hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    Konu: hayvanlarımız



    Bonobo (Pan paniscus), Primates (primatlar) takımının Hominidae (büyük insansı maymunlar) familyasına dahil Pan (şempanze) cinsini oluşturan iki türden biridir ve yakın geçmişe dek daha çok "pigme şempanze" ya da "cüce şempanze" adları ile anılmıştır. Pan cinsinin diğer türü olan Pan troglodytes (adi şempanze), iki türün daha iri yapılı olanıdır ve "şempanze" adı daha çok bu türü ifade etmek için kullanılır. Bu maddede ise bu konuda artış göstermekte olan eğilim tercih edilmiş ve "şempanze" terimi Pan cinsini (dolayısıyla da o cinsi oluşturan iki türü birden) ifade edecek şekilde kullanılmıştır.
    Bonobo, Belçika'daki Tervuren müzesinde bulunan ve genç bir şempanzeye ait olduğu düşünülen bir kafatası üzerinde çalışan ABD'li anatomi uzmanı Harold Coolidge tarafından 1928'de keşfedilmiştir. Ancak tür otoritesi olarak, bu konudaki bulguları 1929'da bilimsel yayın haline getiren Alman Ernst Schwarz kabul edilmiştir.
    Bu tür, dik duruşu, anaerkil ve eşitlikçi toplum yapısı ve bu toplum içinde de cinsel etkinliğin belirgin rolü gibi özelliklerle dikkat çeker.
    Cüce şempanze ya da Bonobo (Pan Paniscus), bugün nesillerinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya olan yüzlerce canlı türünden biridir. Cüce şempanzelerin ilginç hatta insanın genel bakış açısına göre "uçlarda" yaşam tarzı, kültür kavramının sadece insanlara ait olan bir olgu olmadığını ve yaşamın, sosyal boyutta bile nasıl çeşitlilik gösterebildiğine güzel bir örnek.
    Demokratik Kongo Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan cüce şempanzeler diğer bir adıyla Bonobolar, ana erkil toplum yapısına sahipler. Dişiler arasında örgütlenme genel şempanze türünde olduğundan farklı olarak baskın bir özellik göstermekte. Erkekler arasındaki işbirliğinin düzeyi dişilere nazaran oldukça düşük. Öyle ki dişi bireye bir erkek tarafından saldırı olur ise dişilerden oluşan bir gurup, erkek saldırganı saf dışı etmekte hiç zorlanmıyor. Fakat erkek bireye yapılan bir saldırıya, erkek şempanzeler tarafından topluca bir karşılık verildiği gözlenmemiş. Bu örneğe bakarak şiddetin bonobolar arasında yaygın olduğunu düşünmeyin tam tersine bonoboların en az şiddete başvuran memeli olduğunu öne süren bilim adamları mevcuttur. Bunun nedenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
    Bonobo toplumunda ****, bir üreme aracı olmanın ötesinde sosyal bir davranış özelliği gösterir. Hatta sosyal yaşamın çok önemli bir parçası olduğunu söylemek mümkündür. Her ne kadar cinsellik bizim sosyal yaşantımızda da büyük etkilere neden olan bir olgu olsa da, bonoboların hayatında cinselliğin kullanıldığı boyut insalardakindan epey farklı, belki de başarılı demek daha doğru olur. Bunun ana nedeni, cinselliğin bizim hayatımızda aşırı bastırılmış içgüdülerin bir tezahürü olarak varolması. Oysa bonobolarda cinsellik, erkek ve dişi arasında sosyal dengelerin kurulmasında önemli rol oynayan sosyal bir davranış özelliği göstermekte.
    Bonobolar insanlar gibi yüz yüze çiftleşebiliyor ve yine insanlar gibi **** yapmanın üreme dışında bir anlamı olduğu bonobo sosyal hayatında da gözleniyor. ****in her varyasyonu bonobolar tarafından uygulanmakta. **** veya cinsel içerikli hareketler her türlü anlaşmazlığı çözmekte yahut ödüllendirme amacı ile kullanılıyor. Ana-oğul dışında her birey birbiri ile çeşitli boyutlarda cinsel oyun oynayabiliyor.
    Genel şempanze gruplarında şiddete başvurulan durumlarda bonobolar birbirine dokunarak hatta **** yaparak barışı sağlıyorlar.Bu yüzden genel şempanze toplumunda görülen şiddet eğilimi Bonobolarda görülmüyor. Araştırmacılar bonobolar ile genel şempanze türü arasındaki farkın şempanze ile insan arasındaki fark kadar olduğunu ileri sürüyorlar. Bonobolar genetik açıdan bize en yakın primat türü olarak kabul ediliyor. Genel şempanze bireylerinden daha kısalar, iskelet ve kas yapıları da farklılık gösteriyor. Özellikle kas ve iskelet sistemi insansı atalarımıza benzer özellikler gösteriyor. Bir şempanze türü olarak kabul edilen Bonobolar hakkında araştırmalar ilerledikçe farklı bir sınıflamaya koyulmaları konusunda daha fazla ikna edici veriler elde ediliyor. Hayvanbilimci Frans B. M. de Waal, insanoğlunun geçmişini anlamak için şempanzeler, bonobolar ve insanın içinde bulunduğu üçlünün araştırılmasının temel olacağını söylemiştir.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      Konu: hayvanlarımız



      Tavşan, tavşangiller (Leporidae) familyasını oluşturan memeli türlere verilen ad.
      Kuyrukları uzun kıllarla örtülüdür. Kulaklar ve arka bacaklar uzamıştır. Bir kısmı toprak altında oyuklarda yaşar.

