Başka Çernobil Olmasın

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • ganidagli
    Senior Member
    • 25-06-2004
    • 3512

    Başka Çernobil Olmasın

    Zaman herşeyi iyileştirir, değil mi? Çernobil adı Batı Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da milyonlarca insanın hayatını mahveden utanç verici kazaya dönüşeli 20 yıl oldu. 20 yıldan sonra bile binlerce insan için kâbus hâlâ korkutucu.

    Çernobil felaketi Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından yüz kat daha fazla radyasyon açığa çıkardı. Buna rağmen birçok kişi kazayı tarihin bir parçası olarak göz ardı etmiş ve yüksek dozda radyasyonun insan hayatına gerçekten ne yaptığını unutmuş görünüyor. Üzücü biçimde, sadece Çernobil’in tartışmalı istatistiksel rakamları üzerine odaklanmak olanları kişiliksizleştirdi. Çernobil’in sonuçları milyonlarca insanı etkiledi ve binlerce insan hâlâ gözle görünür ve acı dolu etkilere göğüs germekte.

    Nükleer enerji gerçeğini gün ışığına çıkarmak için o binlerce insandan sadece birkaçının hikayesini anlatıyoruz. Bağımsız bilim insanları ve ekonomistler santrallerin inşaat, çalıştırma ve kapatma maliyetleri hesaba katıldığında eldeki en pahalı elektrik kaynağı olduğunu bilmektedirler. Ancak tek başına bir ekonomik analiz, hayatın temeli olan genlerimizin uğradığı zararı hesaplayamaz. Göz önüne alınması gereken birçok maliyet vardır – sigorta ve potansiyel kazaların maliyetleri, henüz güvenli bir çözüm bulunmamış olan atıkların uzun vadedeki bertarafı. Nükleer güç iklim değişikliği için bir çözüm değildir. Nükleer endüstriyi ayakta tutmak için gereken ağır sübvansiyonlar, iklim değişikliğinin gerçek çözümü olan yenilenebilir enerji devrimini zayıflatmakta ve yavaşlatmaktadır.

    Yukarıdakiler nükleer enerji hakkındaki gerçeklerdir, bununla beraber, hiçbir bilim insanı ya da ekonomist size yersiz, hastalıklar, travma ve korku dolu bir yaşam öyküsü anlatamaz... Sadece kurbanlar anlatabilir
  • black belt
    Senior Member
    • 08-06-2004
    • 6523

    #2
    Konu: Başka Çernobil Olmasın

    http://www.greenpeace.org/tur***/chernobyl/

    not : Adrsteki turk.ey kelimesi yıldızla kapatıldığından adrese ulaşmak mümkün olamayacaktır.. Türkiye kelimesinin karşılığı ingilizce'de Tur*** olup, yabancıların ülkemizle ilgili her haberinde, ülkemizin adı filtreleme nedeniyle (k.ey) filtrelenmektedir... Ülkemizin adında ayıp bir şey mi vardır? Tabii ki yoktur, Ancak, Bilgisayar filtreleme yöntemlerinin de zekası yoktur!

    Sözgelimi, geçen gün ***nes yazamadık..Aynen şimdi yazamadığımız gibi...
    Oysa ki John Maynard ***nes Dünya çapında bir iktisatçıdır...

    Bu problemin daha zekice bir yöntemle çözümlenmesi gerektiği kanaati 2 adet çarpıcı örnekle verilmiştir...

    Saygılar...
    Son düzenleme black belt; 27-09-2008, 09:37.

    Yorum

    • black belt
      Senior Member
      • 08-06-2004
      • 6523

      #3
      Konu: Başka Çernobil Olmasın

      Bu Annya. O bir rakamdan daha fazlasını ifade ediyor.

      March 07, 2006


      Bu Annya. Annya bir rakamdan daha fazlasını ifade ediyor.

      Annya 1990, yılında Valentina ve Vachlav Pesenko’nun kızı olarak 1986 Çernobil felaketi yüzünden ciddi derecede kirlenmiş Zakopytye köyünde dünyaya geldi. Dört yaşında ortaya çıkan kanserli bir beyin tümörü Anya’nın çocukluğunu bitirip acı ve hastalık dolu bir hayata başlamasına neden oldu. Şimdi 15 yaşında ve yatağa başlı olan Annya, hayatını hastanede yatıp çıkarak, tümör ve yaşam destekleri arasında geçirdi. Her gece her 15 dakikada bir, acıyı ve yatak yaralarını önlemek için yataşında çevrilmek zorunda.


