NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • çýnar
    Banned
    • 30-05-2004
    • 2231

    NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

  • commandos
    Junior Member
    • 01-03-2005
    • 7

    #2
    Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

    teşekkürler hocam bi de şöyle her türlü abdest almakla ilgili bilgiler varsa güzel olur emeğine saygılar

    Yorum

    • YÜZBAÞI OÐULLARI
      Diamond Group
      • 01-04-2004
      • 19785

      #3
      Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

      arkadaşım çınar arkadaşımın verdiği dosyada vardır resimli olarak


      sevgiler

      Yorum

      • llalil
        Junior Member
        • 22-05-2005
        • 9

        #4
        Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

        Elinize saglik dostlar.
        Ancak link calismiyor... :(
        Indırenler varsa Rapide falan upload yapabilirmi?
        Tesekkurler...

        Yorum

        • ozkandonmez
          Administrator
          • 30-12-2002
          • 47397

          #5
          Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

          link ölü görünüyor kontrol edermisiniz
          Üyelere Özel Konuları Görebilmek İçin Lütfen ÜYE GİRİŞİ Yapınız



          HAYDI IPTV YAPALIM

          TBS 6991 Dual Tuner Dual CI Tv kartı linux sürücü yükleme

          LÜTFEN OKUYUN

          Yorum

          • çýnar
            Banned
            • 30-05-2004
            • 2231

            #6
            Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

            ok düzeltırım

            Yorum

            • çýnar
              Banned
              • 30-05-2004
              • 2231

              #7
              Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

              Biz kimiz?

              – Bu dünyaya niçin geldik?

              – Nereye gidiyoruz?

              – Hayatın asıl gayesi nedir?

              – Rabbimiz bizi niçin yarattı?

              – Bizden neler bekliyor?

              Bu ve benzeri sorular ortaokulda okuyan Fatih’i meşgul ediyordu. Zaman zaman kendinden büyüklere soruyor, cevaplar arıyordu. Aslında her insanın düşünüp sorması gereken bu tür soruları Fatih öncelikle anne ve babasına soruyor, fakat gerekli ilgiyi göremiyordu. Bu durum onu çeşitli arayışlara sokuyordu. Fatih hayatın bir okul olduğunun bilin**** varmak üzereydi. Bu soruları sık sık sorması zaten bunun göstergesiydi.

              Fatih bir gün arkadaşı Ali ile birlikte okul çıkışında Alilere gitti. Ali de Fatih gibi akıllı, çalışkan bir öğrenciydi. Aynı sınıfta okuyorlardı. Alilere gitmelerinin sebebi ertesi gün yapılacak yazılıya çalışmaktı.

              Fatih’le Ali okulda iyi birer arkadaş olmalarına rağmen birbirlerinin evlerine o zamana kadar gitmemişlerdi. Bu Fatih’in Alilere ilk gidişiydi.

              Alilerin evine vardılar. Ali zili çaldı, annesi kapıyı açtı. Fatih Ali’nin annesi Sebahat Hanımın elini öptü.

              – Hoş geldin, çok yaşa oğlum! El öpenlerin çok olsun.

              – Hoş bulduk.

              – Buyurun, içeri girin.

              – Tamam geçiyoruz teyze.

              Eve vardıktan sonra biraz dinlenmek için oturdular. Fatih söze başladı:

              – Ali senin notların bu yıl çok iyi.

              – İdare eder. Seninkiler de iyi herhalde!

              – İyi sayılır.

              – Yarınki dersten çok korkuyorum Ali!

              – Güzel çalışabilirsek korkacak bir şey yok.

              – Aslında zamanında biriktirmeden çalışırsan hepsi kolay.

              – Doğru.

              – Bazı arkadaşlar zamanında çalışmıyorlar, son güne bırakıyorlar. Bu yüzden iyi not alamıyorlar.

              – Evet, her şeyi zamanında yapmak lazım.

              Onların bu konuşması devam ederken içeri Sebahat Hanım girdi:

              – Ne yapıyorsunuz çocuklar?

