amerikada ve dunyada egitim

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • pilox
    Junior Member
    • 03-04-2008
    • 7

    amerikada ve dunyada egitim

    arkdaslar
    amerikada ve dunyada egitim
    bu konuda kaynak bulmakta zorlanıyorm egitim bilimi dersi için proje odevi
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    #2
    Konu: amerikada ve dunyada egitim

    Konuyu “amerikada ve dunyada egitim” diye aramayın. İlk önce “Amerikada eğitim” sonra “dünyada eğitim” şeklinde arayın.

    Bu şekilde daha çok sonuca ulaşabilirsiniz.

    Yorum

    • pilox
      Junior Member
      • 03-04-2008
      • 7

      #3
      Konu: amerikada ve dunyada egitim

      o sekildede pek bulamadım ozellikle dunyada egitim diye aradıgımda iste yurt dısında okuma fırsatları diye reklamlar cıkıyor

      Yorum

      • Sniper®
        Senior Member
        • 22-06-2005
        • 12987

        #4
        Konu: amerikada ve dunyada egitim

        Tam olarak aradığınız nedir “Amerika ve Dünyada eğitim” den kastınız?

        Yorum

        • pilox
          Junior Member
          • 03-04-2008
          • 7

          #5
          Konu: amerikada ve dunyada egitim

          egitim sistemleri yani

          Yorum

          • Sniper®
            Senior Member
            • 22-06-2005
            • 12987

            #6
            Konu: amerikada ve dunyada egitim

            Googleye “amerika eğitim sistemi” yazın, Üstten üçüncü site hemen. Aynı sayfada 4-5 adet site yine sana yardımcı olacaktır.

            Yine googleye “Dünyada Eğitim sistemi” yazarak bir çok yazılı dökümana ulaşabilirsiniz. Önemli olan googlenin dilinden anlamak

            Yorum

            • pilox
              Junior Member
              • 03-04-2008
              • 7

              #7
              Konu: amerikada ve dunyada egitim

              tesekkur ederim peki dunyada egitimi nasıl bulacagım hep reklamlar cıkıyor avantajlı egitim programları falan

              Yorum

              • Sniper®
                Senior Member
                • 22-06-2005
                • 12987

                #9
                Konu: amerikada ve dunyada egitim

                Ülkemizde ve Dünyada Eğitim - Ögretim Sorunları
                İnsanlık, eğitim konusunda ciddi bir hastalığın sancılarını yaşamakta ve bu ülkemize de yansımaktadır. Yani çocuğuyla, velisiyle, öğretmeniyle, yöneticisiyle hep beraber çektiğimiz sıkıntıların bir anlamı, bir nedeni var. Daha önemlisi çaresi var.

                Peki, nedir bu hastalık? İnsanlık nerede ya da nede yanıldı, hataya düştü? Evrensel ve bilimsel eğitim prensiplerine uygun okullarda, uygarlığa imzasını atmış bilim adamları, sanatçılar, sporcular yetiştiren eğitim dünyası, hangi virüse kapıldı? İnsanlığın hangi zaafı buna meydan verdi?

                Aslında virüs, zaaf gibi olumsuz sözcüklere yer vermemeliyiz. İyi niyetli fakat biraz safça, naifçe bir adım atıldı. 1900’lerin başlarında, dünyadaki eğitimciler haklı olarak dediler ki, öğretimimiz de terbiyemiz de biraz –deyim yerinde ise- ‘hot-zot’ metotlara dayanıyor. Bu yolla çocuklar bilgili ve uslu yetişiyor ama bir şeyler eksik kalıyor. Bu işi çocukların içindeki cevheri söndürmeden, seslerini kısmadan yapmanın bir yolu olmalı; biraz özgür bırakalım onları, fikirlerini soralım, bilgiyi sunmadan önce motive edelim, ‘sus-otur’ demek yerine uslu durmanın gereğine ikna edelim. İyi de dediler. Bunlar doğrudur, gereklidir.

                İşte sözünü ettiğim iyi niyetli ama yanlış adım burada atıldı. Vur deyince öldürdüler. Çocuklara ancak yetişkinlerin baş edebileceği özgürlükler ve seçenekler verildi. Cevaplayabilecekleri konularda değil, her konuda fikirleri soruldu. O evrensel ve hala geçerli olan bilimsel eğitim ve öğretim prensipleri kenara itilip, unutuldu. Uç örneklere iş geldi dayandı, bütün yük çocukların omuzlarına yüklendi.

                Bakın artık hangi konularda çocuklara danışılır oldu:

                Hangi konuyu öğrenmek istersin?

                Bugün okula giderken ne giymek istersin?

                Hangi dersleri almak istersin?

                Okulda hangi kurallar olsun?


                Kurallara uymayanlara ne yapalım?
                Abartıyorum sanılmasın, gelişmiş ülkeler bu eğilimlerin laboratuarı oldu. İzleyenler, yaşayanlar bilir... E, tabii, gelişmiş ülkeler hapşırır da biz nezle olmaz mıyız? Olduk tabii... Son 20-30 senede bu bağlamda yaptıklarımızdan birkaç örnek vereyim:

                Eğitimin prensipleri bir kenara itilip, çocuk yetiştirmenin bir bilim olduğu unutulunca; öğretmen okullarına ne gerek var dedik. Gelişmiş ülkeler kapatmıştı, biz de kapattık gitti.
                “Seçenekler” dedik. Herkes kredili sistem uyguluyor, biz de uygulayalım dedik. Allah’tan sağduyumuzdan geri tepti, ucuz kurtulduk.
                Fırladık özel okul piyasasına; ‘öğrenci merkezli’ eğitim dedik ‘öğrenme merkezli’ eğitim yerine. Öğretmen sadece rehberdir dedik; ‘formasız’ okul dedik; ‘çantasız’ eğitim dedik; bilgisayarı öğretmenin yerine koyabiliriz zannettik; ders değil, oyun dedik; aldık yürüdük....

