Hepatit C'de neyi önerirsiniz?!

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Zaur
    Member
    • 19-04-2004
    • 906

    #2
    Karaciğer Dostu (Silybum marianum-Carduus marianus)

    Karaciğer Dostu Meryemana Dikeni (Silybum marianum-Carduus marianus)



    Dünya üzerindeki bitkilerin yaklaşık 20.000 türü tıbbi amaçlı kullanılır. Türkiye’de yetişen 8500 türden sadece 500 kadarı tedavide kullanılıyor.

    Bizimde kısaca bahsedeceğimiz Meryemana Dikeni Tohumları hemen hemen 2000 yıldır karaciğer problemleriyle ilgili olarak kullanılan bir bitki olup modern araştırmalar ve çalışmalar sonucunda karaciğer hastalıkları üzerine olumlu etkisinin ispatlanmış olması geleneksel bilgilerin de doğru olabileceğinin çok ilginç bir örneğidir.

    Şimdi Meryemana Dikeni(Silybum marianum) Bitkisinin doğadaki yerini ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkında neler yapabildiğini öğrenmek üzere sizlerle bu bitkiyi baş başa bırakıyorum.

    MERYEMANA DİKENİ

    DROG ADI: Herba Cardui mariae

    LATİNCE: Silybum marianum, Carduus marianus

    İNGİLİZCE: St. Mary’thistle

    ALMANCA: Mariendisten

    FRANSIZCA: Chordonmarie

    FARSÇA: Eşterhar

    ARAPÇA: Şevkel-cemel, el-lehlah

    DİÐER İSİMLERİ: Deve dikeni, Akkız, Kenger otu, Akdiken…

    TARİHÇESİ:
    Bu bitki Almanya’da Meryemana’yı andıran bir dinsel sembol olarak görüldüğü için ona bu isim verilmiştir. Kızılderililer ise bu bitkiye Deve Dikeni, Kutsal Diken, Okunmuş Diken olarak adlandırmışlardır.

    Meryemana dikeni tohumları yaklaşık olarak 2000 yıldır karaciğer hastalıkları ile ilgili olarak kullanılan bir bitkidir ve bu bitki ile ilgili araştırmalar yaklaşık 30 yıl önce 1958’de başladı. 10 yılın sonunda ise Münih üniversitesinden H.Wagner başkanlığındaki bir araştırma grubu silymarin olarak bilinen bir bileşiği tohumlarından ayırmayı başardılar.

    Meryemana Dikeni tohumları %4–6 oranında silymarin içermesine rağmen günümüzde Amerika’da üretilen yoğunlaştırılmış Meryemana Dikeni ekstreleri %70–80 oranında Silymarin içermektedir.

    MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ:
    Bitki 1–1.5m yüksekliğinde gövdesi köşeli seyrek tüylü1-2- yıllık otsu bir bitkidir.
    Çiçekleri; baş şeklinde olup bir arada toplu görünümündedir. Meyveleri ise 7mm kadar uzunlukta esmer renkli uç kısımlarında 15mm kadar uzunlukta düşücü ve beyaz renkli bir tüy demeti bulunur. Rozet yapraklar kalsiyumkarbonat birikmesinden dolayı beyaz renklidir. Tohumu ise; koyu renkli oval farklı yüzeylerden oluşmuştur ve 6mm uzunluğundadır.

    BİTKİNİN TARIMI VE YETİŞTİRİLMESİ:

    Meryemana Dikeni Akdeniz ülkeleri, Güney Rusya ve Kuzey Afrika’da yaygın olmasıyla birlikte ülkemizde Ege ve Marmara bölgelerinde sıkça görülmektedir.

    Bu bitki her türlü toprağa uyum sağlar fakat istenilen boya gelmesi amaçlanırsa zengin humusa gereksinim duyduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bitkinin çoğaltılması için; tohumu ilkbahar sonunda veya sonbaharda şaşırtılmak üzere saksıya ekilmesi gerekmektedir. Ilık iklimlerde kendi kendine dökülen tohumlardan da çıkıp büyür. Limonluklarda ya da bitki örtüsü içinde ilkbahar başında da yetiştirilmeye başlanabilir.

    Meryemana Dikenini yetiştirmek için 75cm aralıklarla seyreltilir ya da şaşırtılır. Evde yetiştirmeye müsait bir bitki değildir.

    Bu Bitkiden ürün almak için; toplama yöntemi geçerlidir fakat kökünü elde etmek için ikinci yılında kazılarak yapılması gerektiği bilinmelidir.

