Isparta-32

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    Isparta-32

    GENEL BİLGİLER

    Yüzölçümü: 8.933 km²

    Nüfus: 419.845(2007)

    İl Trafik No: 32

    Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği Göller Bölgesi denilen noktada yer alan Isparta ili, Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile zengin bir fauna ve floraya sahiptir.
    İnanç Turizminin merkezi Yalvaç ilçesi Anadolunun kültür zenginliğini tüm ihtişamı ile yansıtmaktadır.
    Kayak Merkezinin yeraldığı Davraz Dağı, doğa yürüyüşü ve nehir sporlarına elverişli kanyonlar, mağaralar ve dağları ile pek çok doğa sporlarının yapıldığı merkezdir.
    Isparta'nın turizm kapısı Eğirdir, alternatif turizm cennetidir. Dağcılık, trekking, rüzgarsörfü, yamaç paraşütü, kampçılık turizm çeşitlerinden birkaçıdır.

    İLÇELER:
    Isparta ilinin ilçeleri; Aksu, Atabey, Eğirdir, Gelendost, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç, Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli'dir.

    COÐRAFYA
    Akdeniz Bölgesi Göller Yöresi'nde yer alan Isparta'nın doğusunda Konya, batısında Burdur, güneyinde Antalya ve kuzeyinde Afyon illeri ile çevrilmiştir.
    İlin en yüksek dağı, 2892 m. ile güneydoğuda bulunan Dedegöl Dağı' dır. Diğer önemli dağları ise; Akdağ, Topraktepe, Barla Dağı, Sultan Dağları, Güllüce Dağı ve Davraz Dağı' dır.
    Akarsular genellikle göllere dökülmekte olup, sadece Aksu ve Köprü Suyu Antalya hudutları içerisinde Akdeniz'e dökülmektedir. İlin en büyük gölü, yaklaşık 468 km² ile, Türkiye'nin 4'ncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü' dür. Bu gölün kuzey kesimine Hoyran Gölü denilmektedir. Beyşehir ile Burdur göllerinin bir bölümü de Isparta hudutları içerisindedir. Kovada-I ve Kovada-II Hidroelektrik Santrallerini çalıştıran Kovada Gölü ile Karatepe üzerinde yer alan ve bir krater gölü olan Gölcük de diğer önemli göllerdendir.
    Isparta'nın yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Çevredeki göllerin iklim üzerinde önemli etkisi vardır. Yağışların büyük bir bölümü kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir.

    TARİHÇE
    Isparta yakın çevresi ile birlikte PİSİDİA yöresinin önemli yerleşim merkezlerinden birisidir. Yöredeki yerleşmenin tarihi paleolitik (Eskitaş) dönemine kadar dayanmaktadır. Pisidia bölgesi M.Ö. 2000’lerde Luvi ve Arzava topluluklarının yerleşim alanı idi. Hititler de zamanında bölgeyi ele geçirmek istemişler, ancak yüzyıllar boyu uğraşmalarına karşılık Arzava ülkesi üzerinde kesin bir egemenlik kuramamışlardır.
    M.Ö. 1200’lerde Balkanlardan gelen “Ege Göç Kavimleri” Arzava ülkesi konfederasyonunun siyasi varlığına son vermişler, Anadolu’nun siyasi yapısını bütünüyle değiştirmişlerdir. Bu tarihten itibaren M.Ö. 8. yüzyıla kadar Firigler, M.Ö. 690’da Lidyalılar, M.Ö. 546’da Persler yöreye hükmetmişlerdir. M.Ö. 334’de Büyük İskender’le Hellenistik döneme giren Isparta’da bu döneme ait bir yerleşim merkezi olarak Minassos (Minasın) dikkat çekmektedir. M.Ö. 323’de Büyük İskender’in ölümü üzerine Isparta sırası ile Bergama Krallığı’nın, Seleukos’ların, M.Ö. 190- M.S. 395 Roma İmparatorluğunun, M.S. 395-1204 Bizans İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir.
    Roma Dönemine ait yerleşim merkezleri Bayat (Selevcia, Sidera)-Atabey, Apollonia-Uluborlu, Antiocheia-Yalvaç, Adada-Sarak-Sütçüler, Neopolis-Şarkikaraağaç, Debenae-Gelendost'dur.
    Isparta Bizans döneminde 7. ve 9. yüzyılda yapılan idari taksimata göre bir eyalet olmuş ve dini merkez niteliği almıştır. 8. yüzyılda kısa bir süre Abbasi yönetimine giren kentin adı Arap kaynaklarında Sabart olarak geçmektedir. Kent 1204 yılında Selçuklular tarafından feth edilmiş ve Isparta’da Türk-İslam dönemi başlamıştır. 1300 yılında Hamitoğulları egemenliğine giren kent, 1390 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Isparta 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile birlikte vilayet olmuştur.

    NE YENİR
    Isparta'nın ünlü, geleneksel tandır kebabının tadına merkezde çeşitli restoranlarda da bakılabilir. Eğirdir her türlü su ürününü lezzetli bir şekilde hizmete sunan bir ilçemizdir. Burada yapılan Sazan Dolmasının tadına doyum olmaz.

    Isparta'dan Yemek Tarifleri

    Samsa Tatlısı
    Malzemeler:

    200 gr milföy hamuru

    1/2 su bardağı toz badem

    2 yemek kaşığı şeker

    1 adet yumurta beyazı

    Şurubu için:

    3.5 kahve fincanı şeker

    2 çay bardağı su

    1/2 adet limonun suyu
    Hazırlanışı: Bir kapta badem, şeker ve yumurta beyazı karıştırılır. Milföy hamuru 2 mm kalınlığında açılıp, hazırlanan bademli karşım ortasına uzunlamasına yayılır. Hamur rulo şeklinde sarılır. 45 dakika dinlendirilen hamur küçük parçalar halinde kesilir, tepsiye dizilir ve 180 derece fırında 45-50 dakika pişirilir. Diğer tarafta şeker, su ve limon suyu ile şurup hazırlanır. Fırından çıkan sıcak hamurun üzerine şurup dökülür. Soğuduktan sonra servis edilir.

    YAPMADAN DÖNME
    Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Ören yerini gezmeden,

    Kovada Milli Parkı ve göllerin kıyısında piknik yapıp fotoğraf çekmeden,

    Eğirdir ilçesinde göle nazır bir Sazan (çapak) dolması yenmeden,

    Isparta'dan gülyağı ve halı almadan,

    1-3 Haziran tarihleri arasında yapılan Uluslararası Gül, Halı, Kültür ve Turizm Festivali'ni görmeden,

    Davraz Dağında kayak, Eğirdir'de yamaç paraşütü, Çandır'da kanyoning yapmadan...

    Dönmeyin

    NASIL GİDİLİR
    Karayolu: İlin diğer illerle karayolu bağlantıları Afyonkarahisar, Konya, Antalya üzerinden olmaktadır.

    Otogar Tel: (+90-246) 227 20 70

    Isparta Petrol Turizm

    Tel: (+90-246) 227 77 01

    Düzenli olarak İstanbul, Ankara Antalya, Bursa ve Gaziantep İzmir ve Edirne’ye seferleri vardır.

    Isparta Gürman Turizm

    Tel +90-246) 227 34 34

    Düzenli olarak İstanbul, Ankara Antalya,Bursa ve İzmir’e seferleri vardır.

    Demiryolu: İzmir-Aydın demiryolunun bir uzantısı olan Isparta demiryolunda tarifeye bağlı olarak Pamukkale Ekspresi, Göller Ekspresi, Posta Treni, Mototren çalışmaktadır.Her gün İstanbul’a 18:50 de İzmir’e ise 22:50 tren seferi yapılmaktadır.

    İstasyon Tel: (+90-246) 232 41 35 - 218 13 01

    Havalimanı: Havaalanı Isparta'ya 28 km. uzaklıkta olup Keçiborlu ilçesi sınırlarındadır. Her türlü uçağın inip kalkabileceği Isparta Süleyman Demirel Havalimanı'ndan Isparta'dan İstanbul'a, İstanbul'dan Isparta'ya uçak seferleri yapılmaktadır. Seferler; İstanbul dan Isparta'ya Cumartesi ve Perşembe günleri; Isparta-İstanbul 19-20.30 İstanbul-Isparta 17.25-18.30 dur.

    Hava Limanı Tel: (+90-246) 559 20 0 - 559 20 13

    Rent a Car:

    S&S Rent a Car: Hükümet civarı , Ulu Camii karşısı Isparta

    Tel :246-2322724

    Orient Rent a Car: Halı Sarayı, Garanti Bankası Yanı No:31-32 Isparta

    Tel :246- 2323576

    Faks : 246- 2329367

    Mırıkoğlu Rent a Car: Aksu Caddesi Buket Apt. No.93/B Isparta

    Tel& Faks :246-2121190

    TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI (AÐUSTOS 2005)
    Sit Alanları

    Arkeolojik Sit Alanı : 93

    Kentsel Sit Alanı : 1

    Doğal Sit Alanı : 5

    Tarihi Sit Alanı : 1

    Toplam : 100

    Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 216

    GENEL TOPLAM : 316

    İLETİŞİM BİLGİLERİ
    İl Kültür Müdürlüğü

    Tel: (+90-246) 223 65 50

    Faks: (+90-246) 223 65 50

    İl Turizm Müdürlüğü

    Tel +90-246) 218 44 38

    Turizm Danışma Müdürlüğü

    Tel +90-246) 311 43 88

    Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü

    Adres: Çelebiler Mah. Kaymakkapı Meydanı

    Tuhafiyeciler Sitesi ISPARTA

    Tel: (+90-246) 218 18 04

    Faks: (+90-246) 223 65 50

    Önemli Telefonlar

    Valilik: (+90-246) 223 80 80 - 218 84 98

    Belediye: (+90-246) 223 32 50 - 223 32 51 - 223 32 52 - 223 32 53

    Hastane: (+90-246) 218 56 10 (15 hat)

    Isparta C.Başsavcılığı: (+90-246) 218 30 77

    Polis: (+90-246) 218 99 87 - 218 99 88 - 218 99 89

    Jandarma: (+90-246) 224 11 23

    İtfaiye: (+90-246) 227 43 55

    Gezilecek Yerler
    Yaylalar
    Aksu ilçe merkezine 10 km. mesafede bulunan Sorgun Yaylası ilin en önemli yaylasıdır. Bol su kaynakları bulunan yayla, yazın yöre halkı tarafından oldukça ilgi görmektedir.

    Göller
    Eğirdir Gölü:
    Isparta İl hudutları içinde olduğu kadar Göller Bölgesi'nin de en önemli göllerinden birisidir. 517 km2 yüzölçümü ile Türkiye'nin 4. büyük gölüdür. Göl iki kısma ayrılmaktadır. Kuzeyde kalan ve daha küçük olan kısmına Hoyran Gölü, güneyde kalan kısmına Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birbirine bağlanır.

    Kovada Gölü ve Milli Parkı:
    Eğirdir İlçesi'nin 30 km. güneyindedir.Bu gölün doğal görünümü çok güzeldir. Çevresi çok zengin bitki örtüsüyle çevrilidir. Yabanî ördekleri ve diğer av hayvanları yaşamaktadır. Bu özelikleri nedeniyle göl ve çevresi Bakanlar Kurulu kararıyla 1970 yılında Milli Park ilân edilmiştir.

    Kervansaraylar
    Ertokuş Kervansarayı:
    Yeşilköy sınırları içerisinde, Eğirdir Gölü kenarındadır. Kudret Hanı veya Gelendost Hanı olarak da bilinir. Avlu ve kapalı mekandan oluşmuştur. 21x54 m. ölçülerindedir. Dış duvarları kale duvarı gibidir. Kapalı mekan üzeri tonozla örtülüdür. Avlunun yan kemerlerinde odalar vardır. Kapalı mekana giriş kapısının üzerinde kitabe vardır. Kitabeye göre kervansaray 1223 yılında Mübarüziddin Ertokuş tarafından yaptırılmıştır.

    Eğirdir Kervansarayı:
    Eğirdir ilçesi yeni mahallede bulunan kervansaray Konya- Antalya yolu üzerindedir. Avlu ve kapalı mekan olmak üzere iki kesimden meydana gelmiştir. Kervansaray 1237 yılında yapılmıştır, bugün avluda birkaç yolcu odasının temel izleri kalmıştır.

    Kiliseler
    Aziz Paul Kilisesi, Aya Payana Kilisesi, Ayastefanos Kilisesi ve Aya Yorgi Kilisesi önemli kiliseleridir.

    Aya Payana Kilisesi (Merkez):
    Merkez Turan mahallesindedir. 1750 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Dikdörtgen plânlı, üç nefli ve apsislidir. Kuzeybatı ve doğudan birer giriş kapısı vardır. Çatı ahşap ve çapraz tonozludur. Ahşap üzerleri alçı ile sıvanmıştır. Kilise Turizm Bakanlığınca restorasyon ve restütasyon kapsamına alınmış olup, çevre tanzimi ve onarım işleri yapılmıştır. Kilisenin barok stilindeki ahşap malzemeleri müze deposunda saklanmaktadır.