                Listeyi uzatmaya gerek yok.
                Eğitim dünyasında yaşanan bu olumsuzlukların sonu yaklaşıyor. ‘İnsan akıllıdır, er geç hatasından döner’ ABD’den ve Avrupa’dan doğru adımların atıldığı haberleri gelmeye başladı. İlk başta biçimsel görünen; New York Eyaleti’nde bu günlerde formaya dönüş, İsviçre’de bazı okullarda ölçülü ve makul ödeve dönüş gibi kararlar, yavaş ve emin adımlarla eğitim ve öğretimin sağlığına kavuşacağının habercileridir.

                İyi, güzel de; doğru yolu bulmak için ille 15-20 yıl diğer ülkelerin sonuç almasını mı beklememiz gerekiyor? Aklın yolu bir değil mi? Biz Türk eğitimcileri kendi yaralarımızı saramaz mıyız? Hatta eğitim ve öğretimin en güzel örneğini oluşturup, uygarlığın pek çok ürünüyle bize yardım etmiş olan ileri ülkelere böylelikle bir hediye de biz sunamaz mıyız? İnsanlığın bütün birikmiş bilgi ve deneyimlerinin sonuçlarından yararlanarak geliştirdiğimiz sistemlerimizle; 21. yüzyılın özgür düşünceli, kişilikli, bilgili, ahlâklı, kendine güvenen ve mutlu bireylerini yetiştiremez miyiz?

                Eğitim dünyasını kaosa sürükleyen bu problemin çıkış noktalarını ve uygulamadaki hataları burada ‘bir cevizin kabuğu içine ‘ sığacak şekilde ifade etmeye çalışayım:

                Eğitim ve öğretimin amacı, çocukları üç alanda kapasitelerinin en yüksek noktasına ulaştırmaktır. Bu üç alan, zihinsel, bedensel ve duygusal alandır. Bunların her biri en az diğeri kadar önemlidir.

                Bildiğimiz gibi, uzun zamandır okullarımız çocuklara sadece bilgi yükleme yarışına mahkum oldular. Yani sadece zihinsel alanda faaliyet gösterdiler. Bu bile, tam anlamıyla olmadı. Çocuklarımızın zihinsel yeteneklerini, yani anlama, kavrama, akıl yürütme, hatırlama, soru sorma, problem çözme, hayal gücünü çalıştırma gibi yeteneklerini geliştirmeyi amaçlaması gereken zihinsel eğitim; sadece test sınavlarında doğru cevap seçeneğini hatırlama yeteneğini geliştirmekle sınırlı kaldı. Gerçek öğrenme sağlanamadı. Bedensel ve duygusal eğitim ise tümden unutuldu desek, yanlış olmaz sanırım.

                Duygusal eğitim; onların kendileri için doğru ve akılcı amaçlar benimseyip, o amaçlara ulaşma çalışkanlığını ve disiplinini gösterebilir duruma gelmelerini sağlayacaktır.

                Bedensel eğitim ise, özellikle İstanbul gibi yoğun bir şehirde yaşayan çocuklarımız için, daha da büyük önem taşıyor. ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ ilkesini hayata geçirmek görevi okullarındır. Sağlıklı, neşeli ve iradeli gençler hem sorunsuz ve uzun bir yaşama adaydır hem de zihinsel kapasitelerini sonuna kadar kullanma yetisine sahiptir.

                İşte gerçek eğitimin hedefi, genç insanı bu üç alanda en üst düzeye getirip, onun ileride, olabildiğince bilge ve üretken, sağlıklı ve güzel, ahlâklı ve iradeli bir yetişkin olmasını sağlamaktır. Günümüzde eğitim, eğer en azından yakın geçmişteki kadar başarılı olsaydı, bugünün gençleri bu alanlarda en az bir önceki nesil kadar gelişmiş olmalıydı. Kaldı ki, uygarlığın onlara fazladan sunduğu imkanlar, gençlerin her bakımdan daha ileride olmasını gerektiriyor. Oysa günümüzde, en ileri ülkelerde bile, gençlerin önceki nesilden genellikle daha az bilge, daha az çalışkan (sıcacık evlere, bilgiye ulaşmanın kolaylığına rağmen) daha sağlıksız ve kılıksız ( daha iyi beslenme, iyi giyinme koşullarına rağmen) daha az ahlâklı ve iradesiz ( uyuşturucu alışkanlıkları, kırıcılık dökücülük gibi ) olduklarının pek çok somut göstergesi vardır.

                Peki, eğitim denen bilim ve sanat bileşimi bu çabada, nasıl ve ne oldu da böyle beceriksizleştik?

                Çok sade bir dille anlatmaya çalışırsam; bir çocuğu nasıl yetiştirdiğimizi belirleyen şey, çocuk denen varlığı nasıl anladığımızdır. Nitekim, tarihsel olarak eğitimin organize edilmesi, bu konudaki iki temel ve çatışan felsefi görüş etrafında olagelmiştir:

                Birinci görüş, daha çok dini felsefeden kaynaklanır ve en güzel Jean Jacques Rousseau tarafından şekillendirilmiştir. Buna göre, çocuk Tanrı’nın imajıdır. Doğduğunda mükemmel bir bilgedir. Onu tamamen kendi haline bırakıp, sağlanan imkanlarla kendini nasıl geliştireceğini izlemek, büyüklerin yapacağı en iyi iştir. Bu görüş, eğitimi bir bilim olarak almayan, bir tür ‘mistisizm’ dir.

                İkinci görüş ise, insan ve özellikle beyin fizyolojisi, psikoloji ve pedagoji gibi pek çok ilgili alandaki bilimsel verilere dayanır. Buna göre çocuk, belli genetik özellikler, yetenekler, yatkınlıklara sahip olarak temiz mazi ile doğar. Öğrenme kapasitesine sahiptir, fakat dağarcığında henüz hiçbir hatıra, bilgi yoktur. Sahip olduğu ‘fizyolojik malzeme’, bilgiyi, beceriyi alır hale getirilmelidir. İnsanca yaşamak, yani akıllı yaşamak ( anlamak, bilmek, düşünmek, hele hele doğru düşünmek ) hep ‘kazanılan’ şeylerdir. Bu kazanımlar ise, serbestlikle değil, ‘sistematik' bir programla (müfredat) mümkündür.

