Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • sak55
    Banned
    • 30-05-2008
    • 2059

    Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

    ÖSS sonuçlarından sonra, pek çok kişinin sokağa çıkamaması gerekiyor. Çünkü ortada eğitim adına tam bir facia söz konusu.
    Ama bu yetmiyormuş gibi bir de kamuoyu yanıltılıyor. En başarısız öğrenciler bile, başarılıymış gibi gösteriliyor.
    Bu bir kandırmacadır. Hem de vebali çok büyük bir kandırmaca!..
    Dünyanın neresinde, 100 üzerinden 15-20 alan bir aday başarılı sayılıyor?
    Çıtayı aşağı indirdikten sonra, herkes barajı aşsa ne olacak, aşmasa ne olacak? Sonuçlar ortada. Sıfırcıların sayısı artıyor, ortalamalar düştükçe düşüyor.
    Fende bir milyon 229 bin adaydan 704 bini sıfır çekti. Türkiye ortalaması 30 soruda 4’te kaldı. Diğer derslerde de durum farklı değil.
    Peki bunun sorumlusu kim?
    Milli Eğitim Bakanlığı mı, okul müdürleri mi, YÖK mü, ÖSYM mi, dershaneler mi, veliler mi, öğrenciler mi, siyasetçiler mi? Yoksa hepsi birden mi?
    Evet, hepsi birden sorumlu ya da suçlu. Sorumluluk sırasında en başta Milli Eğitim Bakanlığı geliyor. En son sırada da öğrenciler. Ama maalesef fatura her seferinde öğrenciye kesiliyor.
    Bu sonuçlardan sonra, nedir bu rezalet diye birilerinin, birilerine hesap sorması gerekiyor. Örneğin Başbakan’ın Milli Eğitim Bakanı’na, onun da YÖK, ÖSYM ve okul müdürlerine. Ama ara ki bir sorumlu bulasın!..

    Türkiye ortalamaları

    Sınav analizlerini inceledikçe insanın içi kararıyor. Eğer aday olarak istediğiniz başarıyı elde edemediyseniz sakın üzülmeyin, çünkü yalnız değilsiniz. Daha da önemlisi, bu başarısızlığın suçlusu siz değilsiniz.
    Çok ilginç veriler var.
    ÖSS’deki Türkiye ortalamalarına baktığınızda, eğitim sisteminin de, sınav sisteminin de, dershane sisteminin de tümüyle çöktüğünü görüyorsunuz.
    Öğrenciler yıllarca canla başla çalışıyor, dershanelere milyarlarca dolar akıtılıyor ve işte tablo:
    30 fen sorusundan sadece 4’ü cevaplanıyor.
    Görünen o ki Türkiye’de en başarılı olanlar sadece yabancı dil öğretmenleri. Dil öğrencileri her iki sorudan birisini doğru olarak yapmışlar. Peki ya diğerleri?
    İşte 30 soru üzerinden ortalamalar:
    Fen 1: 4, Türkçe: 14.1, Sos 1: 11.4, Mat 1: 9, Edb-Sos: 11.1, Mat 2: 8.7, Fen 2: 8.9, Sos 2: 9
    Evet, tekrar soruyorum: Bu sonuçlardan sonra birilerinin sokağa çıkmaması gerekiyor. Peki ama kim?
    Bu konuda en çok üzülen ve odalarına kapanan öğrenciler mi yoksa dünya umurlarında olmayan diğerleri mi? Değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

    Yığılma nerede olacak?

