Konu: KPDS'de en çok çıkan kelimeler
plentiful -- bol; bereketli
plunge (into) -- dalarak atlamak, tereddütsüz dalmak
poll -- seçim oylaması, anket
pollute -- kirletmek (isim: pollution)
postpone -- ertelemek (oysa, cancel: iptal etmek)
poverty -- fakirlik (sıfat: poor)
praise -- övgü
pray -- dua etmek (prayer = dua)
precarious -- zorlukla ve güçlükle sürebilen veya sürdürülebilen, ucuucuna yeterli, varlığı risk altında, az, yetersiz
precaution -- önlem, tedbir
precisely -- tam olarak; kesinlikle
precocious -- vaktinden önce gelişmiş, çabuk gelişmiş
preclude -- meydan vermeyecek şekilde önceden önlemek veya yasaklamak
predecessor = selef, kendinden önce gelen (zaman boyutunda) (tersi: successor = halef, yerine geçen)
predict -- kehanette bulunmak (isim: prediction)
premium -- prim, sigorta primi
prescribe -- tavsiye etmek, reçetelemek
preside (over) -- başkanlık etmek (isim: president)
presume -- varsaymak
presumably -- galiba, herhalde, büyük olasılıkla, öyle varsaymamız gerekir ki
presumptious -- hüsnü kuruntu sahibi, herkes onun istediğini yapacak sanan
pretend -- rol yapmak, gibi yapmak (isim: pretense: sahteci tavır)
pretext -- bahane
preview -- ön-gösterim
previous -- önceki, önceden
prior to -- öncesinde (isim: priority = önem sırasında öncelik)
privilege -- ayrıcalık, imtiyaz
proclaim -- ilan etmek, genele duyurmak
procrastinate -- işi geciktirmak, bugünün işini yarına bırakmak (isim: procrastination)
prodigal -- mirasyedi, müsrif
profound -- derin, derunî
prolific -- çok eser veren, velûd
promote -- 1. terfi ettirmek; 2. arttırmak, geliştirmek 3. tanıtımını, reklamını yapmak
promotion -- 1. terfi, 2. arttırma, geliştirme; 3. tanıtım, reklam
proofread -- metni yeniden okuyarak düzelti yapmak
propensity -- eğilim, temayül
prophecy -- kehanet (prophet: 1. kâhin; 2. peygamber)
propose -- 1. teklif etmek, önermek; 2. evlenme teklif etmek (isim: proposal = 1. teklif; 2. evlenme teklifi)
prosecute -- aleyhine dava açmak (public prosecutor = savcı)
prospects -- gelecekte başarı umudu/şansı
protagonist -- hikayenin kahramanı (tersi: antagonist = hikayenin kötü adamı)
province -- il, taşra bölgesi (provincial = 1. taşralı, taşraya ilkişkin; 2. darkafalı, modalardan uzak)
provision -- 1. tedarik; 2. tedbir; 3. şart (provisions = erzak, levazım)
publicize -- halka tanıtmak, yaygın bilinirlik kazandırmak
punctual -- dakik (isim: punctuality)
purify -- arındırmak, saflaştırmak
purchase -- satın almak, mübayaa etmek
pursue -- izinden gitmek, peşini sürmek, takip etmek
plentiful -- bol; bereketli
plunge (into) -- dalarak atlamak, tereddütsüz dalmak
poll -- seçim oylaması, anket
pollute -- kirletmek (isim: pollution)
postpone -- ertelemek (oysa, cancel: iptal etmek)
poverty -- fakirlik (sıfat: poor)
praise -- övgü
pray -- dua etmek (prayer = dua)
precarious -- zorlukla ve güçlükle sürebilen veya sürdürülebilen, ucuucuna yeterli, varlığı risk altında, az, yetersiz
precaution -- önlem, tedbir
precisely -- tam olarak; kesinlikle
precocious -- vaktinden önce gelişmiş, çabuk gelişmiş
preclude -- meydan vermeyecek şekilde önceden önlemek veya yasaklamak
predecessor = selef, kendinden önce gelen (zaman boyutunda) (tersi: successor = halef, yerine geçen)
predict -- kehanette bulunmak (isim: prediction)
premium -- prim, sigorta primi
prescribe -- tavsiye etmek, reçetelemek
preside (over) -- başkanlık etmek (isim: president)
presume -- varsaymak
presumably -- galiba, herhalde, büyük olasılıkla, öyle varsaymamız gerekir ki
presumptious -- hüsnü kuruntu sahibi, herkes onun istediğini yapacak sanan
pretend -- rol yapmak, gibi yapmak (isim: pretense: sahteci tavır)
pretext -- bahane
preview -- ön-gösterim
previous -- önceki, önceden
prior to -- öncesinde (isim: priority = önem sırasında öncelik)
privilege -- ayrıcalık, imtiyaz
proclaim -- ilan etmek, genele duyurmak
procrastinate -- işi geciktirmak, bugünün işini yarına bırakmak (isim: procrastination)
prodigal -- mirasyedi, müsrif
profound -- derin, derunî
prolific -- çok eser veren, velûd
promote -- 1. terfi ettirmek; 2. arttırmak, geliştirmek 3. tanıtımını, reklamını yapmak
promotion -- 1. terfi, 2. arttırma, geliştirme; 3. tanıtım, reklam
proofread -- metni yeniden okuyarak düzelti yapmak
propensity -- eğilim, temayül
prophecy -- kehanet (prophet: 1. kâhin; 2. peygamber)
propose -- 1. teklif etmek, önermek; 2. evlenme teklif etmek (isim: proposal = 1. teklif; 2. evlenme teklifi)
prosecute -- aleyhine dava açmak (public prosecutor = savcı)
prospects -- gelecekte başarı umudu/şansı
protagonist -- hikayenin kahramanı (tersi: antagonist = hikayenin kötü adamı)
province -- il, taşra bölgesi (provincial = 1. taşralı, taşraya ilkişkin; 2. darkafalı, modalardan uzak)
provision -- 1. tedarik; 2. tedbir; 3. şart (provisions = erzak, levazım)
publicize -- halka tanıtmak, yaygın bilinirlik kazandırmak
punctual -- dakik (isim: punctuality)
purify -- arındırmak, saflaştırmak
purchase -- satın almak, mübayaa etmek
pursue -- izinden gitmek, peşini sürmek, takip etmek
Yorum