Sağlık ile ilgili her konu

Kapat
Önemli Konu
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

    Kara Üzüm Çekirdeği'nin faydaları


    Antioksidan olan üzüm çekirdeği vücudu, kendi içinde oluşan ya da dış kaynaklı serbest oksijen radikallerinden ve diğer radikallerden korur. Üzüm çekirdeğinin antioksidan özellikleri çok tanınmış antioksidan vitaminler olan C vitamininden 20 kat, E vitamininden ise 50 kat daha üstündür. Prof. Dr Ahmet Aydın'ın Buğday Dergisi'ndeki yazıya göre doğal yolla üre(til)miş meyveler, sebzeler ve otlar sağlığımız için son derece yararlıdır.

    Üzüm çekirdeği de bunlardan biridir. Fakat beslenme bir bütündür. Sadece üzüm çekirdeği, yeşil çay, kuş burnu gibi iki üç gıdayı yemek, buna karşılık beslenmenin diğer unsurlarına dikkat etmemek ile kendinizi kurtaramazsınız. Sağlıklı bir yaşam için her mevsimin meyve, sebze ve otunu dönüşümlü olarak yiyin, un ve şekerden mamul gıdaları diğer rafine ya da paketlenmiş yiyecekleri iyice azaltın; suni yemle beslenmemiş hayvanların et, süt ve yumurtasını tüketin.


    Üzüm çekirdeği hülasası (özütü) nedir?
    Kara üzüm çekirdeğinden elde edilir. Üzüm çekirdeği hülasası flavonoid denilen vitamin benzeri grubun içine girer; oligomerik protoantosiyanidin kompleksleri içerir. Üzüm çekirdeğinin temel görevi antioksidan olmasıdır. Vücudu, kendi içinde oluşan ya da dış kaynaklı serbest oksijen radikallerinden ve diğer radikallerden korur. Üzüm çekirdeğinin antioksidan özellikleri çok tanınmış antioksidan vitaminler olan C vitamininden 20 kat ve E vitamininden ise 50 kat daha üstündür.


    Üzüm çekirdeğinin faydaları nelerdir?
    Üzüm çekirdeği damar yozlaşmasını önler ve damarlarınızı sağlamlaştırır. Hipertansiyon, kalp krizi ve felç olasılığını minimale indirir. Diabetli ve varisli kişilere son derece yararlıdır. Gözü maküler dejenerasyon ve kataraktan korur. Üzüm çekirdeği sürekli bilgisayarın başında olan kişilerin göz sağlığının korunmasında da önemlidir. Üzüm çekirdeği DNA hasarını azaltarak kanser oluşum riskini de minimale indirir.

    Üzüm çekirdeği cildin bağdokusunda bulunan kollajeni sağlamlaştırır. Deriyi dinçleştirdiği için kozmetik sanayinde merhem olarak da kullanılır

    Üzüm çekirdeği damarların kollajen dokusunu da sağlamlaştırdığı için damar sertliği ve damar sertliği ile ilgili çok sayıda hastalığı önler.

    Üzüm çekirdeği histamin salgısını azaltarak alerjiyi önler. Üzüm çekirdeği iltihabi prostaglandinlerin sentezini azaltarak romatizmal hastalıklar, ağrı ve endometrioz gibi durumlarda yararlı olurlar.

    Ne kadar üzüm çekirdeği ekstresi kullanılmalı?
    Üzüm çekirdeği ekstresinin 100 mg'lık kapsülleri mevcut. Hastalıklardan korunmak için günde 1-2 kapsül yutunuz. Bir hastalığınız varsa dozu iki katına çıkartın. Şimdiye kadar üzüm çekirdeği ekstresinin fazla alınması ile ilgili bir yan etki bildirilmemiştir.

    Kapsül yerine 1 avuç ya da fincan kara üzüm kurusu da yiyebilirsiniz. Piyasada kilosu 6-8 milyona satılıyor. Ayrıca aktarlarda kilosu 30 YTL'den üzüm çekirdeği de satılmakta.

    Kara üzümü ya da kurusunu yerken çekirdeklerini çiğneyiniz, böylece etkisi de artmış olacaktır. Üzüm çekirdeği gibi kabuğu da proanthosiyanidin içerir. Yaban mersini (çay üzümü, çoban üzümü) ve şarap da proantosiyanidin bakımından zengindir.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

      Doğru besleniyor musunuz?


      Sofranın başına geçtiğinizde acaba ne kadar sağlıklı besleniyorsunuz? Testi yapın ve sonuçta beslenme düzeninizi değiştirmeniz gerekiyorsa hemen harekete geçin.



      C vitamini
      # Günde en az iki kere taze meyve yer misiniz? (Hayır)

      # Her gün taze sebze yer misiniz? (Hayır)

      # Sebze ve meyveleri, pişmiş ya da konserve mi yersiniz? (Evet)

      # Sigara içer misiniz? (Evet)


      SONUÇ:
      3 sorudan fazlasına parantez içinde yer alan cevabı verdiyseniz, yeterince C vitamini almıyorsunuz. C vitamini bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir rol oynar. Narenciye, kivi, çiğ brokoli ve sivri biber C vitamini deposudur.


      İyod

      # Düzenli olarak iyodlu tuz kullanır mısınız? (Hayır)

      # İyodlu tuz içeren ürünler alır mısınız? (Hayır)

      # Haftada en az bir kere deniz ürünleri yer misiniz? (Hayır)


      SONUÇ
      İki sorudan fazla hayır yanıtı verdiyseniz yeterli iyod almıyorsunuz. İyod yetersizliği, guatra neden olur. Yeterince iyod almayanlar, iyodlu tuz kullanmalı ya da bol balık yemelidir.


