hayvanlarımız

Kapat
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eerol
    Banned
    • 06-11-2004
    • 8682

    #76
    Konu: hayvanlarımız




    Kutup ayısı

    Kutup ayısı (Ursus maritimus) aynı zamanda beyaz ayı, kuzeyli ayı ya da deniz ayısı, ayıgiller (Ursidae) familyasından soğuk kuzey kutup bölgesinin karlı sahillerinde ve buzullar üzerinde yaşayan ayı türüdür. Yaşamakta olan en büyük kara etoburudur (boz ayı daha büyüktür ama bir karnivor değil omnivor sayılmaktadır) ve bulunduğu ortamdaki süper yırtıcıdır. Yaşadığı çevreye çok iyi uyum sağlamıştır. Kalın kürkü onu soğuktan korur, beyaz görünümü avlarından saklar. Kutup ayısı hem karada, hem denizde, hem buzda, hem de su içinde rahatlıkla avlanır.
    En çok balık ve foklarla beslenir. Aç kaldığı zamanlarda yüzen buz parçaları üzerine binip kilometrelerce uzaklara giderek besin arar. Fok balıklarının buz tabakasındaki soluk alma deliklerinde pusuya yatar.

    Doğal menzili [değiştir]
    Kutup ayısı dolaykutupsaldır (kutup çevresinde olan). Kuzey Kutbu'nda ve çevresinde yaşar, güney sınırları ise yüzen buzullarla belirlidir (en aşağı nokta: James Bay, Kanada). Kutup ayısı nüfusu 88 derecenin üzerinde azalsa da tüm kutup bölgesinde yaşadıkları bilinmektedir. Sayıları 20.000 civarındadır[1].
    Nüfusça sık bulunduğu yerler:Menzilleri, başlıca besin kaynağını oluşturan fokları yakalarken platform olarak kullandıkları deniz buzulları ile sınırlıdır. Küresel ısınma nedeni ile doğal ortamlarının yok olması bir tür olarak Kutup ayısının yaşamını tehdit etmektedir; bu yüzyıl içinde soyunun tükenmesi olasılığı vardır. Bunun işaretleri daha şimdiden menzilinin güney uçlarında gözlemlenmiştir.[2][3]

    Boyut ve ağırlık





    Kuzeni boz ayı ile birlikte en büyük kara etoburu unvanını paylaşır. Erkek kutup ayısı, Sibirya kaplanının dört katı ağırlığa erişebilir. Birçok erkek kutup ayısı 300-600 kg. ağırlığında ve 2,4-2,6 m. boyundadır. Bugüne kadar kayıtlara geçmiş en büyük kutup ayısı 1960 yılında Alaska, Kotzebue Sound'da vurulan ayıdır. Bu dev 1.002 kg ağırlığında ve 3,38 m. boyundaydı[4].
    Yetişkin dişiler ise genelde erkeklerin yarısı kadardır, 190 - 300 kg. ağırlığında, 1,9 - 2,1 m. boyunda olurlar. Yavrular doğduklarında 600 - 900 gr. ağırlığında olur.
    2004 yılında National Geographic tarafından yapılan bir çalışma o sene tartılan ayıların 1970'te tartılanlardan ortalama %15 daha hafif olduklarını göstermiştir.[3]

    Alt türler

    Genel kanı, yaşamakta olan kutup ayısı alt türü olmadığı yönündedir[5]. Hatta boz ayılarla kutup ayılarının çiftleşmesinden doğurgan melezler[6] [7] ortaya çıkmasından dolayı bazı kaynaklar kutup ayısının boz ayının bir alt türü olduğunu iddia ederler.
    Farklı nüfus sayıları kimin saydığına göre değişiklik gösterir. Kutup ayılarına ilişkin uluslararası otorite sayılan IUCN/SSC Kutup Ayısı Uzman Grubu (Polar Bear Specialist Group "PBSG") adlı bilimsel kuruluş, dünya çapında 20 farklı popülasyon ya da "sürü" olduğunu varsaymaktadır.[8] Diğer biliminsanları 6 faklı popülasyon tanımaktadır.
    Diğer kaynaklar şu iki alt türü listelemektedir.
    1. Ursus maritimus maritimus[9]
    2. Ursus maritimus marinus[10]

    Post ve deri





    Kutup ayısının burnu ve derisi siyahtır. Sanılanın aksine postu beyaz renkte değildir. Kutup ayısının postu yarı saydamdır. Bu post, hem iyi bir kamuflaj sağlar hem de soğuğa karşı korur.
    Kutup ayılarının sarıya çalan beyaz renkli kürkleri tıpkı ördeklerde olduğu gibi, suyu üzerinden kaydıracak yapıya sahiptir. Ayrıca tırnaklarının arası yarı uzunluğuna kadar yüzme zarı ile kaplıdır.[11]
    Diğer arktik hayvanların aksine kutup ayısı, yazın daha koyu renkli bir posta sahip olmak için tüy dökmez. Post mor ötesi ışığı emer. Tüylerin fiber-optik özellikleri yoktur ve ışığı ya da ısıyı transfer etmezler. Buna rağmen postun altındaki alt tabaka kutup ayısını öyle iyi izole eder ki, 10&#176nin üzerinde aşırı ısınma problemi ile karşı karşıya kalır. Post, ayının kızılötesinde görünmesini engeller, kızılötesinde kutup ayısının sadece burnu ve nefesi görülür[8]. Bu alt tabaka birkaç santimetre boyunda kısmen daha seyrek içi boş tüylerle kaplıdır. Bu koruyucu tüyler gergin, parlak ve diktir, alt tabakanın ıslakken düğümlenip karışmasını engellerler. Böylece su daha donamadan kolayca silkinebilir. Ayrıca kutup ayısı bu tabakadaki nemden kurtulmak için karda yuvarlanır.
    2005 yılında Brooklyn hayvanat bahçesindeki birçok kutup ayısı alt tabakalarında yetişen bir (Yeşil algler|yeşil alg) yüzünden yeşil renge büründü. O sene Chicago alışılmadık sıcaklıkta nemli ve kuru bir yaz geçirmişti. Algler ayılara zarar vermediğinden olaya müdahale edilmedi, kendiliğinden geçmesi beklendi. 2004 şubatında Singapur hayvanat bahçesinde iki ayı aynı sebeple yeşile döndü. Buna Singapur'un sıcak ve nemli havasının yol açtığı açıklandı. Ayılar peroxide blonde adlı kimyasalla yıkandılar. 1980 yazında San Diego hayvanat bahçesindeki üç ayı bu şekilde yeşile dönmüş ve giderilmesi için bir tuz karışımı ile yıkanmışlardı.

    Avlanma, diyet ve beslenme





    Ayı familyasının en etobur üyesidir ve insanları yemek üzere avlaması en olası olanıdır. Başlıca besini foklardır. Özellikle hava almak için buzda delikler açan halkalı fokları (Pusa hispida, eski adıyla Phoca hispida) avlar. Ama, öldürebildiği her şeyi yer: kuşlar, kemirgenler, deniz kabukluları, yengeçler, beyaz balinalar (beluga), morslar, arada sırada Musk öküzü ve çok nadiren diğer kutup ayıları. Kutup ayıları aşırı güçlü yırtıcılardır, genelde bir tonun üzerinde olan beyaz balinaları ve morsları öldürmeleri sıradan sayılır. İnsanlar ve kendi türünün daha büyük ayıları dışında doğal düşmanı yoktur. Bunun dışında nadiren bir morsun kendini korurken bir kutup ayısını öldürdüğü olmuştur. Katil balinaların da nadiren bir kutup ayısını öldürmesi söz konusu olmuştur.
    Kutup ayısı had safhada iyi yüzücüdür. Genellikle karadan kilometrelerce açıkta bulunabilir. Son zamanlarda yemek bulabilmek için uzun mesafeler yüzmek zorunda kaldılar. 2005 yılındaki sıradışı buzul çekilmesi kayıt edilebilmiş dört boğulmaya sebep oldu[12]. Aynı zamanda şaşılacak hızı sayesinde karada da çok verimli bir şekilde avlanabilir. Bir kutup ayısı bir insanı rahatlıkla geçebilir. Gene de bir ren geyiği veya kutup öküzü kutup ayısını geçebilir ve kutup ayısı çok çabuk bir şekilde fazla ısınmaya başlar. Bu yüzden kutup ayısı mümkün olduğunca foklar, yavru morslar ve yetişkinlerin leşleri ile beslenir.

