Komplo Teorileri

Kapat
Konu Kapalı.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Ahmet ATLI
    Member
    • 16-09-2004
    • 1171

    Komplo Teorileri

    ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

    Amerika savasta ele gecirdigi Iraklilar'in ic organlarini caliyor !!!

    Avrupa'nin gizli askeri raporlarina dayanan ve Fahriye Ahmet imzasiyla , Suudi devlet gazetesi El-Vatan'da yayimlanan bir makaleye gore Irak'ta bulunan Amerikan ordusu Iraklilar'in ic organlarini calmakta va Amerikan pazarlarinda satmaktadir.Bu konu enis bir sekilde Iran'da yayim yapan Cumhuriye Islami ve Suriye'de yayim yapan Teshreen gazetelerinde de ele alinmistir.
    Adi gecen makaleden konuyla ilgili bolumler"
    "Gizli Avrupa askeri raporlari Irak'ta insani yardim adi altinda faaliyet gosteren Amerikalilar'in yaralanan ve olmek uzere olan Iraklilar'in ic organlarini cikartarak bu insanlari olume terkettigini ve calinan organlarin Amerikan pazarlarinda satildigini gozler onune sermektedir.Amerikali doktorlardan olusan bir gizli grup,catismalar sirasinda Amerikan ordusunu takip etmekte ve ele gecirilen yarailarin organlarini hizli bir operasyonla cikartarak satis amaciyla Amerika'ya transfer etmektedir.

    Raporda onaylanan bilgilere gore, Irak'ta onlarca parcalanmis ve baslari olmayan kadavralara rastlanilmistir.Konuyla ilgili olarak Amerikan askeri yetkilileri dogrudan bir sebep gosterememekte ve vucutlardaki eksik parcalarin kursunlarin isabet etmesi sonucu olustugunu iddia etmektedir.Bu iddia tibbi acidan inandirici gelmemektedir.Raporda ayrica Amrikalilar'in gizlemek amaciyla organlari calinmis kadavralari yaktiklari iddia edilmekte ve kendilerine yaralanmis direniscileri bulma konusunda yardim edecek olan Iraklilar'a calisir durumdaki her bobrek icin 40$ ve her goz icin 25$ onerdikleri vurgulanmaktadir.Bir baska onemli husus ise parcalari calinan kadavralarin salgin hastalik yaymamasi icin asilandiklari gercegidir.

    Rapor ayrica ayni muamelenin Abu Garib cezaevinde oldurulen cok sayida tutukluya da yapildigini belirtmektedir.Bu konunun medyaya yansimamasi icin Amerikan askerleri konuyla ilgili yerlere medyayi kesin suretle sokmamakta ve guc kullanmaktadirlar.Bu durum oldurulen Iraklilar'in yakinlari tarafindan cok iyi bilinen bir gercektir.

    Ayrica bu duruma sahit olan Irak'taki Avrupa ulkelerine bagli askerler konuyu yuksek rutbeli komutanlarina bildirmekte onlarda ulkelerindeki ilgili bakanliklara durumla ilgili raporlar yazmaktadirlar.
  • Ahmet ATLI
    Member
    • 16-09-2004
    • 1171

    #2
    Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

    İŞte Bİr Komplo Teorİsİ:'bİr Uzayli Saldirisi Mi Oldu?'...



    "ABD Hukumeti 19 Aralık da ki "Meteor" oldugu soylenen cismin Endonezya' ya dusmesi uzerine vatandaslarını bu ulkeye gitmemek uzere uyarmış-her ne kadar hala meteor olduguna dair hic bir ize rastlanmamıs olsa da-. 7 gun sonra ise,en fazla can kaybının Endonezya da oldugu, buyuk felaket gerceklesiyor. Sizcede ilginc degil mi?" diye soruyor teoriyi ortaya atanlar!!!

    Güney Asya'da meydana gelen ve son yılların en büyük deprem ve tsunamisi sonucu onbinlerin öldüğü afet sonrası yeni komplo teorileri ortaya çıkmaya başladı.

    19 Aralık tarihinde ABD Hükümetinin Endonezya'ya düşen bir "Meteor" sonrası bu ülkeye gitmemeleri konusunda uyarmasının ardından deprem ve tsunaminin oluşumu onbinlerce kişinin hayatını kaybetmesi Komplo Teorilerinin üremesine yol açtı.

    Komplo Teorisine göre "Endonezya bugün, açıklanamayan esrarengiz patlamaların tedirginliğini yaşadı. Üstelik, tam da Noel nedeniyle terör alarmının en üst düzeye çıktığı bir dönemde. Ne var ki, başkenti sarsan gürültülü patlamanın ardında bir terör saldırısı değil, doğal bir etkenin bulunduğu sanılıyor: Atmosferde dağılıp yüzeye çarpan meteor parçaları. BBC'ye göre, Jakarta göklerini boydan boya geçen, parlak ve beyaz ışıklı bir nesne alçalıp gözden kaybolmaya başladıktan kısa bir süre sonra, büyük bir patlama kenti titretmiş. Yerel televizyonlar, görgü tanıklarının ifadesine dayanarak, göklerde süzülen cismin, ardında ince uzun bir iz bıraktığını belirtiyorlar.

    Reuters'e açıklamada bulunan Endonezya Uzay Merkezi LAPAN uzmanlarından Thomas Djamaluddin, "Bunun, atmosfere girip dağılan büyük bir meteor olduğundan kuşkulanıyoruz" diyor. Ancak gün boyu yapılan bütün araştırmalara karşın olası bir meteordan hiçbir iz bulunamadığı gibi, düşmüş olabileceği yer de henüz saptanamadı. Ülkede terör alarmının en üst düzeyde bulunması ve ABD'nin kendi vatandaşlarına Endonezya'ya gitmeme uyarısı yapması nedeniyle, patlamaların bir terör saldırısı olabileceği endişesi de varlığını sürdürüyor. Ancak yapılan aramalarda herhangi bir bomba izine de rastlanabilmiş değil.

    Diğer yandan, Jakarta Post'un haberine göre Endonezya Hava Kuvvetleri'nin radarlarında, patlamalardan kısa bir süre önce dünyaya doğru yaklaşan iri ve parlak bir nesnenin varlığı saptanmış. Aynı haberde, Java'daki Bandung Teknoloji Enstitüsü astronomlarından Muji Raharto'nun yorumları da yer alıyor. Raharto'ya göre patlamaya neden olan nesne, yerden 100 kilometre yükseklikte parçalanıp dağılan büyük bir meteor."

    "BU UZAYLILARIN GÖNDERDİÐİ DEPREM BOMBASIMI DIR NEDİR?"

    Asya depremiyle ve yukarıda ki haberle ilintili olarak yapılan bir yorumda da Türk Savaşçıların savaşta öncüleri göndermesine banzetilerek şu yorumda bulunmuş:"Bu çok ilginç bir haber. Kaynakları okursak hep "meteor olduğu söylenen" ya da sanılan bir cisimden sözediliyor ama kimse kesin meteor demiyor. Ayrıca bu tarihler sanırım Avustralya açıklarında yaşanan ve tsunami yaratmayan depremle de yakın. Aklıma garip şeyler geliyor, söylenmeyen bir uzaylı saldırısıyla mı karşı karşıyayız? Bugünkü gazetede bir kuyruklu yıldıza ateş edileceği ve delik delineceği haberi vardı, deneme dedikleri bir yıldızlar savaşı mı? Hani eskiden Türkler önce akıncıları gönderirlermiş, sonra saldırırlarmış karşılıklı akıncıları mı gönderiyoruz? Eğer öyleyse uzaylıların gönderdiği deprem bombası mıdır nedir? Hani sadece meteor düştü depremi tetikledi diye de düşünebiliriz ama BBC'deki haberde yer alan resim ve ardında yer alan "bilinmeyen cisim" ibaresi o kadar garip ki. Tabii bunun Rusların yeni silahı olduğunu söyleyen teoriyi de unutmayalım. "

    BİR BAŞKA YAZIDA İSE "BU MARDUK'UN İŞİ Mİ DİYE SORULUYOR!"