      Demir

      # Yetişkin bir kadın mısınız? (Evet)

      # Sporla uğraşır mısınız? (Evet)

      # Yalnız meyve mi yersiniz? (Evet)

      # Sebzeyi az mı yersiniz? (Evet)

      # Haftada bir balık yersiniz? (Evet)

      # Yalnız et mi yersiniz? (Evet)

      # Favoriniz ıspanak mı? (Evet)

      # Günde dört bardaktan çok çay-kahve içer misiniz? (Evet)


      SONUÇ
      6'dan çok soruya evet dediyseniz demir açısından yetersizsiniz. Demir eksikliği anemiye neden olur. Belirtileri, solgunluk, yorgunluk ve iştahsızlıktır. Çok çay ve kahve içmek, fazla miktarda ıspanak da demir eksikliğine neden olur.


      Kalsiyum

      # Her gün çeyrek litre süt içer, peynir yer misiniz? (Hayır)

      # Haftada iki gün yoğurt yer misiniz? (Hayır)

      # Peyniri eritip yemeklerde kullanır mısınız? (Hayır)

      # Kolalı içeceklerden sakınır mısınız? (Hayır)

      # Günde altı fincan kahve, dört bardak çay içer misiniz? (Hayır)

      # Her gün taze sebze yer misiniz? (Hayır)

      # Kalsiyum bakımından zengin su içer misiniz? (Hayır)


      SONUÇ
      4'ün üzerinde hayır yanıtı verdiyseniz kalsiyum açısından sorunlarınız var. Kalsiyum kemikler için en temel mineraldir. Dengede tutulması kadınlarda menopoz sonrası gözlenen osteoporozu önler. Süt, yoğurt ve peynir kalsiyum bakımından zengindir.


      Lifler

      # Haftada üç kez pilav ya da makarna yer misiniz? (Hayır)

      # Haftada en az iki kere bakliyat yer misiniz? (Hayır)

      # Günde iki porsiyon taze meyve yer misiniz? (Hayır)

      # Günde üç porsiyon taze sebze yer misiniz? (Hayır)

      # Sıkça kuruyemiş yer misiniz? (Hayır)

      # Sıkça sebze yer misiniz? (Hayır)


      SONUÇ
      4'ün üzerinde hayır dediyseniz lifli besinleri daha çok yiyin. Çünkü bunlar bağırsağın düzenli çalışmasında etkilidir. Kabızlığı da çözer.


      Kolesterol

      # Her gün et yer misiniz? (Evet)

      # Tercihiniz kızartma mı? (Evet)

      # Her gün salam ve benzeri etler yer misiniz? (Evet)

      # Haşlanmış patates ve sebze yemeklerini az mı yersiniz? (Evet)

      # Haftada üç gün tatlı, patates kızartması yer misiniz? (Evet)

      # Her gün peynir yer misiniz? (Evet)

      # Haftada bir gün fast food tarzı yer misiniz? (Evet)

      # Sakatat yer misiniz? (Evet)

      # Haftada üç gün salata yer misiniz? (Evet)

      # Her 15 günde bir balık yer misiniz? (Evet)

      # Haftada 5 yumurtayı aşar mısınız? (Evet)


      SONUÇ
      Eğer 7'den çok evet yanıtı verdiyseniz, vücudunuz fazla miktarda kolesterol depoluyor. Kolesterol, hem yağ metabolizmasını yükseltir, hem de damarlar için tehlikelidir.

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

        Cilt kanseri


        Şüpheli benleriniz var mı? Testi çözün, cevabı öğrenin...

        # Öncekilerden farklı bir ben dikkatinizi çekti mi?

        # Hızlı büyüyen benleriniz var mı?

        # Renkleri değişti mi?

        # Benlerin çevresi düzensiz mi?

        # Eski bir beniniz iltihaplandı mı?

        # Eski bir beniniz hiç kanadı mı?

        # Daha önce bensiz olan ciltte yeni yeni oluşumlar mı ortaya çıktı ?

        # Ailede cilt kanseri var mı?

        # Güneşte hemen kızaran kızıl veya sarışın biri misiniz?

        # Vücudunuzda çapı 1 milimetreyi aşan 4-5'i aşkın ben var mı?


        SONUÇ
        Eğer 6 veya daha fazla soruyu evet diye yanıtladıysanız, vakit geçirmeden bir cilt hastalıkları uzmanına başvurun. Çünkü melanom söz konusu olabilir

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

          Kalp çarpıntılarının tedavisi mümkün

          Avuç içi kadar özel bir kalp pili, ilaçlarla tedavisi mümkün olmayan çarpıntılarda ölümleri büyük oranda önlüyor

          Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Kalp Damar Hastalıkları Önleme Projesi Türkiye Koordinatörü Prof. Dr. Bülent Görenek, avuç içi kadar özel bir kalp pilinin ilaçlarla tedavisi mümkün olmayan çarpıntılarda ölümleri büyük oranda önlediğini söyledi.
          Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Çarpıntıları ve Kalp Pilleri Çalışma Grubu Yönetim Kurulu Üyesi de olan Prof. Dr. Görenek, pillerin takıldığı hastaların filmlerde görülen şoklama cihazlarının minyatür şeklini vücutlarında taşıdıklarını ifade etti.
          Alışveriş sırasında, otobüste, evinde ya da işyerinde, kişide ölümcül kalp çarpıntısı olduğunda bu cihazın hastaya şok verdiğini anlatan Prof. Dr. Görenek, şöyle konuştu:
          "Kişi bu şokla biraz sarsılıyor, ancak daha sonra bir şey olmamış gibi günlük işine devam edebiliyor. Son yıllarda dünyada yaygın kullanım alanı bulan bu cihazlar Türkiye'de de kullanılıyor.
          Ancak, ülkemizdeki en büyük sorunu fiyatı. Hayat kurtaran bu cihazların fiyatı 30 bin YTL civarında."
          Prof. Dr. Görenek, diğer adı ritim bozukluğu olan kalp çarpıntılarının en önemli kalp sorunlarının başında geldiğini anlatarak, "Bu çarpıntıların bir kısmı kalbin kulakçık dediğimiz üst kısımlarından kaynaklanmaktadır. Nispeten daha masum olan kulakçık çarpıntılarının bir bölümü stresle, fazla kahve ve çay içimi ile ya da sigara ile artış gösterebilmektedir. Karıncıklardan kaynaklanan
          çarpıntılar daha tehlikeli olurlar" dedi.
          "ICD CİHAZLARI HAYAT KURTARICIDIR"
          Bu tür hastaların çoğunda kalp kaslarında önceden bir hasar ya da zedelenme meydana gelmiş olduğunu bildiren Prof. Dr. Görenek, kalp krizi geçirmiş hastalarda krizin tahrip ettiği kalp bölgesinin bu tür ciddi çarpıntıları üretebileceğini, ciddi kalp yetmezliği olanlarda da bu tür çarpıntıların görülebildiğini belirtti.
          Pof. Dr. Görenek, "avuç içi kadar özel bir kalp pilinin ilaçlarla tedavisi mümkün olmayan çarpıntılarda ölümleri büyük oranda önlediğini" dile getirerek, şunları kaydetti:
          "Kalp ne kadar hasar görmüş, kalp krizi ne kadar ağır atlatılmışsa bu ciddi çarpıntılar da o denli fazla ve tehlikeli olacaktır. Bu tür çarpıntıların en ağır şeklinde kalp, artık hiç kasılma göstermez, adeta son derece zayıf olarak titrer. İşte bu en kötü durumda şok uygulaması süratle yapılmazsa hasta kaybedilir. Bugün karıncıklardan kaynaklanan çarpıntıların tedavisinde bazı ilaçlar kullanıldığı gibi bazı hastalara ölümcül çarpıntı sırasında devreye girip şoklama yapabilen küçük cihazlar yerleştirilebilmektedir. ICD olarak bilinen bu cihazlar hayat kurtarıcıdır."

