Türkler Hakkında Hadisler

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Türkler Hakkında Hadisler

    "TÜRKLER SİZE DOKUNMADIÐI,HARBETMEDİÐİ SÜRECE,SAKIN SİZ DE TÜRKLERE DOKUNMAYINIZ!"(en-Nesei,Sünen en-Nesei,4,s:44)

    "SİZLER;TÜRKLERLE ÇARPIŞMADIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR"(el-Buhari,4,s:34,35,156,Sahih-i Müslim,17,s:37,38)

    "Allah'ın "Doğuda" bir ordusu vardır.Onun adını TÜRK koymuştur.Kendisine baş kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır"(Hadisi nakleden Kazvini.el-Kaşgari,Mahmud,Divanü'l-Lügat et-Türk,İstanbul,1333,s:292)
  • armonil
    Member
    • 05-06-2007
    • 758

    #2
    Konu: Türkler Hakkında Hadisler

    Neden hep acılar bize düşüyor?

    Gerçi İsmet Özel’e göre bunun nedeni zahir: ‘Türk, savaşan Müslümanın adıdır’ da ondun!

    Hadiseler onu haklı çıkartıyor. Evet eksikliklerine rağmen Türk milleti hala bu ümmetin ‘kaim/güçlü topluluğudur’ (Ali İmran,104) ki ümmetin başı ne zaman derde girse imdat için bu millet akla geliyor ki gelip ateşe su döksün!

    * * *
    Kendimi bildim bileli, mazlumuz! Hep biz imdat istiyoruz, hep biz yalvarıyoruz diğer ümmetler: ‘yapmayın, etmeyin!” diye

    Kimse bize “insaflı olun!” demiyor. Kimseye bir şey yapacak halimiz yok ki! Bu ümmet bir iki asırdır, kendi mukadderatını başkalarının insafına bırakmış. Bu bir vaka! Sebepleri şudur budur demenin manası da yok. Biz acz içindeyiz ve her acemi berber, bizim kanımızı akıtarak kelle tıraş etmeyi öğreniyor!

    İşte bakın:

    1987’de Bulgaristan, Müslüman azınlığı isim değiştirmeye zorladı ve değiştirmeyenleri sürgün etti. Bu insanlık dışı eyleme Türkiye’den başka dur diyen olmadı.

    1990’lı yılların başında Saddam, Kerkük, Musul, Süleymaniye, Halepçe’de katliamlar yaptı. Yüz binler yine yüzlerini Türkiye’ye döndüler ve imdat istediler. Türkiye topraklarını ve bağrını açtı.

    Yine 1990’lı yılların başında, Bosna, Avrupa’nın gözü önünde doğrandı. Kadınların utanç çığlıkları ve Müslümanların feryadı arşı tuttu ki sonunda Amerika bile Türkiye’nin baskısı ile insafa geldi de kan ve gözyaşı durdurulabildi.

    İşte size Kafkaslar! Kolu kanadı kırılmış, evi barkı yanmış, bütün umutları elinden alınmış asil bir çocuk gibi oturmuş ağlıyor... Düne kadar kendi halklarına insafsızca zulmeden Irak, şimdi ağıla dalmış sırtlanların elinden ne yapacağını bilmez halde… Filistin’in ağlamaktan göz pınarları kurumuş.

    Ve şimdi bağrımız yeni bir yangın düştü. Maşrığın acısı mağribi gölgeledi. Müslüman Uygurlar, cadde ve sokaklarda sürek avcına çıkmış askeri kıyafet içindeki Çinli canilerin önünde, seyip yılkılar gibi sağa sola yalpalayıp caddelere düşüyorlar. Ve dünya yine seyrediyor. Çünkü hiç kimse, senin gibi kardeşine ağlamaz!

    Elbette acılarımız sadece yurtlarımızın talan edilmesi uzak ve yakın akrabalarımızın katledilmesinden de ibaret değil. Haysiyetimiz de dinimiz de şerefimiz de aczimizden dolayı ayaklar altında eziliyor.