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        Konu: hayvanlarımız



        Avrupa ada tavşanı (Oryctolagus cuniculus), tavşangiller (Leporidae) familyasından bir tavşan türü. Evcilleştirilmiş tavşanların atası olan Avrupa ada tavşanı, Türkiye’de ve dünyada en sık görülen tavşan türüdür.

        Özellikleri
        Boy 35-45 cm., ağırlığı 1-2.5 kg. arasındadır. Yabani tavşana göre daha küçük olan kulaklarının ucunda benekler vardır. Arka ayaklar daha büyük ve güçlüdür. İlk olarak Güney Fransa, İber Yarımadası ve bir olasılıkla Kuzeybatı Afrika’da yaygın olan bu tür, besin kaynağı ve eğlenmek için avlanmak amacıyla diğer bölgelere insanlar tarafından yerleştirilmiştir.

        Yaşam şekli

        Üç metre derinlikte, 45 m. uzunlukta, 15 cm. çapında oyuklar kazarlar. Bu dehlizlerde, yuva olarak kullandıkları bölgeler, 30-60 cm. yükseklikte ve otla döşelidirdir. Ana girişin ağzında toprak yığılıdır. Akşam ve sabah karanlığında aktiftirler. Koloni halinde yaşarlar. Koloni içinde dominant hiyerarşi vardır. Kısmen göç ederler. 9 yıl kadar yaşarlar.

        Beslenme

        Ot ve diğer bitkilerle beslenir. Bunları bulamadıklarında ise kabuk ve filizleri kemirirler. Tarlalardaki ürünleri de yerler.

        Üreme

        Sıcak mevsimlerde çoğalılar. Gebelik 28-33 gündür. Yavrular, 1 aylıkken sütten kesilirler ve anneden ayrılıp koloniye katılırlar. Bundan sonra anne, yeniden bir yuva kazar ve yeni yavrularını burada büyütür.

        Korunma durumu

        Ada tavşanları postları ve etleri için avlanırlar. Türkiye’de avı serbesttir. Kırmızı listede soyları tehlikede olmayan hayvanların yer aldığı statüsündedir. Evcil türleri denek olarak kullanılır.

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          Konu: hayvanlarımız


          Ahal Teke atı resmen bir Türk atıdır. Bilimciler Ahal Teke atını, 3000 yıl evvel insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş olan at türü olarak görürler. Orta Asyada Türk halkları arasında yaygındır. Özellikle Türkmenler Ahal Teke atına sahib çıkarlar, ve onun bir Türkmen atı olduğunu söylerler. Ahal Teke'nin adı Manas ve Dede korkut gibi Türk destanlarında geçer.

          Özellikleri
          Asil ve dik bir duruşu, uzun ince bir boyunu, dik omuzları, uzun bir sırtı, uzun bacakları ve küçük sert bir kalçası vardır. Boynundaki saçları ipek gibi yumuşak ama azdır. Kulakları diğer atlarınkinden uzun ve hafif Orak şeklindedir. Çoğu Ahal Tekelerin gözlerinin etrafı siyah olduğu için gözleri badem şeklinde gibi görünür. Vücudu daima hafif metalik parlar. Kılları çok ince ve yumuşaktır. Büyüleyici asil haraketleri çok elastiktir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı bazı zor hünerleri kolayca başarır. Özellikle "Pas" ve "Tölt" adlı hareketler için hüneri çok yatkındır.
          Soğukkanlı, zeki, duygusal ve bazende inatçıdır, ama sahibine daima çok bağlıdır.

          Tarih

          Ahal Teke atı eski Türk atının dogrudan olarak torunudur, ve böylece buz çağının sonunda var olmuş olan dört at türünden biri olan "Ramskopfpferd"'in (türkçesi?) tipik bir örneğidir. Ahal Teke daha milatdan önce bile doğu avrupadan Çin'e kadar nam salmış ve kıymetli bir atdır. Savaşlardan dolayı sayıları bir ara çok azalmış ve sonra Timurlenk (1336-1405) tarafından arap-atı kısrakları ile fazlalaştırılmışlardır.
          Ahal Teke atı avrupalı at soylarını geliştirmekte önemli bir rol oynamıştır. Beverly Turk (Türkmen ya da arap kökenli) adlı birisi tarafından 3 ya da 4 Ahal Teke atı getirilmiş ve bunlar bugünki çok kıymetli ve en soylu atlar olarak görülen "Tam-kan ingiliz"-atı'nın türetilmesinin temeli olmuşlardır. "Turkmen atı" adında bir Ahal Teke erkeğinden Alman-imparatorluğunda 17 damızlık at türetilmış ve bunlarla bugünki alman yarışatları soylandırılmışlardır.
          Avrupadaki at soyları bugüne kadar hala ara sıra Ahal Teke damızlıkları ile çiftleştirilip, böylece asilleştirilirler. Almanyada Neustadt kentinde bulunan bir Trakyalı-atı çiftliğinde kısa zaman önce tekrar Ahal Teke çiftleşmeleri ile Trakyalı-atları asilleştirilmişlerdir.

