Kalça Biyomekaniğindeki Sanat

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Kalça Biyomekaniğindeki Sanat

    Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmem. Kurban bayramında kesilen hayvanların parçalanışı sırasında kasabın ön kolu ayırırken tek bir bıçak darbesiyle işini bitirmesine karşılık, arka bacağı ayırırken (hele bir de acemiyse) oldukça zorlanması daima dikkatimi çekmiştir. Bunun niçin böyle olduğunu anlamak için biraz anatomi bilgisi kâfi gelir. İkiyüzden fazla kemik ve ikiyüzden fazla da kastan yapılmış vücudumuzun iskelet ve hareket sistemi akılları hayrette bırakacak müthiş bir mühendislik bilgisi gerektiren bir plân ve projeye sahiptir.

    Ön kollar gövdeye kürek kemiği vasıtasıyla ve sadece kasların yardımıyla bağlanarak, omurga ile bir bağlantı kurmaz ve bu yüzden daha zayıf fakat çok oynaktır. Arka bacaklar ise kuvvetli bir yapı olan kalça kemeri vasıtasıyla yaptığı çok sağlam eklemle omurgaya bağlanır ve bu yüzden ön kollara nisbetle daha az hareket serbestisine sahiptir. Tabit ki bu da boşuna değildir. Zira vücut ağırlığının önemli bir kısmını taşıyan ve yürümede asıl itici gücü sağlayan arka ayakların çok sağlam bir eklem yapısına sahip olması gerekir. Bu yapıdan dolayı tekmenin gücü yumruktan daha fazladır, çünkü tekme vurma veya topa şut çekme esnasında bacak kaslarından çıkan güç kalça ekleminin sağlam yapısı sayesinde omurgadan da kuvvetli bir destek bulur. Yumruk vurma ise bu kadar güçlü değildir, zira kol kaslarının kasılmasıyla ortaya çıkan gücün desteği omuz kemerine ait olan kürek kemiğinde biter ve omurgaya iletilmez, yani ilave bir destek almaz. Tabii bunun da kendine göre dezavantajı vardır. Ayağıyla çok kuvvetli bir tekme atan kişinin belini ağrıtma veya belinde bir arıza meydana getirme riski çok olduğu halde, yumruk atanın sırt omurgasında arıza meydana gelme riski çok azdır.

    Arka bacağa ait olan diz ve kalça eklemlerinin arabalardaki vites kutusu gibi tamamen kapalı şekildeki özel mekanizması, bu işten anlayan her makine mühendisini hayrette bırakır. Kıkırdak yastık yüzeylerle basıncın azaltılması, aşınmanın önüne geçmek için devamlı olarak yağlanması, kireçlenip katılaşmaması için dolaşım ve boşaltımla ile ilgili metabolik sistemlere entegre edilmesi, hareketi en verimli ve en kolay tarzda yapmak üzere dizayn edilmeleri gibi her gün yeni bulunan enteresan bir özelliği ile bu eklemlerdeki sanat çok açık bir şekilde onları en mükemmel surette yaratan Sanatkârı göstermektedir.

    Bu eklemlerden birincisi olan kalça eklemi elips şeklinde bir eklemdir. Eklemin, ilium (leğen) kemiğinde bulunan bir yuva ile, femur (uyluk) kemiğinden uzanan topuz şeklinde baş kısmı vardır (Şekil–1). Uyluk kemiğinden uzanan baş-boyun kısmı 135–155 derecelik bir açıyla kalça eklemini teşkil eder (Şekil–1).

    Birçok hareketi çok kolay yapan eklemin 135–155 derecelik bir açıyla yaratılmasının hikmeti, vücut ağırlığının kalça eklemine iletilen kuvvetinin 150–170°’lik bir açıyla gelmesindendir. Gelen kuvvetin yönüyle uyluk eklemi açısı aynıdır. Eğer uyluk kemiği ile vücut ağırlığının yansıyan kuvvet açısı aynı doğrultuda olmasaydı kuvvet merkezi değişeceğinden ekleme çok yük binecek ve böylece eklemde erken kireçlenme ve eklem ağrısı olacaktı. Kalçadaki şiddetli ağrılar günlük hayatımızı ve vücut fonksiyonlarını kısıtlayan bir eklemle bizi baş başa bırakacaktı.