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

            Doğru beslenmeyle strese savaş açın

            Sağlığı olumsuz etkileyen stres, doğru beslenmeyle alt edilebilir; hatta motivasyona bile çevrilebilir!

            TAYLAN KÜMELİ - bir kibrit kutusu lezzet


            Stres insanın ortaya çıktığı ilk zamandan beri var olmasına rağmen özellikle son otuz yıl içinde evrensel bir ilgi odağı haline geldi. Bu ilginin nedeni de stresin insan sağlığı ve iş yaşamındaki performansını olumsuz yönde etkilemesi...
            Bugün çalışma hayatındaki bireyler, başarılı olmanın yarattığı baskı ve gerilimin altında. Bu baskı ve gerilimler en üst düzey çalışandan en alt düzey çalışana kadar herkes için geçerli ve iş hayatının ayrılmaz bir parçası.

            Vücudu nasıl etkiler?
            Stres vücutta bazı değişikliklerin oluşmasına neden olur:
            # Stres kan basıncını artırır ve beslenmeden bağımsız olarak kandaki kolesterol düzeyini yükseltir. HDL (iyi huylu kolesterol) seviyesini düşürür.
            # Östrojen üretimi azalır, düzensiz âdetler başlar.
            # Kan şekerinin yükselmesine neden olur.
            # Omurga, mide, sinir ve kardiovasküler sistemi, iç salgı bezlerini ve bağışıklığı etkiler. Bu da kalp atışı ve tansiyonu etkiler.
            # Asit ve toksin salgısına neden olur. Mide asit salgısı artar. Vücudumuz stresle karşı karşıya kaldığında bedendeki vitamin ve mineralleri daha hızlı tüketmeye başlar.


            Stres ve beslenme
            Doğru bir beslenme, stresli zamanların üstesinden gelmemizde bize yardımcı olacaktır.
            # Günlük beslenmede vücudun ihtiyacı olan et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, tahıllar, taze sebze ve meyveler gibi besin öğelerine muhakkak yer verilmelidir. Aniden besin alımının azaltıldığı veya kesildiği diyet programları gerginliğe, sinirlilik haline, ileri aşamalarda da davranış bozukluklarına yol açabilir.
            # Sabahları beynin akaryakıtı yoktur. Bu yüzden yataktan kalkınca biraz sinirli ve dikkatsiz oluruz. Güne kahvaltıyla başlamak günümüzün verimli geçmesini sağlar.
            # Strese karşı dengeli beslenmenin yanında su tüketimine de dikkat edilmelidir. Her gün 2.5-3 litre su tüketilmelidir.
            # Antioksidan özelliği olan A, C, E vitaminleri ve çinko ile selenyum gibi mineralleri içeren besinler tercih edilmeli.
            # Sarmısak seratonin salgısını artırır.
            # Kepekli ekmek, pirinç ve makarnada bulunan glusidlerin sinir sistemine sakinleştirici etkisi vardır.

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

              15 dakikada prostat tedavisi

              Erkeklerin önemli sağlık sorunlarından biri olan "iyi huylu prostat büyümesi", cerrahi müdahaleye gerek kalmadan ortadan kaldırılıyor

              Ayşegül A. Atakan


              HER dört erkekten birini etkileyen "iyi huylu prostat büyümesine" artık 15 dakikada, ameliyatsız çare bulunabiliyor. "Mikrodalgayla termoterapi" esasına dayanan, yüzde 80'lik başarı oranıyla cerrahi kadar etkin olduğu ispatlanan yeni yöntem, bu alanda yeni 'Altın Standart (en etkin tedavi)' adayı olarak gösteriliyor. Yeni yöntem CoreTherm, narkoz, ameliyat, ameliyat komplikasyonları ile hastanede kalma gibi durumları da ortadan kaldırıyor.

              ÖZELLİKLE ameliyat stresi yaşamak istemeyen hastalara büyük avantaj sağlayan yöntem, bugüne kadar 20 binden fazla hastada başarıyla uygulandı. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı CoreTherm, riskin minimuma indiği bir yöntem olarak gösteriliyor. Tedaviden hemen sonra hastanın işine veya günlük yaşamına devam edebildiği yöntemin en büyük özelliklerinden biri de tedaviye bağlı ****üel problemleri yarı yarıya indirmesi.

