Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Sniper®
    Senior Member
    • 22-06-2005
    • 12987

    #16
    Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

    " Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın) Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin) ALLAH'tan korkun; çünkü, (Peygamber'e muhalefet edenlere karşı) ALLAH'ın azâbı çetindir " Haşr/7

    "ALLAH ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz Her kim ALLAH'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur" Ahzâp/36


    ° "Resule itaat eden, ALLAH'a itaat etmiş olur" Nisa/80


    “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve hak din ile gönderen Allah’tır Şahit olarak Allah yeter Muhammed, Allah’ın elçisidir Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine ise merhametlidirler” (Fetih, 48/29);

    “Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur Allah, her şeyi bilendir” (Ahzâb, 33/40)

    “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez” (Sebe,34/28)


    “De ki: Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O’ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim Allah’a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah’a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 7/158)

    ”Öyleyse Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz nûra, Kuran’a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır”(Tegabün, 64/8)

    “Allah’a ve Peygamberine kim inanmamışsa bilsin ki, şüphesiz Biz, inkârcılar için çılgın alevli cehennemi hazırlamışızdır” (Fetih, 48/13)


    “Doğrusu bu Kuran’da, kulluk eden kimselere bildiri vardır Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/106-7)

    “Şüphesiz sen, büyük bir ahlâka sahipsindir” (Kalem, 68/4)

    “Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret




    Kuranda 3 vakit namaz, nasıl sen fatihayı zammı sureyi okuyorsun neye dayanarak?
    Namazı sen şimdi 4 rekatta kılmıyorsundur. Kuradaki din sitesinden hemen bakabilirsin. Bir rekat yeter size nasıl olsa islamiyet kolaylıktır Neye dayaranarak?

    Tahiyyatta ettehiyyatü ve salli barik okuyorsun, neye dayanarak?


    Neden 30 gün oruç tutuyorsun, zaten 61 gün oruç kaza etmiyorsun, öyle bir şey yok kaç gün yediysen o kadar tutarsın diyorsun. O zaman ben her pazar tutayım nasıl olsa ardı ardına tutmak zor.
    Son düzenleme Sniper®; 24-08-2009, 19:02.

    Yorum

    • Sniper®
      Senior Member
      • 22-06-2005
      • 12987

      #17
      Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

      Namaz beş vakittir

      Sual: Namaz beş vakit değil mi? Niye üç veya altı vakit diyenler çıkıyor?
      CEVAP
      Peygamber efendimiz bize namazın beş vakit olduğunu bildirdi. Senelerce beş vakit kıldı. Artık başka delil aramak gerekmez. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
      (Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılındı.) [Nisa 103]Nisa suresinin 103. âyetinde, (Namaz, belli vakitlerde farz kılındı) buyurulup, ayrıca, beş vaktin hepsi de diğer âyetlerde bildirildiği halde, “Beş vakit namaz” ifadesinin geçmeyişi, kutuplarda ve buralara yakın yerlerde, beş vaktin tamamının teayyün etmemesindendir. (Nimet-i İslam)
      İsra suresinin, (Güneşin kayması anından, gecenin kararmasına kadar ve sabah vakti namaz kıl) mealindeki 78. âyet-i kerimenin aslında geçen, (Dülûk-üş şems) öğle ve ikindi, (Gasak-ıl leyl) akşam ve yatsı namazı, (Fecr) de sabah namazıdır. (Beydavi)
      Kaf suresinin, (Güneşin doğuşundan ve batışından önce ve gece Rabbini tesbih et) mealindeki 39. ve 40. âyet-i kerimesindeki, güneşin doğuşundan önceki sabah namazı, güneşin batışından önceki öğle ve ikindi namazı, geceki de akşam ve yatsı namazıdır. (Beydavi)
      İbni Abbas hazretleri, (Kur’an-ı kerimde beş vakit namazı bildiren âyet hangisi) diye sual edildiğinde, şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
      (Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktinde Allah’ı tenzih edin!) [Rum 17,18]