    Başarı oranının bu kadar düşük olduğu bir ortamda, hangi puanlarda ya da hangi puan dilimlerinde yığılma olacak? Bu da çok önemli. Çünkü tercihler yapılırken hangi puan diliminde ne kadar adayın bulunduğunun bilinmesi birçok soruya da cevap olacaktır.
    Bu konudaki birkaç rakamı daha sizlerle paylaşmak istiyorum:
    Örneğin, Edebiyat-Sosyal Bilimler’de toplam 629 bin adayın puanı hesaplandı. Bunlar içerisinde 20 netin üzerinde puanı olan aday sayısı 90 bin. 5 netin üzerindeki aday sayısı ise 477 bin.
    Bir başka örnek ise Fen 2’de. Toplam 249 bin adayın puanı hesaplandı. 20 net üzeri 27 bin, 5 net üzeri ise 151 bin aday var.
    Burada dikkat çeken, tepedeki öğrenci sayısının azlığı.
    Yani bu yıl, iyi öğrenciler altın değerinde olacak. Hemen her üniversite onların peşine düşecek. Orta ve altı puan dilimindeki öğrenciler ise çok dikkatli tercih yapmak zorundalar, yoksa virgülden sonraki binde birlik puanlar yüzünden bile açıkta kalabilirler veya bir alt tercihlerine girebilirler.

    KKTC ve vakıflar

    YÖK, puan barajlarını neden bu kadar aşağıya indirdi? Bu konuda KKTC ve vakıf üniversitelerinden kendilerine yoğun baskı geldiği ve bu konuda siyasetin de devreye girdiği konuşuluyor. “Eğer puanlar inmezse ne KKTC üniversiteleri ne de vakıf üniversiteleri kontenjanlarının yarısını bile doldurabilir” söylemi etkili oldu ki, puanlar indi. Peki bunun kime ne yararı var?
    En çok irdelenmesi gereken konulardan biri de bu. İşte bugüne kadar yaşanan ve yaşanması muhtemel olası gelişmeler:
    * Kontenjanlar yine de dolmayacak.
    * Kalite dibe vuracak.
    * Bu puanlarla üniversiteye girenlerin en az yarısı, gelecek yıllarda ya bölüm değiştirecek ya da çeşitli nedenlerle okulu bırakacak.
    * Tıpkı lise diploması gibi, bir süre sonra üniversite diploması da bir anlam ifade etmeyecek ve KPSS benzeri yeterlilik sınavları getirilecek.
    * Beş kat daha başarılı öğrenci bir yere giremezken, örneğin 90 neti olan açıkta kalırken 20 neti ve parası olan vakıf üniversitelerine girebilecek.

    Sorun sistemde mi?

    Okullarda klasik sınav, ÖSS’de ise test sistemi uygulanıyor. Ortalama 60 kelimelik sorulara ise yine 60 saniye gibi kısa bir süre verilerek, bu süre içinde adayın soruyu okuması, anlaması ve çözüme ulaştıktan sonra cevap kartına da doğru bir şekilde işlemesi gerekiyor ki, buna da zaman yetmiyor. Başarısızlığın önemli bir nedeni de bu. Hızlı düşünen, hızlı karar veren ve bunu hızla uygulamaya dönüştüren gençler yetiştiremiyoruz.
    Soruların içeriği ve süre ayarlanırken hep en iyi öğrencilere göre bir düzen kuruluyor. Ama bu da son sınavda görüldüğü gibi iyi işlemiyor.
    Peki ÖSS kötü bir sistem mi? İyi puan alanlar çok başarılı, düşük puan alanlar da çok başarısız mı? Son 25 yılı yakından gözleyen birisi olarak bunun böyle olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. ÖSS, çalışma disiplini olan öğrencileri seçmede çok başarılı. Ama test sistemi yaratıcılığı körelttiği için ÖSS’de başarılı olmanın faturası ileriki yıllarda şampiyonlara pahalıya mal olabiliyor.
    Zaten ÖSYM de bu konuda rahatsızlık duyduğu için sınavın içeriğini değiştirme kararı aldı.
    Özetin özeti: Çelik’in otomatik pilota bağladığı eğitim sistemimiz, bırakın çağı yakalamayı, can çekişiyor. Daha da vahimi kimsenin durumdan vazife çıkarmaması...

    Milliyet Gazetesi'nin internet dünyasındaki yüzü, uluslararası ve yerel haberler, son dakika haberleri, basın, medya, güncel, spor, siyaset, ekonomi, magazin, sinema, kültür ve sanat, yaşam, astroloji, dünya, eğitim, sağlık, otomobil, hava durumu, yaşam, güncel, finans, blog, şans oyunları, video, TV rehberi, internet TV, yazar, tatil, anket, arşiv, ilan, çizerler, ombudsman
  • cunuyil
    Senior Member
    • 27-09-2005
    • 7297

    #2
    Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

    Böyle saça böyle tarak...