          Türkmen yetiştiricilerin kaderi


          Türkmenistan armasinin ortasinda Ahal Teke


          Her at soyu için sürdürülen resmi bir soy kitabı vardır. Ahal Teke'nin soy kitabı 1917 yılında Moskovada başlatılmıştır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından beri Türkmenler gerçek Soy kitabının Türkmenistanda sürdürülmeye başlatıldığını vurgularlar, ama bunu batılı ülkeler tanımaz. Çünkü bugüne kadar sürdürülmüş bütün kitaplar hala moskovada bulunurlar ve bu yüzden sadece bir atın atalarının isimi bu moskovadaki kitapta yazılıysa hakiki Ahal Teke olarak kabul edilir, diğerleri kabul edilmez. Oysa Ahal Teke Türkmenlerin Türkmen-köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve hatta resmi Türkmenistan armasında gösterdikleri milli hayvanlarıdır.

          Ahal Teke'nin kendi memleketindeki yaşamı

          Türkmenlerin ve diğer Türk halklarının yetiştirdikleri Ahal Tekeler, orta asyanın bozkırlarında hür olarak Tabune denilen sürüler halinde yaşarlar. Başlarında atlı bir Çobanları vardır.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            Konu: hayvanlarımız



            Zebra, atgiller (Equidae) familyasından Equus cinsini oluşturan tek toynaklı türlerin ortak adı.
            atın yakın akrabalarından olan zebralar siyah ve beyaz çizgili postlarından ötürü kolayca tanınırlar. Yalnız Afrika'da bulunan bu hayvanlar seyrek ağaçlı ve otlarla kaplı açık alanlarda yaşarlar ve sık sık antiloplarla birlikte sürüler oluştururlar. Zebralar, tıpkı atlarda olduğu gibi, yele denilen saçlara sahiptirler; vücut yapıları da atlara benzer ve en az onlar kadar hızlı koşarlar.
            Tüm zebraların çizgilerinin yapısı ve sayısı birbirinden farklıdır. Zebraların dikey çizgileri aynı zamanda önemli bir savunma unsurudur. Bir arada durdukları zaman kendilerini avlamak isteyen kaplan ve aslanlar bu çizgilerden dolayı sürüyü bir bütün olarak algılarlar. Bu durumda avcı, avlayacağı zebrayı seçmekte güçlük çeker, bu da zebralar için bir korunma yoludur. Zebralar, yaşamlarını sürdürebilmek için su ve ot ile beslenirler. Bazen yiyecek bulmak için 50 km yürürler, sonrasında yaşadıkları ortama geri dönüp, alıştıkları yaşam ortamlarında yaşarlar. Zebralarda ortalama boy 1-2 metre arasındadır.

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              Konu: hayvanlarımız



              Arap Atı, zekâsı, sadakati ve dayanıklılığı ile bilinen bir at cinsidir. Kökeni İlk Çağ'a kadar dayanır.

              Mitoloji
              Efsaneye göre Arap cinsinin dişisini, İslam peygamberi Muhammed Bin Abdullah seçmiştir. Çölde uzun bir seyahatten sonra susayan kervandaki hayvanların sadakatini ve dayanıklılığını ölçmek için bir su kaynağının yakınına kadar sürdüğü hayvanları geri çağırmış, bu çağrıya yalnızca beş tane dişi at karşılık vermiş. Suyu bırakarak sahiplerine geri dönecek kadar sadık olmaları sebebiyle bu beş at, Al-Khamsa, yani beş olarak adlandırılmış. Bu atların, beş Arap atı türünün ataları olduğu söylenir. Bir diğer efsane de peygamber Süleyman'a dayanmaktadır.

              Diğer cinslere etkisi

              Günümüzde hemen hemen bütün yarış atlarında Arap atı kanı bulunur. Arap atı, genetik potansiyeli nedeniyle Endülüs atı, Kırma, American Quarter, Morgan, Amerikan bineği, Appoloosa, Oldenburg ve Trakehner gibi birçok sıcakkanlı at cinsine de genlerini vermiştir. Binek atlar dışında Parcheron ve Midilli'de de Arap atı geni görülür. Biçimli başları ve yüksek kuyrukları sayesinde diğer türlerden kolayca ayırt edilirler.
              Günumüzde yetiştiriciler birçok at çeşidi için "Arap kırması" yerine yeni isimler türetmişlerdir. Quarab (Arap-Quarter), Welara (Arap-Welsh Midillisi) veya Morab (Arap-Morgan) bu yeni türlerden bazılarıdır.