      (Akşama girerken)den maksat, akşam ve yatsı namazı, (sabaha ererken)deki sabah namazı, gündüzün sonundaki, ikindi namazı, öğledeki de, öğle namazıdır. (Celaleyn)
      Nur suresinin 58. âyet-i kerimesinde, (salât-ı fecr = sabah namazı) ve (salât-ı işâ = yatsı namazı) ifadesi açıkça geçmektedir.
      Peygamber efendimiz, Bekara suresindeki, (Namazları ve vusta namazını kılın) mealindeki 238. âyet-i kerimeyi açıklarken, (Vusta namazı ikindi namazıdır) buyurdu. (İ. Ahmed)
      Bu âyet-i kerimede, (Namazları ve orta namazı [ikindi namazını] kılın) buyuruluyor. Arabi gramere göre, namazlar [salevat] denince, ikiden fazla namaz anlaşılır. Çünkü iki namaz demek için, salevat [namazlar] değil, salâteyn [iki namaz] denilir. Vusta [orta] namaz ikindi namazı olduğuna göre, ikindi hariç, öteki namazların sayısı iki olamaz, ikiden fazla olması gerekir. Üç de olamaz; çünkü VUSTA NAMAZI hariç 4,6 gibi çift sayılı olmalı ki, orta namaz [ikindi namazı] tam ortada olabilsin. Yani ortadaki namaz ikindi olduğuna göre, ondan önce iki namaz, ondan sonra da iki namaz bulunduğu meydana çıkar. Diğer âyetlerdeki namaz vakitleri de dikkate alınınca, namaz vakitlerinin beş olduğunda hiç şüphe kalmaz.

      (Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri [günahları] giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür.)
      [Hud 114]
      Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin yakın saatlerindeki namazlar da akşam ve yatsı namazlarıdır. (Medârik)

      Burada Hasenat = Güzelliklerden murat beş vakit namazdır. (Medârik, Beydavi) Kitap ve Sünnet’ten sonraki delil İcma’dır. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve onlardan sonra bugüne kadar gelen bütün âlimler, beş vakit namaz kılmış, bu hususta kesin bir icma hâsıl olmuştur.

      İslam âlimleri de, beş vakit namazın nasıl kılınacağını kitaplara yazmışlar, böylece Kıyas-ı fukaha ile de namazın beş vakit olduğu sabit olmuştur.

      Yorum

      • Sniper®
        Senior Member
        • 22-06-2005
        • 12987

        #18
        Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

        Saçları dağınık biri [belki de İslamiyet’i öğrenmek için] gelip, Resulullaha sordu:
        (- Ya Resulallah İslam nedir?
        - Günde beş vakit namaz kılmaktır.
        - Beşten fazla değil mi?
        - Hayır, nafile kılmak isteyen kılabilir. Bir de yılda bir ay ramazan orucu vardır.
        - Bundan başka, oruç yok mu?
        - Nafile olarak tutmak isteyen tutabilir. Bir de zengin için malının zekâtı vardır.
        - Bundan fazlası var mıdır?
        - İsteyen nafile olarak sadaka verebilir.
        - Vallahi ne fazla, ne de bundan noksan yaparım.
        - Bunları yapan kurtuluşa erer.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai]




        Bu hadis Meşhur hadislerdendir. Meşhur ne demek biliyorsan tabi. Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Hadis kitaplarında geçmektedir. Bu kitapların doğruluğunu o arkadaşa anlatmama gerek yoktur umarım.
        Son düzenleme Sniper®; 24-08-2009, 19:03.

        Yorum

        • Sniper®
          Senior Member
          • 22-06-2005
          • 12987

          #19
          Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

          NAMAZIN BEŞ VAKİT OLDUÐUNA DAİR HADİSLER


          (Beş vakit namaz kılanın hâli, evinin önünden akan suda beş defa yıkanan kimse gibidir. Nasıl böyle bir kimse kirden temizlenirse namaz kılan da küçük günahlardan öyle temizlenir.) [Buhari, Müslim, İ.Ahmed, Beyheki, Darimi, Taberani]

          (Hazret-i Cebrail inip, bana imamlık yaptı ve kendisi ile birlikte beş vakit namazı kıldım ve beş vakit namazla emrolundum.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai]

          (Farz olduğuna inanıp, rükû, sücud, abdest ve vakitlerine riayet ederek beş vakit farz namaza devam edene Cennet vacib, Cehennem haram olur.) [Taberani]
          (Beş vakit namazı, ilk tekbire yetişerek kırk gün cemaatle kılana Cennet vacibdir.) [Ebu Ya’la]

          (Allah’tan korkun, beş vakit namazı kılın, [Ramazan ayında] oruç tutun, mallarınızın zekâtını, isteyerek verin, âmirinize itaat edin, böylece Rabbinizin Cennetine girin.)
          [Tirmizi]

          (Allah için ibadetinizi ihlâslı yapın. Beş vakit namazı kılın, gönül hoşluğu ile malınızın zekâtını verin, Ramazan orucunu tutun, Hacca gidin, böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz.)
          [Taberani]