    Aya Stetfanos Kilisesi (Eğirdir):
    Eğirdir İlçesinin Yeşilada mahallesinde yer alır. Dış duvarları moloz taştır. Çatı ve iç mekân sütunları ahşaptır.19.yy. inşa edilmiş olup Eğirdir Belediyesince 1993 yılında restorasyon çalışmaları başlamıştır.

    Aya Yorgi Kilisesi (Merkez):
    Merkez Dağancı Mahallesindedir. Yapım tarihi 1858'dir. Bununla ilgili yazıt ana nef girişindedir. Bugün yazıt Isparta Müzesindedir. Yapı doğu-batı yönünde narteksli ve üç neflidir. Dış duvarlar yerel taş kövke ile yapılmıştır. Batı, kuzey ve güneyden birer giriş kapısı vardır. Kuzey giriş üzerinde dışarı taşkın ve iki sütun üzerine oturan yağmurluk vardır. Yapının çatısı çapraz tonozlarla ve kövke ile örülmüştür.
    Neflerin yükseltisi çatıda izlenir, üçgen alınaklarla yuvarlak ve dikdörtgen pencereler yer alır. Narteks girişi üzerinde çan kulesi yer alır. Kilisenin Turizm Bakanlığından sağlanan ödenekle 1998 yılında çevre düzenlemesi yapılmış olup, gelecek yıllarda restorasyonu plânlanmaktadır.

    St. Paul Kilisesi (Yalvaç):
    Yalvaç ilçesinin 1 km. kuzeyinde Pisidia Antıocheia Antik kenti içerisinde yer almaktadır. Kentin ilk büyük kilisesi olup , şehrin surlarına bitişik ve Roma Hamamı’nın 200 m. güneyinde yer almaktadır. İlk Hıristiyan kiliselerinden olan bazilikal planlı yapı, bir sinagog üzerine inşa edilmiştir.
    Yalvaç Antıocheia antik kentinde bulunan Aziz Paul Kilisesi adını, kenti ziyaret eden Aziz Paul’ den almaktadır .Aziz Paul roma vatandaşı olma hakkını elde ettikten sonra Saul ve Hananya tarafından vaftiz edilerek Paul adını almıştır. Aziz Paul , Aziz Barnabas ile birlikte İ.S. 46 yılında kente gelerek buradaki sınegog’ ta ilk resmi vaazını vermiştir. Bu gelişten sonra da Aziz Paul ‘un kenti iki defa daha ziyaret etmesiyle nedeniyle gerek kilise, gerekse Antiocheia Hıristiyanlık aleme için önem taşımaktadır.

    Korunan Alanlar
    Isparta - Barla Sedir Ağacı
    Yeri: Isparta, Eğirdir
    Özelliği: 320 yaşında, 15 m. boyunda, 1.90 m. çap ve 5.70 m. çevre genişliğinde sedir ağacı.
    Tesis Tarihi: 29.09.1994
    Isparta - Gölcük Tabiat Parkı
    Yeri: Akdeniz Bölgesinde Isparta ili merkez ilçesi sınırları içerisindedir.
    Ulaşım: Tabiat Parkı Isparta'ya 12 km. uzaklıktadır.
    Özelliği: Bitki örtüsü ve yaban hayvanları topluluğu, volkan konilerinin yarattığı peyzaj özelliği nedeniyle yörenin 6684 hektarlık bölümü, 1991 yılında sınır değişikliği ile Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır. 1994 yılındayapılan sınır değişikliği ile 4720 hektar olarak küçültülmüş ancak sınır değişikliğine yapılan itirazlar ve sakıncalar nedeniyle yeniden sınır değişikliği çalışmalarına devam edilmektedir.
    Ağaç olarak karaçam, kızılçam, akasya, meşe, sedir ağaçcıklardan kermes meşesi, laden, tesbih, akçameşe ve maki türü çalılar bitki örtüsünü teşkil eder. Porsuk, tilki, tavşan, şahin, keklik, güvercin, bıldırcın, sazan, gümüşbalığı, yılan, kaplumbağa, kurbağa Tabiat Parkının faunasını oluşturur.
    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Nisan-Ekim ayları arası ziyaret için en uygun dönemdir. Günübirlik piknik, yürüyüşler ziyaretçilerin yapabileceği uğraşılardır.

    Isparta - Kasnak Meşesi Ormanı Tabiatı Koruma Alanı
    Konumu: Akdeniz (Göller Bölgesi) sinde Isparta ili Eğridir ilçesi Yukarı Gökdere köyü sınırları içerisindedir. Saha 1300.5 Ha. büyüklüğündedir.
    Ulaşım: Isparta -Eğridir devlet karayolunun 37. km.sindedir.
    Özellikleri: Ülkemizde has bir tür olan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan kasnak meşesi (Quencus vulcanica) nin gerçek saf sedir ve ardıç ile karıştığı en güzel örneklerinin yer aldığı eşsiz bir ekosistemdir.
    Sahada; Kasnak meşesi(Quencus vulcanica),saçlı meşe (Quercus cerris),Makedonya meşesi(Quercus Troyana),Mazı meşesi (Quercus infectoria),Lübnan sediri(Cedrus Libani),karaçam(Pinus nigra),Kızılçam(Pinus brutia), Toros Göknarı (Abies cilicica), Katran ardıcı(Juniperus oxycedrus),kokar ardıç(Juniperus foettidissima), Boylu ardıç (Juniperus excelsa),çınar yapraklı akçaağaç (Acer monspessulanum), Akçaağaç(Acer hyrcanum), Çiçekli dişbudak(Fraxinus ornus), sivri meyvalı dişbudak(Fraşinus oxycarpa)bulunmaktadır.
    Tilki (Vulpes vulpes), porsuk (Meles meles), sansar(mustela foina), kurt(Canis lupus), yaban domuzu(Sus scrofa), sincap (Sciurus sp.) sahanın faunasını oluşturmaktadır.

    Isparta - Kovada Gölü Milli Parkı
    Yeri: Isparta İli
    Ulaşım: Akdeniz Bölgesinin güller bölgesinde yer alan Milli Parka, Isparta-Eğirdir-Konya devlet karayolundan ayrılıp güneye dönen 23 km.lik bir yol ile ulaşılmaktadır.
    Özelliği: Kovada Gölünün meydana gelişi, Batı Toroslarda görülen karstik göllere benzer.Havzaya düşen yağmur sularının fiziksel ve kimyasal aşınmasına eklenen tektonik yer hareketleriyle şekillenen göl, karstik bir polyedir. Eğirdir Gölünün güneye doğru uzantısı olan Kovada Gölü, sonradan aradaki dar vadinin alüvyonlarla dolması sonunda bugünkü şeklini almıştır.
    Tatlısu levreği(sudak), tatlısu istakozu ve sazandan meydana gelen göl faunası sayı olarak oldukça iyi durumdadır. Kızılçam, meşe, çınar ağaçlarından meydana gelen bitki örtüsü ve parkın tabii güzellikleri Milli Parkın ana kaynak değeri olan açıkhava dinlenme kullanma potansiyeline katkıda bulunmaktadır. Sahanın meydana gelişini hazırlayan karst morfolojisi, bakir doğanın araştırılması, yürüyüş, manzara seyretme, tırmanma ve primativ kampçılık imkanı sağlamaktadır.
    Görülebilecek Yerler: Kovada Gölü Milli Parkı rekreasyonel kullanıma müsait olan en önemli doğal özelliği olan alanlardan biridir.
    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Sahanın meydana geliş özelliği yürüyüş, tırmanma, kampçılık faaliyetlerine imkan tanımaktadır. Çadır ve karavanla konaklama imkanı mümkündür.

    Isparta - Kızıldağ Milli Parkı
    Yeri: Isparta ili Şarkikaraağaç ve Yenişarbademli ilçesi
    Ulaşım Akdeniz Bölgesinde Isparta ili Şarkikaraağaç ilçesi sınırlarında yer alan Milli Park Şarkikaraağaç 'a 5 km. Isparta'ya 120 km. mesafededir.
    Özelliği: Parkın üzerinde yer aldığı Kızıldağ ile Beyşehir Gölü 'nün kuzey kıyıları arasında uzanan dalgalı arazi üzerinde genellikle erozyonla aşınmış yer şekilleri görülmektedir. Alanın jeolojik yapısını kalker kayaçlarından meydana gelen formasyonlar meydana getirir. Milli Parkın bitki örtüsünü sedir ormanları ve bozuk maki toplulukları meydana getirir. Amatör dağcılar, 1840 m. yükseklikteki Büyüksivri tepeye tırmanarak dağ sporu yapılabilir.
    Görülebilecek Yerler: Milli Parkın üzerinde yer aldığı Kızıldağ ile Beyşehir Gölü bitki örtüsü, botanik özellikleriyle görülmesi gerekli sedir ormanlarıdır. Ayrıca manzara seyir noktalarından Beyşehir Gölü'nü görmek mümkündür. Yanı sıra Şarkikaraağaç 'lıların Temmuz ayının ikinci pazarında Milli Parkta düzenledikleri geleneksel Helva Bayramı görülmeye değerdir.
    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkta kamp ve piknik imkanı bulunmaktadır.Sedir ormanlarının oksijen üretimi nedeniyle Milli Parkın temiz havası solunum yolları rahatsızlığı bulunanlar için Büyüksivri tepe uygundur.
    Çadır ve karavanla konaklama yapılabilir. Ayrıca Milli Park içinde halka açık bungalovlar ile kır gazinosu bulunmaktadır.

    Isparta - Söğüt Yaylası Ulu Ardıç Ağacı
    Yeri: Isparta, Sütcüler
    Özelliğ:i 30 yaşında, 27 m. boyunda, 2.5 m çap ve 7.85 çevre genişliğinde ardıç ağacı.
    Tesis Tarihi: 29.09.1994

    Isparta - Yazılı Kanyon Tabiat Parkı
    Yeri: Akdeniz Bölgesinde Isparta ili Sütçüler ilçesi sınırları içerisindedir.
    Ulaşım: Parka 94 km.lik Isparta-Sütçülerden Devlet Karayolu ve bunu takiben Sütçüler ayrılan 8 km.lik stabilize yol ile ulaşılır.
    Özelliği: Bitki örtüsü, yaban hayatı çeşitliliği ve arkeolojik kaynakları ile eşsiz manzara güzelliğine sahip yörenin 600 hektarlık bölümü 1989 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.
    Tabiat Parkının başlıca bitki türleri olarak ağaçlardan;kızılçam, kızılağaç, saçlı meşe, çınar, ardıç, ceviz, keçiboynuzu, zeytin ağaçcıklardan; pırnalmeşesi, akça kesme, sandal, defne, tesbih, sakız, alıç, zakkum çalılardan; mersin, karaçalı, katırtırnağı, yabangülü otsulardan;laden, sarmaşık ve eğreltiler bulunmaktadır. Yaban hayatı sakinlerinden ise domuz, yabankeçisi, tilki, porsuk, su samuru, tavşan, sincap, kartal, kızılakbaba, doğan, güvercin, üveyik ve kekliğe rastlanmaktadır.
    Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Nisan-Ekim ayları arası Tabiat Parkını ziyaret için en uygun dönemdir. Günübirlik piknik, yürüyüşler ziyaretçilerin yapabileceği uğraşılardır.Tabiat Parkı içerisinde konaklama olanağı yoktur.

    Isparta - Çatal Sedir
    Yeri: Isparta
    Özelliği: 250 yaşında, 34 m. boyunda, 1.40 m çap ve 4.50 çevre genişliğinde Sedir ağacı.
    Tesis Tarihi : 29.09.1994

    Isparta - Çatal Çamı
    Yeri: Isparta, Sütçüler
    Özelliği: 650-700 yaşlarında, 22 m. boyunda 1.38 m.çap ve 5.90 m. çevre genişliğinde çam ağacı.
    Tesis Tarihi: 21.04.1995
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: Isparta-32

    Mağaralar
    Ayıini Mağarası
    Yeri: Isparta, Yalvaç İlçesi
    Yalvaç'ın yaklaşık 15 km. kuzeydoğusunda bulunan Ayıini Mağarası, Sultan Dağları'nın güney eteklerinde, Nazilli Deresi'nin yukarı bölümünde yer alır. Vadi tabanından 20-30 metre yukarıda bulunan mağaraya hem Yalvaç, hem de Özgüney Kasabası'ndan stabilize iki yolla gidilir.
    Özellikleri: 407 m. uzunlukta, yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu fosil bir mağaradır. Soğuk ve yarı nemli bir havaya sahiptir. Mağaranın çatlaklı yapısı ve iki kattan oluşması, içeride belirgin bir hava sirkülasyonuna yol açmıştır.
    Ayıini Mağarası'nda belirgin bir hayvan topluluğu gözlenmemiştir. Ancak seyrek olarak değişik bölümlerde yarasalar yaşamaktadır.
    Ayıini, hem doğal çevrenin güzelliği, hem de mağarada bulunan ilginç damlataşlar ve sarnıçlar nedeniyle turizm amaçlı kullanıma son derece elverişlidir. Özellikle, mağaranın değişik yerlerinde bulunan bu sarnıçlara, başka mağaralarda rastlamak mümkün değildir. Ayrıca, bazı bölümlerde yer alan korunma duvarları, mağarayı daha da cazip hale getirmektedir.

