremiyorum. Hani şu Agop efendinin "bir gecede imha ettiği" dilimiz. Dersiam dedikleri adamın bilmediği, yazamadığı dili benim garip Anadolulum biliyormuş da sanki!.. "Bayrak ve müşterek hatıralar" ile "4 dini ve 32 milleti bir arada tutmayı başaran kavram ve kahramanları CUMHURİYET yok etmiş" Adamın hangi bayrağı kastettiğini anlamadım. Öğrencilerin kanlarıyla çizdiği bayrağı en büyük askerimin elinde görmenin gururunu daha bu akşam yaşadım. Ayyıldızlı al bayrağımı!.. Mehmet Ali Beyin kastettiği bayrak ne renk acaba?
        Bu millet yok olmamak için on yıldan fazla döğüştü. Can aldı, can verdi, sancağını yere düşürmedi. O yok saydıkları Gazi Mustafa Kemal'in tekâlif-i milliye çağrısına varını yoğunu verdi. Vatanını seven kurşuna koştu. "asker şehid, ordu gazi" oldu. savaş bitti, derlenip toparlanma zamanı gelende Cumhuriyet kuruldu. (O cumhuriyet ki sayesinde cuma ezanları okunur.) Gazi "Kalkın ey ehl-i vatan" dediğinde vatanı ileriye götürecek kişiler bekledi, gelsinler, el versinler diye. Yaralı, yorgun gaziler toplanıp giderken yeni bir grup gördük koşuşturan: Onca yılık savaş boyunca toprak altında saklanmayı başaran solucanlar, gazilerden önce vardılar taksim yerine.
        Mehmet Ali Beyin dili sivri, ama usturuplu. Yazıktır bu vatana. Yazık ki nasıl?
        "NE GÜNLERE KALDIK EY GAZİ HÜNKAR"
        Son düzenleme avşa bayraktar; 10-01-2008, 23:00. Reason: M.Ali beyin de toprağın şu anki nemine uyup çıkan solucanlardan olduğunu eklemeyi unuttum.

        Yorum

        • gönülver
          Member
          • 21-02-2004
          • 2747

          #5
          Konu: Q klavyeden geleceğe bakış....

          abi bir kelime ustasının yazısına derinlemesine hiç bir ayrıntıyı atlamadan ancak bu şekilde cevap verilebilirdi
          teşekkür ederim

          Yorum

          • Technolog
            Banned
            • 10-05-2007
            • 173

            #6
            Konu: Q klavyeden geleceğe bakış....

            Yazrı tanımam,solucanlığı husunda hiç malumatım yok.
            Maturidi Türkiye genelindeki insanların itikadi mezhebinin kurucusudur.
            Bayrak rengi ile ilgili ifadesinin yerini bulamadım ?
            Evet İslamda felsefe yoktur,muhtemelen yazarı kastı İslam düşüncesi kavramıdır.
            Ezan husuna hiç girmeyelim isterseniz,tangur tungur diye bağırmadılar diye işkenceler görenleri hatta arapça ezan okudu diye kurşun yiyenleri özellikle karadenizli halkımız hatırlar.
            Agop efendi hususunda benim nefret ettiğim bir ermenidir,dilimizi katletmekle uğraşmıştır.Mezarında fıldır fıldır dönmesini ve yaptığı kötülüklerin karşılığını bulmasını temenni ederim.
            Çanakkale kahramanlığı ise konumuz esad paşa niye anılmıyor ? Anafartalardan daha önemsiz bir yerde ve daha az mı kahramanlık yapmıştır esad paşa ?
            Yine çanakkeleye muhteşem zafer diyeceksek ? liman von sanderse de vazgeçilmez yegane kahraman gözü ile bakmamız gerekmezmi ?
            Çanakkale de 250 Bin şehid verilmesi ; bu şehitlerin ekseriya ülkenin en yetişmiş muallimlerinden tutun,hekimlerine kadar en önemli kadrosunu oluşturması sizce garip değilmi ?
            Çanakkale savaşına ülkeyi sokan almancı enver ve şürekası ve almanlar değilmiydi ?
            O savaş o şartlarda o kadar kayıp verilerek yapılmasaydı ,(yanına yemen ve sarıkamış savaşlarınıda ekleyin) acaba yine koskoca osmanlı bu kadar hızlı dağılırmıydı ?
            Çanakkale geçilmedi ise İstanbula işgal gemileri nereden geldi ?

            yazı uzar gider,şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.Ancak gerçekleri görmenin mazereti olamaz,mehmedçik kahramanca herzaman savaşır,yanlız nerede ne zaman ve nasıl savaşılacağına mehmedçik değil kumandanlar karar verir.Çanakkale savaşında ise kumandan sandersti.Bu unutulmasın.Ağır bir kayıp verilmesinin nedeni sanders ve ittihatçı kafaların hainliği ve basiretsizliğiydi.
            -bu yazı yukarıdaki alıntı yapılan yazar ile ilgili değildir,o şahsı tanımam,bilmem-
            sevgilerimle.

            Yorum

            İşlem Yapılıyor
            X