Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • nail40
    Member
    • 20-03-2006
    • 1528

    Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin




    Halk müziğinin yaşayan efsanesi, Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş,"Yok ağam yok... Sakın ha. Ne heykel isterim ne de mezar" diyerek vasiyetini açıkladı








    Başında kasketi, elinde sazıyla odamıza girdi:
    - Merhaba ağam, ben geldim.
    "Hoş geldin" dedik:
    - Sen sazını hiç elinden bırakmaz mısın?
    Güldü:
    - Doğduğum zaman babam sazını göbeğimin üstüne koymuş... Kendimi bildim bileli sazımı elimden bırakmadım.
    Seveni çok mu çok.
    Arayanı soranı "bizim ilimize gel, konser ver" diyeni de çok. Ama "cebinde kaç parası var" diyecek olursanız...
    Ağam, bu dünyaya çıplak geldik, öteki dünyaya 5 metre kefenle gideceğiz... Gelirken bir şey getirmedim ki, giderken bir şey götüreyim... Fakire fukaraya, yetime dula bir hayrım oluyorsa, benden mutlu insan var?
    Sonra "yalan" diye devam etti:
    - Para da yalan, pul da yalan... Mal da yalan, mülk de yalan... Şöhret de yalan... Aaah ağam ah... Yalan dünya... Yalan ki ne yalan.
    "Mutlu musun Neşet Usta" dedik.
    Yanıt vermedi.
    Aklına ne geldiyse geldi.
    Hüzünlendi.
    "Yalan" dedi.
    Ardından da ekledi:
    - Yalan dünya... Yalan ki ne yalan.
    Ve "döktürdü... Hem de ne döktürme."

    Cahildim dünyanın rengine kandım,
    Hayale aldandım boşuna yandım,
    Seni ilelebet benimsin sandım,
    Ölürüm sevdiğim zehirim sensin,
    Evvelim sen oldun ahirim sensin.
    Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın,
    Ben de gülemedim yalan dünyada,
    Sen beni gönlümce mutlu mu sandın,
    Ömrümü boş yere çalan dünyada.
    El aklıyla gezen başa binbir türlü hal gelir

    Akşam oldu, gazetede "el ayak çekildi." Sadece "gece çalışacak ekip" kaldı.
    SABAH'ın "Ankara ekini" çıkaran, Yaşar Önel "ben de bekleyeceğim" dedi:
    - Neşet Ertaş gitmeden gitmeyeceğim... Onu dinleyeceğim.
    - Neşet Usta çoluk çocuk nasıl?
    - 2 kız, 1 oğlan Almanya'da... Büyüdüler, oraya yerleştiler... Ben vatan hasretine dayanamadım, kendimi Türkiye'ye getirdim.
    Göstermiyor ama "yaş 71."
    Çalıp söylemeye başlayınca 2-3 saat onu durdurmak mümkün değil.
    Maya, bozlak, türkü, uzun hava... Oyun havası...
    Usta'da ne ararsanız var.
    Kolay mı "koskoca Neşet Ertaş" olmak.
    Küçük yaşta İstanbul'a gitmiş "pavyonlarda saz çalmış."
    Hoşuna gitmemiş, Kırşehir'e geri dönmüş.
    Ama Kırşehir'de de yapamamış, Ankara'nın yolunu tutmuş.
    Yine "bar, pavyon, gazino..."
    Biri "Neşet şunu yap" demiş, yapmış.
    Diğeri "şuraya git" demiş, gitmiş.
    Usta anlattı, anlattı ve bir iç çekti:
    - El aklıyla gezen başa binbir türlü hal gelir.
    Ardından bir iç daha çekti:
    - Gider yanlış kişiyle evlenir... Ben de öyle ettim... Beni istemeyeni deli gibi sevdim... Gönülsüz köpek koyuna hayretmez, ayrılmak zorunda kaldım.
    Ve başladı okumaya:
    Ta küçükken bir aşk düştü özüme,
    Ağladı gözlerim güle mi bildim,
    Felek zehir kattı tatlı aşıma,
    Uzatıp elimi ala bildim?

