Osmanlının Kuruluşu ve Şeyh Edebalı Nasihatları

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • JGB
    Junior Member
    • 30-12-2004
    • 70

    Osmanlının Kuruluşu ve Şeyh Edebalı Nasihatları

    Yıl 1071 Anadolu Selçukluları Malazgirt meydan muharebeleri ile Anadoluya giriyorlar.Haçlı seferleri ve Moğol istilası ile Anadolu Selçuklu devleti onlarca beyliğe bölünüyor.Bu beyliklerden biride Kayı Boyuna mensup olanların bir kısmı ile 1220-1230 yıllarında Ankara’nın batısındaki Karacadağ taraflarında bulunan ve 13. yy ortalarında ise beyleri Ertuğrul Gazi idaresinde batı uç bölgesindeki Söğüt ve Domaniç havalisini kendilerine yurt edinmiş OSMANLI beyliğidir.(Kuruluş 1299)




    Osman Gazi dünyaya gelmeden Ertuğrul Bey bir gece garip bir düş görmüş. O düşten uyanmış, düşünü düşünerek Allah’a zikrederek kalkmış. Atına binip doğru Konya’ya varmış. Konya’da düş yoran değerli bir kişi vardı. Şeyh Edebalı, derlerdi. Kemâl sahibi idi. Rüya ilmini iyi bilirdi. Kerameti gözükmüş gibiydi. Zengindi. 0 ülkede meşhurdu. Sulan Alaaddin de O’na inanmıştı. Ertuğrul Bey elbise değiştirip gelmiş o düşü Şeyh ha anlatmıştı. “Ey Şeyh” demiş, “Seni. koynundan bir ay doğar, gelir benim koynuma girer kalır. Sonra göbeğimden bir ağaç biter, Gölgesi dünyayı tutar. Gölgesinin altında dağlar olur. Dibinden sular ve ırmaklar akıtır. 0 uykudan uyandım. Düşüm budur yorumunu buyurun.” Şeyh;” Ey Yiğit” demiş, düşünün yorumu şudur: “Bir oğlun olacak. Adı Osman olacak. Benim kızımı senin oğluna verecekler. O kızdan Osman’ın bir çok oğulcukları olacak ve soyu babadan oğula padişah olacaklar. Müjdeler olsun! Sana ve senin soyuna padişahlık verildi. Kutlu olsun!”
    Şeyh Edebalı bunu biliyordu. O Türk’ün geleceğini bu beylikte görüyordu. Türk birliğini ancak bu beyliğin kuracağına inanıyordu.
    Aslında Selçuklu Sultanları da Türk beyliğini ancak Kayı Boyu’nun kuracağını biliyorlardı. Doğudan batıya doğru göç eden Türk kafilelerinin Kayılar’ın yanını gitmelerini teşvik ediyorlardı.
    Edebalı’nın görevi şimdi başlıyordu. Yükü hem artmış, hem de ağırlaşmıştı. Osman Bey’i yetiştirmeli, yoğurmalı, ona başarının yolunu açmalıydı.
    Osman Bey, delidolu bir gençti. Yerinde duramıyordu. Çok hareketliydi. Önce ona bir ülkü, bir ideal aşılamalıydı. O ülkü ve ideal de, Türk Birliğini sağlamak, güçlü bir Türk Devlet’i kurmak olmalıydı. Aslında Edebalı, Osman Bey’in atılganlığına, dövüşkenliğine, gözü pekliğine karşı değildi. O’nun değiştirmek istediği bunların kullanılışı idi.

    ***Edebalı, biliyordu ki; “en büyük zafer nefsini yenmektir, dost kendini tanımaktır, düşman insanın kendi nefsidir.
    ***Edebalı biliyordu ki; “Kılıcı kullanan bilek ve yüreği bilmişlikle, ahlakla, adaletle, sevgiyle ve birlik duygusuyla beslemek gerekti. Duygularını herkes paylaşırsa, cana veya mala değer verirse başkalarını menfaat ve kinini kendimizde taşımazsak mutlaka başarılı oluruz.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle ortak malı değildir. ülke sadece idare edene aittir. Ölünce ondan sonra kim gelirse gelsin, ülkenin idaresi onun olur Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında böldüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar yaşatamadılar.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Bir kere kişi oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkamaz. Kişi kıpırdayamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dökülür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost düşman olur, düşman canavar kesilir.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Sevgi davanın esası olmalıdır. Seçilen tohumu yeşertmek için sabırla, sevgiyle çalışmalıdır. Sevmek, sessizliktir, bağırarak sevilmez. İyi bir çiftçi uygun hava ister.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Kendisi bir bahçıvandır. Türk Birliği tohum. Kayı Boyu da ekilen topraktır. Tohumu çok sulu toprağa ekersen haylazlanır, kuru toprağa ektin mi de kavurur, filizlenmez. Kıvamını bulmalıdır. Anadolu bir kovan Türkler bir arı, Kayı Boyu da bir petektir. Kayı Boyu Türk Birliğini kurmak için Tanrı görevidir. Kayı Boyu gücünün ulaştığı yerlere adaleti götürmekle görevlidir. Kayı Boyu gücünün ulaştığı yerlerde insanlara güven, huzur, varlık. ve hoş geçim sağlamakla görevlidir. Kayı Boyu başta Oğuzları birleştirmekle, bütünleştirmekle onarmakla, yüceltmekle görevlidir, Ve Kayı Boyu bu görevi üstlenip başarmaya mecburdur.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Neyi arayacağını biliyorsan varıyorsun demektir. O zaman zaten uyunulmaz ki. O zaman uykular da dindirmez yorgunluğu arttırır. Yalnızlık bize göre değil, yalnızlık korkanadır. Toprağın ekin zamanının geldiğini bilen çiftçi başkasına danışmaz tohumu bulur eker, yalnız bir başına da olsa tohumu bulup eker. Yeter ki toprağın tavda olduğunu bilebilsin.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Bugünü yarına bırakmadan peteği onarmalıyız. Arılar ha uçtu, ha uçacak Uçup gitti mi arı dediğin bir başka kovan bulur, ama Türkler dağılır gider. Petek çürüdüyse yerine yeni bir petek bulup kovandan arılar kaçırılmamalıdır.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Akacak kana yol ve yön lazım. Kan, sadece toprak sulamak için akmaz. Kişinin gücü günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözleri bile aydınlığa kavuşturur.”
    ***Edebalı biliyordu ki; “Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.”