    Yorum

    • sak55
      Banned
      • 30-05-2008
      • 2059

      #3
      Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

      Originally posted by cunuyil View Post
      Böyle saça böyle tarak...
      beerbeer

      Yorum

      • serbest
        Member
        • 16-01-2006
        • 1105

        #4
        Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

        Çanakkale savaşının Erzurum Kars arasında olduğunu söyleyen lise öğrencilerine ve öğreticilerine çok bile bu puanlar.

        Yorum

        • varedero
          Member
          • 23-12-2005
          • 501

          #5
          Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

          alana değil aldırana bakmak lazım..bu sonuçlardan sonra milli eğitim bakanlığı yökle birlikte kaldırılmalı..hükümette diğer bir çok iş gibi bunuda beceremediği için önce halktan af dilemeli sonrada istifa etmelidir.sonuç ortada bunu kimse inkar edemez.

          Yorum

          • sak55
            Banned
            • 30-05-2008
            • 2059

            #6
            Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

            ÜNİVERSİTE sınav sonuçları hepimizi şoka soktu. Az gittik, uz gittik, şu kadar okul, bu kadar üniversite... Ama sonuçta vardığımız yer ortada!
            Dünkü Milliyet’ten aktarıyorum:
            “Öğrenciler Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen testlerinde soruların yarısını bile çözemedi! 30 soruluk Fen Bilimleri-1 testinde ortalama 4 doğru çıktı!..”
            Ve on beş sene önceki Milliyet‘ten bir haber:
            “Üniversite sınavlarında ancak yüzde 10’a varan bir başarı sağlandı. 100 üzerinden 50 puan alanların başarılı sayılacağı bir sınav yapılsaydı adayların yüzde 95’i üniversiteyi kazanamayacaktı!” (Milliyet, 15 Ağustos 1994)
            Niye yıllardır böyle? Hatta 1869’da ilköğretimi zorunlu kılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ni alırsak, yüz elli yıldır niye böyle? Bunun kolay ve basit bir cevabı yok! Son derece karmaşık ve uzmanlık bilgileri gerektiren bir konudur.


            Zihniyet sorunu

            Ben burada sadece iki konuya dikkat çekeceğim: Zihniyet ve sistem sorunları...
            Dünkü Milliyet‘te, eğitim uzmanı Turgay Polat öğrencilerin sorulardaki “soyut ifadeleri” algılamada zorlandığını söylüyor. On beş yıl önce de ÖSYM Başkanı Prof. Atilla Özmen benzer açıklamalar yapmıştı.
            Ne demek bu? Parmak hesabı ile zihinden hesaplama arasındaki fark demektir!
            Trafikte döneceğin tarafa kol sallamak ile sinyal vermek arasındaki farktır! Nakit para ile ‘menkul değer’ arasındaki farktır! Bu örnekleri rahmetli Prof. Sabri Ülgener Hocamız’dan aktarıyorum.
            Laboratuvardaki bir fizik deneyini ilginç bir oyun gibi pürdikkat izleyip anlamakla, ardındaki soyut tabiat kanunu fikrine ulaşmadaki zorluktur.
            Daha sıkıntılısı, sosyal ve siyasi hayatımızda soyut ‘simgeler’in ardındaki sosyolojik faktörleri anlamayıp komplo teorileri kurmak gibi bir şeydir.
            Halbuki bilim bir yönüyle zihinsel soyutlama işlemidir!
            ‘Zihniyet reformu’ konusunda Prof. Ziya Selçuk’un, artık eğitim sistemimizde “belirsizlik mantığı”nı esas almamız gerektiği yönündeki tezi fevkalade önemlidir. Ezbercilikten kurtulmanın da, ‘soyut’u kavramanın da yolu bu...