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                Aşırı sıcak karamsar yapıyor

                Uzmanlar, aşırı sıcaklar ve nemin insanlarda öfke, karamsarlık ve bıkkınlığa sebep olabileceğini belirtiyor

                Türk Psikologlar Derneği Gaziantep Şube Başkanı Bahadır Bilgin, insanların psikolojik anlamda sıcak havadan hoşlanmadıklarını, aşırı sıcakların ve nemin toplumda zaten az olan hoşgörüyü ortadan kaldırdığını söyledi.
                Bu durumun, öfke, karamsarlık, bıkkınlık, isteksizliğe, yorgunluğa ve refleks zayıflığına sebep olduğunu, sıcakların hormonal dengeyi, davranışı etkilediğini ve algı bozukluklarına neden olabileceğini
                anlatan Bilgin, "Bu durumda sinir sistemi, ruhsal yapıyı etkileyebiliyor. Bunların sonucunda kişi panik atak, obsesyon ve depresyona varan psikolojik rahatsızlıklar yaşabiliyor" dedi.
                Kişinin, öfkesini denetleyemeyerek, ani tepkilerden kaçınmadığını, saldırgan davranışlarda bulunabildiğini ifade eden Bilgin, bunun trafik kazalarına, cinayetlere sebep olabildiğine dikkati çekti.
                Yaz aylarında şiddet olayları ve trafik kazaları haberlerine sıkça rastlanmasının en büyük nedeninin sıcakta yaşanan sinir bozukluğu olduğunu söyleyen Bilgin, şöyle konuştu:
                "Kişi sıcak yaz aylarında ani tepkilerden kaçınmalı. Düşünerek, sabırla nefes egzersizleri yaparak sakin davranmalı. Tepkilerinin insancıl olması gerektiği telkiniyle dışarı çıkmalı. Kendine dinlenecek zaman ayırmalı. Bol sıvı alınmalı.
                Serin bir ortamın olduğu araçlarda ve mola vererek seyahati tercih etmeli. Dikkat gerektiren işleri sıcakların az olduğu saatlere kaydırmalı. Sıcaktan bir an evvel kurtulmak için işlerini aceleye getirmeleri iş kazalarına neden olacağından acele etmemeli."
                SICAÐA PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANIN
                Bilgin, kişinin kendini sıcağa karşı psikolojik anlamda hazırlamasının yaşanabilecek olumsuz davranışların da önüne geçebileceğini belirterek, evden dışarı çıkarken, "Bugün sıcak olabilir, gösterilmemesi gereken tepkiler verilebilir. Ama ben sinirlenmemeliyim" düşüncesiyle hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
                İnsanın bilinçaltına yerleştirdiği düşüncelerin kendisini yönlendirdiğini dile getiren Bilgin, "Bilinçaltına ne yüklenirse hareketlerde o görülür. Bu nedenle 'sakinim ve sıcaktan etkilenmeyeceğim' dediğiniz zaman sinirlerinize hakim olabilir ve kendinizi olumsuzluklara hazırlayabilirsiniz" dedi.

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                  Türkiye'de ilk kez ilaçsız tüp bebek

                  Tüp bebek isteyen Emel Emir'in rahatsızlığı, hormon ilacı almasına engeldi. Genç kadın, Türkiye'de ilk kez ilaçsız tüp bebek tedavisiyle bebek sahibi oldu.

                  Defne bebek tüp bebek tedavisinde çığır açtı. Çünkü annesi onu dünyaya getirirken, diğer tüp bebek sahibi olan annelerin kullandığı hormon iğne ve ilaçlardan bir tane bile almadı. Böylece tedavinin maliyeti de neredeyse yarı yarıya azaldı. Defne bebek de, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olmak isteyen kadınların hormon ilacı almak zorunda olmadığını da kanıtlamış oldu. Çiçeği burnunda anne Emel Emir 27 yaşındaydı ve eşi ile beş yıldır bebek istiyorlardı. Ancak "Polikistik Over Sendromu" nedeniyle kısırlık tedavisi görmüş hatta bir kez başarısız tüp bebek denemesinde bulunmuştu. Emel Emir'in hormon ilacı alarak tüp bebek denemesi son derece riskliydi. Emir'in anne olması için, Prof. Dr. Timur Gürkan tarafından beş yıldır üzerinde çalıştığı ve dünyada son derece yeni bir yöntem oyan "ilaçsız tüp bebek yöntemi" uygulandı. Yöntem için uygunolduğunun belirlenmesinin ardından Emel Emir'in küçük bir operasyonla yumurtaları toplandı. İğne ve ilaçlarla anne karnında olgunlaştırılmak yerine, yumurtalar laboratuvarda olgunlaştırıldı. Yumurtalardan da yine laboratuvarda embriyo elde edildi. Üç embriyo anne rahmine yerleştirildi. Ve Emir çifti 31 Ağustos'ta bebeklerini kucaklarına aldı.

                  35 HASTADAN 5'İ GEBE KALDI
                  Prof. Gürkan polikistik yumurtalık hastalığı olan kadınlar için bu yöntemin alternatif tedavi olduğunun altını çiziyor. Yöntemin, aileleri bin YTL ilaç masrafından kurtardığını belirten Gürkan, yumurtaları erken yaşlanmış veya azalmış kişilerde de bu yöntemin uygulanabileceğini söylüyor. İlaçsız tedavi yöntemi, ilkin Kanada Montreal'de, McGill Üniversitesi'nde uygulandı. Türkiye'de ise bu yöntemi Prof. Gürkan yönetimindeki CLINIC Tüp Bebek Merkezi uyguluyor. Merkez, çalışmalarını McGill Üniversitesi ve Danimarka'nın Kopenhag Üniversitesi'yle birlikte yürütüyor. Şu ana kadar, yöntemin uygulandığı 35 hastadan 5'inde gebelik elde edildi.

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                    Meditasyon beyni harekete geçiriyor

                    ABD'de yapılan bir araştırma, uzun süre meditasyon yapmanın beyinde fiziksel değişikliklere neden olduğunu ortaya koydu.

