Hizmet Ekonomisi

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    Hizmet Ekonomisi

    Bu konuda çalışan yazarlar tarafından çok sayıda tarif ve tasnif yapılmıştır. Bir hizmetin tarifinde bazen sağlanan fayda esas alınmaktadır. Bazı hizmetler derhal veya kısa sürede bir fayda sağlamaktadır. Bunlara "fast food" lokantaları, sinema, temizlik hizmetleri, benzin istasyonları örnek verilebilir. Bazıları orta dönemli, yahut da yarı dayanıklı hizmet sağlamaktadır. Otomobil tamiratı, vergi danışmanlığı, diş tedavisi bu arada sayılabilir. Diğerleri ise, daha dayanıklı ve daha uzun süreli faydalar sağlar. Finansman hizmetleri, hayat sigortaları, emeklilik düzenlemeleri... bu guruba örnek verilebilir.

    Bütün bu faydalar nihai bir tüketim için geçerlidir. Bazen bu kavram ara tüketimler için de kullanılmaktadır. Bütün bu örneklerin de gösterdiği gibi, hizmet sektörleri çok çeşitlilik göstermekte ve tasnifinde zorluklarla karşılaşılmaktadır.

    Kuşkusuz, burada ilk önce hizmet sektörlerinin ne anlama geldiği üzerinde durmak gerekir. Robert Inman'ın görüşüne göre, bu sektörün üretimini diğer sektörlerden ayıran en önemli özellik, hizmet sektörleri mallarının maddi olmayan özellikleri, bu hizmetleri depolamadaki güçlük, tüketici ile üretici arasında direkt, ekseriye yüzyüze ortaya çıkan değişimdir. Bu yüzden, iktisatçılar hizmet sektörleriyle ilgili olarak "ticarete uygun olmayan sektör" (non-tradable sector) kavramını kullanmaktadırlar. Örneğin kuaförlük, bu sektörün uluslararası literatür açısından ticari olmayan karakterini gösteren bir örnektir.

    Gerçekten, uluslararası ticarette hizmet sektörlerinin payı bu sektörün GSMH'ya yaptığı katkıdan nisbeten daha küçüktür. Ne var ki, hizmet sektörlerindeki uluslararası ticaret, son yıllarda hızla artmaktadır. Ticari faaliyetlere uygun hizmet sektörleri arasında örneğin ulaşım, haberleşme, sigorta, reklamcılık ve yöneticilik sayılabilir. Kaldı ki, fiziki malların ticaretinin uluslararası alanda büyümesiyle ulaşım ve sigorta gibi alanlarda bazı hizmet faaliyetleri ticari bir karakter kazanmaktadır. Bazı yazarlar tarafından ileri sürüldüğüne göre, hizmet sektörlerindeki uluslararası geçişler, esas itibariyle yatırımla ilgilidir ve çokuluslu şirketler tarafından ger*çekleştirilmektedir.

    Diğer yandan, hizmet sektörleri genelde emek-yoğun bir nitelik taşımakta ve toplam maliyetler içinde ücretler önemli bir yer teşkil etmektedir. Özellikle, bunların içinde şahsi hizmetler sayılabilir. Burada da üretici ile tüketici arasında yüz yüze ilişkiler mevcuttur. Aslında hizmet sektörlerinin mekanizasyonunun gelişmesiyle hizmet sektörlerinin büyük bir kısmı şahıs ilişkilerinden uzaklaşmaya başlamıştır. Bunun ilginç bir örneği olarak haberleşme hizmetleri sayılabilir. Bilindiği gibi, teknolojik gelişme, bilginin kaydedilmesi ve nakledilmesini kontrol ile görevli emeği keskin bir şekilde azaltmıştır. Ayrıca, malların üretimindeki teknolojik gelişmeler belirli kategorideki hizmetleri azaltmış ve hatta bertaraf etmiştir. özellikle, bulaşık ve çamaşır yıkama gibi ev hizmetlerinde bu nitelikte gelişmeler gözlenmiştir.

    Bu açıdan hizmet sektörleri bir bütün olarak ele alındığında bu sektörün nisbeten daha emek-yoğun olduğu konusundaki görüşler doğrulanmaktadır.


    Hizmet Sektörünün Genişlemesi

    Uzun dönemli analizler, işgücünün gelişmiş endüstri ülkelerinde tarımdan nasıl keskin bir biçimde hizmet sektörlerine geçtiğinin örnekleriyle doludur. 1900 yılından günümüze işgücünün sektör dağılımıyla ilgili yapılan incelemelerde, asrın başında Japonya'da tarım istihdamının %68, ABD'de %44, Ingiltere'de %19 olduğu tesbit edilmiştir. 1990'da aynı oranlar Japonyada %7, ABD'de %3 ve İngiltere de %2'dir. Bu değişme ile ilgili mukayese edilebilir oranlar Fransa, Almanya ve italya'da 1950 yılına aittir. Bu ülkelerde 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortalama %32 olan tarım sektörü istihdamı, 1990'Iarda %6'ya düşmüştür. Julius ve Brown bu dönemde imalat sanayiinde bu nitelikte bir değişme tesbit etmemiştir.