            Sistem sorunu

            Gazi Üniversitesi’nden Prof. Vedat Bilgin’in “Türkiye’de Üniversite Sorunu ve Üniversite Çalışanları” adlı araştırmasına göre, liselerden gelen öğrencileri üniversite eğitimi alacak kadar “donanımlı” bulan hocaların oranı yüzde 17’den ibarettir!
            İşte ortaöğretimin kalitesi!
            Ve hocaların yüzde 50’sine göre, öğrenciler istemedikleri bir dala girdikleri için derslere yeterli ilgiyi duymuyor!
            Bu da ÖSS sisteminin çarpıklığının bir göstergesi.
            ‘Sistem’ reformu için ilk adımda, ‘eğitim fakülteleri’ çağın gerektirdiği donanıma sahip öğretmenler yetiştirecek şekilde elden geçirilmeli, hatta lisans üstü kademeler getirilmelidir.
            ÖSS’de ise ‘tercih’ faktörü olabildiğince güçlendirilmelidir.
            Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun eğitim reformu için gereken vizyon ve enerjiye sahip olduğuna inanıyorum. Disiplinlerarası uzmanların tartışmalarla hazırlayacağı bir “reform strateji”sine ekmek, su gibi ihtiyacımız var.
            Eğitimde Güney Kore’nin başardığını başaramamış olmak bizim için hem ayıptır hem de niye ekonomide onların gerisinde kaldığımızın resmidir!

            Milliyet Gazetesi'nin internet dünyasındaki yüzü, uluslararası ve yerel haberler, son dakika haberleri, basın, medya, güncel, spor, siyaset, ekonomi, magazin, sinema, kültür ve sanat, yaşam, astroloji, dünya, eğitim, sağlık, otomobil, hava durumu, yaşam, güncel, finans, blog, şans oyunları, video, TV rehberi, internet TV, yazar, tatil, anket, arşiv, ilan, çizerler, ombudsman

            Yorum

            • sak55
              Banned
              • 30-05-2008
              • 2059

              #7
              Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

              2009 ÖSS tarihe geçti

              Tek sınavlı olarak son kez gerçekleştirilen ÖSS 2009 "en başarısız sınav" özelliğiyle eğitim tarihimizdeki yerini aldı.
              Sınav sonrası Türkçe ve Fen test sorularının zorluğu, ÖSYM başta olmak üzere, eğitim çevreleri, öğrenciler ve tüm kamuoyu tarafından açıkça dile getirildi.
              Bu sınavın başarısız olacağı 14 Haziran itibarıyla zaten belliydi. Öğrencilerin neredeyse tamamına yakını hüzün ve gözyaşlarıyla ayrıldı sınav salonlarından. "Sınavım iyi geçti" diyen neredeyse hiç yoktu. Genel ortalama, beklentilerin 20-30 puan gerisinde kalmıştı. Hazırlanan sorular, öğrencileri darmadağın etmişti.
              Tüm olanaksızlıklara rağmen, üniversite hayaliyle mücadele veren yüz binlerce öğrenci, eğitim yaşamlarında neredeyse ilk kez karşılaştıkları kimi sorular karşısında travmaya uğradı... Ne var ki, eğitim sistemindeki bu olumsuz sonuçların farkına varan ve hazırlattığı sorular sonucunda ortaya çıkacak vahameti fark eden ÖSYM, adeta kendini kurtarmak için bir formül arayışına girdi. Puanlar daha açıklanmadan ÖSYM yetkilileri YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a durumu bildirdi. Öğrencileri rahatlatacak senaryo hemen devreye sokuldu.
              Birinci aşamada kontenjan artırımına gidildi. Üç gün süreyle "kontenjan artırımı" müjdeli bir haber gibi sunuldu.
              Arkasından ikinci senaryo geldi.
              Soruların zorluğu nedeniyle kontenjanların doldurulması mümkün olmadığı için alt puan limitinin düşürüldüğü açıklandı. Böylece ortaya çıkacak olan skandalın büyük bir kısmı örtülmüş oldu.
              ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'ın ÖSS sonuçlarını açıklarken 2009 ÖSS'nin "en başarısız sınavlar" arasında olduğunu açıklaması, arkasından, "30 bine yakın aday '0' puan aldı" diye dile getirmesi eğitim sistemimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunun açık bir göstergesidir.
              Sınav sonuçlarının "öğrencilerin başarısızlığı" gibi gösterilmesi ise olayı başka yöne çekmekten başka bir şey olamaz. Başarılı olan öğrencilere bakıldığında büyük çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu'dan büyük kentlere gelerek okuyan öğrencilerden oluştuğu görülmektedir. Şanlıurfa'dan İstanbul'a okumaya gelen 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Serhat Güzel, İstanbul'dan girdiği sınavda SÖZ-2 puan türünde Türkiye birincisi oldu. Serhat Şanlıurfa'da kalsaydı bu başarıyı yakalama şansı yoktu. Çünkü Şanlıurfa eğitim başarı sıralamasının en alt sıralarında bulunuyor. Ayrıca Türkiye'nin en kalabalık sınıfları bu ilde. Bu makus talihi yenmek için yetkililerin bir an önce çözüm bulması gerekiyor.
              Türkiye'nin ÖSS'de en başarısız illeri arasında bulunan Ardahan ve Hakkâri üniversitelerinin rektörleri kendi illerinin bu şekilde anılmasından rahatsızlar. Öğrencilerin bu durumu yanlış algıladığını belirterek şöyle yakınıyorlar: "Liselerde eğitim verecek öğretmen bulamıyoruz. Gelen öğretmenler bir süre sonra ayrılıyor. Üniversite sınavlarındaki bu kötü tabloya çare bulabilmek için bizzat kendimiz çalışmalar yapıyoruz. Başarısızlığın nedeni öğrencilerimizden değil kadro yetersizliğinden kaynaklanıyor."
              Yetkililere duyurulur.