                İkilem, bu haliyle ortaya konulunca seçim kolay görünüyor. Oysa, bugün en iyi üniversitelerin eğitim fakültelerinde geniş kabul gören görüş; (bilinçli ya da bilinçsiz olarak) ‘çocuğun ne öğrenmek istediğinin kendisine bırakılması gerekir’ diye kabaca özetlenebilecek doktrindir. Bilim çevrelerinin düşünce ve çalışmalarını, bilime dayanan ikinci görüşe değil de mistik görüşe dayandırmaları kolay anlaşılır şey değildir. Bunun nedeni, belki de, çocuğun tabiatına dair ikinci görüşün gerektirdiği ‘sistematik’ program anlayışının, tarihsel olarak, dini ya da otoriter (Katolik okullar ya da Nazi Almanya’sının, Komünist SSCB’nin okulları gibi) yapılarda çokça kabul görmesi talihsizliğidir. Gerçekten de, demokrasi karşıtı güçler, savundukları doktirini hayata geçirmenin en etkin yolunu bulmuşlar ve “nasıl düşüneceği değil, ne düşüneceği” öğretilmiş çocuklar yetiştirmeye çok sistematik yaklaşmışlardır(!)

                Özellikle 2. dünya savaşı sonrası, eğitimin akademik çevrelerinde, çocuğun serbest bırakılması, demokratik insan yetiştirmenin bir öncülü olarak yaygınlık kazanmıştır. Oysa insanlığın bu kötü tecrübelerinin hatası, eğitimin sistematik olması değil, bu sistemli eğitim programının hedef edindiği değerler bütününün yanlışlığı idi. Eğitimin tarihine daha dikkatli bir bakışla şu görülecektir: 20. yüzyıla kadar etkin olmuş ve bugünün uygarlığına en büyük katkıları yapmış büyük düşünürleri, bilim ve sanat insanlarını yetiştirmiş tüm iyi okulların ortak özelliği,aynı sistematik yaklaşımı doğru değerler doğrultusunda uygulamalarıdır.

                Bu söylediklerim dünyada olurken Türkiye’miz de belli bir faz farkı ile aynı görüşlerin bir çatışma alanı olmuştur. Toplumsal ve tarihsel özelliklerin izin verdiği ölçüde ve biçimlerde, hemen hemen her eğitim modasının etkisini okullarımızda, Milli Eğitim kararlarında, tartışmalarda, panellerde izlemek kolaydır. Özel okulların yaygınlaşmasıyla, modaların Türkiye’de hayata geçmesi hızlanmış, hatta ‘kraldan da kralcı’ okullar sahneyi doldurmaya koyulmuştur.

                Ülkemizde Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana kurumsallaşmış bir eğitim-öğretim politikasının olmayışı ve ‘öğretmen yetiştiren kurumların’ kapatılması da eğitimin tamamen soluksuz kalmasına neden olmuştur.

                İşte bugün, uygar dünyanın eğitimde kavraması gereken gerçek burada: Her karmaşık üretim sürecinde olduğu gibi, yetişkin insana ulaşabilmekte de titiz ve tavizsiz bir sistemin yokluğu, günümüzdeki sorunları oluşturmuştur. Sistematik, programlı eğitim, daha önce yanlış ellerde kullanıldı diye bu gerçeğe küsemeyiz. Fakat eğitimde çok önemli bir incelik daha var ki o da, her bir çocuğun değişik ve dinamik bir canlı olması ve onun doğasına aykırı yapılacak her işlemin hem ona hem de topluma zararlı sonuçlar doğuracağıdır. Özetle ve kabaca, işin doğrusu; ne öğreteceğimizi çocuklar değil, biz büyükler (bu işi bilen) özenle planlayacağız, programlayacağız. Bütün bunları, çocuklarımızın isteyerek öğrenip hazmetmeleri için de, bilimin gösterdiklerinin ışığı altında onlara en uygun ortamı hazırlayacağız. Çocuklarımızı, yazının başında özetlenen üç alanda (zihin, beden, duygu) yetiştirip ne otoriter rejimlerin istediği neferler olarak ne de şimdiki serbest eğitim anlayışının kaçınılmaz sonucu, değer düşmanı nihilistler olarak yetiştireceğiz. AMA çocuklarımızın MUTLU ve YARARLI bireyler olmalarını sağlayacağız.

                Yorum

                • Sniper®
                  Senior Member
                  • 22-06-2005
                  • 12987

                  #10
                  Konu: amerikada ve dunyada egitim

                  DÜNYADA VE TÜRKİYE DE EÐİTİM YÖNETİMİ ALANINDA KURAMSAL BİLGİ ÜRETİMİ, SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ


                  ÖZ
                  Dünyada ve Türkiye de eğitim yönetimi alanında kuramsal bilgi üretimine bugün daha çok gereksinim duyulur olmuştur. Okulların vazgeçilmez kurumlar olarak varlıklarını günden güne daha çok hissettirdikleri çağımızda, okulların sorunlarına çözüm önerisi getirecek kuramsal bilgi birikimine sahip yöneticilere ve öğretmenlere sahip olunması gerekiyor. Kuramsal bilgi birikimine sahip olmak, eğitim örgütlerinde yeni kuramsal bilgi birikimi yaratmanın da yolunu açacaktır. Ancak kuramsal bilgi üretimi belli niteliklere sahip insan yetiştirilmesine bağlı olarak geliştirilebilecek bir çabadır. Oysa eğitim yönetiminde var olan sorunlar buna engeldir. Bu çalışmada kuram, kuramsal bilgi üretimi ve kuramsal bilgi üretiminde sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde durulmuştur.

