KPDS'de en çok çıkan kelimeler

Kapat
Önemli Konu
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • HIAMOVI
    satélite de expertos
    • 22-12-2004
    • 14236

    #16
    Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

    heritage -- kültürel miras
    heresy -- dine aykırı fikirler ileri sürme, dine ters düşme
    hermetic -- hava geçirmez şekilde yalıtan veya yalıtılmış olan (hermetic seal)
    hermit -- inzivaya çekişmiş, münzevi
    heroine -- kadın kahraman (Fakat, "heroin" = eroin)
    herring -- ringa balığı
    hesitate -- duraksamak, tereddüt etmek (isim: hesitancy, hesitation; sıfat: hesitant)
    heterogeneous -- heterojen (tersi: homogeneous = homojen)
    hibernate -- kış uykusuna yatmak, kış uykusunda olmak (isim: hibernation)
    hideous -- iğrenç, çok çirkin, nefret uyandıran
    highbrow -- görgü ve zevkleri ile yüksek tabakadan
    highway -- anayol, şehirlerarası yol (Fakat. "highwayman" yolkesen, haydut)
    hijacking -- hava korsanlığı
    hike -- 1. uzun yürüyüş; veya yürüyerek yolculuk etmek 2. zam (hitch-hike = otostop yapmak)
    hilarious -- 1. çok komik; 2. olumsuz nüansla da kullanılabilir: saçma veya acınacak derecede komik
    hinder -- engel olmak; yapmasını/olmasını önlemek (isim: hindrance)
    hinge -- 1. menteşe; 2. (hinge on) ona bağlı/bağımlı/dayanıyor olmak
    hint -- 1. ima; 2. ima etmek
    hinterland -- gerisindeki arazi veya bölge, iç kısımlar
    hoard -- istifçilik yapmak
    hoarse -- boğuk ve kısık sesli, sesi öfke, bağırma vb nedeniyle boğuklaşmış
    hoax -- (genellikle şaka amaçlı) sahte alarm, oyuna getirme (olumsuz nüanslıdır)
    hollow -- 1. içi boş, oyuk veya çukurluk yer; 2. kof; içtenlikli değil
    holocaust -- büyük insan telefatına neden olan kıyım ve katliam
    holy -- kutsal
    homesick -- evini özlemiş, sılayı özlemiş
    homicide -- adam öldürme (homicidal -- adam öldürme moduna girmiş)
    horizon -- ufuk (horizontal = yatay --"ufkî" kavramından: tersi: vertical = di***, dikine)
    horn -- 1. boynuz; 2. boru (öttürülen)
    horrify -- dehşete düşürmek (genellikle iğrenme ile birlikte) (isim: horror... sıfat: "horrible" sözcüğünde "iğrenme" önplandadır; "horrific" sözcüğünde korkutucu olması önplandadır)
    horseshoe -- atnalı
    horticulture -- bahçecilik sanatı veya mesleği
    hosiery -- 1. çorapçılık işi; 2. çorap eşyası
    hospitable -- 1. konuksever (isim: hospitality); 2. hoş, uygun (iklim, gibi)
    host -- evsahibi... hostess -- evsahibesi
    hostage -- rehine
    hostile -- düşmance, hasmane (isim: hostility = 1. düşmanlık; 2. fiilen çatışma, düşmanca hareketler)
    hot-tempered -- çabuk öfkelenen
    hotchpotch -- her telden ve her türden karmakarışık ve yamalı bohça gibi
    household -- hane, hane halkı
    housing -- iskan
    hover -- üzerinde çemberler çizerek uçmak
    howl -- ulumak
    hue -- renk, renk tonu
    hug -- sıkıca sarılıp kucaklamak
    huge -- kocaman, devasa (colossal, gigantic, gargantuan, massive, enormous
    hum -- mırıldanmak, vızıldamak
    human -- humanitarian... humanity (insanlık, beşeriyet)... humane = insanca, merhametli... humanities = beşeri bilimler
    humid -- rutubetli (isim: humidity)
    humiliate -- küçük düşürmek (isim: humiliation)
    humility -- alçak gönüllülük, tevazu
    humour -- huy, tabiat (good-humoured = neşesi ***fi yerinde, hoşgörülü)
    humour -- mizah (humorous -- mizahi, komik, güldürücü) (humourist = mizah yazarı) (sense of humour = mizahtan, şakadan anlamak, komik tarafı görebilmek, şakayı hoşgörü ile karşılayabilmek)
    hurl -- fırlatmak
    husbandry -- animal husbandry = hayvan besiciliği
    hush money -- birinin ağzını kapatmak için verilen rüşvet, suspayı
    hybrid -- melez
    hygiene -- hijyen (sıfat: hygienic)
    hypercritical -- aşırı eleştirici
    hypocrisy -- ikiyüzlülük, riyakârlık (hypocrit = riyakâr, ikiyüzlü; sıfat: hypocritical)
    hypothesis -- hipotez, faraziye
    hysteria -- isteri... hysterical = isteriye kapılmış durumda... hysterics = sinir bunalımı

    "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
    Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