              Özellikleri


              Biçim

              Arap atının, profilden bakıldığında V şeklinde bir kafası, geniş alnı, küçük burnu, geniş burun delikleri vardır. Birçok Arap atının gözlerinin arasında, bedevilerin jibbah dedikleri, sıcak havada nefes almayı kolaylaştıran bir çıkıntı vardır. Boynu da oldukça geniştir. Altı yerine beş bel omuru bulunduğu için sırtı diğer cinslere göre daha küçüktür. Buna rağmen ağır binicileri kolaylıkla taşıyabilir. Bir diğer önemli özellikleri de doğal olarak kalkık duran kuyruklarıdır.

              Boyut

              Arap atları çok büyük değildir. Uluslararası otoritelere göre Arap atı için ideal boy 14,1 ila 15,1 el uzunluğu arasındadır. Biniciler genelde büyük atlara ilgi duydukları için hep daha geniş atlar kullanılarak genelde 16 ele yakın uzunlukta Arap atları elde edilmiştir.

              Karakter

              Arap atları yüzyıllardır çöllerde insanlarla yakın ilişki içinde olmuşlardır. Savaşlarda başarılı olan atlar bazen evlerde misafir edilmiştir. Çocuklarla olan iyi ilişkileri nedeniyle 18 yaş altındaki çocukların binmesine izin verilen tek çeşittir.
              Arap atlarının çoğu zeki, çevresiyle iyi ilişkili ve hassastır. Kolay öğrenirler, sahiplerinden sevgi gördükleri zaman buna çok iyi karşılık verirler. Bu özellikleri onları hem evcil hem vahşi yapar. Çünkü düzensiz veya gereğinden fazla tekrarlanan eğitim Arap atlarını çok hırçınlaştırabilir.
              Arap atı, hızlarıyla bilinen cinslerin bulunduğu sıcakkanlı atlar sınıfına girer. Eğitiminin zor olduğunu düşünenlerin, bunun kendi davranışlarından kaynaklandığını bilmesi gerekir, çünkü Arap atı, sahibinin davranışına çok hızlı cevap veren, hassas bir cinstir. Yanlış yetiştirilen Arap atları, kamuoyunda olumsuz bir imaj bırakmıştır.

              Renkler

              Safkan Arap atları gri, fındık rengi veya kırmızıdır.
              Birçok Arap atının beyaz gibi görünmesine rağmen, bu aslında gri tüy renginin doğal bir özelliğidir. Birçok Arap atı doğduğunda fındık rengi veya kırmızıdır. Mevsim, yaş gibi koşullara bağlı olarak tüy renkleri değişse de derileri hep siyahtır. Beyaz Arap atları aslında gridir.
              Siyah Arap atı çok nadir bulunur. Bu renk genini taşıyanlar yanlış üretim sonucu sadece bazı kahverengi atlarda siyah beneklere dönüşmüştür. Bazı gelişmiş çiftlikler sipariş üzerine farklı renklerde çiftleştirme veya DNA üzerinde değişiklik yapmaktadır.
              Safkan Arap atlarında beyaz veya krem rengi tüye rastlanmaz. Yaşamış hiçbir safkan Arap atında Appaloosa (gövdenin yalnız bir bölgesinde benekler olması, gerisinin düz renk olması) benzeri bir renk görülmemiştir. Bu da DNA üzerinde çalışılarak elde edilebilir.
              At sahiplerinin, iyi atın aynı zamanda güzel renkte olmasını da istemeleri, Arap atının renklerine yüklenen anlamların sadece küçük bir parçasını oluşturur. Bedevi kültüründe her rengin, her tonun bir anlamı, sosyal statü üzerine etkisi vardır. Örneğin siyah Arap atları zor bulunduklarından, sahipleri zengin veya şanslı insanlar olarak bilinir. Üzerindeki en küçük bir beyaz benek Arap atının değerini düşürür, safkan olmadığı anlamına gelir.
              Gövdesinde fındık renginin farklı tonlarını bulunduran kayıtlı çok az Arap atı vardır ve hâlâ tartışma konusudurlar. Bu atlardan birçoğunun renk değiştirerek aslında gerçek Arap atı renklerinden biri olduğu görülmüştür. Bu durum en çok gri tüy renginde görülür.

              Diğer özellikleri

              Arap atlarının tüy renkleri (don) değişse de derileri hep siyahtır. Siyah deri güneş ışınlarına karşı koruma sağlar. Göğüs ve ayakları çok kaslıdır.
              Çok dayanıklı olan Arap atı, yüksek süzülebilme kabiliyeti ile iyi yol tutuşu sağlar. Dengesi iyidir ve hızlı kalkış yeteneği vardır. Savaş atlarında olması gereken özelliklerin tümüne sahiptir.