              2009 ÖSS tarihe geçti

              Tek sınavlı olarak son kez gerçekleştirilen ÖSS 2009 "en başarısız sınav" özelliğiyle eğitim tarihimizdeki yerini aldı.
              Sınav sonrası Türkçe ve Fen test sorularının zorluğu, ÖSYM başta olmak üzere, eğitim çevreleri, öğrenciler ve tüm kamuoyu tarafından açıkça dile getirildi.
              Bu sınavın başarısız olacağı 14 Haziran itibarıyla zaten belliydi. Öğrencilerin neredeyse tamamına yakını hüzün ve gözyaşlarıyla ayrıldı sınav salonlarından. "Sınavım iyi geçti" diyen neredeyse hiç yoktu. Genel ortalama, beklentilerin 20-30 puan gerisinde kalmıştı. Hazırlanan sorular, öğrencileri darmadağın etmişti.
              Tüm olanaksızlıklara rağmen, üniversite hayaliyle mücadele veren yüz binlerce öğrenci, eğitim yaşamlarında neredeyse ilk kez karşılaştıkları kimi sorular karşısında travmaya uğradı... Ne var ki, eğitim sistemindeki bu olumsuz sonuçların farkına varan ve hazırlattığı sorular sonucunda ortaya çıkacak vahameti fark eden ÖSYM, adeta kendini kurtarmak için bir formül arayışına girdi. Puanlar daha açıklanmadan ÖSYM yetkilileri YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a durumu bildirdi. Öğrencileri rahatlatacak senaryo hemen devreye sokuldu.
              Birinci aşamada kontenjan artırımına gidildi. Üç gün süreyle "kontenjan artırımı" müjdeli bir haber gibi sunuldu.
              Arkasından ikinci senaryo geldi.
              Soruların zorluğu nedeniyle kontenjanların doldurulması mümkün olmadığı için alt puan limitinin düşürüldüğü açıklandı. Böylece ortaya çıkacak olan skandalın büyük bir kısmı örtülmüş oldu.
              ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'ın ÖSS sonuçlarını açıklarken 2009 ÖSS'nin "en başarısız sınavlar" arasında olduğunu açıklaması, arkasından, "30 bine yakın aday '0' puan aldı" diye dile getirmesi eğitim sistemimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunun açık bir göstergesidir.
              Sınav sonuçlarının "öğrencilerin başarısızlığı" gibi gösterilmesi ise olayı başka yöne çekmekten başka bir şey olamaz. Başarılı olan öğrencilere bakıldığında büyük çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu'dan büyük kentlere gelerek okuyan öğrencilerden oluştuğu görülmektedir. Şanlıurfa'dan İstanbul'a okumaya gelen 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Serhat Güzel, İstanbul'dan girdiği sınavda SÖZ-2 puan türünde Türkiye birincisi oldu. Serhat Şanlıurfa'da kalsaydı bu başarıyı yakalama şansı yoktu. Çünkü Şanlıurfa eğitim başarı sıralamasının en alt sıralarında bulunuyor. Ayrıca Türkiye'nin en kalabalık sınıfları bu ilde. Bu makus talihi yenmek için yetkililerin bir an önce çözüm bulması gerekiyor.
              Türkiye'nin ÖSS'de en başarısız illeri arasında bulunan Ardahan ve Hakkâri üniversitelerinin rektörleri kendi illerinin bu şekilde anılmasından rahatsızlar. Öğrencilerin bu durumu yanlış algıladığını belirterek şöyle yakınıyorlar: "Liselerde eğitim verecek öğretmen bulamıyoruz. Gelen öğretmenler bir süre sonra ayrılıyor. Üniversite sınavlarındaki bu kötü tabloya çare bulabilmek için bizzat kendimiz çalışmalar yapıyoruz. Başarısızlığın nedeni öğrencilerimizden değil kadro yetersizliğinden kaynaklanıyor."
              Yetkililere duyurulur.