    Yorum

    • HIAMOVI
      satélite de expertos
      • 22-12-2004
      • 14236

      #17
      Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

      -- I --
      ice-bound -- buzların arasında hareketsiz kalmış
      iconoclast -- putkırıcı, put deviren ("devrimci") (isim: iconoclasm)
      identify -- kimliğini belirlemek (identity = kimlik; identical = aynısı, özdeş; identification = kimliğini saptama)
      idiocy -- aptallık, alıklık (idiot = aptal, budala; idiotic = aptalca, budalaca)
      ignite -- tutuşturmak, ateşlemek (isim. ignition)
      ignoble -- alçak, sefil, şerefsiz
      ignoramus -- kara cahil kişi
      ignore -- görmezden gelmek, kulak asmamak
      ignorance -- 1. bilmezlik, bilmiyor olma; 2. cahillik
      illegitimate -- meşruiyet dışı, kamu vicdanına ters
      illiterate -- okuma yazma bilmez, ümmi (isim: illiteracy)
      illustrate -- örneklerle açıklamak, resimlemek
      imaginary -- hayali, kafada uydurulmuş
      imaginative -- hayal gücü yüksek; yaratıcı
      immaculate -- lekesiz, tertemiz
      immemorial -- zamanı bilinemeyecek kadar eski
      immense -- uçsuz bucaksız, çok geniş
      immigrant -- göçmen (dışardan gelen. tersi: emigrant) (immigrate, immigration X emigrate, emigration)
      immobile -- hareketsiz, sabit
      immoral -- ahlaksız
      immortal -- ölümsüz
      impartial (just) -- tarafsız, yan tutmayan, adil
      implement -- yerine getirmek, uygulamak, yürürlüğe koymak
      implicit -- ima olunan (explicit = açık açık söylenen)
      impotence -- kudretsizlik, iktidarsızlık (sıfat: impotent; tersi: potent = güçlü; örnek "a potent poison")
      imprecise -- kesin olmayan, defolu, dikkatsiz, özensiz
      impression -- 1. alınan izlenim; 2. bırakılan etki veya iz (fiil: impress = etki bırakmak
      impromptu -- hazırlıksız, doğaçlama
      improper -- 1. yersiz, uygunsuz; 2. açık saçık (impropriety = yakışıksızlık, uygunsuz olma)
      improvise -- oracıkta oluşturmak, doğaçlama
      inaccurate -- yanlış (isim: inaccuracy = doğru olmama)
      inadequate -- yetersiz
      inadvertent -- elde olmaksızın fakat tedbirsizce ve pot kırarak
      inanimate -- cansız
      incidence -- 1. olma, vuku bulma; 2. oluş sıklığı (incident = olay)
      incline -- eğiliminde olmak (inclination = eğilim, yapma isteği)
      inconsiderate -- düşüncesiz (=bencil, başkalarını düşünmeyen)
      incorrigible -- ıslah olması, huyunun düzeltmesi olanaksız
      incredible -- inanılmaz, hayretler verici
      incurable -- onulmaz, tedavisi olanaksız, devasız
      indecent -- açık saçık, ahlaka aykırı
      indecisive -- kararsız, belirsiz, kesin olmayan (indecision = kararsızlık, karar verememe)
      indescribable -- tasviri/anlatılması olanaksız
      indication -- belirti, gösterge (to indicate = işaret etmek)
      indifferent -- kayıtsız, ilgi göstermeyen
      indigenous -- bir yerin doğal yerlisi, endojen
      indispensable -- vazgeçilemez, kesin gerekli
      indistinct -- belirsiz, bulanık, belirgin şekilde görülemeyen
      indolence -- tembellik (sıfat: indolent)
      indomitable -- yılmaz, boyunduruk altına alınamaz
      induce -- oluşmaya veya yapmaya yönlendirmek, oluşturtmak
      industrious (hard-working) -- çalışkan, gayretli
      inevitable -- kaçınılmaz, mukadder
      infamous -- kötü şöhretli
      infantry -- piyade askeri, piyade kuvvetleri
      infertile -- kısır, verimli değil
      infidel -- kâfir, imansız
      inflammable -- kolay tutuşan, parlayıcı (=-tersi: nonflammable)
      influenza, 'flu -- grip

      "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
      Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






      Yorum

      • HIAMOVI
        satélite de expertos
        • 22-12-2004
        • 14236

        #18
        Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

        infuriate -- öfkesinden çıldırtmak, çok öfkelendirmek
        ingenious -- becerikli, yaratıcı (isim: ingenuity)
        ingenuous -- saf, masum, içtenlikli
        ingratitude -- nankörlük
        inherit -- miras veya kalıtım yoluyla almak (inheritance = veraset, miras)
        inimical -- düşmanca
        inimitable -- taklidi olanaksız, eşsiz
        initial -- ilk, başlangıçtaki (fiil: to initiate = başlatmak)
        injustice -- adaletsizlik, haksızlık
        innate -- doğuştan, varlığının bir parçası olarak
        innovate = 1. yenilikçi bir buluş yapmak; 2. yenilemek
        insignificant -- değersiz, önemsiz
        instinct -- içgüdü (sıfat: instinctive)
        insure -- sigorta yapmak
        inspire -- 1. esin (ilham) vermek; 2. şevk ve heves vermek (isim: inspiration)
        install -- kurmak, yerleştirmek, monte etmek
        instructive -- öğretici, eğitici (to instruct = 1. eğitmek; 2. talimat vermek)
        insulate -- yalıtmak, izole etmek
        insult -- hakaret etmek
        insurrection -- ayaklanma, başkaldırı
        intangible -- gözle görülmez, elle tutulmaz; belirsiz ve varlığına parmak basamadığımız, kolay anlaşılamayan
        integrate -- bütünleştirmek
        intensity -- yoğunluk
        interact -- etkileşmek
        interface -- arayüz
        Interfere (in, with) müdahale etmek, işine karışmak, burnunu sokmak
        interim -- geçici olarak, araya sokarak
        interminable -- bitmek bilmez, can sıkacak kadar uzun
        intermittent -- kesik kesik, aralıklarla
        interpret -- yorum yapmak, sözlü tercümanlık yapmak
        interrogate -- sorgulamak (isim: interrogation)
        interrupt -- kesintiye uğratmak
        interval -- ara, fasıla
        intervene -- araya girerek müdahele etmek
        intestine -- ince barsak
        intimacy -- yakınlık, mahremiyet
        intimidate -- korkutmak, korku vererek yapmasını engellemek
        intoxicate -- sarhoş etmek (intoxication = sarhoşluk)
        intricate -- karmaşık, girift (isim: intricacy)
        intrigue -- entrika, desise (to be intrigued = merakı uyanmış ve çözmek/anlamak istiyor olmak)
        introvert -- içine kapanık, içe dönük (tersi: extrovert = dost canlısı)
        invalid -- 1. geçersiz, müddeti dolmuş; 2. yatalak hasta
        invaluable -- paha biçilmez, çok çok değerli
        inventory -- envanter
        investment -- yatırım (fiil: to invest; isim: investor)
        investigate -- soruşturma yapmak (isim: investigation)
        invigorate -- dinçleştirmek, takat ve canlılık vermek
        invincible -- yenilmez, galip gelinemez, muzaffer
        invisible -- göze görünmez, görülmez
        involuntary -- elinde olmaksızın, istem dışı
        involve -- duruma veya olaya dahil etmek veya bulaştırmak
        involvement -- dahil olma, karışmış/bulaşmış olma, işin içinde olma
        invulnerable -- hertürlü saldırıya dayanıklı, yenilmez, yara açılamaz
        irrational -- irrasyonel, akla ve mantığa uymaz
        irreconcliable -- barıştırılamaz, aralarında uyuşma sağlanamaz
        irrelevant -- konu dışı, ilgisiz, kelâlaka
        irreparable -- telafisi olanaksız
        irresponsible -- sorumsuz (olumsuz nüans)
        irreversible -- tersine çevrilemez
        irrigate -- sulamak (isim: irrigation)
        issue -- 1. konu, mesele; 2. yayın, baskı
        item -- bir listeyi oluşturan yazılı madde-başı veya fiziki mallardan herbiri, birim, parça, sşya
        ivory -- fildişi