    ABD'de imalat sanayi istihdamının 1920'lerde tarım istihdamı %30 seviyelerini korurken, %27 ile en yüksek noktasına çıktığını belirlemişlerdir İngiltere'de imalat sanayii istihdamı 1900'Ierde %33 oranında bulunmaktadır ve bu oran 1960'lara kadar aynı seviyesini muhafaza etmiştir Savaş sonrası dönemde bütün bu 6 ülkede imalat sanayii istihdamında dikkati çekici bir düşme gözlenmiştir. Japonya dışındaki bütün bu gelişmiş ülkelerde, savaş, sonrası en yüksek nokta 1990 yılı arasında imalat sanayi istihdamı %10 un üzerinde daralmıştır) 1990 yılında İngiltere'de imalat sanayii istihdamı 1956 seviyesinin aşağı yukarı yarısına düşmüştür. Hatta, Almanya'da dünya standartlarına göre imalat sanayii istihdamı istisnai olarak çok yüksek seviyede olmasına rağmen, 1969 yılında %45 olan bu sektör istihdamı, 1990'da %30 oranına düşmüştür. Böylece hizmet sektörleri, sadece tarımdan ve imalat sanayiinden bu sektöre transfer olanları değil, iş gücündeki net artışlara da istihdam imkanı sağlamıştır.

    Batı ekonomilerinde hizmet sektörlerinin artan önemini gerçekten inkar etmek mümkün değildir. Günümüzde, hizmet endüstrileri bir yandan istihdama, diğer yandan GSMH'ya yaptıkları katkılar yoluyla Batı ekonomilerinin hakim bir özelliği haline gelmiştir. Fakat, bu önemi artıran diğer bir unsur ise, imalat sanayiinin gittikçe artan ölçüde hizmet işletmelerin bağlı hale gelişidir. Günümüzde, imalat sanayii şirketlerinin rekabet avantajları, üretilen ürünün özelliklerinden ziyade, üretilen ürünle ilgilihiz metlerde gösterilen başarıya bağlı gözükmektedir. Bunlar arasında, tüketici problemlerinin çözümü, ürün dağıtımının hızı, esneklik, satış sonrası hizmetler ve benzeri hizmet koşullarını sağlama gelmektedir.

    Ayrıca, birçok imalat işletmesinde katma değerde rol oynayan faktörler üretimin ve sürecin dizaynında, üretim planlamasında, kontrol, satın alma kalite kontrolu gibi göze çarpmayan saklı faktörlerden doğmaktadır. Bu durum da bizi, başarılı almada tüm işletmelerin hizmet sektörü boyutun daha fazla özen göstermesi gereğine götürmektedir.

    Günümüzde hizmet endüstrilerine, gelişmenin ekonomik lideri olara bakılmakta, özellikle bu sektörde, ticaret haberleşme, ulaşım, finansman, sağlık hizmetleri, eğitim, kamu hizmetleri, endüstriye teknik yardım gibi dallar üzerinde durulmaktadır. Bu sektörün son 30 yılda 44 milyon yeni iş yarattığı ve işgücüne yeni katılan kadınlara ve azınlıklara yeni iş imkanları yaratmada önemli bir rol oynadığı ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan durgunluktan bu ekonomileri kurtardığı ileri sürülmektedir. Küreselleşen dünyamızda bu sektörün değişen rekabet stratejileri ve verimlilik açısından önemle ele alınması gereğince işaret edilmektedir.

    Hizmet sektörlerinin ekonomik rolü konusundaki görüşler zaman içinde hızla değişmiştir. Adam Smith ve Karl Marx gibi klasik iktisatçılar hizmet sektörlerini verimli olmayan faaliyetler olarak değerlendirmiş/erdir. Bu sektörde yapılmış araştırmaların yetersizliği nedeniyle sektörü değerlendiren bu görüşler uzun yıllar devam etmiştir.

    Bu görüşler 1930'lara kadar devam etmiştir ve genelde Fisher (1939) ve Clark (1951), ekonomik gelişme analizlerini sektörlerin büyüklerine dayandırmışlardır. Gelişmenin ilk döneminde tarım, ekonominin hakim sektörüdür. Gelişme süreciyle birlikte imalat sanayiinin önemi artmaktadır. İleri sürülen görüşlere göre gelişmenin üçüncü döneminde hizmet sektörleri, yani 3. sektör ekonominin hakim sektörü olacaktır. Hizmet sektörleri düşük prodüktivite oranlarına sahip olduğundan hizmet sektör/erinin büyümesiyle, ekonomideki toplam verimlilik düşecektir.


    Hizmet Sektörü ve Büyüme

    Yakın tarihlerde iktisatçılar bu gelişmeyi tekrar tartışmaya başlamışlardır. Hatta, gelişen ülkeler de dahil olarak üzere ülkelerin birçoğunda GSMH'nın %40'la %70 arasındaki kısmı hizmet sektörlerinden sağlanmaktadır. Ülkelerin birçoğunda hizmet sektörü GSMH'ya yaptığı katkı bakımından endüstri sektörünü geçmektedir. ikinci bir görüşe göre, hizmet sektörlerinde "bilgi teknolojisi"yle adeta bir devrim yaşanmakta, bu da tartışmalara yeni boyutlar getirmektedir. Özellikle haberleşme alanında yoğun ölçüde kompütürlerin kullanılması, birçok hizmetlerin ticari bir karakter kazanmasına neden olmaktadır. Böylece, hizmet sektörlerinde ulaşım maliyetleri hızla düşmekte ve hizmet sektörü üretimi daha çok ticari bir karakter kazanmaktadır. Özellikle ABD'nin, hizmetlerle ilgili ticari pazarlıkların Uruguay Turu çerçevesi içerisinde ele alınması teklifi, hizmet sektörleri ticaretinde çok hızlı bir gelişmeye neden 0lmuştur.

