Bilgelik Üzerine Birkaç Öykü

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Alcatrasli
    Member
    • 16-05-2004
    • 1336

    Bilgelik Üzerine Birkaç Öykü

    Deneyimli Eğitimci

    Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır.
    Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar.
    Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp
    bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak...

    Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün
    çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur
    ve, 'Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum
    sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım,
    bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız
    size her gün 1 lira vereceğim' der.

    Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı
    adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der, 'Çocuklar enflasyon beni de
    etkilemeye başladı, bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim.' Çocuklar pek
    hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı
    adam yine karşılar onları.

    'Bakın' der, 'Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim,
    tamam mı?'

    'Olmaz dede' der içlerinden biri, 'Günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız
    yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz.

    Doğu’da İletişim

    Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul
    ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan
    açıklayabilmekti.

    Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.
    Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya
    zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı.
    Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve
    burada kalmak istiyordu.

    Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu
    kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.
    Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne
    bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla
    eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.

    Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

    İBNİ SÎNA

    “Eğitiminin bir döneminde Cebir ve Geometriyi bir türlü başaramayan İbni Sîna, okuldan
    kaçarak bir kervana katılır. Bir vahada kervan konakladığında, İbni Sîna’yı su
    getirmesi için kuyuya yollarlar. Kuyuda küçük Sîna’nın bir şey dikkatini çeker: Kuyunun
    ipi sürtündüğü taşı kesmiştir. ‘İpin taşı kesmesi aklın alacağı bir şey değil, ama
    devamlı gidip gelme, devamlı çalışmakla ip taşı kesmiş olmalı’ diye düşünür. O
    zaman ‘neden gidi gelmekle ip taşı kessin de, benim aklım çalışarak Cebir ve Geometriyi
    kesmesin’ der. Kuyuyu, kovayı ve kervanı orada bırakarak okuluna döner.”

    LANDAU

    Rus Fizikçi Landau, çok çalışır ve öğrencilerinden de aynı gayreti beklerdi.
    Engels’in ‘insanı maymundan ayıran çalışmaktır’ sözünü hep tekrar ederdi. Bir keresinde
    tembellik eden bir öğrencisine ‘bak kuyruğun çıkmak üzere’ diye sitem etmişti. Doktora
    öğrencileri tez konusunda kendileri fikir geliştiremeyip ona geldiklerinde şöyle
    derdi: ‘Ben bir elma ağacıyım, ama elmaların düşmesini istiyorsan, önce ağacı
    silkelemen gerek’.”

    İlişki Yönetimi

    Yönetim bilimi mastır öğrencileri ile Zaman Yönetimi dersi profesörü arasında
    geçer: Profesör sınıfa girip karsısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine
    kısa bir süre baktıktan sonra,

    "Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi.

    Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan, kürsünün
    altından bir düzine yumruk büyüklüğünde tas aldı ve tasları büyük bir dikkatle
    kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka tas almayacağına emin
    olduktan sonra öğrencilerine döndü ve

    "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye
    cevapladılar. Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır
    çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak
    mıcırın tasların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez
    daha

    "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.

    Bir öğrenci "Dolmadı herhâlde" diye cevap verdi.

    "Doğru" dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş
    yavaş tüm kum taneleri taslarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Gene
    öğrencilerine döndü ve

    "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye
    bağırdılar.

    "Güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz
    ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek

    "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar
    dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye
    atladı.

    "Hayır" dedi profesör, "bu deneyin esas anlatmak istediği "Eğer büyük tasları bastan
    yer-estirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine
    koyamazsın" gerçeğidir". Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör
    devam etti:

    "Nedir hayatınızdaki büyük taslar? Çocuklarınız, esiniz, sevdikleriniz,
    arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayâlleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına
    faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taslarınız belki bunlardan birisi, belki
    bir kaçı, belki hepsi. Bu aksam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük
    taslarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taslarınızı kavanoza ilk
    olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne
    kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir
    is adamı, gerçekte de iyi bir adam olamayacağınızı gösterir".

    Profesör, ders bittiği hâlde konuşmadan, oturan öğrencileri sınıfta bırakarak
    çıktı...
    (Alıntıdır. Sevdiğim Bir Hocamdan...)
  • RECAIKOZ
    Junior Member
    • 25-05-2004
    • 65

    #2
    Konu: Bilgelik Üzerine Birkaç Öykü

    güzel dersler eline sağlık

    Yorum

    • osaka
      Member
      • 07-01-2005
      • 1077

      #3
      Konu: Bilgelik Üzerine Birkaç Öykü

      Bilgeliği;Gizemi;Saygıyı. Her zaman sevmişimdir.
      ...Bunlar temel ilkelerimdir....

      Yorum

      İşlem Yapılıyor
      X