    Şehit polislere ağıt

    İstanbul'da, ABD Başkonsolosluğu önündeki çatışmada yaralanan polise, hastanede sordular:
    - Nerelisin?
    Polis, kameralara bakarak şöyle dedi:
    - Yiğitin harman olduğu Kırşehirli'yim.
    Neşet Ertaş "şehit polislere gözyaşı döktü." Kırşehirli yaralı polisi, gıyabında, "gözlerinden" öptü.
    Ve "yazık" diye devam etti:
    - O polislerin anneleri var, eşleri var.
    Bir süre sustu. Ardından "bakalım neler söyledi?"
    İki büyük nimetim var,
    Biri anam biri yarim,
    İkisine de hürmetim var,
    Biri anam biri yarim.

    Birisi var etti beni,
    Birisi yar etti beni,
    İkisinin de birdir teni,
    Biri anam biri yarim.

    Ana deyip de geçilmez, Yar anadan seçilmez, İkisine de kıymet biçilmez, Biri anam biri yarim.
    Zahide ile Leyla

    Laf lafı açtı, sohbet gittikçe koyulaştı.
    Ve söz bir ara "Zahide'ye" geldi.
    Neşet Ertaş "hep Zahide, hep Zahide" dedi:
    - Bütün konserlerde en çok "Zahidem" türküsünü istiyorlar... Zahidem aşağı, Zahidem yukarı.
    Sazı elindeydi. Ama "Zahidem" i çalıp söylemek istemedi.
    Bunun üzerine "damarına" bastık.
    Ona "Leyla'yı" hatırlattık. Yıllar öncesini... İlk gençlik yıllarındaki aşkını.
    Büyük Usta "ağam" dedi:
    - Dünyaya insan olarak gelip de hiç âşık olmadım diyen var mıdır acep. Vardır diyen yalan söyler.
    Ve Neşet Usta "zaman tüneline girdi."
    "Gençlik yıllarına" gitti. Bakalım ne çaldı, ne söyledi...
    Kaşların kara kara amanın Leyla Leyla,
    Gözlerin derde çare eyle yarim eyle,
    Senin için yanarım, amanın Leyla Leyla,
    Kerem misali nara böyle yarim böyle.
    Yazımı kışa çevirdin,
    Karlar yağdı başa,
    Viran oldu evim yurdum,
    Ne söylesem boşa Leyla.

    Yine yeşillendi Niğde bağları

    Geçenlerde Kırşehir'e gitmiştik. Neşet Ertaş'ın memleketine. Babası "Muharrem Usta'nın heykelinin önünde" resim çektirmiştik.
    Neşet Ertaş aradı:
    - Babam Muharrem Usta'nın evine de vardın mı?
    Neşet Ertaş'ın "babadan kalma evi" Kırşehir'in Bağbaşı mahallesinde. Neşet Usta'ya sorduk:
    - Sahi, ne olacak bu ev?
    - Kültür'e (bakanlığa) bağışladım... Ne yaparlarsa yapsınlar... Yeter ki bahçesine de kayısı, elma, dut, kiraz diksinler... Gelen yesin, geçen yesin.
    Biz Kırşehir'deyken, Neşet Ertaş İzmir'deydi. "Kırşehir'imin suyunu içtin mi" dedi.
    - İçtik, kaynak suyuydu... Buz gibiydi.
    - Gülünü kokladın mı?
    - Kokladık, mis gibiydi.
    - Öyleyse Ankara'ya geleyim, sana sarılayım. Kırşehir havası alayım.
    Ve çıktı, Ankara'ya, gazeteye geldi. "Ağam" dedi:
    - 28 yıl Alamanya'da yaşadım... Ama heç alışamadım... Varsa vatanım yoksa vatanım... İlle de Türkiyem... Kırşehir'im, Niğdem.
    Ardından da "oyun havasına" geçiverdi:
    "Yine yeşillendi Niğde bağları."
    Vasiyet