              – Konuşuyoruz, az sonra derse başlayacağız.

              – Güzel, çalışın, okuyun ki adam olasınız.

              – İnşallah teyze.

              – Ali namazını kıldın mı?

              – Kılmadım, ama kılacağım.

              – Haydi oğlum, namazını kıl da sonra çalışmaya başlayın.

              – Tamam anne.

              Sebahat Hanım bu kısa konuşmadan sonra odadan ayrıldı.Fatih bir hayret ifadesiyle Ali’ye dönerek:

              – Sen namaz kılıyor musun? dedi. Ali gururla cevabını verdi:

              – Tabii kılıyorum, bunda şaşacak ne var?

              – Daha küçük değil misin namaz kılmak için?

              – Hayır! Namaz kılmaya ben bir kaç yıl önce başladım.

              – Annenle baban da kılıyor o zaman?

              – Evet kılıyorlar.

              – Yaşlandıklarında kılmaları gerekmiyor mu?

              – Gençken kılmışlar, yaşlanınca da kılmaya devam edecekler.

              – Benim annem, babam kılmıyor, ben de kılmıyorum.

              – Neden?

              – Bana yaşlanınca kılacaklarını söylediler.

              – Namazı ergenlik çağına gelen her Müslümanın kılması gerekir.

              – Öyle mi?

              – Evet, ama istersen bu konuları sonra konuşalım. Ben namazımı kılayım, sonra da dersimize çalışalım.

              – Tamam, ama Ali bu konuda uygun bir zamanda seninle konuşmak isterim.

              – Oldu,konuşuruz.

              Fatih ile Ali beraber çalıştıkları o dersin sınavında oldukça başarılı oldular. Beraber çalışmaları arkadaşlıklarına yeni bir boyut kazandırdı. Artık sadece okulda birlikte olmuyorlar. Fırsat buldukça bir araya geliyorlar, başarıdan başarıya koşuyorlardı derslerde. Birliklerinden kuvvet doğmuştu.

              Fatih Ali’ye ilk gittiği gün Ali’nin namaz kıldığını öğrenmiş, biraz da şaşırmıştı. Çünkü ona anne ve babası yaşlandıklarında kılacaklarını söylemişlerdi.

              Namaz konusu ve bazı konular Fatih’in aklını kurcalıyor, bu konularda kitapları karıştırıyor, bilgisi olabileceğini tahmin ettiklerine de soruyordu. Bilen birinin ağzından öğrenmenin, kitaptan çok faydalı olacağını düşünüyordu. Çünkü bu şekilde aklına takılan soruların cevaplarını daha kolay bulabilir ve anlayabilirdi.

              Bilgi edinmek için Ali’den de yardım istedi. 0 da babasının bu konularda bilgisinin iyi olduğunu, yardımcı olabileceğini söyledi.

              Ali’nin babası ilahiyat fakültesini yıllar önce bitirmiş, orta yaşta biriydi. Fakülteyi bitirdikten sonra vaizlik sınavına girmiş, başarı göstermiş, halen vaizlik görevi yapıyordu. Yaptığı işi de severek yapıyordu. Çünkü öğrendiği bilgileri başkalarına öğreterek yararı oluyordu. Zaten önemli olan bir şeyi bilmek değil, onu başkalarına da öğretebilmekti.

              Ali’nin babası Necmi Bey bunun bilincindeydi. Başkalarına bir şeyler öğretmekten sonsuz mutluluk duyuyordu.

              İlk çocuk Müslüman olup, sonradan halifelik görevi alan Hz.Ali’nin söylediği meşhur sözün anlamını çok iyi biliyordu: "Bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum."

              Ali babasına arkadaşının durumunu anlattı. Babasından bu konuda yardım istedi. Babası da bunu memnuniyetle kabul etti. Ali’ye bu konuda bir de hadis söyledi: "Sizin en hayırlınız Kur’an-ı öğrenen ve öğretendir."