    Edebalı, işte bu bildiklerini düşündüklerini Osman Bey’e de anlatıyor, onu hamur gibi yoğuruyordu. Yoğurması da gerekiyordu, çünkü gerçekten Osman Bey, çok zor durumdaydı. Her yönden gelip kendine katılan aşiretleri birlik içinde mi tutsun, Bizanssımı kollasın, Germiyan’ı, Moğol’umu gözetsin, Tekfurlarla mı savaşın. İşte Edebalı, Osman Bey’e bu konularda yardımcı oluyor, ona çıkar yolu göstermeye çalışıyordu.
    “Geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez” diyordu Edebalı. Osman Bey’e “Geçmişini bil ki yere sağlam basasın. Nereden geldiğini bil ki nereye gideceğini de bilesin” anlatıyordu Edebalı, devamlı anlatıyordu. Osman Bey dinliyor, artık kim olduğunu biliyor, kendine güveni artıyordu. Osman Bey, dinlemekten, Edebalı anlatmaktan yorulmuyorlardı, çünkü ikisi de biliyordu ki bu dinlemeler, bu anlatmalar yüce bir amaç içindi.
    Şeyh Edebalı, Ahiliğin genel kurallarını düzenleyip uygulamaya koymuştur. Ahi kelimesi Arapçada “kardeşim” anlamına gelmektedir. Divan-ı Lügat-it Türk’te ise AHİ kelimesinin “eli açık, cömert” anlamında Türkçe AKI ‘dan geldiği kaydedilmekledir.
    Kendisine hemen, her şey sorulurdu. Bütün halk onun öğrencisi durumunda idi. Dini, sosyal ve ilmi konulardaki bilgeliği, çevresini geniş bir sevgi çemberinin kuşatmasına neden olmuştu. Buna karşın çok mütevazı bir insandı. Yaşlısı, genci, yoksulu, zengini herkes Edebalı’ya karşı sanki onun evladıymış gibi sevgi ve saygılı davranırdı.Torunlarından Alâeddin Bey’i bir ahi alim ve teşkilatçısı; Orhan Bey’i ise usta bir savaşçı olarak yetiştirmiştir.
    Kaynak : Bilecik Emniyet Müdürlüğü websitesi http://www.bilecik.pol.tr/seyhedebalikimdir.htm












    ŞEYH EDEBALİ'DEN OSMAN GAZİYE NASİHAT

    “Ey Oğul!

    Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..


    Ey Oğul!

    Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

    Oğul!


    ***Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.


    ***İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...


    ***Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.


    ***Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

    ***En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..


    ***Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..


    ***Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.


    Osman!
    Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.


    Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”
  • OfThELoRd
    Member
    • 17-07-2004
    • 2830

    #2
    Konu: Osmanlının Kuruluşu ve Şeyh Edebalı Nasihatları

    Teşekkür ederim

    Yorum

    • JGB
      Junior Member
      • 30-12-2004
      • 70

      #3
      Konu: Osmanlının Kuruluşu ve Şeyh Edebalı Nasihatları

      aradan yaklaşık 800 yıl geçmesine rağmen bu sözler ne kadar gerçek ve ne kadar doğru duruyor.teşekkürler Edebalı , teşekkürler ecdat.

      Yorum

      • umuterolk
        Junior Member
        • 06-09-2005
        • 32

        #4
        Konu: Osmanlının Kuruluşu ve Şeyh Edebalı Nasihatları

        Bu ne büyüklük bu ne yüceliktir böyle ve biz böyle değerlerimizi tesadüflerle öğrenebiliyoruz ancak.Elin çinlisi konfüçyüs ünü tüm dünyaya tanıtıp öğünürken biz mevlana mızı yunus emre mizi edebalimizi bırak tanıtmayı tanımıyoruz bile.yeni okudum ve herkese okutucağım.

        Yorum

        İşlem Yapılıyor
        X