    Bir kendini bilmez çıkıp Resulullaha dil uzatıyor, biz boykot ediyoruz. Biri dinimize hakaret ediyor, biz yine boykot ediyoruz. İzanımız, şerefimiz, haysiyetimiz, ırzımız, namusumuz ayaklar altına alınıyor icabında, biz yine boykot ediyoruz.

    Neye yarıyor? Kardeşini parçalayan canavarın bir de senden diş kirası istemesine! Biz hep ağlıyoruz. Ağlayamıyorsak çıkıp mitinglerde bağırıyoruz; ‘şunun malını almayın, bunun malına bakmayın’ diyoruz. Böylece vazifemizi yapmış oluyoruz(!)

    Gerçi aciz insanın tepki verme meyli göstermesi de bir şeydir! Fakat böyle devam ederse biz daha uzun süre meydanlarda miting yapacak, malları boykot edecek, ağlayacak ve sıranın ne zaman bize geleceği korkusuyla yaşayacağız!

    * * *

    Bediuzzaman, 1918’de Tiflis’te, çıktığı bir tepeden şehri seyrederken yanına bir polis gelir. Kim ve nereli olduğunu öğrendikten sonra ona burada ne yaptığını sorar. O da ‘medresemin temelini atıyorum’ deyince, şaşkınlıkla “Burası Rus toprağı sen nasıl gelip burada medreseni kuracaksın!” demesiyle aralarında başlayan ilginç bir diyalog vardır.

    Bediuzzaman, İslam ümmetinin o dönemdeki topyekun mağlubiyetini, “tahsile gitmiş olmakla” izah eder. Hint ve Mısır’ı andıktan sonra özetle “Kafkas ve Türkistan, İslamın ‘bahadır’ iki evladıdır. Rus’un harp akademisinde tahsile gittiler. Her biri zamanla şehadetnamelerini (diploma) alıp bir kıtanın başına geçecek ben de gelip burada medresemi kuracağım!” der.

    Peki o ‘mustaid veledler’, o ‘zeki mahdumlar’ , o ‘bahadır evlatlar’ hala tahsilden dönmediler mi?

    Dönmüş olmalılar ki birileri gidip ‘medresemi kuracağım’ dediği yere Türk okulu yaptırmış!

    Öyleyse neden İslam yurtları hala acı içinde kıvranıyor? Elbette çöküş gibi yeniden dikiliş de sancısız olmaz, acısız olmaz. Türkiye, 70 yıl boyunca, ‘laik’ olduğu için Müslümanların işlerine pek karışmak istemedi. Yeni yeni anlıyor ki laik olmak, acze layık olmayı içermiyor!

    Evet, bin türlü kusuru da olsa bu iktidar, genel anlamda, milletin önünü açtığı ve milletin kendi kökleriyle yeniden buluşmasını sağlayacak azim inkılaplar yaptığı için bizi, gelecek adına ümitvar kılıyor. ‘O evlatlar diplomalarını alıp gelmişler’ dedirtiyor. Hele Davutoğlu gibi ne yaptığını müdrik bir insanın şu dönemde Dışişleri Bakanlığına getirilmesi başlı başına bir fiil-i hayrdır.

    Böyle zülcenaheyn insanların işin başına getirilmesi millet adına fikir söyleyecek olanları da cesaretlendiriyor. Bendeniz de bundan cesaret alarak bir teklifte bulunmak istiyorum:


    Ya Başbakanlığa bağlı, amacı tarif edilmiş bir Sınır Ötesindeki Akrabalarımız Bakanlığı kurulsun ya da Dışişleri Bakanlığı bünyesinde bir ‘Sınır Ötesindeki Akrabalarımız Ünitesi”

    Önden giden atlılar az çok zemin çalışması yaptıkları için, bu ünite istihdam ve meseleleri tespitte de fazla sıkıntı çekmeyecek…

    Bu ünite, İslam yurtlarının problemli bölgeleri üzerinde çalışacak. Bir niza, kaçınılmaz bir vaka olmadan önce, tedbirler ve çareler üretecek. Çünkü oldubittilere tepki vermekten kendi meselelerimizi çözmeye fırsat bulamıyoruz.