              Necmi Bey bu hadisin anlamını ve önemini oğluna anlattı. İstedikleri zaman gelebileceklerini söyledi. Fatih anne babasından izin aldı. Sınıf arkadaşlarından Halil’i de yanına alıp bir hafta sonu Alilere gitti.

              0 gün Fatih için çok önemliydi. Kafasında oluşturup hazırladığı soruları Ali’nin babasına soracak, cevaplar arayacaktı.

              Fatih’in heyecanla beklediği buluşma sonunda gerçekleşti. Ali, Fatih, Halil; meraklı birer öğrenci olarak Necmi Beyin karşısına geçtiler. Halil ve Fatih’te biraz sıkılganlık vardı. Ama Necmi Beyin tatlı dili, içtenliği onları rahatlattı. Tanışma sözlerinden sonra toplanmanın asıl gayesine döndüler. Necmi Bey söze başladı:

              – Fatih! Ali bana seni anlattı. Bazı konularda öğrenmek istediklerin varmış. İnsanın düşünüp kendini sorguya çekmesi gerekir değil mi?

              – Evet.

              – Zaten siz bu soruları kendi kendinize soruyor, cevaplar bulmaya çalışıyorsunuz.

              – Evet Necmi amca.

              – Arkadaşlar! Hayat bir okuldan farksızdır. Kur’an-ı Kerim’in ilk emrinin "Oku" ile başlaması, Sevgili Peygamberimiz(s.a.s.)’in "Beşikten mezara kadar ilim öğrenin, ilim Çin’de de olsa gidip alın" anlamlarındaki sözleri bu gerçeğe dikkat çekiyor. Bizler hayat okulunun öğrencileri, peygamberler de öğretmenleridir. Allah(c.c) her insan topluluğuna bir peygamber göndermiştir. Her biri insanlığa öğretmenlik yapmıştır. Sevgili Peygamberimizin; "Ben öğretici olarak gönderildim" hadisi de bunu gösterir.

              – Evet Necmi amca.

              – "Alimler peygamberlerin varisleridir" hadisinden de gerçek ilim sahiplerinin bu hayat okulunun birer öğretmeni olduklarını öğreniyoruz. Bu hayat okulunun sonunda herkese bir karne verilir.

              – Karne mi?

              – Evet karne! Mahşer yerinde herkese amel defteri yani yaptıklarını bildirir belgeler dağıtılır. Sonra da Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "Al oku kitabını, bugün kendi hesabını görmen için kendin yeterlisin."

              – Böyle diyeceğini nereden öğreniyoruz? diye söze karıştı Ali.

              – Peygamberimize Allah tarafından gönderilen mucize eser Kuran-ı Kerim’in İsra sûresinin on dördüncü âyetinden. İnsan için en büyük başarı nedir biliyor musunuz çocuklar?

              – İnsan için en büyük başarı hayat okulunu başarıyla bitirip sonsuz saadete, mutluluğa ulaşmaktır. Dersine çalışmayan, öğretmenlerini dinlemeyen bir öğrencinin yıl sonunda sınıf geçmesi nasıl mümkün değilse, hayat okulunun öğretmenlerine ve kitabına kayıtsız kalan insanın da bu büyük başarıyı elde etmesi mümkün olmayacaktır.

              – Hayat okulunun ilk dersi nedir?

              – Hayat okulunun ilk dersi ve ilk konusu; "Hayatın gayesi" olmalıdır. Nereden gelip nereye gittiğimiz, niçin yaşadığımız düşünülmeli, sorumluluklarımız öğrenilmelidir.

              Necmi Bey öyle güzel ve etkili konuşuyordu ki, çocuklar hayranlıkla dinliyorlardı. Fatih kendini konuşmaya öyle kaptırmıştı ki, konuşmanın akışı bozulur diye ellerini bile hareket ettirmiyordu. Necmi Bey konuşmasına bir süre ara verdi ve Fatih’e:

              – Eeee Fatih! Sanırım senin soruların vardı. Ben biraz fazla konuştum sanırım. Haydi seni dinliyorum, söz sende dedi. Fatih sözü aldı:

              – Çok güzel konuşuyorsunuz. Yalnız Necmi amca, size "Hocam" diyebilir miyim?