    Marduk Gezegeniyle ilgili Türkiye'de uzman sayılabilecek olan Burak Eldem'e ait internet sayfasında ise Güney Asya depreminin Marduk gezegeninin Dünya'ya yaklaşmasıyla bir ilgisinin olup olmadığı sorulmakta.

    Eldem'e ait internet sayfasında yayınlanan yazı: "İster istemez aynı soru var akıllarda iki gündür: Neler oluyor? Yoksa başladı mı? Sumatra'da yaşanan deprem, gerçekten şimdiye dek eşine benzerine tanık olmadığımız, dehşet verici bir doğal afet olarak toplumsal bellekte yerini alırken, en büyük şok da, bugüne dek hep "teorik" olarak duyduğumuz ve bildiğimiz, büyük depremler sonrası oluşan tsunamilerle somut olarak yüz yüze gelince ortaya çıktı. Şimdi, ilk dehşet dalgası atlatıldıktan sonra, akıllardaki o soruya geliyor sıra: "Bu olanların Marduk'la bir ilgisi var mı?"

    Yalnızca pazar sabahı Asya'yı vuran olağanüstü depreme bakarak bir sonuca varmaya çalışmadan önce, olan bitene temkinli yaklaşmakta yarar var. Bir kere, Sumatra'da gerçekleşen depremi yaratan dinamikler hakkında hiçbir bilgimiz yok şimdilik. Hatta, afetin boyutlarına ilişkin bile çok fazla fikir yürütemiyoruz, şu anda her şey çok karışık ve belirsiz. Nicobar ve Andaman adalarından henüz net ve ayrıntılı bir haber bile alınabilmiş değil. Sağlıklı bilgiler, ancak birkaç gün sonra, toz duman iyice dağılınca ve uzmanlar, yerbilimciler inceleme ve değerlendirme yapacak fırsatı bulunca edinilebilecek; o da, kısmen.

    Ama elbette, birkaç şey söylemek mümkün: Her şeyden önce, hiç de "olağan" görünmeyen bir sismik hareketle karşı karşıyayız. O denli sıradışı ki bu olgu, İtalya Ulusal Jeofizik Enstitüsü Başkanı Enzo Boschi, "Bütün gezegen titredi, dünyanın dönüş hareketi bile bu depremden etkilendi" yorumunu yapmaktan kendini alamadı. Depremle ilgili saptamaların seyri de kafa karıştırıcıydı: İlkin USGS 8.1 olarak açıkladı sarsıntının büyüklüğünü. Sonra bu değer, 8.5'e, derken 8.9'a, nihayet 9.0'a revize edildi. Sumatra depremi, etkilediği bölgenin çapı, sarsıntının aletsel büyüklüğü, izlediği seyir ve etkilerinin şiddetiyle, sıradışı ve dehşet vericiydi. Yerbilimciler ilk yorumlarında elden geldiğince dikkatli konuşmaya çalışarak, "Yer kabuğunun sismik hareketliliği içinde, Pasifik'te 30-40 yılda bir yaşanır bu tür depremler, zaten ortalama yılda bir kez de 8'in üzerinde deprem gerçekleşir" diyorlar.

    Eğer yalnızca pazar sabahına bakarak değerlendirme yapmaya çalışırsanız, bir yere varmanız kolay değil. Acaba bu gerçekten, şu Pasifik plakasında 30-40 yılda bir gerçekleştiği söylenen "münferit" büyük depremlerden biri miydi? Sekizin üzerindeki depremler, ortalama yılda bir kez mi yaşanıyor?

    Son beş yılın seyrini izlerseniz, durum pek böyle görünmüyor: 2000 ile 2004 arasında, şu son haftakilerle birlikte, 8 büyüklüğünü aşan tam 10 deprem gerçekleşmiş. Yani, kabaca, ortalama iki kat yükselerek yılda ikiye çıkmış bu dönemde. Son üç aya bakarsanız, durum iyice şaşırtıcı: Sanki sismik aktivite Pasifik kıyılarını ısrarla dolaşarak, gerilimi yavaş yavaş tırmandırmışa benziyor. Endonezya'dan Japonya'ya; Peru açıklarından Alaska'ya dek bütün bu "hassas" bölgede, Eylül'den bu yana ciddi bir hareketlilik var. St. Helens ve aynı bölgede "cascade" olarak adlandırılan volkanlarda hızlanan magma hareketi, Endonezya'da, Hawaii'de ve Orta Amerika'da birçok volkanda da izlendi. Yine bütün bu bölgede, 6'dan büyük, yüzeye yakın depremlerde belirgin bir artış görülmeye başladı.

    Hele Kasım-Aralık ayları, iyice dikkat çekiciydi gerçekten: Volkanik aktivitenin için için sürmesi bir yana, yine Pasifik çevresinde 7'den büyük depremler giderek daha sık yaşanmaya başladı. Sitede geçen ay buna birkaç kez dikkat çekmiştim.

    Geliyoruz, son haftaya: Sumatra depreminden 48 saat önce, Tasmanya'nın güneyinde, bir başka tanımlamayla Avustralya ile Antarktika arasındaki mesafenin tam ortasında, 8.1 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti ve Yeni Zelanda, Avustralya, Tasmanya başta olmak üzere bütün çevrede hissedildi. Devasa büyüklüğüne ve okyanus tabanında gerçekleşmesine karşın, şaşırtıcı biçimde bu deprem, hiç tsunami yaratmadı; hatta sularda bir hareketlenme bile görülmediği belirtiliyor. Bu alışılmadık durum üzerine düşünme fırsatı bile bulamadan, iki gün sonra Sumatra depremiyle yüz yüze geldik. 48 saat içinde, 8'i aşan iki dev deprem... Hani şu, "yılda ortalama bir kez görülen" depremlerden."

    Yorum

    • Ahmet ATLI
      Member
      • 16-09-2004
      • 1171

      #3
      Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

      Kompo Teorİsİ Daha Yeryuzunun En Buyuk Suc Orgutu: Cia

      1947'de kurulan CIA, sadece Amerikan Baskanina karsi sorumludur.Bu konumu CIA'ya 'baska gorevler ve fonksiyonlar' ustlenmesine izin vermektedir.

      Yapilan tahminlere gore CIA, kuruldugu gunden bugune kadar 100 000 'e yakin cok ciddi suc islemistir.Faaliyetlerini finanse etmek icin ise Amerika'ya ithal edilen cok buyuk olcudeki eroin ve kokain ticareti de dahil cesitli silah ve uyusturucu kacakciligina bulasmistir.

      CIA'nin ilk operasyonlarindan birisi Italya'da iktidara gelmesi cok buyuk bir ihtimal olan Komunist Partisi'ne karsi yapilmistir.Komunistler'in iktidarini engellemek icin CIA oylari satin almis,kara propagandaya dayali yayinlar yapmis,muhalif liderleri tehdit ederek dovmus ve komunist organizasyonlara sizarak bu organizasyonlari yonlendirmeye calismistir.

      CIA'nin Amerikan haber organizasyonlarina sizdigi ve bazi "gazetecileri" propaganda amacli ajanlar olarak kullandigi artik cok iyi belgelenmis bir gercektir.Bu tip faailyetler 1949' yilinda basini Frank Wisner'in,Allan Dules,Richard Helms ve Philip Graham'in cektigi bir grupla " The Washington Post" gazetesinde baslamistir.CIA'ya bagli yonetim kurullariyla en az 25 basin organizasyonunun ve 400 gazetecinin CIA'yla baglantilari ortaya serilmistir.