                    Wisconsin Üniversitesi'nden araştırmacılar, meditasyona yeni başlamış 20'li yaşlarında 10 öğrenci ile meditasyonu mistik bir bilinç haline ulaşmak için şimdiye dek 10 bin-50 bin saat yapmış, yaş ortalaması 45 olan bir grubu karşılaştırdı.

                    Arada çok fark var

                    Gruplar 'merhamet ve aşk' durumunun yansıtılmasına yönelik meditasyon yaparken, araştırmacılar, beyin dalgalarını ölçerek, Budist keşişlerde 'gamma ışını dalgasında büyük bir artış' olduğunu fark etti.

                    Yapılan diğer araştırmalarda da zihinsel etkinliğin keşişlerde diğer gruba göre çok daha yoğun olduğu gözlemlendi. Araştırma sonunda, fiziksel hareketle kasların gelişmesi gibi, istenirse beynin psikolojik olarak değiştirilebileceği ortaya konuldu.

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                      Kahve Ve kalp Krizi

                      Epidemiology dergisinde yayınlanan bir araştırmada kahvenin bazı kişilerde bir saat içinde kalp krizi meydana gelmesine neden olabileceğini belirtiliyor. Araştırma ölümle sonuçlanmaış 503 kalp krizi vakası incelenerek gerçekleştirilmiş. Çok kahve içenler biraz daha rahat olabilirler çünkü günde bir fincan ve daha az kahve içenlerde, daha çok içenlere göre kahvenin kalp krizine neden olma riskinin dört kat daha fazla olduğu belirtiliyor.

                      Kalp hastalığı için risk faktörü olan diğer alışkanlıklara sahip kişilerde kahvenin etkisi daha da artıyor. Araştırmacılar kalp hastalığı bulunan veya risk altındaki kişilerin az veya çok kahveden tamamen uzak kalmaları gerektiğini ifade ediyorlar.

                      Kahvenin içinde bulunan kafeinin kan basıncında ve semptik aktivitede kısa süreli artışa neden olduğunun ve bunun da kalp krizi gelişimini tetikleyebileceğini ileri sürüyorlar.

                      Bununla birlikte daha önceki araştırmalar kahvenin parkinson hastalığı, şeker hastalığı ve belirli kanserlerin gelişme riskini azaltabileceğini belirtmekte.

                      Bahse konu çalışmada ise günde 2-3 bardak kahve içenlerde her fincan sonrasında kalp krizi geçirme risklerinin %60 kadar arttığı ifade ediliyor. Oysa bu artış az miktarda kahve içenlerde içilen her bardak kahve sonrasında %400e kadar çıkabiliyor. En şanslı grup ise günde 4-5 bardak ve daha fazla kahve içenler: bu grupta her bardak sonrası kalp krizi gelişme riski çok az artıyor. Kahvenin yanısıra diğer risk faktörlerinden 3 veya fazlasına sahip kişilerde kahve sonrası kalp krizi gelişme riski iki kat daha artıyor.

                      Özellikle sedanter (hareketsiz) bir yaşam süren kişilerin kahve içmemeleri öneriliyor.

                      Daha önceki bir çalışmada da kahveyi metabolize etme hızları genetik olarak yavaş olan kişilerde, kahve içimi sonrası ölümcül olmayan kalp krizi vakalarının sık olduğu belirtilmişti.

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                        Gebelikte dengesiz beslenme uyarısı

                        Ankara -(AA) Türkiye'de her yıl yaklaşık 1 milyon 400 bin doğum gerçekleştiği belirtilerek, gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenmenin, anne ve bebek ölümlerine yol açan birçok sağlık sorununu beraberinde getirdiği ifade edildi.

                        Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada, gebelik öncesi ve gebelik dönemindeki beslenme şekliyle bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi ve sağlığı arasında yakın bir ilişki bulunduğu vurgulandı.

                        Türkiye'de beslenme bozukluklarına bağlı olarak, hamile kadınlarda, demir yetersizliği anemisi (kansızlık) ile kan hücrelerinin yapımında gerekli olan folik asit yetersizliğinin görüldüğü ifade edilen açıklamada, fiziksel ve zihinsel gelişimde etkili iyot ve kemik gelişiminde rol oynayan kalsiyum yetersizliklerine de sıkça rastlanıldığına işaret edildi.

                        Açıklamada, dünyada her yıl doğan altı bebekten birinin 2 bin 500 gramın altında ve düşük doğum ağırlığıyla doğduğu ifade edilerek, bu oranın Türkiye'de yüzde 10-12 arası olduğu belirtildi.

                        Düşük doğum ağırlığının en önemli nedenlerinden birinin hamile kadınlarda görülen beslenme bozuklukları olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:''Gebelik döneminde bayanların enerji ve besin ögeleri gereksinimi artar. Bu ihtiyaç karşılanmadığı takdirde bebeğin büyüme ve gelişmesi için gereksinim duyulan besin ögeleri annenin kendi dokularından sağlanır. Bunun sonucunda da annede çeşitli hastalıklar ortaya çıkar ve enfeksiyonlara karşı direnç azalır.

                        Gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme, anne açısından doğum risklerini beraberinde getirirken, gebelik zehirlenmesi ve anne ölümlerine yol açar.Bebeklerde ise fiziksel ve zihinsel gelişim geriliğine, hastalıklara yakalanma riskinde önemli oranda artışa ve ölü doğuma zemin hazırlar.''

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                          Grip ilaçları "süper virüslere" yol açıyor

                          Londra - İngiltere'deki sağlık otoriteleri, grip tedavisinde kullanılan ilaçların tedavisi imkansız "süper virüslerin" ortaya çıkmasına neden olduğunu iddia etti.

                          Sağlık Bakanlığı denetçilerinden Sir William Stewart, grip ilaçlarının normal grip vakaları ve kuş gribi gibi hastalıklara karşı yaygın olarak kullanılmasının, virüslerin mutasyona uğrayarak ilaca dirençli bir yapıya dönüşmesine yol açtığı uyarısında bulundu.