        "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
        Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






        Yorum

        • HIAMOVI
          satélite de expertos
          • 22-12-2004
          • 14236

          #19
          Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

          -- J --
          jack -- 1. kriko; 2. (up ile) kriko veya bucurgat benzeri şeylerle kaldırmak
          jackpot -- en büyük ikramiye, ortada biriken bütün para
          jail (gaol, prison) -- hapishane (jailer, gaoler = gardiyan)
          jalopy -- külüstür araba
          jam -- 1. sıkış sıkış durum, kilitlenme, izdiham, tıkanma; 2. marmelat
          janitor -- kapıcı
          jar -- 1. kavanoz; 2. çok sarsmak, sinirine dokunacak derecede sarsıntı yapmak
          jargon -- meslek dili
          jaundice -- sarılık hastalığı
          javelin -- cirit
          jawbone -- çene kemiği
          jealous -- kıskanç (isim: jealousy)
          jeer -- alay etmek
          jeopardy (danger) -- tehlike (fiil: to jeopardize = tehli***e atmak, riske sokmak)
          jerk -- 1. hızla sarsmak / sarsılmak; 2. (argo) budala, ahmak, görgüsüz
          jest 1. şaka, latife; 2. şaka yapmak (=joke)
          jewel -- değerli taş, mücevher (jewelry veya jewellery = mücevherat)
          jigsaw -- parçalı bulmaca
          jingo -- milliyetçilik duyguları bağnazlık derecesinde olan kimse (isim: jingoism)
          jocular -- şaka kabilinden, şaka yollu
          jogging -- sağlıklı yaşam koşusu, hafif tempoda koşma
          joint -- 1. eklem, mafsal; 1. ortak, müşterek (zarf: jointly)
          jokingly -- şaka ederek, şaka yollu
          jolly -- şen, neş'eli
          journal -- andıç, seyir defteri, gazete, dergi (özellikle de bilimsel dergi)

          "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
          Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






          Yorum

          • HIAMOVI
            satélite de expertos
            • 22-12-2004
            • 14236

            #20
            Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

            journalism -- gazetecilik (journalist = gazeteci)
            journey -- yolculuk, seyahat
            jovial -- şen, neş'eli, şen mizaçlı
            joy -- neş'e, mutluluk, ***if (joyous, joyful)
            jubilant -- 1. neşe içinde, kutlama halinde (isim: jubilance); 2. zafer sarhoşu (isim: jubilation)
            jubilee -- jübile
            judg(e)ment -- hüküm, karar, yargı... (good judgment = doğru düşünme, doğru kavrama ve karar verme... the Judgment Day = Kıyamet Günü)
            judicial -- adliye veya mahkemelere ilişkin (judicially = hukuken)
            judiciary -- yargı erki; yargıya ilişkin
            judicious -- bilgece, âkil, tedbirli
            juggle -- hokkabazlık yapmak, elçabukluğu ile gösteri yapmak (örneğin lobut çevirmek gibi)
            juicy -- sulu, bol özlü, lezzetli, ağız sulandırıcı
            juncture -- birleşme, bitişki, bağlantı, oynak yer, eklem
            jungle -- "balta girmemiş" orman, "yağmur" ormanı, "tropik" orman
            junk -- külüstür eşya
            junkie -- (argo) uyuşturucu müptelası
            junkyard -- hurdalık, hurda arabaların atıldığı veya depolandığı yer
            jurisdiction -- yargılama (=kaza) yetkisi)
            jury -- jüri... juror -- jüri üyesi
            just -- âdil; (justice = adalet)
            justify -- haklı çıkarmak, haklılığını göstermek; cevaz vermek (justifiable -- anlaşılabilir ve haklı nedenleri olan) (justification = haklılık, haklılığı gösterilebilirlik)
            juvenile -- ilk gençlik dönemine ilişkin ("çocukça" nüansıyla)
            juvenile delinquent -- çocuk suçlu (isim: juvenile delinquency)
            juxtapose -- yanyana koymak (genelde karşılaştırmak veya bir kompozisyon yaratmak amacıyla)

            "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
            Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






            Yorum

            • HIAMOVI
              satélite de expertos
              • 22-12-2004
              • 14236

              #21
              Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

              -- K --
              keen -- 1. istekli, hevesli; 2. çabuk öğrenen
              keepsake -- hatıra (maddi), bergüzar
              kerosene -- gazyağı
              ***note -- esas nota, temel düşünce, asıl tema
              ***stone -- kilit taşı, temel dayanak
              kick-off -- başlama vuruşu
              kidnap -- çocuk (veya adam) kaçırmak (cinsel amaçlar dışında)
              killjoy -- oyunubozan (zaten ortama katılmayan veya katılamayan)
              kiln -- tuğla veya kireç ocağı/fırını
              kin -- akraba (kinship, kinsfolk, kinsman) (next of kin = en yakın akraba) (kinsfolk = hısım akrabalar)

              kindergarten -- ana okulu
              kindle -- tutuşmak, tutuşturmak
              kindred -- benzer, akraba türden
              kingdom -- ülke
              kite -- uçurtma
              kitsch -- sanatsal değeri çok düşük edebiyat veya diğer sanat ürünü
              knack -- ustalık, beceri, yetenek
              kneel -- diz çökmek (kneel before = önünde diz çökmek)
              knight -- şövalye (knighthood = şövalyelik)
              knit -- 1. örgü örmek; (knit one's brows-- kaşlarını çatmak: biaraya getirip birleştirmek)
              knot -- düğüm (knotty question = girift veya müşkül mesele)
              knowhow -- uzman bilgi
              knowledgeable -- bilgili