              Tarihi

              Arap atı dünyanın en eski ırkı veya en eski ırklarından biridir. Günümüzdeki oryantal kökenli Arap atları, Arabistan Yarımadası'nda bulunan MÖ 2500'lü yıllardan kalma mağara resimlerindeki at figürleriyle aynıdır. Benzer yapıdaki at figürlerine bütün Anadolu, Kafkaslar ve Mezopotamya'daki mağara resimlerinde de rastlanır.

              Çöl kökeni

              Arap atının atalarının nerede yaşadığı hâlâ tartışma konusudur. Çoğu uzman Güneybatı Arabistan veya Kuzey Mezopotamya üzerinde yoğunlaşır.
              Arap atının ilk evcilleştirilmesi devenin kullanılmaya başlanmasıyla aynı dönemlere rastlar. Çölde yaşamaya uygun yapıdaki bu atlar kısa sürede çok tutulmuş, sağlıklı damızlıklar kullanılarak geleceğe yatırım yapılmıştır.
              Arap atı ırkı geliştikçe Bedeviler atlarının ırk kayıtlarını dilden dile aktararak kaydetmeye başladılar. Her aile ve kabilenin atlarının geçmişi, geldikleri dişi at gibi özellikleri hep kayıt altındaydı.
              "Arap atı" isminin geçtiği en eski yazılı kaynak MS 1330 yılına aittir. Irkının en kaliteli atları asil olarak bilinirdi ve asil olmayan atların asillerle çiftleştirilmesi yasaktı. Bu atların dişileri daha değerliydi.
              Bedeviler zamanla farklı özelliklerde alt ırklar ürettiler. İlk beş çeşit Arap atı Küheylan, Seglavi, Abiyan, Hamdani ve Hadban idi.

              Eski dünyada Arap atı

              Başlarında zırhlarıyla savaşan güçlü Arap atları Eski Mısır, Mezopotamya, Roma İmparatorluğu ve Eski Yunan sanat eserlerinde sıkça görülür. En ünlü Arap atlarından biri Büyük İskender'in Bucephalus isimli atıdır.

              İslam dünyasında Arap atları

              622 yılındaki hicretle beraber İslam dünyası Arap atlarıyla tanışmıştır. 630'lu yıllarda müslüman toplumlar Kuzey Afrika ve Ortadoğu'ya doğru genişleme çabasına girdi. Bu genişleme 711 yılında İspanya 'ya kadar vararak 720'de bütün İspanya Yarımadası'nı kapladı. Arap ve Ortadoğu kökenli akıncıların atları en güçlü Avrupa kökenli atları ezip geçtiler. Endülüs atı bu sırada ortaya çıkmıştır. Amerika kıtasını keşfedenler de beraberlerinde Osmanlı İmparatorluğu sayesinde tanıştıkları Arap atlarını götürmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu 1299 yılında yükselerek Ortadoğu'nun çoğunu kontrol altına aldı. Arap atlarinı savaştan ticarete birçok alanda kullandılar ve Avrupa'ya da tanıttılar.

              Avrupa'da Arap atları

              Müslümanların yaptığı fetihler ve Osmanlı, Arap atının Avrupa'ya gelişinin tek sebebi değildir. 1095'te başlayan Haçlı seferleriyle Filistin'i işgal eden Avrupalılar geriye ganimet olarak Arap atlarıyla döndüler.
              15. yüzyılın başlarında ateşli silahların keşfiyle şövalyeler ve onları taşıyan zırhlı Arap atları birleşimi ortaya çıktı.
              Arap atlarının Avrupa'ya girişinin en kalabalık örneklerinden biri de Osmanlı İmparatorluğu'nun 1522 yılında Macaristan'a 300.000 atlı asker göndermesidir. 1529'da Viyana'ya ulaşan Türkler Polonyalı ve Macar güçler tarafından önlendiğinde ele geçirilen atlar Avrupa'daki en kaliteli Arap atlarının temelini oluşturmuştur. Daha sonra İngiliz, Rus, Polonya gibi ülkelerin kralları sömürge döneminde çölden Arap atları getirterek özellikle kendi ahırlarına katmışlardır.

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                Konu: hayvanlarımız



                Alpaka (Lama pacos), devegiller (Camelidae) familyasından ağırlıklı olarak yünleri için beslenen, Güney Amerika'nın And Dağları'nda yaygın evcilleştirilmiş bir deve türü. Kökeninin guanakolardan yoksa vikunyalardan geldiği ya da kendine özgü bir cins olduğu ya da her iki türün bir melezi olup olmadığı tartışma konusudur.

                Özellikleri
                Tüm deve türlerinde olduğu gibi alpakalar da görece uzun vücuda sahip olup, ince bacaklar, uzun ve ince boyun, küçük bir kafa karakteristik özellikleridir. Bütün Yeni Dünya develeri gibi hörgücü bulunmaz. Lamalardan biraz daha küçük olmakla birlikte 55 ile 65 kg ağırlıklarıyla onlardan belirgin şekilde daha hafiftirler. Renk, genelde tek renkli kahverengi, siyah ya da mavi-gri olup, ender olarak lekelidir. Dikkat çekici olan, 50 cm'ye kadar ulaşabilen uzun tüylerdir.