                  Anahtar Kelimeler: Kuram, kuramsal bilgi, eğitim yönetimi

                  Giriş
                  Yönetim genel anlamda belli bir amacın gerçekleştirilmesi için bireylerin işbirliği yapmalarıdır. Bu anlamda yönetim, örgütün işlerliğini sağlayacak her türlü yönetsel etkinlikleri yani kaynakların bir araya getirilmesini, eşgüdüm sağlanmasını, izlenecek yöntemleri ve denetimi içine alır(Gözübüyük(1996:1). Ancak eğitim yönetimi, diğer yönetim örgütlerinden ayrılır. Eğitim, bir toplumu yeniden yaratma iddiasını taşır. Bu nedenle amaçlarının kendine özgünlüğü kaçınılmazdır. Aydın(1996:9)’a göre; yeni kuşakların toplum üyeliğine hazırlanma işi rastlantısal olamaz. Çağdaş toplumlar, eğitim gereksinmesini eğitim sistemleri ile kontrol altına alırlar.
                  Eğitim, ayrıcalıklı olarak, her insanı hangi örgüt içinde olursa olsun kuşatır. Sağlıklı bir ortamda, sağlıklı bir birey olarak yetişmesine imkan sunar. Eğitim her örgüt için gereklidir. Bu manada eğitim yönetimi de kendine özgü kavram, tanım ve sayıtlılarıyla sistemleri etkiler ve yönlendirir. Eğitim örgütlerini anlamada ve yönetmede, gözlem, deney ve verilerle eğitim olguları ele alınır işlenir. Eğitim ortamlarından elde edilen bilgiler kavramlaştırılır, tanımlanır, karşılıklı ilişkiler ağı olarak genelleştirilir. Eğitim örgütlerinin uygulama alanına aktarılan bu bilgiler yine uygulamadan alınan dönütlerle bilgi birikimine katkıda bulunur. Bu döngü kuram olarak sonul değerini bulur.
                  Kuram Kavramı
                  Kuram düşünsel bir çabadır. Kuram eylemden doğar ve yine eyleme dönerek onu etkiler ve geliştirir. Kuram eylemle birlikte ve eylem içinde gelişir. Bir tanıma göre kuram; “Bilgi edinme sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya atılan, geçerlik ve güvenirliği bilimsel yöntemle saptanmış bir genel bilgi ve açıklama düzeni” olarak tanımlanmaktadır. İnsan doğasal ve toplumsal gerçekler üstünde düşünerek onları genelleştirir. Bu bilgiler daha sonra doğaya ve insana uygulanarak, onlarda yeni değişiklikler oluşturması sağlanır. Bu sürekli kuram ve uygulama döngüsüne hizmet eder. Kuram deney, gözlem, ölçme ve tartmalarla doğrulanır ya da yanlışlanır (Hançerlioğlu, 1989:228,229).
                  Görüldüğü gibi, kuram, bilimsel bir yaklaşımla olayları açıklamaya çalışıyor. Sadece düşünce ile değil, bilgiyi doğa ve insan olgusunda deney ve gözlemle açıklamaya ve bu olgulara açıklamalar bulmaya çalışıyor. Kerlinger(Aydın, 1993:20)’e göre kuram, olayları açıklamak ve kestirmek amacıyla, değişkenler arasındaki ilişkileri belirleyerek olaylara sistematik bir bakış sağlayan, birbiriyle ilişkili kavramlar, tanımlar ve sayıtlılar bütünüdür. Bir başka tanımda ise(Bursalıoğlu, 1997:96) iki yahut daha çok değişken arasındaki ilişkilerin nedenleri ifadesidir. Buradan da görüleceği gibi, kuram olay ve olgulara kavramsal bir bakış sağlıyor. Ancak bilimsel çalışma ilke ve kuralları bu bakışta önemli bir yol çiziyor. Her düşünce, varsayım, tanımı kuram olarak kabul etmek mümkün değildir. Geçerlik ve güvenirliği bilimsel yöntemle saptanmış bir genel bilgi olması bu noktada dikkate alınması gereken önemli bir değerdir.
                  Dünyada ve Türkiye de Kuramsal Bilgi Üretimi
                  Yönetim bilimi insanla başlar. Sosyal bilim olarak yönetim, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, ekonomi gibi bilim dallarının etkisi altında gelişerek insan ile ilgili olay ve olgulara açıklama getirmeye çalışmıştır.
                  Yönetim ile ilgili ilk fikirlere Antik Yunan’da rastlanır. Sokrates, Platon ve Aristotales yönetimi insanların en iyi yaşamı gerçekleştirme de araç olarak görürler. Zaman içerisinde Augustin(354-430; Aquino’lu Thomas(1225-1274);Machiavelli(1469-1527); Adam Smith(1727-1790)’in yönetim ile ilgili düşüncelerine rastlamak mümkündür(Erdem, 1996:383-393) Ancak bunlar yönetim bilimini geliştirici çalışmalar olarak değerlendirilmemiştir. Eğitim yönetimi alanında ilk terimlere ise, Roma kaynaklarında rastlanır. Romalılar okul yöneticiliğini önemsemiş ve geliştirmişlerdir(Bursallıoğlu, 1997:14).
                  İlk olarak eğitim yönetimi alanında Taylor’un(1856-1915) Bilimsel İşletmecilik fikirlerinden okullarda yararlanılmıştır. Okullar fabrika öğrenciler hammadde olarak görülmüştür. Bu duruma Max Weber’in Avrupa da “bürokrasi” alanında geliştirdikleri ilkelerde eklenir(Şimşek, 1997:101). Taylorizm disiplininin amacı etkililiktir. İnsanın belli doğal yasalar altında anlaşılabilir olduğuna duyulan inançtır. Callahan 1962’de American okullarında bilimsel yönetimin en iyi şekilde nasıl uygulanacağını açıkladı. Bu durumda öğrencilerin de işçiler gibi davranabileceğini ve öğrenci, öğretmen, yöneticilerin motivasyonlarını en üst dereceye kadar çıkarabileceklerini savundu (Ress, 2001).
                  Bilimsel Yönetiminin eğitim örgütlerindeki uygulama çabalarında insan öğesinin psikolojik yanının ihmal edildiğini ortaya çıktı. Bu anlamda yönetimde “insan ilişkileri” kavramı benimsenmeye başladı. Bu durum okulların sosyal sistemler olarak ele alınmasını sağladı. Bu dönemde okulların doğasına ilişkin yaklaşımların temelinde “insan” unsuru ağırlıklı olarak yer almaya başlamıştır. Okullar ve eğitim yönetimi ile ilgili kavram ve tanımların oluşmasında bu değer egemen olmuştur..