    İşte Urumçi! Yine hazırlıksız yakalandık. Yine işi mitingler ve birleşmiş milletlerle çözmeye çalışıyoruz. Hâlbuki orada acı, ben geliyorum diyordu yıllardır. Ama idarecilerimiz “Yurtta Sulh Cihanda sulhu’u bugüne kadar ‘kös kös oturmak’ sandıkları için, Doğu Türkistan’ı görmezlikten geldiler.

    Esasında bugüne kadar hep görmezlikten geldik. (Belki de başka çare yoktu!)

    Şimdi artık, milli menfaatlerimizi ilgilendiren meselelere karşı uyanık ve kararlı bir hükümetimiz var. Hem millet de uyanmış. Geleceği tasarlamamız gerekir. Eğer biz geleceği önceden tasarlamaz ve tedbir almazsak, olaylar bizi en güçsüz zamanda yakalar.

    Türkiye ta işin evvelinde, yani Çin’in açılmaya ihtiyaç duyduğu 1990’lı yıllarda meseleye ciddiyetle eğilip ticari bağlantıları onların huzuru ile ilintilendirseydi Urumçi’de iş bu noktaya gelmez, bugün şu kritik noktada Çin’i karşımıza almaya gerek kalmazdı. Çünkü Çin cidden geliyor!

    Şimdi biz Çin mallarını boykot edelim” diye bağırıyoruz ya, biz tedbirimizi alıp stratejimizi ona göre koysaydık, Çin, ‘startejik/ticari ortağını’ kızdırmamalıyım” diye tedbir alacak, şu olaylara fırsat vermeyecekti.

    Evet, bizim yapabildiğimiz boykot çağrısı! Tamam, boykot edelim. Edelim de artık kullanabileceğimiz bir şey kalmadı. Bütün ömrümüz boykotla geçiyor!

    Akıllı adam, kendisini tepki koyacak hale düşürmez. Elbette dünyanın problemleri bitmez. Ama problemlerini tespit edip üzerinde çalışma yapanlar daha az zayiatla sıkıntıları atlatırlar.

    * * *

    İşte bu komisyonlar veya bakanlık, Türkiye, gerçek anlamda ümmete sahip çıkacağı güce ulaşıncaya kadar dünyanın neresinde olursa olsun bizi ilgilendiren/ilgilendirme ihtimali bulunan meseleleri masaya yatırarak çözüm yolları üretmek ve onu hükümetin önüne koymakla sorumlu olacak!

    Elbette bu komisyonların başında seçme diplomatlar bulunacak ve kendilerine ait bir bütçe olacak. Abdülhamit siyaseti…

    Eğer onun uzak görüşlülüğü daha sonraki siyasetçiler tarafından anlaşılsaydı, Filistin toprakları hala bizde, Musul ve Kerkük petrolleri TC’nin malı olurdu. Urumçi bağımsız olmasa bile özerk olurdu. İsrail diye bir devlet olmaz, Barzani bir yığın acılardan sonra çıkıp ‘Biz Türkiyeye mecburuz’ deme ihtiyacı duymazdı. Çünkü aramızda bir sınır olmazdı!

    Evet bütün bu saydıklarımın hepsi benim sınır ötesindeki akrabalarımdır. Gözyaşları beni üzer, acıları beni ağlatır ama artık ağlamak istemiyorum!


    Yorum

    • ati456
      Member
      • 07-12-2007
      • 1154

      #3
      Konu: Türkler Hakkında Hadisler

      teşekkürler @emisyon
      daha kapsamlı bir kaç bilgide benden olsun müsade edersen..

