İnnovasyon

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    İnnovasyon

    Globalleşmenin etkisi ile dünyada tüm mal ve hizmetlerin bolluğu söz konusu, artık her malın ve hizmetin yüksek sayıda hatta ihtiyaçtan fazla arzı var. Tüm piyasalarda, rekabet arttı, karlılık düştü, vadeler uzadı. Kendinden büyüklerle mücadele etmek için daha fazla üretmek, daha fazla satmak bir yöntem olabilir, ama nereye kadar.

    O zaman bu girdaptan kurtulmak için ne yapmak lazım. İktisatçıların programlarını daha çok dinlemek, dövizi, borsayı, cari açığı, bütçe fazlasını daha çok takip etmek mi? Yoksa ülke ekonomisinin düzelmesi için yurt dışından gelecek sermayeye bel bağlayıp oturup beklemek mi? Tabiki hiçbiri. Bütçe açıklarını konuşmak, döviz kuru tahmini yapmak da iş adamının işi. Ancak asıl işi, yeni fikirler üretmek, işinin her alanında innovasyonu ön planda tutmak olmalıdır.

    Peki, nedir bu innovasyon. Kelime anlamı yenilik, buluştur. İş hayatında “Yenilikçi faaliyetler”“Para kazandıran yenilikçilik”“Farklı olmak, farklılık yaratmak” anlamına gelir.

    Ama buradaki yenilikten kastedilenin, sadece teknolojik yenilik olmadığı, yönetimsel, üretimsel ve pazarlama alanında yenilikler olduğu unutulmamalıdır.

    Bu konuda Mor İnek örneği gerçekten çok güzeldir. ABD’li yazar Seth Godin’ in Purple Cow (Mor İnek) adlı kitabındaki örnek şu temele dayanır, araba ile giden bir çocuğu, yolun kenarında gördüğü otlayan bir inek heyecanlandırır. Ancak araba yola devam ettikçe yolun kenarında gördüğü inekler çoğalır, bu inekler belli bir zaman sonra tüm çekiciliğini kaybeder ve çocuk camdan dışarı bakmaz olur. Oysa o siyah benekli ineklerin arasında mor bir inek olsa bütün dikkatleri üzerine çekmez mi? O çocuk bu ineği gördüğünde bütün dikkatini bu ineğe yoğunlaştırmaz mı? Tabiki evet. O halde İş adamının işi, bütün ürünlerin fiyat ve kalite olarak birbirine yaklaştığı bu rekabet ortamında işletmesini mor inek yapmaya çalışmak olmalıdır.

    Aslında innovasyon sadece iş adamlarını değil, en küçük işletmeden, ülke ekonomilerine kadar herkesi ve herkesimi ilgilendiren bir konu. Avrupa Birliği, innovasyon politikaları konusunda bildiriler yayınlıyor. Bu konuda Japonya ve ABD nin arkasında kaldığını kabul ediyor. Dünyanın değişik ülkelerinde İnnovasyon konulu konferanslar düzenleniyor. Bunlardan sonuncusu 17 Ekim 2006 tarihinde İstanbul’da yaklaşık 2000 e yakın katılımcı ile yapılan İnnovasyon Konferansıydı. Konferansta konuşan Tom Peters “Bugünün rekabet koşullarında ne en güçlü, ne de en akıllı, sadece değişime en yatkın olanlar hayatta kalacak dedi”. Bu cümle bile önümüzdeki süreçte, ticari olarak ayakta kalmak için innovasyonun bir tercih değil, bir şart olduğunu özetlemeye yetiyor.

    İnnovasyonları başlıca dört guruba ayırmak mümkün,

    —Teknolojik, Ar-ge ’ye dayalı innovasyonlar.

    —Mevcut teknolojiye dayalı innovasyonlar.

    —Organizasyonel innovasyonlar (işgücü yönetimi, dağıtım, finans, imalat, gibi alanlarda yeni iş organizasyonlarının bulunması)

    —Dizayn ve pazarlama alanlarındaki sunuma yönelik innovasyonlar.