    Kuz Mağarası
    Yeri: Isparta, Sütcüler İlçesi
    Kuz Mağarası, Kesme Kasabası'nın güneybatısında bulunan Asar Tepenin yakınında, Köprüçay kanyonunun dik yamacında yer alır. Kasabadan traktör veya arazi taşıtıyla 15-20 dakikada kanyonun kenarına kadar varmak mümkündür. Bu yol düzeltildiğinde herhangi bir araçla bu süre çok kısalır. Buna karşılık 700-750 m. derinliğinde olan kanyonun orta seviyelerinde bulunan mağaraya, yürüyerek yarım saatte inilebilmektedir. Bu iniş çok zor ve tehlikelidir.
    Özellikleri: Toplam uzunluğu 224 m., girişe göre en derin noktası 17.5 metredir. Sıcak ve yarı kuru bir havaya sahiptir. Mağaranın dar geçitlerinde ve yan kol bağlantısında belirgin bir rüzgar hareketi vardır.
    Genişliği 2-16 m, tavan yüksekliği 1-20 metreler arasında değişen mağaranın orta ve son bölümleri, görünümleri son derece güzel her türden damlataşlar (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve örtü damlataşları, damlataş havuzları,...vb.) ile kaplıdır. Ana galerinin son bölümlerinde ise kalın bir kum ve çakıl deposu bulunur. Bu kesimler, mağaranın en derin noktalarıdır. Buna karşılık bu depoların yanından ayrılan yan kolun son noktası, girişten +10 m. yukarıdadır.
    Akarsu yatağından 250-300 m. yukarıda bulunan Kuz, Hidrolojik olarak askıda (vadoz kuşak) kalmış, fosil bir mağaradır. Bu nedenle yağışlı dönemlerde tavandan damlayan veya yan duvarlardan sızan sular dışında bütünüyle kurudur. Bu sular, ana galerinin son bölümünde küçük gölcükler oluşturmaktadır.

    Pınargözü Mağarası
    Yeri: Isparta Yenişarbademli İlçesi
    Yenişarbademli'nin 11 km. batısında yer almaktadır.
    Özellikleri: Daha önce 6 km.sine kadar girilmiş olan Pınargözü Mağarası, 1991 yılında ulaşılan 12 km.lik uzunluğu ile Türkiye'nin en uzun mağarasıdır. Daha girişten itibaren 50 m.deki sifonu ve içindeki uzun sifonları tırmanılması gereken şelaleler ve travertenler nedeniyle gezilmesi zor bir mağaradır. Halen araştırılması devam etmektedir.

    Zindan Mağarası
    Yeri: Isparta, Aksu İlçesi
    Aksu İlçesinin 2 km. kuzeydoğusunda Aksu Çayı Vadisindedir. Çay kıyısını takip eden ve daha yukarıdaki yaylalara giden yol Zindan Mağarasının önünden geçer. Otobüs dahil her türlü araçla bu yoldan Zindan Mağarasına ulaşılabilir.
    Özellikleri: Zindan Mağarası'nın bulunduğu Göller Bölgesi Yöresi yurdumuzun en yoğun karstlaşmış alanlarından birisidir. Toplam Uzunluğu 760 m. olan mağara yatay ve yarı aktif bir mağaradır. Romalılardan bu yana bilinen ve kullanılan bir mağaradır.

    İnönü Mağarası
    Yeri: Isparta, Eğirdir İlçesi
    Sarıidris Köyünün 1.5 km. güneyinde yükselen İnönü Tepe'nin kuzey yamacındadır. Köyden mağaraya traktörle ulaşılabilir.
    Özellikleri: 227 m. toplam uzunlukta yatay ve kuru bir mağaradır. Yağışlı mevsimlerde Mağara'nın bazı kollarında küçük göletler oluşmaktadır. Genellikle kurudur. Mağara içinde ısı 16ºC dir. Hava nemi ise yüzde 82 dir.
    İnönü Mağarası, İnönü Tepenin üzerinde takke gibi oturan Jura-Kretase yaşlı kireç taşları içinde değişik yönlü kırıklar boyunca gelişmiştir. Bu kireçtaşlarının altında Triyas yaşlı dolomit ve yer yer marn tabakaları yer alır. Mağara bu karstlaşmayan katmanlar nedeni ile derine doğru gelişememiştir.
    İnönü Mağarası girişten itibaren dar galeriler halinde ve yatay bir şekilde gelişmiştir. Sadece giriş kısmında geniş bir salon vardır. Burada kalın bir toprak tabakası ve içinde bol miktarda iskelet parçaları vardır. Bundan da anlaşılıyor ki, mağaranın giriş kısmı ya iskan edilmiş ya da mezar olarak kullanılmıştır. Galerilerin büyük kısmı boş olmasına karşın, bazı kollarda bol miktarda damlataş oluşumları vardır.
    Yerli halk tarafından eskiden beri bilinen mağaranın girişe yakın kısımlarda toprağa gömülü olarak çok sayıda iskelet parçaları bulunmuştur. Bu konuda henüz bir araştırma yapılmamıştır.

    Müzeler
    ISPARTA MÜZESİ
    Isparta'da ilk müzenin temeli 1935 yılında Halk Evi'nin bir salonunun eski eserler için düzenlenmesiyle atılmıştır. Halkevlerinin kapanmasından sonra, buradan eserler belediyeye götürülmüştür. Isparta'da modern müze binası 1971 yılında yapılmaya başlanmıştır. Bu arada kütüphane binasında bir oda müze deposu olarak kullanılmış ve ilk Müze Memurluğu kurulmuştur. Müze inşaatının bitmesinden sonra kütüphanedeki eserler müze binasına taşınmış ve Müze Memurluğu da Müze Müdürlüğü olmuştur. 1984 yılında tamamlanan müze binası 6 Mart 1985 yılında halkın hizmetine açılmıştır.
    Isparta Müzesi Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak düzenlenmiştir. Teşhir çoğunlukla etnografik malzeme üzerinedir. Eserler bir küçük, üç büyük olmak üzere toplam dört salonda sergilenmektedir.

    Etnografya Salonu
    Busalondaki vitrinlerde yöreye ait yazma, peşkir, uçkur, çevre, lambalar, semaver, tespihler, porselen mutfak eşyaları, bakır kaplar, çeşitli boy ve markalardan oluşan tüfek, tabancalardan meydana gelen silah koleksiyonu, Osmanlı fermanları, kadın giysileri, süs takıları sergilenmektedir. Bu salonun giriş bölümünde, solda 19. yüzyıla ait hamamcı evinin bir odası kurulmuştur. Bu salonun vitrin aralarında ise çeşitli yerlerden gelen kilimler sergilenmektedir.

    Arkeoloji Salonu
    Etnografya Salonu'nun bitişiğindeki bir oda 1989 yılında Arkeoloji Salonu olarak düzenlenmiştir. Bu bölümde Paleolotik çağlardan günümüze kadar geçen süre içindeki eserler kronolojik olarak sergilenmektedir. Özellikle Atabey-Harmanören Köyü yakınındaki İlk Tunç Devri mezarlığında yapılan kazılarda elde edilen pişmiş toprak eserler ile Isparta ve çevresinden toplanmış Roma Dönemine ait eserler sergilenmektedir. Bunların yanı sıra Hellenistik Devirden Osmanlı Devri sonuna kadar geçen devrede kullanılan bakır, gümüş, bronz ve altın paralar ile Osmanlı nişan ve madalyonları sergilenmektedir.

    Yörük Salonu
    Bu salonda yörük çadırı bütün malzemeleriyle birlikte sergilenmektedir. Vitrinlerde ise yörük yün çorapları, kolanlar, çalgı aletleri, çoban eşyaları, torbalar ve heybeler, diğer tarafta çiftçilikle ilgili olarak harman aletleri, karasaban ve kağnı sergilenmektedir.

    Halı Salonu
    Bu salonda Türkiye'nin çeşitli halı merkezlerinden 17-20. yüzyıllara ait halı örnekleri sergilenmektedir.
    Müzenin giriş holü ve bahçesinde, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait taş eserler sergilenmektedir.
    1997 yılı sonu itibariyle müzede 11669 adet sikke, 2181 adet arkeolojik, 1937 adet etnografik eser bulunmaktadır.
    Kenan Evren Caddesi No: 107
    Tel : (0246) 218 34 37
    Faks : (0246) 223 94 03
    Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

    YALVAÇ PİSİDİA ANTİOKHEİASI
    Antiokheia'nın Isparta İli'ne bağlı Yalvaç İlçesi'nin yaklaşık 1 km. kuzeyinde ve Sultan Dağları'nın güney yamaçları boyunca uzanan verimli arazide kurulmuş bir Pisidia kentidir.
    Antiokheia da Apollonia gibi bir Seleukos kolonisidir; fakat kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Bu şehir I. Seleukos veya oğlu Antiokhos tarafından kurulmuştur. M.Ö. 39 ila 36 yılları arasındaki bir tarihte Amyntas'ın idaresi altına giren Antiokheia, onun M.Ö. 25'de öldürülmesiyle, bölgenin bütün şehirleri gibi, Galatya eyaletine dahil edilmiştir.
    Antiokheia, M.Ö. 25'te veya biraz sonra Colonia Caesarea adıyla Roma kolonisi olmuştur. Kent, pek çok Latince yazıtın da kanıtladığı gibi, yaklaşık olarak ikiyüz yıldan fazla bu statüsünü korumuştur.
    Latince'nin M.S. 295 yılına kadar resmi dil olarak kullanıldığını imparator ve legatları için düzenlenmiş olan yazıtlar kanıtlamaktadır. Fakat bu tarihten sonraki decurioların (eyalet senatörü) protokolleri çoğunlukla Grekçe yazılmıştır. Sikkeler üzerinde de II. Claudius (M.S. 268-270) Devrinin sonlarına kadar Lâtince ibarelere rastlanmaktadır. Daha sonra Lâtince'nin yerini Grekçe almıştır. Yazıtlarda ve Tanrı Men için adanmış olan adaklarda Lâtince'nin, Grekçe'yle kıyaslandığında çok daha az kullanılmış olduğu görülmektedir.
    I.A. Richmond ve R.G. Collingwood'un tahminlerine göre kent merkezindeki nüfus 7500-10.000 civarında idi. B.Levick ise üç binin üzerinde emekli askerin bulunduğunu ileri sürmektedir. Ancak, Antiokheia'nın geniş sınırları içerisinde 30-40 bin civarında bir nüfusun yaşadığını söyleyebiliriz.
    Antiokheia, M.S. 3. yüzyılın hemen sonunda kurulan genişletilmiş Pisidia eyaletinin metropolisi olmuştur. Kilise kayıtlarından anladığımıza göre, kent Bizans Devrinde de önemini korumuştur.
    Kentin bilinen en erken sikkeleri M.Ö. 1. yüzyılın sonuna tarihlenmektedir. Koloni döneminin ilk 150 yılında fazla sikke basmamıştır. Koloni öncesi sikkeleri gibi, tipler çoğunlukla Tanrı Men ile ilgilidir. Sikkeler üzerinde "colonia" yazısı yer almaktadır. Claudius II'ye kadar sikke basımı devam etmiştir. Bu sikke basımı sayesinde kentin ekonomik durumunun M.S. 3. yüzyılda en üst noktaya ulaştığını anlamaktayız.
    İ.S. 713'de Araplar'ın istilasına uğrayan kent yakılıp yıkılmıştır. Kazılar sonucu ele geçen kalıntı izleri ve bulgular bu olayı ve tarihi kanıtlamaktadır. Kentin tarihi 13.yüzyıla dek izlenebilmektedir. Ancak, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren halkın bir kısmının o zamanın verimli toprakları olan Yalvaç'a göçtüğü, diğer bir kısmının ise başka eyaletlere taşındığı görülmektedir.