                  Selçuklular döneminde “hayat içinde hayat için eğitim” fikri egemendi. Bu anlayış aslında Selçuklularda eğitim anlayışının sosyal içerikli olduğuna işaret etmesi açısından önemlidir. Oysa bu dönemde Avrupa da çocuğun doğasına yönelik eğitimden söz etmek mümkün değildi (Binbaşıoğlu, 1995: 5,6)
                  Türkiye’de ise bu dönemde; 1924 programı ile toplum sorunlarına karşı bilinçli kuşak yetiştirme fikri benimsenmiş, 1931 tarihinde Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü ile de yapısal eğitim dönüşümü sağlanmıştır(Binbaşıoğlu, 1995: 139-142). Özellikle bu döneminin kuramsal temeli pragmatiktir.
                  Mayo ve arkadaşlarının yapmış olduğu, “Hawthorne” araştırmaları, insan problemleri ve bunların çözüm yollarını inceledi. Bu durum daha önce bilimsel işletmecilik akımının eğitim ortamlarındaki sıkıcılığı için bir kurtuluş oldu. Bu anlamda eğitim örgütlerinde insan ilişkileri ilkeleri demokratik yönetim adı altında uygulanmaya başlandı. Kaynaklar 1930-1950 yılları arasını “İnsan İlişkileri Yaklaşımı” ile bir tutarlar(Bursalıoğlu, 1997:31,32) Ancak bu dönem eğitim yönetiminin kuramsal gelişmesine hizmet etme açısından verimli bir dönem olarak adlandırılmaz. Asıl dönem 1950’li yıllarla birlikte başlayıp süregelen yıllar olacaktır. Özellikle Callahan’ın bu dönemde bilimsel yönetim anlayışını okullara uygulamaya çalışması kuramsal bilgi üretimi konusunda en önemli çaba olarak kabul edilebilir.
                  Kaynaklar 1950 ve 1970 yılları arasını bilimsel bir bakışın geliştirilmeye çalışıldığı dönem olarak tanımlarlar (Şimşek, 1997: 101). Özellikle Herbert Simon rasyonellik ilkesi ile insan davranışlarını değerlerden ayrı tutarak inceleme yoluna gitmiştir. Ancak eğitim örgütlerinin amaçları değerlere dayalı olduğundan her zaman kararlarda rasyonel olanları bulmakta ve seçmekte zorlanmışlardır. Çünkü eğitim örgütleri akıcıdır. Davranışları tahmin ve kontrol hem güç hem de pahalıdır(Bursalıoğlu, 1997:37).
                  Bunlarla birlikte, yönetim alanındaki Chester Barnard’ın İşbirliği, Talcott Parsons’un Sosyal Sistem, Peter Blau’un Hizmetlerin Takası, Amitai Etzioni’nin Örgütte Uyum kuramları örgütleri açıklamaya çalışmıştır. Türkiye’de Ziya Bursalıoğlu Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama adlı ilk basımı 1971 yılında yapılan kitabıyla bu örgüt kuramlarının eğitim yönetimine uygulanması boyutunu ele almış ve eğitim örgütlerinde her kuramın yerinin ne olacağını irdelemiştir.
                  Eğitim yönetiminin kendisini bir çalışma alanı olarak tanıttığı bu dönemde Klasik Örgüt Yaklaşımı, İnsan İlişkileri Yaklaşımı ve Sistem Yaklaşımı’nı içine alan “Getzels-Guba Modeli” bu dönemin en etkili kavramsal gelişmesi olarak kabul edilmiştir(Şimşek,1997:102) Bu model bir okul davranış modelidir. Kurum sosyal davranış dinamiklerini açıklar. Bu modelin iki temel boyutu vardır. Kurum ve birey. Kurum belli roller ve beklentiler açısından, birey ise insanın beklentileri tarafından belirlenir(Classens, 2005; Aydın, 1994:214) Ancak bu modelin farklı işletmelerde de uygulanabileceği gerçeği, eğitim yönetimine özgünlüğünün olmadığı eleştirisine neden olmuştur. Bu dönemde orjinali 1950’lerde A.Coons ve J.Hemphill tarafından geliştirilen Liderlik Davranışı Betimleme Anketi literatüre girdi ve bu anket 1957’de Andrew Heplin tarafından geliştirildi. Bu anket hem işletmelerde hem de eğitim örgütlerinde kullanılması bakımından eğitim yönetimi alanında bir öneme sahiptir(Halpin, 1957) Ayrıca okullarda iklim, kültür ve liderlik gibi değişkenleri analiz edilmesinde Örgütsel Kültür Betimleme Anketi geliştirilmiş ve kullanılmıştır(Bursalıoğlu, 1997:102)
                  Griffiths’in 1956 yılında yazdığı ders kitabı, okul yönetimi sorunlarını değerlendirme ve tartışmaya yönelik önemli açıklamalar önermektedir. Ayrıca Campbell ve Gregg’in Eğitimde Yönetsel Davranış(Administration Behavior in Education) adlı kitabı bu dönemde eğitim yönetim alanında yazılmış bir eserdi. Daha sonra Grifiths’in 1959 yılında yazdığı Yönetsel Kuram (Administrative Theory) kitap eğitim yönetiminde kuramı açıklayan bir kitap olmuştur.Bu kitap antropolojik ağırlıklı ve gözlem çalışmalarına dayalıydı (Çelik,1997:33,34) Bu dönemde eğitim yönetimi etkileyen kuramların işletme, sosyoloji gibi disiplinlerden alındığı görülmektedir. 1970’li yıllara kadar eğitim yönetiminde pozitivist felsefenin etkileri hakim olmuştur. 1970’li yıllardan sonra ise farklı paradigmalar, eğitim yönetimini ve bu alandaki araştırmaları etkilemiştir.
                  1970’li yıllardan sonra yeni paradigmalar, kuramsal bilgi üretiminde kullanılmaya başlanmıştır. Eleştirel kuram, örgütsel kültür kuramı, postmodernist kuramlar örgütleri anlamada ve çözümlemede çeşitli bakış açıları yaratmıştır. Geliştirilen kuramlar okullara farklı yaklaşımlarla bakmayı sağlamıştır. Bu bakış 1980’li ve 1990’lı yıllarda da çoklu bakış açıları ve kuramları olarak devam etmiştir.
                  Son yıllarda farklı kuram ve modellerle eğitim örgütlerine bakılmaya başlandığı görülmektedir. Özellikle antipozitivist paradigmalar ışığı altında yer alan eleştirel kuram, örgütsel kültür kuramı, feminist kuram gibi kuramlar eğitim örgütlerine çoklu bakış açılarını getirmiştir. Bu bakış açıları eğitim örgütlerinin daha karmaşık boyutlarının irdelenmesine imkan hazırlamıştır.