      Sikca ortaya atilan bir buyuk yalan ise Amerika'nin OrtaDogu'da ve oteki ulkelerde demokrasiye katkida bulunmak icin caba sarfettigidir.CIA'nin tarihi buna zit yuzlerce ornekle doludur.Iste bu orneklerden bazilari:

      1953'de demokratik yolardan secimle iktidara gelen Iran basbakani Muhammed Musaddik Ingiliz tekellerinin elinde bulunan petrol rezervlerini ulusallastiracagini aciklamasindan sonra CIA tarafindan duzenlenen bir darbeyle devrildi ve yerine Amerikan kuklasi Sah getirildi.Sah goreve gelir gelmez SAVAK adinda cok acimasiz bir istihbarat orgutu kurdu.

      1953'den beri CIA'nin "beyin kontrolu" uzerine illegal bir takim deneyler yaptigi soylenmektedir.Bu deneyler arasinda Amerikan karsitlarina LSD ve oteki uyusturucular verildigi ve bu uyusturucularin intiharlara yol actigi iddia edilmektedir

      1954 yilinda,CIA demokratik secimle isbasina gelen Guatemala baskani Jacob Arbenz'i bir darbeyle devirmistir.Arbenz, Rockefeller'in sahip oldugu United Fruit Company'i ulusallastirmaya calismaktaydi.Daha sonraki 40 yillik surede CIA tarafindan iktidara getirilen diktatorler toplam
      100,000 den fazla kisiyi katletmislerdir.

      1954-1958 yillari arasinda CIA gorevlisi Edward Landsdale 4 yilini Kuzey Vietnam'daki komunist hukumeti ortadan kaldirmak icin bir dizi kirli operasyonlar duzenleyerek gecirdi.

      1956 yilinda CIA,"Ozgur Avrupa Radyosu" adinda bir radyo istasyonu kurarak Macaristan halkini Sovyetler'e karsi kiskirtmaya calisti.Bu yayinlarda CIA cikartilacak isyanin ABD tarafindan desteklenecegini ima ediyordu.Bu yayinlara kanan bazi isyancilar Sovyet ordusunun Macaristan'in isgal etmesine zemin yarattilar ve catismalarda 7000 Sovyet askeri ile 30 000 Macar hayatini kaybetti.

      1957-1973 yillari arasinda,Laos'da yapilacak secimleri ertelemek icin CIA neredeyse heryil bir darbe duzenledi.Bu darbelerin amaci iktidara ortak olabilecek yeterli populariteyi yakalamis olan Pathet Lao adli solcu grubun onunu kesmekti.1950ler'in sonunda Pathet Lao'yu ortadan kaldirmak icin CIA, parali askerlerden olusan bir gizli ordu kurdu.CIA'nin ordusunun Pathet Lao'ya yenilmesinden sonra Amerika bu kucuk ulkeyi bomba yagmuruna tuttu.Bu kucuk ulkeye Amerika tarafindan atilan bombalar, ABD'nin 2.Dunya Savasinda kullandigi bombalardan daha fazlaydi!

      1959 yilinda Haiti'de " Papa Doc" olarak bilinen Duvalier'in diktasina Amerikan ordusu cok buyuk yardimlarda bulundu.Duvalier ise bu yardimlarla halk uzerinde buyuk bir baski agi kuran kendine bagli bir polis teskilati yaratti.

      1961 yilinda CIA 1500 kisiden olusan Kuba surgunlerini Castro'nun Kubas'ini isgal etmek icin adaya yolladi sonuc fiyasko oldu.

      1961 yilinda Dominik Cumhuriyeti'nde, CIA anti-komunist ve ABD'nin dostu olan Rafael Trujillo'ya suikast duzenledi.Ekvator'da CIA destekli ordu,secilmis baskani istifaya zorladi.Kongo'da CIA demokratik yollardan iktidara gelen baskan Patrice Lumumba'ya suikast duzenledi.

      1963'te CIA, Dominik Cumhuriyeti'nde bir askeri darbe duzenleyerek secimle isbasina gelmis Juan Bosh'u devirerek yerine kukla bir cunta getirdi.Bu donemde Ekvator'da CIA destekli ordu baskan Carlos Julio Arosemana'yi devirdi.Isin ilginc tarafi CIA tarafindan ikitdara getirilen Arosemana(daha once basbakan yardimcisiydi) Amerikan politikalarina yeteri kadar hizmet etmedigi gerekcesiyle yine ABD tarafindan devrildi.

      1964'te Brezilya'da CIA destekli bir grup secimle isbasina gelmis iktidari devirdi.Iktidara gelen cunta 20 yillik surede cok kanli politikalar uyguladi.

      1965'te Endonezya'da demokratik yollardan iktidara gelmis Sukarno devrilerek yerine General Suharto getirildi.Suharto komunist olduklari gerekcesiyle sayisi 500,000 ile1,000,000 arasinda degisen sivil insanlari katletti.Zaire 'de ( Kongo) CIA destekli bir darbeyle Mobutu Sese Seko diktatorlugunu kurdu.

      Yunanistan'da CIA'nin destegiyle kral,basbakan George Papandreu'yu gorevden aldi.1967 yilinda CIA destekli bir darbeyle secimlere iki gun kala hukumet devrildi ve secimlerin en favori adayi Goerge Papandreu 'nun onu kesildi.Tarihe " Albaylar Cuntasi " olarak gecen yedi yillik bir surec basladi ve bu surecte CIA'nin yonlendirmesiyle komunistlere karsi suikastler ve iskenceler yapildi.

      ' Phoneix Operasyonu' adi altinda CIA, Guney Vietnam'li ajanlara yardim ederek "Viet Kong liderleri"olduklari iddia edilen kisilerin Guney Vietnam koylerinde oldurulmelerine yardim etti.1971 yili Kongre raporlarina gore bu operasyonda 20,000 kisi hayatini katledildi.

      1980'de,El Salvador'da,San Slavador'un baspsikoposu olan Oscar Romero,Baskan Jimmy Carter'a kendi halkini katleden askeri hukumete ABD tarafindan yapilan yardimlari kesmesi icin ricada bulundu.Carter bu istegi reddetti.Kisa bir sure sonra sagci lider Roberto D'aubuisson baspiskopos Romero'yu halka yaptigi bir konusma esnasinda kalbinden vurdurttu.Ulkede ic savas basladi.Daglik bolgelerdeki koyluler askeri hukumete karsi ayaklandilar.Amerikan askeri gucleri ve CIA , askeri hukumeti bu ayaklanmayi bastirmasi icin agir silahlarla ve istihbarat bilgileriyle besledi.Bu catismalarda 63,000 kisi hayatini kaybetti.

      1981'de CIA cok yuksek fiyatlarla Iran'a silah satarak bu silah satisindan elde ettigi gelirle Nikaragua'da Sandinistalar'a karsi savasan Kontralar'i besledi.Baskan Reagan Sandinistalar'in Amerika'ya " uncle" (amca) diyene kadar baski altinda tutulacagina yemin ettti.CIA, Kontralar'a
      "The Freedom Fighter's Manual " ( Ozgurluk Savascilarinin Klavuzu" adli bir kitabcik dagitti.Sandinistalar'a karsi yapilacak sabotaja,propagandaya,haraca,rusvete,santaja,isken ceye ve politik suikastlere dair ise yarar bir takim bilgiler bu kitapcikta ogretiliyordu.

      1983'te Honduras'ta,CIA bu klavuzun bir benzerini Honduras ordusu gorevlilerine verdi.Bu kitapta cesitli iskence tiplerine dair metodlar ogretiliyordu.Honduras'sin meshur taburu "Tabur 316" bu teknikleri binlerce kisinin uzerinde uyguladi ve en az 184 kisi bu iskencelerde can verdi.