    Toronto Hayvanat Bahçesindeki kutup ayıları


    Bir etobur olarak genelde sadece diğer balık yiyen etoburlarla beslenen kutup ayısı çok miktarda A vitamini yutar ve bu da karaciğerinde depolanır. Geçmişte kutup ayısı ciğeri yiyerek zehirlenenler olmuştur. Büyük oranda etobur olmasına rağmen leşlerle de beslenir (örn: kıyıya vurmuş balinalar). Yazları sebze, kök ve yosun da yerler.
    Kutup ayısı devasa, agresif, meraklı ve insanlar için aşırı tehlikelidir. Unutulmaması gerekir ki, diğer ayı türlerinin aksine kutup ayısı insana çabucak alışır ve korkmaz. Karşılaştığı her hayvanı potansiyel av olarak görür.
    Ne yazık ki diğer ayı türleri gibi kutup ayıları da çöpten hoşlanmaktadır. Churchill, Manitoba'daki çöplük kutup ayıları tarafından sıklıkla karıştırılmaktadır.

    Üreme


    Anne kutup ayısı ve yavruları


    Kutup ayıları ilkbaharda çiftleşir. Eşler geçicidir, çiftler arasında bir bağ olmadan sadece üreme için bir araya gelir. Gebelik süresi 240 gündür (8 ay). Yavrular, anne tarafından ekim ayında derin karın içinde kazılan bir inde kışın başında doğar. Genelde iki yavru doğar, daha az sıklıkla da bir veya üç yavru. Dört yavrunun doğduğu çok nadir olsa da görülmüştür. Diğer tüm Ursus ayılarındaki gibi yavrular doğduklarında çok küçüktür. Tipik olarak 30 cm. boyunda ve ortalama 700 gr. ağırlığında olurlar.
    Doğduklarında neredeyse tamamen korumasız, tüysüz ve kördürler. Bir ay sonra gözleri açılır, 1,5 ay sonra ise yürümeye başlarlar. Katı yiyeceklerle beslenmeye başlamaları 4-5 ay sonra olur. On ay boyunca kendilerine avlanmayı ve erkek ayılardan korunmayı öğreten annelerinin yanından ayrılmazlar. Anneler yavrularını 2,5 sene boyunca diğer tüm ayı türlerinden fazla ve sadece deniz memelileri ile karşılaştırılabilecek % 33 oranında yağ içeren bir süt ile emzirirler.[8] Cinsel erişkinliğe 3-4 yaşlarında erişirler. Yetişkin kutup ayılarının 30 yılı aşkın yaşadıkları bilinmektedir.



    Buzdan in

    Hamile kutup ayısı kendisi ve yavruları için kardan bir in kazar. Bunun dışında bir yuvada yaşamazlar. Tipik bir yuva, 2 metre uzunluğundaki bir tünel ve çapı yaklaşık yarım metre olan yuvarlak bir alandan oluşur. Yüksekliği ise yaklaşık yarım metre kadardır. Bu yuvaların genellikle birden fazla odacığı vardır ve kutup ayıları bu odaları yuvanın girişinden daha yüksek seviyede hazırlarlar. Böylece odalardaki sıcak havanın girişten dışarı çıkması engellenmiş olur. Yuvanın üzerine ve girişine kış boyunca yağan karlar yığılır. Kutup ayısı bu kar yığınında sadece hava girecek kadar dar bir açıklık bırakır.
    Tavanın kalınlığı 75 cm. ile 2 m. arasında değişiklik gösterir. Tavanın kalınlığı yalıtım görevi görür. Bu sayede yuva içindeki sıcaklık korunur. Norveç Oslo Üniversitesi'nden araştırmacı Paul Watts, yuvalardan birinin tavanına bir ısıölçer koymuş ve yuvanın sıcaklığını ölçmüştür. Bu çalışma sırasında dışarıdaki sıcaklık -30°ye kadar düşerken yuvanın ısısı hep 2-3 derece arasında sabit kalmıştır. Anne ayının karın kalınlığına göre değişen bu yalıtım özelliğini nasıl bilebildiği ise, henüz açıklanamamıştır.

    Yavru kutup ayıları


    Kutup ayıları kış uykusuna yatmaz, ama hamile veya emzirmekte olan anne ayılar yavruları çok gençken inlerinden dışarı çıkmazlar. Bu dönemde hiç enerji harcamamak ve yavrularının daha iyi beslenmesini sağlamak için metabolizmasını düşürür. 9 ay boyunca önceden depolamış olduğu vücut yağını (en:blubber proteine çevirir ve yavrularının beslenmesini sağlar. Bu aylar boyunca kendisi hiç beslenmez. Metabolizmasını yavaşlatırken kalp atışlarını dakikada 70'den 8'e kadar indirebilir. Bu süre içinde yemek yemediği gibi doğal ihtiyaçlarını da karşılamaz. Böylelikle yavrularını doğuracağı dönemde fazla enerji harcamamış olur. Bu süre için hem kendi hem de yavrularının beslenmesi için tamamen kendi vücut yağına bağlıdır.
    2004 yılında National Geographic'in yaptığı çalışmada 1970 yılında sıradan olan üçüz doğuma hiç rastlanmamıştır. Aynı zamanda sadece her yirmi yavrudan biri 18 aylıkken sütten kesilmektedir. Bu rakam 1970'te yarıdan fazlaydı.[3]

    Evrimsel ilişkiler

    Rakun ve ayı familyalarının 30 milyon sene önce ayrıldıkları sanılmaktadır. Yaklaşık olarak 13 milyon sene önce Andean ayısı (Tremarctos ornatus)[13] 6 farklı ayı türü ise 6 milyon sene önce ortaya çıkmıştır. DNA araştırmasına göre kutup ayısı yaklaşık 200 bin sene önce boz ayıdan türedi. Kutup ayı ve boz ayının çiftleşmeleri sonucunda ortaya doğurgan melezler çıkmaktadır. Fosillere göre öğütücü dişleri 10 ila 20 bin yıl önce boz ayılardan farklılaştı.
    1996 yılında Alaska Fairbanks Üniversitesi'nden Sheilds ve Talbot tarafından yayınlanan bir makaleye göre, çeşitli boz ayı popülasyonlarındaki DNA karşılaştırmaları, Alaska'nın ABC adasının boz ayılarının, kutup ayıları ile diğer tüm boz ayı popülasyonlarından daha yakın geçmişli bir ortak ataya sahip olduklarını göstermiştir.

    Koruma durumu

    ABD, Kanada, Danimarka, Norveç, Sovyetler Birliği 1973 yılında kutup ayılarının korunması ile ilgili bir antlaşma imzaladı[14].
    Kutup ayısı 2006 yılı kırmızı listesinin yeniden değerlendirmesinde VU: hassas (vulnerable): "Vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler" başlığı ile tehdit altındaki türler kategorisine alındı[15]. Küresel ısı değişikliği nedeniyle önümüzdeki 50-100 yıl arasında deniz buzullarında dramatik bir azalma bekleniyor. Bunun sonucunda ortam kaybı ve ortam kalitesinin azalması sonucunda kutup ayısı nüfusunda %30 oranında bir azalma olmasından şüphelenilmekte. Diğer tehditler arasında, kirlenme, gemicilik dolayıyla rahatsızlık, eğlence amaçlı izleme, gaz ve petrol araştırmaları ve yasal ve yasadışı avlanma bulunmaktadır.
    • Diğer ayılar gibi tıknaz olmayıp başı ve vücudu ince uzun yapılıdır.
    • Ayak tabanlarının altında deriden yastıklar ve tüyler olduğundan buzlar üzerinde kaymadan rahatlıkla hareket eder.
    • Çok iyi yüzücüdürler, kıyının 20-30 km. açıklarında yüzmeleri sıradandır.
    • 35-40 kilometre hızla koşabilirler.
    • Kutup ayıları kış uykusuna yatmaz.
    • Kızılötesinde bir kutup ayısının sadece burnu ve nefesi görünür.
    • -45° soğukla başa çıkabilirler.
    • 2 km. ötede karda saklanmış bir fok balığının kokusunu alabilirler.

    Yorum

    • eerol
      Banned
      • 06-11-2004
      • 8682

      #77
      Konu: hayvanlarımız




      Pelikan

      Pelikan, pelikangiller ailesinden iri su kuşu türüdür.
      Ilıman bölgelerin her yanında yaşayan pelikan, gaga ucundan kuyruk ucuna uzunluğu 1,80 m'yi, kanat açıklığı 3 m'yi bulan bir kuştur (halk arasında gagasının biçiminden ötürü kaşıkçı kuşu da denir); gagasını suya daldırarak avladığı balıklarla beslenir. Çoğunlukla toplu yaşar ve koloniler halinde yuvalanır. Amerika kıyılarında yaşayan kırmızı gagalı pelikan (Pelecanus occidentalis), denizde yaşar; ama kıyıdan pek uzaklaşmaz.