              2009 ÖSS tarihe geçti

              Tek sınavlı olarak son kez gerçekleştirilen ÖSS 2009 "en başarısız sınav" özelliğiyle eğitim tarihimizdeki yerini aldı.
              Sınav sonrası Türkçe ve Fen test sorularının zorluğu, ÖSYM başta olmak üzere, eğitim çevreleri, öğrenciler ve tüm kamuoyu tarafından açıkça dile getirildi.
              Bu sınavın başarısız olacağı 14 Haziran itibarıyla zaten belliydi. Öğrencilerin neredeyse tamamına yakını hüzün ve gözyaşlarıyla ayrıldı sınav salonlarından. "Sınavım iyi geçti" diyen neredeyse hiç yoktu. Genel ortalama, beklentilerin 20-30 puan gerisinde kalmıştı. Hazırlanan sorular, öğrencileri darmadağın etmişti.
              Tüm olanaksızlıklara rağmen, üniversite hayaliyle mücadele veren yüz binlerce öğrenci, eğitim yaşamlarında neredeyse ilk kez karşılaştıkları kimi sorular karşısında travmaya uğradı... Ne var ki, eğitim sistemindeki bu olumsuz sonuçların farkına varan ve hazırlattığı sorular sonucunda ortaya çıkacak vahameti fark eden ÖSYM, adeta kendini kurtarmak için bir formül arayışına girdi. Puanlar daha açıklanmadan ÖSYM yetkilileri YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a durumu bildirdi. Öğrencileri rahatlatacak senaryo hemen devreye sokuldu.
              Birinci aşamada kontenjan artırımına gidildi. Üç gün süreyle "kontenjan artırımı" müjdeli bir haber gibi sunuldu.
              Arkasından ikinci senaryo geldi.
              Soruların zorluğu nedeniyle kontenjanların doldurulması mümkün olmadığı için alt puan limitinin düşürüldüğü açıklandı. Böylece ortaya çıkacak olan skandalın büyük bir kısmı örtülmüş oldu.
              ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'ın ÖSS sonuçlarını açıklarken 2009 ÖSS'nin "en başarısız sınavlar" arasında olduğunu açıklaması, arkasından, "30 bine yakın aday '0' puan aldı" diye dile getirmesi eğitim sistemimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunun açık bir göstergesidir.
              Sınav sonuçlarının "öğrencilerin başarısızlığı" gibi gösterilmesi ise olayı başka yöne çekmekten başka bir şey olamaz. Başarılı olan öğrencilere bakıldığında büyük çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu'dan büyük kentlere gelerek okuyan öğrencilerden oluştuğu görülmektedir. Şanlıurfa'dan İstanbul'a okumaya gelen 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Serhat Güzel, İstanbul'dan girdiği sınavda SÖZ-2 puan türünde Türkiye birincisi oldu. Serhat Şanlıurfa'da kalsaydı bu başarıyı yakalama şansı yoktu. Çünkü Şanlıurfa eğitim başarı sıralamasının en alt sıralarında bulunuyor. Ayrıca Türkiye'nin en kalabalık sınıfları bu ilde. Bu makus talihi yenmek için yetkililerin bir an önce çözüm bulması gerekiyor.
              Türkiye'nin ÖSS'de en başarısız illeri arasında bulunan Ardahan ve Hakkâri üniversitelerinin rektörleri kendi illerinin bu şekilde anılmasından rahatsızlar. Öğrencilerin bu durumu yanlış algıladığını belirterek şöyle yakınıyorlar: "Liselerde eğitim verecek öğretmen bulamıyoruz. Gelen öğretmenler bir süre sonra ayrılıyor. Üniversite sınavlarındaki bu kötü tabloya çare bulabilmek için bizzat kendimiz çalışmalar yapıyoruz. Başarısızlığın nedeni öğrencilerimizden değil kadro yetersizliğinden kaynaklanıyor."
              Yetkililere duyurulur.