    KİMYASAL ÖZELLİKLERİ:
    Bu bitkinin bileşiminde karaciğeri koruyucu etken maddeler ve kendine has diğer maddeler bulunmaktadır. Bunlar; flavonolignandan meydana gelen silymarin, taxifolin, quarcetrin, albumin, müsilaj, sabit yağ ve acı maddelerdir.

    Meryemana Dikeni ekstreleri %70–80 silymarin içermesinden dolayı antioksidan etki göstererek karaciğerin serbest radikallerinin zararlarından korur. Aynı zamanda karaciğer hormonlarının ilaçların ve kimyasalların detoksifikasyonundan sorumludur.

    Tohumları; %25–30 sabit yağ, nişasta, tanen, silymarinler ki bunlar: silybin, silydianin ve slychristin içermektedir.
    Silymarin bileşiklerinin karaciğer hücrelerinde ribozomal RNA moleküllerini sitimüle ederek protein sentezini arttırdığı sanılmaktadır. Aynı preparatlar mantar zehirlenmelerinde amonitin ve pholloidin alkoloidlerinin karaciğerde zehir etkisini önleyici olarak da kullanılmaktadır.

    Meryemana Dikeni bitkisinde bu maddeler yanında, tyramin, flavonid, histamin, reçine, âmine, albümin, agmatin maddeleri de bulunmaktadır.


    TIBBİ ETKİLERİ:
    Bu bitki üzerinde yapılan klinik araştırmalar ve deneyler sonucu içerisindeki kimyasal maddelerin vücudumuzun ikinci büyük organı olan karaciğer hastalık ve problemlerinde tedavi olarak ve de karaciğeri kuvvetlendirici amaçlı kullanabilineceğini açıkça ortaya koymuştur.

    Önceleri sadece Almanya’da daha sonra ise Avrupa’nın birçok ülkesinde araştırmalar sonucu görülmüştür ki kronik hepatiti yani karaciğer iltihabı dâhil, aşırı alkol ve bazı ilaçların neden olduğu kolonjit (safra yolu iltihabı) ve sirozda da bu bitkide bulunan maddelerin oldukça etkili olduğu saptanmıştır.

    Karaciğer vücudumuzun kimyasal fabrikası gibi çalışarak sağlığımızın sürdürülmesinde önemli rol oynar. Yağların yakımı ve parçalanması için gerekli safrayı üretir. Kanımızdaki nikotin, alkol ve karbonmonoksit gibi zehirleri zararsız hale getirir. Karaciğer aynı zamanda A, D, E ve K vitaminlerin de depolandığı yerdir. Meryemana Dikeni tüm karaciğer fonksiyonlarını destekler ve yeni karaciğer hücrelerinin oluşmasında yardımcı olur. Bu bitkinin içeriğindeki silibin maddesi aynı zamanda kuvvetli bir antioksidan olup sigara, alkol ve kirli hava ile alınmış olan zehirli maddeleri oksidatif zarar sonucu üretilen serbest radikalleri etkisiz hale getirir.

    Silymarin aynı zamanda iyi bir kan temizleyici olup psoniasiz yani; sedef hastalığı içinde faydalıdır. Karaciğerin temel görevlerinde olan infilitrasyon (filtre etme) özelliğinden dolayı sedef hastalığı ile ilişkisi vardır. Sedef hastalığının diğer bir nedeni de leukotrienelerin fazla hücre oluşumunu engellemesidir.

    Silymarin karaciğer hormonlarının, ilaçların ve kimyasallarının süzülüp temizlenmesinden sorumlu glutathione maddesinin oranı %35’in üzerine çıkmaktadır. Silymarin karaciğere zarar veren leukotrieneler için kuvvetli bir engelleyici olduğu gibi karaciğere karşı koruyucu etkisi birçok deneysel ve klinik çalışmalarla ispatlanmıştır. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda silymarinin siroz, kronik hepatit, karaciğerin yağ infilitrasyonu, hamilelikte safra akımının kesilmesi, cholongitis yani; safra kanalları iltihabı ve pericolongitis ( safra kanalları çevresindeki doku ve oluşumlarının iltihabı) gibi birçok karaciğer hastalığı üzerinde pozitif etkisi olduğu da gösterilmiştir.

    Ayrıca silymarin maddesi karaciğer zehirlenmelerinde özellikle amonitha phalloides ile olan mantar zehirlenmelerinde çok etkilidir. Etken bileşik silymarin karaciğerin hücre çekirdeğinde polimeraz A’nın aktivitesini sitimüle eder ve karaciğer rejenerasyonu (yenileme) kabiliyetini arttırır. Bu bitki droğunun antihepatitoksik etkisi yanında kologog etkisi de vardır. Bunların yanında antidepresan (sakinleştirici) etkisi de görülmektedir.