    Tüketici çevre ödülünü alan Papağan Kuruyemiş firmasının kuruyemiş paketlerine çöp torbası ekleyerek satışa sunması hiç de teknolojik yenilik gerektirmeyen aslında herkesin düşünebileceği ama hiç kimsenin bugüne kadar düşünmediği innovasyonlara güzel bir örnek. Boyner’in piyasaya sürdüğü T-Box da yine teknoloji gerektirmeyenlere güzel bir örnek. Dünyadaki ilk arama motoru Google. İki üniversite öğrencisinin düşünerek hayata geçirdiği bu buluş onları bugün dünyanın en büyük şirketi olan Microsoft a rakip yaptı.

    Apple firması telefon ile bilgisayarı bir arada sunacağı bir ürünü piyasaya sunmaya hazırlanıyor, fiyatı 499 usd olacak olan bu üründen ilk yıl için 10 milyon adet satacaklarını varsayıyorlar. Yani bu üründen beklenen ciro ilk yıl için 5 milyon dolar.

    Bu çarpıcı örneklerin yanında her gün günlük hayatta karşılaştığımız yüzlerce büyük küçük örnek de saymak elbette mümkün.

    Herkesin kendi işini nasıl geliştireceği, para kazandıran yenilikleri nasıl yakalayacağı konusunda durup dinlenmeden düşünüp, çalışması gerekli, işletmede yenilikler konusunda üretken bir ortam yaratılmalı, personel bu konuda cesaretlendirilmeli, teşvik edilmelidir.

    Bu konuda rakip firmalar için çalışan iki ayakkabı satıcısının Afrika’ya gitmesi hakkında bilinen bir hikâye vardır. Birinci satıcı bir süre sonra patronunu arar ve der ki; “Burada iş yapmamız mümkün değil hiç kimse ayakkabı kullanmıyor”. Bu sırada diğer satıcı patronuna şöyle demektedir; “Burası bizim için harika bir Pazar olabilir, hiç kimsenin ayakkabısı yok”.

    Unutulmamalı ki, ekonomik ve ticari başarı etrafta olan biten değişimleri herkesten önce görebilmek ve ileriyi herkesten önce seçebilmekle mümkündür.

    Bülent FIÇICI
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    #2
    Konu: İnnovasyon

    Yenileşim (İnnovasyon)


    Küresel ekonomi kurallarının işlediği dünyada tüketim, buna bağlı olarak da ticaret ve üretim hızla artarıyor. Ancak, tüketicilerin önüne konulan ürünler çeşit olarak artmakla birlikte giderek birbirlerine benzemeye başlıyorlar. Özellikle otomobil ve bilgisayar gibi teknolojik ürünlerde bu benzerlik daha da dikkat çekici düzeyde. Tüketiciler çok küçük ayrıntılara bakarak satınalma kararı veriyorlar. Internetin yaygınlaşması da tüketicinin herşeyden anında haberli olmasını ve karşılaştırmalar yapabilmesini kolaylaştırıyor. Bu sıkı rekabetin üstesinden gelebilmek, ürünlerin beğenilirliğini ve satışını artırmak üzere üreticilerin rakiplerden farklı olmaları gerekiyor.

    İşte bu noktada, son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir sözcük olan “innovasyon” kavramı devreye giriyor. Bu terim dilimizde “innovasyon” , “inovasyon” ya da “yenilikçilik” olarak kullanılıyor. Bence, “yenileşim” sözcüğü daha uygun gibi.

    Peki, nedir bu yenileşim dedikleri şey? Aslında, hepimizin çok yakından bildiği bir kavram. Kısaca, ürün ya da hizmetlerde ekonomik değer taşıyan yenilikler ya da düzenlemeler yapmak olarak tanımlayabiliriz. Ancak, yenileşimi yeni bir buluş (icat, invention) yapmak ile karıştırmamak gerekir. Yenileşim (innovasyon), var olan bir ürün ya da hizmetin daha da iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için yapılan çalışmalardır.