    Savaş sonrası son elli yılda, hizmet sektörü dünya ekonomisinde çok hızla artan bir rol oynamıştır. Örneğin, ABD'de toplam yaratılan işlerin %50'sinin altında olan hizmet sektörü oranları, toplam yaratılan işlerin %80'ini oluşturacak bir seviyeye yükselmiştir. Özellikle, bu büyümenin 1/3'ü son on yılda ortaya çıkmıştır. istihdamda dikkati çekici gelişmeler mali hizmetlerde, sağlık alanında, haberleşme, gıda, sigorta, ulaşım, altyapı, has tane, eğlence ve benzeri alanlarda görülmüştür. Esas itibariyle, ulaşım, mal, hizmetler, haberleşme alanlarında teknolojik yapılan, mallar ve yasal çerçeve koklu bir değişim göstermiştir. Bu degışmeler yenı küresel piyasaları ortaya çıkışına neden olduğu gibi, hizmet sektörlerini keskin bir rekabetin içine de itmiştir.

    Artan rekabet ve gelişen haberleşme, tüketicinin üretim ve hizmetler beklediği kaliteyi hızla yükseltmiştir. Bu nedenle, yakın tarihlerde hizmet firmaları tüketici tatminine ve hizmetin kalitesine daha fazla ilgi duymak zorunda kalmıştır. Bu gelişme beraberinde verimlilik ve kalitenin artışına, hizmetlerin maliyetinin düşüşüne ve teknolojide hızlı değişmelere nede, olmuştur. Gerçekten, hizmet sektörü işletmeleri üretim süreçlerini daha fazla imalat sanayiine benzer yapılara dönüştürmeye başlamışlardır. Bun ilaveten imalat sanayi işverenleri iç ve dış tüketiciler için daha fazla satı sonrası hizmetler sağlamaya başlamışlardır. Böylece, tüketiciye yüksek kaliteli mal satmak ve bunu etkin bir hizmetle bütünleştirmek çok önemli b unsur haline gelmiştir.

    Aslında, teknolojik devrimler ve dünya çapında ekonomilerin yeniden yapılanması, özellikle son yirmibeş yılda ekonomik ve sosyal açıdan Batılının gelişmiş toplumlarında köklü değişmelere neden olmuştur. Bu yapısal değişmeler, özellikle istihdamın ve meslek yapılarının dikkati çekici bir şekilde farklılaşmasına yol açmıştır. Böylece, endüstri-ötesi veya bilgi çağı toplum yapılarında yeni dönüşümlerle karşılaşılmıştır. Bu yeni yapılar, mallardan hizmetlere bir keskin dönüşle, yönetici ve meslek sahibi insanları artışıyla, tarım ve imalat sanayi sektörlerindeki işlerin azalışıyla kendisi ortaya koymuştur. Özellikle ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Kanada gibi "G-8" diye anılan ülkelerde son yetmiş yılda istihdamın ve mesleki yapıların keskin bir biçimde değiştiği gözlenmektedir.

    İleri sürüldüğüne göre, endüstri-ötesi dönüşümle ilgili teoriler temelde önemli değişkeni varsaymaktadır:

    1- Verimlilik ve büyümenin kaynakları esas itibariyle bilgidir,

    2- iktisadi faaliyetler mal üretiminde hizmetlerin dağılımına doğru dönüşecektir. Tarım istihdamının azalmasını imalat sanayiinin daralması takip edecektir: Hizmet sektörlerindeki işlerin artışıyla toplam istihdamın daha büyük bir kısmı hizmet sektöründen sağlanacaktır. Ekonominin hızlı gelişmesiyle istihdam ve üretimde hizmet sektörü egemen bir hale gelecektir
    Bu yeni ekonomik yapıda -bilgi sahibi mesleklerin önemi hızla artacaktır. Yönetici, teknik ve profesyonel meslekler diğer mesleklere nazaran daha hızlı büyüyecek ve yeni sosyal yapıların özünü oluşturacaktır.
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    #2
    Konu: Hizmet Ekonomisi

    Bilgi Toplumu ve Hizmet Sektörü

    Aslında G-8 ülkelerinde istihdamın yapısının değerlendirilmesi, bize işgücünün gittikçe artan bir oranda verimliliğinin yükseldiğini göstermektedir. Teknolojik ve örgütsel yenilenmeler kadın ve erkek olarak işgücünün gittikçe daha fazla ürettiğini, daha yüksek kalitede üretim yaptığını, daha az bir gayretle ve daha az kaynak kullanarak çalışanların direkt üretimden dolaylı üretime geçtiğini, toprağı dikmeden, sökmeden ve fabrikada üretmeden yeniliğe, tüketime ve yönetim işlevine yöneldiğini, dar bir iktisadi faaliyetten çeşitli meslekleri kavrayan yeni üretim biçimlerine kaydığını göstermektedir.