      1984'te cikartilan " Bolend amendments" adli yasa Kontralar'a yapilan legal Amerikan yardimlarini azaltti.Daha sonra cikartilan bir baska yasa ile bu yardimlar tamamen ortadan kaldirildi.Direktor William Casey yardim organizasyonunu illegal yollarla Albay Oliver North'a devretti.Iran'la yapilan silah ticaretinden elde edilen gelirler,"insani yardim" adi altinda toplanan paralar ve istihbarat bilgileri Oliver North eliyle Kontralar'a aktarildi.

      Nikaragua devleti Kontralar'a askeri malzeme tasiyan bir C-123 ucagini vurdu.Olen iki pilottan birisi CIA ajani Eugene Hasenfus'a, dusurulen ucakta CIA ile ilintili "Southern Air Transport"ta aitti.Bu olay CIA'nin illegal yollardan Kontralar'a yardim edilmedeigini iddia eden R.Reagan'i yalanlayan bir ornek olarak tarihe gecti.Uzun zamandir bilinmesine ragmen Iran/Kontra skandali ancak 1986 yilinda medyanin gundemine geldi.

      ABD,Panama'yi isgal ederek daha once kendisinin iktidara getirdigi ve 1966'dan beri CIA adina calisan General Manuel Noriea'yi devirdi.Noriega, 1972 yilindan beri CIA'nin bilgisi dahilinde uyusturucu ticareti yapiyordu.

      CIA, yaptigi illegal faaliyetleri finanse edebilmek amaciyla Mossad'la birlikte cok buyuk olcekli uyusturucu kacakciligi yapti.

      CIA, " altin ucgen" olarak bilinen ve uyusturucu kacakciliginin onemli ayaklarindan birisi olan Burma'da askeri diktatorlugu destekledi.Burma diktatorlugu " State Law and Order Resrotation Council (SLORC) "adinda bir organizasyon kurdu,Bu organizasyon 8 Agustos 1988'de yapilan bir protestoda en az 6,000 kisiyi katletti.SLORC'un en yakin isbirlikcileri ise Halliburton,Texaco ve Unocal gibi tekeller oldu.Bu tekeller Bush yonetimi altinda Afganistan'da ve Irakta da faaliyetler baslattilar.

      Butun bu ornekler CIAnin rol oynadigi kirli oyunlari gozler onune sermektedir.Burada sorulmasi gereken en onemli soru sudur.Aranizda gercekten ABD'nin OrtaDogu'da demokrasiyi insa edecegine inananiniz var mi?

      Yorum

      • Ahmet ATLI
        Member
        • 16-09-2004
        • 1171

        #4
        Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

        MÜTHİŞ TEORİ Bush ailesi ile Naziler arasindaki finansal iliskiler

        60 yil gizli kalmasina ve medya tarafindan hic deginilmemesine ragmen, Amerikan devlet arsivlerinde ve Kongre kutuphanesinin dokumanlarinda,George W.Bush'un dedesi Prescott Bush'un bir bankanin ortagi olarak 1926 ve 1942 yillari arasinda Naziler'in savas finansorlugunu yaptigi gozler onune serilmektedir.

        Amerikan Hazine departmaninin bir raporu'na gore;Bush ve meslektaslari, Hitler'i iktidara getirip Alman demokrasisinin ve yasalarinin cokmesinin onunu acan demir-celik ve komur baronu Fritz Thyssen'le olan iliskilerini saklamaya calismislardir.Dahasi, eldeki oteki raporlara gore Bush ve baglantilari(Amerika'nin simge isimlerinden W.Averell Harriman'in kardesi E.Poland Harriman ve Baskan G.W.Bush'un anneden dedesi George Herbert Walker da dahil)Amerika'nin Naziler'e karsi savasa girmesinden 1 yil sonra bile Naziler'le olan kirli iliskilerini devam ettirdiler.

        Bu gercek hikaye 60 senedir medyanin gundemine hicbir sekilde gelmemekte,sadece internet sitelerinde dolasmaktadir.Bush ve ailesinin biyografisini yazanlar da bu konuya hic deginmediler.Ayrica Beyaz Saray'da konuyla ilgili telefonlari cevaplamamaktadir.


        1942 YAZI

        Prescott Bush'un denetimindeki 39 Brodway,New York adresinde bulunan ve Bush-Harriman-Thysenn arasindaki iliskiyi kuran buro,31 Haziran 1941 yilinda New York Herald Tribune ve Washington Post'ta deklare edildi.Bu tarihte Amerika,Almanya'ya karsi giristigi savasta 8.ayini doldurmak uzereydi.

        "Hitler'in meleginin US Bankasi'nda 3 milyon dolari var" diye Herald Tribune gazetesi ilk sayfasindan manset atmisti.Konuyla ilgili paragrafta Fritz Thsenn'den Hitler'in 10 yil onceki koruyucusu olarak bahsedilmektedir.Thysenn,otobiyografisinde bu iliskileri dogrulayarak,Ekim 1923;den beri, celik ve komur ticaretinden elde ettigi gelirle Naziler'i destekledigini; ayrica Hitler'le Joseph Goebbels'le ve Hess'le dogrudan kisisel iliskisi oldugunu itiraf etmistir.The Herald Tribune,adi belirtilmeyen bir kaynaktan verdigi bilgiye gore Thysenn'in Amerika icinde Nazi kanatlari altinda "bir yumurta yuvasi" oldugunu yazmistir.


        TICARET TICARETTIR

        1924 yilinda Thysenn'in ve Handel en Scheepvart NV'nin direktifleri dogrultusunda Union Banking Corporation (UBC) of New York City bankasi W.Averell Harriman tarafindan kurulmustur.Devlet resmi kaynaklarina gore bu banka,esasinda Thysenn tarafindan kontrol edilen gelirlerin saglama alinmasini saglamak, sayisi bir duzineyi bulan kucuk isletmelerin parasini aklamak, ve oteki ulkelerden getirilen altin,gumus ve komur gelirleri ile Amerika hazine bonolarini saklamak icin kurulmustur.Bu kurulusun faaliyetleri Thysenn adina,Hollanda dogumlu ABD vatandasi Cornelis Lievense tarafindan yurutulmus,kurumun ust temsilciligini Roland Harrisman ve mudurlugunu de Prescott Bush yapmistir.

        The Herald Tribune'un konuyla ilgili makalesinde Bush ve Harriman'in bankadaki gorevleri belirtilmemis,bu kisilerden bankanin birer ortagi olarak bahsedilmistir.FBI tarafindan yapilan bir gizli sorusturmada politik acidan onemli bir rol oynayan Bush ve Harriman aileleri Hitler'in finansorleri olarak devletin resmi sorusturmasina tabi tutulmuslardir.

        "Hitler'in Melekleri"adli makalenin The Herald Tribune'de yayimlanmasindan sonra,Bush ve Harriman ne konuyla ilgili herhangi bir girisimde bulunmus ne de adlarini temize cikartmak icin ugrasmislardir.Bunun yerine,devlet dokumanlarinin gosterdigine gore cesitli hilelerle islerine devam etmislerdir.
        Dokumanlarin aciga cikartigi bilgilere gore,Thysenn'in bankacilik islerinden sorumlu adami C. Lievense iliskilerini reddetmis,Brown Brothers Harriman'da devlete mektup yazarak kendisiyle ilgili bilgilerin yanlis degerlendirmelerden kaynaklandigini iddia etmistir.

        UBC'nin orjinal grubundan,George Bush'un anneden dedesi George Herbert Walker ve W.Averell Harriman Berlin'e, savas icin cok onemli olan komur - celik sektoruyle iliskili bir banka subesi kurmak icin bir gezi duzenlediler.Bu ikili,Thysenn'in ortagi olan ve celik sanayinde kole emegi kullanarak buyuk gelirler elde edip,Hitler'in savastaki en onemli destekcilerinden olan Friedrich Flick ile is ortakligi kurmuslardir.F.Flick daha sonra Nuremberg mahkemelerinde yargilanarak cezaevine konulmustur.