    Yenileşim çalışmaları bir çok amaç için yapılabiliyor. Ürünlerin kalitesinin artırılması ve maliyetlerinin düşürülmesi ilk sıralarda yer alırken; kullanılan malzemelerin azaltılması, montaj kolaylığı yaratmak, kullanılan enerjinin azaltılması da yenileşime konu olabiliyor. Yeni pazarlar yaratılması, ürün yelpazesinin genişletilmesi, üretim süreçlerinin geliştirilmesi, çevreye verilen zararın azaltılması ve kurallara uyma gibi konular da şirketlerde yenileşim açısında ele alınması gereken konular olabiliyor.

    Birkaç örnek, konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Güvenliği artırılmış ve göz retinasını tanıyarak açılan otomatik kapılar, çekilerek taşınan tekerlekli bavullar, meyveli yoğurtlar, su geçirmeyen kumaşlar yenileşime örnek olarak verilebilir. Geçen gün, bor katkılı betonun dayanımının (mukavemet) %70 daha arttığı ile ilgili bir haber okudum. Bu da güzel bir yenileşim örneği. Yenileşim illa ki ürünlerde yapılır diye bir şey de yok. Sözgelimi, T-Box iç çamaşırını sıkıştırılmış ambalajlara koyarak daha fazla dikkat çekmeyi başardı ve çok iyi satış rakamlarına ulaştı. Ambalajda olduğu gibi hizmette de yenileşim yapılabilir. Dünyada yenileşimi en iyi uygulayan kuruluşlardan birisi 3M’dir. Şirketin web sitesine girerseniz “Innovasyon ruhu; 3M budur.” sloganını en üstte görürsünüz. Bu şirketin “post-it”, “scotch-brite” bulaşık süngerleri bütün dünya tarafından yakından bilinen yenileşim örnekleridir.

    Üretim yapan kuruluşlar, bünyelerinde yer alan Ar-Ge (araştırma geliştirme) birimlerindeki uzmanların ortaya koyduğu yenilikleri patentleyerek ürünlerine yansıtırlar ve piyasa sürerlerdi. Ancak son zamanlarda şirketler, yenileşim konusunda uzmanlarının yanı sıra çalışanların ve kullanıcıların görüşlerine de başvuruyorlar. Otomotiv üreticileri ve daha pek çok sektör ürünlerin daha da iyileştirilmesine yönelik olarak işçilerdeki yaratıcı düşünceyi açığa çıkarmak amacıyla çalışmalar yürütüyorlar. Procter&Gamble yeni diş fırçalarının tasarımı konusunda kullanıcı ve diş hekimlerinin görüşlerinden de yararlanıyor.

    Uzmanlar, yenileşim ekonomisi adı verilen devrimci bir döneme girmek üzere olduğumuzu anlatıyorlar. Kısaca söylemek gerekirse, bütün kuruluşlar ve hatta bireylerin farklılık ve farkındalık yaratamadıkları sürece başarılı olma şansları azalıyor. Bunun da yolu yenileşimden geçiyor

    Yorum

    • Sniper®
      Senior Member
      • 22-06-2005
      • 12987

      #3
      Konu: İnnovasyon

      İnnovasyonun Tek Yıldızı Yoktur!


      Dünyanın hangi ülkesine gidersem gideyim hep aynı konu konuşuluyor: “innovation”. Her yerde ağız birliği var; “sürekli innovasyon yapmalıyız”, “Hayatta kalabilmenin yegane yolu innovasyon”, “Geleceğimiz innovasyona bağlı”.

      Peki, daha önceki on yıllarda yok muydu, şu inovasyon denen mucizevi kelime?

      Elbette vardı, 1500'lerden beri sözlüklerde yer alan bu kelime… Bu aralar birçok kitap yayınlanıyor bu kelimeyi içinde barındıran. IDEO fenomenin arkasındaki isim Tom Kelley'nin de adını taşıyan bir kitap yayınlandı geçtiğimiz aylarda.

      “İnnovasyon sürecinde yer alacak takım üyeleri ile çalışmak da tıpkı bir dekatlon takımı ile çalışmak gibidir” diyor IDEO'nun Genel Müdürü Tom Kelley, Jonathan Liman ile beraber yazdıkları “The Ten Faces of Innovation” adlı kitapta.

