BEN TÜRK OÐLU TÜRK'üm.
Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 25 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde Azeri sivillerin, Ermeniler tarafından öldürülmesi olayıdır.
Saldırıda ölenler hakkında Azerbaycan resmî kaynaklarının bildirdiği rakam 106'sı kadın, 83'ü çocuk olam üzere toplam 613 kişi olmakla birlikte , katledilen toplam Azeri sayısının bin 300 kişi olduğu biliniyor.
Katliamın ardından Azerbaycan, Hankendi'ndeki 366. Motorize Piyade Alayı'nın saldırıya katıldığını açıkladı. Çünkü saldırıda gelişmiş konvansiyonel silahlar kullanılmıştı. Bunlar değil bölgedeki yerel gruplarda, yeni oluşmaya başlayan Azerbaycan ve Ermenistan ordularında bile yoktu. Rus tarafının tersini söylemesine karşın alaydan firar eden üç Rus askeri 3 Mart 1992'de düzenledikleri basın toplantısında, Hıristiyan Ermeniler yanında Müslüman Azerbaycanlılara karşı savaşmalarının istendiğini itiraf etti.
Hocalı Katliamı'na giden süreçte Ermenilerin Ruslar tarafından açıkça desteklendiğinin bulguları vardır . Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Dağlık Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından son Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yasa dışı silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere silahlar toplanmıştır .
1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler tarafından otobüs baskınları, yol kesme gibi eylemler gerçekleştirilmiştir. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azerbaycanlı, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Karabağ'daki mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun da buradan geçmesi nedenleriyle kent, stratejik önemi haizdi.
Hocalı bu katliamın yaşandığı sırada Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin koruması altında değildi. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler Hocalı halkına yardım edemedi, hatta uzun süre cesetlerin alınması bile mümkün olmadı ". Hocalı da dağınık halde elinde hafif silahlar bulunan 150 kişi bulunmaktaydı.
25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede bölgedeki Rus 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı köyünde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapmadan Azerbaycan resmî rakamlarına göre 613 kişiyi katletmişlerdir. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 7’ten fazlası ise yaşlıydı. Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise
kaybolmuştur .
Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür.
Aynı vahşetten hamile kadınlar ve çocuklar bile nasibini almıştır.
Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "soykırım" olarak kabul etti. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri Arnavutluk, Azerbaycan, Birleşik Krallık ve Türkiye'nin yanında Bulgaristan, Lüksemburg, Makedonya, Norveç tarafından yayımlanan 324 nolu Avrupa Konseyi bildirgesinde; Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri harap ettiler ifadesi geçmiştir. Ayrıca Avrupa meclisi'nin 30 üyesi, Hocalı Katliamı'nın Ermeniler tarafından 19. yüzyıldan itibaren devam
ettirilen "soykırım"ların bir aşaması olarak el alınması gerektiğine dair bir demeç verdi.
Bütün bunlardan sonra hepimiz nasıl olurda Hrant oluruz, Ermeni oluruz. Nasıl oluyor da basınımız bu vahşeti yıldönümünde görmezden geliyor doğru düzgün birkaç köşe yazısı bile çıkmıyor. Niye TV haberlerinde ufakta olsa bir belgesel şeklinde gösterilmiyor. Ama diğer taraftan Hrant Dink davasının en ince ayrıntısını yayınlıyorlar. Elbette bir kişinin öldürülmesi, nedeni ne olursa olsun bizi derinden etkilemeli, sarsmalı. Hrant Dink’in ölümü de sarsmıştır. Ama “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz”
demek nekadar hastalıklı bir durumdu öyle.
Bu kanıtlı, belgeli vahşet hak ettiği haber değerini dahi bulamıyorken ülkemizde, Avrupa ülkelerinin ve Amerikanın asla gündeminden düşmüyor. Demokrasi, insan hakları deyince mangalda kül bırakmayan ülkeler, topraklarında “ermeni soykırımı olmamıştır” sözünün söylenebilecek olmasını bile hazmedemiyorlar. Amerika’nın sözde soykırımı henüz tanımamış olmasının nedeni kanıtsız ve belgesiz olması değil, şu sıralar Türkiye ile bu tür bir sorun yaşamamak istemeleri.Yoksa çoktan..
Yani, bize ve bütün milletlere sözde soykırım tezini yutturmaya çalışan Ermenistan’ın elinin kanı ortadadır.Ama ölenlerin anısına ve unutturmamak adına bile haberdar edilmeyiz.
Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 25 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde Azeri sivillerin, Ermeniler tarafından öldürülmesi olayıdır.
Saldırıda ölenler hakkında Azerbaycan resmî kaynaklarının bildirdiği rakam 106'sı kadın, 83'ü çocuk olam üzere toplam 613 kişi olmakla birlikte , katledilen toplam Azeri sayısının bin 300 kişi olduğu biliniyor.
Katliamın ardından Azerbaycan, Hankendi'ndeki 366. Motorize Piyade Alayı'nın saldırıya katıldığını açıkladı. Çünkü saldırıda gelişmiş konvansiyonel silahlar kullanılmıştı. Bunlar değil bölgedeki yerel gruplarda, yeni oluşmaya başlayan Azerbaycan ve Ermenistan ordularında bile yoktu. Rus tarafının tersini söylemesine karşın alaydan firar eden üç Rus askeri 3 Mart 1992'de düzenledikleri basın toplantısında, Hıristiyan Ermeniler yanında Müslüman Azerbaycanlılara karşı savaşmalarının istendiğini itiraf etti.
Hocalı Katliamı'na giden süreçte Ermenilerin Ruslar tarafından açıkça desteklendiğinin bulguları vardır . Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Dağlık Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından son Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yasa dışı silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere silahlar toplanmıştır .
1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler tarafından otobüs baskınları, yol kesme gibi eylemler gerçekleştirilmiştir. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azerbaycanlı, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Karabağ'daki mevcut tek hava alanının burada olması ve demiryolunun da buradan geçmesi nedenleriyle kent, stratejik önemi haizdi.
Hocalı bu katliamın yaşandığı sırada Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin koruması altında değildi. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler Hocalı halkına yardım edemedi, hatta uzun süre cesetlerin alınması bile mümkün olmadı ". Hocalı da dağınık halde elinde hafif silahlar bulunan 150 kişi bulunmaktaydı.
25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede bölgedeki Rus 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı köyünde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapmadan Azerbaycan resmî rakamlarına göre 613 kişiyi katletmişlerdir. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 7’ten fazlası ise yaşlıydı. Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise
kaybolmuştur .
Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür.
Aynı vahşetten hamile kadınlar ve çocuklar bile nasibini almıştır.
Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "soykırım" olarak kabul etti. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri Arnavutluk, Azerbaycan, Birleşik Krallık ve Türkiye'nin yanında Bulgaristan, Lüksemburg, Makedonya, Norveç tarafından yayımlanan 324 nolu Avrupa Konseyi bildirgesinde; Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri harap ettiler ifadesi geçmiştir. Ayrıca Avrupa meclisi'nin 30 üyesi, Hocalı Katliamı'nın Ermeniler tarafından 19. yüzyıldan itibaren devam
ettirilen "soykırım"ların bir aşaması olarak el alınması gerektiğine dair bir demeç verdi.
Bütün bunlardan sonra hepimiz nasıl olurda Hrant oluruz, Ermeni oluruz. Nasıl oluyor da basınımız bu vahşeti yıldönümünde görmezden geliyor doğru düzgün birkaç köşe yazısı bile çıkmıyor. Niye TV haberlerinde ufakta olsa bir belgesel şeklinde gösterilmiyor. Ama diğer taraftan Hrant Dink davasının en ince ayrıntısını yayınlıyorlar. Elbette bir kişinin öldürülmesi, nedeni ne olursa olsun bizi derinden etkilemeli, sarsmalı. Hrant Dink’in ölümü de sarsmıştır. Ama “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz”
demek nekadar hastalıklı bir durumdu öyle.
Bu kanıtlı, belgeli vahşet hak ettiği haber değerini dahi bulamıyorken ülkemizde, Avrupa ülkelerinin ve Amerikanın asla gündeminden düşmüyor. Demokrasi, insan hakları deyince mangalda kül bırakmayan ülkeler, topraklarında “ermeni soykırımı olmamıştır” sözünün söylenebilecek olmasını bile hazmedemiyorlar. Amerika’nın sözde soykırımı henüz tanımamış olmasının nedeni kanıtsız ve belgesiz olması değil, şu sıralar Türkiye ile bu tür bir sorun yaşamamak istemeleri.Yoksa çoktan..
Yani, bize ve bütün milletlere sözde soykırım tezini yutturmaya çalışan Ermenistan’ın elinin kanı ortadadır.Ama ölenlerin anısına ve unutturmamak adına bile haberdar edilmeyiz.
Yorum