    Kırşehir'de, ana caddenin üzerinde Muharrem Usta'nın (Neşet Ertaş'ın babası Muharrem Ertaş) heykeli var. Kentin (termal kaplıcaların bulunduğu) Terme bölgesinde "bir heykeli daha" var.
    Bu ikinci heykelde Muharrem Usta saz çalıyor. Karşısında "küçük Neşet" de dinliyor.
    Kırşehirliler'e sormuştuk:
    - Neşet Ertaş'ın da heykelini dikseniz... Veya bir yere büstünü koysanız... Neden yapmıyorsunuz?
    "Neşet Usta istemiyor" demişlerdi.
    Gazetede sohbet ederken bu konu açıldı.
    - Neşet Usta, gerçekten istemiyor musun?
    - Yok ağam yok... Sakın ha.
    - Neden?
    - Ben kimiiim, heykel kim. Ben Allah'ın bir garibiyim... Ne heykel isterim ne de mezar.
    - Usta, ne demek o. Allah gecinden versin, ölünce nereye gömüleceksin?
    - Babam, atam, Muharrem Ustamın ayak ucuna bir çukur kazsınlar... Babamın ayak ucuna dikilecek taşa da adımı yazsınlar.
  • orbay
    Senior Member
    • 11-02-2005
    • 5871

    #2
    Konu: Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin

    Neşet Ertaş 1943 yılında Çiçekdağı'na bağlı eski adıyla ABDALLAR yeni adıyla GIRTILLAR köyünde doğdu. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş ailenin 2. çocuğudur ve kardeşlerinden müzikle ilgilenen yoktur. 5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağlayan Neşet Ertaş babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla eşlik ediyordu. Geçimlerini düğünlerde aldıkları paralardan temin eden Ertaş'lar birlikte 8 yıl Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezerek bu işi sürdürdüler. Neşet Ertaş bu işlerle uğraşmaktan okula da hiç gidememiştir.

    14 yaşında çalışmak için İstanbul'a giden Neşet Ertaş'ın iş bulması kolay olmadı. Karın tokluğuna çalışacağı bir işe dahi razı olan sanatçı bir gün Şençalar Plak adında bir şirkete gider. Şirketin sahibi olan Kadri Şençalar Neşet Ertaş'ı dinler ve çok beğenir. ''Neden Garip Garip Ötersin Bülbül'' adlı ilk plağı 1957 yılında Şençalar plak tarafından piyasaya çıkarılır. Neşet Ertaş bu arada Beyoğlu'nda da bir gazinoda sahneye çıkmaktadır.

    2 yıl İstanbul'da çalışan Neşet Ertaş daha sonra Ankara'ya gelir ve sahne hayatı burada devam eder. Ankara' da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenirler. İki kız bir erkek çocukları olur. Ama bu evlilik mutlu sürmemektedir. Neşet Ertaş bu arada askere gider. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yapan Neşet Ertaş askerlik dönüşünde Leyla Ertaş ile süren 7 yıllık evliliğini bitirip ayrılır. Plak üzerine plak yapan Neşet Ertaş konserleriyle de bir çok şehri 6-7 defa gezdi. Beste ve plaklarıyla çok meşhur olan Neşet Ertaş her yerde aranan bir sanatçı olmuştu. Özellikle orta Anadolu düğünlerinin değişmez sanatçısıydı. Neşet Ertaş düğünlerdeki içkili sofraların sayesinde alkolün dozunu da artırmıştı. Dolayısıyla sıhhati de bozulmaya bağladı ve 1978 yılında parmakları felç oldu. Müzisyenlikten başka mesleğide olmadığı için işsiz ve parasız kaldı. Çok perişan bir hale gelen Neşet Ertaş tedavi olacak parayı dahi bulamadı. Çareyi 1979'da Almanya'da bulunan kardeşinin yanına gitmekte bulan Neşet Ertaş, tedavisini de orada yaptırdı. Eşinin yanında olan 3 çocuğunu da daha sonra yanına aldıran sanatçı mesleğine de Almanya'da tekrar başladı. Türklerin bulunduğu yerlerde gazino ve düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı.