                Yaşam şekli

                Alpakalar, tüm deve türleri gibi sosyal hayvanlardır ve grup içinde rahattırlar. Bitki yiyici hayvanlar olup, nerdeyse sırf otlarla beslenirler. Tüm develer gibi sindirimde onlara yardımcı olan çok odalı mideye sahiptirler.
                Hamilelikleri 240 ile 345 gün arasında değişir ve dişi, Güney Amerika'da „Cria“ adı verilen yavru dünyaya getirir. Bu yavru yaklaşık altı ile sekiz aya kadar emzirilir ve 12 ile 24 ay arasında cinsel olgunluğa ulaşır.

                Tarihçe

                Alpakaların evcilleştirlmesi lamalar gibi yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarına uzanır. Lama, Güney Amerika'da yük hayvanı olarak hizmet ederken, alpakalar yünleri için üretilmişlerdir. Alpaka mantosu İnka kültüründe bir refah işareti olarak kabul edilmiş, İnkaların ileri gelenleri, büyük alpaka sürülerini güçlerinin bir gösterisi olarak kabul etmişlerdir. Bu durum Peru 'nun ispanyollar tarafından feth edilmesiyle değişir. İşgalciler, beraberinde koyunları getirir ve yerel evcil hayvanların incelenmesine ilgi göstermezler. Böylelikle alpakalar neredeyse nesli tükenen bir hayvan olarak fakir kızılderi halkın hayvanı haline gelir.
                Bugün Avrupa'da alpakaların önemi sürekli artmaktadır. Örneğin Almanya, ülkedeki alpaka lifleri gereken kaliteye ulaşmadığından bu hayvanları ithal etmektedir. Şu an sadece Almanya'da 2000 alpaka bulunmaktadır.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  Konu: hayvanlarımız



                  Guanako (Lama guanicoe), devegiller (Camelidae) familyasının vahşi bir türü olup, lamalar ile akrabadır. Güney Amerika'nın güney ve batı kesimlerinde yaşarlar.

                  Özellikleri
                  Yetişkinlerdeki yerden baş yüksekliği 2 m ,sırt yüksekliği 120 cm, Ağırlık 100 Kg. Postu sık ve yünlüdür. Renk olarak üst kısmı açık kahverengi,alt kısmı beyazdır. Boynu deve tarzında uzun ve incedir.

                  Yaşam alanı

                  And Dağları'nda Peru, Ekvador, Bolivya, Şili ve Arjantin'de bulunurlar. Genelde açık otluk alanlarda yaşayıp sadece bazı sert kışlarda ormanlara giderler. 4000 m yükseklikte dahi guanakolarla karşılaşmak mümkündür.

                  Yaşam tarzı

                  Yaklaşık 15 kişilik aile grupları oluşturular. Bu aileler bir reis erkek birkaç yetişkin dişi ve yavrulardan oluşur. Oniki ile onbeş aya ulaşmış genç erkekler, aile reisi erkek tarafından aileden kovulurlar. Bununla birlikte aileden kovulan genç erkekler, kendi aralarında bekar erkekler klubü oluştururlarki bu grup içinde 3-4 yaşına kadar kalırlar. Bu erkek grubunda, daha sonra oluşacak hakiki aile liderliği için sık sık güç kavgaları meydana gelir. Grubu, yaşı gelip terk eden erkek guanako, ya etrafında genç dişileri toplayarak kendi ailesini oluşturur ya da ailesini yöneten başka bir erkek reis guanakoyu uzaklaştırır ve bu aileyi devralır. Başka bir guanako tarafından kovulmuş ve yönettiği aileyi kaybetmiş yaşlı erkek guanako ölümüne kadar tek başına yaşar.

                  Üreme


                  Guanakolar


                  Dişilerin hamileliği 1 yıl sürer ve bir batında tek bir yavru doğururlar. Doğan yavru hemen yürümeyi becerir ve yaklaşık 10 hafta süt emer. Bir gunako 20 -30 yaşına kadar yaşar, genelde Pumalar tarafından avlanırlar. Yavru ve hasta guanakolar And Dağları'nda yaşayan kondorlar ve çakallar tarafından da öldürülebilirler.



                  Korunma

                  İspanyollar Güney Amerika'ya geldiklerinde 50 milyon guanako nüfusu varken bugün hesapsız avlanmalar sonucu sayıları yaklaşık 500.000'e kadar düşmüştürki bu sayı o zamanki sayılarının %1 ine tekabül eder. Ve sayıları gitgide azalmaktadır.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    Konu: hayvanlarımız



                    Tek hörgüçlü deve (Camelus dromedarius), devegiller (Camelidae) familyasından bir deve türü.
                    Tek hörgüçlü deve iki hörgüçlü deveden daha ince yapılı bacakları daha uzun tüyleri daha kısadır. Omuz yüksekliği 2 metreyi bulur. Rengi de siyahtan beyaza kadar değişir. Yüksek sıcaklık derecelerine dayanıklı olmasına karşın aşırı neme ve soğuğa duyarlıdır. Evcil tek hörgüçlü develerden türeyen yabanıl sürülere Avustralya’nın yerleşim dışı bölgelerinde bile rastlanabilir.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      Konu: hayvanlarımız