    Gerçekten, istihdam yapısındaki değişme, yani istihdamın tarımdan endüstriye ve sonra da hizmet sektörüne geçişi süreci, üç önemli hatayı da birlikte getirmektedir:

    a- Tarımdan sanayiye ve sanayiden hizmetlere geçiş modelinde, faaliyetlerin iç yapısındaki farklılaşma hizmetler kavramı altında gösterilerek homojen bir değişkenlik içinde değerlendirilmektedir,
    b- Böyle bir yaklaşım, bilgi teknolojisindeki yeni ve köklü değişmelere yeterli bir önem vermemektedir,
    c- Küreselleşen bir ekonomide birbirine bağlı olarak gelişen gelişmiş toplum yapılarındaki kültürel, tarihsel ve müessesevi farklılıkları gözden kaçırmaktadır. Gerçekten, G-8 ülkelerinde istihdamın yapısı incelendiğinde, bilgi toplumlarının da özelliklerini belirleyen aşağıda gösterilen ortak noktalar söz konusudur:

    1- Gittikçe daralan bir tarım istihdamı,
    2- Sürekli bir biçimde azalan imalat sanayii istihdamı,
    3- Üretim ve sosyal hizmetlerin her ikisinde de ortaya çıkan yükselme (özellikle birincisinde işletme hizmetleri, ikincide sağlık hizmetleri),
    4- Bir iş yaratma kaynağı olarak hizmet sektörlerinde artan farklılaşma,
    5- Yönetimsel, profesyonel ve teknik işlerde hızlı artış, yarı vasıflı büro işleri ve satış işçilerindeki beyaz yakalı çalışanların büyümesi,
    6- Önemli ve nisbeten kararlı olarak perakende ticarette bir istihdam yapısının ortaya çıkışı,
    7- Meslek yapısının zaman içinde gittikçe yükselmesi, özellikle daha yüksek bir vasıf ve eğitim talep eden mesleklerin payının artışı.

    Diğer yandan, G-8 ülkeleri başka açılardan analiz edilip değerlendirilmeye tabi tutulursa, bu ülkelerin istihdam ve meslek yapılarında bazı farklılıklar gözlenmektedir. Basitleştirilmiş bir şekilde bu farklılıkları model içinde ortaya koyabiliriz: "Hizmet ekonomileri modeli" genelde ABD, İngiltere ve Kanada'yı içine almaktadır. Bu modele göre, 1970'lerden sonra imalat sanayii istihdamında hızlı bir daralma görülmektedir. Bilgi toplumuna geçişle bu eğilim hızlanmaktadır. Hemen hemen tüm tarım istihdamı be taraf olduğu için ortaya tamamiyle yeni bir istihdam yapısı çıkmaktadır.

    Değişik hizmet faaliyetleri arasında farklılıklar, sosyal yapının analizinde anahtar rolü oynamaktadır. Bu modelde sermaye, yönetim hizmetleri, işletme üretim hizmetlerinin önünde gelmekte ve sosyal hizmet sektörleri sürekli artmaktadır. Özellikle, sağlık hizmetleri ve eğitim hizmetleri alanındaki istihdam keskin bir biçimde genişlemektedir. Yönetim kategorilerinde ise, orta kademe yönetim dahil olmak üzere bu guruplarda istihdam genişlemektedir.

    Esas itibariyle Japonya ve bir ölçüde Almanya tarafından temsil edilen "info-endüstri modeli"nde ise, imalat sanayii istihdamı azalmakla birlikte aşağı yukarı toplam işgücünün %25’i civarında, nisbeten yüksek bir seviyede kalmaktadır. Bu model, imalat sanayi işlerinin azalmasına mukabil imalat faaliyetlerinin güçlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu modelin sonucu olarak iş hayatı hizmetleri, mali hizmetlerden daha önemli bulunmaktadır ve istihdamın firma üretimi ile ilgisi daha güçlüdür. Kuşkusuz bunun anlamı, Japonya ve Almanya'da finans faaliyetleri önemsizdir, Şeklinde olamaz. Çünkü, gerçekten dünyadaki on büyük bankadan sekiz tanesi Japonların'dır.

    Bütün bunlara rağmen, esas büyüme endüstriye bağlı hizmetlerde sosyal hizmetlerde görülmektedir. Özellikle, Japonya'da diğer bilgi toplumlarına nazaran sosyal hizmetlerde dikkati çekici daha düşük bir istihdam gözlenmektedir. Bu durum, bir ölçüde Japon ailesinin yapısından ve sosyal hizmetlerin firma yapısı içerisinde karşılanmasından doğmakta Temelde endüstri-ötesi toplumların, tarım ve imalat sanayii yerine, hizmet sektörü ekonomileri olduğunu ifade edebiliriz.

    Hizmet Sektörü ve Verimlilik

    Günümüzde endüstri toplumlarında hizmet sektörünün, milli gelir ve istihdamın en önemli bölümünü oluşturması yanında, bu sektör aynı zamanda uluslararası ticaretin ve geleneksel imalat sanayiindeki maliyetlerin geniş ve büyüyen kısmını da teşkil etmektedir. Böylece, günümüzde küreselleşen dünyamızda, hizmet sektörleri arasındaki verimlilik farklılıkları, milli ekonomilerin büyük ölçüde verimlilik farklarını da tayin etmektedir. Hizmet sektörlerine baktığımızda, genelde aklımıza vasıfsız, düşük ücret ödenen, süpermarketlerde çalışan beyaz yakalı işçiler gelmektedir.

    Kuşkusuz, endüstri toplumunun iktisaden sağlıklı olması açısından imalat sanayii çok önemlidir. Gerçekte, günümüzde istihdam, gelir, uluslar arası ticaret, hatta üretim maliyetleri açısından hizmet sektörleri daha da önemlidir. Bu yüzden günümüzde hizmet sektörlerindeki istihdam, gelişmiş endüstri toplumlarında önemli araştırmaların konusunu teşkil etmiştir.