    Kaset ve sahne çalışmalarına Almanya'da devam eden sanatçı kendisi okula gidemediğinden dolayı çocuklarının okumaları için elinden geleni yaptı. 1 Oğlu 2 Kızı olan sanatçı ; oğlunu hem üniversitede okutmakta hem de iyi bir müzisyen olarak yetiştirmektedir. Evli olan kızı da eşiyle birlikte üniversitede öğrenim görmektedirler.

    Neşet Ertaş'a babasının hayatı ve sanatı ile ilgili bir soruya;
    "Babam Kırşehir'den çıkmış, Keskin"e gelmiş, anamınan evlenmiş. Çiçekdağı'nın Gırtıllar eski adıyla Abdallar köyü denilen 20 haneli küçük bir köye gelip yerleşmiş. Ben o Abdallar yeni adıyla Gırtıllar köyünde dünyaya gelmişim.

    Babam sazıynan sesiynen tanınmış engin gönül , hoşgörüsüynen sevilen bir sanatçıydı. Saz çalmasını Yusuf Usta'dan öğrenmiş. Geçinmemizi sazıyla temin ederdi. Anamı Keskin'den almış, kendisi Kırşehir'li olmasına rağmen uzun yıllar Keskin'de kalmış, Hacı Taşanı yetiştirmiş. Kırıkkale ve Yozgat'ın köylerini, İç Anadolu'nun birçok köylerini sazı omzunda gezmiş, her yerde türküler avazlar bırakmış. 5-6 yaşımda babam beni yanına aldı. Gittiği yerlere beni de götürürdü. Birlikte 8 yıl Yozgat, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırıkkale, Keskin ve Yerköy'ü köyleriyle beraber gezip düğün çalardık. Geçimimizde
    verilen bahşişlerden olurdu.

    En sonunda Kırşehir'e gelmiş 1980 de mi 1981 de mi rahmete kavuşmuş oldu." şeklinde cevap vermiştir. Neşet Ertaş'a bağlama çalmaya kaç yaşında başladığını sorduğumuzda ise; "Ben dünyaya geldiğimde sazı göbeğime koymuşlar'' şeklinde cevap vermiştir. Bağlama öğrenmesinde babasının çok etkisi ve emeği olduğunu söyleyen sanatçı, Bayram Aracı, A. Gazi Ayhan, Refik Başaran gibi bağlama ustalarını da çok beğenerek dinlediğini ifade etmektedir. Sanatçı; bir bağlamada hangi özellikleri arıyorsunuz? şeklindeki sorumuza ;
    "Oyma saz ve çok perdeli olsun." diye cevap vermiştir.

    Bağlamalarını da oyma tekne yapan ustalara yaptırmayı tercih eden sanatçı, bağlamalarına da 7 tel takıp, kendi sesine göre akort yaptığını söylemektedir.

    Sanatçının bağlamasından duyduğumuz bazı sesleri, başka bağlamaları dinlediğimizde duyamamaktayız. Sanatçı bunun nedenini bağlamasındaki perde ayarlarını kendisinin yapmasından dolayı meydana gelen bir farklılık olduğu ifade etmektedir.

    Sanatçı bestelerini, sôz ve müziği aynı anda düşünerek yaptığını, şimdiye kadar kaç bestesi ve kaseti olduğunu hatırlayamadığını ve kendi eserlerini en iyi icra eden sanatçıların da Gülşen Kutlu, Nezahat Bayram, Neriman Altındağ Tüfekçi olduğunu söylemektedir.