    Kentin Tanımlanması
    Antiokheia, deniz seviyesinden 1236 m. yükseklikte; Sultan Dağları'nın bir kolu üzerinde kuzey-güney yönünde uzanan Anthios Vadisi'ne hakim bir tepe üzerindedir. 120 m. yüksekliğindeki bu tepenin doğu, güney ve kuzey yamaçları sarp olduğundan kente ancak batıdan kolaylıkla ulaşılabilmekteydi.
    Akropolün yüzeyi düz olmayıp doğu-batı, kuzey ve güneyde bir takım tepeler, başka bir ifade ile yedi tepe vardır. Yapıların bir çoğu bu tepelerin yamaçlarında ve küçük vadiler içinde toplanmıştır.
    Arazinin doğal durumundan azami yararlanarak Antiokheia'da ızgara şehir planının ustaca uygulanması ilgi çekicidir. Antik kentin ayakta kalmış yapıları pek azdır. Bunlar genellikle temel kalıntılar halindedir.
    Sur dahilinde, birbirine dik olarak; güneyden kuzeye ve doğudan batıya doğru birer eksen çizilerek, planlama bu eksenlere göre yapılmıştır. Güneyden kuzeye giden caddeye Decumanus Maximus ve doğudan batıya giden ana caddeye ise Cardo Maximus adı verilmiştir. Şehir planında esas itibari ile ana caddelere dik açılarla açılan dar, fakat düz sokakların mevcut olduğunu görmekteyiz.Kentin iki ana meydanı şehrin doğusunda ve odak merkezinde idi. Bunlardan birincisi Augustus Tapınağı önündeki aynı adla anılan meydan, ikincisi bu meydanın batısında yer alan Tiberius alanıdır. Bu iki meydan arasında enlemesine yerleştirilen propylon yer almaktadır. Diğer üçüncü bir meydan ise, nymphaeumun önünde bulunmaktadır.
    Kentin kuzeyinde, Roma hamamı-palaestra ve nymphaeum yer alır. Doğudaki tepenin yamaçlarında Augustus Tapınağı ve alanı, propylon, Tiberus alanı; onun batısında ise sütunlu cadde yer almaktadır. Sütunlu caddenin kuzeybatısında bouleuterion, bunun güneybatısında ise tiyatro bulunmaktadır. Tiyatronun kuzeyinde küçük kilise vardır. Kentin merkezi etrafında ve arazinin elverişli yerlerinde evler serpiştirilmiş durumdadır. Şehrin batısında Anadolu'nun en eski kiliselerinden birinin (St. Paul) kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Antiokheia'da geniş çapta kazı yapılmadığından diğer yapı kalıntıları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz.
    Kentin kuzeybatı surları temel seviyesinde, güneybatı ve güney surları ise kısmen ayakta durmaktadır.
    Şehrin ana kapısı olan batı kapısı iki yanda surlarla birleşmektedir. Kentin ikinci kapısı güneydedir. Daha dar olan kuzey kapısı ise hamamla bağlantılıdır. Su kemerleri kentin kuzeyinde yer almaktadır.

    Sur Duvarları
    Antiokheia hakim bir tepe üzerine kurulmuş ve tamamen oval bir surla çevrilmiştir. Bugün kısmen ayakta olan ve temel kalıntıları görülen surların uzunluğu 2920 m.dir. İzlenemeyen kısımları ile birlikte surun tamamı yaklaşık 3000 m. yi bulmaktadır. Surların çevirdiği alan ise, 47 hektardır.
    Kent surlarına dikkat edildiğinde, arazi eğiminin çok olduğu yerlerde; sur kalınlığının ortalama 1.50 m., diğer yerlerde ise 4.75-5.50 m. ye ulaştığı görülmektedir.
    Hellenistik Devirde inşa edilen ilk surların, Roma ve Bizans çağlarında genişletildiği açık bir şekilde günümüze dek ulaşan kalıntılardan anlaşılmaktadır.

    Batı Kapısı
    Kentin en görkemli kapısı şehrin batısında yer almakta idi. İki kenar ve iki orta pylonlu olmak üzere üç açıklıklı geçit şeklindedir. Tonozları taşıyan ayakların gövde ölçüleri 3.20x2.36 m. olup; ayakların kaideleri silmelerle sınırlandırılmış, sade ve düz yapılmıştır. Açıklıkları 4 m. olan ayakların her iki yanında bitkisel motiflerle süslü plasterlerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Ön cephenin odak noktasını, merkezde yer alan kemerin iki yanındaki üçgen boşluklarda (spandrel) ve plasterler üzerinde karşılıklı diz çökmüş flama ve standard taşıyan iki part kabartması teşkil etmekteydi. Ayrıca plasterler üzerinde girland taşıyan Nike'ler de bulunmakta idi.
    Batı kapısının, kent dışına bakan kademeli arşitravının genişçe yüzünde bronzdan kabartma harflerle "Gaius Lulius Asper Con. 212" yazıtı yer almaktadır. Arşitrav üzerinde bulunan frizde, Hippokampos, Triton, Amazon kalkanı (her iki ucu kartal başı şeklinde) zırh ve çeşitli silah kabartmaları bulunmaktadır.
    Bunun üzerindeki ikinci friz ise, bitkisel motiflerle süslenmiştir. Anıtsal kapı gerek yapı formu, gerekse üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre İ.S. 212 yılında yapılmış olmalıdır.

    Güney Kapısı
    Kentin güneyinde Anthios Vadisi'ne çıkış için en müsait yerde inşa edilmiştir. Tek girişli olduğu anlaşılan kapının, günümüze çok az mimarî kalıntıları ulaşmıştır.

    Kuzey Kapısı
    Şehir surunun kuzeybatı köşesinden yaklaşık 70 m. uzaklıkta ve kuzey yöne bakmaktadır. Tek geçitli olan kapının sadece temel kalıntıları yerinde görülebilmektedir. Kent surları ile birlikte inşa edildiğini tahmin ettiğimiz kapı da herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamıştır. Bunların dışında daha küçük boyutlarda giriş için kullanılan tali kapıların olduğu muhakkaktır.

    Augustus Tapınağı
    Tapınak kentin en yüksek yerindeki kutsal alan içerisinde ve İmparator Augustus'un ölümünden sonra inşa edilmiştir.
    Yapının temeli doğal kayanın kesilmesi ile oluşturulmuştur. 2.50 m. yüksekliğindeki bir podium üzerinde yer alan tapınağa, batı cephesinden 12 basamaklı bir merdivenle çıkılmakta idi. Tapınak podiumunu teşkil eden doğal kayanın iç kısmı oyulmak sureti ile meydana getirilen mahzen 5.65x7.90 m. ve 2 m. derinlikte olup, muhtemelen adak eşyalarının muhafaza edildiği bir yerdi.
    Tapınağın arkasında, yarı daire şeklinde doğal kayaya oyularak meydana getirilmiş; iki katlı bir galeri bulunmakta idi. Alt katta Dor, üst katta ise İon düzeninde sütunlar kullanılmıştır.
    Tapınak önünde, 63x85 m. boyutlarında imparatorun adı ile anılan bir alan bulunmaktadır. Alanın kuzey ve güney taraflarında yer alan yaklaşık 5 m. genişliğindeki sütunlu galerilerin ise bugün kısmen temel izleri seçilebilmektedir.
    Yapının tarihlemesine gelince, gerek yazıtlardan gerekse bezeme işçiliğinden elde edilen bulgular, yapım faaliyetlerinin Tiberius Devrinden, Claudius Devrine dek uzanan bir zaman içerisinde devam ettiğini göstermektedir.

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Isparta-32

      Propylon
      Augustus alanı ile Tiberius alanının kesiştiği yerde inşa edilmiştir. Üç tonozlu ve zafer takı biçiminde yapılmış olan propylon İmparator Augustus onuruna dikilmiş ve onun deniz ve karada kazandığı zaferlerini sembolize eden heykel ve kabartmalarla süslenmişti.
      Anıtsal giriş kapısına, Tiberius alanından 12 basamaklı bir merdivenle çıkılmakta idi. Geçit tonozları iki kenar ve iki orta olmak üzere; dört ayak üzerine oturmaktadır. İki yandaki ayakların ölçüleri, 2.25x3 m. ve ortadaki ayaklar ise 2.50x3 m. dir.
      Ayakların taban açıklıkları iki yanda 3.50 m. olduğu halde, orta kısımda 4.50 m. yi bulmaktadır. Ayakların kaideleri silmelerle sınırlandırılmış, tonoz ayaklarının önünde ise Korinth başlıklı dört sütun durmakta ve bunların üzerinde de arşitrav ve friz yer almakta idi.
      Ortada yer alan kemerin, iki yanındaki üçgen boşluklarda plasterler üzerinde diz çökmüş ve kolları arkadan bağlanmış biri giyimli, diğeri çıplak iki Pisidialı esir; yüksek kabartma olarak işlenmiştir. Kabartmaların önündeki boşluk ise, bir meşale ve çelenkle doldurulmuştur. Yanlardaki kemer boşluklarında ise girland taşıyan kanatlı Eros ve Nike kabartmaları yer almaktadır.
      Kademeli olarak yapılan arşitravın merkezi kısmı üzerinde, bronzdan kabartma harflerle (IMP CAES AVGVSTO PONTIFEX MAX TRIBUNICA POTESTATE XII CON...) yazıtının bulunduğu anlaşılmaktadır. Arşitrav ve ayaklar üzerinde kesintisiz devam eden frizin,her bir kemer altı yolunun merkezi üzerinde iki tritonlu bir grup yer almaktadır. Ayrıca savaş gemileri, kalkanlar, çeşitli hayvan kabartmaları ile süslü sütun başlıkları üzerinde yer alan plasterlerde Poseidon ve Demeter gibi tanrı tasvirleri de yer almaktadır.
      Çeşitli silme ve kabartmalar ihtiva eden saçak takımı üstündeki kaide üzerinde giyimli dev erkek ve kadın heykellerinin durmakta olduğu tahmin edilmektedir. Bugün bu heykeller teşhir edilmektedir.
      Augustus'un ölümünden önce yazdığı vasiyeti "Res Gestae Divi Augusti", onun yaşam boyunca yaptığı işlerin özetini vermektedir. Bu metnin Latince bir kopyası da bu yapıda yer almakta idi. Kazılar sırasında birçok kitabe parçası ele geçirilmiştir.
      Anıtsal giriş kapısını, stilistik açıdan İ.S. I. yüzyılın ortalarına tarihlememiz akla en yakındır. Çünkü arşitrav üzerindeki yazıt da bu fikrimizi teyid etmektedir.

      Tiberius Alanı
      Sütunlu caddenin hemen doğu bitiminde yer alan Tiberius alanını doğuda propylonun anıtsal merdivenleri; kuzey ve güneyde ise sütunlu galeriler çevreliyordu.
      Bugün temel kalıntılarını gördüğümüz bu yerin ana girişi batı yönünde bulunmakta ve sütunlu caddeye açılmakta idi.
      Kentin sosyal yaşamının geçtiği bu alanda İ.S. 16'da askerlerin bir grevine de sahne olmuştur. Hayat şartlarının iyileştirilmesini isteyen Romalı askerler, su kemerlerinin bir bölümünü tahrip etmişler ve isteklerini elde ettikten sonra, su yolunu bizzat onarmışlardır.

      Sütunlu Cadde
      Antiokheia'da şehrin bel kemiğini teşkil eden sütunlu cadde, iki ana caddenin kesiştiği kavşaktan 75 m. kuzeyde ve ikinci ana caddenin doğusundan başlayarak Tiberius alanına kadar uzanmaktadır.
      Kaldırımlı olan ana cadde, hemen hemen 11 m. genişlikte olup; uzunluğu ise 69 m. dir. Caddenin sağında ve solunda, güneyde 5.50 m., kuzeyde ise 5.60 m. derinlikte portikler; onların gerisinde de 5 m. derinlikte dükkanların yer aldığı temel kalıntılarından tespit edilmiştir.
      Sütunlu cadde üzerinde yer yer heykel kaidelerinin bulunması, Antik Çağda caddenin heykellerle süslü olduğunu göstermektedir. Ayrıca cadde ortasından geçen ve atık sularının boşaltıldığı kanaldan başka, her iki tarafta bulunan dükkanların altından kaynak suları nakleden taş ve toprak künkten yapılmış su yolları dikkat çekmektedir.
      Stilistik ve yapısal özellikleri sütunlu caddenin, imparatorluğun kalkınma dönemlerine, büyük bir olasılıkla İ.S. I. yüzyılın ortalarına ait olduğu kanısını uyandırmaktadır.

      Tiyatro
      Kentin merkezine yakın bir tepenin yamacına inşa edilen tiyatro, şehre hakim bir yerde bulunmaktadır. Örenyerindeki kalıntılar arasında en fazla tahribata uğramış bir yapıdır.
      Antiokheia tiyatrosunun, her antik tiyatro gibi üç esas kısımdan meydana geldiği görülmektedir.
      1- Seyircilerin oturmaları için yarım daire şeklinde
      tertiplenmiş oturma sıraları (cavea).
      2- Yarım daire şeklinde bir meydan (orkestra).
      3- Oyunların oynandığı sahne binası (skene).

      Tiyatronun Oturma Kademeleri
      Yapının ön yüzü kuzeybatı yönünde yaklaşık 105 m. uzunluğundadır. Gerideki yuvarlak çevre ortalama 185 m. gelmektedir. Kuzey yönündeki oturma kademeleri, tepenin yamacı oyulmak suretiyle doğal toprak eğimi üzerine yerleştirilmesine karşın, güney yönündeki oturma kademelerinin (araziyi tiyatronun şekline uydurmak için) tonoz ve kemerlerden oluşan bir alt yapı (substrüksiyon) üzerine yerleştirildiği görülmektedir.
      Diğer taraftan, kentin doğu-batı yönünde uzanan ana caddesinin (Cardo Maximus) güney caveanın altında bulunan ve başka tiyatrolarda göremediğimiz tonozlu bir tünel içinden geçmesi çok ilgi çekicidir. Bu kapalı tünelin uzunluğu 56 m., genişliği ise, 8 m. dir. Roma Döneminde genişletilmiş ve ana cadde tiyatro altında kalmıştır.
      Bugünkü mevcut kalıntılara göre, 5.000 kişiyi alabilecek kapasite de olduğunu tahmin ettiğimiz tiyatronun dairevi bir kuşakla (diazoma) bölündüğü; muhtemelen 26 basamaktan oluşan, seyircilerin oturmalarına tahsis edilen basamaklar arasında, inişi ve çıkışı sağlayan dördü ortada, ikisi yan uçlarda olmak üzere altı ara merdivenin bulunduğu sanılmaktadır.