              "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
              Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






              Yorum

              • HIAMOVI
                satélite de expertos
                • 22-12-2004
                • 14236

                #22
                Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                -- L --
                laborious -- meşakkatli, büyük uğraş gerektiren
                lacerate -- pençe pençe yırtarak yaralar açmak
                laconic -- fazla konuşmayan; az konuşan (bağlama göre, "az, fakat gizemli ve öz konuşan" nüansı taşıyabilir)
                lacquer -- lake
                laicism -- laiklik
                lament -- yas veya pişmanlık iniltisi
                lampoon -- hicvederek alaya almak, hicivle gülünç duruma düşürmek
                landlocked -- denizlere çıkışı olmayan
                landscape -- manzara
                landslide -- heyelan
                lapse -- (zaman için) geçmek (to relapse = nüksetmek)
                larceny -- hırsızlık (genel bir suç kategorisi olarak)
                latent -- belirti vermeksizin mevcut, açığa çıkmamış durumda (ilerde aktif duruma geçeceği nüansı var) (fakat, örneğin "faaliyetlerini şimdilik askıya almış" anlamı için "dormant" / "uykuda" sözcüğünü kullanınız)
                latitude -- enlem derecesi (boylam derecesi: longitude)
                latter -- (önceki - sonraki, ilki - ikincisi anlamına) the former - the latter
                launch -- 1. başlatmak (plan, eylem, kampanya); 2. gemiyi suya indirmek; 3. füze vb fırlatmak
                laundery -- çamaşırhane
                lavish -- bol keseden, esirgemeden, şatafatlı
                law-abiding -- kanunlara saygılı olan
                layer -- tabaka
                leading -- önde gelen, başlıca
                leak -- 1. sızıntı yapmak; 2. sızıntı
                leasing -- 1. kiraya verme; 2. finansal kiralama
                lecture -- 1. konferans (tek kişi); 2. ders (üniversitede)
                legacy -- miras olarak kalan şeyler, geçmişten kalan
                legible -- okunaklı (tersi: illegible = okunaksız)
                legislate -- yasa yapmak (sıfat İ legislative = yasamaya ilişkin; legislature = yasama meclisi)
                legitimate -- meşru, geçerli (legal = yasal) (isim: legitimacy = meşruluk)
                leisure = boş zaman, çalışma saatleri dışı zaman
                lengthwise -- uzunlamasına
                leniency = müsamaha, gevşek davranma (sıfat: lenient)
                lethal -- öldürücü, ölümcül
                lethargy -- uyuşukluk, çevresine aldırmazlık (sıfat: lethargic)
                liability -- yükümlülük; (liabilities: bilançoda negatifler; tersi: assets = varlıklar)
                liaison -- bağlantı, irtibat
                libel -- iftira
                liberate -- özgürlüğüne kavuşturmak, tutsaklıktan/kölelikten kurtarmak
                light-hearted -- gamsız
                lighthouse -- deniz feneri
                lightning -- şimşek (thunder = gökgürültüsü; thunderbolt = yıldırım)
                linger (behind) -- ayağını sürüye sürüre ardından gelmek, vakit kaybederek geride kalmak
                lingua franca -- uluslararası iletişimde öne çıkan dil
                lining -- astar, çeper

                "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                Yorum

                • HIAMOVI
                  satélite de expertos
                  • 22-12-2004
                  • 14236

                  #23
                  Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                  literacy -- okur yazarlık (literate, illiterate)
                  literal -- 1. harfi harfine; 2. mecazi değil (literally = tam anlamıyla, katışıksız)
                  literary -- edebi (isim: literature)
                  litigant -- davacı (fiil: to litigate = mahkemeye müracaat etmek)
                  livestock -- ekonomik değer olarak yetiştirilen canlı hayvanlar
                  livid -- son derece öfkeli, öfkeden mosmor
                  lizard -- sürüngen hayvanlara verilen genel ad
                  loan -- borç, ödünç, borç vermek, kredi olarak vermek
                  loathe -- kuvvetle nefret etmek
                  locate -- yerini saptamak
                  locksmith -- çilingir
                  locomotion -- hareket (özellikle, canlıların hareket yetenek ve tarzları kastedilir)
                  locution -- konuşma yeteneği/davranışı/olgusuna verilen genel ad
                  locust -- çekirge
                  lodging -- barınacak veya kalacak yer
                  lofty -- yüksek, azametli
                  logbook -- gemi jurnali
                  logic -- mantık (logical: 1. mantığa ilişkin; 2. mantıklı, makul, akla yatkın)
                  loiter -- boş gezmek, orada burada sallanıp takılmak
                  lonesome -- yalnızlık çeken
                  longevity -- uzun ömürlülük
                  long-lost -- uzun zamandır kaybedilmiş, görüşülmemiş
                  long-sighted 1. uzak görüşlü; 2. hipermetrop
                  longstanding -- uzun zamandır var olan
                  looking-glass -- ayna
                  loom -- 1. dokuma tezgahı; 2. uzakta veya gelecekte bir karaltı veya bir tehdit olarak görülmek
                  loose -- gevşek (fiil: to loosen = gevşetmek. Tersi: to tighten = sıkılaştırmak)
                  loot -- 1. ganimet, yağma malı; 2. yağmalamak
                  loquacious -- çok konuşan, ağzı kalabalık, geveze
                  lottery -- piyango
                  lovesick -- karasevdalı, mecnun olmuş
                  low-brow -- aşağı tabakadan
                  low-necked -- dekolte
                  low-pitched -- pes perdeden (tersi: high-pitched)
                  loyal -- sadık, bende (isim: loyalty -- sadakat, bağlılık)
                  lubricate -- yağlamak (makineyi vb)
                  lucid -- açık, berrak ve kolay anlaşılır konuşma, fikir, tez, vb. (isim: lucidity)
                  lucifer -- Şeytan, Büyük Şeytan
                  lucrative -- çok para kazandırıran, çok çok kârlı
                  ludicrous -- saçma ve gülünç (= ridiculous, absurd)
                  lukewarm -- 1. ılık; 2. fazla sıcak veya dostane değil
                  luminary -- ışık veren
                  lunacy -- delilik (sıfat: lunatic)
                  lure -- cezbetmek, yem kullanarak çekmek
                  lurk -- kötü niyetlerle arka planda gizlenmeğe çalışarak yarı görünür çevrede dolaşmak
                  luscious -- pek yeşil ve bol çiçekli veya meyveli
                  lyrics -- bir şarkının sözleri