      Türleri

      Pelecanus occidentalisKahverengi pelikanPelecanus thagusPeruvian pelicanPelecanus erythrorhynchosAmerikan Beyaz PelikanPelecanus onocrotalusAk pelikanPelecanus crispusDalmaçya pelikanıPelecanus rufescensPembe-arkalı pelikanPelecanus philippensisNoktagagalı pelikanPelecanus conspicillatusAvustralya pelikanı

      Yorum

      • eerol
        Banned
        • 06-11-2004
        • 8682

        #78
        Konu: hayvanlarımız



        Puma

        Puma (Puma concolor), dağ aslanı olarak da bilnir, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'da yaşayan, kedigiller (Felidae) familyasından yırtıcı bir hayvan türü.
        Bulunduğu bölgelerde gümüş aslan, dağ aslanı, kugar (İng. cougar) gibi farklı isimlerle adlandırılmışlardır. ABD'de kısaca Panter denir ki aslında ABD dışında bu tabir farklı büyük kedi türleri için kullanılır. Puma adı ise Quechua diline dayanır.

        Özellikleri
        Yeni gen araştırmalarına göre pumalar, Kuzey Amerika'nın nesli tükenmiş bir çitası olan Miracinonyx (bugünkü çitaların familyası olan Acinonychiane familyasına girmezler) ile akraba olduğunu gösterir. Aslında büyük kediler (aslan, kaplan gibi) ile yakın akraba olmayıp daha çok küçük kediler sınıfına girse de, en büyük kedilerden biridir. Boyu erkeklerde 130 cm dişilerde 110 cm bulur ki bunlara ek olarak 66 cm ila 78 cm arası kuyruk uzunluğu vardır. Erkekleri 100 kg ağırlığa ulaşabilseler de, dişileri istisnalar dışında 50 kg dan fazla çekmez. Postu kısa, tüyü sık, rengi ise değişkendir. Sıklıkla sarımsı kahverengidirler ve alt bölümdeki tüyler daha soluk renklidir. Yada gümüş grisi olurlar ki bunların gırtlak kısmı ve göğsü her zaman beyaza çalar. Yeni doğanlar lekeli olup bu lekeler pumanın ilk yaşının içinde kaybolur. Pumalar her ne kadar çeşitli sesler çıkarsalar da diğer büyük kediler gibi kükremezler. Bazı bilim adamları, çıkardıkları sesi, insan sesine benzer diye tarif ederler.

        Pumaların yaşam alanı



        Yaşam alanları

        Pumalar önceleri, diğer hiçbir memeli hayvanın kıtanın iki tarafında dağılamadığı kadar bütün Kuzey ve Güney Amerika'ya dağılmışlardı. Alanları kuzey'de Kanadadan ,Orta Amerika üzerinden güneyde Patagonya'ya kadar uzanıyordu. Bugün varlıklarını, insanlar tarafından az yerleşilmiş bölgelerde sürdürmektedirler. Pumalar ABD'de neredeyse yok edilme dalgaları sonucunda, Kayalık Dağların'da (Rocky Mountains), güneybatının çöl ve yarı çöllerinde, Florida'nın Evergrades bataklıkları çevresinde kalmışlardır. Koruma tedbirleri sonucunda yayılma alanları tekrar genişlemeye başlayan bu hayvanlar, ABD'nin batısındaki bölgelerde, şehirlere yaklaşmaktan artık çekinmemektedirler.
        Stepler, bozkırlar, tropik ormanlar ve yüksek dağlar bu yırtıcılar için habitat oluşturur.

        Dağ aslanı



        Yaşam şekli


        Beslenme

        Pumalar hemen hemen her büyüklükte memelileri avlarlar. Geyik, ceylan gibi iri hayvanlar ile birlikte fare, sıçan, sincap, kokarca, rakun, samur gibi küçük hayvanlar menülerini oluşturur. Ayrıca koyun ve dana tarzında evcil hayvan sınıfındaki canlılarıda avlayabilirler. Bununla birlikte çakal, vaşak gibi yırtıcı hayvanlarda pumalar tarafından yenebilirler. Memeli hayvanlar haricinde kuş ve bazı bölgelerde balık yiyip, kesinlikle leş yemezler, kaplumbağa gibi hayvanlara dokunmazlar.
        Büyük bir hayvanı avlamak için puma, avının sırtına yakın mesafeden atlar. Boynunu kuvvetli bir ısırık ile kırarak öldürür.

        Üreme

        Yalnız hareket eden pumalar sıklıkla çiftleşme zamanı, en fazla 6 gün için bir araya gelirler. Dişi yavruları doğurmadan birkaç hafta önce erkek terk eder. Gebelik yaklaşık 3 ay sürer ve bir batında bir ile altı arası yavru dünyaya gelir. Fakat normalde iki ile üç yavrudur. Yavruların ağırlığı 230 ile 450 gram arasında olup, boyları 20- 30 cm kadardır. Yavrular 6- 7 hafta sonra katı besinler almaya başlarlar ve yaklaşık 20 aydan sonra annelerinin yanından ayrılırlar.

        Diğer

        Pumalar ürkek hayvanlar olup, insanlara yaklaşmaktan kaçınırlar. Buna rağmen ABD'de ara sıra insanlara saldırdığıda olmaktadır. Oratalama yıllık 4 olay cereyan eder ki kurbanları genelde çocuklardır.
        Pumaların insanlar hariç doğal düşmaları olmamakla beraber, hasta ve yavrular bazen kurt ve ayılar tarafından avlanabilirler.
        Son düzenleme eerol; 13-12-2006, 01:52.

        Yorum

        • eerol
          Banned
          • 06-11-2004
          • 8682

          #79
          Konu: hayvanlarımız




          Saka kuşu

          Saka kuşu (Carduelis carduelis), ispinozgiller (Fringillidae) familyasından ötücü bir kuş türü.
          Erişkinlerde gaga dibinden gözün arka ucuna kadar yayılan kırmızılığı yalnız gaga ile göz arasındaki koyu esmer bir bant keser. Başın gerdan ve gözün gerisindeki yanları beyaz, tepe ve boyun yanları siyahtır. Kanatların ortası boyunca, gövdeye doğru sarı renkli geniş bir bant uzanır. Kanatların beyaz lekeli arka kenarları dışında kalan öbür bölümleri siyah, sırt kahverengi, kuyruksokumu beyazımsıdır. Siyah kuyruk tüylerinin uçlarında da beyaz lekeler bulunur. Gençlerde kanat ve kuyruk tüyleri erişkinlerinki gibidir. Ama öbür bölümler grimsi kahverengi ve koyu çizgilidir. Erişkinlerin uzunluğu 14 cm'yi bulur.
          Güzel ötüşleri ile tanınan bu kuşlar özellikle devedikeni tohumları ile beslenir. Orman kenarlarında ve ağaçlık yerlerde ürer, üreme mevsimleri dışında küçük sürüler halinde dolaşırlar. Meyve bahçeleri parklarda sık görülen kuşlardandır. Coğrafi dağılımları Avrupa, Asya'nın batısı ve Kuzey Afrika'yı kapsar. Türkiye'nin hemen her yerinde yaz kış görülebilir.

          Yorum

          • eerol
            Banned
            • 06-11-2004
            • 8682

            #80
            Konu: hayvanlarımız




            Serval


            Serval (Leptailurus serval) orta boyutlu Afrikalı vahşi bir kedidir. 85 cm. uzunluktadır, 40 cm. civarında da kuyruk uzunluğu bulunur. Uzun bacakları ve kısa sayılabilecek kuyruğu ile narin bir hayvandır. Uzun, oval kulakları birbirlerine yakındırlar. Postunun deseni değişiklik gösterir.