    Bu ülkelerde çalışanların önemli bir kısmı hizmet sektörlerinde istihdam edildiğinden, hizmet sektörleri gelirleri, milli geliri oluşturan en önemli kaynak haline gelmiştir. Ayrıca, örneğin ABD'de hizmet sektörlerindeki ücretler daha yüksek olarak tesbit edilmiştir. Gerçekten, bu ülkede ücretler hizmet sektörlerinde en az imalat sanayii kadar ve hatta onun ortalamalarından daha yüksektir. Her ne kadar bir bütün olarak ele alındığında hizmet endüstrilerindeki ücretler milli ortalamaların altında olmakla beraber, hizmet sektörlerindeki verimliliğin artışıyla ücret kazananların yaşama standartları gittikçe yükselmektedir.

    Yakın tarihlerde hizmet sektörlerindeki gelişme, dünya ticaretindeki artışın önemli bir unsuru olmuştur. Gerçekten, ABD'de 1975 yılında tüm ABD ihracatının % 15'ini oluşturan hizmet sektörü ihracatı, 1990'da %26'ya yükselmiştir. Bunun anlamı, 1990'da ABD dış ödemeler dengesine hizmet sektörlerinin 64 milyar dolar pozitif bir ilave yapmasıdır.

    Hizmet sektörlerindeki verimliliğin artışı imalat sanayii firmalarının uluslararası rekabetine direkt bir şekilde etki de yapmaktadır. Bu şirketler, hizmet sektörlerinin müşterileridir ve hizmet sektörleri satın aldıkları malın fiyat ve kalitesiyle ilgilenmektedirler. Yapılan tahminlere göre, ABD ekonomisinde endüs1ri sektörü satış değerlerinin %23'ünü hizmet sektörleri oluşturmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, hizmet sektörlerindeki %20'lik bir verimlilik düşüklüğü, satış maliyetlerinde %4.6'lık, yani %23 oranının %20'si nisbetinde bir düşüklüğe neden olacaktır.

    Netice itibariyle, uluslararası ticarette bazı imalat şirketleri keskin bir şekilde karlılıklarını kaybedeceklerdir. Bu nedenle ABD'de iktisat politikasını düzenleyenler, ulusal rekabet edebilirliği düzenlerken, hizmet sektörlerinin verimliliğine çok büyük bir önem atfetmektedirler. Gerçekten, bu sektördeki verimlilik farklılıkları, milli ekonomiler arasındaki teolam verimlilik farklarının belirlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadırlar. ABD'de yapılan araştırmalar 5 hizmet endüstrisinin çok yüksek verimlilik başarısına sahip olduğunu göstermektedir. Bunlar; havayolları, iletişim, perakende ticaret, bankacılık dallandır.

    Bilindiği gibi verimlilik, bir ekonominin performansını ölçmede en temel göstergelerden bir tanesidir. Prodüktivite, mal ve hizmet olarak çıktılarla, bunları üretmek için girdi olarak kullanılan kaynaklar arasındaki orandır. Milli seviyede verimlilik, bir ekonominin gücünü ölçmede en önemli göstergedir. Ulusal istihdam seviyesi dikkate alınmadığında, daha yüksek bir hayat standardı anlamına gelmektedir.

    Artan verimlilik, ekonomik büyümeyi hızlandıran bir faktördür. Böyle bir gelişme topluma, yatırıma ayırması ve tüketmesi için ilave bir şekilde mal ve hizmetler sağlayacaktır. Böyle bir yaklaşım açısından hizmet sektörlerinin verimliliğini ölçmek çok önemli bir büyüme stratejik faktörünü inceleme anlamına gelecektir. Ülkeler arasında verimlilik farklarını etkileyen dolaylı ve dolaysız bazı nedenler olabilir. Bir ülke endüstrisinin bazı şeyleri farklı yapması, o işletmeleri Japon veya Avrupalı firmalardan daha az veya daha çok verimli yapacaktır.

    ileri sürüldüğüne göre, ABD'de hizmet sektörü, ülkelerarası verimliliği etkileyen en önemli faktördür. Burada ele alınması gereken unsurlar arasında sermaye yoğunluğu, işgücünün vasıf seviyesi ve emeğin örgütlenmesi üretimin yapısı ve kalite farkları ve benzeri faktörler sayılabilir Bu faktörler, bir endüstrideki emek verimliliğini direkt olarak etkilemektedir Bu açıdan verimlilikte farklı bir durum ortaya çıkarmak için yönetimde bir değişme gerçekleştirilmelidir. Böyle bir yaklaşımın sonucu olarak akla diğer bir sual gelmektedir. Niçin yöneticiler belirli üretim süreçlerinin kullanılmasında belirli hizmetlerden yararlanmaya karar verirler Bu sualin cevabı kuşkusuz yöneticilerin davranışlarını etkileyen, onların vasıf seviyelerine ve hedeflerine bağlıdır.

    Yöneticilerin ülkeden ül***e neden farklı hareket ettiklerini anlamak için yöneticilerin karşılaştıkları dış güçleri incelemek gerekir. 'Bu dış faktörleri değişen talepler nisbi girdi fiyatları gibi piyasa koşullarından rekabet devlet veya özel sektör mülkiyeti, çalışma kuralları gibi yasal düzenlemelerde ve hükümet politikalarından ortaya çıkmış olabilir.

    ABD'de yapılan araştırmalar, işletmelerin Avrupa ve Japonya'ya nazaran daha "yenilikçi" (innovative) olduğunu göstermiştir. Yenilik, piyasaları daha gelişmiş mal ve hizmetlerin sürülmesi veya yeni üretim metodları kullanılması anlamına gelmektedir. Eğer, bir endüstri veya şirket sürekli bir biçimde yeni hizmetler bulur veya bu malların piyasalara sürülmesinde önemli yeni süreçler uygularsa, bunlara yenilikçi diyoruz. Bu anlamda yenilik, süreçlerden ziyade sonuçlara ağırlık vermektedir.