                  "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                  Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                  Yorum

                  • HIAMOVI
                    satélite de expertos
                    • 22-12-2004
                    • 14236

                    #24
                    Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                    -- M --
                    macabre -- ürpertici, tuhaf ve cinli ecinnili (biraz da inandırıcılıktan uzak, cansıkıcı ve komik)
                    macadam -- şose
                    machination -- kumpas, entrika
                    mackerel -- uskumru
                    maelstrom -- büyük girdap
                    magistrate -- sulh hakimi
                    magnanimity -- yüksek gönüllülük (sıfat: magnanimous)
                    magnet -- mıknatıs (magnetic, magnetism, magnetize)
                    magnification -- büyütme (boyutça) (magnifier = büyüteç, lup)
                    magnificent -- muhteşem, şahane, mükemmel, şaşaalı (isim: magnificence)
                    magnitude -- büyüklük, cesamet, azamet, önem
                    maid -- 1. genç kız; 2. oda hizmetçisi (maiden: genç kız, bakire)
                    maim -- sakat bırakmak
                    maintain -- 1. mevcut haliyle sürdürmek; 2.bakım yapmak; 3. öne sürmek, iddia etmek
                    maintenance -- 1. mevcut haliyle sürdürme, idame; 2.bakım
                    make-believe -- yalancıktan, mahsuscuktan
                    makeshift -- yasak savar tarzda, entipüfden, şimdilik
                    maladjustment -- uyumsuzluk, uyarlanamama
                    malnutrition -- kötü beslenme, beslenememe
                    malodorous -- fena kokulu, pis kokulu
                    malpractice -- görevini kötüye kullanma, yasalar veya ahlaka aykırı iş yapma
                    maltreat -- kötü muamele etmek
                    malady -- hastalık, illet
                    malcontent -- memnuniyetsiz, halinden şikayetçi
                    malevolent -- kötü niyetli, kötülük isteyen, kin güden
                    malign -- kötülük düşünen ve eden (= malignant)
                    malleable -- 1. çekiçle dövülerek şekil verilebilen; 2. uysal
                    mammal -- memeli hayvan, memeliler sınıfından
                    manhole -- yollarda bulunan üstü kapaklı çukurlar
                    manslaughter -- ölüme sebep olma veya tasarlama olmaksızın cinayet (hukuki kavramlar ülkeden ül***e biraz değişiktir)
                    management -- idare, yönetim, çekip çevirme
                    managery -- küçük (ve genellikle belli bir temaya odaklanan, özellikli) hayvanat bahçesi
                    mandate -- yetki, vesayet (şu bizim ünlü "manda" idaresi)
                    mandatory -- zorunlu
                    manifest -- açıkça göstermek
                    manipulate -- kendi etkisi ve isteği doğrultusunda olmasını/işlemesini sağlamak
                    mansion -- büyük konak
                    manufacture -- imal etmek (manufacturer = imalatçı)
                    manuscript -- el yazması
                    marital -- evliliğe ilişkin
                    maritime -- deniz ve denizciliğe ilişkin
                    marsh, marshland -- bataklık
                    martial -- savaşa / askerliğe ilişkin (court martial = divanı harb; martial law = sıkı yönetim)
                    martyr -- din veya fikir uğruna ölen kişi, şehit (isim: martyrdom)
                    massacre -- katliam
                    match -- eşleşmek, eşleştirmek, uyumlu olmak
                    matrimony -- evlenme (sıfat: matrimonial)
                    mature -- olgun
                    maze -- labirent
                    meadow -- çayır, otlak
                    meagre -- kıt, pek az
                    meander -- kıvrıla kıvrıla yol almak
                    meddle (in, with) -- işine karışmak, burnunu sokmak (=interfere)
                    mediate -- arabuluculuk etmek (isim: mediation, mediator)
                    medieval -- Orta Çağ'a ilişkin
                    mediocre -- sıradan, vasat, pek parlak sayılmaz
                    meditate -- üzerinde derin düşünmek (isim: meditation)

                    memorable -- önemli, unutulmaz
                    memorize -- ezberlemek

                    "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                    Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                    Yorum

                    • HIAMOVI
                      satélite de expertos
                      • 22-12-2004
                      • 14236