            Alt türleri
            • Leptailurus serval serval, Cape Province
            • Leptailurus serval beirae, Mozambik
            • Leptailurus serval brachyura, Batı Afrika, Sahel, Etiyopya
            • Leptailurus serval constantina, Cezayir (tehlike altında])
            • Leptailurus serval hamiltoni, doğu Transvaal
            • Leptailurus serval hindeio, Tanzanya
            • Leptailurus serval ingridi, Namibya, güney Botswana, Zimbabve
            • Leptailurus serval kempi, Uganda
            • Leptailurus serval kivuensis, Kongo
            • Leptailurus serval liposticta, kuzey Angola
            • Leptailurus serval lonnbergi, güney Angola
            • Leptailurus serval mababiensis, kuzey Botswana
            • Leptailurus serval robertsi, batı Transvaal
            • Leptailurus serval togoensis, Togo, Benin
            Dağılım haritası

            Yorum

            • eerol
              Banned
              • 06-11-2004
              • 8682

              #81
              Konu: hayvanlarımız




              Maymun kedi

              Maymun kedi (Leopardus wiedii) Margay olarak da adlandırılır, kedigiller familyasından Amerika Kıtası'nda yaşayan yırtıcı bir hayvan türü.

              Özellikler
              Maymun kedisi, dış görünüş olarak oseloya benzer. Ancak biraz daha küçük olup, ismini aldığı maymun gibi uzun kuyrukludur. Kürkü sarımsı-kahverengi olup, şerit halinde tertip edilmiş halka şeklinde koyu lekelere sahiptir. Kafası kısa ve yuvarlaktır. Herbir kulağının arkasında ise birçok diğer kedi türünde olduğu gibi beyaz bir leke taşır. Bu hayvanlar 46 dan 79 santimetre gövde uzunluğuna ulaşabilirler. Kuyruk 33 ile 51 cm arasında olurken, ağırlığı 2,6 ile 4 kg arasında değişir.

              Dağılım ve yaşam alanı

              Maymun kedisi, Orta- ve Güney Amerika'da, Andlar'ın doğusunda dağılmıştır. Dağılım bölgesi, Kuzey Meksika'dan Uruguay ve Arjantin'e kadar uzanır. Yaşam alanı ormanlar, temelinde tropik ve yarı tropik yağmur ormanlarıdır.

              Yaşam tarzı

              Maymun kedi mükemmel bir tırmanıcıdır ve bu yüzden ağaç oselosu adı da verilir. Neredeyse hayatının tamamını ağaç üstünde geçirir. Arka bacaklarını içeri doğru çok açık çevirebilir. Böylece arka bacaklarından denge bularak aşağıya asılması mümkündür. Başı yukarıda bir ağaçtan aşağı inebilen tek kedi türüdür.
              Hem güzndüz hem de gece faal olabilir ve yılın çoğu zamanı yalnız yaşar. Sadece çiftleşme zamanı bazen kısa süreli beraberlik kurar.15 ile 43 kilometrekare büyüklüğünde kendilerine ait olan bir alanları vardır.

              Beslenme

              Bütün kediler gibi maymun kedileri ağırlıklı etoburdur. Memelilerle (kemirgenler, primatlar gibi) beslenirken, kuşlar, onların yumurtaları, kertenkeleler ve ağaç kurbağaları da besinleri arasındadır.

              Üreme

              Üremeleri hakkında bilgiler kısıtlıdır. Bugüne kadarki bütün gözlemler, esaret altındaki hayvanlar üzerinde yürütülmüştür. Belli bir çiftleşme zamanları yoktur. Gebelik 76 ile 84 gün sürer ve bir batında dişi, bir ile iki yavru dünyaya getirir. Yeni doğanlar kör olup, gözleri iki hafta sonra açılır. Sekiz haftadan sonra katı besinler alırlar.

              Tehdit

              Maymun kedileri önceden kürkleri yüzünden, yıllık binlerce sayıda avlanmışlardır. Tür, dağılım alanının bulunduğu ülkelerde koruma altına alındığından beri bu durum önemli ölçüde gerilemiştir. Maymun kedisi Uluslararası CITES sözleşmesinde Ek.I listesine dahil edilmiştir. Bu, türün özel kişilerce ticaretini ve maymun kedisi kullanılarak üretilmiş her türlü mamülün ticaretini yasaklar. Bugün en büyük tehtit, yaşam ortamları olan ormanların yok edilmesi ve bu durumun hayvanları, yaşam alanlarında giderek sıkıştırmasıdır. Bu husus, tür olarak ormanlarda uzmanlaşmış meymun kedisini, akrabası olduğu oselodan daha güçlü bir şekilde etkilemektedir. Ürkek ve ender bulunan bu kedi ise dağılım alanlarının büyüklüğü sebebiyle henüz direk olarak tehdit altında değildir. IUCN, tüm popülasyon olarak 50.000'den fazla yetişkin maymun kedisi olduğunu tahmin etmektedir.[1

              Yorum

              • eerol
                Banned
                • 06-11-2004
                • 8682

                #82
                Konu: hayvanlarımız




                Malaya ayısı

                Malaya ayısı (Helarctos malayanus), esasen güneydoğu Asya'nın (Sumatra ve Borneo gibi) tropikal yağmur ormanlarında yaşayan bir ayı türüdür; var olan ayıların en küçüğüdür ve çok iyi tırmanıcıdır.
                Malaya ayısı için "güneş ayısı" ya da "tropikal ayı" adları da kullanılır. Göğsünde nal veya gerdanlık biçiminde sarımsı-turuncu bir leke bulunur.

                Bilimsel adlandırma

                Malaya ayısı için Wikipedia'da açılmış olan Sun Bear maddesinde yer alan bilimsel sınıflandırma tablosunda, cins için "Ursus (Helarctos)" ve tür için de "Ursus (Helarctos) malayanus" adlarına yer verilmektedir. Ancak:
                • Helarctos, içinde tek bir tür olarak Helarctos malayanus`u (güneş ayısı) içeren bir cinstir.
                • Ursus cinsinde yer alan türler içinde, "Ursus malayanus" olarak adlandırılmış bir tür yoktur.
                • IUCN Helarctos malayanus olarak geçmektedir.

                Yorum

                • eerol
                  Banned
                  • 06-11-2004
                  • 8682

                  #83
                  Konu: hayvanlarımız




                  Ada tavşanı

                  Evcilleştirilmiş tavşanların atası olan ada tavşanları, Türkiye’de ve dünyada en sık görülen tavşan türüdür. Boy 35-45 cm., ağırlığı 1-2.5 kg. arasındadır. Yabani tavşana göre daha küçük olan kulaklarının ucunda benekler vardır. Arka ayaklar daha büyük ve güçlüdür. İlk olarak Güney Fransa, İber Yarımadası ve bir olasılıkla Kuzeybatı Afrika’da yaygın olan bu tür, besin kaynağı ve eğlenmek için avlanmak amacıyla diğer bölgelere insanlar tarafından yerleştirilmiştir.
                  Üç metre derinlikte, 45m. uzunlukta, 15 cm. çapında oyuklar kazarlar. Bu dehlizlerde, yuva olarak kullandıkları bölgeler, 30-60 cm. yükseklikte ve otla döşelidirdir. Ana girişin ağzında toprak yığılıdır. Akşam ve sabah karanlığında aktiftirler. Koloni halinde yaşarlar. Koloni içinde dominant hiyerarşi vardır. Kısmen göç ederler. 9 yıl kadar yaşarlar.
                  Ot ve diğer bitkilerle beslenir. Bunları bulamadıklarında ise kabuk ve filizleri kemirirler. Tarlalardaki ürünleri de yerler. Sıcak mevsimlerde çoğalılar. Gebelik 28-33 gündür. Yavrular, 1 aylıkken sütten kesilirler ve anneden ayrılıp koloniye katılırlar. Bundan sonra anne, yeniden bir yuva kazar ve yeni yavrularını burada büyütür.
                  Ada tavşanları postları ve etleri için avlanırlar. Türkiye’de avı serbesttir. Kırmızı listede soyları tehlikede olmayan hayvanların yer aldığı nt statüsündedir. Evcil türleri denek olarak kullanılır.

                  Yorum

                  • eerol
                    Banned
                    • 06-11-2004
                    • 8682

                    #84
                    Konu: hayvanlarımız




                    Afrika yaban köpeği

                    Afrika yaban köpeği (Lycaon pictus), köpekgiller (Canidae) familyasından Afrika'da yaşayan vahşi bir köpek türü.
                    Büyük Sahra'nın güney ve doğu kesimlerinde yaşar. İri ve yuvarlak kulaklı, postu siyah, sarı ve beyaz benekli alacalı, son derece yırtıcı bir hayvandır. Yiyebileceğinden çok daha fazlasını öldürür.
                    Bilimsel ismi Lycaon pictus "alacalı kurt" anlamına gelir ve bu adı postunun çok alacalı olmasından alır. Temel rengi siyah olmasına rağmen, bütün vücudu kahverengi, sarı, beyaz ve kırmızımsı lekelerle kaplıdır. Post rengi her bireyde farklı dağılım gösterir. Böylelikle hiçbir köpek eşit olarak görünmez. Kürkü kısa, yer yer dökülmüş olduğundan, bazı yerlerinde çıplak et görünebilir.
                    Kafası dahil uzunluğu 90 cm'dir. Buna ek olarak 35 cm kuyruk gelir. Yerden omuz yüksekliği 70 cm'dir. Ağırlığı ise yaklaşık 25 Kg tutar. Bu ebatları ile çakal ile kurt arasında bir yer edinir.