              2009 ÖSS tarihe geçti

              Tek sınavlı olarak son kez gerçekleştirilen ÖSS 2009 "en başarısız sınav" özelliğiyle eğitim tarihimizdeki yerini aldı.
              Sınav sonrası Türkçe ve Fen test sorularının zorluğu, ÖSYM başta olmak üzere, eğitim çevreleri, öğrenciler ve tüm kamuoyu tarafından açıkça dile getirildi.
              Bu sınavın başarısız olacağı 14 Haziran itibarıyla zaten belliydi. Öğrencilerin neredeyse tamamına yakını hüzün ve gözyaşlarıyla ayrıldı sınav salonlarından. "Sınavım iyi geçti" diyen neredeyse hiç yoktu. Genel ortalama, beklentilerin 20-30 puan gerisinde kalmıştı. Hazırlanan sorular, öğrencileri darmadağın etmişti.
              Tüm olanaksızlıklara rağmen, üniversite hayaliyle mücadele veren yüz binlerce öğrenci, eğitim yaşamlarında neredeyse ilk kez karşılaştıkları kimi sorular karşısında travmaya uğradı... Ne var ki, eğitim sistemindeki bu olumsuz sonuçların farkına varan ve hazırlattığı sorular sonucunda ortaya çıkacak vahameti fark eden ÖSYM, adeta kendini kurtarmak için bir formül arayışına girdi. Puanlar daha açıklanmadan ÖSYM yetkilileri YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a durumu bildirdi. Öğrencileri rahatlatacak senaryo hemen devreye sokuldu.
              Birinci aşamada kontenjan artırımına gidildi. Üç gün süreyle "kontenjan artırımı" müjdeli bir haber gibi sunuldu.
              Arkasından ikinci senaryo geldi.
              Soruların zorluğu nedeniyle kontenjanların doldurulması mümkün olmadığı için alt puan limitinin düşürüldüğü açıklandı. Böylece ortaya çıkacak olan skandalın büyük bir kısmı örtülmüş oldu.
              ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'ın ÖSS sonuçlarını açıklarken 2009 ÖSS'nin "en başarısız sınavlar" arasında olduğunu açıklaması, arkasından, "30 bine yakın aday '0' puan aldı" diye dile getirmesi eğitim sistemimizin ne kadar kötü bir durumda olduğunun açık bir göstergesidir.
              Sınav sonuçlarının "öğrencilerin başarısızlığı" gibi gösterilmesi ise olayı başka yöne çekmekten başka bir şey olamaz. Başarılı olan öğrencilere bakıldığında büyük çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu'dan büyük kentlere gelerek okuyan öğrencilerden oluştuğu görülmektedir. Şanlıurfa'dan İstanbul'a okumaya gelen 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Serhat Güzel, İstanbul'dan girdiği sınavda SÖZ-2 puan türünde Türkiye birincisi oldu. Serhat Şanlıurfa'da kalsaydı bu başarıyı yakalama şansı yoktu. Çünkü Şanlıurfa eğitim başarı sıralamasının en alt sıralarında bulunuyor. Ayrıca Türkiye'nin en kalabalık sınıfları bu ilde. Bu makus talihi yenmek için yetkililerin bir an önce çözüm bulması gerekiyor.
              Türkiye'nin ÖSS'de en başarısız illeri arasında bulunan Ardahan ve Hakkâri üniversitelerinin rektörleri kendi illerinin bu şekilde anılmasından rahatsızlar. Öğrencilerin bu durumu yanlış algıladığını belirterek şöyle yakınıyorlar: "Liselerde eğitim verecek öğretmen bulamıyoruz. Gelen öğretmenler bir süre sonra ayrılıyor. Üniversite sınavlarındaki bu kötü tabloya çare bulabilmek için bizzat kendimiz çalışmalar yapıyoruz. Başarısızlığın nedeni öğrencilerimizden değil kadro yetersizliğinden kaynaklanıyor."
              Yetkililere duyurulur.