          (Allahü teâlânın ilk farz kıldığı şey beş vakit namazdır. İlk ortadan kalkacak olan da yine beş vakit namazdır. İlk sorgu da beş vakit namazdan olacaktır.)
          [Hâkim]

          (Kıyamette herkes korku içinde iken korkmayan üç grup insandan biri, sırf Allah rızası için, her gün beş vakit namaza çağıran müezzindir.)
          [Taberani]

          (Allahü teâlâ beş vakit namazı emretti. Güzel abdest alıp, bunları vaktinde kılanı, rükû ve huşularını tamam yapanı affedeceğine söz verdi. Bunları yapmayan için söz vermedi. Onu dilerse affeder, dilerse azap eder.)
          [Ebu Davud, İbni Mace, Nesai, İ.Malik, İ.Ahmed]

          (Beş vakit namaz, güzelce kılan için kıyamette nur, delil ve kurtuluş olur.)
          [İbni Nasr]

          (Allahü teâlâ buyurdu ki: “Beş vakit namazı farz kıldım. Şartlarına uyarak, vaktinde kılanı Cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir sözüm yoktur.”)
          [İbni Mace, Ebu Davud]

          (Beş vakit namaz ve Cuma namazı, gelecek Cumaya kadar ve Ramazan orucu, gelecek Ramazana kadar yapılan günahlara kefarettir. Büyük günah işlemekten sakınanların küçük günahlarının affına sebep olur.)
          [Müslim, İ.Ahmed]

          (Mirac gecesi, 50 vakit namaz farz oldu. Sonra beş vakte indirildi.)
          [Buhari, Müslim, İ.Ahmed]

          (Allahü teâlâ buyurdu ki: Bende söz ve hüküm asla değiştirilmez. Bu beş vakit namaz karşılığında elli vakit namaz sevabı vardır.)
          [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]

          (Bir kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse, Cennete istediği kapıdan girer.)
          [İbni Hibban]

          (Beş vakit namazı terk eden, Allahü teâlânın hıfz ve emanından mahrum olur.)
          [İbni Mace]

          (Herkes bozulunca, beş vakit namazı cemaatle kılana her gün yüz şehid sevabı yazılır.)
          [İ.Nasr]

          (Beş vakit namazı cemaatle kılan, Sırat köprüsünü şimşek gibi geçer.)
          [Taberani]

          (Beş vakit namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekât veren ve büyük günahlardan sakınan herkese, kıyamette, Cennetin sekiz kapısı açılır. Dilediği kapıdan girer.)
          [Hâkim]

          (Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.)
          [Buhari]

          (Beş vakit namaza devam edin, çünkü küçük günahlara kefaret olur.)
          [Taberani]

          (Kitab ehli olan bir kavme vazifeli olarak gittiğin zaman, önce, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmeye davet et. Bunu kabul ederlerse, Allah’ın günde beş vakit namazı farz kıldığını haber ver. Bunu da kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen bir sadakayı [zekatı] farz kıldığını söyle.)
          [Buhari, Müslim, Ebu Davud]

          (Beş vakit namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekâtını veren ve yedi büyük günahtan kaçan kimseye, Cennetin bütün kapıları açılıp, “Selamet ve emniyet içinde gir” denilir.)
          [Nesai]

          Yorum

          • Sniper®
            Senior Member
            • 22-06-2005
            • 12987

            #20
            Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

            Peygamber efendimiz namazları 5 vakit kılıyordu, madem kuranda bildirmedi kendi ***fine göremi kıldı. Bazı dini konuları anlayıp hüküm verebilmek için eğitim ister bilgi ister.

            (Miraca çıktığım gece, beş vakit namazla emrolundum.) [Buhari, Müslim]

            Yorum

            • Sniper®
              Senior Member
              • 22-06-2005
              • 12987

              #21
              Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

              Kur’an, tüm ibâdetlerin nasıl yapılacağını ayrıntılarıyla açıklamaz.
              Meselâ orucun nasıl tutulacağı konusunda Kur’an’da ayrıntılı bilgi verilmemiştir.
              Yine, zekâtın farz olduğunu Kur’an açıkça bildirdiği halde, zekât oranlarını belirtmemiştir.
              Bununla birlikte namaz konusunda, Kur’an’da diğer ibâdetlerden daha fazla detay vardır. Bunlardan bazı âyetleri görelim:
              “Namaz belirli vakitlerde mü’minler üzerine farz kılınmıştır.”
              (4/Nisâ, 103). Bu konu, yani vakitler diğer âyetlerde şu şekilde detaylandırılmıştır:

              a) “Güneşin öğle vakti zevalinden, gecenin karanlığına kadar namaz kıl. Bir de sabah namazını kıl.”
              (17/İsrâ, 78). Buna göre zevalden gecenin karanlığına kadar öğle ve ikindi, âyetin devamı ise sabah namazını ifade etmektedir.
              b) “Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl.”
              (11/Hûd, 114). Bu âyete göre de gündüzün iki tarafı; sabah ve ikindi, gecenin gündüze yakın saatleri de akşam ve yatsı namazını ifade etmektedir.
              c) “Güneş doğmadan önce ve batmadan önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde ve gündüzün etrafında da O’nu tesbih et.”
              (20/Tâhâ, 130). Bu âyete göre de;
              Güneş doğmadan önce, sabah namazı,
              Güneş batmadan önce ikindi veya öğle ve ikindi namazı,
              Gece saatlerinde de akşam ve yatsı namazları,
              Gündüzün etrafı da çok önemli olduklarına işaretle sabah ve akşam namazları tekrar ifade edilmiştir.
              d) “Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktine girince Allah’ı tesbih edip namaz kılın.”
              (30/Rûm, 17-18). Bu âyette hemen bütün namaz vakitleri zikredilmiştir. Şöyle ki; akşama girerken; akşam ve belki akşam ile birlikte yatsı namazı, sabaha ererken; akşam ve belki akşam ile birlikte yatsı namazı, sabaha ererken; sabah namazı, gündüzün sonunda; ikindi namazı ve öğle vakti girince de; öğle namazı ifade edilmiştir.
              Görüldüğü gibi, Kur’an’ın ayrı ayrı âyetleriyle ifade edilen namaz vakitleri, oruç ve zekât gibi ihtilâfı olmayan farzlardan daha çok detaylandırılmış ve beş vakit olduğu belirtilmiştir. Bütün âyetler dikkate alındığında öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah olmak üzere namazın beş vaktinin, özel sınırlarıyla sınırlandırıldığı görülür.
              Namazın nasıl kılınacağını ve namazların kaç rekât olduğunu ayrıntılarıyla Kur’an anlatmaz. Nasıl, hangi namazın kaç rekât olduğunu Rasûlullah’ın sünnetinden öğreniyorsak ve bu konularda ümmet arasında hiçbir ihtilaf yok ise, aynı şekilde namazın beş vakit olduğu ve o vakitlerin ne zaman gireceğini de, namazların kılınış şeklini de Rasûlullah’tan öğreniyoruz.
              Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun “Kur’ân-ı Kerim’de Beş Vakit Namaz” konulu bir kararı da vardır. Kurul kararı aynen şöyledir:
              “Belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farziyeti Kitab, sünnet ve icma ile sâbittir. Beş vakit namazın edâ edileceği vakitlere ve ne şekilde edâ edileceğine Kur’ân-ı Kerim’in bir kısım âyetlerinde mücmel olarak işaret olunmuş, bu işaretler Rasûlullah (s.a.s.)’ın kavlî ve fiilî sünnetiyle açıklık kazanmıştır. Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerim’deki mücmel emir ve hükümleri açıklama yetkisi, Onu insanlara tebliğle görevli olan Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e aittir. O, namazı bizzat kılarak ve Müslümanlara imam olup kıldırarak nasıl kılınacağını öğrettiği gibi, bunların vakitlerini de göstermiştir. Gerek kılınış şekli, gerek vakitleri ile ilgili bu uygulama amelî tevâtür olarak, günümüze kadar devam etmiştir.
              Kur’ân-ı Kerim’de beş vakit namaza mücmel olarak işaret eden âyetlerden Tâhâ sûresinin 130’uncu âyetinde:
              “…Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et. Gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, rızâya ulaşasın.”
              Buyrulmuş; güneşin doğmasından ve batmasından önce, gece saatlerinde ve gündüzün iki ucunda olmak üzere beş ayrı vakitte Cenâb-ı Hakk’ı tesbih, yani namaz kılmak emredilmiştir.
              Bakara Sûresinin 238’inci “Namazlara ve ayrıca orta namaza devam edin”