                  Greenfield’in “Reforming&Revaluating Educational Administration” da tartıştığı gibi, örgüt ile ilgili bir kuramın, örgütsel davranışta değerleri, alışkanlıkları ve inançları yoluyla bireylerin araştırılması yanında, bireylerin içinde yaşadıkları dünyayı nasıl yorumladıkları ve ona yükledikleri anlamlarında araştırılması gerektiğine işaret etmiştir(Balcı, 2003: 46,47). Özellikle okulların bu bakış açısıyla ele alınması ve değerlendirilmesi gereklidir.
                  Eğitim çalışmalarını geliştirmek için farklı yönetim teorileri farklı görüşlerin ortaya atılmasına imkan sağlar. Örneğin Missouri State Üniveristesi, Eğitim Yönetimi Bölümü liderlikle ilgili olarak; Liderlik olmadan toplumun değişme istekleri karşılanamaz. Eğitimde mükemmeli yaratmak için okullarda liderlik eğitimini ön plana çıkarmalıdırlar. Eğitim yönetimi kuramsal olarak bazı kavramların okul çatısı altında ele alınması gerektiğini vurgular. Özellikle bazı konular eğitim yönetimi alanında liderlikle birlikte üzerinde araştırma yapmaya değer bulunmaktadır. Bunlar; Etkili okul, durumsal liderlik, yerinen yönetim, performans temelli eğitim, öğrenme teorisi, grup dinamiği, öğrenen örgütler, takım çalışması, performans temelli değerlendirme, sistem değişim teorisi, iletişim teorisi, motivasyon teorisi, stratejik planlama, değer, okullarda güven, etik, çatışma yönetimi, okul-toplum ilişkisi gibi konulardır (http://education.misouristate.edu) Bu çalışmaların geliştirmek için, Hoy ve Miksel(2001, 1997)’in Eğitim Yönetimi:Teori, Araştırma ve Pratik ile Sağlıklı Okula Giden Yol(The Road to Open and Healty Schools) gibi kuramsal çalışmaların literatüre girdiği görülmektedir. Türkiye de ise Ziya Bursalıoğlu’nun Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama kitabı ile Ali Balcı(1993)’nın Etkili Okul; Kuram, Uygulama ve Araştırma kitabı bu alanda eğitim yönetimine kuramsal bilgi sağlayan kaynaklardır.
                  Eğitim Yönetimi alanında kuramsal bilgi üretimine ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri;
                  1-Eğitim yönetimi tarihsel süreç içerisinde, kendine özgü bir kuramsal temel ve bakış kazanıncaya kadar sosyal bilimlerin değişik disiplinlerinden yaralanmak durumunda kalmıştır. Özellikle işletme sektöründe geliştiren araştırmalar eğitim yönetimi alanına uygulanmaya çalışılmıştır. İşletme sektörünün başlangıçta Taylorizmin etkisinde insan-makine modeliyle insana yaklaşması ve anlamaya çalışması, eğitim örgütlerinin de aynı bakış açısıyla anlaşılabileceğini düşündürmüştür. Okullar fabrika, öğretmenler makine, öğrenciler ürün olarak düşünülmüştür. Bu durum zaman içinde insan ilişkileri yaklaşımları ile önemini yitirmiştir. Ancak uzun bir zaman okulları ve okullarla ilgili kuramsal bilgi birikimini etkilemiştir. Oysa eğitim örgütlerinde işletmeler gibi işi tanımlamak ve adım adım işlem basamaklarını kontrol etmek mümkün değildir. Bu bakış açısı okullara özgü bilgi üretimini olumsuz yönde etkilemiştir. Başka bir disiplinin çalışma araçlarıyla okul ortamını açıklamaya çalışmak eğitim yönetimini alanında ekililiği ortaya çıkaracak çalışmaları geciktirmiştir. Çoklu bakış açıları bu mekanik bakış açısını değiştirmelidir.
                  2- Yine aynı pozitivist anlayışla okullarda verimi artırmak için yönetim yapısını sınıflandırması, informal özellikleri olan okulların verimi sağlamada işletmeler gibi düşünülemeyeceği gerçeğidir. Girdi aynı kalmak koşuluyla ürünü artırmak olarak tanımlanan ‘verim’ okullarda yönetimin formülleştirilmesiyle sağlanamaz. Eğitim ortamlarında insan öğesine ağırlık vermek, eğitim örgütlerinin başarısında önemli bir yere sahiptir.
                  3. Eğitim örgütlerine pozitivist, pragmatizm, rasyonalizm gibi paradigmalarla bakmak, gevşek yapılı özellikler arz eden eğitim örgütlerinin anlaşılmasında yetersiz kalmıştır. Düzenlilik ve kararlılık bakış açılarıyla okulları incelemeye çalışmak, bu alanın kendine özgü dinamiklerinin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bursalıoğlu(1997:27)’na göre; Follet yönetime dinamik ve demokratik bir hava getirmiştir. Ayrıca, yönetimin psikolojik ve sosyolojik yanlarını da dikkate alarak, insan ilişkilerinde katılma, işbirliği, çatışma gibi kavramlara yer vermiştir. Bu yaklaşım katı pozitivist bakışın kırılması noktasında önemlidir.
                  4. Eğitim örgütlerinde pozitivist bakış açısının bir doğurgusu olarak nicel araştırma yöntemlerinin kullanılması, eğitim yönetimi alanında tüm sorunların bu bakış açısıyla çözülebileceği tartışmasını getirmiştir. Bu bakış açısı eğitim örgütleri üzerinde kuramsal bilgi üretimini olumsuz yönde etkilemiştir. Nicel araştırmalarla betimleme yapma, bu sonuçların genelleştirilememesi yerel düzeyde kalması evrensel kuramsal bilginin faydasını ortaya çıkaramamıştır. Nicel araştırma yöntemleri vazgeçilmez değildir. Okulların doğasını açıklamada gözlemcinin değer yargılarının da içinde bulunduğu açıklamalara yer verilmesi gerekmektedir.
                  5. Okul yöneticilerinin eğitimi, okul yöneticiliği hala dünyada meslekleşmiş değildir. Öğretmenlerin yönetici olduğu bir sistem ve uygulama yönetim bilgi sistemleri konusunda belli yeterliğe sahip yöneticilerin eksikliğini körüklemektedir.