    REÇETELER:
    Karaciğer yetersizliği: Bitkinin içeriğindeki silymarin maddesi karaciğer tedavi edicidir. Bu nedenle bitki ve ya tohumları kaynatılıp soğuk olarak içilebilir. Eğer tatlandırılmak istenirse bir miktar bal kullanılabilir.

    Zehirlenmelerde: Meryemana dikeni kaynatılır süzülerek içilir.

    Hepatit (Sarılık): Meryemana dikeni ayrık otu köküyle beraber kaynatılır soğutulmuş olarak içilir. Tatlandırıcı olarak bir miktar bal kullanılabilir.

    Mide güçlendirici: Meryemana dikeni bitkisinin tohumları ezilerek sirkenin içine atılır.20 gün bekledikten sonra kullanılabilir.

    Ateş düşürücü, idrar arttırıcı, romatizma ağrılarını azaltıcı: 15g meryemana dikeni 100g suda haşlanır ve bu hazırlanan preparattan bir bardak içilerek tedavide kullanılır.

    Safra arttırıcı: Bir miktar meryemana dikeni tohumları suda haşlanır ve elde edilen preparat içilerek kullanılabilir.

    Kum dökücü olarak: 25g halis meryemana dikeni suyu ile yeteri miktarda badem yağı karıştırılır. Elde edilmiş olan preparat içilir.

    UYARILAR:
    Araştırmalar sonucu şikâyetlere göre tedavi amaçlı kullanılan preparatların yan etkilerinin olmadığı açıklanmaktadır fakat kesinlikle doktorunuza başvurmadan ve profesyonel bir yardım almadan kullanmayınız!

    Nitrojence yani azotça zengin özellikle kimyasal gübre kullanılmış toprakta yetişen bitkiler tedavi amaçlı ilaç olarak kullanmayınız.

    Sağlıcakla...

    Çiğdem TÜRCAN
    Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
    Teknikeri

    KAYNAKÇA:
    1. BREMNES Lesley, Çeviren: EBCİOÐLU Nejat / Şifalı Otlar Cep Ansiklopedisi
    2. ÖZER Mustafa / Tabiat Eczanesi/ Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi, cilt 1-2 Akit Gazetesi, Kütahya, 1998.
    3. ZEYBEK Necmettin (Prof. Dr.), ZEYBEK Ulvi (Doç. Dr.) / Farmasötik Botanik/ Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, İzmir, 1994
    4. DEMİRHAN ERDEMİR Ayşegül (Prof. Dr.) / Şifalı Bitkiler Doğal İlaçlarla Geleneksel Tedaviler/ Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
    5. ACARTÜRK Reyhan; Şifalı Bitkiler Flora ve Sağlığımız, Karşıyaka, İzmir, 1996.
    6. bitkiterapi.net
    7. sifalibitki.com
    8. bitkiselsifa.com

    KAYNAK

    Yorum

    • Zaur
      Member
      • 19-04-2004
      • 906

      #3
      İbretle okumanız için!

      İbretle okumanız için...

      "Hala bana bile hayal gibi geliyor. Fakat bu zor ve pahalı tedavi gerektiren hastalıktan kurtuldum...


      Hikayem, Haziran 2007 tarihinde benim tiroid bezime baktırmak için Kızılay hastanesine gitmemle başladı. Uzun zamandır içimde Hepatit testi yaptırma konusunda bir istek vardı. Doktordan rica ettim, test formunda ANTİ HCV’yi de işaretledi. Ben rahatım! Bana göre nasıl olsa hiçbir şey çıkmaz! Ama öyle olmadı. Birkaç gün sonra test sonuçlarını aldığımda büyük bir süprizle karşılaştım: ANTİ HCV pozitifti.

      Tam o günlerde de bir sene önce radyoda dinlediğim Maranki Hoca’nın sitesini 'Acaba bahsettiği merkez kuruldu mu?' diye sıkı takip ediyorum. Lavman kısmında bize, acısız, maliyetsiz ve son derece sağlıklı bir yöntemle çok büyük şikayetlerin iyileştirilebileceğinin müjdesini veriyordu.

      O sıralar hastalığın varlığından haberdar olmadığımdan, detoks+lavman uygulamasını “yapabilirsem yaparım” diyerek keyfi yaklaşıyordum fakat kucağıma bomba gibi düşen hastalıktan sonra benim için bu uygulama mecburi oldu !