              mealindeki âyet-i kerimede “namazlar” anlamındaki “salevât” kelimesi çoğuldur. Arapçada çoğul üçten başlar. “İki”ye tesniye denir ve “iki namaz” sözü “salâteyn” şeklinde söylenir. Demek oluyor ki, âyetteki “salevât” sözünden en az üç namaz anlaşılır. Ayrıca bir de “orta namaz” var. Çünkü ma’tuf, ma’tûfun aleyhten (üzerine atıf yapılandan) ayrıdır. Bu sebeple “orta namaz”, “namazlar” ifadesine dâhil olmadığı gibi, her iki yanında eşit sayı bulunmadığı için, üç namazın arasında yer alacak bir namaza “orta namaz” denilmesi de mümkün değildir. O halde, âyetteki “salevât” kelimesi, en az dört namazı ifade eder. Orta namaz buna eklendiğinde beş vakit namaz ortaya çıkar. Orta namazın ikindi namazı olduğu bazı hadislerde açıklanmıştır.
              Hûd Sûresinin 114’üncü âyetinde ise, “Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl…”
              buyrulmaktadır.
              Âyet-i celilede “gündüze yakın saatler” anlamındaki “zülef” kelimesi, “zülfe”nin çoğuludur. Yukarıda belirtildiği üzere en az üç adedi ifade eder. Demek oluyor ki, bu âyete göre gecenin gündüze yakın saatlerinde, (akşam, yatsı ve sabah namazı olmak üzere) en az üç namaz var. Ayrıca gündüzün iki ucunda da iki vakit var. Böylece bu âyet-i kerimeden de namazın beş vakit olduğu anlaşılmaktadır.
              Bunlardan başka 4/Nisâ, 103; 11/Hûd, 114; 17/İsrâ, 78; 30/Rûm, 17-18; 24/Nûr, 36; 50/Kaf, 39-40; 76/İnsan, 25-26. âyet-i kerimelerinde de beş vakit namaza veya vakitlerine mücmel olarak işaret eden ifadeler bulunmaktadır. Bu mücmel ifade ve işaretler, Rasûlullah’ın (s.a.s.) söz ve uygulamaları ile açıklanmış, onun açıkladığı ve uyguladığı şekilde bütün Müslümanlar tarafından amelî uygulama olarak günümüze kadar devam ettirilmiştir. Asr-ı Saâdetten beri her asırda Müslümanlar beş vakit namaz kılmış, hiç kimse bunun aksini söylememiştir. Bu itibarla “Kur’an’da beş vakit namazın bulunmadığı iddiasının ilmî hiçbir değeri yoktur.” (Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 22/01/1998 tarihli ve 4 nolu kararı.)
              Kur’an, Peygamberimize tâbi olmayı, Ona itaat etmeyi emretmektedir. Peygamberimize inanmazsak, zaten onun tebliğ ettiği Kur’an’a da inanmamış oluruz. Peygamber’in kaç vakit namaz kıldığı ve kıldırdığı, kıldığı namazların kaç rekât olduğu ve namazı nasıl kılıp neler okuduğu fiilî sünnet olarak, her asırdaki Müslümanların kendilerinden sonrakilere de yaşarak aktardığı mütevâtir bir sünnettir, uygulamadır.
              Hadis-i şeriflerde Peygamberimiz’in nasıl namaz kıldığı ile ilgili çok geniş açıklamalar vardır. Peygamberimiz’in namaz kılma şeklini anlatan hadislerin toplandığı güzel bir kitap ismi vereyim: “Hadislerle Hz. Peygamber’in Namaz Kılma Şekli”, yazarı: Muhammed Nâsıruddin el-Albânî. Beka Yayınları tarafından yayınlandı.
              Aşağıda namaz vakitleriyle ilgili Peygamberimiz’den bize gelen hadisleri de vereceğim. Namaz, mütevâtir bir uygulama ile, nesilden nesile aktarılarak (biz bizden önceki âlimlerden, ümmetin uygulamalarından ve yazdığı kitaplardan öğrendik; bizden öncekiler kendilerinden önceki nesillerden… Bu şekilde Peygamberimiz ve ashâbı nasıl namaz kılıyor idiyse biz de benzer şekilde (nesilden nesile aktarılarak ve uygulamalara şahit olunarak ve yazılan eserlerden ve özellikle hadislerden) namazın nasıl kılınacağını öğrendik. Tabii, hadisleri ve Peygamberimizin namaz kılma şeklini kabul etmeyenlere ne demeli? Onlar, bilsinler ki, Kur’an’ı da kabul etmemiş olurlar. Çünkü Kur’an, Peygamberimiz’e itaat edilmesini emrediyor. Kur’an’ın Peygamberimiz’e (namaz ve her türlü ibadet ve tüm dinî konularda) itaat etmemizi çok net şekilde emrediyor. Dolayısıyla Peygamber’e itaatsizlik, Ona itaati emreden Kur’an’a itaatsizliktir.
              Aşağıda Peygamberimiz’in (s.a.s.) namaz vakitleriyle ilgili Kütüb-i Sitte’de belirtilen uygulama ve öğretilerini sunuyoruz:

              2. (2331)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi: "Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lüftu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır."

              AÇIKLAMA:

              Bu hadis, beş vakit namazın Mi'râc sırasında farz kılındığını ve ilk defa elli vakit olarak teşrî edildiğini belirtiyor. Mi'râc'la ilgili uzun bir hadiste (5570 numaralı hadis) açıklandığı üzere Resûlullah Cenâb-ı Hakk'tan elli vakit namaz farzını telakki ettikten sonra dönüş sırasında Hz. Mûsa (aleyhisselâm)'ya uğrar. Hz. Mûsa: "Allah ümmetine neyi farz kıldı?" diye sorunca, Resûlullah "Elli vakit namaz!" der. Bunun üzerine Hz. Mûsa: "Ümmetin buna takat getiremez, git Rabbinden azaltmasını taleb et!" tavsiyesinde bulunur. Resûlullah mükerrer gidişlerle namaz miktarını elliden beş vakte indirtir. Şu halde yukarıdaki hadis, Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Cenâb-ı Hakk'ın son müracaatında verdiği cevabı aksettirmektedir: "Namaz artık beş vakitten daha da azaltılamaz, bu kesinleşmiş bir hükümdür."
              Hadiste, namaz beş vakit olmakla birlikte elli vakit olduğu ifade edilir. Bu, "yapılan her hayrın Allah indinde en az on misliyle kabul edileceği"ni tebşir eden âyet-i kerîmeye uygun bir ihbardır: "Kim bir hayır işlerse işte ona bunun on katı var" (En'âm 160). Şu halde Resûlullah'a Mî'rac'ta farz edilen beş vakit namaz, mü'minin defter-i ameline on misliyle yani elli vakit olarak yazılmaktadır. Rabbimiz, namazın ehemmiyetini gereğince takdir etmemiz için elli vakit olarak farzetmiş, lütfunun, kereminin vüs'atini ifade için de beş vakte indirerek elli vakit olarak değerlendirmeye tabi tutmuştur.

              1. (2360)- Hz. Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi."
              (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl'e emretti, sabah ezanını okudu.
              Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl'e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortası (nısfu'n-Nehar)" demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam namazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâl yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, "sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere" demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneş (ikindi) kızıllığına büründü" diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti." (Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 256)
              4. (2363)- Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazların vaktinden sormuştu. Ona:
              "Şu (önümüzdeki) iki günde namazları bizimle kıl!" buyurdu. (O gün) güneş tam tepe noktasından (batıyor) kayınca ezan için Bilâl'e emretti. O da öğle ezanını okudu. Sonra öğle için kâmet okumasını emretti. Sonra güneş yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneş batınca emretti, akşam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydınlık kaybolunca emretti, yatsı için kâmet okudu. Sonra şafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. İkinci gün olunca, Bilâl'e ortalığın serinlemesini beklemeyi emretti. O da öğleyi, ortalık iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. İkindiyi, güneş yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kıldı. Akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmazdan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı ortalık iyice ağarınca kıldı. Sonra:
              "Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi:
              "Benim ey Allah'ın Resûlü!" dedi.
              "Namazlarınızın vakti dedi, gördüğünüz (iki vakit) arasındadır."

              Yorum

              • Sniper®
                Senior Member
                • 22-06-2005
                • 12987

                #22
                Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

                Originally posted by malcolm View Post
                @clrdksptnz

                Çok doğru tespitleriniz var.
                Maalesef hadisler kullanılarak, günümüz başkalaştırılmış "Tarikat" olgusu, insanlara HÜKÜM verebilecek hale getiriliyor. Kısacası "Aforoz" olgusu zımni olarak dinimize yerleştirilmeye çalışılıyor. Daha önce defalarca söyledim. Savunduğu OLGU, inandığı DİN kadar saf kalmış bir kesim kalmadı artık. Bugün Arabistan çıkmış hac görevini yerine getirirken, 'Domuz gribinden ölen insanlara şehit mertebesi verelim' gibi ifadeler kullanıyor. Bu ne aymazlıktır. Değil Arabistan, dünyadaki tüm Müslümanlar, uzlaşıp şehit mertebesi verse ne yazar.? Biz sadece yorum ve temennide bulunabiliriz. Takdir Allah'ındır. Din içerisindeki hiçbir yaşam biçiminin Akibeti hakkında hüküm veremeyiz. Bunu yaparsak kendi akibetimizden o denli emin davranan "aşırılardan" oluruz.