                      Çift hörgüçlü deve (Camelus bactrianus), devegiller (Camelidae) familyasından Orta Asya'nın bazı ıssız bölgelerinde görülen deve türü.
                      Yerden hörgücünün tepesine kadar olan yüksekliği 2 metreyi bulan ve öbür türe göre Kuzey Bölge hayvanı sayılan çift hörgüçlü devenin postu kahverengi özellikle kışın sık uzun ve kaba tüylüdür. Sıfırın altında 30 – 40 derece gibi sert soğuklara dayanabilen bu hayvanlar Doğu ve Orta Anadolu’nun bazı yerlerinde de yetiştirilir.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        Konu: hayvanlarımız



                        Domuz, Sus cinsinde bulunan hayvanlara verilen genel isimdir. Sus cinsi Suidae familyasına bağlıdır.
                        Memeli bir hayvan türü olan domuzun kökeni Avrasya'dadır. Hepçil olan domuzlar hem otobur hem de etoburdurlar. İnsanlar tarafından evcilleştirilmiştir, ve çiftlik hayvanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca sert kılları geleneksel olarak fırçalarda kullanılmaktadır.
                        Domuzlar genellikle eğitilebilir, evcilleştirilebilir hayvanlar bu nedenle bazıları evcil hayvan olarak barındırılmaktadır.
                        Bir seferde yaklaşık 6-12 arasında yavru doğuran domuzlar, tutsaklık halinde kendi yavrularını yiyebilirler. Domuzların ter bezleri yoktur, bu nedenle sıcak havalarda kendilerine serin tutabilmek için sürekli olarak su veya çamura erişmeleri gerekir. Ayrıca çamuru derilerini güneş yanıklarından korumak için kullanırlar.

                        Türleri

                        Kültürel açılardan domuz


                        Dini görüş ve özellikler
                        • İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da Müslümanlara domuz eti tüketmemeleri emredilmiştir.
                        • Kaşrut yasaları gereğince Museviler de domuz eti tüketmezler.
                        • Antik Yunan'da, yetişkin bir dişi domuz Demeter'e sıklıkla yapılan, uygun adaklardandı. Bu hayvan onun en gözde hayvanı olarak tanınmıştır. Ayrıca, Eleusis Gizemleri'nde ilk inisiasyon bir domuzun kurban edilmesi ile başlar.
                        • İncillerde İsa'nın bir mucizesinden bahsedilir, bu mucizdede İsa bir adamın içine giren cini çıkartıp bir domuz sürüsüne girmesine yol açar, domuz sürüsü ise daha sonra bir uçurumdan atlayarak boğulur.

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          Konu: hayvanlarımız



                          Çenesiz balıklar (Agnatha), notokorda (sırt ipliği) çubuk biçiminde omurgaları kıkırdak yapısında olan çeneleri ve yüzgeçleri bulunmayan bir balık sınıfı.
                          Yaşayan türlerinda gövde pulları ve gerçek anlamda çene bulunmaz. İskeletleri kıkırdaktan oluşmuştur ve oksijeni çift solungaçlarıyla alırlar. Solungaçlar cep içinde olup dış görünüşleri bir yılanı andırır. Çeneleri ve çift yüzgeçleri yoktur. Ortada tek bir burun deliği bulunur. Kas, sinir, duyum, dolaşım ve daha ilkel balıklarınkine benzeyen boşaltım sistemleri vardır.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            Konu: hayvanlarımız



                            Balina köpekbalığı (Rhincodon typus), sadece neslini günümüze kadar koruyabilmiş eski ve büyük köpekbalıkları içinde değil, dünyada da bilinen en büyük balık türüdür. Rivayetlere göre 18 ya da 20 metre uzunluğunda olanları görülmüştür. Ancak, ölçülüp kanıtlanmış en büyük ölçüler, 13,7 metre uzunluk ve 36 ton ağırlıktır ve bu ölçüler bile "dünyanın en büyük balığı" unvanı için rahatlıkla yeterlidir.
                            Bu inanılmaz büyüklüğüne rağmen tehlikeli değildir, ve hatta dişleri bile yoktur. Balina köpekbalığı da aynı dev köpekbalığı (dünyanın ikinci büyük balığı) ve dev ağızlı köpekbalığı gibi sadece plankton ve diğer çok küçük hayvanları sudan filtreleyerek beslenir.
                            Balina köpekbalığı Rhincodon cinsinin tek türü, Rhincodon da Rhincodontidae familyasının tek cinsidir.

                            Dış özellikleri
                            Balina köpekbalıkları mavimsi, gri ya da kahverengimsi bir renkte olurlar. Karın kısımları daha açık renk olur, sırtında da açık renkte çizgiler ve benekler bulunur. İki adet sırt yüzgeçleri, ve 5 solungaç aralıkları vardır. Ağızları çok büyüktür ve burunları kısadır.