                    Yorum

                    • eerol
                      Banned
                      • 06-11-2004
                      • 8682

                      #85
                      Konu: hayvanlarımız




                      Ağaç kurbağası

                      Ağaç kurbağası (Hylidae) (ağaç kurbağaları) familyasını oluşturan kurbağa türlerine verilen ad.
                      Genellikle küçük, ince yapılı ve uzun bacaklıdırlar. Ön ve arka parmaklarının ucunda, tırmanmaya yarayan emici diskler bulunur. Bazı türler iyi tırmanamadığından su içinde ya da karada yaşar. Çoğu türde dişi kurbağa yumurtalarını suya bırakır.
                      Kuzey Amerika'nın ılıman iklim bölgelerinde geniş yayılış gösterirler. Ayrıca Papua Yeni Gine ve Avusturalya'da da yaygındırlar.

                      Sınıflandırma

                      Ağaç kurbağaları 4 alt familya ve 37-39 cinse ayrılır.

                      Yorum

                      • eerol
                        Banned
                        • 06-11-2004
                        • 8682

                        #86
                        Konu: hayvanlarımız




                        Ağaçkakan


                        Ağaçkakan, Picinae (ağaçkakanlar) alt familyasını oluşturan ağaçların kabuklarını gagalayarak altlarında gizlenmiş tırtıl ve böceklerle beslenen, sivri gagalı hoş renkli kuş türlerinin ortak adı.

                        Özellikleri
                        Ayakları dörder parmaklıdır. İkisi öne ikisi arkaya yönelmiştir. Keskin ve çengelli tırnaklarıyla ağaç gövdelerine sımsıkı tutunur. Dik ve sivri tüylerden meydana gelen, kıvrılmayan güçlü kuyruğunu da destek olarak kullanır. Kısa sıçramalarla ve hızla ağaç gövdelerine tırmanırlar.
                        Renkleri çeşitli olup, boyları cinslerine göre 9 ile 50 cm arasında değişir. Çok ürkek olduklarından tenha orman, park ve bahçeleri tercih ederler. Çoğunlukla ağaçlarda gagaları ile oydukları yuvalarda barınırlar.

                        Yaşam şekli

                        Ağaçkakanların boyun kasları çok gelişmiştir. Beyinleri, güçlü kafatası kemikleriyle örtüldüğünden, gagalarıyla yaptıkları darbe sarsıntılarından korunurlar. Uzun, sert ve kuvvetli gagalarını bir keski (iskarpela) gibi kullanarak, ağaç kabuklarını didiklerler. Kabukların altında yaşayan tırtıl ve böcekleri bulup yerler. Ağaçkakanların dili uzun ve solucana benzer olup, hızla, gaga ucundan daha uzağa uzanabilir. Dilin dibi, ileri gidip gelebilen kıkırdaklı bir kısma bağlıdır. Bunun sayesinde dil rahatça ileri uzanıp çekilebilir. Ucu yapışkan ve kancalı olan dili ile, tırtıl ve böcekleri zıpkınlayarak kabuk altındaki galerilerinden çekip alırlar. Bazı çeşitlerinin dil ucunda ince, sert, dikencikler de vardır.
                        Ağaçkakan, gagasıyla ağaç gövdesine belli aralıklarla vurur. Yansıyan sesleri değerlendirerek kabuğun hangi noktasında tırtıl bulunduğunu keşfeder. Böylece boşuna delme zahmetinde bulunmaz. Ağaçkakanların kabuk altlarındaki böcekleri görmeden yerlerini kesin olarak tespit edebilmeleri merak konusudur.

                        Üreme

                        Eşleşme devrelerinde kuru ağaç dallarını gagalayarak çıkardıkları tik-taklarla karşı cinslerini çağırırlar. Dişileri, 2-3 adet beyaz yumurta yumurtlarlar. Eşler, 16-18 gün kadar sırayla kuluçkaya yatar. Yavruların bakımıyla daha çok erkek ağaçkakan ilgilenir.

                        Beslenme

                        Ağaçlara zarar veren tırtıl, böcek ve kurtçukları yedikleri için çok faydalı olan bu hayvanlar, ilkbaharda yeşeren ağaçların kabuklarını odun kısımlarına kadar çember şeklinde didiklerler. Bu da ağaçların kurumasına sebep olduğundan, bahçıvanlar tarafından kovalanırlar. Bu kuşların bir de ceviz, badem gibi sert kabuklu ve iri taneli meyveleri ağaçların, kabuk çatlaklarına sıkıştırıp sonra da içlerini yemek gibi adetleri de vardır.

                        Dağılımı

                        Kutuplar, Avustralya, Madagaskar ve Okyanusta'ki birkaç ada hariç, dünyanın her yerinde yaşar.

                        Sınıflandırma

                        Yorum

                        • eerol
                          Banned
                          • 06-11-2004
                          • 8682

                          #87
                          Konu: hayvanlarımız




                          Ahtapot


                          Ahtapot, (Octopus vulgaris) kabuksuz bir kafadan bacaklıdır. Kayalar üstünde kollarıyla sürünerek ve suyu hunisinden püskürterek hareket eder. Dev ahtapot çeşitleri korkunç bir şöhrete sebeb olmuştur. Küçük türleri kayalık ve yarıklar arasında gizlenerek avlanır. İnsan ve büyük hayvanlardan saklanırlar. Çekmenli kollarıyla yengeçleri yakalar, kabuklarını boynuzsu bir çift çeneleriyle ve dişli dilleriyle parçalarlar. Vücutları kese şeklinde yuvarlağımsı olup, manto üzerinde yüzgeçler yoktur. Boyları 100 cm ye kadar çıkabilir. Bir çift küçük çubuk halinde kabuk kalıntısı bulunur. Ağız çevresinde, üzerinde 2 sıra vantuz bulunan 8 adet, benzer yapıda güçlü bacak ve kolları bulunur. Erkeklerde bu kollardan birisi ****üel organ vazifesi görecek şekilde değişikliğe uğramış olup hektokotil olarak adlandırılırlar.

                          Ahtapotun yumurtaları

                          Ahtapotun yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtalar salkım şeklinde bir küme meydana getirir. Her kapsülün bir ucu taşa veya başka bir zemine bağlanır. Dişi ahtapot yumurtaların üzerine kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtalarını terk etmez. Yumurtadan doğrudan doğruya ergine benzer yavrular çıkar. Bu yavrular sinir sisteminin kontrolü altında kasılarak veya gevşeyerek seri bir şekilde renklerini değiştirerek bulundukları ortama adapte olurlar.

                          Yorum

                          • eerol
                            Banned
                            • 06-11-2004
                            • 8682

                            #88
                            Konu: hayvanlarımız



                            Beyaz balina


                            Beyaz balina, beluga balinası ya da yalnızca beluga (Delphinapterus leucas), balinalar (Cetacea) takımının Monodontidae familyası içindeki Delphinapterus cinsinin tek türüdür. Yaşam alanı arktik ve arktik altı denizler olan bu memeli için kullanılan "beluga" adı, Rusça'da "beyaz" anlamına gelen Белуха (belukha) sözcüğünden türemiştir. Hayvanın Latince olan bilimsel adı ise "beyaz (leucas), yüzgeçsiz (-apterus) yunus (delphin" anlamını taşır.
                            Bu deniz memelisinin Türkiye'nin gündeminde yer alışı, Ukrayna'nın Sivastopol şehrindeki bir araştırma enstitüsünden kaçtığı belirtilen ve 25 Ocak 1992'de Gerze limanına gelip, bölge halkı tarafından Aydın olarak adlandırılan bir beyaz balina ile olmuştur

                            Sınıflama ve evrim
                            Beyaz balina, ilk olarak 1776'da Peter Simon Pallas tarafından tanımlanmıştır. Monodontidae familyasını, kendisinin Delphinapterus cinsinin tek türü olması gibi, Monodon cinsinin tek türü olan narval (Monodon monoceros) ile paylaşır. Bir dönem, kısa burunlu yunus (Orcaella brevirostris) için de aynı familya uygun görülmüşse de yakın tarihli genetik kanıtlar ile bu canlının yunusgiller (Delphinidae) familyasına dahil olduğunu belirlenmiştir.
                            Beyaz balinanın bilinen en eski genetik atası, izine geç Miyosen devrinde rastlanan ve günümüzde soyu tükenmiş olan Denebola brachycephala'dır. Alt Kaliforniya yarımadasında, ilgili familyanın bir zamanlar daha sıcak denizlerde geliştiğini gösteren tek bir fosil bulunmuştur. Bu fosil kaydı, görece yakın zamanlarda beyaz balinanın dağılım alanının yüzer buz dağılımı ile değiştiğini de göstermektedir: Buz devirlerinde genişleyen dağılım alanı, buzların geri çekilmesiyle daralmıştır.

