çocukluğumuzda...

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • mehmet özmen
    Junior Member
    • 20-10-2006
    • 35

    çocukluğumuzda...

    Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
    Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
    Hatta Babanım bile anahtarı yoktu.
    Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
    Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....
    En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
    Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
    Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
    Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya,zıplaya yürüyerek gelirdik.
    Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
    Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
    Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
    Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi.
    Susayınca girer evlerine su içerdik.
    Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
    Kısacacı evine gidip gelen (...ki;sadece çişi gelen giderdi evine)elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
    Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
    Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.
    Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
    Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
    Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...
    Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
    Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
    Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
    Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
    Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
    Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
    Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
    Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
    Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
    Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
    Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
    Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
    Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye
    hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
    Ben kapılarında 'vale'lerin, 'body'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
    Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
    Benim değildir bu kültür.
    Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
    Nedir bunlar?
    Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
    Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
    İyi de neden böyle olduk ?
    Biz mi istemiştik?
    Yoksa birileri mi böyle istedi.
    'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
    Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi.
    Üzerimde kalmasın, o yüzden "sana" gönderiyorum. Umarım seninde üzerinde kalmaz bu selam. Sen de başkalarına gönderirsin.)

    Mail
  • çatý kurdu
    Junior Member
    • 03-01-2010
    • 47

    #2
    Konu: çocukluğumuzda...

    biz böyle idik eskiden ne oldu bize bizi bu hallere kim
    düşürdü herkes kendini düşünür oldu aile yapımz tutkunluğumuz bitti ilk önce aileler parçalandı şimdi sırada ülkemiz var paylaşım için teşekkürler
    Son düzenleme çatı kurdu; 26-01-2010, 09:52.

    Yorum

    • alize31
      Member
      • 23-04-2007
      • 758

      #3
      Konu: çocukluğumuzda...

      BENDEN DE BU GÜZEL KONUYA KENDİ YAZDIÐIM BİR ŞİİR KATKISI OLSUN.

      ÇOCUKTUK
      Yol yoktu patikadan başka.
      Sabah akşam cambazlık ederdik,
      Erişmek için evlerimize.
      İsimler vermiştik kayalara,
      Kimi at kimi gemiydi bizlere, oyuncağımızdı.
      Dinamitlendikçe yol için kayalar,
      Yüreğimiz yandı her taşa, her parçaya.
      Çocuktuk, ağlardık...
      Kar yağmasına sözümüz yoktu.
      Yağmuru sevmezdik hafta sonları,
      Çamur olmasın diye top oynadığımız yer.
      Olsa da oynardık, üst baş perişan,
      Analarımızdan işittiğimiz azarlara,
      Güler geçerdik,,
      Çocuktuk mutluyduk.
      Cebimiz yoktu elbisemizde.
      Bu akşam ne var diye düşünmezdik,
      Fakir sofrası yemeğimizde.
      Gözümüzün açlığını yansıtıp nergislere,
      Çıkar uçurumlardan toplardık,
      Demet, demet.
      Verirdik bekleyenimize.
      Baharı severdik, yazı severdik...
      Kışı severdik, güzü severdik.
      Uçan kuşlara âşıktık, doğan güneşe,
      Yıldızlara bakardık özlemle,
      Doğayı severdik.
      Evde yakmak için kestiğimiz dalları,
      Saatlerce aradıktan sonra kuru olanları.
      İncitmeden alırdık ağaçların bağrından.
      Çocuktuk severdik...
      Orucun son saatleri ne güzeldi.
      Çıkardık şehre nazır tepeye,
      Tek tek kandilleri sayardık,
      Önce ben gördüm diye diye.
      Hele top atıldı mı, koşardık, yokuş aşağı,
      İlk ben varırdım eve, sonra diğerleri.
      Mantarlar patlatırdık teravih vakti.
      Az küfür yemedik camidekilerden.
      Çocuktuk yapardık...
      Bütün bağlar bizimdi, bütün bahçeler bizim.
      Ne bulsak yürütürdük canımız istedikçe.
      Hele Hurşit Emmi nasıl kovalardı bizi çiftesiyle.
      Aldırmaz, arlanmaz yine giderdik.
      Dayanamazdık eriklerin kızılına, bakla yeşiline.
      Ben şiir yazardım, sen şarkı söylerdin.
      Konuşurduk bizi anlayacakmış gibi dağlarla.
      Dünya bizim için dönüyordu.
      Her şey komik, her şey eğlenceliydi.
      Nasılda korkutmuştum kız arkadaşlarımı,
      Sapanla vurduğun kertenkele ile.
      Çocuktuk gülerdik...
      Ağır gelmezdi tabakhanenin pis kokusu,
      Küçük bedenlerimize.
      Amacımız vardı, okuyacaktık,
      Kazandığımız üç beş kuruş ile.
      Dumansızdı ciğerlerimiz,
      Sorunsuzdu, ağır olsa da hayat.
      Öyle acıkırdık ki, boşalırdı midelerimiz,
      Ayırmazdık taze-bayat.
      Tavuklarla yatar, horozlarla kalkardık.
      Bazen bizi adam yerine koyup,
      Almazdı otobüse üç numaranın şoförü.
      Dururduk saatlerce durakta,
      Binebilmek için bir dahaki seferde.
      Çocuktuk, beklerdik...
      Dörttük üç kaldık, üçtük iki.
      İkiden bir kalmak korkutuyor beni.
      Yirmi yıl öncesinin hikâyesi bitti...
      Çocuktuk; ağlardık, severdik, yapardık gülerdik,
      Çocuktuk; mutluyduk... Ya şimdi...

      Yorum

      İşlem Yapılıyor
      X