                      #25
                      Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                      memory -- 1. bellek; 2. anı, hatıra
                      mend (repair) -- onarmak
                      menial work -- kalifiye olmayan veya ayak işleri türünden (hakaret nüansı taşır)
                      mentor -- yol gösteren, akıl hocası
                      mercantile -- ticaret ve tüccarlığa ilişkin
                      mercenary -- paralı asker
                      merchandize -- ticari mal
                      merchant -- tüccar, tacir
                      merciful -- merhametli, bağışlayan
                      merge -- birleşmek (şirketler vb) (isim: merger = birleşme, bünyesine katılma)
                      mermaid -- deniz kızı
                      merryment -- neş'e, şen olma, eğlenti, cümbüş
                      meticulous -- titiz, fevkalade titiz ve dikkatli, kusursuz
                      midget -- cüce
                      might -- güc, kudret, haşmet
                      mindful -- dikkatli
                      minstrel -- saz ozanı
                      mint -- darphane
                      miracle -- mucize (sıfat: miraculous)
                      misanthrope -- insanlardan kaçan, uzak duran, nefret eden
                      miscarriage -- çocuk düşürme
                      miscellaneous -- çeşitli, türlü türlü, muhtelif
                      mischief -- yaramazlık (isim: mischievous)
                      miser -- cimri (sıfat: miserly)
                      miserable -- pek mutsuz
                      mission -- görev (fakat, missionary = misyoner)
                      misuse -- 1. yanlış kullanmak; 2. kötüye kullanmak, suiistimal
                      mitigate -- yumuşatmak, hafifletmek
                      mobilize -- seferber etmek (isim: mobilization = seferberlik, seferber etme veya olma)
                      mock -- alay etmek, alaya almak (mockery: rezil bir durum, aslının kopyası bile olamayacak şey)
                      moderate -- bir tartışma toplantısını yönetmek (isim: moderator)
                      moderate -- ılımlı
                      modest - alçak gönüllü, mütevazi (isim: modesty)
                      moist -- nemli, rutubetli
                      momentarily -- bir an için, geçici olarak
                      mongrel -- melez, soyu karışık
                      monster -- canavar
                      monument -- anıt (monumental = anıtsal, devasa)
                      moral -- ahlaki veya ahlaka ilişkin
                      morale -- morâl, direnme/dayanma gücü
                      morbid -- marazi, nahoş şeylere (ölüm, hastalık, gibi) aşırı kafayı takan
                      morose -- yüzü gülmez, somurtkan yüzlü (büyük olasılıkla da morbid)
                      morsel -- lokma, parça, kırıntı
                      mortar -- 1. harç (inşaat); 2. havan topu
                      mother of pearl -- sedef
                      motto -- ana ilke, arma simgesi sözler
                      mould -- 1. küf; 2. kalıba dökmek, şekil vermek, kalıp uygulamak
                      mound -- yığın, tepecik, höyük
                      morn -- yas tutmak (mourning, mourners)
                      muddled -- kafası karışmış
                      mumble -- mırıldanmak, nefesinin altından konuşmak, ne dediği anlaşılmaz şeyler söylemek
                      mummy -- 1. anne; 2. mumya
                      mumps -- kabakulak
                      municipal -- belediyeye ilişkin
                      munitions, ammunition -- cepane, mühimmat
                      muscular -- 1. kaslara ilişkin; 2. kaslı, güçlü kuvvetli
                      murmur -- mırıldanmak, mırıltı
                      mute -- sessiz, dilsiz
                      mutilate -- uzuvlarını canavarca keserek sakat bırakmak
                      mutiny -- askerde başkaldırı (mutinous = isyan halinde; mutineer = ayaklanmış asker)
                      mutter -- mırıldanmak, homurdanmak
                      myriad -- çok çeşitli
                      mystify -- esrarengiz davranışlarla kafasını karıştırmak

                      "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                      Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                      Yorum

                      • HIAMOVI
                        satélite de expertos
                        • 22-12-2004
                        • 14236

                        #26
                        Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                        -- N --
                        nadir -- en dip nokta (tersi: zenith)
                        naive -- safdil, saftirik (isim: naivity)
                        narrate -- anlatmak (öykü, vb) (narrator = anlatan kişi; narrative = 1. öykü; 2. anlatı tarz edebiyat)
                        narrow-minded -- dar kafalı
                        nasal -- 1. buruna ilişkin; 2. genizsel (ses)
                        nasty -- pek fena, nahoş
                        nationalize -- devletleştirmek
                        naturalize -- vatandaşlığa kabul etmek, uyruğa almak
                        naught -- sıfır, hiç
                        naughty -- yaramaz, afacan
                        nausea -- bulantı (fiil: nauseate)
                        nautical -- denizciliğe / gemiciliğe ilişkin
                        naval architecture -- gemi mühendisliği
                        navigate -- denizcilikte ve havacılıkta seyir yönetmek
                        nectar -- kevser
                        needy -- muhtaç (maddi anlamda)
                        nefarious -- şer amaçlı, iğrenç
                        neglect -- ihmal etmek (isim: negligence; sıfat: negligent, neglectful; sıfat: neglected = bakımsız)
                        negligible -- önemsiz derecede
                        negotiate -- görüşmelerde bulunmak, pazarlık etmek (dükkan pazarlığı için: to bargain)
                        neighbourhood -- semt, civar
                        nepotism -- akraba kayırma, babadan oğula geçme
                        nerve-racking -- sinirbozucu
                        network -- şebeke (ağ)
                        neutral -- tarafsız
                        nevertheless -- bununla beraber, yine de
                        niche -- yer, yuva, yaşam çentiği
                        nightmare -- karabasan, kâbus
                        nimble -- çevik, tetikte ve hızlı
                        nincompoop (=nitwit) -- avanak, alık, budala

                        noble -- 1. asil; 2. soylu, asilzade (isim: nobility = 1. asalet, soyluluk; 2. asilzadeler sınıfı)
                        nocturnal -- gecesel

                        "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                        Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                        Yorum

                        • HIAMOVI
                          satélite de expertos
                          • 22-12-2004
                          • 14236

                          #27
                          Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                          nod -- başıyla onaylamak, kafasını sallayarak evet demek
                          nomad -- göçebe
                          nominate -- aday göstermek (isim: nomination = aday gösterme veya gösterilme)
                          nondescript -- tasviri olanaksız, şekilsiz, amorf, tuhaf, ne idüğü belirsiz
                          nostalgia -- nostalji, geçmişe özlem
                          notable, noted -- ünlü
                          notably -- özellikle, bilhassa
                          notary -- noter
                          noteworthy -- dikkate değer
                          notice -- 1. ilan, duyuru; 2. önceden verilen haber, mühlet tanıma
                          notify -- haber vermek, bildirmek, önceden haber vererek mühlet belirtmek
                          notion -- kavram, nosyon
                          notorious -- adı çıkmış, kötü şöhretli (isim: notoreity)
                          notwithstanding -- buna rağmen, hernekadar, yine de
                          nought -- sıfır
                          nourish -- beslemek, besin olarak yararlı olmak (nourishing = besleyici; nourishment = beslenme, gıda)
                          novel -- 1. yeni, yenilik değeri olan; 2. roman (novelist = roman yazarı; novelty = yenilik)
                          novice -- acemi, yeni başlayan
                          noxious -- nahoş, istenmedik, muzır
                          nude -- çıplak (nudity = çıplaklık)
                          nuisance -- musibet, cansıkan şey, başbelası
                          nullify -- hükümsüz ilan etmek
                          numb -- uyuşmuş, hissiz
                          nun -- rahibe (nunnery = rahibe manastırı)
                          nuptial -- evlenme ve düğüne ilişkin, zifafa ilişkin
                          nurse -- 1. emzirmek, bebeğe bakmak, büyütmek; 2. hastaya bakmak
                          nursery -- bebek odası, bebek bakım koğuşu
                          nursing -- hemşirelik mesleği
                          nurture -- beslemek, büyütmek, yetiştirmek (veya isim olarak)
                          nutriment --- besin, gıda
                          nymph -- orman/su/vb perisi; erişkin ve cinsel çekiciliği (ve arzusu) olan kadın