      Orkestra: Aşağı yukarı yarım daire şeklindedir, çapı 35 m. dir. Oturma sıralarının mevcut durumuna göre 1.10 m. aşağısında, zeminin taş döşeli olduğu görülmüştür.

      Sahne Binası (skene): Asıl tiyatrodan öne doğru çıkıntılı, 12x55 m. ölçülerinde, dikdörtgen bir plana sahip olduğu temel kalıntılardan tespit edilmiştir. Bugün kalın bir moloz tabakası ile örtülü temel yapısı, çok fazla tahribata uğramış durumdadır. Ancak cephe mimarîsinin bezemeli olduğu ve kabartmalı frizlerle donatıldığı ele geçen mimarî parçalardan anlaşılmaktadır.

      Bugün görülen kalıntılar İ.S. 4. yüzyılın başlarına ait olsa gerektir.

      Roma Hamamı
      Kentin kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. Yapı arazinin şekline uydurularak inşa edilmiş ve bu yüzden düzgün olmayan bir dikdörtgen plan gösterir.
      Binanın, biri palaestra; öteki hamam bölümleri olmak üzere iki kısımdan ibaret olduğu görülmektedir.
      Palaestra, kapalı hamam yapısının önünde yer almaktadır. Üç tarafı revaklarla çevrili olduğu tahmin edilen orta avlunun, yüzölçümü 20x23 m olup; revaklar kısmı ile birlikte 37x29 m. dir. Taş döşeli tabanı dışında, üst yapıya ait yeterli mimarî parça ele geçirilemediğinden üst yapı mimarîsi hakkında yeterli bilgimiz bulunmamaktadır.
      Kapalı hamam kısmı; yaptığımız araştırmalar sonucu, yapının palaestraya bir bütün olarak bağlı olduğu ve çağın diğer hamam yapılarında olduğu gibi üç bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır.
      1- Frigidarium (Soğuk kısım),
      2- Tepidarium (Ilık kısım),
      3- Caldarium (Sıcak kısım).
      bunların dışında soyunma yerleri (apoditerium), servis kısımları, su tesisleri, külhan ve depoların mevcut olduğu ve diğer bölümleri oluşturduğu muhakkaktır.
      Yapının mevcut kalıntılarından, İ.S.I. yüzyılın sonlarında veya II. yüzyılın başlarına ait olduğu söylenebilir.

      Stadium
      Sultan Dağları'nın eteklerinde ve akropolün batısında yer almaktadır.
      Stadium'un uzunluğu 190 m., genişliği ise 30 m. dir. Yapı "at nalı" şeklinde bir plana sahiptir. Kent stadiumu Hellenistik Devirde inşa edilmiş, İ.S.II. yüzyılda ise onarım geçirmiştir.
      Stadium, Antiokheialılar'ın hayatında antik çağlardan beri önemli rol oynamıştır. Burada çeşitli oyunlar, özellikle atletizm, güreş ve boks vs. gibi bedensel hareketler yapılmıştır.
      İ.S. 3-4. yüzyıllarda, gladyatör ve vahşi hayvan oyunları da Roma dünyası için popülerdi. Bu oyunlar daha sonra tiyatro ve stadiumlarda oynanmıştır.

      St. Paul Kilisesi
      Antiokheia'nın ilk ve en büyük kilisesi olup, şehir suruna bitişik ve Roma hamamının yaklaşık 200 m. güneyinde yer almaktadır.
      Bazilikal bir plan gösteren binanın boyutları 70x26 m. dir. Doğuya yönelen ve mekanın dışına taşan apsis, yarım daire şeklinde olup; ortasında daha geniş bir nef, yanlarda dar iki nef olmak üzere üç neflidir. Orta nef, 43.10x11.90 m., yan nefler ise 43x4.93 m. ölçülerindedir. İç mekan büyüklükleri farklı üç kısma bölünmüş olan yapının, asıl mekânı yanlardaki dar mekândan; onüçer sütunla ayrıldığı ve böylece bu kısımların sütunlarla desteklendiği anlaşılmaktadır.
      Kilisenin batısında, enine yerleşik dikdörtgen biçiminde ve önünde altı sütun bulunan bir narteks yer almaktadır. Narteksin uzunluğu 8.90 m., eni 21 x 76 m. dir. Bu bölümden orta nefe daha geniş, yan neflere ise dar kapılarla geçilir.
      Kilisenin tüm tabanını kaplayan mozaiğin çok renkli ve çeşitli desenlerden oluştuğu araştırmalar neticesi saptanmıştır. Ayrıca bu mozaik tabanın F.J. Woodbridge tarafından da dizaynı yapılmıştır. Taban panolarında beş renk ile üç ana desenin kullanıldığı ve bunlara ilaveten geometrik ve bitkisel motiflerin kullanıldığı görülmüştür. Mozaiklerde dikkat çeken diğer bir özellik ise, mozaikli asıl mekânın merkezi yerinde gözle görülebilir ölçüdeki dört adet Yunanca kitabenin yer almasıdır. Bu kitabeler daha küçük tesseralardan oluşan mozaiği yaptıranlar ile görevli papazların ad ve adaklarını içermektedir.
      Bu kitabelerin birinde adı geçen Optimus, Ortodoks liderlerinden biri olup; İ.S. 375-381 yılları arasında Antiokheia'da piskoposluk yapmıştır.
      Bilindiği gibi İ.S. 46 yılında St. Paul bu kilisenin altında yer alan Sinagog'ta Hristiyanlığı yaymak için Barnabas'la birlikte ilk vaazını vermiştir. Bu nedenle, St.Paul'a adanan bu kilise, büyük bir önem arz etmektedir. Diğer taraftan, St. Paul'un yeni dini yaymak için vaaz verdiği sinagog üzerine yapılmış ilk kiliseyi Anadolu'da sadece Antiokheia'da görmekteyiz.

      Küçük Kilise
      Şehrin merkezinde ve sütunlu caddenin yaklaşık 35 m. batısında yer alan kilise, Latin haçı şeklinde bir plana sahiptir. Doğu-batı uzantılı yapı, ortasında geniş bir nef, yanlarda iki nef ile dar bir narteksten meydana gelmiştir.
      Bina dıştan dışa, 43x25.50 m. ölçülerindedir. Yapının yaklaşık 23 m. uzunluğundaki ana mekânının, iki yan duvar arasındaki mesafesi 15.50 m. olup; bu ölçüler bize asıl mekânın mümkün olduğu kadar geniş tutulmaya çalışıldığını göstermektedir. Orta nefin doğu ucunda ise apsis yer almaktadır.
      Narteks nef duvarlarının her iki tarafa doğru uzatılması ile elde edilmiş, 6.50 x 23.50 m. boyutlarında ince uzun dikdörtgen bir mekândan ibarettir. Kilisenin yarım yuvarlak apsisinin iki yanındaki kalan temel kalıntılarından, pastophorion odalarına sahip olduğunu çıkarmaktayız. Böylece yapının bu odalar ile birlikte düz bir duvarla sınırlandığı, daha doğrusu doğu duvarının düz bir cepheye sahip olduğunu görmekteyiz. Kazılar sırasında bulunan bir mühür üzerinde bu kilisenin üç martyri zikredilmektedir (Neon, Nikon ve Heliodorus). Ayrıca Antiokheia'da ilk görev yapan papazın Basus adını taşıdığı da bu mührün diğer yüzünden anlaşılmaktadır. Yapı plan ve malzeme yönünden İ.S. 5. yüzyılda yapılmış olabilir.

      Nymphaeum
      Anıtsal çeşme, kuzey-güney caddesinin; kuzey ucunda yer almaktadır. Bugün dahi belirli bir şekilde temel kalıntıları seçilebilmektedir.
      Nymphaeum'un iki kısım halinde yapıldığı, biri önde çeşmeler bulunan muhtemelen sütun mimarîsi ile süslü fasad duvar, diğeri bu fasadın arkasında suların toplandığı depo kısmından ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
      Nymphaeum'un gerisinde, 10x27 m. ölçülerinde su deposunun temel kalıntıları görülmektedir. Depoda toplanan su, pişmiş toprak, taş ve kurşundan yapılmış borularla kente dağıtılıyordu. Şehrin belirli yerlerinde dört çeşmenin bulunduğu, yapılan çalışmalar neticesinde tespit edilmiştir. Tiberius alanı ile batı kapısının arkasındaki çeşmelerin anıtsal bir yapıya sahip olduğu, geride kalan kalıntılardan anlaşılmaktadır.
      Antiokheia'da son derece gelişmiş bir su sisteminin varlığı kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Nymphaeum, I. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş olabilir.

      Su Kemerleri
      Kent mimarîsinin en önemli yapılarından birisi de su kemerleridir. Roma Çağında, Antiokheia şehrinin gelişip büyümesi ile artan su ihtiyacını günümüzde "su çıktı" adı ile anılan kaynaktan alınarak kentin kuzey yönü boyunca uzanan; yaklaşık 10 km. uzunluktaki su yolu ile sağlanmakta idi.
      Arazinin topografik yapısına uyarak yerleşme yerine uzanan su kemerleri, nymphaeuma sona ermekte ve şehrin yaklaşık 2/3'sinin su ihtiyacını karşılamakta idi. Su kemerlerine ait kalıntılar yer yer ayakta durmakta, görenleri hayrette bırakacak kadar özenli ve kuvvetli yapıları ile dikkati çekmektedir.
      Ayakta duran kemerlerin yüksekliği, 5-7 m. arasında değişmekte; mevcut uzunluğu ise, 250 m. yi bulmaktadır. Kemer ayakları 2.10 m. ölçülerinde ve dört metre yüksekliğinde olup; dikdörtgen blok taşların harç kullanılmadan örülmesi ile yapılmıştır. Kemerlerin bindiği iki ayak arasındaki açıklık 4.70-3.80 m. arasında değişmektedir.
      Su kemerlerinin üst yapısı tamamen tahrip olduğundan, kemerler üzerindeki suyun yol aldığı akaçların (canalis) yapısı tam olarak bilinmemektedir. Ancak ele geçen mimarî parçalardan, su oluğu kesitinin 30 cm. çapında daire olduğu anlaşılmaktadır.
      Su yolunun tarihlemesine gelince: İ.S. I. yüzyılın sonlarında Roma eyaletlerinde yaygınlaşan su iletim sistemleri Anadolu'da çeşitli bölgelerde belirgin örnekle bilinmektedir. Kentin tarihi gelişmesi ile bağlantılı olarak bunun İ.S. I. yüzyılın sonlarında yapılmış olduğu söylenebilir.

      Men Kutsal Alanı
      İlçeye 5 km. uzaklıkta "Gemen Korusu" denilen bir tepe üzerinde kurulmuş olup, taşıtla ulaşılmaktadır. Kutsal alanda "Ay Tanrısı Men" adına inşa edilen tapınağın tarihi İ.Ö. 4. yüzyıla kadar çıkmaktadır. Bu tapınağın dışında 2 kilise, stadium ve evler yer almaktadır.
      Men Tapınağı
      Ay Tanrısı Men, İ.Ö. III. bin yılından beri ibadet edilen bir eski Anadolu tanrısıdır. Bir gök tanrısı olan Men, aynı zamanda sağlık ve kehanet tanrısıdır.
      Antiokheia Men kültürünün en önemli merkezlerinden biridir. Burada Tanrı Men'e adanmış bir tapınağın bulunması da çok doğaldır. Men kutsal alanı, Antiokheia'nın kuruluşundan önce, kentin yaklaşık olarak 5 km. güneydoğusunda, Karakuyu Tepesi üzerinde kurulmuştur.
      Tapınak, 43 x 72 m. ölçülerinde, tam dikdörtgen olmayan ve etrafı temenos duvarı ile çevrili alan içerisinde yer almaktadır.
      6 x 11 sütunlu ve İon düzeninde bir peripteros olan tapınağın ölçüleri dıştan dışa eni 7.95 m. cella'nın iç ölçüleri 6.45x7.85 m. dir. Krepidoma 9 basamaklı olup, basamak derinliği 35 cm., yükseklik 25 cm. dir. Tapınağın temel duvarları, cella duvarının bazı kısımları yer yer ayaktadır. Hemen hemen cella büyüklüğünde olan opistodomos'un nasıl sonuçlandığı bilinmemektedir. Batıda yer alan pronaos'un önünde muhtemelen 75 cm. çapında dört sütun yer almakta idi.
      Kutsal alanın dış duvarlarındaki adak kabartmaları birbirine çok benzemekte olup; tek bir örnek üzerine yapılmıştır. Hemen hepsinde iki payeli akroterli naiskos tasviri karşımıza çıkmaktadır. Kabartmaların hepsinin üzerinde bir ya da daha çok ayça motifleri ile boğa başları bulunmaktadır. Yazıtlı olanlardan ayçaların sayısının çoğu kez adak yapan kişilerin sayısını gösterdiği anlaşılmaktadır.
      Tapınağın alt yapısında ve temenos duvarında yerel gri renkte kireçtaşı kullanılmış, günümüze kadar ulaşamayan üst yapıda ise mermer kullanıldığı görülmektedir.
      Tapınak İ.Ö. III. yüzyılın başına tarihlenmiştir. Ancak bu kutsal alan en canlı devrini İ.S. I. ve II. yüzyıllarda yaşamıştır ve tahminen İ.S. 400 yıllarında, Hristiyanlık'ın yaygınlaşması ile tahrip edilmiştir.

