Mevlana adıyla dükkan açanlar yandı

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • 67TOPRAK
    Senior Member
    • 12-11-2005
    • 3015

    Mevlana adıyla dükkan açanlar yandı


    Ali Pektaş'ın haberi
    Tabelalarda en sık görülen isimlerin başında ‘Mevlânâ' geliyor. Her köşe başında Mevlânâ'nın adını taşıyan yeni bir market, restoran, kebapçı, pideci boy gösteriyor. Turizm bölgelerindeki istismarın boyutları daha vahim. Mevlevî kültürüyle ilgisi olmayanlar Mevlânâ’nın adını kullanarak turist çekmeye çalışıyor. Ancak ‘2007 Mevlânâ yılı’ çerçevesinde bu konuda tedbir alınmaya başlandı. Türkiye'nin, UNESCO'ya verdiği Mevleviliğin kültürel miras olarak korunmasına ilişkin taahhütler, bundan sonra istismarı önleyecek. Mevlânâ ismiyle kebapçı, kasap, berber vb. açılamayacak. Açık olanlar ise isimlerini değiştirmek zorunda. Sema ayinleri de Mevlevî kültürüne vâkıf olmayan kişilerce icra edilemeyecek.

    Geçtiğimiz yıllarda UNESCO, ‘Mevlevi sema ayini’nin ‘Kültürel Mirası Koruma Projesi’ kapsamında değerlendirilmesi için teklifte bulundu. Bunun üzerine Kültür Bakanlığı konunun uzmanlarından oluşturduğu bir heyete bir proje hazırlattı. Projenin UNESCO (BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından kabul edilmesi sonucu sema ayini “İnsanlığın Somut Olmayan Baş Eserleri Listesi”ne dahil edildi. Dünyada çok az ülkeye verilen bu berat, Türkiye'ye büyük sorumluluklar yükledi. Yine Kültür Bakanlığı’nın girişimleri sonucu ‘Mevlânâ'nın 800. doğum yılı' olan 2007, ‘Mevlânâ yılı’ olarak ilan edildi.

    UNESCO’nun, ‘bugüne kadar hazırlanan en önemli projelerden biri’ dediği çalışma, Türkiye’nin kültür mirasına ışık tutacak nitelikte. UNESCO’ya sunulan bu kapsamlı raporda birçok önemli husus yer alıyor. Uluorta yerlerde Mevlevilik hakkında bilgisi olmayan kişilerce yapılan ‘gösteri’lerin denetime alınması gibi birçok konu devlet tarafından UNESCO’ya garanti edildi. Verilen sözün yerine getirilmesi için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın; Dışişleri, İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıkları ile RTÜK’ün birlikte çalışması gerekiyor. Kültür Bakanlığı, yakın dönemde konuyla ilgili bir üst kurul oluşturdu. Fakat beratın Türkiye’ye verilmesinin ardından bir yıl geçmesine rağmen bu konu, -diğer ülkelerin yaptığı gibi- cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından halka duyurulmadı. Proje Türkçeye çevrilmediği için çoğu kimse içeriği hakkında bilgiye de sahip değil.

    Semanın dünya kültür mirasına dahil edilmesi için hazırlanan projenin direktörlüğünü, Mevlevîlik araştırmacısı Dr. Barihüda Tanrıkorur yürütüyor. Tanrıkorur, Amerikalı Prof. Walter Feldman’ın da büyük emek sarf ettiği projenin, yoğun bir çalışmanın ürünü olduğunu ve beraberinde çok büyük sorumluluklar getirdiğini söylüyor. Tanrıkorur, bu konuda atılacak somut adımlarda geç kalınırsa uluslararası camiada Türkiye’nin imajının zedeleneceğini vurguluyor. “Hazırladığımız projeye UNESCO yetkilileri hayran kaldı. Dünyanın sahip çıktığı kültür mirasımıza biz de sahip çıkmalıyız.” diyen Tanrıkorur, diğer ülkelerin bu konuda daha hassas davrandıklarını belirtiyor. Projenin müzik direktörlüğünü yapan Reha Sağbaş ise artık konunun sadece Türkiye’yi değil, dünyayı da ilgilendirdiğini vurguluyor. Sağbaş, “Bu bir fırsat; iyi değerlendirirsek ciddi kazanımlarımız olacak.” diyor.

    İsen: Konunun bilincindeyiz

    Kültür Bakanlığı, konu hakkında girişimlerine aradan bir yıl geçtikten sonra başladı. Geçtiğimiz ay Bakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen başkanlığında bir üst kurul oluşturuldu. Bu kurul, hem Mevlevî sema ayini projesinin uygulanmasından, hem de 2007 Mevlânâ yılı etkinliklerini yürütmekten sorumlu. Prof. Dr. İsen, konunun bilincinde olduklarını ve çalışmaların devam ettiğini söylüyor. Projede uygulanması gerekenler için zamana ihtiyaç olduğunu belirten İsen, Mevlânâ ve Mevlevî kültürünün tüm dünyaya tanıtılmasına gayret ettiklerini ifade ediyor. Üst kurulda görevli Bakanlık Eğitim ve Araştırma Genel Müdürü Celil Güngör de kurulun yeni oluşturulduğunu ve ilk toplantısını önceki gün gerçekleştirdiğini belirtiyor. Konunun çok boyutlu olduğunu belirten Güngör, toplumsal bilincin oluşturulabilmesi için RTÜK’ten Dışişleri Bakanlığı’na kadar birçok kurumla koordineli çalışmaları gerektiğini ifade ediyor.

    Türkiye’nin UNESCO’ya taahhüt ettiği program

    Sema ayinin ‘İnsanlığın Somut Olmayan Baş Eserleri Listesi’ne alındığı, devletin üst kurumları tarafından halka duyurulacak.

    Sema ayini denetim altına alınacak. Modernleşme adına veya tanıtım ve reklam maksadıyla disko, düğün salonu gibi uygun olmayan yerlerde gösterimi yapılamayacak. Sema, Mevlevi kültürüne vâkıf olmayan, sema eğitimi almamış kişiler tarafından icra edilemeyecek.

    Dünya tarafından saygınlığı kabul edilen Mevlânâ’nın adına ve Mevlevi kültürüne saygı duyulacak. Lokanta, pideci, kasap ve berber gibi işyerlerine ‘Mevlânâ’ adı verilemeyecek.

    Mevlevi kültürü ve sema, bir kültür değeri olarak ilk ve ortaöğretim derslerinde tanıtılacak. Konservatuarlarda, Mevlevi müziği öğretilecek.

    Kültür Bakanlığı tarafından bir Mevlevi merkezi kurulacak. Mevlevi kültürüne vâkıf isimler bu merkezde ders verecek. Bu merkezde yetişen öğrenciler Türkiye ve yurtdışındaki benzer kültür merkezlerine Mevlevi müziği ve sema konusunda yardımcı olacak.

    Yaşayan Mevlevi müzeleri oluşturulacak. Buraya gelen ziyaretçiler, sazların yapımından Mesnevi derslerine, sema ayininden Mevlevi pilavına kadar birçok kültürel değeri görerek öğrenecek.

    Yurt içi ve dışında Mevlevi kültürüne ait otantik mekanlar korunacak.



    Zaman
İşlem Yapılıyor
X