                            Adlandırma

                            Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde, hem "beyaz balina" hem de "beluga" adları genel adlar olarak verilmektedir[1] ancak "beluga" adı giderek daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Bu ad, Rusça'da "beyaz" anlamına gelen Белуха (belukha) sözcüğünden türemiştir. Mersin morinasının (Huso huso) İngilizce'deki adı beluga sturgeon olduğu ve yalnızca beluga olarak da anılabildiği için, karışıklığın önüne geçmek isteyen bilim insanları, beyaz balina için bazen beluga whale (beluga balinası) adını da kullanırlar.
                            Yüksek ve tiz sesli ıslık, bağırtı ve gıcırtı sesleri çıkarıyor olması nedeniyle, beyaz balina için İngilizce halk dilinde sea canary (deniz kanaryası) adı da kullanılır.

                            Fiziksel özellikler


                            Büyüklük

                            Beyaz balina 5 metreye kadar uzayabilir ve bu haliyle de çoğu dişli balinadan küçük ama yine dişli balinalar içinde sınıflanan yunusların çoğundan büyüktür. Erkekler, genellikle, dişilerden büyük olur; erkekler 1,5 ton ağırlığa ulaşabilirken, dişiler yaklaşık 1 tonda kalır. Yeni doğmuş bir beyaz balina yaklaşık 1,5 metre uzunluğa ve 80 kg ağırlığa sahiptir.

                            Ayırıcı özellikler


                            Vancouver Akvaryumu'nda bir beyaz balina


                            Erişkin bir beyaz balina yanılgıya yer bırakmayacak kadar tipik bir hayvandır:
                            • Rengi tamamen beyazdır.
                            • Bir sırt yüzgeci yerine, aynı anatomik bölgede bir çıkıntısı vardır. Sırt yüzgecinin olmayışı, hayvanın bilimsel cins adında belirtilen bir özelliktir: Delphinapterus adındaki "-apterus", Latincede "yüzgeçsiz" anlamına gelen bir sözcüktür. Bilim insanları, sırt yüzgeci yerine bir sırt çıkıntısı gelişmesinin evrimsel açıklamasını, buz altı ortamlara uyum ya da olası bir ısı koruma yolu olarak yapmaktadır.
                            • Alın bombesinin çok çıkık, yuvarlak ve yumuşak oluşu nedeniyle, baş yapısı tüm diğer balinalardan farklıdır. Bu çıkıklığın sebebi, yunusların da dahil olduğu dişli balinaların çoğunda bulunan melon dokusunun beyaz balinada oldukça büyük oluşudur. Beyaz balina, sinüslerinde hava dolaştırarak, bu melonun şeklini değiştirebilmektedir.
                            • Yine diğer hiçbir balinada bulunmayan bir özellik olarak, beyaz balinanın boyun omurları birbirine kaynamamıştır ve hayvan başını yanlara ve yukarı-aşağı kısmen oynatabilmektedir.
                            • Özellikle beslendiğinde belirgin olmak üzere, beyaz balinanın gövdesi yuvarlaktır ve baş ve kuyruğa doğru incelir. Hayvan büyüdükçe, kuyruk yüzgeci de büyür ve giderek daha gösterişli kıvrımlara kavuşur. Kısa ve geniş göğüs yüzgeçleri neredeyse kare şekillidir.

                            Üreme


                            Vancouver Akvaryumu'ndaki dişi bir beyaz balina ve yaklaşık 2 aylık yavrusu


                            Erişkin erkek bireyler 8, dişiler ise 5 yaşında cinsel olgunluğa ulaşır. Çiftleşmenin aşamaları yeterince anlaşılamamıştır. Çiftleşmeler esasen kış ya da erken ilkbahar sırasında, hayvanlar henüz kışı geçirdikleri sulardayken ya da göç etmeye henüz başlamışken olmaktadır ama başka zamanlarda da çiftleşmeler gözlenmiştir. Bu da zigotun rahime tutunmasının gecikebildiği olasılığına işaret etmektedir.
                            Dişiler, yaklaşık 15 ay süren gebelik döneminin sonunda, ilkbaharda tek bir yavru doğururlar. Emzirme dönemi yaklaşık 2 yıldır.
                            Genç beyaz balinalar tamamen koyu gri renge sahiptir. Bu grilik, hayvanlar büyüdükçe giderek açılır ve dişilerde 7, erkeklerde ise 9 yaşında tipik saf beyaz renge ulaşır.
                            Beyaz balinaların doğal ömrü yaklaşık 40 yıldır.

                            Beslenme ve davranış

                            Beyaz balina temelde balıkla beslenen, yavaş yüzen bir memelidir. Ahtapot ve mürekkep balığı gibi kafadan bacaklılar ile yengeç ve karides gibi kabukluları da yiyebilir. Deniz tabanında besin aramayı tipik olarak 300 metre gibi derinliklerde gerçekleştirir ama bunun en az iki katı kadar derine de dalabilir.

                            Buz tabakasının yakınında yüzmekte olan bir beyaz balina topluluğu


                            Beyaz balinalar oldukça sosyal canlılardır. Sıklıkla aynı cinsiyet ve yaşa sahip bireylerin oluşturduğu sürüler hâlinde hareket ederler ve erkeklerden oluşan gruplar yüzlerce birey içerebilir. Yavrusu olan anneler genellikle görece küçük gruplara karışır. Sürüler haliçlerde toplandığında, sayıları binlerce olabilir ve bu, tüm beyaz balina nüfusunun önemli bir kısmını temsil ediyor olabilir. Böyle zamanlarda, avlanılmaya en açık durumda bulunurlar.
                            Beyaz balina sürüleri kararlı değildir, bireyler sürü değiştirmeye meyillidir. Sürü üyeliği nadiren kalıcıdır ve radyo vericileriyle sürdürülmüş izlemelerde, bir sürü içinde gözlenmesine başlanmış beyaz balinaların birkaç gün içinde o sürüden yüzlerce kilometre ötede bulunabildikleri görülmüştür. Bu canlılardaki en yakın sosyal ilişki, anneyle yavrusu arasındakidir. Yavrular yazın sıklıkla annelerinin gittiği halice giderler ve hatta, tam erişkin hâle geldikten sonra bile anneleriyle görüşebilirler.
                            Beyaz balinanın çıtırtı, gıcırtı, bağırtı, ıslık ve çan benzeri tınlamalardan oluşan, geniş bir ses yelpazesi vardır. Bu ses çeşitliliği nedeniyle, sürü halindeki hayvanlar, konserden hemen önce çalgılarını akort eden bir orkestraya benzetilebilir. Araştırmacılar, çoğunluğu 0,1 - 12 kHz aralığında olmak üzere, 50 farklı ses kaydetmişlerdir.
                            Bu canlılar, oldukça oyuncu oluşlarıyla ve diğer balinalar ile insanlara tükürüşleriyle de bilinirler. Gösteri için alıkondukları akvaryumdaki bakıcılarını ağızlarıyla su atarak ıslatmaları sık karşılaşılan bir davranıştır.