                  A.B.D. Cincinnati Üniversitesi Eğitim Yönetimi Bölümü “Yönetici Yetiştirme Akademisi” başarılı öğretmenleri alarak okul müdürü yetiştirme uygulaması sürdürmektedir. Bu akademinin amacı, altı haftalık tam gün süreli bir programla potansiyel okul müdürlerini 21.yüzyılda gereksinim duyulan bilgi, beceri, tutum ve değerlerle tanıştırmaktır(Pehlivan1997:84). Okul yöneticiliğinin altı haftalık bir eğitimle yetiştirilmeye çalışılması, eğitim yönetimi alanında bekleyen sorunlara çözüm olabilir mi? sorusu üzerinde düşünmek gerekir. Eğitim yönetimi alanında yönetici yetiştirmek altı haftalık bir programının sınırlarının çok üstünde olması gerekir. Ülkemizde de aynı yöntemle ‘müdür yardımcılığı’ sınavları yapılmakta ve altı haftalık bir programla yönetici yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Yazar, Türkiye’de böyle bir kurs programı içerisinde öğretim görevlisi olarak yer almış ve adayların sadece test tekniğine göre yapılacak bir sınavda geçer not almaya odaklandığını gözlemlemiştir. Kısacası bu tür kısa süreli programların eğitim yöneticisi yetiştirmede etkili olduğunu söylemek söz konusu değildir. Eğitim yöneticiliği üniversitelerde en az lisans düzeyinde eğitim ile alana yönetici yetiştirmek zorundadır. Çalışacakları okul türleri ise master ve doktora düzeyinde derecelere bağlı olarak belirlenmelidir.
                  6. Öğretmenlik mesleğinin meslekleşme sorunları ve öğretmen yetiştirme kurumlarının amaçlarını iyi belirleyememesinden kaynaklanmaktadır. Dünyada öğretmen yetiştiren kuramların oluşmuş evrensel ilkelerinin olmadığı ortadadır. Herhangi bir mühendislik alanında ya da tıp alanında verilen eğitim niteliği, amaçları, İlkerleri etik değerleri evrensel bir içerik kazanmışken, öğretmen ve yönetici yetiştiren kurumların bu anlamda kurumsallaşamaması eğitim yönetiminde evrensel kuramsal bilgi üremini düşürmektedir.
                  Bilindiği gibi, İngiltere’de üniversitelerin herhangi bir bölümünden mezun olanlar, bir yıl süreli öğretmenlik formasyonu ile öğretmenlik yapabilmektedirler. Bununla birlikte eğitim fakültelerinden mezun öğretmenler ile öğretmen kolejleri öğretmen yetiştirme kaynağının alt yapısını oluşturmaktadırlar(Dönmez, 1998:73) Bu durum değişik dünya ülkelerinde bu farklılıklarını sürdürmektedir.
                  7. Geleneksel yönetim anlayışlarının egemenliği, bürokratik yönetimin tüm dünyadaki değişme ve gelişmelere rağmen varlığını korumaktadır. Bu durum özellikle alana yönelik yönetici yetiştirilmemesi dolayısıyla devam etmektedir. Beşinci maddede de ifade edilen yönetici yetiştirme modeli/modelleri üzerinde durmak ve akademik eğitim yapılanmasını yeniden gözden geçirmek gerekmektedir. Türkiye de “Eğitim Yöneticileri ve Deneticileri Vakfı” adı altında kurulan ve eğitim yöneticiliği mesleğinin ve mensuplarının gelişmesine yönelik olarak işbirliği ve araştırmalar yapmak/yaptırmak amacını taşıyan bu vakıf Türkiye de ciddi bir oluşum olarak düşünülebilir. Ancak bu çabalar yeterli değildir.
                  8. Eğitim yönetimi sadece bilim değil sanattır. Eğitim yöneticiliği insan ilişkileri temelinde sosyal bilim alanı olarak gelişmesini sürdürmelidir.
                  İnsan davranışı esnek ve bütüncül bir anlayışla araştırılabilir. Bunun temeli ise nitel araştırma yöntemleridir. Nitel araştırma çeşitli disiplinlere dayalı güçlü bir kuramsal temele dayanır. Nitel araştırma Sosyoloji, Antropoloji, Felsefe, Dilbilim gibi disiplinlerden yaralanmaktadır. Bu disiplinler, insan davranışını içinde bulunduğu ortam içinde çok yönlü olarak anlamaya çalışmaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2004:31)
                  Sonuç olarak;
                  Örgütleri ve yönetimi anlama ve açıklamada yeni mecaz ve paradigmalara gereksinim vardır. Bu paradigma ve mecazlara göre eğitim yönetimini irdeleyecek, sorunlarına çözüm önerileri geliştirecek yetişmiş insan gücünü gerektirir. Özellikle yönetici eğitimi konusunda kuram bilgisine sahip yöneticilerin sisteme girmesi gerekmektedir.
                  Eğitim yönetimi alanında daha önce bir eğitim almamış öğretmenlerin yönetici olarak atanması sistemde sorunların daha da büyümesine neden olmaktadır. Eğitim örgütlerine farklı bakış açılarıyla bakmak, kuramsal bilgi temelinde okulları irdelemek Dünyada ve Türkiye de süregelen yönetici yetiştirme süreçleri ile mümkün görünmemektedir. Kaldı ki, eğitim çalışanları alanda kendilerinde böyle eksiklik ve ihtiyaç duymamaktadırlar. Alınmış olan öğretmenlik eğitimi, bazen sadece alan eğitimi ile eğitim örgütlerinde görev yapmaktadırlar. Bu da kuramsal anlamda yetersiz bir yönetici kitlesi yaratmaktadır.
                  Bursalıoğlu (1997: 100)’na göre; Eğitim ve okul yöneticilerinin, kurama karşı ilgisizliğinin nedeni, sosyal örgütlerin yok olma tehlikesinin bulunmamasıdır. Okulun yerini alacak başka bir örgüt bulunmamaktadır. Eğitim yöneticisi de, nasıl olsa yaşayan bu örgüt için gerekli kuramları öğrenme ihtiyacını duymamaktadır. Bu boşluğu, zaten kendiliğinden yaşayan örgütünü, tecrübe ve kıdem ile yaşattığını ileri sürerek kapatmaya çalışmaktadır.
                  Kendiliğinden böyle bir zorunluluğu duymayan eğitim yönetiminde çalışan insanların yetiştirilmesinde lisans düzeyinde eğitim yönetimi eğitimine dönülmelidir. Eğitim yöneticiliğinin meslekleşmesinde en büyük katkıyı sağlayacak olan da budur. Kuram bilgisine sahip olmayan hiçbir yönetici eğitim örgütlerini anlamada ve açıklamada sorunlara yeterli çözüm önerileri getiremeyeceklerdir.