                          Stewart, bu tür "süper virüslerin" kamu sağlığı için büyük tehdit oluşturduğunu belirterek, bu durumun hastanelerde etkin olan MRSA adlı bakterinin yok edilememesine benzediğini söyledi.

                          Bu arada The Observer gazetesi manşetinde yer verdiği haberde, hastanelerde yayılan bir bakterinin 9 ayda 49 hastanın ölümüne neden olduğunu bildirdi.
                          78 hastanın bu bakteri nedeniyle son derece güç bir tedavi süreciyle karşı karşıya kaldığını söyleyen uzmanlar, "Clostridium difficile" adlı bakterinin daha çok ameliyatlı hastalara bulaştığına dikkat çekti.

                          "Süper bakterilerin" antibiyotikler nedeniyle direnç kazandığına inanan uzmanlar, yeni salgına hastanelerdeki hijyen eksikliğinin yol açtığını kaydetti.
                          Bakterilerin, deterjan ve antibakteriyel temizlik malzemelerinin kullanılmasıyla da direnç kazanıyor olabileceğine dikkat çekildi.

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                            Zor insanlarla başa çıkmanın yolları

                            İletişim kurmakta güçlük çeken insanları uzmanlar,"Zor İnsanlar" olarak adlandırılıyor. Zor insanlar, toplumdan topluma, kişiden kişiye göre farklı olarak tanımlansa da temelde benzer davranışlar gösteriyorlar. Tüm zor insanların inatçı, hırslı ve kaprisli oldukları görülüyor. Ancak unutmayın ki, insanları değil ama davranışlarını değiştirmek sizin elinizde.


                            Pek çok kişi çevresindeki zor insanlardan şikayet eder. Evde, işte, okulda kısacası her ortamda bir zor insan bulunur. Oysa aslında "zor insan" diye bir şey yok. Zorlayıcı davranışlar var. Ve maalesef bazı insanlar sürekli bu şekilde bir davranış içinde bulunuyorlar. "Coping With Difficult People / Zor İnsanlarla Başa Çıkmak" kitabının yazarı Robert M. Bramson bazı insanların neden farklı tavırlar sergilediklerini şöyle açıklıyor: "Bazı insanlar karşılarındakinin performansını düşürmek ve onların şevkini kırmak için bilerek zor tavırlar sergiler." Her zor insan birbiriyle aynı davranışları sergilemez. Bazı zor insanlar sürekli konuşup hiç dinlemezken, diğerleri de hep son sözü söylemeyi tercih eder. Kimisi sürekli sizi eleştirir. Bazısı sessiz, bazısı agresif olabilir.

                            Bu noktada Acıbadem Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Kültegin Ögel zor insanların davranışlarını şu şekilde belirtiyor:
                            -Eğitimi ve bilgisi yetersiz olmasına rağmen kendisini çok iyi sananlar,
                            -Bilgisi ve deneyimi yetersiz olmasına rağmen kendisini iyi sananlar,
                            -Öncelikleri belirlemede beceri sahibi olamayanlar,
                            -Hatasını olgunlukla kabul edemeyen, sürekli açıklama yapıp kendisini temize çıkarmak isteyenler,
                            -Yavaş düşünen ve hareket edenler,
                            -İşleri karıştıranlar,
                            -Hiç konuşmayanlar, bilgiyi zorla ağzından aldığınız kişiler,
                            -Yanlış anlamakta ısrar eden,
                            -Karşısındakinin söylediklerine önem vermeyen,
                            -Konum farklılıkları nedeniyle görüşürken o farkı hissettiren kişiler,
                            -Karşılarındakine saygı göstermeyen,
                            -Yavaş hareket eden ve birçok defa tekrar edilmesi zorunda kalınan insanlar,
                            -Sadece kendi yaptığı şeyin önemli olduğunu düşünen,
                            -Sürekli olaylar ve etrafındakiler üzerinde kontrol oluşturmaya çalışanlar,
                            -Empati kuramayanlar,
                            -Her zaman ben haklıyım diyenler,

                            Zor İnsanlara Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?
                            Zor insanların özelliklerini daha da arttırmak mümkün. Ancak tüm bu özellikler ışığında zor insanları ve onlara 5 ana başlık altında toplamak mümkün.

                            -Agresif İnsanlar: Saldırgan davranışlar içinde bulunan bu sakin bir şekilde kendinizi ifade edin ve size yönelik saldırgan tavırlara kendinizden emin bir şekilde karşılık verin.

                            -Her Şeyi Bilenler: Bu kişilerle mücadele ederken iyi hazırlanmak gerekir. Asla meydan okumayın. Aksine yeteneklerini övün. Gerektiğinde hatalarını ortya çıkaracak sorular sormaktan çekinmeyin.

                            -Şikayetçiler: Karşılarındakine güvenmezler. Kendilerine olan güvenleri de çok değildir. Eksik olan özgüvenlerini saklamak için memnuniyetsiz, her şeyden ve herkesten şikâyet eden bir tavır içine girerler. Bu insanlara “Başkalarının göremediklerini görüyorsun” şeklinde onların güvenlerini arttıracak cümlelerle yaklaşın. Dinleyin ama asla tartışmaya girmeyin. Ona karşı savunmacı davranmayın.

                            -Mağdurlar: İyi dinleyin ve onu anladığınızı gösterin. Soruna odaklanarak onu değişim için motive edin.

                            -Gizlice Saldıranlar: Bu insanlara karşı ne kadar geri çekilirseniz o kadar üstünüze gelmeyi severler. Geri çekilmeyin. Şakaya vurun.

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                              İşyeriniz Üreme Sağlığını etkiliyor mu?

                              İnfertilite ve üreme sağlığı ile ilgili problemler iş yerindeki koşullara bağlı gelişen ve her iki cinste de en sık görülen 10 problemden biridir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan çalışmaya göre ABD'de 14 milyondan fazla kişi her gün üreme sağlığını olumsuz etkileyen maddelere maruz kalmaktadır. Endüstride kullanılan 60.000'den fazla kimyasal maddeden birçoğunun üreme sağlığı üzerindeki etkileri kesin olarak bilinmemekle birlikte üreme çağındaki kişilerin bu kimyasallara maruz kalmaktan kaçınmaları gerekir. Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi Klinik Direktörü Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Seval Taşdemir, Mynet okurları için yazdı.

