osmanlıda mizah anlayışı :)

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • baymarti
    Member
    • 12-05-2005
    • 944

    osmanlıda mizah anlayışı :)

    osmanlıda mizah anlayışı

    SİZE BİR EMİR Mİ VERİLDİ?
    Sultan 2. Abdulhamit zamanında Ayasofya Camiinde vaaz eden Of'lu Tavilzâde İbrahim Hoca çok şöhret kazanmıştı. Fakat bir huyu vardı ki fena tesir bırakıyordu.
    Va'azın sonunda mendil açıyor, dinleyenlere;
    - "Sökülün bakalım!" diyordu. Hocanın bu hali saraya duyruldu.Sultan Abdulhamit Han mabeyncilerinden birini camiye gönderdi. Mabeynci vaazı dinledi. Hoca mendili açıp parayı topladıktan sonra yanına gidip konuştu:
    -"Zatı şahanenin selâmlarını ve emirlerini tebliğ edeceğim" dedi.
    -"Buyurun efendim" cevabını verdi.
    -"Her mendil açışta ne kadar para topluyorsunuz?"
    -"Nihayet elli kuruş. Çoğu metelik atıyor".
    -"demekki ayda onbeş lira. İşte size bunun iki misli olarak otuz lira veriyorum. İradeyi seniyye mucibindebir daha mendil açmayın.
    Ertesi günden itibaren hoca bir daha mendil açmaz. Kimsede çıkarıp kendiliğinden on para vermez. Nihayet Kadir Gecesi gelir. Hoca duayı yapar. Halk kalkı gideceği zaman hoca bağırır.
    -"Durnuz ey cemaat sizden bir sualim var. Bana, yüksek bir yerden mendil açmayın diye emir tebliğ edildi. Fakat görüyorum ki sizden hiç biriniz hocaya bir kuruş verelim diye davranmıyorsunuz. Merak ettim, acaba sizede:
    -"Sakın hocaya bir şey vermeyin!" diye emir verildimi?

    Camları Olsaydı
    Sultan Mamut Han, İzzet Molla'ya camsız bir gözlük hediye etti. Molla, gözlüğü gözüne taktı, Edirne kapısına doğru bakarak:
    - "Hüvel Hallâkul Bakî" dite okumaya başladı. Padişah:
    - "Efendi Maşallah pek uzakları görüyorsun" deyince, Molla:
    - "Padişahım camları olsaydı Lehv-i Mahfuzu okurdum" dedi.
    İşte Onun İçin Bizide Adam Yerine Koymuyorlar Ya!
    Kethüdazâde Ârif Efendi tanıdıklarından birinin oğlunu münasip bir yere yerleştirmesi için yakın ahbabı olan Şeyhülislama bir tavisye mektubu yazdı. Şeyhülislamdan:
    - "İmtihana girsin, kazanırsa bir yer buluruz" cevabını aldı. Birkaç gün sonra kendisini görünce sordu:
    - "Sen imtihanla mı bu makama geldin? Şeyhülislam Efendi gülerek:
    - "Beni de, dedi, işte onun için her türlü adam yerine komuyorlar ya!...
    HALİD EFENDİ
    Hemşi'nde Viçealtı köyünün eşraftan Halil Efendi isminde bir hatibi vardı. Tarla meselesinden aralarında anlaşmazlık çıkan bir köylü kendisinden intikam almak maksadıyla Trabzon valisi Kadri Beye:
    - "Köyümüzün hatibi Halit Efendi kırk seneden beri fermansız cuma kıldırıyor" diye tekgraf çekti.
    Kadri Bey telgraf müdürü vasıtasıyla köylüye şu cevabı verdi.
    - "Öyle avanak cemaat bulursan ****en sene sende kıldır!..."

    BİZ İÇİNDE İKEN YETİŞEMİYORUZ
    Sultan Mahmud Han asrı ricalinden bir zat, ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla'da davetliler arasındaymış.
    Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle teravih namazına başlamışlar. İmamlık eden zât, neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar namazı acele kıldırıyormuş. Daha beş dakika olmadan onuncu rekatın tahiyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip bunların namaz kıldıklarını görünce:
    - "Hazır abdestim var iken ben de namaza yetişeyim" diye düşüp safa dahil olacağı zaman, cemaat selam vermiş. İzzet Molla Dönüp şöyle demiş.
    - "Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?"
    BENDE PADİŞAHIM

    Sultan İbrahim han Edirne'de bulunduğu sırada yakalanan iki hırsızın hemen cezalandırılmasını emretti. Bunlardan biriileri atıldı ve:
    -"Ben yeniçeriyim" dedi. O zamanda yeni çeri olmak insana bir çok imtiytaz verirdi. Bu imtiyazlardan biride sıradan kimseler gibi idam edilmelirinin caiz olmaması idi. Padşah kızdı:
    -"Bire ahmak, sen yeni çeri isen bende padişahım!" diye bağırdı.