      Mensubu bulunduğumuz Türk Milleti hakkındaki, ayet ve hadisleri inceleyelim



      Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği, onlarında kendisini seveceği bir kavim getirir ki; Onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu Allah’ın lütfu inayetidir ki, onu kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir. (Maide suresi:54)

      Bu ayet-i kerimenin, başta Vani Mehmed Efendi, Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Bediüzzaman Said-i Nursi ve Celal Yıldırım Hoca başta olmak üzere bir çok İslam alim ve mütefessire göre Türkler’i işaret ettiği kabul edilmektedir.

      • Kaşgarlı Mahmut Divanı Lügat-it Türk isimli eserinde Buhara ve Nişabur hadis imamlarından şu hadis-i kutsi’yi rivayet etmektedir: “Ulu ve Aziz olan Allah diyor ki; Benim Türk ismini verdiğim ve doğuda yerleştirdiğim bir takım askerim vardır ki, her hangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam o Türk askerimi işte o kavmin üstüne saldırtırım.” (Kaşgarlı Mahmut, Divanı Lügat-it Türk, C.1., 294 –1333 İst basımı)

      • Kostantiyye (İstanbul) mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır ve o asker ne güzel askerdir. Buhari (et-Trah-ul Kebir, cilt 1, kısım 2, sayfa: 81) Ahmed bin Hanbel (Müsned IV/42, kahire 1313) El-Hakim (el-Müstedrek IV/42-422, Haydarabat 1335)

      • Türk dilini öğreniniz, çünkü Türlerin çok uzun sürecek bir hâkimiyetleri vardır. (Kaşgarlı Mahmut, Divanı Lügat-it Türk, C.1.,s:3 –1333 İst basımı)

      • Benim ümmetimi öyle bir kavim sürüp, kovalayacaktır ki; onların yüzleri (yuvarlak ve) enli, gözleri (çekik ve) küçük, çehreleri sanki üzeri derilerle kaplanmış kalkanlar gibidirler. Onlar üç defa Arabistan yarımadasına kadar ilerleyeceklerdir. İlk istilada onların önlerinden kaçanlar kurtulacaktır. İkinci istilada hücuma uğrayanlardan bazıları helak olacak ve bazıları da canlarını kurtaracaklardır. Üçüncü istilada ise onların kökleri kesilecektir (Artık istilalar son bulacaktır) işte onlar Türkler’dir. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Türkler (çok yakın bir gelecekte) atlarını Müslüman mescidlerinin direklerine bağlayacaklardır. Ebu Davud (Nuseym b. Hammad, Kitabü’l Fiten, Atıf Ktp. No: 602, V.121122)


      • Türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah’ın ona olan ihsanını en evvel Kantura (Türk) nesli alacaktır. İmam Taberani (Mu’cem’ül-Kebir ve Mu’cem’ül Evsat isimli eserinde)

      • Habeşliler sizle uğraşmadıkça siz de onlarla uğraşmayınız. Hele Türkler size dokunmadığı sürece siz de Türkler’e (sakın) dokunmayınız! Ebu Davud (Sünen-i Davud, IV.s:112)

      Yukarıdaki hadis-i şerif Cüveydi tarafından şöyle nakledilmiştir: “Türkler sizlere dokunmadıkça siz de Türkler’e dokunmayınız. Zira onlar çok sert ve haşin tabiatlı kimselerdir.” (El-Cüveyni; Tarih-i Cihan-güşa, 1, s:11)

      Aynı hadis-i şerifi Hamavi ise ashabdan Hz. Muaviye’den şöyle nakletmiştir: “Sakın onların üzerine süvari birlikleri göndermeyiniz (harp etmeyiniz) Türkler ve Habeşliler size dokunmadığı sürece siz de onlara dokunmayınız.”