                              Kimler Risk Altındadır?
                              - Radyasyona maruz kalanlar.
                              - Oksijenlenmesi ve havalanması iyi olmayan kirli ortamlarda, havalandırma ve ısıtma sistemi kirli ve kimyasalların karıştığı ortamlarda uzun süre kalanlar.
                              - Toksik kimyasallarla direkt temasta olanlar.
                              - Yüksek ısıya maruz kalanlar (fırın, restoranların mutfakları, bazı fabrikalarda çalışanlar).
                              Maruz kalınan maddenin cinsi, maruz kalma süresi ve şekli bu faktörlerin üreme sağlığına olan etkilerini belirler;

                              Kadınlarda;
                              - Fertilizasyon (döllenme) problemleri
                              - İmplantasyon (döllenen embryonun rahme tutunması) problemleri
                              - Ovulasyon (yumurtlama) bozuklukları
                              - Menstrual düzensizlikler (adet düzensizlikleri)
                              - Düşük
                              - Doğumsal anomaliler
                              - Cinsel isteksizlik
                              Erkeklerde;
                              - Sperm sayısında azalma
                              - Anormal yapıdaki spermlerin artması
                              - Sperm hareketliliğinin azalması
                              - Spermlerin yumurtayı dölleme yeteneğinin azalması
                              - Testislerde hasar
                              - Cinsel isteksizlik
                              - İmpotans (iktidarsızlık)
                              - Eşin düşük yapma ihtimalinin artması
                              - Doğumsal anomaliler

                              İş yerinde karşılaşabileceğiniz ve üreme sağlığınızı olumsuz etkileyebilecek maddelerden korunmanın en önemli basamağı sizin ve eşinizin hangi maddelere maruz kaldığınızı belirlemenizdir.

                              Komputerlerin Üreme Sağlığı'na etkisi
                              - Düşük riskini arttırdığı,
                              - Doğumsal anomali riskini arttırdığı,
                              Erkek ve kadınlarda fertiliteyi (üreme yeteneği) azalttığı yapılan çalışmalarda doğrulanmıştır.

                              1990'lı ABD'de yapılan çalışmalarda video display terminalleri (monitörler) ile haftada 20 saatten fazla çalışan kadınlarda düşük riskinin iki kat, anomalili bebek doğurma ihtimalinin %40 arttığı gösterilmiştir.

                              Üreme sağlığına ve gelişmekte olan bebeğe zarar veren kompüterlerin video display terminalleri yani monitörleridir. Bunlar radyasyon yayarlar.

                              Kadınlarda; Menstrual düzensizlik, ağrı, stres ve hormonal bozukluklara ve kısırlığa neden olabilir.

                              Erkeklerde; Erkek üreme organları radyasyona karşı kadınlardan daha hassastır. Sperm sayısında azalma, testislerde harabiyet, hormonal bozukluklar, spermlerde düşük ve anomalili bebek doğumuna yol açan kromozomal bozukluklara neden olabilir.

                              Video display terminallerinin zararlı etkilerinden korunabilmek için;
                              - Laptop bilgisayarlar daha düşük radyasyon yaydıkları için daha güvenlidir.
                              - Bilgisayar üreten firmalar radyasyon yaymayan kablolar ve koruyucu malzemeler üretmek için çalışmalar yapmaktadır.
                              - Bilgisayarla çalıştığınız süre dışında diğer işlerinizi yaparken bilgisayarlardan uzak durun veya bilgisayarınızı kapatın.
                              - Bilgisayarların arka yüzlerinden uzak durmaya çalışın.
                              - Bilgisayarlarınızı düzenli olarak radyasyon kaçağı açısından kontrol ettirin.
                              - Çelik yelekler bilgisayar monitörlerinden yayılan radyasyondan korumazlar.

                              Radyasyonu azaltılmış olarak satılan birçok ürün sadece bir tip radyasyonu engeller diğerlerini azaltmaz. İş yerinizde
                              bulunabilecek toksik maddeler:
                              Sanat ve seramik atölyeleri ve fotoğraf tabevlerinde çalışanlar;
                              - Manganez dioksit;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik ve infertilite
                              Kadınlarda; Bilinen bir yan etkisi yok.

                              - Glikol eterler;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite
                              Kadınlarda; Doğumsal anomali artışına sebep oluyor.

                              - Kurşun;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite, eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Adet düzensizlikleri, düşük riskinde artış, ölü doğum riskinde artış ve infertilite görülebiliyor.

                              Kozmetik üretiminde çalışanlar;
                              - Civa;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite, eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Adet düzensizlikleri, düşük riskinde artış, ölü doğum riskinrde artış ve infertilite görülebiliyor.

                              - Nitrozamin;
                              Erkeklerde; Kromozomal bozukluklar
                              Kadınlarda; Kromozomal bozukluklara sebep olabiliyor.

                              - Östrojen;
                              Erkeklerde; İnfertilite
                              Kadınlarda; Hormonal bozukluk yapabiliyor.

                              Diş tedavi merkezlerinde çalışanlar (Diş hekimi, teknisyen ve hemşireler);
                              - Anestezi için kullanılan gazlar;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite, kromozomal bozukluklar
                              Kadınlarda; İnfertiliteye sebep oluyor.

                              - Civa;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite, eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Adet düzensizlikleri, infertilite, düşük ve ölü doğum risklerinde artış, doğumsal anomali görülebiliyor.

                              Tarım ve çiftçilik;
                              - Böcek ilaçları;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma, infertilite
                              Kadınlarda; Adet düzensizlikleri ve infertilite sorunuyla karşılaşılabiliyor.
                              Ayrıca; böcek ilaçları anne sütüne geçerek bebeğe de zarar verebiliyor , anomaliler ortaya çıkabiliyor.