      İlk test sonucundan sonra, beni hemen Marmara Araştırma Hastanesi’ne gönderdiler. Oraya gidip kan vermeden önce aradaki bir haftalık zamanda detoks + lavman uygulamasını yaptım. Sonra hastaneye kan vermeye gittim. RNA testi yapılacaktı.

      20 gün test sonuçlarını, büyük bir endişe ve üzüntüyle bekledim. Bu zaman aralığında da sürekli Maranki Hoca’nın sitesini okuyordum. Ben onun yöntemiyle iyileşeceğime inanıyordum ama % 20’lik bir payla da kendimi bu hastalıktan dolayı değişmesi muhtemel bir hayata hazırlamaya çalışıyordum.

      Bu tip hastalıklarda insanı paniğe sürükleyen ilk şey, bilmemek. Yani bu hastalık nasıl sonuçlar doğurur, yaşantım nasıl değişir, tedavisi olur mu olmaz mı, başkasına bulaşır mı bulaşmaz mı, maddi olarak çok zorlar mı vs. bir sürü soruyla beraber bilinmezliklerin karanlığında yuvarlanıyorsunuz. Moraliniz çok bozuluyor ve doğal olarak bol bol ağlıyorsunuz.

      Çok şükür ki ben, ağlamanın ötesinde bir uygulama yapmış olmanın da rahatlığını yaşıyordum. Bu test sonucunu bekleme dönemimde, hastalığın detaylarını öğrenmeye çalışıyordum. Tüm süreç boyunca bu hastalıktan, aileme ve arkadaş çevremden kimseye bahsetmedim. Bunun sebebi de belki sessizce atlatacağım bir hastalık yüzünden onları üzmek, tedirgin etmek istemememdi. (Bu arada eklemek isterim ki Hepatit C’nin çok bariz belirtileri yok. Yani o belirtilerle başka bir hastalık olduğu da düşünülebilir. Yıllarca sinsice vücutta kalabiliyor. Takip edilmezse aniden karaciğer hastalıklarıyla karşılaşılıyor. Ayrıca tedavi masrafları çok yüksek.)

      Evet, 20 gün dolmuştu ve ben yine hastane yollarındaydım. Pozitif mi negatif mi ? Bu iki işaret, şimdi hayatımın dönüm noktasıydı.
      Çekinerek ve heyecanla testlerin dağıtıldığı bölüme yaklaştım. Ve test sonucu elimdeydi: HCV - RNA NEGATİF

      Hemen doktora götürdüm. 'İyi, atlatmışsın. Virüs pasifize olmuş. Yalnız 15 gün sonra tekrar ANTİ HCV’ye bakalım' dedi. 15 gün sonra Kızılay’da (sonuç NEGATİF), 1 ay sonra da tekrar Marmara Hastanesin’de (Bu testte ne negatif ne pozitif çıktı. Makine ölçememiş dediler) iki ayrı test yaptırdım.

      Doktor: 'Bunun üstünde durmana gerek yok. Vücut virüse karşı antikor üretmiş. Belki 1 sene sonra tekrar test yaptırabilirsin' dedi. Artık doktor beni ciddiye almıyordu. Çünkü ortada ciddi bir hastalık yoktu

      Ağlayarak ayrıldığım hastaneden gülerek ayrıldım ve keyifle evime geldim. Ahmet Maranki ve değerli eşi Elmas Maranki’ye içimden minnettardım. Çok büyük teşekkür ve dua ile andım.

      Daha sonra TÜYAP kitap fuarında, bizzat kendilerine yaşadıklarımı anlatıp teşekkürlerimi iletme fırsatı yakaladım. Onlar sayesinde kim bilir daha nice insanların hastalıkları şifaya dönecek.

      Bir hayat düşünün sevdiklerinizle, sevdiğiniz şeyleri yaparak keyifli yaşamak; bir hayat düşünün hastane kuyruklarında - belki aşağılanmalarla- doktorların iki dudağının arasına hapis olmak !

      Ben öncelikle yüce Allahım’a daha sonra da vesile olan çok değerli Ahmet Hocamıza ve değerli eşine tekrar şükranlarımı sunuyorum. Böyle olumlu tecrübe yaşayan arkadaşlarımızı da sitede paylaşmaya davet ediyorum.
      Hepatit C-nin yaranma sebebi organizmanın zayıf düşmesi sonucunda organizma kendi kendine virus yaratıyor amma organizma güclü olanda vücut virusa karşı antikor üretir ve virus ölüyor, SİZCE BU GERÇEKDEN BÖYLEMİDİR?

      Yorum

      İşlem Yapılıyor
      X