      Çernobil felaketinin üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen Annya ve anne-babası hergün, Çernobil’in onlara bıraktığı zalim mirasla savaşıyor. Radyasyonla kirlenen ve yaşanamaz hale gelen köyleri Zakopytye, yıllar önce yerle bir edilmiş ve yakılmış. Şu anda yaşadıkları Gomel bölgesi ise sosyal olarak gelişmemiş, burada iş bulmak çok zor.

      Annya’nınki sadece bir tek gerçek hayat öyküsü. Ukrayna, Rusya, Belarus ve ötesinde, yüzbinlerce insan, 1986’nın sakin bir bahar akşamında meydana gelen nükleer bir felaket yüzünden normal bir hayat yaşama şanslarını kaybettiler. Daha binlerce öykü, binlerce sertifika var. Binlerce hayat sonsuza dek geri dönülemez biçimde yaralandı.

      Nükleer enerji doğası gereği tehlikelidir. Bugün, çok şükür, aynı zamanda gereksiz de. Enerji ihtiyaçlarımız güvenli ve etkili yenilenebilir enerji teknolojileriyle karşılanabilir. O halde, neden pekçok politikacı, dünyanın bütün enerjisini karşılayabilecek güvenli ve sürdürülebilir enerji kaynakları dururken ona en az ihtiyacımız olan zamanda nükleer gücün satıcılığını yapmaya çalışıyor?

      Ve neden Birleşmiş Milletler, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) yoluyla, yayılmalarını durdurmak için görevlendirildiği atom bombalarına hammadde sağlayan nükleer teknolojiyi teşvik etmeye devam ediyor. Sizin vergilerinizle finanse edilen Ajans’ın görevi, nükleer sanayinin kârını mı arttırmaktır? UAEA’dan özel bir sanayinin kârlarına değil de, sadece Birleşmiş Milletler’in değer ve ilkelerine –barış, güvenlik ve insan hakları- odaklanmasını istemeye hakkımız yok mu?


      Bir anlamda Annya ne yazık ki sadece bir rakam. Çernobil’in harap edici kötü etkilerini yaşayan yüzbinlerce insandan biri. Annya ve onun gibi binlerce çocuk için, sizin konuşmanız ve nükleere HAYIR, Çernobil’lere HAYIR demeniz gerekir. Siz demezseniz, kim diyecek?

      ALINTI:


      Son düzenleme black belt; 27-09-2008, 09:47.

      Yorum

      • black belt
        Senior Member
        • 08-06-2004
        • 6523

        #4
        Konu: Başka Çernobil Olmasın

        Nükleersiz Ortadoğu


        [IMG]http://www.greenpeace.org/raw/image_big_teaser/tur***/photosvideos/photos/greenpeace-aral-k-2004-de-tsun.bin[/IMG]


        Greenpeace Aralık 2004'de yaşanan tsunami felaketinden en çok zarar gören Endonazya kıyısındaki Aceh köyüne güneş enerjisi sistemi kuruyor.
        Büyütmek için tıklayın

        Tüm dünya iklim değişikliğinin büyüyen tehdidiyle, petrol rezervlerinin kontrolü kaynaklı politik gerilimler ve nükleer silahların hızlı artışının büyümekte olan hayaletiyle tanımlanan bir “enerji” yol ayrımına geldi.
        Gelecek onlarca yıllarda yaşayacak herkesin hayatını etkileyecek tercihlerin bugün yapılması gerekiyor. Artan sayıda hükümet ve politikacılar sera gazı salımlarının azaltılması veya petrole alternatif olacak enerji kaynaklarının güvenceye alınması sebepleriyle bir "nükleer rönesanstan" bahsediyorlar. Bizden istenen, iklim değişikliği veya gelecekteki kaynak savaşlarından sakınmak için; nükleer teknolojinin belli tehlikelerini, uzun ömürlü radyoaktif atıklarının kalıntılarını, şimdi bile var olan feci nükleer kazaları, tehlikeli radyoaktif maddelerin tehlikeli taşımacılığını ve zayıf bir ekonomik rotayı kabul etmemiz. Bizden, nükleer gücün barışçıl olabileceğine ve nükleer silahların hızlı artışının yarattığı tehdidin kontrol altına alınabileceğine inanmamız isteniyor. Faust tarzı bu pazarlık kabul edilemez.

        Başka bir yol daha var, fosil yakıtların kullanımını ciddi biçimde düşürüp, nükleer enerjiye ihtiyaç duymaksızın, tehlikesiz yenilenebilir enerji kaynaklarını temel alan enerji sistemlerine geçiş yapabiliriz.

        Aslında, enerji verimliliği uygulamalarının olağanüstü potansiyelinden faydalanılması ve güneş, rüzgar, jeotermal gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, ekonomik ilerlemeye etki etmeksizin enerji talebini büyük ölçüde azaltacaktır. Bu sayede, yenilenebilir enerji, küresel birincil enerji ihtiyacının yaklaşık %50’sini karşılayabilir.