              2009 ÖSS tarihe geçti 2009 ÖSS tarihe geçti http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/oza...s_tarihe_gecti

              Yorum

              • aaron_1212
                Senior Member
                • 03-11-2006
                • 4376

                #8
                Konu: Eğitim sistemi niye sınıfta kaldı?

                Bakın ben nerelere bağladım, ben öyle anlıyorum
                Eğitimsiz ezbere dayalı papağan gibi kalitesiz vasıfsız insan üretmek (Resmen okumayın diyorlar)
                Okusanız bile büyük bir çoğunluğunun işi olmayacak, bazılarınında devlete yük olacak gereksiz bankamatik memurları tayin etmek
                Devlete yük olacak insanları memur kılmak, adını dahi doru dürüst yazamayacaklar ilk tercihleridir çünki bu gibiler sistemin işleyişini kavrayamaz
                Devleti küçültmek, baltalamak, baltaladığıyla kendine yakınlarına kar sağlamak , Kar sağlayan kurumları satmak , İş alanları yaratmamak, yapılsa dahi minik minik kredilerle göz boyamak,işsizliği körüklemek
                bunun sonucu olarak cahil bir kitle oluşturup oy zamanı gelince bunlardan oy istemek
                bu oluşturdukları bilinçsizlerin Geçinemiyoruz dertlerinden faydalanarak IMF gibi bankerlerden para aktarmak( o da kağıt üzerinde oluyor) ülke ye girdi kağıt üstünde , çıktısıda aynı anda kağıt üstünde oluyor ve bu gibi Faiz yüküyle milleti köleleştirmek , üstüne tatlı olarak zaman zaman aşağılamak
                Yatırımcıların yatırım yapmalarını engellemek, Dini karalamak, zaman zaman Dindarları yobaz gibi göstererek ikinci bir akıl karışıklılığı yaratıp gerilim oluşturmak, ülkede gençlerin aklını çelecek hareketler avrupai ateist hareketler yaymak
                Bazı milli/dini/örfi değerleri kullanarak olmamış bilinen gerçekleri olmuş gibi göstermek (arasıra halkın tansiyonunu ölçmek için bu girişimler yapılmak.)
                Kanı beşpara etmez kişileri daha çok reklamlamak, ekranlarda boy göstermek, safsatacı kıytırıkların yazdığı yazıları meth etmek
                Hissedilmemek için Zaman zaman farklı şekilde işlemek....................... bu kısmı yazmıyorum tehlikeli çünki
                Tüm bu işlerle uğraşanların hepsinin bu işlerden çıkar sağlamak
                Çıkarın sağlanmasından sonra Tekrar Başa dönmek.
                Son düzenleme aaron_1212; 15-07-2009, 17:54.

                Yorum

                İşlem Yapılıyor
                X