                            Yaşadığı yerler ve yaşam tarzı


                            Yanında yüzen bir dalgıç ile, balığın büyüklüğü daha iyi gözükmektedir


                            Balina köpekbalıkları 21 ila 25 °C su sıcaklığını tercih eder ve bu yüzden dünyanın bütün tropik ve subtropik denizlerinde bulunurlar. Bazen mevsimsel olarak fazla plankton bulunan bölgelerde sayıları daha yüksektir.
                            Deniz suyunu aktif olarak içlerine çekerler ve yine kendi güçleriyle süngere benzeyen bir filtre sistemine sahip olan solungaçlarından dışarıya bastırırlar. Böylece her gün tonlarca plankton, diğer küçük deniz hayvanları ve küçük balıkları sudan filtreleyerek yüksek gıda ihtiyaçlarını giderirler.

                            Üreme

                            1953 yılında Meksika'da 14 cm büyüklüğünde yumurtalar bulunmuş, böylece, balina köpekbalığının yumurtlayarak üreyen köpekbalıklarından olmasına ilişkin düşünceye, kanıtlandı gözüyle bakılmıştır. Ancak 1995 yılında Tayvan açıklarında gebe bir hayvanın bilimciler tarafından gözlemlenmesi sonucu balina köpekbalıklarının 300'e yakın canlı yavru doğurduğu kanıtlanmıştır.
                            Diğer köpekbalıklarının çoğunda olduğu gibi bu yavruların hepsi aynı seviyede gelişmemiştir. En çok gelişmiş olanlar rahim çıkışına en yakın duranlardır. İlginç bir teze göre balina köpekbalığı dişisi, yavruların rahimdeki gelişmesini kontrol edebilir. Gıdanın kıt olduğu zamanlarda gelişmeyi senelerce durdurup, bereketli zamanlarda uygun gördüğü sayıda yavru doğurur. Bu tez henüz %100 kanıtlanmış değildir ama bu balık türünün üyelerinin okyanuslara dağılıp birbirlerinden uzakta ve yalnız yaşamalarının mantıklı bir açıklamasıdır.
                            Yavruların doğduktan sonra 300 metreden daha derine inerek ömürlerinin ilk dönemini çok derin sularda geçirdikleri tahmin edilir. Çünkü bu derinliklere büyük balina köpekbalıkları inemez ve böylece yavrular büyüklere rakip olmazlar.
                            Balina köpekbalığını açık denizde arayıp bulmak zahmetli olduğu için, bilimsel açıklamaların çoğu tahminler üzerine kurulmuştur. Gerçekten iyi bilinen tek davranışları, suyu filtreliyerek beslenirken saatlerce su yüzeyinde dolaşmalarıdır.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              Konu: hayvanlarımız



                              Kel balık (Amia calva), Amiiformes takımının günümüze kadar nesilini korumayı başaran tek türüdür, ve Amiidae familyasının Amia cinsine aitdir.
                              Kel balıklar Kuzey Amerika'da bulunurlar, uzun bir sırt yüzgeçleri ve bir sürü küçük pulları vardır.
                              En büyükleri 1 metre uzunluğa ve 7 kilo ağırlığa varabilir. Geceleri aktif olan yırtıcı balıklardır. Küçük balıklar, kurbağalar ve yengeçler ile beslenirler.
                              Üreme zamanları mayıs ile haziran aylarındadır, ve bu zamanda erkekleri su bitkileri parçaları ile yuva yaparlar. Bu yuva inşaatı ve yumurtlama daima geceleyin gerçekleşir. Erkek balık önce yumurtaları ve sonrada 8 ila 10 gün içinde yumurtadan çıkan yavruları korur.

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                Konu: hayvanlarımız



                                Atheriniformes takımının Atherinoidea alttakımına 47 cinsleri ile 8 familyaya ayırılan 280 balık türü aitdir.
                                Dünyanın çok kırsal bölgelerinde yaygın olan bir balık takımıdır; ABD'nin doğusunda, Kaliforniyada, Orta Amerika'da, Küba'da, Madagaskar'da, Güneydoğu Asya'da; Filipinlerde, Neuguinea'da ve Kuzey ve doğu Avusturalya'da bu takıma ait balıklara rastlanabilinir.
                                Bazı bilimciler bu takımın Melanotaenidae, Bedotiidae, Pseudomugilidae ve Telmatherinidae familyalarını Atheriniformes takımının içinde Melanotaenioidei adında yeni bir alt takıma koymak istemektedirler (Sparks & Smith, 2004).

                                Notocheiridae

                                Notocheiridae familyasına ait deniz balıkları Güney Afrika'nın, Hindistan'ın, Japonya'nın, Avusturalya'nın, Havaii'ın ve Şili'nin denizlerinde yaşarlar.

                                Dentatherinae

                                Dentatherina merceri monotipik bir familya olan Dentatherinidae'nin tek türü olarak Filipinlerin, Neuguinea'nın ve Kuzeydoğu Avusturalya'nın denizlerinde yaşar.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X