Tümör Hücreleri Ve Metastaz Yapan Terör

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Tümör Hücreleri Ve Metastaz Yapan Terör

    İnsan vücudu sistemlerden, sistemler organlardan, organlar dokulardan, dokular da hücrelerden ve hücreler arası yapılardan oluşur. Mükemmel bir organizasyon içinde çalışan vücudumuzu teşkil eden çeşitli dokularımızın her biri hususi bir vazife ile vazifelendirilmiştir. Mesela, pankreas dokusunun bir kısmı şeker metabolizması ile alakalı olarak insülin salgılarken, sinir dokumuz uyarıları nakleder, kas dokusu kasılma özelliği gösterir. Bağ dokularımız ise bütün dokuları ve organlan birbirine bağlayıp aradaki boşluklan doldurarak destek sağlayan bir dokudur. Bu dokunun özelliği; hücreler; lifler ve bunların arasını dolduran yapıştırıcı ara dolgu maddesi olmak üzere üç elemandan meydana gelmiş olmasıdır. Bu elemanlar tıpkı bir betonu teşkil eden çakıl taşları, demirlerden yapılmış hasır örgü ve hepsini bir arada tutan çimento, kum, su ve kireçten yapılmış harç gibi vazife görür. Bağ dokusu hücrelerinin dışında kalan lifler ve çimento harcı gibi olan şekilsiz ara maddeye “Ekstraselüler Matrilcs” denilir ve bu hücreler arası yapıların da önemli görevleri vardır.

    Çeşitli hücrelerden ve hücreler arası maddeden oluşan bağ dokusunun görevi diğer dokuları sarınak, bölmelere ayırmak, desteklemek, beslenmesini sağlamak, canlılık ve sertlik kazandırmaktadır. Beton benzetmesindeki çimento harcına tekabül eden ara dolgu maddesinin yapısında mukopolisakkaritler, glikoproteinler ve çeşitli makromoleküller bulunur.

    Tümörler; bütün fonksiyonları ile bir ilim ve iradeyi gösteren hücrelerin, bazen kontrolden çıkarak, vazifeleri ve programları dışında normalden çok daha hızlı bir şekilde çoğalmaları ile ortaya çıkarlar. Tıpkı iyi olarak yaratıldığı halde zamanla anarşist, katil veya hırsız haline gelen kötü karakterli insanların çoğalarak çeteler kurması gibi bir kanser hücresi de çoğalarak tümör haline gelir. Normal dokularda olduğu gibi tümör dokularında da hücreler ve yapıştırıcı ara madde (ekstrasellüler matriks) bulunur ve tümör hücrelerinin bir arada tutulmalarını sağlar.

    Tümör gelişmesi sırasında hücreler gittikçe daha kötü karakterler kazanırlar ve bir süre sonra uzak organ ve dokulara yayılarak metastaz denilen yavru tümörleri oluştururlar. Bunu da bir terör örgütünden ayrılan bazı teröristlerin başka bölgelerde yeni örgütler kurarak hükümete karşı savaş cephesini genişletmesine benzetebiliriz. Kanserli hastalarda görülen ölüm sebeplerinin en önemlisi nin tLimör metastazları olması da, bu yeni terör odaklarının devlete karşı savaşı kazanmasıdır’ denilehilir.

    Metastazın gelişmesi çok safhalı bir hadisedin Bu safhaları kabaca beşe ayırabiliriz. Hiçbir örgüt, dışardan beslenmediği takdirde gelişemediği gibi, tümör denilen anarşist hücreler topluluğunun da gelişmesi için beslenmesi gerekir. Birinci safha anjiyogenezis denilen ve tümörün beslenmesini sağlayacak olan yeni damarların gelişmeye başlamasıdır. Ikinci safha tümör hücrelerinin yeni gelişen damarlara yapışması, üçüncü safha tümör eksiraselüler matriksinin bozulmasıdır. Dördüncü safhada tümör hücreleri taşınmak için damarlar içerisine girerek seyahat ederler, uzak organ ve dokularda telaar damar dışına çıkarlar. Beşinci ve son safhada ise, uzak bölgelerde yavru tümörler gelişirler. Bu kademelerin her birinin gerçekleşmesi için, çok sayıda moleküler hadisenin uygun bir şekilde peş peşe gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu sırada oluşan yüzlerce reaksiyondan bir tekinin bile gerçekleşmemesi, tümörün yayılmasını engelleyebilecektir. Metastazın gelişmesine biraz daha yakından bakacak olursak, yukarıda anlatılan olayları daha iyi kavrayabiliriz:

