Gece değil bu karanlık…

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • armonil
    Member
    • 05-06-2007
    • 758

    Gece değil bu karanlık…

    Gece değil bu karanlık…


    Müslüman mahallelerinde hindi sürüleri dolaştırılıyor. Şu İstanbul şehrinin sokaklarında yıllar öncede İngiliz askerleri dolaşıyorlardı. Tarih kitapları onların çekip gittiğini yazıyor. Hindi sürülerini gördükçe de ben şüphelere düşüyorum. Bu hindi sürüleri o İngiliz askerlerine ait değil miydi?

    Müstevliler askerlerini götürürken hindilerini niye bırakmışlar? Onlar hindilerini bırakma şartı ile mi çekip gittiler?

    Bu nasıl hoşgörüdür ki yıllardır bu sokaklarda hindi sürüleri dolaşıp durur.

    Bu gün bu gece memleketi baştanbaşa saracak rezalet ateşinin yakacağı elleri ve evleri düşündükçe görüyorum ki bu hindi sürüleri yıllar öncesinden İngiliz sürülerinden daha tehlikeli ve acımasız.

    Bilmem anlatabiliyor muyum ki o müstevlilerin bu hindileri bırakıp gitmesi boşuna değil…

    Bu hindiler İstanbul sokaklarında satışlarına vesile olan Noel kutlamalarının şahsında birer garip hayvan gibi değil, sonu gelmez bir işgalin mağrur sahipleri gibi dolaşıyorlar.
    Bu garip hayvanlar bazen asabi birer misyoner, ayaklanmış seyyar takdise çıkmış birer papaz gibi geliyor.

    Bu karanlığı ağdalı, yıldızlı, mahzun gecenin ortasından yükselecek yeni yıl şarkıları, haçlının intikam melodisi gibi geliyor bana…

    Bu gece, içimize çöreklenen bir yılanın başkaldırması, bin yıl peşimize düşmüş çıffıtın zafer gecesi gibi.

    Bu gece, vicdan ve idrak cellâtlarının “baş” gecesi… Ahmakıslatan yağmurlarının sağanak halinde döküldüğü bu gece, gözyaşı ile yıkanamayacak kadar pis, derbeder ve namussuz.

    Dünyanın hiçbir ülkesinde “yılbaşı” denen rezaletler panayırı, benim ülkemdeki tahribatı yapamaz.

    Benim ülkem ki, burada her şeyin aşırısının yasaklandığı bir dinin, kâfirlere benzemeyiniz hükmünü asırlarca titizlikle uygulamış mensupları yaşar.

    Yılbaşı gecesi, propagandası yapıldığı, teşvik edildiği şekli ile ne bir eğlence gecesi, ne bir dini gece mahiyeti arz eder. Yalnız ve yalnız bir sinsi hançer gibi mukaddesimizin üzerine inen, sırtına saplanan bir cinayet aracıdır.

    Radyo ve TV’de nasihati ihmal etmiyor: “Gece yarısından sonra fazla içki içmeyin. İçerseniz araba kullanmayın. Polisten şoför isteyin.” “yalnızca eğleniyoruz” yollu nefis müdafasıda artık bu manzara ve irtikaf edilen bir çeşit suçla çok ucuz ve ahmakça olmaktadır.

    Ağzına içki koymamış binlerce inan, “yılbaşı bahanesi” ile türlü ikramların, ısrarların zayıf düşürmesi ile o gece içkiye başlamaktadır.

    Sözüm ona öyle bir masum eğlence gecesidir ki yuvaların yıkıldığını biliriz, duyarız. Misali nerede görülmüş?

    Bu hali ile “yılbaşı” geceleri gittikçe artan ve azan bir günahın, rezaletin, pisliğin takdis edildiği, sanki her türlü günaha karşı imtiyazlı kılındığı bir zaman addedilmektedir.

    Bu yılbaşı gecesi çağın kutsal gecesidir ki inananları çoğaltmaya çalışmakta, bunda da muvaffak olmaktadır.

    Bu günün sabahından beri ben, gece boyu şahit tutulacağım bir katliama nasıl tahammül edebileceğimin bir hesabı ile meşgulüm.

    Bu, insan haysiyetini ateşler içine atan ve karşısına geçip bu muazzam zulmü seyreden karanlık her türlü laneti ve sövgüyü hak etmiştir.

    Kir akan olukların tam randıman çalıştırıldığı bu zavallı zaman parçası, evet evet...

    Gece falan değil yalnızca karanlıktır…


    Hekimoğlu İsmail / Derdimi Seviyorum kitabindan
İşlem Yapılıyor
X