    Neşet Ertaş'a bir çok eserlerinde adını kullandığı ve ona türküler yaktığı Leyla'nın kim olduğunu sorduğumuzda;
    "Eski eşim ve çocuklarımın anası Leyla Ertaş'tır. Ama ayrıldıktan sonra türkülerimde Leyla ismini artık kullanmıyorum."diye cevap verdi. Neşet Ertaş, kendisine ait türkülerin son kıtalarında "GARİP'' mahlasını kullanmaktadır. Kendisi bunun nedenini şöyle açıklamaktadır.
    "Soyadı yokken bize Garipler derlermiş. Gerçektende biz garip, yani ezilmiş, hor görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır. O gariplik bende kaldığı için garibim diyorum. Sanatçı BOZLAK'ın tanımını da Feryattır, Ağıttır." olarak yapmıştır.

    Neşet Ertaş'a ilk plağını yapmasında maddi ve manevi yardımı olanları sorduğumuzda;

    "Kadri Şençalar'dır. Kendisi benimle çok yakından ilgilendi, bana plak okuttu. Beyoğlu saza götürerek bana proğram aldı ve onun sayesinde sahne hayatım başladı." diye cevap verdi. Sanatçı şimdiye kadar sazı ile hiç bir sanatçıya eşlik etmediğini, sadece tek olarak çalıp söylemeyi tercih ettiği söyledi.

    Neşet Ertaş önceki bestelerinin çoğunda sevgiliye duyulan aşk ve özlem konularını işlemişti. Son kasetlerindeki (Nerde ne arıyorsun, Yolcu, Şirin Kırşehir, Benim Yurdum) bestelerinde ise insanlara belli mesajlar veriyor. Allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti, ölüm gibi. Sanatçı bunun nedenini şöyle açıklıyor:

    "Aşık Veysel in de dediği gibi benim sadık yarim gara topraktır. Gözünen görülen, e!inen tutulan, yediğimiz içtiğimiz, canımız topraktır. Bu toprağın en güzeli insandır, insanların en güzeli de anamız ve yarimizdir.
    İnsanı seven insan; Hakkı sever, bizde o Hakkın aşığıyız. Şüphesiz ki ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz bir tek Allah' tır. Allah hepimizi eşit yaratmış. Haksızlık, cana gıyma, düşük görme olmasın. Allah'tan geldik Allah'a gideceğiz. Cehalete hatırlatabildimse mutluyum."
    Türkiye'de konserler vermeniz için teklifler yapılıyordur. Bu teklifleri nasıl karşılıyorsunuz? sorumuza sanatçı şöyle cevap verdi:
    "Kabul etmiyorum. Çünki; kırk yıl o garip vatandaşlarımın ekmeğini yedim. Tekrar konser verip onların cebindeki ekmek paralarını alamam. Ama onlara televizyondan bedava konser veririm."

    Sanatçı tüm ailesinin Almanya'da olduğunu, çocuklarının üniversitede okuduğunu ve kendisinin de müzisyen olarak çalışmaya devam ettiğini, dolayısı ile Türkiye' ye kesin dönüş yapmayı, şimdilik düşünmediğini ifade etmektedir.

    Neşet Ertaş Türkiye'de halk müziğinin şu andaki yeri hakkında şöyle düşünüyor:
    "Halk müziği ölümsüzdür. Yeter ki yürekten okuyan, yürekten çalan olsun. Şu anda çalan olsun okuyan olsun verimlilik göremiyorum."
    Halk müziğine büyük emeği geçmiş bir sanatçı olarak TRT ve Kültür
    Bakanlığı'nın size gösterdiği ilgiden memnunmusunuz? diye sorduğumuzda:
    "Hayır memnun değilim. Muzaffer Sarısözen 14 yaşımda iken beni mektupla çağırır, misafir olarak çaldırır, okuturdu. Daha sonra imtihanla mahalli sanatçı olarak radyoya girdim. 23 sene her ay 2 proğram yapardım. Halk müziği yöneticilerinden çok bencil insanlar vardı. Beni çıkardılar, istediğim gibi çaldırıp söyletmediler. Bende terk ettim." diye cevap verdi.

