Şimalde Türk Uçakları

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • kutludað
    Junior Member
    • 07-01-2006
    • 130

    Şimalde Türk Uçakları

    Şimal ufuklarinda Türk uçaklari'

    'There comes a moment in ones's life when living
    becomes meaningless'
    (Insan hayatinda bazi anlar vardir ki yasamak artik
    anlamini kybeder).

    Her okuduğumda içimi ürperten bu ifadeleri Osmalılar'ın
    1.Dünya Savaşı sırasında yaşadığı sıkıntılar üzerine
    binlerce
    km uzaklarda hisseden bir Osmanlı dostunun hatıratında okumuştum.

    ***

    Çaresziğin kıskacında çare üretmek gibi,hani
    hissedip de soyleyemedigimiz ne kadar duygularimiz varsa onlari
    da barindiran bir meydan okuma, bir tavir. Filistin, Lubnan ve oralar
    her bahsedildiginde bana ailesinden koparilmis yetim ve
    oksuzleri hatirlatir. Bizden koparilmalarinin ustunden daha
    yuz yil bile gecmemis, hatiralari canli, izleri ayakta ve hala
    sokaklarinda Turkce konusulan koyler, mahalleler barindiran. O topraklar
    o gunden beri bedel oduyorlar, caresizlik, cile ve izdirap gunluk
    hayatlarinin katigi olmus, orada yasayanlar tam yuz yildir
    kanlarini dokuyorlar, biz gozyasi dokemiyoruz artik. Filistin ve Lubnan ve
    oralar deyince benim hatirima hep yalanci umutlarla kandirilarak
    gelecekleri calinan nesiller geliyor, nice yillardir huzura hasret.
    Kucuk Muhammed geliyor babasinin kucaginda bir kose basinda "Tanri'nin
    seckin kullarinca"dunya televizyonlarinda naklen delik desik edilisi
    ve yalvaran gözlerle yavrusuna siper olmaya calisan Muhammed'in
    babasi geliyor.
    "Bayram geldi diyorlar, bana bayrami anlatir misin?"
    diyen kucuk Merve geliyor. Bundan yirmi yil kadar once, su gunlerde
    olum doseginde olan Ariel Saron'un da sorumlu oldugu ve kundaktaki
    bebekten ****enlik ihtiyarlara kadar tam 991 kisinin hunharca
    katledildigi Sabra ve Satilla katliami geliyor. Ve ogrencilik yillarimda
    beraber kaldigimiz Lubnanli Dr. Nebil'in gozyaslari icinde anlattiklari
    geliyor: "Sabra ve Satilla katliamlarinin islendigi gunlerde Osmanli
    gunlerini hatirlayan ihtiyarlarimiz ellerini gozlerine siper
    ederek simal ufuklarini gozlerlerdi, sanki bir seyler bekler
    gibi.

    Sorduğumuzda:
    Turk ucaklarini beklediklerini ve hala niye gelmediklerini
    anlamadiklarini soylerlerdi. Bizler bilirdik Turk ucaklarinin gelmeme
    sebebini, ama yaslilarimiz anlamak istemezlerdi."

    Sabra ve Satilla katliamlari...

    (Tarihe Sabra ve Satilla katliami olarak gecen gelismeler soyle yasandi:

    Isgalci Israil askerleri 16 Eylul 1982 tarihinde ve
    Lubnan'in baskenti Beyrut'un guneyinde Filistinli multecilerin
    kaldigi Sabra Satilla ve Burc el-Beracine kamplarini buralarda
    yasayanlarin her hangi bir yere kacmalarini onleyecek sekilde kusatmaya
    aldilar. Arkasindan Lubnanli Hiristiyan Falanjist milisler Israilli
    askerlerin gozetimi altinda kamplara girerek buyuk bir katliam
    gerceklestirdiler. O zaman da dunyanin sessiz kaldigi bu vahsette kiyilanlardan biri de henuz birkac aylik Ziyauddin et-Tumeyzi adli bebek idi.
    Ziyauddin'in, yakin mesafeden dogrudan alnina atilan tabanca
    mermileriyle vuruldugu tespit edilmisti. Lubnan hukumetinin aciklamasina gore bu katliamda toplam 991 kisi olduruldu. Saldirganlar oldurdukleri
    kisilerin cesetlerini taninmaz hale getirdiklerinden cogunun kimligi
    tespit edilemedi.
    Kimligi tespit edilebilenlerin sayisi 300 kadar olarak belirtildi. Bu
    olaylardan sonra Ariel Saron savunma bakanligi gorevinden ayrilmak
    zorunda kaldi.)

    Bir halk dusunun neredeyse yuz yildir savasin icinde ve tam kirk
    yildir topraklari isgal altinda. Bu halk bizim hatiralarimizi da
    barindiriyor, kutsallari bizim de kutsalimiz. Biz ayrildik yurtlari
    talan oldu, ocaklari viran. Yapabilecegimiz hicbir sey yok mudur?
    Mesela onlara bu vahseti reva goren Israil'e `Ey Israil, sen
    yuzyillardir kovulmusken, ya olum ya surgun kiskacinda yok olmaya yuz
    tutmusken ustelik de seni bu kiskacta tutanlar bugun sana dost
    gorunenler iken sana kucak acan bizdik, bu insanlardi' diyemez miyiz?
    `Ey Israil, tarih hicbir seyi unutmaz, bizler de
    unutmayiz, bir gunah eden bir gun ah eder' diyemez miyiz? `Ey Amerika,
    biz burada kaliciyiz; ama sen bir gun mutlaka gideceksin'
    diyemez miyiz? `Ey Avrupa, bu kacinci curm-u meshud? Sende hic vicdan
    yok mudur' diyemezmiyiz? Biliyorum butun bunlari soyleyebilmek icin
    karnimiz tok borcumuz yok olmasi gereklidir diyenlerimiz
    bulunacak. O zaman bu ulke adina karar verenlerden yasamamizi anlamli kilacak bir seyler yapmalarini beklemeye de mi hakkimiz olmayacak? Eger
    olmayacaksa varsin bu ates golunde, kan deryasinda gencligimizi ve dimaglarimizi Bodrum ve Istanbul gecelerine kilitleyen medyamiz
    bildigini yapsin, fikir onderlerimiz tatil anilarini, kose
    yazarlarimiz deniz keyflerini, unlu gurmelerimiz damak zevklerini
    anlatsin. Atini alan Üsküdari gecsin, ruzgar ne yonden eserse essin.
    Nasil olsa hayatin ne neanlamı var ki .



    PROF. DR. AZMI OZCAN
    SAKARYA UNIVERSITESI OGRETIM UYESI
İşlem Yapılıyor
X