Dişi kovboy Calamity Jane

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • baymarti
    Member
    • 12-05-2005
    • 944

    Dişi kovboy Calamity Jane

    Dişi kovboy Calamity Jane

    12 Nisan 2006 Çarşamba
    Üç bin yıllık bir geçmişe sahipseniz anlatacak yüzlerce zaferiniz ve binlerce kahramanınız vardır. Ama daha dün kurulmuş bir devletseniz oturur tarih yazar, kahraman ararsınız.
    Sanırım bu konuda en şanssız ülkelerden biri Amerika. Bu yüzden olacak sözü döndürüp dolaştırıp Kuzey-Güney savaşlarına getiriyor, halkın birbirini gırtlakladığı mânâsız kavgada fazilet arıyorlar. Neyse ki Hollywood gibi bir silahları var, Western filmleriyle kahraman üretip boşluğu dolduyorlar.
    “İyi de” diyeceksiniz, “sınırı olmayan ve düşmanı bulunmayan bir ülkede kahraman neye yarar?” O ne biçim söz? Onlar “gönüllü olarak” barış ve sükun ortamının muhafazasını sağlar, yerine göre at hırsızı kovalar, icabında demir atın (tren) geçeceği arazide Kızılderili ayıklarlar.

    Mrs kahraman!
    Bilirsiniz, yabani Batının ağır abileri mutlaka mahmuzlu çizme giyer, altıpatları beline asar ve fötr şapka takarlar. Attıklarını vurur, kodu mu oturtur ve postu deldirecekleri güne kadar kabadayılık yaparlar. Teks, Teksas, Kinova, Tom Braks kimdir, neyin nesidir, nereden ve ne zaman gelmiştir? Bunların hiçbiri “5 N bir K” ölçüsüne oturmaz, zevahiri kurtaramazlar.
    Peki hakkında bilgi olanlar. Sadece iki tane bulabildik, birisi vadiler dolusu bizon kırıp, kafatası avcılığı yapan Buffola Bill adlı madrabaz, öbürü Calamity Jane adlı küfürbaz...
    Hatırlarsanız Buffola Bill’i anlatmıştık, sıra geldi Kanarya Marta’ya...
    Efendim Mrs. Martha Canary (namı diğer Calamity Jane) göç sırasında anasını babasını kaybedince erkek gibi yaşar. Cowboylarla düşüp kalkan Calamity zamanla şirazeden çıkar. Kötü aile çocukları gibi tütün çiğnemeye, yere tükürmeye ve terli terli su içmeye başlar. Tersi de terstir hani, yan bakanı felaket kalaylar.
    Zaman zaman “yahu ben bir kadınım, evlenip barklanmalı, çamaşır, bulaşık yıkamalı, börekler açmalıyım” dese de yaptığı turtalara bir barut katmadığı kalır, yiyenin dişlerini kırar. Onun çorbaları ağza alınmayacak kadar sıcak ve acıdır, kaldı ki hijyen diye bir şeye inanmaz. Kurabiyelerinin tarifi kendinde saklıdır, şu kadarını bilin ki ısıran iflah olmaz. İcabında domdom kurşunu gibi atar, denk getirdi mi kafa göz yarar. Hanfendinin üzerinde püsküllü bir deri mont vardır, ayağında mahmuzlu çizmeler o kadar. Takdir edersiniz ki bu at sığır kokan tozlu pöstekiler, giydiği gün kirlenir, yıkansa ne olur, yıkanmasa ne yazar? Çoook icab ederse üstünü başını silkeler, kuru temizleme yapar.
    Zaman zaman hanım hanımcık olmaya niyetlenirse de başaramaz, bir ara kasabanın posta arabasını süren şaşkınla (Clinton Burke) yuvasını kurar ama el alışkanlığı ile adamı buruşturunca izdivaca nokta koyarlar.
    Calamity ayıkken cemiyete faydalı olmaya çalışır en azından tarlada karga taşlar. Kasaba ona fazlaca sessiz gelir, akşamları döner dolaşır ‘Saloon’un kapısını aralar. Çekilir köşesine tekilasını yudumlar. Borçları boyunu aşsa da barmen “dükkan senin abla” der, hesabına yazar. Bizimki iki tek attı mı şarkı söyleyip kıvırmaya başlar. Ateş suyu bu, fıçıda durduğu gibi durmaz, içtikçe dağıtır, ağza biber sürdürecek laflar geveler ve sağı solu degavlar... Çoğu kez pis bir amigonun kucağında sızar, gözünü onun bunun yatağında açar. Sonra kumarbazdır da Simith Wesson’un kare astan değerli olduğuna inanır, kağıt çalanın ağzına namlu sokar. Her seferinde de kaybeder ve hepsinde de hır çıkar.
    Mâlum Meksikalı haydutlar Pecos Bill’i raylara bağlandıklarında pat diye çıkar gelir ve anında vaziyete el koyar. Sonra Red Kit ne zaman sıkışsa bi yerlerden Calamity ablası damlar. Daltonlar ‘Yalnız Kovboy’dan ziyade ondan tırsarlar. İyi de ne Red ne de Kit onunla evlenmez, eli maşalı karıdan bucak bucak kaçarlar.
    Calamity sefil yaşasa da, şefkat damarı dumura uğramaz. Mesela çiçek salgını kasabayı (Deadwood’u) sarınca (1870’ler) meccanen hemşirelik yapar. O, elbette hastahane koridorlarında resmini gördüğünüz “şışşt” işareti yapan sarışın dilberlere benzemez. Kızdırmadığınız sürece mesele yoktur ama vitesten attı mı emaneti çıkarır, “dan!.. Dan!.. Dan!..” havaya sıkar. “Susunnnlaynnnn” diye haykırır, şip şak sükunet sağlar. Bazen buna bile gerek kalmaz, gözlerini kısıp da tabancasının kabzasını okşadı mı gringolar suspus olurlar. Takdir edersiniz ki ilacını içmeyenin gırtlağını sıkar.
    Görünüşte kimse ondan hoşlanmaz ama onsuz da yapamazlar. Kalamiti Ceyn bir gün küser, alır başını gider, kaktüsü bol çöllerde, akbabalara gitar çalar. Kasabaya bir hüzün çöker ki nasıl anlatıla? Amigoların neşesi kalmaz, sinyoritaların ağzını bıçak açmaz. Disiplin ve kibarlık budalası hanım öğretmen bile onu arar, duygu nedir bilmeyen cenaze levazımatçısı ağlamaya başlar. Bakarlar olacak değil aralarında para toplar, “biz ettik sen etme” hesabı davetiye yollarlar. Yaaa.. Duy da inanma!

    Köyün delisi mi?
    Haddi zatında “ivedi kaydıyla” ‘AMATEM’e kaldırıp, acilen psikolojik yardım alması gereken zavallıyı kahraman dümenine madara eder, dalgalarına bakarlar. Fukaranın nasırına nasırına basar, kafa bulurlar. Derken magazinciler de mevzuya atlar, çizgi romanlar, çizgi filmler derken çizgiyi aşar, onu Hollywood’a “kadrolu bacı” yaparlar. Ne kadar yatırım, o kadar hasılat hesabı “motor” der, Doris Day gibi bir yıldızla parayı bulurlar.
    İşi kaptınız di mi? Kahramanınız yoksa üreteceksiniz o kadar.
    Gelecek nesiller “Basralı Zagor” ya da “Tommix Bağdat’ta” gibi dizilerle karşılaşabilirler, haberiniz ola...
İşlem Yapılıyor
X