      • İmam Taberani Hz. Muaviye’den şöyle nakleder: İbn-i Zi’l Kela anlatıyor: Bir gün Muaviye’nin yanındaydım. Ermeniye vilayetinin valisinden posta geldi. Muaviye valinin mektubunu okudu, hiddetlendi; sonra kâtiplerinden birini çağırdı ve ona valinin tahriratına şöyle yaz, dedi. ‘İdarendeki araziye Türkler’in akın ve yağma ettiklerinden bunun üzerine arkalarından takip kuvvetlerini sevkettiğinden ve bu takipçilerin yağma edilen şeyleri onlardan istirdat etmiş olduklarından bahsediyorsun. Anan sana matem tutsun, sakın bir daha öyle bir harekette bulunma, Türkleri kışkırtma ve onlardan hiç bir şey istirdat etme. Çünkü ben Resulullah’dan işittim. Buyurdu ki; “Türkler yavşan otu biten yerlere (Avrupa’ya) kadar ilerleyeceklerdir.”

      • Hıfz, on kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türkler’de, biri diğer insanlardadır. (Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi (Ramuz’ul-Ehadis 4140 nolu hadis)

      Hıfz kelimesi bazı kitaplarda hafızlık, kavrama kabiliyeti olarak tercüme edilmiştir. Merhum Mehmed Vani Efendi’ye göre ise muhafazakârlık yani dinini, milletini, vatanını, maddi ve manevi değerlerini, örf ve âdetlerini, namusunu koruma duygusunun her milletten çok Türk milletindedir.

      • Taberi şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber Arap kabilelerin hücumu yılında (Hendek savaşı) Medine’nin etrafında kazılmak istenen hendeğin sınırlarını çizdi... Biz hiçbir zaman bu sınırları aşmak istemiyorduk. Salman hendekten çıkarak Hz. Peygamberin bulunduğu yere geldi. Bu sırada O bir Türk çadırını kurmakla meşgul bulunuyordu. (et-Taberi II. S:568)

      • Ebu Said el-Hudri demiştir ki; Hz. Peygamber ramazanın ilk on gününde itikâfa girmiştir. Sonra ortasındaki on günde tentesi üzerinde hasır bulunan bir Türk çadırında itikâfa girmiştir. Ebu Müslim.

      • Resulullah Efendimiz bir gece rüyasında peşine önce siyah bir koyunun, sonrada bir beyaz koyunun takıldığını görüyor. Sabahleyin mescid-i saadete gelip namaz kıldırdıktan sonra sırf iltifat olsun diye bu rüyanın yorumunu Ebubekir Sıddık Hazretlerine bırakıyor. Bu iltifata hem sevinen, hem de mahcup olan Ebubekir (r.a): “Mademki, öyle arzu buyurdunuz, yorumunu yapayım. Ey Allah’ın Peygamberi1 Peşinize ilk takılan siyah koyun Arapları, sonra da takılan beyaz koyun beyaz bir ırkı temsil eder. Yani önce Araplar size inanıp peşinize takılacak, sonra da beyaz bir ırk İslam’a girip size uyacak...” rüyadaki siyah koyun Arapları, beyaz koyun ise Türkler’i işaret etmiştir. Çünkü bir müddet sonra beyaz yüzlü olan Türkler İslam’a girmişlerdir.

      • Ata, bana İbnu Hişamın kadınları erkeklerle karışık olarak tavaftan yasakladığı zaman dedi ki: "O bunu nasıl yasaklar, Resulullah (sav)ın zevceleri bile erkeklerle birlikte haccettiler!" Ben Ataya sordum: "Onların beraber hacdan örtünme emrinden önce miydi, sonra mıydı?" "(Evet, kasem olsun) buna, ben örtünme emrinden sonra şahid oldum!" diye cevap verdi. Ben tekrar sordum: "Pekala erkeklere nasıl karışırlardı?" Şu cevabı verdi: "Erkeklere karışmazlardı, Hz. Aişe (ra) erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı." Hatta bir kadın kendisine: "Ey müminlerin annesi, yürü (Hacerül-Esvede elimizi değerek) istilam edelim!" demişti de Hz. Aişe ona: "Sen dilediğin şekilde git" deyip kendisi gitmekten imtina etmişti. Onlar geceleyin kim oldukları bilinmez halde çıkarlar, (erkeklerle beraber tavaf yaparlardı.) [Beytullaha girmek istedikleri zaman da, erkeklerin tamamen çıkarılmış olmalarına kadar durup beklerler, sonra girerlerdi.] (Ata devamla): "Ben (Mekke kadısı) Ubeyd İbnu Umeyrle birlikte, Müzdelifedeki Sebir dağında mücavir (yani ikamet eder) olan Hz. Aişe (ra)nin yanına giderdim" dedi. Ben hemen sordum: "Pekâlâ Hz. Aişenin örtüşü ne idi?" "Keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırının içindeydi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe (sav) ile bizim aramızda bu perdeden başka bir şey yoktu. Ben Hz. Aişenin üzerinde gül renginde bir zıbın gördüm." (Ravi (r.a.): İbnu Cüreyc Kaynak: Buhari, Hacc 64)