        AILE ISLETMESI


        1926 yilinda,Prescott Bush,Walker'in kizkardesiyle Dorothy ile evlendikten sonra,Walker kardesinin kocasi Bush'u W.A.Harriman & Co. adiyla New York'ta faaliyet gosteren ozel banka ve yatirim sirketinin baskan yardimciligina getirmistir.Bush daha sonra adi Brown Brothers Harriman olarak bilinen ve dunyada en buyuk yatirim bankaciligini yapan UBC'nin ortagi olarak bu bankada mudurluk yapti ve bankanin cok onemli hissesini elinde tuttu.Bu konuyla ilgili devlet belgeleri de Bush,Harriman,Lievense ve oteki hisse sahiplerinin Thysenn'in ve Thysenn'in Hollanda'daki oteki bankasinin adina hareket eden sahte ortaklar oldugunu,esasinda bu grubun bankanin Alman musterilerinin direktifleriyle hareket ettigini belirtmektedir.


        KUSATMA


        20 Ekim 1942'de Amerikan devleti,"Trading with enemy act" adinda bir yasa cikartarak kongre karariyla UBC'nin savastan sonra butun hesaplarina el koydu.Alien Property Custodian adli devlet ofisinin Vesting Order No: 248 adiyla verdigi emirde bu iliski onaylanmaktadir.Agustos ayinda ayni otorite tarafindan Vesting Order:126 adiyla verilen bir emirle Bush-Harriman ikilisinin Hamburg-Amerikan hattinda faaliyet gosteren isletmesi kusatma altina alindi.Bu olaydan 8 gun sonra "Trading with enemy act" kanunu dogrultusunda Bush-Harrisman-Thysenn ile baglantili,Hollanda-Amerikan Trading Corp(Vesting Order 261) ve Seamless Steal Equipment Corp.(Vesting Order No:259) sirketlerine kongre tarafindan el konuldu.

        Amerikan devlet arsivlerindeki belgelere gore,1931 ile 1933 arasinda Bush ile Harrisman,Hitler'in iktidara gelmesinde cok onemli rolu olan kisilere ait altindan,gumusden ve Amerikan hazinesi bonolarindan elde edilmis gelirleri bankalarinda tutmuslardir.

        1942'den beri Bush ailesinin Naziler'le olan bu iliskisine ne herhangi bir medyada, ne de Bush'la ilgili otobiyografilerde rastlandi.Bu konuya cok genis bir sekilde,babasi 1940li yillarda Bush-Harriman-Thysenn'e ait sirketlerin kurbani olanlarin actigi mahkemelerde bassavcilik yapan Anton Chatkin ile Webster Tarpley cikarttiklari "The Unauthorized Biography" adli kitapta deginilmistir.

        Yazarlarin cok onemli belgelerle gozler onune serdigi Bush-Nazi iliskisine ABD'nin merkez medyasi hic birsekilde deginmemis,en buyuk kitap dagitim firmalari ise kitabi dagitmayi reddetmislerdir.

        1990li yillarda,eskiden US Justice Department'te Nazi savas suclariyla ilgili sorusturmalarda savcilik yapmis,simdi Florida Holocaust Museum'un baskanligini yapan John L oftus bu konuyla ilgili bir kitap cikartmis,bir de internet sitesi acmistir.(www.john-loftus.com) Loftus kitabinda Bush'un ilintili oldugu Naziler'e ait C.Silesian Steel Corporation'un Auschwitz kampindaki insanlari nasil calistirdigini anlatmaktadir.Loftus'un uluslarasi sayginligina ve guclu dokumanlarina karsi hicbir Amerikan medyasi konuya deginmemektedir.

        The National Review'de Beyaz Saray'da muhabirlik yapan Byron York tarafindan kaleme alinan "Annals of Bush -Hating" adli makalede alayli bir sekilde su cumleler yer almistir.

        "George W. Bush'un ailesinin kanli gecmisini biliyor musunuz?Baskanin Naziler'e olan sempatisinin ve insanliga karsi isledigi suclarinin farkinda misiniz?Aklima gelmisken, Bush'un sertifikali bir moron oldugunu ve cok dusuk bir IQ'ya da sahip oldugunu biliyor musunuz?"

        Newsweek dergisinin Polonya'da cikan versiyonunda 5 Mart 2003'de "Bush'un Nazi Gecmisi"adli bir yazi yayimlandi.Bu makalede Bush ailesinin Auschwitz toplama kampindakilerin emegini somurerek cok buyuk bir kazanc elde ettiklerine ve Bush-Harriman-Thysen uclusune ait isletmelere karsi yapilan devlet sorusturmalarina deginilmistir.

        1953 yilinda Prescott Bush ABD senatosuna secilmis,ne secim kampanyalarinda ne de politik yasaminda Naziler'e olan iliskilerine deginilmistir.

        CNN,ABC News,NBC News,The New York Times,Washington Post,Times gibi buyuk Amerikan medyasi bu konuya hicbir sekilde deginmemis,Newsweek dergisinde muhabirlik yapan ve Clinton'un Monica Levinski'yle olan iliskisini aciga cikartan muhabir Michael Isikoff,kendisine devlet dokumanlariyla birlikte sunulan "Bush-Nazi" iliskisi hakkindaki sorusturma yapma teklifini iki kere reddetmistir.

        Yorum

        • Ahmet ATLI
          Member
          • 16-09-2004
          • 1171

          #5
          Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

          Amerikan hukumeti dolarlarin uzerine Ortacag'a ait Mason sembollerini nicin basiyor



          Amerikan dolari dunyada en cok bilinen banknot olmasina ragmen uzerindeki ortacaga ait sembollerin anlami o kadar da bilinmemektedir.Paranin uzerindeki semboller 4 Temmuz 1776 yilinda "kurucu babalarinin inanclari"ni yansitmak amaciyla ilk olarak Continental Congress tarafindan yururluge konuldu.Dolarin uzerindeki Great Seal (buyuk damga) sembolu Amerika'nin kurucularinin inaclarini yansitan birer aractirlar.
          Great Seal'in ilk dizayni 20 Haziran 1782'de kongre tarafindan kabul edilmis,1935 yilinda da yeniden duzenlenmistir.Dolarin uzerindeki Masonik semboller Amerika'nin kurucularinin inanclarinin gostergesi olarak bugunde dolar uzerinde varliklarini devam ettirmektedirler.
          Amerikan kurucularinin inanclari neydi?
          Bircok kaynaga gore Amerika'nin kurucularinin cogu hur masonlar orgutunun birer uyesiydiler.Masonluk karsiti metaryellere gore ise neredeyse Amerika'nin devlet kurucularinin hepsi birer masondular.33.dereceden Mason olan Palmer Hall ise 55 Amerikan kurucusu arasindan sadece besinin mason oldugunu geri kalanlarinin ise masonlukla bir ilgisi olmadigini iddia etmistir.

          Great Seal'in bir tarafinda antik bir Misir piramitini gostermekte,tepedeki ucgenin ise parlayan bir gozu i**** almaktadir.Ucgen icindeki parlayan goz Masonlarin cok unlu ve yaygin bir semboludur.Great Seal'in on tarafinda Masonlar icin yine cok onemli bir sembol olan kartal resmi bulunmaktadir.Ucgen icindeki parlayan gozun isik demetiyle cevrili motifi Ordo Templi Orientis'in resmi muhurunde var olup bu sembolun masonlar icin onemini vurgulamaktadir.