                          "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                          Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                          Yorum

                          • HIAMOVI
                            satélite de expertos
                            • 22-12-2004
                            • 14236

                            #28
                            Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                            -- O --
                            oasis -- vaha
                            oath -- yemin (bazen "küfür" anlamında da rastlanabilir)
                            obedience -- itaat (fiil: to obey; sıfat: obedient = itaatkâr, uysal ve boyun eğen)
                            obituary -- gazetede yayınlanan ölüm ilanı ve kısa biyografi yazısı
                            object (to) -- karşı olmak / çıkmak, itiraz etmek (isim: objection)
                            objective -- 1. nesnel, objektif; 2. hedef, amaç
                            obligation -- zorunluluk, mecburiyet, üstlenmişlik (sıfat: obligatory = zorunlu, mecburi)
                            obliterate -- varlığını silmek, tümüyle yoketmek
                            oblivion -- çevrenin farkında olmama, unutmuş ve/ya unutulmuş olma (sıfat: oblivious)
                            obnoxious -- nahoş, itici
                            obscene -- müstehçen
                            obscure -- tanınmayan/bilinmeyen, karanlıkta, anlaması zor (isim: obscurity = toplum tarafından tanınmazlık, adı sanı bilinmezlik, şöhret sahibi olmamazlık)
                            observant -- dikkatli, iyi gözlemleyen (fiil: to observe)
                            observatory -- gözlemevi, rasathane
                            obsessed -- takıntılı (isim: obsession = takıntı)
                            obsolete -- devri geçmiş, kullanımdan düşmüş (isim: obsolescence)
                            obstacle -- engel, mania
                            obstinate -- inatçı (isim: obstinacy =inatçılık, dikkafalılık)
                            obstruct -- tıkamak, engel olmak (isim: obstruction; sıfat: obstructive)
                            obtain -- sağlamak, elde etmek
                            obvious -- besbelli, apaçık, ortada
                            occasion -- 1. vesile; 2. önemli gün, özel olay
                            occasional -- arada bir olan, düzensiz aralıklarla ve seyrek
                            occidental -- tersi: oriental
                            occult -- gizli, gizemli
                            occupation -- 1. işgal; 2. iş, meslek, meşguliyet (fiil: occupy)
                            occur -- meydana gelmek (occurrence = ortaya çıkma, oluşma, görülme, olay... recurrence = yeniden ortaya çıkma, nüks etme; sıfat: recurrent = tekrarlayan, nüks eden)
                            ocular -- göze ilişkin
                            odd -- 1. tuhaf, acaip; 2. odd numbers = tek sayılar (even numbers = çift sayılar)
                            odious -- iğrenç, nefret verici, menfur
                            odour -- koku (örnek: maladorous = kötü kokulu)
                            offence -- kabahat, gücendirme, küçük suç (fiil: offend = gücendirmek; örnek: "No offence." = "Lütfen alınmayınız, sizi gücendirmek istemedim.") Sıfat: offensive (tersi: defensive -- saldırma X savunma)
                            offering -- sunulan şey, kurban
                            off-hand -- hazırlıksız, oracıkta ve öylesine, "ha deyince"
                            official -- 1. resmi; 2. yetkili, memur, resmi kişi
                            officious -- işgüzar, havalar takınarak kendine iş edinir
                            offspring -- bir ebeveynin dünyaya getirdiği kendinden sonraki bireyler ve kuşaklar, zürriyetinden olanlar, çoluk çocuğu
                            ointment -- melhem
                            old-fashioned -- modası geçmiş
                            olfactory -- koku alma duyusuna ilişkin
                            omen -- gelecek için kötü işaret (ominous = meş'um, tehditkâr, uğursuzluk getireceği işareti veren)

                            "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                            Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                            Yorum

                            • HIAMOVI
                              satélite de expertos
                              • 22-12-2004
                              • 14236