                            Dağılım ve nüfus

                            Beyaz balinalar, Kuzey Kutbu ve kutup altı denizlerde, 50° K ile 80° K enlemleri arasında hareket ederler. Ayrıca, Tadoussac kasabasının yakınlarında, St. Lawrence Nehri halici ve Saguenay Nehri fiyordunda dolaşan yalıtılmış bir nüfus da bulunmaktadır.
                            İlkbaharda yazı geçirecekleri kuzey bölgelerine hareket eden sürüler, birbirinden kopuk koy, haliç ve diğer benzer sığ girintilere yerleşirler. Anne bireyler, genellikle her yıl aynı bölgeye döner. Sonbaharda yaz sığınakları giderek buzla dolan beyaz balinalar, kışı geçirmek için bu bölgelerden ayrılırlar ve çoğunluğu, ilerleyen yüzer buz kitlesinin kıyısına yakın kalmaya özen göstererek yol alır. Geri kalanlar ise buz tutan bölgenin altında kalır ve nefes almak için yüzeye ulaşan buz yarıklarını ve doğal açıklıkları kullanır. Ayrıca, buz altında hapsolmuş hava ceplerini de bulabilirler. Yoğun buz kitlesinin deniz yüzeyinin %95'inden fazlasını kaplayabildiği bu koşullarda, beyaz balinaların yüzeye açılan ince yarıkları bulabilme konusundaki dikkate değer özellikleri bilim insanları için sırrını koruyan bir ilgi alanıdır. Beyaz balinalardaki yankıyla yer belirleme yeteneğinin, buz altı deniz koşullarına özel yankılanmaya çok iyi uyum sağlamış olduğu açıktır ve bu yetenekleriyle de su açıklıklarını algılayabildikleri ileri sürülmüştür.
                            9 Haziran 2006'da, orta Alaska'daki Fairbanks şehrine yakın geçen Tanana Nehri'nde genç bir beyaz balina ölüsü bulunmuştur. Bu yer, hayvanın doğal yaşam alanı olan okyanustan yaklaşık 1600 km uzaktadır. Beyaz balinaların bazen göç eden balıkları izledikleri bilindiği için, bu bireyin de nehir yukarı göç eden somonları izlemiş olabileceği düşünülmüştür[2].
                            Günümüzde, küresel beyaz balina nüfusu yaklaşık 100.000 kadardır. Bu sayı diğer balinalarla karşılaştırıldığında çok daha büyük ama onlarca yıl süren aşırı avlanma dönemi öncesine göre çok daha küçüktür. Beaufort Denizi'nde 40.000, Hudson Körfezi'nde 25.000, Bering Denizi'nde 18.000 ve Kanada'nın kuzeyindeki Arktik Okyanus bölgelerinde de 28.000 bireylik dağılımların olduğu tahmin edilmektedir. St. Lawrence halicindeki nüfus ise yaklaşık 1000 bireyliktir[3].

                            Düşmanlar ve insan etkisi

                            Beyaz balinanın ana doğal düşmanı, buz tabakalarında bulunan açıklıklara nefes almak için çıkmasını bekleyen kutup ayılarıdır. Ayrıca, katil balinalara hedef olabilecek kadar da küçüktür.
                            Öngörülebilir göç düzenleri ve yüksek sayıları nedeniyle, Arktik yerel halklar yüzyıllarca beyaz balina avlamıştır. Günümüzde de pek çok bölgede, sürdürülebilir olduğuna inanılan bir avlanma düzeni vardır. Ancak, günümüzde balınacılık ile ilgili genel moratoryum dahilinde yasaklanmış ama geçmişte Cook Girintisi, Ungava Körfezi ve Grönland açıklarında sürdürülmüş olan ticari avlar ile beyaz balina nüfusu büyük tehlikeye atılmıştır. Resmî olarak izin verilmese de yerli halkın bu bölgelerdeki avlanması devam etmektedir ve beyaz balina nüfuslarının hiç düzelmeyebileceği düşünülmektedir. Bu bölgeler, hem sürdürülebilir avlanmanın elde edilmesi için İnuit halkları ve ulusal hükumetler arasında yoğun tartışma konusu hem de beyaz balinanın Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde 1994'den beri "zarar görebilir" kategorisinde yer alışının nedenidir.
                            Beyaz balinaların haliçlerde toplanıyor oluşu nedeniyle, insan kaynaklı kirlenme bu canlıların sağlıkları için büyük tehlike oluşturmaktadır. St. Lawrence Nehri'ndeki kirlenme nedeniyle, burada yerleşik nüfusta kanser vakalarının arttığı bildirilmiştir. Yine, bu bölgede yerleşik beyaz balinaların bedeninde o kadar çok kirletici madde bulunur ki, ölen bireylerin cesetleri zehirli atık olarak kabul edilir. Bu kirlenmenin etkilenen nüfuslar üzerindeki uzun dönemli etkilerinin ne olacağı ise henüz bilinmemektedir.

                            DolphinLand, BeachPark, Antalya'daki bir gösteride, Mila adlı 6 yaşındaki beyaz balina.


                            İnsanların tekne ya da gemilerle verdikleri rahatsızlık da beyaz balinalara karşı tehdit oluşturmaktadır. Bu canlıların bazı toplulukları küçük tekneleri hoş görebilmekteyken, diğerlerinin tekne ve gemilerden etkin bir şekilde uzak durdukları bilinmektedir. Bununla birlikte, St. Lawrence ve Churchill Nehirleri yakınlarında beyaz balina izlemek, büyük ve giderek artan bir etkinliğe dönüşmüştür.
                            Beyaz balinalar, insanlarca tutsak edilen ilk balina türlerindendir. Bir beyaz balina, ilk olarak 1861'de New York Şehri'ndeki Barnum Müzesi'nde gösterilmiştir. Günümüzde bu canlılar, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'daki akvaryumlar ve deniz yaşamı parklarında tutulan az sayıdaki balina türlerindendir. Bu ortamlardaki popülerlikleri, renklerinin çekiciliğinden ve yüzlerindeki ifade zenginliğinden kaynaklanmaktadır: çoğu yunus türünün "gülümseme"si sabit iken, birbirine kaynamamış boyun omurlarının onlara daha fazla hareket sağlaması nedeniyle beyaz balinaların ifade yelpazesi daha fazladır. Akvaryumlardaki beyaz balinaların çoğu doğada yakalanmış, bir kısmı ise tutuldukları ortamlardaki üretme programları ile elde edilmiştir.
                            Beyaz balinalar, hem Birleşik Devletler Donanması hem de eski Sovyetler Birliği tarafından, Arktik sularda sürdürdükleri mayın arama operasyonlarında kullanılmıştır.

                            Beyaz balina Aydın

                            Beyaz balina Aydın[4], ilk kez 25 Ocak 1992'de, Gerze'nin Gürzüvet (Yenikent) mevkii açıklarında avlanmakta olan bir balıkçı tarafından görülmüş ve sonra diğer balıkçılarca beslenerek takip ettirilip Gerze limanına getirilmiş bir beyaz balinadır. Adını, balıkçı barınağının şişman ve zeka özürlü bir siması olan Aydın Topal'a benzetilmesiyle almıştır.
                            Sonraki günlerde, Aydın'ın aslında Ukrayna'nın Sivastopol şehrindeki bir araştırma enstitüsünden kaçtığı anlaşılmıştır. Rus büyükelçiliğinden yapılan açıklamaya göre, Bering Boğazı'ndan Rusya Bilimler Akademisi'nin Sivastopol'de bulunan ve hayvan evrimi ve morfolojisiyle ilgili olan bir enstitüsüne 19 Eylül 1991'de getirilmiş olan Aydın, bu enstitünün yoğun bir yağmur ve sel nedeniyle tahrip olan dolfinaryum havuzundan kaçmıştır. İngiliz kaynakları ise bu hayvanın mayın taşıyıcısı olarak yetiştirildiği bir askeri tesisten kaçtığını belirtmişlerdir.
                            Sinop Su Ürünleri Yüksek Okulu'ndan bir ekip tarafından ölçümleri yapılan 4,5 metre uzunluğundaki Aydın, o dönemde yalnız Gerzeliler'in sevgilisi olmakla kalmamış, tüm Türkiye'de ve giderek dünyada yankı uyandırmış ve çeşitli ülkelerden bilim insanlarıyla Yeşil Barış örgütü üyelerinin Gerze'ye uğramasına neden olmuştur. Bir süre sonra da bu durum, Rus ve Ukrayna makamlarının hayvanı geri istemesiyle İngiliz makamlarının buna karşı çıkmasından kaynaklanan çekişmelere sahne olmuştur. Sonuçtaysa, Ukrayna makamları ilgili uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde Aydın'ı geri istemiş ve 27 Mart 1992'den itibaren kıyılara uğraya uğraya Gerze'den Giresun'a kadar gelen hayvanı, 6 Nisan 1992'de, Giresun'un Espiye ilçesi açıklarına gelen bir gemiyle götürmüşledir. Yeşil Barış üyelerinin de karşı koymaya çalıştığı bu eylem, özellikle yerel halkta üzüntü ve kızgınlığa yol açmıştır.
                            Daha sonra, 14 Nisan 1993'te tekrar kaçan Aydın, 18 Temmuz 1993'te yine Gerze'ye uğramış ve büyük sevinç yaratmıştır. Ancak, aynı gece ortadan kaybolan Aydın, bir daha görülmemiştir.