          Kutsal numara 13 de burada cesitli sembollerle ifade edilmistir.Ornegin 13 tane ok,13 tane cizgi,yildiz kumesinin 13 tane yildizi gibi...13 basamakli Misir pramidi de yeni Amerikan caginin baslangicini ifade etmektedir.Tesadufi bir sekilde butun Amerikan federal yonetimleri kendi resmi devlet damlgalarina(seal) sahiptirler.Ornegin,Colorado eyaletinin Great Seal'i(resmi sembolu) ucgen icinde, her tarafa isik sacan bir gozdur.Bu Great Seal'de yer alan bir pramitin altindaki bir yazitta Latince "Novus Ordo Seclorum" parolasi,yani "Cagin Yeni Duzeni" bugunku vurgusuyla "Yeni Dunya Duzeni" yazmaktadir.

          Great Seal'in dolar uzerine basilmasindaki en onemli karar 1930'lu yillardakihukumet bakani Henry Agard Wallace sayesinde olmustur.Henry Wallace tam anlamiyla Amerika'nin yeni dunya duzenini insa etmesi icin tanri tarafindan secildigine inanmistir.Wallace'nin biyografisini yazanD.McDonald'ta gore Wallace, Amerika'nin tanri tarafindan secildigine ve kendisinin de mesih olduguna inaniyordu.Hur masonlar orgutune uye olan Wallace bunu saklamiyordu.Inancsal coskusunun etkisiyle 1934'te, bir kac kisi tarafindan bilinen Great Seal'in gercek anlamini deklare eden bir yazi yazdi.

          "Evrenin buyuk mimarisinin tanimlanmasi daha fazla kesinlik istemektedir.Pramitin en ustundeki tas yerine yerlestilrilmeden once bu devlet guclu bir sekilde,obur devletler icinde yerini Yeni Dunya Duzeni'nin baslangicindan once almalidir."

          Great Seal'in tam anlamini aciklamak oldukca guc ve butun anlami cok bir kac kisi tarafindan bilinmekte, uzerindeki semboller gizli topluluklara ait anlamlar ifade etmektedir.

          Yorum

          • Ahmet ATLI
            Member
            • 16-09-2004
            • 1171

            #6
            Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

            Iran Amerika'ya karsi nasil savasacak?




            Amerika ve Israil'in Iran'a karsi hazirliklarina giristikleri askeri operasyonlara yonelik haberler her gecen gun medyada yer almakta.
            Bu operasyonlara karsi Iran'da buyuk capta bir hazirlik icerisinde.

            Iran'in kuzeyinde ve guneyinde 1 hafta suren hava ve kara tatbikatlari basariyla bitirildi.Gozlemciler tarafindan olaganustu olarak degerlendirilen bu tatbikatte helikopterlerle ve ucaklarla hizli bir sekilde asker indirmeyi ve bindirmeyi iceren mobil operasyonlar yapildi ve degisik fuzelerle birlikte yuzlerce tank kullanildi.

            Su ana kadar yeni olusturulan bir askeri birime,ulkeye yapilacak potansiyel saldirilara karsi 'asimetrik savas teknigi'ne gore karsi koymak icin25,000 kisi gonullubir sekilde "intihar bombacisi" olarak
            kayit oldu.

            Amerika'nin Iran'a karsi girisecegi operasyona karsilik Iran,ABD'nin Irak'ta yaptigi yogun bombalama operasyonlarindan cok sey ogrendi.
            Ayrica Iran'in Irak'la yaptigi savastan ve 1987 ve 1988 yillari arasinda Amerika'yla surtusmesinden ogrendigi bir cok savas derside
            mevcut. Bu tecrubeler isiginda Iran Amerikan super gucunun zayifliklarini merkez alan bir taktikle degisken ve kompleks bir savunma stratejisine odaklandi ve bu dogrultuda kara gucleri ve gerilla taktikleri kurdu.

            Amerika merkezli Atlantic Mountly dergisinde konuyla ilgili cikan
            "Iran War Game" makalede Iran'a karsi girisilecek bir operasyonun
            ABD'ye maliyetinin on milyon dolarlar civarinda kalacagi hesap edil-
            mekte ve bu hesaba Iran'in saldiri stratejisi dahil edilmemektedir.

            Amerika'nin savasta ilk onceligi onemli askeri hedeflere yapacagi saldirilarla Iran'nin komuta sistemini yok etmektir.Bu amaca yonelik olarak ABD jet ucaklari Kuzestan bolgesindeki hava sahasini ihlal ederek Iran hava savunma sistemini test etmektedir.

            Iran'nin yuksek teknolojiye dayali balistik mobil fuze sistemi Iran'in savunma sisteminde cok onemli bir rol oynamaktadir.Iran'in Fuze savunma sistemine verdigi onem Irak'in Amerika'yla yaptigi savaslarda basarili bir sekilde Kuveyt'te,Israil'e ve Arabistan'a firlattigi fuzelerden ve ABD savunma sistemine verdigi buyuk capli zararlardan kaynaklanmaktadir.

            Bugunun kosullarinda evrim gecirmis Iran'in askeri doktirini Sahab-3 ve Fetih-110 gibi Tel-Aviv'i bile rahatlikla vurabilecek uzun menzilli fuze sistemi uzerine kurulmustur.

            1985'de Iran 50 km capli Oghab roketini, 1986-87-88 arasinda 120 km ve 160 km capinda Mushak topcu roketini gelistirdi.1998'de Scud-Bs'yi toplayarak Kuzey Koreli teknik uzmanlardan yardimlar alarak fuze uretme ve gelistirme merkezi kurdu.Scud fuzeleri yerine Iran 1300 km capli Sahab-3 ile Sahab-4 fuzelerini gelistirdi.1998'de test edilen Sahab-3 fuzesi daha da gelistirilerek 2,000 km'lik bir menzile erisecek bir noktaya getirildi.

            1990'li yillarin ortalarina kadar Iran,elindeki yuksek petrol gelirleri nedeniyle askeri harcamalarinda herhangi bir kisintiya gitmedi.

            Iran'in elindeki balistik fuzelerin bir cok acidan Iran'a sagladigi avantajlar bulunmaktadir.

            Herseyden once bu fuzelerin uretim maliyetleri cok dusuktur ve hammadde acisindan disa bagimlilik cok azdir.Ayrica fuze ihraci konusunda herhangi bir uygulama veya kontrol soz konusu degildir.
            Fuzelerin mobil olmasi saklanmasini ve tasinmasini kolaylastirmaktadir ve cok etkili silah olamalari sebebiyle dusmana fark ettirilmeden kolaylikla kullanilmaktadirlar.Fetih-110 fuzelerinin hazirlanmasi bir kac dakika surmektedir.Buna ilaveten fuzeler savas sirasinda cok buyuk karisikliklar yaratarak en iyi askeri planlari bile alt ust edebilmetedir.
            Mart 2003'de Irak-Kuveyt sinirinda toplanan ABD askeri gucleri fuze saldirilari yuzunden savasin hemen basinda plan degisikligi yapmis kara gucleri ancak 21 gunluk agir hava saldirisindan sonra Irak'a girebilmistir.

            Bu sebeblerden dolayi Iran kendisine yapilacak olan bir saldiriyi cok genis capli bir fuze saldirisiyla cevap verecek kapasitededir.
            Azerbaycan,Irak,Turkiye ve oteki korfez ulkeleri gibi ABD askeri ustlerine evsahipligi yapan ulkeler bu saldirilarin hedefi haline gelecektir.

            Iran'nin cizdigi bu stratejinin amaci Amerikan saldirisina karsi ev
            sahipligi yapacak olan komsu ulkeleri caydirmaktir.Bu saldirilar ABD operasyonlarina ev sahipligi yapacak olan ulkelerin ekonomilerine uzun vadeli olarak cok buyuk zararlar verecektir.

            Iran'in bir baska stratejisi Amerika'nin kontrolunde tutmaya calistigi Afganistan ve Irak gibi ulkelerde ulkelerde krizleri arttirarak ABD'nin bu bolgelerdeki ayaklarini kesmek ve ters bir domino etkisi yaratmaktir.