    Kalça ekleminde gördüğümüz başka bir yaratılış hikmeti de uyluk kemiğinin yuvarlak kısmında çocuklarda bulunan büyüme kıkırdağıdır (epifiz plağı). Kıkırdak özel bir yerleşim biçimine sahiptir. Büyüme kıkırdağının uzunlamasına duruş şekli, kalçaya yansıyan 150°’lik vücut ağırlığına dik durumda olmasıdır (Şekil–2).

    Eğer büyüme plağına vücut ağırlığının kuvveti dik olarak yansımamış olsaydı büyüme plağında kayma olacak, uyluk kemiğinin uzunlamasına büyümesi yavaşlayacak veya duracaktı. Sonuçta genç yaşlarda ağrılı, hareketi kısıtlı ve kireçlenmiş bir kalça olacaktı. Gelen mekanik kuvvete göre büyüme plağını yerleştirme çok hassas bir plan ve tercih işidir (Şekil 2).

    Kalça ekleminin mekaniğindeki bir başka özellik de, 135-155 derece arasında eklem yapan uyluk kemiğinin içerisinde vücut ağırlığına ve kas gücüne mukavemet gösterecek trabekül dediğimiz kemik plaklarından yapılmış bölmelerin bulunmasıdır (Şekil-3). Kemiğe direnç veren bu ince bölmelere trajektör çizgileri denir. Çizgiler bir beton içine atılmış demirler gibi az sayıda, fakat gelen kuvvete direnç gösterecek pozisyonda yerleştirilmiştir. Eğer direnç çizgileri kemiğin bütün boşluklarını dolduracak kadar olsaydı, hem kemik ağırlığı artacak, hem de içinde demir olmayan beton gibi dayanıksız olacak ve kalçayı hareket ettiren kaslara daha fazla yük binecekti. Neticede kısa mesafe yürüyüşte yorgunluklar meydana gelecek, kemik direncinde ve sağlamlığında azalma olacaktı.

    Böylece az bir madde en ideal tarzda kullanılarak, azami iktisat prensibiyle biomekanik özelliklere sahip bir yapı teşkil edilerek dayanıklılık temin edilmiştir.

    Uyluk kemiğinin baş boyun kısmının ilik yapısını inceleyen Anatomist H. V. Major ile mühendis Cudmann, trajektör denilen kemik direnç çizgilerinin kuvvet tesirinin yönüne direnç gösterecek yerleşimde yaratıldığını görmüşlerdir. Cudmann, aynı yapıya vinç yaparak bu anatomik yapıdaki dizilişin mukavemeti artırdığını ispat etmiştir. Ayrıca herhangi bir yerden taş vs. gibi bir şeyi sökmek veya kaldırmak için inşaatçıların kullandığı, kuğu boynu şeklindeki uzun demir levyelerin ve manivelaların kaldıraç kolu ile yük kolu arasındaki açı da aynen uyluk kemiğinin baş boyun açısına eşittir. Belki bilerek belki de bilmeyerek, ama burada da İlâhi sanatı taklit etmişiz.

    Kısaca kalça eklemindeki kalça yuva açısının 135–155 derece arasında yaratılışı, çocuklarda büyüme kıkırdağının kaymaması için kalçaya yansıyan yük bileşkesine dik olarak yerleştirilmesi, uyluk kemiğinin baş ve boynunda kuvvete karşı direnç gösterecek biçimde kemik trajektör çizgilerinin yerleştirilişi çok ince hesap edilmiş bir mühendislik işidir.
İşlem Yapılıyor
X