    ÇENGELKÖYÜN SEBZEVATI
    Beylerbeyi ekabirin oturduğu bir yer olduğu için halkın teşrifat merakı pek yakın bir zamana kadar devam etmişti.
    -"Buyurunuz Efendim",
    -"Aman efendim",
    -"Efendimiz buyurun", kabilinden teşrifatı kelâmiyye hemen bütün yolcular müptela idi. Kuzguncuk'ta hala olduğu gibi, Yahudilerin çokça barındığı bir yerdi. Oradaki yolcuların vapurlara girip çıkmaları mesele teşkil ediyordu. Çengelköy'de de sebze yüklüyorlardı. Şirketi Hayriyenin ilk Türk kaptanı Beykozlu Ömer Kaptanın köprüye daima geç gelişi halkın şikayetini davet etti. İdare meclisi bir gün kaptanı çağırarak bu gecikmenin sebebini sordu. Ömer kaptan kendisini şöyle müdafa etti:
    - "Efendim, Çengelköyün sebzevatı, Beylerbeyinin teşrifatı, Kuzguncuğun'da haşeratı olmasa geçikmek şöyle dursun, zamanından evvel köprüye vasıl olurum."
    DOÐRUSU BU ATEŞ BİN ALTINA DEÐER
    Kanuni Sultan Süleyman Halkalı yakınlarında avlanırken büyük bir fırtına çıkmış ve ıslanmışlar. Büyük güçlükle bir eve sığınmışlar. Sultan, ateşin karşısına geçip şöyle demiş:
    - "Doğrusu bu ateş bin altına değer"
    Bir müddet konakladıkları evden ayrılırken padişah ev sahibine ne kadar borcunun olduğunu sorar, ev sahibi:
    - "Bin bir altın efendim".
    Bu cevaba çok şaşıran padişah, bu kadar fazla ücret ödemesinin sebebini sorar. Köylü buna da şöyle cevap verir.
    - "Efendimiz, ateş için bin altınlık değeri siz biçmiştiniz. Bir altında konak içindir.
    HEP BİR AÐIZDAN KONUŞMAYIN
    Sultan IV. Murat Han Bağdat seferi sırasında kurduğu divanda müzakereler devam ediyordu. Herkes düşüncesini söylemekte iken o sırada dışarıda ahırların birindeki eşekler de anırmaya başlamış. Bunu üzerine padişah şöyle konuşmuş:
    - "Hep bir ağızdan konuşmayın, zira dışarıda zırlayan ile içeride dırlayanlanı fark edemiyoruz.

    ÖYLEYSE BUYRUN CENAZE NAMAZINA
    Sultan IV. Murad Han insanlığın en baş düşmanlarından olan içki ve tütün yasağını sıkıca kontrol ederdi. Edirnekapı dışında ışık gözüken bir binaya girer. İçerde tütün içenlerin duman ve kokusunu fark edince sorar:
    - "Tütün içmenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz?"
    Kahveci şu cevabı verir:
    -"Erenler, uzun etme, haydi sende çek".
    Padişah yine sert bir sesle çıkar.
    -"Padişahın emirlerine karşı gelmenin ne demek olduğunu bilmiyormusunuz?"
    Bu söz üzerine şüphelenen kahveci:
    -"Adınızı bağışlar mısınız?" der.
    Padişah da:
    -"Murat" cevabını verir. Kahveci tekrar sorar:
    -"Sultanlığı" da var mı?
    Padişah:
    -"Evet" deyince kahveci hemen yere yatıp uzanıp şöyle der:
    -"Öyle ise buyrun cenaze namazına".
    BEÐENDİÐİNİZİ ALIKOYMADINIZ

    Sultan 2. Murad Han bir gün ava giderken karşısına derviş kılıklı birkaç kişi çıkmış:
    -"Padişahım! Bu memleketleri biz sana alıverdik. Bu hizmetimize karşı bari bir mamur köy olsun ihsan et de sayende hoş geçinip de dua edelim" dediler. Sultan 2. Murad Han bunlara şu karşılığı verdi.
    - "Be hey ahmaklar! Madem ki bu memleketleri bize siz alı vermişsiniz. Niçin o zaman beğendiğinizi kendiniz için alı koymadınız da hepsini bana verdiniz."
    İÇLERİNDE AKSAKALLI OLSAYDI
    Sultan 2. Murat Han Varna zaferini kazandıktan sonra harp meydanını geziyordu. Ölen düşman askerlerinin genç olduğunu görünce beylerinden Azap Beye:
    - "Azap! Garip değilmi? Bu kadar ölü içinde hiç aksakallı göremedim. Hepsi genç, hepis taze" dedi.
    Azap şu mukabelede bulundu.
    - "Padişahım eğer içlerinde bir aksakallı olsaydı başlarına bu felaket gelirmiydi."
    ODUNCU MEHMET AÐA'NIN CENAZESİ DEÐİL Kİ!
    Namık Kemal, kendine göre Osmanlı Devleti'nin o zaman ki idrecilerine tenkitler yağdırıyor, devletin bu gidişle batacağını hatta batmakta olduğunu söylüyordu. Tanıdıklarından biri, ona şöyle dedi:
    - "Hani ya, yirmi senedir bu devlet battı, battı, ölüyor diyorsunuz ama görüyorsunuz ki hala sağdır". Namık Kemal gülerek şu cevabı verdi.
    - "Canım Oduncu Mehmet Ağanın cenazesi değil ki hemen kaldırıp gömsünler. Altı yüz yıllık bir devletin cenazesi yetmiş ****en senede anca kalkar...

    ÖRDEK ÇORBASI
    Hocanın aklına esmiş, gitmiş göl kenarına ördek avına. Uğraşmış, çabalamış hiç bir şey avlayamamış... Karnı da acıkmış... Ne yapsın? Çıkınından çıkardığı ekmeği göl suyuna bandırıp bandırıp yemeye başlamış.... Oradan bir yolcu geçiyormuş meraklanmış sormuş...
    -"Hoca ne yapıyorsun?" diye sormuş.
    Hoca az ilerideki ördeklere bakıp, yutkunarak şöyle demiş:
    -"Ne yapacağım yahu! Görmüyor musun ördek çorbası içiyorum!.
  • pehh
    Member
    • 12-12-2004
    • 711

    #2
    Konu: osmanlıda mizah anlayışı

    nitelikli

    Yorum

    İşlem Yapılıyor
    X