              – Tabii diyebilirsin, neden olmasın!

              – Hocam! Kitaplardan az da olsa dini bilgiler edindim. Fakat, çok yetersiz. Özellikle namaz konusu kafamı karıştırıyor.

              – Nasıl?

              – Kitaplardan ve öğretmenlerden, annem ve babamdan öğrendiklerim çok farklı.

              – Nasıl bir fark var?

              – Ali ve siz namaz kılıyorsunuz. Ben, annem ve babama neden namaz kılmadıklarını sordum. Onlar da yaşlandıklarında kılacaklarını söylediler. Bunun hangisi doğru?

              – Namaz; ergenlik çağına gelen her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır. Ergenlik çağının başlaması iklim ve bazı etkenlere göre farklı olabilir. Kimi yerde çocuk ergenlik çağına on yaşında, kimi yerde on beş yaşında girebilir.

              – Peki anne ve babam neden yaşlanınca kılarız diyorlar?

              – Cahilliklerinden, ya da tembelliklerinden diyebiliriz. Namaz kılmak bazılarına zor geliyor. Bu yüzden namaz kılmaktan kaçınıyorlar. Ama bu yanlış bir davranış. Neden derseniz? Hiç kimsenin uzun yaşamak için elinde garantisi yok. Allah gecinden versin, yaşlanmadan ölürlerse ne olacak? Namazları borç olarak üzerlerinde kalacak.

              – Evet doğru.

              – Peki hocam namaz kılmanın hükmü nedir?

              – Farz. Yani Allah’ın bizden mutlaka yapmamızı istediği, emrettiği bir şey.

              – Bunu nereden biliyorsunuz?

              – Kur’an ve hadislerden. Kur’an’ın bir çok ayetinde namaz kılınması emredilir. Örneğin, Nisa sûresinin yüz üçüncü ayetinde; "Muhakkak ki namaz mü’minler üzerinde vakitlenmiş olarak farzdır" buyuruluyor. Bir hadiste de; "Namaz dinin direğidir, onu terk eden şüphesiz dini yıkmış olur" buyurulmuştur. Peygamberimiz tarafından.

              – Peki hocam! Namazın ne gibi bir faydası var?

              – Bir çok faydası var. İnsanoğlu Allah’ın yasakladığı bazı şeyleri isteyerek ya da istemeyerek yapar. Bu da onun günah işlemesi demektir. İşte beş vakit namaz, küçük günahların bağışlanmasına neden olur. Peygamber Efendimiz, "Su kiri giderdiği gibi, beş vakit namaz da günahları giderir" buyurmuştur. Namazın psikolojik ve fiziki faydaları da vardı. İnsan bir görevi yerine getirmenin mutluluğunu yaşar namaz kılarak. Vücudu hareketli olur. Her vakit alınan abdestle temizlik yapılmış olur. Namaz kılan kimse beş vakit Allah’ı anmış olur. Sevap alır. Daha birçok faydası vardır.

              – Namazı terk edenler ne olur?

              – Allah onları sevmez, Allah’ın bazı nimetlerinden, ödüllerinden yararlanamaz. Cezalandırılır.

              – Halil de bir ara söze karıştı:

              – Hocam başka ibadetler de var.Bunları neden yapıyoruz?

              – Çocuklar! Şu aleme bakın. Her şey bir düzen içinde. Dağlar, taşlar, uçsuz bucaksız uzay, çeşit çeşit canlılar. Bunların bir yaratıcısı var. 0 varlık Yüce Allah. Allah’ın yarattığı bu alemde akıl verilmiş ve bu yüzden sorumluluk yüklenmiş bir canlı türü var. 0 da insan. Yani bizleriz. İnsanların kimi zengin, kimi fakir, kim sağlıklı, kimi hasta. Kimi verilen zenginlikle, kimi fakirlikle, kimi sağlıklı olmakla, kimi hasta olmakla sınav oluyor. Her çeşit insan var. Allah yarattığı insanlara nimetler vermiş. Verdiği bu nimetlerle bizi sınav yapıyor. Verdiği bu nimetlere karşılık bizden istekleri var. Yapmamızı istediği, yasakladığı şeyler var. Bunlar da bizim için bir sınav. 0 kurallara uyanlar sonsuz nimetlerle donatılan cenneti kazanacak.