    Bir tümör dokusu büyüyüp çoğalarak 1 mm3 hacmine ulaştığında yeni damarlarla beslenme ihtiyacı hisseder. Yeni damar gelişimi olmaksızın bir tümörün 1 mm3’den daha fazla büyümesi mümkün değildir. Tümör dokusu bu boyuta yaklaşırken, tümör hücreleri normal damarlara doğru, normal damarlar da tümör hücrelerine doğru ilerlemeye başlarlar. Bu sırada tümör hücreleri ile normal damar hücreleri arasında moleküler sinyaller aracılığıyla karşılıklı etkileşim gözlenir. Bu etkileşim sonucunda normal damarların tümöre en yakın kısmındaki taban zarı (bazal membran) bütünlüğünü kaybederek damar iç yüzeyini döşeyen tek tabakalı yassı epitel (endotel) hücrelerinin tümöre doğru çoğalarak yeni damar yapıları oluşturmasına izin verin Yeni oluşan damarlar normal damarlardan daha farklı yapıda ve damar oluşma hızı normaldekinden daha fazla olmaktadır. Yeni damar oluşma hızı bazı tümörlerde normalin 50 katına kadar çıkabilmektedir. Ayrıca yeni oluşan damarlar normal damarlardan çok daha fazla geçirgen özellikte olmaktadırlar.

    Aşırı geçirgen damarlardan tümör dokusu içine sızan kandaki fibrinojen ve plazminojen enzimleri, doku faktörleri ile aktive olarak hızlı şekilde bir pıhtılaşmaya (hiperkoagülasyona) yol açarlar. Yeni oluşan damar ve tümör hücrelerinin ürettiği ürokinaz ve plazminojen gibi enzimler, bu pıhtıyı eritmeye çalışırken betonu bir arada tutan çimento ve kireç gibi yapıştıncı ara maddenin (ekstrasellüler matriksin) yapısını da bozarlar. Bu durumda tümör hücreleri desteklerini kaybederek serbest kalırlar. Serbest kalan hücreler zaten bozuk bir şekilde gelişmiş olan kan ve lenf damarlarına kolaylıkla girerler. Damar içerisinde dolaşan hücreler, uzak organlarda tekrar damar dışına çıkarlar. Kendileri için uygun ortam bulduklarında yeniden çoğalmaya başlarlar ve metastaz denilen yavru tümörleri oluştururlar.

    Metastaz gelişimi sırasında ortaya çıkan olaylardan anjiyogenezis ve ekstraselüler matriksin bozulması son yıllarda üzerinde önemle durulan iki konudur. Bu hadiselerle ilgili olarak ortaya çıkarılacak olan yeni bilgiler kanser tedavisinde büyük gelişmeler sağlayabilecektir. Bu sebepten önümüzdeki yıllarda yapılacak ilmi araştırmalarda “Metastaz” mekanizmalarına ait kademeler hakkındaki çalışmaların artacağı söylenebilir.
    Aslında pek çok insanın vücudunda her gün birçok yeni tümör hücresi oluşmakta ve bunlar ya vücudunun immünolojik savunma mekanizmalanyla henüz bir hücre halindeyken öldürülüp parçalanmakta veya tümör gelişme safhalarındaki mekanizmalardan birindeki bir aksaklığa takılarak gelişmesini tamamlayamadan yok olupgitmektedir.Tümör hücrelerinin gelişmesini önleyen mekanizma, bu hücreler açısından baktığımızda onların hayatını sona erdiren bir aksaklık olarak görülebilir, ama vücudumuzun sağlığı açısından çok önemli sigortalar ve tamir mekanizmalarıdır.Fıtratı bozularak kanserleşen hücreler, tümer haline gelmeden yakalanıp öldürülmeseydi veya metastaz meydana getiren faaliyetler zinciri bir yerde kesilmeseydi,herkesin kanserden çok erken yaşlarda ölmesi gerekecekti. Vücudumuzun savunma sisteminde bir zayıflık veya bozukluk görülmediği takdirde tümör hücrelerine hayat hakkı tanınmaz, ama çok çeşitli faktörlerle immün sisteminin çalışması bozulduğunda normal olarak meydana gelen az sayıdaki kanserli hücre bile, bir tümör meydana getirerek organizmanın ölümüne yol açabilir.

    Son olarak bu durumu da devletin emniyet ve asayiş teşkilatının uyanıkliğına ve sıhhatli işleyişine benzetebiliriz. Emniyet güçleri, anarşistleri henüz birkaç tane iken yakalayıp öldüremezler ve onların çoğalıp bir örgüt haline gelmelerine mani olamazlarsa, bir müddet sonra her tarafa sıçrayıp yeni cepheler açmış anarşi karşısında devletin yilcılması da ınukadder olur.

    Onun için vücudumuzun emniyeti olan immün sistemi; zayıflatıcı stres, çevreden gelen kimyevi maddeler, uykusuzluk ve yetersiz beslenme gibi faktörlerden mümkün olduğunca uzak durmalıyız. Yine de bilemediğimiz bir sebepten kansere tutulma tehlikesinin her zaman mevcut olduğunu da unutmamalıyız.
    Son düzenleme Sniper®; 18-02-2010, 23:01.
İşlem Yapılıyor
X