                Şehitliğin bir çok mertebesi var arkadaşım. Domuz gribinden ölenler için şehitlik mertebesi böyle saçma bir ibare yok. Zaten veba gibi bulaşıcı hastalıklardan ölenlerde şehittir.

                Dünya itibariyle şehid sayılmayan, yani, yıkanıp kefenlenmiş olarak gömülen, fakat âhirette şehid muamelesi gören kimselere şehîd-i uhrevî denir. Şehîd-i kâmil olmanın şartlarından birini kaybeden kimseler, bu kısma girerler.

                Bundan başka şu kimseler de âhiret şehîdi sayılır:

                * Suda boğulanlar.

                * Ateşte yananlar. (İbnu Mace, Cihad, 17))

                * Enkaz altında kalanlar.

                * Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler.

                * Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler.

                * İlim yolunda ölenler.

                * Ciğer hastalıklarından ölenler.

                * Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar.

                * Baş ağrısından ölenler.

                * Karın ağrısından ölenler.

                * Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler.

                * Cuma gecesi ölenler.

                * Gurbet ilde vefat edenler.

                * Akrep, yılan sokması gibi sebeblerle vefat edenler... (Savaş dışındaki şehîdler hakkında hadisler için bakınız: Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu'l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I, 22, 23, II, 323, 325)


                İşte bunlar şehitlerdir kendi aralarında çeşitli mertebeleri olan.

                Yorum

                • fatih143
                  Junior Member
                  • 10-03-2007
                  • 337

                  #23
                  Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

                  aslan kardeş ellerine sağlık teşekkürler

                  Yorum

                  • clrdksptnz
                    Junior Member
                    • 20-08-2009
                    • 3

                    #24
                    Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

                    Originally posted by ArSLaN-27 View Post




                    Ahzab suresinin (Allah ve Resulü bir işte hüküm verince…) mealindeki 36. âyet-i kerimesi de böyledir. Resulüne yetki vermeseydi Resulünü hiç söylemezdi. Resulü bir şeye haram veya helal demişse vahyin yetkisine dayanmaktadır. Köpeği aslanı ayıyı haram etmesi namazın rekatlarını namazı bozanları orucu bozanları zekât nisabını ve buna benzer çok şeyi bu yetkiye dayanarak bildirmektedir.
                    yukarıda harmlarla ilgili söylediğinizi doğru kabul edelim. ve eğer bunlar doğruysa şu ayetler ne anlatıyor, yorumlayın lütfen:

                    119Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi ***iflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senni Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir.
                    144Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de tanıklık mı ediyordunuz?" İlim dışı bir şekilde insanları şaşırtmak için yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluğa kılavuzluk etmiyor.


                    aşağıdaki alıntını da yazıyorum ama namazla ilgili bir şey söylemek için değil yalnızca aklınızı nasıl kullandığınızın bir kanıtı olsun diye.

                    Peygamber efendimiz bize namazın beş vakit olduğunu bildirdi. Senelerce beş vakit kıldı. Artık başka delil aramak gerekmez.
                    senelerce yapıldıgı için haklısın başka kanıt aramaya gerek yok. mesela Kuran inmeden önce insanlar senelerce puta tapmışlar ve senin mantığına göre puta tapmaya devam etmeleri gerekirdi. şimdi bana hışımla çıkışacağını zannediyorum o yüzen bir daha vurgulayayım, senin mantığına göre, inancına değil.


                    " Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın) Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin) ALLAH'tan korkun; çünkü, (Peygamber'e muhalefet edenlere karşı) ALLAH'ın azâbı çetindir " Haşr/7
                    tamam, diyoruz ki o zaman peygamberin bir şeyleri yasak etme yetkisi var. böyle komik bir şekilde ayrıntılı açıklıyorum çünkü bizim hiçbir şey anlamayan aptal kafirler olduğumuzu düşünüyorsunuz. her neyse, bir de şöyle aşağıdaki ayet var:


                    Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların ***iflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir. Maide 48

                    ve bir de şu var:

                    De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. En'am 145

                    şimdi peygamberimiz, Allah'ın indirdiğiyle hükmettiyse, yine Allah'ın indirdiğiyle çelişemez değil mi? bu ayetlerde ipek ve midye gören var mı? ya da aşağıdaki ayete rağmen iddiasında ısrarcı olan var mı?:

                    "Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun." Maide 96

                    Allah'tan korktugumuz için kesinliğinden emin olamadığımız şeyleri hüküm saymamamız mı rahatsız etti sizi?bir durum içindeyiz ki, hurafeler ve kuruntular dine çok fazla girmiş bulunuyor artık, ve konu din olunca elbette yargılar kolay değişmiyor,değişmemeli zaten. ama yalnız Kuran diyenden de ne istiyorsunuz, nasıl ahkam kesiyorsunuz anlamak mümkün değil.