                  KAYNAKÇA
                  Aydın, Mustafa.(1996) Eğitim Sosyolojisi Ders Notları, Malatya.
                  Aydın, Mustafa. (1993) Çağdaş Eğitim Denetimi. Ankara:Pegem Yayınları.
                  Aydın, Mustafa.(1994) Eğitim Yönetimi. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi.
                  Balcı, Ali. (2003)Eğitim Örgütlerine Yeni bakış açıları: Kuram-Araştırma İlişkisi II.
                  Eğitim Yönetimi. Yıl:2003 Sayı:33. ss:26-61.
                  Balcı, Ali. (1993) Etkili Okul; Kuram, Uygulama ve Araştırma.
                  Binbaşıoğlu, Cavit.(1995) Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi. İstanbul: Milli Eğitim
                  Bakanlığı Yayınları.
                  Bursalıoğlu, Ziya.(1996) Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama, Ankara: 6.Baskı,
                  Pegem Yayınları.
                  Classens, Anver.(2005) The Getzels –Guba Model. Threaded Discussion.
                  www.education.uncc.edu (erişim:28.12.2005)
                  Çelik, Vehbi. (1997) Eğitim Yönetiminde Kuramsal Gelişmeler. Eğitim Yönetimi.
                  Yıl 3. Sayı:1
                  Dönmez, Burhanettin.(1998) Eğitim Fakültelerinin Yeniden Yapılandırılması Üzerine
                  Bazı Eleştiriler. Eğitim Yönetimi. Yıl:1998 Sayı:13 ss.71-78
                  Erdem, Ali Rıza.(1996) Batı Düşünürlerinin Yönetim Bilimine Bilim Öncesi
                  Katkıları.Eğitim Yönetimi, Yıl:2. Sayı 3.
                  Gözübüyük, Şeref.(1996) Yönetim Hukuku, Ankara: 9.Baskı, Turhan yayınevi.
                  Hançerlioğlu, Orhan. (1989) Felsefe Sözlüğü.İstanbul: Remzi Kitabevi,
                  Halpin, Andrew.(1957) Manual for The Leader Behavior Description
                  Questionnare.Ohio. http://Fisher.osu.edu/supplements (erişim:28.12.2005)
                  Pehlivan, İnayet. Cincinnati Üniveristesi Yönetici Yetiştirme Akademesi: Okul Müdürü
                  Yetiştirmede Farklı Bir Yaklaşım. Eğitim Yönetimi. Yıl.3 sayı.1 Kış.ss.83-94
                  Ress, Jonathan.(2001) İn The Classroom: Standardized Testing And Scientific
                  Management. Radical Pedagoogy. Volume 3 Issue 2 Fall.
                  Şimşek, Hasan.(1997)Pozitivizm Ötesi Paradigmatik Dönüşüm ve Eğitim Yönetiminde
                  Kuram ve Uygulamada Yaklaşımlar. Eğitim Yönetimi. Yıl 3, Sayı 1.
                  Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2004) Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yönetmeleri,
                  Ankara, Dördüncü Basım, SeçkinYayıncılık.
                  http://education.misouristate.edu (erişim:29.12.2005)

                  Yorum

                  • Sniper®
                    Senior Member
                    • 22-06-2005
                    • 12987

                    #11
                    Konu: amerikada ve dunyada egitim

                    Umarım işine yarar bunlar.

                    Yorum

                    • pilox
                      Junior Member
                      • 03-04-2008
                      • 7

                      #12
                      Konu: amerikada ve dunyada egitim

                      cok telekkurler

                      Yorum

                      İşlem Yapılıyor
                      X