              – Uymayanlar ne olacak?

              – Uymayanlar Allah korusun cehennemde cezalandırılacak. Nasıl ödevinizi yapmadığınızda öğretmeniniz size kızıyor, kimi zaman ceza veriyor. Trafik kurallarına uymayanlara polis ceza yazıyor. İşte Allah da bu dünyadaki koyduğu kurallara uymayanları cezalandırır. Allah bizi o kurallara uyanlardan yapsın.

              Çocuklar içtenlikle.

              – Amiiin, dediler.

              – Hocam doğru. Biz bile en basit bir şey yaptığımızda karşılığını bekliyoruz.

              – Evet Halil. Yapılan her ibadetin, konulan kuralların, getirilen yasakların bir hikmeti var. Bir şey yasaklanmışsa mutlaka onun zararı vardır ki yasaklanmıştır. Dinimizde alkollü içkiler yasaklanmıştır. Sebebi de bellidir; zararlı olması. Görüyorsunuz, alkollü içkiler yüzünden neler oluyor. Aileler sönüyor, kardeş kardeşi vuruyor, trafik kazaları oluyor.

              – Evet hocam.

              – Çocuklar! Bugün hayatımızın çoğunu boş şeylerle geçiriyoruz. Sadece zevk veren şeylere yöneliyor insanlar. Hayat sadece yemek, içmek, eğlenmekten ibaret değil. İnsanın maddi ihtiyaçları yanında manevi ihtiyaçları da var. Onları yerine getirmediği zaman bunalıma giriyor. Hiç bir şey onu mutlu etmiyor. Avrupa’daki gençlik bu durumda. Maddi yönden hiç bir sıkıntıları yok, ama manevi bir boşluk, çöküş onları içten içe kemiriyor. Günümüz insanının zamanının çoğunu, spor, müzik, eğlence alıyor. Günlerce basit bir konu tartışılabiliyor. Avrupa Futbol Şampiyonasına katılan Türkiye’nin bir maçında milli futbolcu Alpay’ın rakibini düşürmesi günlerce konuşuldu. Düşürse miydi, düşürmese miydi?

              Halbu ki bu tartışmaya ayrılan zaman içinde daha yararlı şeyler yapılabilirdi.

              İslamiyet direkt olarak spora, müziğe, sanata karşı değildir. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla hayatınızda bunların da yeri olmalıdır. "Gençler bunlarla hiç ilgilenmemelidir!" demiyorum. Ancak yanlış olan hayatı bunlardan ibaret zannetmek ve sadece oyalanıp hayatın esas gayesini unutmak ve unutturmaktır.

              – Hocam! Çok yararlı bilgiler verdiniz. Sizden Allah razı olsun. Sizi dinledikten sonra vaktimizi ne kadar boş yere harcadığımızın farkına vardık. Bize zamanınız oldukça bu türden bilgiler verebilir misiniz! dedi Fatih. Necmi Bey bu teklifi memnuniyetle kabul etti.

              Fatih ile Halil müsaade isteyerek Alilerden ayrıldılar. Sohbetten memnun oldukları hallerinden belliydi.

              Fatih ve Halil zaman buldukça Necmi Beyi ziyarete devam ettiler. Çok değerli bilgiler edindiler. Artık hayatın bir anlamı vardı onlar için. Fatih Necmi Beyin sayesinde namaza başladı. İlk namazla ortaokul sıralarında tanıştı.

              Yorum

              • çýnar
                Banned
                • 30-05-2004
                • 2231

                #8
                Konu: NAMAZ BİLGİLERİ HER EVE LAZIM

                isteyen arkadaşlar burdan takib edebilirler

                Yorum

                İşlem Yapılıyor
                X