                    ama yalnız Kuran'sa neden peygamber var diyor birleri hala değil mi? ki bunun ne kadar saçmasapan bir yorum oldugunu da belirtmiştim. ama madem siz bu şekilde bakıyorsunuz dine alın benden de size başka bir bakış açısı. öyle düşündüğüm için değil sadece size farklı bir açı sunmak için yazıyorum bunu: madem peygamber herşeyi açıklayacaktı ve onun sözleri sonradan toplanıp kitaplar yazılacaktı, o zaman neden Kuran-ı Kerim var.


                    biz indirilen ışığa uyduğumuz ve bu sayede peygamberin kendisine uyduğumuz, ve onun adına atılan iftiraları da geri çevirdiğimiz için Allah'ın izniyle kafir falan değiliz. müminler arasında oluşan bu durum bence büyük bir sınavdır bizlere, hepimiz hayırlarda yarışalım kötülüğü iyilikle savmaya gayret edelim.
                    ve bu sınavdan bizlere ağır ithamlar yaparak ve peygambere uyduğunu sanarken aslında bazı insanların kuruntularına uyarak çıkacağını düşünenler, peygamberin sözlerini hurafelerden ayırabildiklerini gösteren kanıt istendiğinde susanlar,akıllarını veya vicdanlarını kullanmayacaklarsa, hırsla asılsız konuşmaya da devam edeceklerse ne diyelim daha, "Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli emret, cahillerden yüz çevir." A'raf 199

                    Yorum

                    • Sniper®
                      Senior Member
                      • 22-06-2005
                      • 12987

                      #25
                      Konu: Peygamberlere inanmamak ne kötü bir son

                      Arkadaşım 6 defa yazdıklarını okudum ama maalesef birşey anlayamadım kusura bakma, ben dam demişim sen duvar örnek verdiğin ayetlerin o konuyla alakası bile yok.

                      Peygamber Efendimizin hadisleriyle amel etmeyizm diyorsunuz. O zaman aşağıdaki ayetlere cevap verin. Ayete ayetle mi cevap vereceksiniz?

                      Ayet delil gösterirken ayetin nuzul şekline ve kimler için indiğine bakılır ona göre delil sunulur. Kelime oynu yapma ben ne sormuşsam ona cevap ver sadece.

                      Madem Peygamber Efendimizin hadislerine inanmıyorsunuz ayetlerle amel ederiz diyorsunuz ki bu vehhabi fikridir. Siz eğer ibadet ediyorsanız farkında olmadan Kuranda tam anlamıyla bizim anlayamadığımız ve Resulullah efendimiz aracılığıyla anladığımız gündelik ibadetleri yapıyorsunuz. Namazda neler okuyorsunuz bunları nereden öğrendiniz Dünyadaki milyarlarca müslümanın bildiği inandığı uyguladığı ibadet yanlış sizinki mi doğru.



                      " Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın) Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin) ALLAH'tan korkun; çünkü, (Peygamber'e muhalefet edenlere karşı) ALLAH'ın azâbı çetindir " Haşr/7

                      "ALLAH ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz Her kim ALLAH'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur" Ahzâp/36

                      ° "Resule itaat eden, ALLAH'a itaat etmiş olur" Nisa/80

                      “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve hak din ile gönderen Allah’tır Şahit olarak Allah yeter Muhammed, Allah’ın elçisidir Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine ise merhametlidirler” (Fetih, 48/29);

                      “Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur Allah, her şeyi bilendir” (Ahzâb, 33/40)

                      “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez” (Sebe,34/28)


                      “De ki: Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O’ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim Allah’a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah’a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 7/158)

                      ”Öyleyse Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz nûra, Kuran’a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır”(Tegabün, 64/8)

                      “Allah’a ve Peygamberine kim inanmamışsa bilsin ki, şüphesiz Biz, inkârcılar için çılgın alevli cehennemi hazırlamışızdır” (Fetih, 48/13)

                      (Bak bu senin için bir ayetti)


                      “Doğrusu bu Kuran’da, kulluk eden kimselere bildiri vardır Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/106-7)

                      “Şüphesiz sen, büyük bir ahlâka sahipsindir” (Kalem, 68/4)

                      “Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlara ve Allah’ı çok anan kimselere Rasûlullah (Allah’ın Elçisi) en güzel örnektir” (Ahzâb, 33/21)

                      Yorum

                      İşlem Yapılıyor
                      X