            Onemli bir diger stratejik unsur ise "psikolojik savas"tir.Irak'tan cikartilan derslerde goze carpan bir baska ozellik ise savastan once
            ABD'nin yaptigi propagandalarla Baaz Partisi ust duzey askeri komitesi arasinda ayriliklar cikartmasi ve halkla rejim arasinda gerilimler yaratmasidir.Buna duruma yonelik Iran'in karsi stratejisi olum korkusuyla dolu ve motivasyonu dusuk olup yabanci topraklarda savasan ABD askerleri uzerine kuruludur.Iran'la bir savas Amerika'da yeni askeri alimlara yolacacak ve askere mecburi bir sekilde katilacak olan yeni askerler Irak'ta ve Afganistan'daki Amerikan askerlerinin durumunu da gozeterek orduda buyuk bir hosnutsuzluk yaratacaklardir.Iran'da bu askerler uzerinde propagandalar yaparak bu savasin ABD icin degil Israil icin yapildigini soyleyecektir

            Yorum

            • Ahmet ATLI
              Member
              • 16-09-2004
              • 1171

              #7
              Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

              Ilk tsunami bombasi 2.Dunya Savasi sirasinda denendi



              Yeni aciga cikartilan ve savas zamanina ait olan bir belgeye gore Yeni Zellanda kiyilarinda atom bombasi kadar etkili olan mukemmel dalga bombasi denendi.

              New Zealand Herald gazetesinin bildirdigine gore, Auckland Universitesi profesorlerinden Thomas Leech 1944 ve 1945 yillari arasinda Whangaparoa bolgesinde sualti patlamalari sonucu olusan mini tsunami dalgalariyla ilgili calismalarda bulundu.

              Leech'in bu calismalari ABD icin cok buyuk bir onem tasimaktaydi.Donemin ABD savunma gorevlileri konuyla ilgili olarak bu calismalarin 2.Dunya Savasi'ndan once bitmesi halinde yaratilacak dalgalarin savasta atom bombasi kadar rol oynayabilecegini belirttiler.

              "Project Seal" olarak isimlendirilen tsunami bombalariyla ilgili dokumanlar Yeni Zellanda Dis iliskiler ve Ticaret Bakanligi tarafindan aciklandi.Uzerinde "top secret" damgasi olan belgelere gore ABD ve Ingiltere 2.Dunya savasi sonrasinda da tsunami dalgalariyla ilgili calismalarda bulundular.Hatta profesor Leech'i ABD'nin nukleer denemelerini izlemesi ve kendi calismalarinda kullanmasi icin Bikini
              Atoll'e de gondermeyi dusunduler.ABD'nin atom bombalri denemeleriyle ilgili kurulda ye ralmasina
              ragmen Prof Leec Bikini Atoll'e gitmedi ve yerine Dr Karl Compton gonderildi.

              Dr Compton' , 1946'da Washington'dan Wellington'a gonderilen bir mektupta Profesor Leech'in calismalarindan etkilendigini ve konuyla ilgili arastirmalarin derinlestirilmesi icin teknik datalarin Profesor Leech tarafindan Yeni Zellanda hukumetine bildirilebilecegini soyledi.

              Leech ulkesi Avustralya'da 1973 yilinda hayatini kaybetti.

              Bu konuyla ilgili haberler o donem dunya basininda cok buyuk spekulasyonlar yaratti.Yuksek rutbeli Yeni Zellanda'li ve Amerikali askeri gorevlilerin arastirmalari desteklemelerine ragmen calismalarin surmesi sebebiyle herhangi bir detay kamuoyuna aktarilmadi.

              Leech'in mestektaslarindan Neil Kirton New Zealand Herald gazetesine yaptigi aciklamada bu calismalarin tsunamiler yaratacak su alti patlamalrini da kapsadigini soyledi.

              Ordunun gozetiminde o donem bir dizi kucuk olcekli su alti patlamalari Pasifik'te veWhangaparao'da yapildi. Kirton'a gore halkin bu durumu fark edebilecegi endisesiyle genis olcekli bombalarin sualtinda test edilmesinden cekinildi.

              Yorum

              • Ahmet ATLI
                Member
                • 16-09-2004
                • 1171

                #8
                Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

                'HAARP' Genelkurmay Belgeleri'nde (1)

                HAARP’ ifadesini Türk kamuoyu, hatırlanacağı gibi ilkin 17 Ağustos Gölcük depreminden sonra duydu. Deprem sırasında Gölcük’ten Avcılar’a kadar görülen ve bilim adamlarınca bir türlü tanımlanamayan ‘ateş topu’ birtakım soru işaretlerini beraberinde getirmiş ve bu kapsamda HAARP, suni deprem teorilerine kaynaklık etmişti.

                Sadece depreme neden olabilmesiyle değil, aynı zamanda iklim değişikliklerine de neden olabilen ABD Savunma Bakanlığı’nın yürüttüğü bu proje ile ilgili çok şey söylendi. Bilim kurgu ya da komplo teorisi şeklinde değerlendirmelere de neden olan HAARP projesiyle ilgili acaba Türk Genelkurmayı herhangi bir değerlendirmede bulunmuş muydu? Bütün askeri gelişmeleri, yeni silah sistemlerini yakından takip ettiğini bildiğimiz Genelkurmay Başkanlığı, özellikle ABD’nin tehdit olarak algılanmaya başlandığı bir süreçte, köklü değişiklikler yapabileceği öne sürülen bir askeri projeyi ihmal edebilir miydi?

                Gölcük depreminden hemen sonra hazırlanmaya başlanan ve 28 Ekim 1999 tarihinde Kara Kuvvetleri Genel Plan ve Prensipler Başkanlığı tarafından yayımlanan 115 no’lu bülten Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu tür silah sistemlerini hiç de yabana atmadığını ortaya koyuyor. İşte söz konusu raporun bazı bölümleri:

                “HAARP Alaska Gakona’da Anchorage’un 200 mil doğusunda ABD Savunma Bakanlığı’na ait bir yerde, tam olarak 62,39 derece kuzey enlemi ile 145,15 derece batı boylamında kurulmuştur.

                Merkezin idaresi ve programın yürütülmesi için gereken teknik uzmanlık, Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı ile Donanma Araştırma Bürosu ve Donanma Laboratuvarı tarafından sağlanmaktadır.

                APTI (Advanced Power Tecnologies Inc.) HAARP’ın ana müteahhidi olup, IRI kısmı, doğrudan APTI tarafından inşa edilmektedir. HAARP’e karşı görüşler Nicola Tesla, Bernard Eastlund ve ARCO şirketine dayandırılmaktadır. Bernard Eastlund’un ABD patent ofisinden APTI adına aldığı 11 Ağustos 1987 tarihli ve 4.686.605 no’lu patentin adı, “Yerkürenin atmosferini, iyonosferini veya stratosferini değiştirmek için bir yöntem ve cihaz”dır. Burada anlatılan cihaz, Alaska North Slope’ta, APTI’nin bağlı olduğu ARCO petrol şirketine ait dev doğalgaz rezervini kullanıp, iyonosfere milyar watt’tan büyük enerji yollayarak aşağıda sayılan iddialara yol açacak şekilde kullanılabilmektedir. Bu patente dayanarak, iddialardakine benzer cihazlar için yeni patentler de alınmıştır.

                HAARP, Dr. Bernard Eastlund tarafından alınan patentte belirtilene benzemekte olup oldukça küçüktür. Ancak bunun bir test olduğu ve başarılı olursa milyar watt mertebesinde enerji yayacak daha büyük bir HAARP’ın kısa sürede inşa edileceği iddia edilmektedir.

                Eastlund, APTI’den ayrılmış ve patentler gizli savunma projelerinde rol alan E—Sytems’e satılmıştır. E—System ise savunma teknolojisi devi Raytheon şirketince satın alınmıştır. Patentlerin bir süre askeri sır olarak gizlendiği de bilinmektedir.