        Tehli***e hiç de yabancı olmayan Orta Doğu’da yukarıdaki faktörlerin hepsi tamamlandı. Orta Doğu nesiller boyu, silahlı çatışmaların yakın tehditiyle karşı karşıyaydı. Şimdi bölgesel gelişmelerin gerilimleri daha da kötü hale getirmesiyle yeni bir tehditle karşı karşıya: bölge nükleer yarışa doğru hızla sürükleniyor.

        İronik olan ise, 20. yüzyılda silahlanma yarışının merkezindeki bu teknolojinin şimdi kendini Orta Doğu’da gücün yeni simgesi olarak bulması. Bir yandan nükleer teknolojinin kontrol altına alınması ve azaltılması Soğuk Savaş’ı sonlandırmışken, şimdilerde nükleer yöntemlerle - Karşılıklı Kesinleşmiş Yıkım’ın (MAD – Mutually Assured Destruction) bölge genelinde kabul edilmesi - Orta Doğu’da her ülkenin “güvenliğini” garantiye almanın yolu olarak görülüyor Dünyanın geri kalanının korkmaya başladığı nükleer teknoloji kalıntıları şimdi dünyanın bu atıklardan en çok korkması gereken bölgesinde, yeni nesilleri tehdit ediyor.

        Bugün Orta Doğu gerçek ve “sanal” olarak nükleer yayılmanın eşiğinde. Onlarca yıldır süren sıkıntılı uzlaşma süreci İsrail’in belirsizlik politikasınca domine edilmişti. Şimdilerde ise İran’ın nükleer enerji programı ön plana çıkmış görünüyor. İran’ın hedefi barışçıl olsun ya da olmasın, nükleer teknolojinin getirdiği korku ve endişe kimsenin kazanamayacağı bir silahlanma yarışının tetiklenmesine neden olabilir.

        Türkiye, Mısır, Körfez İşbirliği Konseyi, Tunus ve Yemen, hepsi birden çalışmalarının başlamakta olduğunu ve karşı konulmaz şekilde nükleer yola girdiklerini ilan ettiler. Bu tutum güç için, elbette, çünkü nükleerde barışçıl hiçbir yan yok. Her yeni araştırma ve her yeni nükleer adımla beraber, güvensizlik keskinleşiyor ve zaten kuşkuculuğa eğilimli bölgede güvensizliği arttırıyor.

        Greenpeace nükleer çağın hem içinde doğmuştur hem de bir ürünüdür. Greenpeace’in 1971’deki ABD’nin Amchitka’daki nükleer testlerine karşı başlattığı yolculuğu, nükleer teknolojinin insanlığın en büyük hatalarından biri olduğu inancıyla güçlenmişti. Barışçıl enerjinin bir atomu parçalamadan sağlandığı bir bölgenin ve dünyanın gelişimine yardımcı olabilmemiz için nükleer büyümeye karşı duruşa –ve gerçek barışçıl enerjilere- şimdi her zamankinden çok ihtiyaç var.

        Orta Doğu’nun büyük petrol rezervleri hem bir kutsama hem de bir lanet. Ama bölge aynı zamanda tüm halkına enerji sağlayabilecek kadar fazla bulunan, yenilenebilir ve barışçıl enerji kaynaklarının ***fini çıkarabilir.

        Orta Doğu’daki ülkeler doğanın rüzgarlarının ve güneşinin cömertliğini kullanarak, nükleer şaşkınlığa hiç bulaşmadan enerji ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Ölümcül radyoaktif atıkların kesin artışı ya da nükleer silahların hızlı artış ihtimali olmaksızın sürdürülebilir bir gelecek yaratma seçeneği mevcut. Daha çok nükleer enerji ithal ederek herkesin güvenliğini tehdit etmek yerine, zaten elimizde olan enerjileri kullanarak herkesin güvenliğini arttırma seçeneği elimizde.

        Orta Doğu için daha aydınlık bir gelecek mümkün. Oraya ulaşmanın yolu, tüm nükleer teknolojileri bölge genelinde reddeden “Nükleersiz Orta Doğu” anlaşması yapmak.

        Alıntı:
        http://www.greenpeace.org/tur***/cam...ersiz-ortado-u



        Son düzenleme black belt; 27-09-2008, 09:45.

        Yorum

        • black belt
          Senior Member
          • 08-06-2004
          • 6523

          #5
          Konu: Başka Çernobil Olmasın

          resimlerin görünmeme ve linklere girilmeme nedenleri 2 numaralı mesajda izah edilmiştir...

          Yorum

          İşlem Yapılıyor
          X