      Limenia Adası
      Yalvaç'a 25 km. uzaklıkta Gaziri Mevkii'nde Hoyran Gölü içerisinde bir ada olup, göl kenarına asfalt bir yolla ulaşılmaktadır. Adanın etrafını çevreleyen sur duvarlarından başka ada içerisinde, Artemis adına inşa edilmiş bir tapınak ile diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır.

      Yalvaç Müzesi
      A- Tarihçesi
      Yalvaç ve çevresindeki tarihi eserler kadar bu yöreden çıkan tarihi eserlerin yer aldığı Yalvaç Müzesi de büyük bir değer taşımaktadır. Müze kurmaya yönelik ilk çalışmalar 1947'de başlamıştır. Bu tarihte önce yöreden etnografik ve arkeolojik eserler toplanarak bir depoda koruma altına alınmıştır. Sonra müze binasının yapımına karar verilmiş ve müze 1966 yılında hizmete girmiştir.
      B- İç Teşhir
      1. Galeri: Prehistorik Eserler Bölümü
      Yalvaç çevresinden derlenen ve ilçeye 19 km. uzaklıkta bulunan Çamharman (Köstük) Höyüğü'nden tesadüfen elde edilen (M.Ö. 3000) Eski Tunç Çağına ait pişmiş topraktan yapılmış depaslar, rhytonlar, vazolar, testiler, kulplu kâseler ve değişik form gösteren diğer kaplar, bu bölümün ilginç eserleri arasında yer almaktadır. Göller Bölgesi'nin tipik çanak çömlek örnekleri ayrı bir vitrinde teşhire sunulmuştur. Ayrıca pişmiş topraktan yapılan insan ve hayvan figürleri, mermer idoller, taş el baltaları, kemik aletleri ile çeşitli çağlara ait mühürler de teşhir edilmiştir. Tokmacık'ta yapılan bir araştırma sırasında meydana çıkarılan tarih öncesi (M.Ö. 8 milyon) çağın çeşitli hayvanlarına ait fosiller müzeye ayrı bir önem vermektedir.
      2. Büyük Salon: Klasik Eserler Bölümü
      Bu bölümde eserler çağlarına göre kronolojik bir yerleştirmeye tabi tutulmuşlardır. Yunan Çağından başlayarak Bizans Çağına kadar gelen eserler arasında pişmiş topraktan yapılmış vazolar, çeşitli içki kapları, 5. ve 4. yüzyıla ait pişmiş topraktan çeşitli mezar buluntuları ayrı ayrı vitrinlerde teşhir edilmektedir.
      Diğer vitrinlerde ise Antiokheia ve Men kutsal alanından elde edilen Roma Çağına ait pişmiş toprak, mermer, bronzdan yapılmış tanrı ve tanrıça heykelcikleri, hayvan figürleri, adak kitabeleri, yağ kandilleri, cam koku şişeleri, gözyaşı şişeleri, bilezikler, değerli taşlardan yapılmış yüzük taşları, madeni yüzükler ve Bizans Çağına ait bazı ziynet eşyaları teşhir edilmektedir. Çeşitli çağlara ait zengin altın, gümüş ve bronz sikke koleksiyonları dikkat çeken eserler arasındadır. Ayrıca bu bölümde heykel, büst ve kabartmalardan oluşan bir köşe de düzenlenmiştir.
      3. Küçük Salon: Etnografik Eserler Bölümü
      Anadolu ve Yalvaç el sanatlarının tanıtıldığı bu bölümde altın, gümüş ve sedef kakmalı tabancalar, tüfekler, kesici ve delici silahlar, (kılıç, kama, ok ve yaylar) koruyucu silahlar (zırh ve miğferler) yer almaktadır. El örgüsü yün çoraplar; renkli peşkir, uçkur ve havlular; yemeni ve örtüler; kadife, sim sırma işlemeli bindallılar, entariler; cepkenler ve ceketler; üçetekler yine bu bölüme renk katan eserler arasındadır. Altın, gümüş ve bafondan yapılma kadın süs eşyaları ayrı bir vitrinde teşhir olunmaktadır. Osmanlı bakır işçiliğinin örneği, bazı mutfak eşyaları da bölümün zenginliğinin bir başka delilidir. Ayrıca Yalvaç örf ve adetlerine göre düzenlenen "18. Yüzyıl Yalvaç Evi" bizden önceki kuşakların sahip olduğu zevk ve estetik duyguları hakkında yeterli bilgiyi ziyaretçilere sunmaktadır.
      4. İç Balkon: Yazma Eserler Bölümü
      Türk sanatkârlarının İslâm Çağında yaptıkları güzel yazı sanatına ait levhalar, Kur'an-ı Kerim'ler, nadide kitaplar bu bölümün paha biçilmez zenginlikleri arasındadır.
      5. Salon: Resim Galerisi
      Müzenin bu kısmında çağdaş Türk ressamlarının resimlerden oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir.
      6. Salon: Açık Teşhir
      Revak ve bahçede Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı çağlarına ait mimarî parçalar, mezar stelleri, lahitler, ostotekler, sunaklar, yazıtlar, heykeller ve mil taşları teşhir edilmektedir. Ayrıca bahçede yer alan başlıklı sütunlardan oluşturulan sütunlu yol müzeye ilginç bir görünüm kazandırmaktadır.
      Hükümet Caddesi, Yalvaç
      Tel : (0246) 441 50 59
      Faks : (0246) 441 49 37

      Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30/13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

      Sportif Etkinlikler
      Kayak Merkezi: Isparta'ya 25 km uzaklıktaki Davraz Dağı bölgenin önemli kayak merkezlerindendir.

      Isparta - Davraz
      Davraz Kayak Merkezi Akdeniz bölgesinde Isparta il sınırları içerisinde il merkezine 26 km. uzaklıktadır.
      Ulaşım: Şehir merkezinden kayak tesislerine belediye otobüs seferleri düzenlenmektedir. En yakın hava alanına (Süleyman Demirel Havaalanı) 58 km. uzaklıktadır.
      Coğrafya: Davraz Dağı Akdeniz Bölgesinin Göller yöresinde, Eğirdir ve Kovada Gölleri arasında yükselen ve Isparta Ovasını kuşatan dağ kütlelerinden biri olup, 2637 m yükseklindedir. Karasal İklimin hüküm sürdüğü merkezde kayak mevsimi aralık-nisan ayları arasıdır. Kar kalınlığı 50-200 m dir.Çıplak bir yapıya sahip olan dağda çeşitli kış sporlarına imkan veren parkurlar bulunmaktadır.
      Konaklama ve Diğer Hizmetler: Kayak Merkezinde 50 yatak kapasiteli ve 150 kişilik restoran bulunduran Kayak Evi'nin yanısıra İl Merkezinde ve Eğirdir ilçesinde bulunan toplam 600 yatak kapasiteli otellerden faydalanılabilir.
      Mekanik Tesisler ve Pistler: Uzunluğu 1155m olan, 1000 kişi/saat kapasiteli telesiyej tesisi mevcuttur. Alt İstasyon Yükseltisi1674m, Üst İstasyon Yükseltisi 1961m dir. 4 km'ye ulaşan uzun parkurlar bulunan Davraz Kayak Merkezinde Kuzey Disiplini, Alp Disiplini, Tur Kayağı, Snow Board, Tele Mark yapılmaktadır.