    Neşet Ertaş'a, şimdiye kadar sizin ve babanızın hakkında herhangi bir
    araştırma yapıldı mı? diye sorduğumuzda;
    "Benim hakkımda, yani bana sorulmadı. Ama babamın hakkında kendisinden soranlar olmuştur." diye cevap verdi.
    Orta Anadolu türkülerini ve bozlaklarını en iyi yorumlayan mahalli sanatçılardan biri olan Neşet Ertaş'ın eserlerinin ve müzik çalışmalarının bilinmesinin gerekliliği ile birlikte sanat hayatının ve kendisinin yaptığı müzik hakkında düşünce ve yorumlarının da bilinmesi gerekmektedir.

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin

      KENDİ AÐZINDAN HAYAT HİKAYESİ

      bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
      kırtıllar köyünde geldin dediler
      babama muharrem, anama döne
      dediysen atayı bildin dediler

      dizinde sızıydı anamın derdi
      tokacı saz yaptı elime verdi
      yeni bitirmiştim üç ile dördü
      baban gibi sazcı oldun dediler

      o zaman babamdan öğrendim sazı
      engin gönül ile hakk’a niyazı
      o yaşımda yaktı bir ahu gözü
      mecnun gibi çölde kaldın dediler

      zalım kader devranını dönderdi
      tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
      babam saz çalarken bana zil verdi
      oynadım meydanda köçek dediler

      anam döne ibikli’de ölünce
      tam beş tane öksüz yetim kalınca
      beşimiz de perişan olunca
      babamgile burdan göçek dediler

      yürüdü göçümüz tefleğe doğru
      bu hali görenin yanıyor bağrı
      üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
      bunlara bir ana bulun dediler

      yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
      bize ana yok mu diyerek sorduk
      adı arzu dediler bir ana bulduk
      işte bu anadır buldun dediler

      en küçük kardaşı kayıp eyledik
      onun için gizli gizli ağladık
      üstelik babamı asker eyledik
      yine öksüz yetim kaldın dediler

      zalım kader tebdilimi şaşırttı
      heybe verdi dalımıza devşirtti
      yardım etti yerköy’üne göçürttü
      biraz da burada kalın dediler

      yerköy’den kırıkkale’ye geldik
      babam saz çalarken biz çümbüş aldık
      kırşehir’e varınca kemanı çaldık
      aferin arkadaş çaldın dediler

      yarin aşkı ile arttı hep derdim
      babamı bir yere dünür gönderdim
      başlık çok istemişler haberin aldım
      istemiyor yarin seni dediler

      kırşehir’de yedi sene kalınca
      düğün düzgün hepsi bize gelince
      burada herkese yer daralınca
      ankara’ya gider yolun dediler

      ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
      epeyce eğleştim, evinde kaldım
      yüz lirayı verip bir yatak aldım
      etti isen böyle buldun dediler

      bir ev kiraladım münasip yerde
      kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
      bu aşk hançerini vurdu derinde
      çaresini bulmazsan öldün dediler

      yarin aşkı ile döndüm şaşkına
      arada içerdim yarin aşkına
      canan acımaz mı garip dostuna
      bunu da içeriye alın dediler

      Yorum

      • nail40
        Member
        • 20-03-2006
        • 1528

        #4
        Konu: Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin

        Çok şükür forumda bu büyük sanatçı'ya yorum yapan birisi oldu, eğer bu başlık neşet ertaş olmayıp da belden aşşağı bir konu olsaydı yorum yapan yapana olurdu. Malesef bu da bizim eksikliğimiz.

        Yorum

        • orbay
          Senior Member
          • 11-02-2005
          • 5871

          #5
          Konu: Yok ağam sakın heykelimi dikmeyin

          Originally posted by nail40 View Post
          Çok şükür forumda bu büyük sanatçı'ya yorum yapan birisi oldu, eğer bu başlık neşet ertaş olmayıp da belden aşşağı bir konu olsaydı yorum yapan yapana olurdu. Malesef bu da bizim eksikliğimiz.
          beer
          Şuan dahi Büyük Usta'yı dinlemekteyim.

          Yorum

          İşlem Yapılıyor
          X