                Eastlund’un öngördüğü sistem; devasa büyüklükte bir enerji eklenmesiyle, gezegenimizin çevresinde akan elektrik akımlarının doğru zaman ve doğru yere yönlendirilmesidir. Bunun için manyetik alanların yerküreyi kestiği kutuplara yakın bir bölge, özellikle Alaska önerilmektedir.

                Araştırmaya dayanan 230 sayfalık ‘Angels Don’t Play This HAARP’ (Melekler Bu HAARP’i Çalmıyor) adlı EarthPulse Press tarafından yayımlanan bir kitapta iddialar toparlanmıştır. Kitap yüzlerce referans ve nota dayanmaktadır. Çevre ile ilgili argümanları yineleyen yazar, Eastlund’un, Tesla’nın gizemli ve yanlış anlaşılmış geç dönem çalışmalarını anladığını ve geliştirdiğini iddia etmektedir.

                Tesla, elektromanyetizma üzerine çalışmalarıyla ünlenen, önemli bir bilim adamıdır. Alternatif akıma (AC) dayanan elektrik nakli teknolojisi Tesla’ya aittir. Tesla’nın önemli bir projesi elektriğin küresel telsiz iletimidir. Ancak elektromanyetik dalgalar uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak zayıfladığından, Tesla dünyayı ELF oranında büyük bir rezonant sistem gibi kullanarak, bundan kurtulmayı denemiştir. Tesla’nın bunu deneme boyutlarında yaptığı, Colorado Springs deneylerinin ve inşa etmeye çalıştığı Wardencliffe kulesinin de bununla ilgili olduğu söylenmektedir.

                Tesla’nın son çalışmalarının anlaşılamadığı ve Amerikan hükümetince gizlendiği, bir ölüm ışını tasarladığı ve Amerikan ordusuna önerdiği öne sürülmektedir.”

                Yorum

                • Ahmet ATLI
                  Member
                  • 16-09-2004
                  • 1171

                  #9
                  Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

                  'HAARP' Genelkurmay Belgeleri'nde (2)

                  Dünkü yazımız epey ses getirdi. Dün, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın Gölcük Depreminden hemen sonra gündemine aldığı HAARP projesiyle ilgili bilgilerine yer vermiştik. Bugün yine aynı belgede yer alan bazı iddiaları aktarmak istiyorum:

                  “HAARP ile ilgili iddiaların büyümesinde, HAARP’ın Hava Kuvvetleri ve Donanma tarafından finanse edilerek, askeri bir üste kurulması, baştan beri hakkında yeterli bilgi verilmemesi rol oynamıştır.

                  İddialar IRI üzerinde odaklanmaktadır. Genellikle, cihazın çıkardığı elektromanyetik ışınım gücünün, bir ışın silahı gibi doğrudan veya iyonosferde oluşturduğu etkilerle veya yerkürenin ELF dalgalarıyla rezonant haline gelerek, dolaylı olarak askeri amaçlarla kullanılabileceği belirtilmektedir. Aslında HAARP kısa dalga radyo istasyonlarına benzemekte, sadece 10 desibel daha güçlü yayın yapmaktadır. En önemli farkı, ileri anten sistemiyle dalgayı çok küçük bir hedefe yoğunlaştırarak yayınlanan etkili gücü yüksek seviyelere çıkarmasıdır.

                  Buna karşın, özellikle bu gücün yüksek değerlere çıkabildiğini veya çıkabileceğini öne sürerek, HAARP’ın veya araştırmanın sonucunda inşa edilecek daha güçlü yeni bir sistemin;

                  1. Düşman uydu muhabere sistemlerini engelleyecek bir perde veya karıştırıcı gibi veya Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin haberleşmesini kolaylaştıracak bir iyonosfer aynası olarak kullanabileceği,

                  2. Belirli bölgelerdeki HAVA DURUMUNU istenildiği anda değiştirme imkanı verecek bir İKLİM SİLAHI olarak, başka orduların hareket ve haberleşme imkanlarını engellemek, başka ülkelerin TARIMSAL üretimini etkilemek ve hatta bu ülkelerin NÜFUSUNU KONTROL ALTINDA TUTMAK için kullanılabileceği,

                  3. 1943’te ölen ve elektromanyetizma konusunda çalışmaları bulunan ünlü bilim adamı Nikola Tesla’nın “kayıp son çalışmaları”na dayanarak iyonosferden telsiz güç nakli sağlayabileceği, ayrıca ELEKTRİK ŞEBEKELERİNİ ETKİLEYEREK GÜÇ KESİNTİLERİ yaratabileceği,

                  4. Yıldız Savaşları Projesi çerçevesinde, Tesla’ya ait olduğu ve Amerikan hükümetince gizlendiği iddia edilen çalışmalara dayanarak, iyonosferde belli bir bölgeyi etkileyip, güneşin tüm ışınlarını veya iyonosferdeki büyük akımları bir bölgeye odaklayarak, NÜKLEER PATLAMALARA EŞİT ETKİLER (deprem gibi) yaratabileceği veya füzesavar sistemi olarak kullanılabileceği,

                  5. RF sinyallerinin insan beyninde oluşturduğu öne sürülen etkilerle, bir BEYİN KONTROLÜ veya KAFA KARIŞIKLIÐI çıkaran bir silah olarak kullanılabileceği,

                  6. Yerin ve yer altının tomografisini çekmeye yarayacak bir tarama ve gözetleme cihazı olarak kullanılabileceği,

                  7. Belli bir bölgeye radyo frekansında güç yoğunlaştırarak elektrik şebekesini, ELEKTRONİK CİHAZLARI ve silahları çalışmaz hale getireceği,

                  8. Diğer radyoları istemeyerek de olsa engelleyeceği veya isteyerek elektronik karıştırıcı olarak kullanılacağı,

                  9. İyonosferin İKLİMİ etkilemesi veya ozon tabakasını inceltmesi sonucunda oluşturduğu olumsuz çevresel etkilerle, Alaska’da, başka yerlerde ve hatta TÜM DÜNYADA doğal EKOSİSTEMİ bozacağı ifade edilmektedir.”

                  İşte söz konusu raporda HAARP ile ilgili sıralanan iddialar.

                  Dünyanın depremlerle sarsıldığı, garip iklim olaylarının yaşandığı, sebebi belirsiz uçak kazalarının sıklaştığı, kuraklığın ülkemizi tehdit ettiği şu günlerde HAARP konusunun ciddi bir şekilde masaya yatırılması ve yetkililerin bir an önce acil önlemler alması gerekiyor. Bunun yapıldığından da hiç kuşkumuz yok...

                  Yorum

                  • zorbeyak
                    Member
                    • 06-03-2004
                    • 1494

                    #10
                    Konu: ! KOMPLO TEORİLERİ YAZI DİZİSİ BAŞLAMIŞTIR. !

                    Sayın Ahmet Tatlı öncelikle yapmış olduğunuz bu çalışma için çok teşekkür ederiz Özmena forum yönetimi adına elinize kolunuza sağlık fakat bu komplo teorileri işine girersek çıkamayız konumuz tarih komplo teorileri ile kayıtlı tarih yazılamaz ve spekile edilebilecek bir konudur komplo teorileri incelememiz için emin olun önce çok sağlam bir tarih bilgisine sahip olmamız lazım yoksa bu tip komplo teorilerinden etkilenip yanlış fikirler ve saplantılara gire biliriz.Sizin emeğinize saygısızlıkta bulunmamak adına bu konuyu silmiyorum fakat kilitlemem gerekli.Lütfen bu gibi güzel çalışmalarınızı tarih konusunda bizlere yansıtırsanız çok seviniriz.

                    Ahmet Tatlıya Çalışmalarından Dolayı Teşekkür Ederim.

                    Yorum

                    İşlem Yapılıyor
                    X