      Yamaç Paraşütü
      Hava Sporları: Isparta, Hava sporlarının yapıldığı elverişli alanlara sahiptir.
      Yamaç Paraşütü sporu, ilk bakışta serbest atlama paraşütüne benzeyen bir paraşüt ile uçak yerine, yüksek bir tepeden koşulmak sureti havalanmaktır.Eğimli ve yüksek bir tepeye açık olarak serilen paraşüt, pilotun koşmaya başlaması ile hava ile dolar ve pilotla birlikte havalanır. Uçuşların süresi kullanılan malzemenin performansı ve pilotun tecrübesine bağlı olarak kilometrelerce /saatlerce sürebilir. Tek kişi olabileceği gibi iki kişilik ( tandem ) kanatları da vardır.
      İlk denemesi 1940'lı yıllara uzanan yamaç paraşütü günümüze kadar pek çok değişiklik göstermiş, uçuş süresi ve güvenliğini artırıcı yapısal gelişme kaydetmiştir.İlk yamaç paraşütü serbest atlayış paraşütüne benzemekteydi.Zamanla değişiklik göstererek basınca dayanıklı olma özelliği yerine yüksek kaldırma gücüne sahip aerofil yapıya dönüştü.
      Yamaç paraşütü kanat yapısı 1980 li yıllardan itibaren kolay havalanan, iyi bir süzülme performansı ve yavaş çöküş oranı için en uygun şekline ulaştı. Ülkemizde Yamaç Paraşütü Sporu 1990 başlarında Fethiye Ölüdeniz bölgesindeki Baba Dağı'nın yabancı pilotlar tarafından keşfedilmesi ile tanınmış, ilk olarak üniversite kulüplerinde aktif olarak başlamıştır.
      Bilinen en ekonomik hava aracı olması ve doğa sporları ile iç içe olması bugün geniş bir kitle tarafından sevilerek yapılmasını sağlamıştır.Temelde özel bir yetenek ve aşırı efor gerektirmeyen Yamaç Paraşütü Sporu standart bir eğitim sonrasında yapımı oldukça kolay ve zevklidir. THK, üniversite kulüpleri ve özel kulüpler tarafından Yamaç Paraşütü Eğitimleri düzenlenmektedir.
      Konum : Isparta'ya 60 km uzaklığındaki Eğirdir'de karayolu ve demiryolu ulaşımı mevcuttur. Isparta'nın yerel otobüs firmaları Eğirdir'den geçer.
      Bölge Özellikleri : Eğirdir Gölü ve adası ile pek çok turistik aktiviteye elverişli Eğirdir, yamaç paraşütü sporu için çok uygun tepelere sahiptir. Süleyman Demirel Üniversitesi Havacılık Kulübü bu tepelerde eğitim uçuşları gerçekleştirmektedir.
      Yamaç Paraşütü Yapabilmek için Fiziksel Koşullar
      Yamaç paraşütü yapabilmek için alt yaş sınırı 16'ı üst yaş 55 'dır. Üst yaş sınırı için sağlık durumuna göre esnek olunabilir. Kilo sınırı en az 40 kg, en çok 130 kg'dır. Epilepsi, astım, kalp, bel ve omurga rahatsızlıkları olanlar yamaç paraşütü eğitimlerine katılamazlar. Yamaç paraşütü eğitimine katılmak için sağlık koşullarının uygun olduğu beyan eden bir form doldurulur.
      Paraşüt Tipleri
      Paraşütler (kanat) pilotun ağırlığına göre ve uçuş tipine göre farklı ebat ve tiptedir. Hafif kilolu pilotun kullandığı paraşüt, ağır pilotun kullandığına göre daha küçük ebattadır. Paraşütlerin, alınan eğitim ve tecrübeye göre farklı performanslar gösteren 5 tipi bulunur.
      Kanat Yapısı
      Yamaç paraşütü:Kanopi (Kubbe), Askı ve fren ipleri, Taşıyıcı kolonlar ve Harnes (kuşam tertibatı) olmak üzere 4 bölümde incelebilir.
      Kanopi:Paraşüt içerdeki hava basıncını sağlayıp havada kalmasını sağlayacak, hava geçirgenliği olmayan kumaştan yapılır. Kanopiler, pilotun ağırlığı ve uçuş tipine göre yaklaşık 40-60 hücreden oluşur ve bu hücreler hava basıncını sağlamak için kapakçıklarla birbirine bağlanır.
      Askı ve fren ipleri:Oldukça dayanıklı ve hafif bir malzemeden yapılmış olan ipler pilotu taşımak üzere kanopiye dengeli bir şekilde dağılmıştır. Kanopinin önünde bulunan ipler toplanarak ön kolonlarda, arkadakiler ise arka kolonlarda toplanırlar. Fren ipleri farklı renkte olup bir halkadan geçerek (pilot bırakırsa dahi savrulmayacak şekilde) en son kolona yerleştirilirler.
      Taşıyıcı Kolonlar:Taşıyıcı kolonlar, kubbe iplerini kuşama bağlarlar. Pilota kalkışta uygun tutunma yerleri sağlarlar.Kalkışı kolaylaştırmaktan öte farklı harnes kullanımına imkan tanırlar.Azı gelişmiş yamaç paraşütlerinde speed sistemi denilen hızlandırıcılar bulunurken bazılarında harnes kolonlara sabit olarak bağlanmıştır.
      Harnes (Kuşam): Pilotun oturacağı kısımdır. Temel olarak pilotun takabilmesi için, kol ve bacaklardan geçen askılardan oluşur. Yapısı kullanılan malzeme ve ek donanımlara göre farklılıklar arz edebilir. Bazı harneslerde çapraz kolonlar bulunur. Bunlar kubbeyi daha güvenli tutmak için pilotun vücut hareketini doğrudan yukarıya iletmesini engelleyen bir yapıları vardır. Gelişmiş harneslerin, hızlandırıcı (speed sistem) bağlantıları, sırt koruyucusu, hava yastığı, yedek paraşüt bölümü gibi avantajları vardır. Bütün harnesler pilotun vücut yapısına göre ayarlanabilir.
      Meteorolojik Bilgiler
      Hava sporlarını güvenli bir şekilde yapmak için uygun hava koşulları çok önemlidir. Özellikle yamaç paraşütü için temel meteorolojik bilgiler gereklidir.Rüzgarın hareketi ve bulutların şekli uçuş için ilk işaretin alındığı meteorolojik olgudur. Diğer iki olgu türbülans ve termik'tir.
      Türbulans:Dikey hava hareketleridir. Türbulanslar;5 km/h aşan darbe hareketlerinde, belli coğrafik bölgelerde, dik bir tepeye arkadan gelen rüzgar ile, termik giriş-çıkışlarında ve cephe bölgelerinde gözlenir.
      Termik:Sıcak hava kütlesinin yükselmesiyle oluşur. Bu hava kütlesi soğuyarak uçuşu engelleyici bulutları oluşturur, bu da şiddetli türbülansa neden olur. Termik özellikle kayalık bölgelerde, asfalt alanlarda, orman bölgesinde, su bölgesinde(nehir,göl,deniz...) ve tarlalı alanlarda daha fazlaca oluşum gösterir.
      Kurslar
      Ülkemizde Yamaç Paraşütü kursu Türk Hava Kurumu, üniversite kulüpleri ve özel kulüpler tarafından eğitim düzenlenmektedir.
      Türk Hava Kurumu Tarafından Düzenlenen Yamaç Paraşüt Uçuş Kursları
      Yamaç Paraşüt Başlangıç Kursu
      Kurs süresi : 12 gün. Kurs süresince devamlılık mecburidir.
      Kurs ücreti : Ücretsiz olup, kursiyerlerin yatak ve yemek ihtiyaçları da Türk Hava Kurumu tarafından karşılanmaktadır.
      Kurs yeri : İnönü Eğitim Merkez Müdürlüğü
      Katılma Şartları
      - Yaş: 15 Yaşını bitirmiş 16 yaşından gün almış olmak
      - Tahsil : En az ilköğretim okulu mezunu olmak
      - Boy: En az 1.55 m, en fazla 2.00 m boyunda olmak
      - Kilo: En az 45 kg, en fazla 100 kg ağırlığında olmak
      Müracaat Şekli:Bu kursa katılabilmek için 01 Ocak - 31 Mart 2003 tarihleri arasında Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı Atatürk Bulvarı No:33 (06100) Opera/ANKARA adresine dilekçeyle müracaat edilecektir.
      Kursa Katılacakların Belirlenmesi:Kursiyerler 01 - 15 Nisan 2003 tarihleri arasında kura usulü ile belirlenmektedir. Kursa katılacakların adreslerine kursa katılım formları gönderilir.
      Kurs Tarihleri
      I.DÖNEM: 14-29 TEMMUZ 2003 25 (Kontenjan 25 kişi)
      II. DÖNEM: 04-19 AÐUSTOS 2003 25 (Kontenjan 25 kişi)
      III.DÖNEM:20 AÐUSTOS - 02 EYLÜL 2003 25 (Kontenjan 25 kişi)
      Yamaç Paraşüt Tekamül Kursu
      Katılma Şartları :
      - Tahsil: En az lise veya dengi okul mezunu olmak
      - Boy: En az 1.55 m, en fazla 2.00 m boyunda olmak
      - Kilo: En az 45 kg, en fazla 100 kg ağırlığında olmak
      - Yamaç paraşüt Öğrenci Pilot Sertifikasına sahip olmak
      Müracaat Şekli:01 Ocak - 31 Mart 2003 tarihleri arasında Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı Atatürk Bulvarı No:33 (06100) Opera / ANKARA adresine katılmış oldukları kurs yılı, dönemi ve sertifika numarasını belirtir bir dilekçe ile müracaat edenler arasından Çok Hafif Hava Araçları Yamaç Paraşüt Kısmındaki dosya kayıtlarına (disiplin, başarı, fizik, yaş vb.)göre 10 (on) kursiyer kursa ücretsiz olarak alınacaktır.Bu ON kişi haricinde yamaç paraşüt tekamül kursuna ücretli olarak katılmak isteyen kursiyerlere imkanlar nispetinde tekamül kursları verilecektir. Bunun içinde Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı Atatürk Bulvarı No:33 (06100) Opera/ANKARA adresine katılmış oldukları kurs yılı, dönemi ve sertifika numarasını belirtir bir dilekçe ile müracaat edilecektir.

      Ören Yerler
      Adada Antik Kenti - Sütçüler / Sağrak:
      Sütçüler İlçesine 12 km. Sığırlık Köyüne 2 km.'dir. Helenistik dönemin en parlak yıllarını yaşamıştır. Büyük İskender'in Güney Anadolu'yu almasından sonra sırasıyla Seleukoslar, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve oradan da Bizans İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. Prof.Dr. William R.Ramsay kentin para darpedilen bir merkez ve dini yönden bir piskoposluk olduğunu belirtmiştir. Adada' nın bastırdığı paraların bir yüzünde boğa başı (Bukranion) diğer yüzünde geometrik merkezli üç başak (trikles) kabartması bulunmaktadır. Bu kabartma güç simgesidir. Aynı kabartmanın işlendiği bir taş Batık kentte bulunmaktadır. Kentin bağımsızlığı Romalılar kaldırıldıktan sonra Adada' nın bastırdığı paraların bir yüzüne o dönemin imparatorluğunun başı, diğer yüzüne ise Zeus, Athena ya da aslan postu sarınmış Herakles başı kabartmaları görülür. Bugün antik kentte görülen kalıntılar şunlardır. Kent alanının geometrik ekseninde yer almış, büyük taşlarla döşeli ilk çağ Ana Caddesi, küçük tapınak kalıntıları ki bu tapınaklar rektangonal (dikdörtgen prizma biçimi) çok düzgün kesilmiş, kimine süs çıkıntısı bırakılmış taşlarla yapılmış Agora ve onu çevreleyen yapılar kompleksi Bouleuterion (kent yöneticileri toplanma yeri), kentin su düzenine ait parçalar, Nekropolis, mausoleiom (ev görünüşünde anıtsal mezar) bulunmaktadır.

      Antiocheia - Yalvaç:
      Antiocheia; Isparta iline bağlı Yalvaç ilçesinin yaklaşık 1 Km. kuzeyinde ve Sultan dağlarının güney yamaçları boyunca uzanan verimli bir arazide kurulmuş, Pisidia bölgesinin başkentidir.
      Apollonia Mordion Antik Kenti - -
      Uluborlu / Merkez : M.Ö.3.yy.'da kurulmuştur. Stabon'da Frigya şehri, Plolemaios'ta Pisidia şehri olarak geçer. Apollonia Seleukoslar tarafından kurulan bir Seleukos kolonisidir. Şehir M.S 260-268 devrine kadar sikke basmıştır. Şehir geç roma ve Bizans döneminde önemini korumuştur. Res Gestea'nin Gerekçe Fragmanı bu şehirde bulunmuştur. 381'deki kilise kayıtlarına göre adı Sozopolis olarak geçer. Şehir kalıntıları eski kasaba mevkiinde Akropol ve orada bazı bina temelleri ve mimarî bloklar karşımıza çıkar.

      Asar Harabeleri - Sütçüler / Kesme
      Caralis - Yenişarbademli
      Conana - Gönen
      Kapıkaya - Isparta / Güneyce
      Tynada - Aksu / Terziler
      Sülüklü Göl Harabe - Sütçüler Çandır

      Fari (Binda ) Harabeleri - Keçiborlu / Fori:
      Kılıç Kasabasının kuzeyinde bulunan şehir bugün toprak altındadır. Bu araştırmacılar Baris' in burada bulunduğunu ileri sürmektedirler. Toprak üzerinde herhangi bir kalıntı yoktur. Şehrin mimarisine ait olduğu sanılan bazı taş bloklar kasabanın çeşitli yerlerinde bulunmaktadır.

      Limenia Adası - Artemis Tapınağı:
      Yalvaç İlçesine 25 km. uzaklıkta Gaziri mevkiinde Hoyran Gölü içerisinde Limenia adası bulunmaktadır. Göl kenarına kadar bir asfalt yolla ulaşılmaktadır. Adanın etrafı surlarla çevrilidir ve içerisinde artemis adına inşa edilmiş bir tapınak ile diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Adanın ilk çağlardan beri iskân gördüğü ve tapınma için önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır.

      Parlais Antik Kenti:
      Roma kolonisi olarak kurulmuştur. Diğer koloni şehirlerinin en küçüğüdür. Bu günkü Barla dadır. Görünürde herhangi bir kalıntısı yoktur. M.Ö. 1.yy'dan itibaren sikke basmaya başlamıştır. M.Ö. 25 yılında Galatya eyaletine dahil edilen şehrin adı "Colonia Julia Augusta Parlais" tir.

      Prostanna Antik Kenti - Eğirdir / Sevirebey:
      Pisidia şehirlerinden bir tanesidir. Eğirdir sivrisinin arkatarafından Camii Yayla üzerindedir. Şehrin kesin yeri L. Robert tarafından Bedre Köyünün yukarısındaki Yazılıkaya' da bulunan bir sınır yazıtı ile tespit edilmiştir. Bu yazılı Prostanna ile Parlais il sınır yazıtı idi. Antik kentte sınır duvarları ve bazı bina temelleri vardır. Şehrin Akropolis 200 metre yükseklikte kurulmuştur. Sur duvarları içerisinde dikdörtgen şeklinde bir bina vardır. Bu bina bir tapınaktır. Diğer üç bina ise halka ait binalardır. Bizans dönemine ait hiçbir kalıntı yoktur. M.Ö. 1. yy'dan itibaren sikke basmaya başlamıştır.

      Seleukeia Sidera (Bayat) Antik Kenti - -
      Atabey / Bayat: Atabey 'in 7 km. güneyinde Bayat Köyündedir. Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir Ancak isminden Seleukoslardan biri tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır. Antik şehirde yapılan kazılarda Hatıllı Güney Teras, Akropolis doğu kapısı, Doğu Yamacı Kapısı, Merdiven- Tünel- Kuyu sistemi, Podyumlu Yapı, Tiyatro ve Nekropol (Mezarlık alanı) ortaya çıkarılmıştır.

      Timbria Antik Kolonisi:
      Antik yazarlardan Strabon (M.Ö.570) da Pisidia şehri olarak geçer. Yılanlı ovası, Akçaşar Köyü yakınlarındaki bir tepe üzerinde kurulmuştur. Eurymedon (Köprüçay) nehri yakınındadır. Antik kentte bugün bazı bina temelleri görülebilir. Şehir Helenistik dönemden M. S. 238 yılına kadar sikke basmıştır.

      Tol Harabeleri:
      Yenişarbademli ilçesi ovasında , Konya il sınırları içerisinde Gölkaya köyünde yer alır. Beyşehir Gölü kenarındadır.

      Tymandos (Yassıören ) Antik Kenti:
      Yassıören Kasabasında bulunan bir antik kenttir. Kalıntıları günümüze kadar ulaşmayan antik kente ait bazı mimari bloklara Senirkent ilçe merkezinde ve Yassıören Kasabasında rastlanmaktadır

      İlçeleri
      Aksu:
      Yaklaşık 1200 metre rakımında bulunan Aksu İlçesi, eski adı olan Anamas’ı, ilçe coğrafyasına hakim 2388 m yüksekliğindeki Anamas Dağından almaktadır.
      Aksu ilçesinin yeraldığı yörede yapılan kazılarda, ilk çağlardan beri iskana açık olduğu görülmektedir. Yörede, Helenistik çağa ait M.Ö.2. ve 1. Yüzyıldan kalma sikkelere rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalardan, Aksu Vadisi ve Anamas yaylaları arasındaki ulaşım zorluklarına rağmen, civarındaki bazı köylerde 16. yüzyıldan beri Pazar kurulmakta olduğu ve bu yörede yoğun bir Yörük nüfusun yaşadığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde, Eğirdir'e bağlı bir bucak olarak Yenice adı altında idari konumunu sürdüren Aksu, 26.8.1988 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.
      Aksu ilçesi sınırları içindeki en önemli tarihi kalıntılar: Timbriada, Tynada, Eurymendon Kutsal Alanı ve Roma Köprüsü dür. Yörede turistik önemi olan Sorgon ve Zindan Mağaraları ile Sorgun yaylası Aksu İlçe sınırları içinde bulunmaktadır.