    Bu anlamda kullanıldığında yüksek seviyede yenilikçilik daha yüksek bir verimlilik anlamına gelmekte ve bu iki faktör elele yürümektedir. Gerçekten, yapılan araştırmalara göre, bir şirket gelişmiş süreçler uyguladığı veya yeni ve daha verimli hizmetlerden yararlandığı takdirde verimliliğini artırmaktadır.

    XXI. asra doğru bazı ülkelerde ve bundan da önemli olarak bazı endüstrilerde değişmenin ızdırabı yaşanacaktır. Bazı yeni gerçekler ve yeni sosyo-ekonomik düzenler, üstesinden gelinmesi gerekli sorunlar ortaya koyacaktır. iddia edildiğine göre, hizmet sektörleri yeni ve büyük ölçüde daha çok sorun getiren çevre şartlarıyla karşılaşacaktır. Bu zorluk çıkaran yeni koşullar, esas itibariyle ekonomideki yapısal değişmelerden kaynaklanacaktır. Özellikle, küreselleşme sürecinde üç özel hizmet sektörünün bu değişimler karşısında zorlanacağını, bunların esas itibariyle havayolları ulaşımı, haberleşme ve bankalar yani finans hizmetleri olduğu ifade edilmektedir. Batı tecrübeleri, özellikle hizmet sektörlerinin üç yöndeki önemli değişmelerden etkileneceği ni ifade etmektedir. Bunlar;

    a) Ciddi bir biçimde ortaya çıkan, "kuralsızlaştırma" (deregulation),
    b) "Özelleştirme" (privatization),

    c) "Gittikçe büyüyen küreselleşme" (globalization), işletme yönetimi üzerinde çok önemli etkiler yapmakta ve onları stratejilerini yeniden düzenlemeye zorlamaktadır.

    1960'larda Danjel Beli bize endüstri-ötesi toplumun yakında geleceğini ifade etmişti. Gerçekten, günümüzde "hizmet ekonomileri" veya "bilgi toplumu" dönemi yaşanmaktadır. Hizmet sektöründeki gelişmelere rağmen aslında imalat sanayii, milli gelirdeki stratejik payını korumaktadır. Hizmet sektörlerindeki büyüme, üretimden ziyade kendini istihdamda ortaya koymaktadır. Gerçekten, ABD'de toplam işgücünün °/07S'ini oluşturan hizmet sektörü, GSMH’nın %50'sini üretmektedir. Buna mukabil, GSMH’nın %50'sini üreten sanayi sektörü ise, istihdamın sadece %25'ini oluşturmaktadır. Burada dikkati çeken önemli nokta, hizmet sektörlerindeki verimliliğin sanayi sektörüne nazaran nisbeten daha düşük oluşudur.' Kuşkusuz, küreselleşmenin hızlanmasıyla her toplum verimlilik kavramını çok önemli bir faktör olarak dikkate almaya başlamıştır. Özellikle, "rekabet edebilirlik" (competitiveness) verimliliğin önemini daha da artırmıştır.

    Eğer bir ülke rekabet edebilir olmak istiyorsa, ekonominin tüm sektörleri rekabet edebilir olmalıdır. Çünkü, verimlilikteki yetersizlik, artan maliyetler olarak diğer sektörlere hızla transfer olacaktır. Bu nedenle, günümüzde hizmet sektörü işletmelerinin rekabet edebilirliği, etkinliği ve verimliliği gittikçe daha büyük bir ilgi toplamaya başlamıştır.

    Kuşkusuz, hizmet sektörlerindeki etkinliği artırmada bazıları basit, bazıları karmaşık olan çok sayıda faktör rol oynamaktadır. ileri sürüldüğün göre, bu yeni ekonomik yapıda "bilgi teknolojisi" (information technolog) birçok hizmet sektörünün doğuşuna ve büyümesine yol açması nedeniyle çok önemli bir faktördür. Dağıtım hizmetlerinin yeniden yapılanması gerekmektedir.

    Gerçekten, 1986 ile 1990 arasında ABD'de hizmet işletmelerinin yılı yabancı yatırımı, ortalama olarak 26 milyar dolara ulaşmıştır. imalata giden yatırım ise 28 milyar dolardır. 1992'de hizmet sektörleri toplam dünya ticaretinin %20'sine ulaşmıştır. Bu oran, Amerika'nın ihracatında %30'a varmaktadır. Hizmet sektörleri uluslararası ticarette en hızlı artan sektörü oluşturmaktadır.

    Hizmet Sektörü Hipotezleri

    Genelde mikro iktisat ile ilgili ders kitapları istihdamın hizmet sektörlerine geçişiyle ilgili iki farklı yaklaşım üzerinde durmaktadır. Bunlardan bir tanesi talep cephesiyle, diğeri ise arz cephesiyle ilgilidir. Talep cephe hipotezi, esas itibariyle hizmet sektörlerine harcanan gelirin yüksek marjinal harcama eğilimi ile ilgili bulunmaktadır. Bu hipotezi destekleyen en önemli oluşum esas itibariyle GSMH istatistiklerinden gelmektedir. Bu istatistik bulgularına göre, birey başına gelirin artmasıyla, hizmet sektörlerine yönelik harcamaların payı da artmaktadır.