      • Ebu Sekine (ki Muharrerlerden bir kimsedir) Resulullah (sav)ın bir sahabesinden naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizi bıraktıkları müddetçe siz de Habeşileri bırakın. Sizi terkettikleri müddetçe Türkleri terkedin." (Ravi (r.a.): Ebu Sekine Kaynak: Ebu Davud, Melahim 8, 4302)

      Yorum

      • nail40
        Member
        • 20-03-2006
        • 1528

        #4
        Konu: Türkler Hakkında Hadisler

        bildiğimi kadarı ile Peygamber efendimizin türklerin ismini vererek herhangi bir hadisi şerif i yoktur. Tamamen milletimizin aklını bulundırma amacıyla Türklerle ilgili devamlı hadisler uydurulur ki islam alimleri tarafından da devamlı bu hadislerin uydurma olduğu söylenir

        Yorum

        • serbest
          Member
          • 16-01-2006
          • 1105

          #5
          Konu: Türkler Hakkında Hadisler

          Siz bunları gerçekten inanarakmı yazıyorsunuz,yoksa bu hadislerin olduğuna dair şüpheleriniz olmasına rağmen paylaşım mı yaptınız?

          Yorum

          • Sniper®
            Senior Member
            • 22-06-2005
            • 12987

            #6
            Konu: Türkler Hakkında Hadisler

            Eğer kaynaklarda gösterilen kitaplar hakkında bilgi sahibi olsaydın böyle soru sormazsın.

            Yorum

            • serbest
              Member
              • 16-01-2006
              • 1105

              #7
              Konu: Türkler Hakkında Hadisler

              Hepsinden bilgi sahibiyim arkadaşım,sen onların doğru olduğundan nasıl bu kadar eminsin?Biraz değişik kaynaklara yönel aklınla olayları tahlil et bence.Hadislerin yüzde kaçının doğru olduğu,yaşadığımız dinin gerçekten Allah'ın emrettiği dinmi yoksa kullarının yazdığı dinmi olduğunu biraz araştır.Bugüne kadar doğru olarak bildiğin en temel dini kavramaların bile yanlış olduğunu,insanların yüzyıllardır nasıl kandırıldığını farkedebilirsin.Ben din alimi değilim ama okuma yazma biliyorum ve mantıklı düşünüyorum.Kızmak darılmak yok,selamlar.

              Yorum

              • Sniper®
                Senior Member
                • 22-06-2005
                • 12987

                #8
                Konu: Türkler Hakkında Hadisler

                Ben 8 sene suriyede ilahiyat okudum çocukluğumdan beri bu kitaplarla uğraştım kolay gelsin.

                Yorum

                • armonil
                  Member
                  • 05-06-2007
                  • 758

                  #9
                  Konu: Türkler Hakkında Hadisler

                  Hadislerin doğru olup olmadığına bakmak bile gereksiz 2.mesajda yazılan yazıyı okursanız ve tarihimizi şöyle kısaca bir düşünürseniz
                  neyin doğru neyin yanlış olduğu ortaya çıkacaktır.

                  Yorum

                  İşlem Yapılıyor
                  X