      Atabey:
      Atabey İlçesi kuzeyden Senirkent ve Uluborlu, Batıdan Gönen, güneyden merkez ilçe Isparta, doğudan da Eğirdir ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin kuzeyini ve batısını Barla Dağı ve uzantıları bulunmaktadır.
      Selçuklular döneminde bilinçli bir şekilde kervansaray ağıyla donatılan Konya-Antalya güzergahındaki yerleşmelerinden birisi olan (Atabey) önem verildiği, Ertokuş tarafından burada 1224 yılında inşa ettirilen medreseden anlaşılmaktadır. 13. yy. başında tamamen Türkleşen bölgede, önemli bir yerleşim merkezi olarak beliren Atabay’ deki medrese Osmanlı devleti eğitim sistemi içinde de fonksiyonunu devam ettirmiştir. Atabey’ in 1478,1501, ve 1568 tarihlerindeki kayıtlara göre, Eğirdir ’e bağlı bir nahiye olduğu yazılıdır.
      İlçe sınırları içinde bulunan başlıca tarihi ve kültürel varlıklar, Harmanören (Göndürle) de meydana çıkartılan 41 Küp Mezarlar, Sidera Bayat Harabeleri, Ertokuş Medresesi, Sinan Camiidir. (18) Atabey ilçesine bağlı olarak, İslamköy Kasabası yanında 4 adette köy yerleşimi bulunmaktadır. Atabey ilçe merkezi Isparta’ya 23 km uzaklıkta olup, çoğunluğu çift yol olmak üzere asfalt yol ile bağlıdır.

      Gelendost:
      Gelendost ilçesi, Isparta il merkezinin kuzeyinde, Eğirdir Gölünün 10 km içerisinde kurulmuştur. Gelendos ilçesi, ilk çağlardan beri, Pisidya Ülkesi adı verilen Göller Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisidir. M.Ö. 3500 yıllarında “Mirya veya Miryo” adı ile Hititlerin bir kolu olan Anamurla Miryalılar tarafından kurulmuştur. M.Ö. 547 yıllarında bu topraklar Pisidyalıları yenen Pers’ lerin egemenliğine geçmiştir. 17 Eylül 1176 yılında yapılan ve bir kısmı da Gelendost Ovasında geçen Miryakefalon Savaşını Türklerin kazanması ile Selçuklu topraklarına katılmıştır. Gelendost daha sonra Hamidoğulları Beyliğinin egemenliği altına girmiştir.
      Gelendost, tarihi boyunca Ablada, Sabinae, Myrion, Miryona, Miryo, Myriokafalon, Gelende-Abad, Gelendoz adları ile anılmıştır. 16. yüzyılda Afşar nahiyesine bağlı olan Gelendost, Cumhuriyet döneminde 1930 yılında Afşar’ın yerine nahiye olmuştur. Daha sonrada 6.3.1954 tarih ve 6324 sayılı kanun ile de ilçe olmuştur. Gelendost, Isparta-Konya karayolu üzerindedir. Isparta’ya 80 km uzaklıktadır. İlçenin tüm kasaba ve köyleri ile ulaşım olanakları her mevsim vardır. İlçede halk ağırlıklı olarak tarımla uğraşmaktadır. Elmacılık en önemli uğraş koludur.
      Gelendos ilçe merkezinde bulunan tarihi iki cami ile Yeşilköy sınırları içinde bulunan Ertokuş Kervansarayı ilçenin en önemli kültür yapılarıdır.

      Gönen:
      Isparta İl Merkezine 24 km uzaklıklığında, Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklığındaki Gönen’in tarihi M.Ö. 3-4 yüzyıla kadar dayanır. Tarih boyunca Kaue, Kawaena, Colonia, julia, Augusta, Pia, Fida, Comama, Yuztinianopolis, Gonana, Konana, Könan ve Gönen adları ile anılmıştır. Roma İmparatorluğu Augustos’ un Pisidia adı verilen bölgede kurulduğu dört şehirden birisidir. Araştırmalara göre yörede ilk yerleşim birimi Yuvaca, şimdiki yayla adıyla bilinen yerdir. Buraya ilk gelenler Yüreçi göçerleridir.
      İlçe zamanla Selçukluların ve daha sonra da Hamitoğulları Beyliği’nin egemenliği altında bulunmuştur. Hamitoğlu Hüseyin Bey, topraklarının büyük bir bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat ‘a satmıştır . 30 Aralık 1992 tarihinde yapılan düzenleme sonucunda, İğdecik. Gölbaşı, Koçtepe ve Senirce köyleri Isparta İl merkezine, Güneykent Kasabası, Gümüşgün Köyü Keçiborlu ilçesine bağlanmıştır. Gönen ilçesine bağlı yerleşim birimi olarak yalnız Kızılcık Köyü kalmıştır.

      Keçiborlu:
      Isparta il merkezine 40 km uzaklığındaki Keçiborlu ilçe merkezinin tarihi gelişimi Isparta ilçe merkezi ile benzerlik göstermektedir. Keçiborlu tarih boyunca, Eudoxiopolis, Keçik-Borlu, Kiçi-Borlu isimleriyle anılmıştır. Keçiborlu, Hitit, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans devirlerini yaşadıktan sonra 1204 yılında Sultan Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girmiştir. Daha sonra Hamitoğulları Beyliğinde Uluborlu ve Gönen’e bağlı bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.
      Günümüzdeki Keçiborlu ilçesinde korunmakta olan Keçiborlu Höyüğü, Kılıç Höyüğü, Kılıç Fari Harabeleri, Fadıllı Harabeleri, Güneykent şehir kalıntıları, Sinanbey Camii, Senir Hacı Osman Camii, Gümüşgün Sinan Dede Türbesi eski çağlardan kalan eserler ve yerler olarak görülmektedir.
      İlçenin başlıca mesire ve yayla turizmi yerleri : Söğüt Dağı Yaylası, Fadıllı Yaylası, Koru Yaylası, Taşoluk Yaylası, Güneydere Uzundere Piknik Yeri ve göleti, Keçiborlu Göleti, Boyralı Sini Yaylası, Aydoğmuş Akdağ Yaylası, Senir, Tepecik ve Ardıçlı Köyleri Burdur Gölü Kenarı Plaj sahasıdır.
      Keçiborlu adının, bölgenin küçük tepeciklerinden oluşmasına izafeten Kiçi (Küçük) Bor (Taş) kelimelerinden oluştuğu Kiçiborlu ’dan bozulduğu sanılmaktadır.

      Senirkent:
      Isparta İl Merkezine 76 km uzaklığında, Eğirdir Gölü’ nün Hoyran Gölü adı verilen kuzey kısmının batısında bir vadide yer alan ilçe, dağ eteğindeki meyilli düzlük bir arazide kurulmuştur. Zira “Senir” dağ eteğindeki meyilli düzlük anlamına gelmektedir.
      Senirkent’in bulunduğu bölgenin, tarihin çok eski devirlerinden beri yerleşim merkezi olduğu, buluntulardan ve yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ancak su kanalı, kervansaray, kale gibi ayakta kalmış tarihi yapılara rastlamaktadır. 1370 yılında kurulmuş olan Senirkent 1807de Uluborlu’ya bağlı nahiye statüsüne getirilmiş ve belediye teşkilatı kurulmuştur. İlçedeki başlıca kültür varlıkları: Tymandos Antik Kent, Yassıören Höyük, Garip Höyük, Tohumkesen Höyük, Aralık Höyük Gençali Höyük, Veli Baba Türbesidir.

      Sütçüler:
      Isparta'nın güneyinde yer alan Sütçüler ilçesinin kuruluşunun M.Ö. 200 yıllarına kadar dayandığı bilinmektedir. Bu gün Adada olarak adlandırılan antik kent, Pisidya bölgesinde; Pisidya ile Pamfilya bölgeleri arasında yer almaktadır. 1330 yıllarında Hamitoğulları beyliği Eğirdir’ de kurulana kadar Sütçüler Selçuklular ’ın elinde kalmıştır .
      Osmanlılar zamanında bir süre Kara Bavlu olarak anılmıştır. Zamanla Bavlu şekline dönüşen isim, Cumhuriyet döneminde 1926 yılına kadar sürmüş, bu tarihte yerleşime dağ-dağlık anlamına gelen Cebel ismi verilmiştir. 1938 yılında belde halkının büyük şehirlerde sütçülük yapmaları üzerine isimi Sütçüler olarak değiştirilmiş ve Eğirdir ’e bağlı bir nahiye iken ilçe statüsü verilmiştir.
      İlçenin belli başlı kültür varlıkları arasında, ilçenin tarihi gelişimini simgeleyen kalıntılarından Adada antik kenti gelir. Antik kent ilçe merkezine 12, Sağrak köyüne 2 kilometre uzaklıktadır. Diğer kültürel varlıkları ise, Sığırlık Harabeleri, Taşkapı Harabeleri, Zorzila Kalıntıları, Sefer Ağa Camii, Çandır Köprüsüdür.

      Uluborlu:
      Uluborlu, tarih öncesi devirlerden beri çeşitli medeniyetlerin hüküm sürdüğü yörede yer almaktadır. Uluborlu’nun 4000 yıl öncesi Hititler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu döneme ait kalıntılara yörede hala rastlanmaktadır. Uluborlu, Türklerin fethi öncesinde Apolonia, Sozopolis, Mardion, Mardiyon, Mardiaion adlarıylada anılmıştır. 1070 yılında Türklerin egemenliğine girmiştir. Bu devirden sonra Uluborlu, Borgulu, Burgulu, Uluğborlu isimleri de almıştır.
      Uluborlu’da yaklaşık 17 türde kiraz yetiştirilmektedir. Uluborlu kirazı Avrupa ülkelerinde çok tutulmaktadır. Ürünün büyük bir kısmı ihraç edilmektedir. İlçede Temmuz ayının ilk haftasında 2 gün süreli Altın Kiraz ve Yağlı Pehlivan Güreş Şenlikleri düzenlenmektedir.

      Yenişarbademli:
      Yenişarbademli, Beyşehir Gölünün batısında, Toros Dağlarının kuzey uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. İlçe doğusunda, Beyşehir, batısında Aksu ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin rakımı 1150 metredir. İlçe sınırları içerisinde bulunan Dedegöl Dağı (2892 m) ile Isparta’nın en yüksek dağıdır. Yenişar tarih boyunca pek çok uygarlığa sahne olmuştur. Yapılan araştırmaya göre, M.Ö. 4000 yıllarında Etiler , M.Ö. 1500 yıllarında Frikyalılar, M.Ö. 800 yıllarında İyonlar, M.Ö. 600 yıllarında Lidyalılar, M.Ö. 446 yıllarında Persler, M.Ö. 190 yıllarında Romalılar, M:S. 395 yıllarında da Bizanslar yörede uygarlık kurmuşlardır.
      1071 Malazgirt Zaferinden sonra 1142 yıllarında Selçuklu topraklarına katılabilmiştir. 1810 yılında Konya Vilayetine bağlı bir kaza olmuştur. Selçuklulara ait Kubad-ı Abad Sarayı kalıntıları da ilçe hudutları içinde yer almaktadır.
      Yenişarbademli, Şarkikaraağaç üzerinden asfalt yol ile Isparta il merkezine 177 km uzaklıktadır. Yenişarbademli’ nin , başlıca gelir kaynağı, tarım, hayvancılık, orman işçiliği ve balıkçılıktır.

      Eğirdir
      Isparta ili sınırlarında yer alan Eğirdir, her mevsim ve günün her saatinde renk değiştiren Eğirdir Gölü, tapusu Eğirdir halkı tarafından Yüce Önder Atatürk'e verilen Can adası, Türk Silahlı kuvvetlerinin Dağ Komando Okulu, dünyada eşine az rastlanan Kasnak Meşesi ve Sığla Ormanları, Türkiye'nin en önde gelen Kemik Hastalıkları Hastanesi, elması ve sadece Eğridir'de görülen Apollon Kelebeği ile tarih ve doğa zengini bir ilçedir.
      İklim:İlçe iklim bakımından Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş alanında yer almaktadır
      Son düzenleme Kadim; 25-01-2008, 16:23.

      Yorum

      • orbay
        Senior Member
        • 11-02-2005
        • 5871

        #4
        Konu: Isparta-32

        YouTube -Isparta

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: Isparta-32

          İlçelere göre şehir ve köy nüfusları

          Yorum

          İşlem Yapılıyor
          X