    Arz cephesi hipotezi ise, sektörler arası teknolojik gelişme oranı önem vermektedir. Bu görüşe göre, diğer sektörlere özellikle imalat sanayiine nazaran emekten tasarruf eden teknolojik gelişmelerin oranı hizmet sektörlerinde ortalama olarak daha düşüktür. Bu yüzden hizmet sektörlerindeki verimlilik düşüklüğü, istihdamın sektörler arası dağılımını etkilemektedir. Böylece, ekonominin diğer kesimlerine nazaran bu sektörün meydana gelen fark, ortadan kalkana ve hizmet sektörlerindeki üretim eksikliği kaybolana kadar işgücü diğer sektörlerden buraya kayacaktır.

    Bu yeni denge halinde, hizmet sektörleri daha öncekine nazaran toplam_istihdamın daha büyük bir kısmına iş imkanı sağlayacaktır. Böyle bir sonucu doğuran kuşkusuz toplam tüketim içinde hizmet sektörlerinin nisbi fiyatlarının artışıdır. Bu alanda örneğin Summers'in 1985'te yaptığı bir araştırmada da ortaya koyduğu gibi, işgücünün sektörel dağılımında talepteki değişmeden ziyade verimlilikteki sektörler arası farklar daha büyük bir rol oynamaktadır

    Sektörlerarası verimlilik artışıyla ilgili mukayeseli araştırmalar da yapılmıştır. Bunlar arasında Slow'un 1957, Denisan'un 1962 araştırması gösterilebilir. Yapılan başka araştırmalara göre, 1973 petrol krizini takiben ülkelerin birçoğunda genel olarak verimliliğin düştüğü gözlenmiştir. Bu araştırmalar, hizmet sektörlerinin büyümesinin toplam verimlilik artışı üzerine etkileri konusundaki tartışmaları gündeme getirmiştir. 1985'de Kendrick tarafından ABD'de yapılan ayrıntılı bir araştırmaya göre, malların üretiminde emek prodüktivitesi son 35 yılda 2.8 oranında ortalama artmasına mukabil, hizmet sektörlerinde verimlilik sadece 1.9 oranında yükselmiştir. Ayrıca, malların üretimindeki ortalama toplam faktör prodüktivitelerine bakıldığında mal üretiminde 2.2 olan ortalama artış oranı, hizmet sektörlerinde 1.3'e düşmektedir.

    Özellikle elde edilen bulgulara göre, 1973'ten sonra ABD'de hizmet sektörlerindeki verimlilik düşüşü, malların üretimindeki verimlilik düşüşünden daha güçlüdür. Ayrıca, hizmet sektörlerinin alt-sektörlerinde verimlilik düşüklüğü farkları, birinden diğerine önemli değişiklikler göstermektedir. Özellikle verimliliğin düşüş dönemlerinde, toplam faktör verimliliklerine nazaran emek prodüktivitesi hizmet sektörlerinde daha hızlı düşmektedir.

    Araştırmacılar genelde bu durumu, mal üretimine nazaran hizmet sektörlerinin ortalama olarak daha emek yoğun oluşuyla açıklamaktadırlar. Wieczorek'in görüşüne göre, hizmet sektörlerinde istihdamın genişlemesiyle toplam verimliliğin yavaşlaması arasında bir ilişkinin varlığı bütün bu araştırmalara rağmen tam anlamıyla doğrulanmamıştır. Romer'e göre ise, işgücüne yeni girenlerin hizmet sektörlerine kayması, bu sektörde emekten tasarruf eden yeniliklerin ortaya çıkışını önlemiş ve ekonominin diğer kısmıyla bu sektördeki teknoloji farkını genişletmiştir.

    1985'te Baumol, Batı toplumları için çok ilginç bir sorunu gündeme getirmiştir. Acaba düşük verimlilik artışıyla hizmet sektörlerinin gittikçe büyümesi tüm ekonominin daha düşük bir büyüme hızına sahip olması sonucunu mu yaratacaktır? O'nun görüşlerine göre, hizmet sektörlerinin toplam verimlilik büyümesine katkılarının genel istatistikler tarafından yeterli ölçüde değerlendirilmemesinden dolayı böyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu tip hizmetlerin verimli bir girdi olarak dikkate alınmaması ve bunların spesifik yolları üzerinde durulmaması, böyle bir sonucu yaratmaktadır. Arge faaliyetleri bu tip hizmetler için bir örnek olarak sayılabilir.

    Aslında, araştırma ve geliştirme sonucu ortaya çıkan teknolojik yenilikler, tüm ekonominin verimliliğini yükseltmektedir. Benzer şekilde, işletme yönetimi faaliyetleri, toplam ekonomideki verimliliğin artışını etkilemektedir. Aslında bazı yazarlara göre, hizmet sektörü ekonomideki farklı üretim blokları arasında bir bağ kurmak suretiyle tüm ekonomiye üretken bir girdi sağlamaktadır.

    Bu bakış açısından, hizmet sektörlerindeki büyüme, toplumun tüm verimlilik seviyesini etkileyecektir. Bu görüşe göre, yüksek seviyede geliştirilmiş bir ilişkiler ağı, üretim sürecinde daha geniş ve daha derin bir uzmanlaşmayı getirecektir. Bu da üretimin birim maliyetinin düşmesi sonucunu yaratacaktır. Eğitim ve sağlık hizmetleri de toplam verimlilik artışına etki yapan diğer hizmet sektörleri olarak sayılabilir. Benzer şekilde, eğitim ve sağlık hizmetlerinin seviyesinin yükseltilmesi, toplumda insan kapitaline yaptığı etki dolayısıyla toplumda verimliliği artıracaktır.