                            Resimler


                            Vancouver Akvaryumu'nda bir beyaz balina.



                            Vancouver Akvaryumu'nda bir beyaz balina.



                            Seyir halindeki bir beyaz balina grubu.

                            Yorum

                            • eerol
                              Banned
                              • 06-11-2004
                              • 8682

                              #89
                              Konu: hayvanlarımız




                              Akciğerli balıklar


                              Akciğerli balıklar (Dipnoi), Sarcopterygii sınıfından solungaç solunumu yapmakla beraber ihtiyaç duyulduğunda hava solunumu da yapabilen tatlı sularda yaşayan ilgi çekici balıklar altsınıfı.
                              Vücutları uzunca yapılı ve yuvarlakçadır. Sırt ve anal yüzgeçleri bulunmaz. Göğüs ve karın yüzgeçleri zeminde sürünmeye yarayacak biçimdedir. Bazılarının vücudu büyük yuvarlak pullarla örtülüdür. Pulsuz gözükenlerinde de deri altında küçük yuvarlak pullar mevcuttur. İskeletleri yeşil renkli olup, kısmen kıkırdak, kısmen kemiklidir. İki metre boyunda ve 15 kilogramdan ağır olanları vardır.
                              Akciğerli balıkların burun delikleri ağız boşluğuna açılır. Solungaçlarından başka, kısa bir tüple yemek borusunun alt bölgesine bağlı bir veya ik adet akciğerleri vardır. Bunlar gerçek akciğer değildir. Etrafları bol miktarda kılcal damarlarla örülmüş hava keseleridir. İstenildiği zaman akciğer görevi yaparlar. Yaşadıkları çevrenin suyu kuruduğu zaman balçığa gömülerek akciğer solunumu sayesinde kurak mevsimi atlatırlar. Hem solungaç, hem de akciğer solunumu yaptıklarından çift solunumlu anlamına gelen Dipnoi ismiyle de anılırlar.
                              Çoğunun nesli tükenmiş olmasına rağmen; bugün Avustralya, Güney Amerika ile Güney ve Batı Afrika'nın tatlı sularında yaşayan akciğerli balıklar vardır. Gündüzleri çoğunlukla su diplerinde göğüs ve karın yüzgeçlerine dayanarak dinlenir veya yavaş yavaş sürünerek yer değiştirirler. Balık, kurbağa ve sümüklü böcek gibi su hayvanlarını avlayarak beslenirler. Zaman zaman su yüzeyine çıkarak hava solumak suretiyle oksijen ikmali yaparlar. Akciğerlerini hava ile doldururken, geceleri çok uzaktan duyulan horultulu sesler çıkarırlar. Kendilerine yaklaşılınca yılan gibi tıslar ve ısırırlar.
                              Kurak mevsimlerde sular çekilmeye başlayınca, akciğerli balıkların herbiri kendine balçık içinde bir tünel kazarak içine yerleşir. Tünelin üzerinde havanın girişine yarayan gözenekli bir kapak bulunur. Balık, çamurdan koza içinde mukuslu bir sıvı ifraz eder. Bunun sayesinde derisinin kuruması önlenmiş olur. Balık, kozasında derin bir uykuya dalar. Vücut fonksiyonlarını da yavaşlatır. Akciğerli balıklar gerekli oksijeni yuvanın üstündeki delikten almaya devam ederler. Yaz uykusu süresince gerekli enerji için kendi kas dokularının bir kısmını eriterek harcarlar. Bu suretle yağmurların tekrar başlayıp, akarsuların canlanmasına kadar hayatlarını sürdürürler. Kas dokusunun besin olarak harcanması sonucu bir mevsim içinde 3 santimlik bir boy kaybı olur. Bazan uzun süren kuraklık dönemlerinde vücutlarının yarısını eritirler. Afrika akciğer balıklarının, çamur kozalarında dört yıldan fazla yaşadığı tesbit edilmiştir.
                              Dişiler yumurtlamak için su dibinde bazan bir metreden daha derin delikler açarlar. Yumurtalarını buraya bırakırlar. Erkekleri yumurtalara bekçilik yapar ve onları yüzgeçleriyle yelpazeleyerek su akımı meydana getirmek suretiyle havalandırırlar. Yumurtalar 10 gün içinde açılarak yavrular çıkar.
                              Akciğerli balıkların eti lezzetlidir. Yerliler avlayıp yerler. Bilhassa yaz uykusunda iken kozalarını bularak onları rahatça yakalarlar. Bazan da toprağı kenarlardan oyarak kozayı toprak tabakayla beraber uzaklara naklederler. Koza içinde uyuyan balık bunun farkına varmaz.
                              Abiyogenez (Kendiliğinden oluş) fikrinin savunucularından olan Aristo, Knidos yakınlarındaki bir gölde bulunan balıkların suların kurumasıyla kaybolduklarını (öldüklerini), aylar sonra yağmur sularıyla dolan gölde, tatlı su kefallerine benzer balıkların yüzdüğünü gördü. Bu balıklar yumurtalardan çıkmadığına göre, çamur ve kumlardan meydana gelmiştir dedi. Cansız maddelerde canlıyı meydana getiren aktif bir özün var olduğunu söyledi. Aristo ve taraftarlarının Abiyogenez fikirleri sonradan gelen fen adamları tarafından deneylerle çürütüldü. Pasteur, bu deneylerinden dolayı ödül kazandı.
                              Aristo'nun kuraklıktan sonra gölde gördüğü balıklar yukarıda bahsedilen çift solunumlu balıklardandı. Suların kurumasıyla balçığa gömülmüş ve akciğer solunumu yapmışlardı. Gölün yağmur sularıyla dolmasıyla balçıktan çıkarak solungaç solunumuna tekrar dönmüşlerdi.

                              Sınıflandırma

                              Takımlar

                              Yorum

                              • eerol
                                Banned
                                • 06-11-2004
                                • 8682

                                #90
                                Konu: hayvanlarımız




                                Akrep

                                Akrep , (Scorpiones) takımını oluşturan genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert kitin bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan eklembacaklılara verilen ad.
                                Taşların altında, duvar yarıklarında, kurumuş ağaç kabukları altında veya yer altında kazdıkları dehlizlerde rastlamak mümkündür. Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde yaşarlar. Yalnız yaşamayı severler. Yassı halkalardan teşekkül eden vücut; başla kaynaşmış bir gövde, karın ve kuyruk (telson) olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Gövdede önden arkaya doğru büyüklükleri artan, uçları çift çengelli dört çift yürüme bacağı bulunur. Gövdeye bağlı karın kısmı ise 7 geniş halkadan meydana gelmiş, alt yüzeyinde birinci halkada kapaklı bir adet cinsiyet açıklığı, ikinci halkada dokunum ve iz bulma görevi yapan bir çift tarak organı, 3, 4, 5 ve 6. halkalarda "kitap trakeleri" adını alan solunum organına ait birer çift olmak üzere toplam dört çift solunum deliği (stigma) vardır. Karın kısmından sonra 6 adet dar ve yuvarlaksı halkalardan meydana gelen ve bir yay gibi sırta doğru bükülebilen akrebin kuyruğu, eğrilmiş bir zehir iğnesi veya mızrağını taşıyan şişkin halka ile biter. Akrep, yürüdüğünde kuyruğunu kaldırır. Düz ve kaygan yüzeylere tırmanamaz. Halk arasında vücudunun son bölümü her ne kadar akrebin kuyruğu olarak biliniyorsa da, gerçekte karın kısmının daralan uzantısıdır. Çünkü içinden bağırsak geçmekte olan telsonun sondan bir önceki halkasında dışkılık son bulmaktadır.

                                Sınıflandırma
                                • Infra takım: Orthosterni Pocock, 1911
                                Üst familya: Pseudochactoidea Gromov, 1998Takım: Buthida Soleglad et Fet, 2003
                                Üst familya: Buthoidea C. L. Koch, 1837Takım: Chaerilida Soleglad et Fet, 2003
                                Üst familya: Chaeriloidea Pocock, 1893Takım: Iurida Soleglad et Fet, 2003
                                Üst familya: Chactoidea Pocock, 1893Üst familya: Iuroidea Thorell, 1876Üst familya: Scorpionoidea Latreille, 1802

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X