      Çalışanları şimdiye kadar bildiğimiz dört (Politikacı, Asker, Şarkıcı, Köylü sınıflaması ile Aristo) ya da katları (IEINSTJP sınıflaması ile Myer-Briggs) olarak kategorize eden sistemlerin aksine sadece on farklı niteliğe haiz insan grupları; antropolog, araştırmacı (experimenter), kolaj ustası (cross-pollinator), mania (engelli) koşucusu (hurdler), işbirlikçi (collaborator), yönetici (director), deneysel mimar (experience architect), sahne tasarımcısı (set designer), bakıcı (caregiver), meddah (storyteller) olarak tasnif edip her birini ayrı bölümlerde açıkladıktan sonra kitabın son bölümü “karışım”da (in the mix) başarılı olabilmek için hangi prensipleri uygulamak gerektiğini anlatıyor. Buna göre;

      1. Kuvvetinizi sınırlarınızı zorlayarak kullanın. Uzun dönemde esneklik, kurumun büyüklüğünden de para gücünden de önemli olacaktır. PanAm, Montgomery Ward, Bethlehem Steel gibi zamanının devleri pazar paylarını yeni iş modelleri ile gelen şirketlere nasıl kaptırdıklarını unutmayın. Kolaj ustası ve araştırmacı kişilikleri kullanın.

      2. Uzaklara gidin. İnnovasyon sadece bir ders ya da program değil, bir yaşam şekli. İnnovasyon, kurumun hepsine yayılması gereken bir ruh. Yenilikçi kişilikleri formlarında kalmasını sağlayın ve diğer takımlarınızın aynısını yapmasına destek olun.

      3. Hiçbir zaman vazgeçmeyin. En iyi atletler hiçbir zaman “bittim” demezler. Mania koşucusu önünde sadece birkaç mania değil onlarcası olduğunu bilerek koşuya başlar. Yönetici, sürekli yeni fikirler üretmenin sadece bir kerelik enerji patlaması ile yeni fikirler oluşturmaktan daha iyi olduğunu bilir. Kolaj ustası enerjinizi başkaları ile birleştirip toplamın enerjisinin bireylerin enerjisinin toplamından daha fazlasına ulaşmasına neden olur.

      4. Düşüncenin gücüne inanın. Atletlerin dünyasında düşüncenin yeri hayli fazladır. Tenis hocası “önce hayalinizde ace yapmayı öğrenin sonra sahada yaparsınız” der. Bitkinlik ve öfke geldiğinde çözüm akıl oyunlarındadır. Olumsuz hangi örüntü ile karşılaştınız? Geride kalmanıza ne sebep oluyor? Kara delikler nerede? Sırıkla atlayan ve ilk iki denemesi başarısız olmuş bir atleti düşünün… Tüm dünya onu izliyor, son hakkı olan üçüncü denemesi için.

      5. Akıl hocalarını takdir edin. Solo performanslarda bile fevkalade başarılı kişilerin ardında onlara inanan güçlü akıl hocaları (mentor) vardır. Doğru akıl hocası başarılara taşırken, yanlış akıl hocası ya da akıl hocasız bir atlet kariyerinin sonuna, dolayısı ile hayatının sonuna çok kolay ve hızlı yoldan ulaşır. Güvendiğiniz ve içinizdeki antropolog, kolaj ustası ya da meddahı çıkartacak akıl hocaları ile çalışın.

      İster spor alanında olsun ister iş dünyasında olsun bir takımı oluştururken yıldız oyunculara güvenerek oyun kuramazsınız. Farklı kişilikleri bir araya getirir ve bunların karışımından başarıyı yakalamayı umarsınız. Elbette farklı yeteneklerin farklı istemleri olacak ve bunların da ara sıra birbiri ile çatışması kaçınılmaz olacaktır. Önemli olan yaratıcı çatışmaların oluşmasıdır.

      Ölümcül çatışmaların kuruma hiçbir yararı yoktur, üstelik var olan yetenekleri de körletir. Dolayısı ile takımı oluşturulanların özellikle tehlikeli çatışmaları seven patolojik kişiliklerden seçilmemesine özen göstermek gerekir.

      Zafer Babür

      Yorum

      İşlem Yapılıyor
      X