    Gelişmeye Açık ve Durgun Sektörler

    Üzerinde durulan diğer önemli bir nokta ise hizmet sektörlerindeki belirli guruplarda ortaya çıkan verimlilik seviyesi ve teknolojik gelişmenin, ekonominin tümü üzerine etkilerinin olup olmadığının incelenmesidir. Bu açıdan Baumol, hizmet sektörleri için aşağıdaki kategorileri ele almaktadır. Bunlar; "durgun personel hizmetleri" (stagnant personal services), "gelişmeye açık, insana dayanmayan hizmetler" (progressive impersonal services), "asimptotik olarak durgun ve şahsi olmayan hizmetler" (asymptotically stagnant impersonal services)'dir.

    Durgun ve gelişmeye açık hizmet grupları, değişik hizmet kategorileri arasındaki teknolojik değişmelerdeki farkları ifade etmektedir. Bu nedenle "şahsi, gelişmeye açık hizmetler" (personal progressive services) diye bir gurup mevcut değildir. Çünkü kuaförlük, öğretmenlik, artistik faaliyetler gibi hizmet dallarıyla ilgili şahsi hizmetlerin verimlilik seviyeleri durgundur. Kuşkusuz, durgun şahsi hizmet kategorisindeki verimlilik artışını çok sayıda faktör sınırlamaktadır. Bu hizmetlerin karakteristiklerinden bir tanesi, bu fa*aliyetlerin yapılmasına sarf edilen zaman bu faaliyetin yapılmasıyla yakın ilgisi olmasıdır. Özellikle, tıbbi bakım, eğitim ve sanat dalları gibi hizmet sektörlerinde bu yaklaşım doğrudur.

    Sonuç itibariyle konuya baktığımızda, Batı'da istihdamın hizmet sektörlerine veya daha geniş bir ifadeyle "üçüncü sektörlere" (tertiari sector) geçtiği gözlenmekte ve tarımda istihdam hızla daralmaktadır. Buna mukabil, daha karmaşık bir yapı imalat sanayinde gözlenmektedir. Bu sektörde istihdam endüstrileşmiş ülkelerde düşerken, gelişen ülkelerin önemli bir kısmında yükselmektedir. özellikle, Asya ve Latin Amerika'nın yeni sanayileşen ülkelerinde böyle bir durum gözlenmektedir. Her ne kadar imalat sanayi istihdamındaki bu farklı gelişmelerden genel bir yorum çıkarmak zorsa da, bu gelişme trentleri imalat sanayi istihdamının gelişmiş ülkelerden gelişen ülkelere kaydığı biçiminde yorumlanabilir.

    Kuşkusuz, imalat sanayinin gelişmişten gelişene kayması, gelişmişlerin ekonomik büyümeleri üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Bilindiği gibi, emek arzı fazlalığına istihdam imkanı veren hizmet sektörleri daha düşük verimlilik oranına sahiptir. Bu nedenle hizmet sektörlerinde istihdamın büyümesi, ekonominin bütününde verimlilik artışını olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu gelişmeye karşı çok sayıda karşı iddia da ileri sürülmüştür. Genelde kabul edildiğine göre, istihdamın imalat sanayinden hizmet sek*törlerine kayması, talep cephesi etkilerinden ziyade, birçok yazarın da işaret ettiği gibi, sektörler arası verimlilik farklarından doğmaktadır. Üzerinde durulan diğer bir önemli nokta ise, teknolojik gelişmelerin hizmet sektörlerinin genişlemesine ve daralmasına olan etkileridir.

    Hizmet endüstrilerini günümüzde ekonomik hayatın "Cindrella"sı olarak değerlendiren yazarlar vardır ve hiçbir ekonominin hizmet sektörü olmadan yaşamını devam ettiremeyeceğini ileri sürmektedirler.

    GATT tarafından 1989'da yayınlanan bir Rapor'da sigorta, banka, haberleşme, ulaşım gibi hizmet sektörü faaliyetlerinin milli ekonomilerin kalbini oluşturduğu ve imalat sanayine temel bir girdi sağladığı ileri sürülmüştür. Gerçekte, küreselleşen dünyamızda dünya piyasalarıyla rekabet etmek isteyen bir ülke,' mümkün olduğu kadar ucuz, çabuk ve etkin bir şekilde hizmet sektörlerini ekonomiye sokmak zorundadır. Bu yüzden, hizmet sektörleri bilim adamlarının, planlamacıların, politika oluşturanların yakın ilgisini çekmektedir.

    Özellikle günümüzde "bilgi teknolojisi devrimi"yle (information technology revolution) ekonomiler hizmet sektörlerine daha fazla bağımlı bir hale girmiştir. Küreselleşme süreciyle sermaye akışı, değişik finans merkezlerinin liberalleştirilmesi, bilgi toplama, işleme ve nakletme süreçlerinin, haberleşme teknolojilerinin geliştirilmesi, ulusal piyasalar arasındaki bağları güçlendirmiştir. Böyle bir gelişme hizmet sektörlerindeki üretim-tüketim ve ticaret faaliyetlerini hızla genişletmiştir. Böylece, toplumlar endüstri-ötesi veya bilgi toplumu dönüşümü yaşamaya başlamışlardır. Bu gelişmeler, hizmet sektörlerinde geleneksel yapıları değiştirmekte ve hizmet sektörlerine küreselleşme sürecinde anahtar bir rol vermektedir

    Yorum

    İşlem Yapılıyor
    X