                              #29
                              Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                              omission -- devre dışı bırakma, kullanmama, dahil etmeme (fiil: to omit)
                              omnipotence -- tam ve mutlak kudret (sıfat: omnipotent -- Tanrının niteliklerinden) ... Ayrıca, omniscient = "herşeyi bilen" ve omnipresent = "heryerde")
                              onerous -- ağır, külfetli, ağır bir yük olarak
                              opaque -- saydam olmayan
                              operating-theatre -- ameliyat odası
                              opinion -- fikir, görüş, bakış
                              opinionated -- katı fikirli, başkalarının görüşlerini dikkate almayan
                              opponent -- rakip, hasım (fiil: to oppose)
                              oppress -- baskı ve zulüm altında tutmak (oppressor, oppression) (oppressive = 1. zulmedici, ezici; 2. kasvetli, sıkıcı, insanı boğan)
                              opt (for) -- seçmek, o seçeneği kullanmak (option = seçenek) (optional = seçime bağlı, zorunlu değil)
                              oration -- nutuk, hitabe (orator = hatip)
                              orchestrate -- yönetmek
                              orphan -- öksüz, yetim (orphanage = yetimhane)
                              ostensible -- görünürdeki, zahiri (zarf: ostensibly)
                              ostentatious -- gösterişsever, şatafatlı (isim: ostentation)
                              ostracise -- bir kimseyi toplumdan menetmek, hertürlü ilişkiyi ve görüşmeyi kesmek
                              oust -- bir kimseyi yerinden etmek, mevkiinden düşürmek
                              outbreak -- patlak verme (savaş, salgın vb)
                              outclass -- sürklase etmek
                              outcome -- sonuç, netice
                              outline -- özet, ana çizgiler
                              outlive -- bir başkasından veya şeyden daha uzun yaşamak
                              outnumber -- sayıca üstün olmak
                              outshine -- gölgede (geride) bırakmak
                              outskirts -- dış mahalleler, civar
                              outspoken -- sözünü esirgemez
                              output -- ürün, verim, çıktı
                              outrageous -- öfke ve nefret uyandıran, akıl veya ahlak açısından küstahça rezilane
                              outwit -- ---den daha kurnazca davranmak, zekaca yenmek
                              oven -- fırın
                              overcharge -- aşırı fiatla satmak, fazla hesap almak
                              overcome -- üstesinden gelmek
                              overdraw -- bankadaki hesabında eksi bakiyeye düşmek
                              overdue -- vadesi geçmiş, mühleti geçmiş, gecikmiş
                              overemphatic -- aşırı vurgulu
                              overhear -- kulak misafiri olarak işitmek
                              overland -- karadan
                              overlook -- 1. yüksekten görmek, nâzır olmak; 2. görememek atlamak (hata vb); 3. bilerek görmezden gelmek, bağışlamak
                              overseas -- deniz aşırı topraklar, yabancı ülkeler
                              oversimplify -- aşırı basitleştirmek; gereğinden fazla basite indirgemek
                              overstate -- abartmak
                              overt -- açıkça, gizlisi saklısı yok (tersi: covert)
                              overtake -- yetişip geçmek
                              overthrow -- devirmek, alaşağı etmek (yönetimi, kralı, vb)
                              overtime -- mesai dışı veya üstü çalışma
                              overturn -- devirmek, tepe üstü getirmek
                              overwhelm -- eze eze yenmek, karşı koyamaz duruma getirmek
                              owe -- borcu olmak

                              "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                              Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                              Yorum

                              • HIAMOVI
                                satélite de expertos
                                • 22-12-2004
                                • 14236

                                #30
                                Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler

                                -- P --
                                pace -- 1. adım; 2. yürüyüş hızı; 3. (mecazi) ilerleme hızı
                                pagan -- putperest, kâfir
                                pageant -- debdebeli yürüyüş alayı
                                pal -- arkadaş
                                palate -- 1. damak; 2. kabul edebilmek, razı olabilmek (unpalatable = yenilmez yutulmaz, nahoş)
                                pale -- solgun, soluk
                                palliate -- geçici olarak dindirmek, hafifletmek (palliative = "palyatif")
                                palmistry -- el falı (palmist)
                                palpable -- elle tutulur gözle görülür, somut
                                pamper -- övgüleriyle şımartmak
                                pandemonium -- velvele, gürültü patırtılı kargaşa (pan-demon-ium: bütün şeytanlar toplanıp tepinirlerse ne olur?)
                                parable -- ders verici, öğretici hikaye
                                paramount -- üstün, üstün nitelikte veya önemde
                                paraphrase -- başka sözcükler kullanarak aynen ifade etmek
                                parity -- denklik, parite
                                parsimony -- cimrilik derecesinde tutumluluk
                                partial -- 1. kısmi; 2. taraf tutan (partiality X impartiality)
                                participate (in) -- katılmak, katılımda bulunmak (participant = katılımcı)
                                parting -- ayrılma, veda
                                partisan -- tarafgir, partizan
                                patent -- 1. patent; 2. aşikar, apaçık
                                pathetic -- pek acıklı, pek dokunaklı (pathos = dokunaklılık, acıklılık)
                                patriot -- yurtsever
                                patron -- 1. müşteri; 2. hâmi
                                pattern -- örüntü, temel çizgiler
                                peasant -- köylü... peasantry 1. köylülük; 2. köylüler (toplu anlamda)
                                peculiarity -- 1. kendine özgü özellik; 2. tuhaflık, gariplik (sıfat: peculiar)
                                pedestal -- heykel kaidesi (yüksekte görülme, aziz tutulma nüansı ile)
                                pedestrian --yaya
                                pedigree -- 1. şecere, soy; 2. safkan, cins
                                pedlar -- sokak satıcısı, seyyar satıcı
                                penal -- cezaya ilişkin (penal code = ceza yasası; to penalize = cezalandırmak; penalty kick = ceza vuruşu, penaltı)
                                penetrate -- içine işlemek, girmek, nüfuz etmek
                                penultimate -- sondan bir önceki
                                perceive -- algılamak (isim: perception = algı)
                                perceptive -- gözünden kaçırmayan, sezgisi/algıları kuvvetli
                                perennial -- daimi, yıl be yıl
                                perfect -- kusursuz, mükemmel (tersi: imperfect = defolu)
                                perfunctory -- yarım yamalak, dostlar alışverişte görsün diye
                                peril -- tehlike (perilous = dangerous, risky, hazardous)
                                perimeter -- çevre, civar, muhit
                                perjury -- yalan yere yemin etme, yalancı şahitlik
                                persecute -- zulmetmek (isim: persecution)
                                persevere -- sebat etmek
                                persuade -- ikna etmek (isim: persuasion) (sıfat: persuasive)
                                pertinent -- 1. konuya ilişkin; 2. uygun (davranış) (impertinent = saygısız)
                                perturb -- rahatsızlık ve tedirginlik vermek
                                perverse -- ters, aksi, huysuz (perversion = sapıklık; pervert = sapık)
                                pioneer -- 1. öncülük etmek, ilk olarak yolu açmak; 2. öncü, ilk araştıran
                                pest -- başbelası, haşere (pestilence = öldürücü bulaşıcı hastalık salgını)

                                "Ben Dostlarımı Ne Kalbimle Ne de Aklımla Severim.Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur.
                                Ben Dostlarımı Ruhumla Severim.O ne durur,ne de unutur"...Hz.Mevlana






                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X