                              - Arsenik;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma, infertilite
                              Kadınlarda; Düşük, ölü doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek risklerinde artış, doğumsal anomaliler ortaya çıkabiliyor.

                              - Karbon disülfid;
                              Erkeklerde; İmpotans, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, eşlerde düşük eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Adet düzensizliği, düşük riskinde artış yaşanabiliyor.

                              Kuaför ve Kozmatologlar;
                              - Saç boyaları (kurşun);
                              Erkeklerde; İnfertilite
                              Kadınlarda; İnfertilite
                              - Saç spreyleri;
                              Erkeklerde; İnfertilite, eşlerde düşük, impotans
                              Kadınlarda; Düşük ve ölü doğumlarda artış görülebiliyor.

                              - Ojelerde kullanılan çözücüler;
                              Erkeklerde; İnfertilite
                              Kadınlarda; İnfertilite ve adet düzensizliği.

                              Sağlık merkezleri ve hastanelerde çalışanlar;
                              - Etilen oksit;
                              Erkeklerde; İnfertilite
                              Kadınlarda; İnfertilite, düşük ve ölü doğum risklerinde artış

                              - Anestezi için kullanılan gazlar;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite, kromozomal bozukluklar
                              Kadınlarda; Düşük riskinde artış olabiliyor.

                              - Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite
                              Kadınlarda; Düşük riskinde artış, anne sütü ile bebeğe geçer

                              Boyacılar;
                              - Bor;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma
                              Kadınlarda; Düşük ve ölü doğum risklerinde artış, doğumsal anomaliler gibi sorunlara sebep oluyor.

                              - Kadmiyum;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma
                              Kadınlarda; Düşük Adet düzensizlikleri, düşük doğum ağırlıklı bebek riski görülüyor.

                              - Aromatik Hidrokarbonlar;
                              Erkeklerde; İnfertilite
                              Kadınlarda; İnfertilite

                              - Glikol eterler;
                              Erkeklerde; Sperm sayısında azalma ve morfolojisinde bozulma, infertilite
                              Kadınlarda; Anomalili bebek riski

                              Lastik ve PVC imalatında çalışanlar;
                              - Kloropren;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, sperm sayısında azalma, sperm morfolojisinde bozulma, eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Düşük ve ölü doğum risklerinde artış.

                              - Vinil klorid;
                              Erkeklerde; İmpotans, cinsel isteksizlik, infertilite, eşlerde düşük
                              Kadınlarda; Düşük ve ölü doğum risklerinde artış görülebiliyor.

                              İş Yerinizi Nasıl Güvenli Hale Getirebilirsiniz?
                              - İş yerinizde maruz kalabileceğiniz toksik maddelerin neler olduğunu araştırıp bunlarla ilgili bilgi edinmek en önemli
                              basamaktır.

                              - Üreme sağlığınızla ile ilgili endişelerinizi çalışma arkadaşlarınızla paylaşıp bugüne dek herhangi bir problem yaşanıp
                              yaşanmadığını öğrenebilirsiniz.

                              - Endişelerinizi işvereninize ve idarecilere ileterek daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

                              Zararlı olabileceğinden şüphelendiğiniz maddelerin incelenmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlayabilirsiniz.

                              Yorum

                              • delphin
                                Senior Member
                                • 27-12-2005
                                • 15279

                                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                                "Rüyalar bilinç dışı takıntıların haykırmasıdır"

                                Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, "Rüyalar çocukluğumuza kadar uzanan ve bilinçdışımıza ittiğimiz, bastırdığımız ve kökeninde cinsel ve saldırganlık dürtüleri barındıran, bilinçdışımızda saklı, düşünce, his, korku, kaygı ve arzuların kısa bir süre için de olsa bilinç düzeyine çıkmasıdır. Yani bilinçdışımıza açılan kapılardır" dedi.

                                Dr. Keçe, rüyaların kişinin kendi kendine bile itiraf etmediği arzuları barındırdığını vurgulayarak, rüyanın insanın aklını kurcalayan kaygı ve düşünceleri içeren zihinsel işleyişlerin bir sonucu da olabileceğini kaydetti. Keçe, yaptığı yazılı açıklamada, rüyaları 'gizli anlamlı' ve 'görünür içerikli' olmak üzere ikiye ayırmak gerektiğini ifade ederek, "Gizil anlamlı rüyalar; bilinçdışı ve altbeyin rüyalarıdır ve sembolik anlamlar taşırlar.

                                Takıntılar sembollerle ifade edilirler ve takıntıların daha az oluşması için; iki yaşından sonra çocukların, kardeşleri, anne ve babaları ile aynı yatakta yatmamalarını öneriyoruz. Cinsel terapide yaptığımız psikolojik yorumları bu rüyalar üzerinden yaparız. Görünür içerikli rüyalar ise günlük hayatımızda duyduğumuz, yaşadığımız olaylarla bağlantılı olarak gördüğümüz üstbeyin rüyalarıdır. Patronuna kızan bir işçinin rüyasında patronunu döverken görmesi buna örnek olarak verilebilir" değerlendirmesinde bulundu.

                                Keçe, cinsel içerikli rüyaların toplumda pek iyiye yorulmadığını, tatsızlıklara, sıkıntılara, dedikodulara işaret ettiği yönünde bir inancın olduğunu vurgulayarak, cinsel içerikli rüyaların genellikle cinsel isteklerin uzun süreli karşılanamamasına bağlı görülebildiğini savundu. İnsanların uykularında cinsel içerikli rüyalar görebileceğini ve erkeklerde bu sırada boşalma da olabileceğini belirten Dr. Keçe, şunları kaydetti:

                                "Günlük yaşamda, bedensel gereksinimleri karşılayacak sıklıkta cinsel atkivitede bulunmayan, aşırı kuralcı ve katı eğitim gören, gün boyunca aşırı cinsel uyarılmalar alan veya giyilen dar çamaşırların uyarmasına maruz kalan erkeklerde görülen rüyaların, cinsel içeriği veya kendisi hatırlanmasa bile boşalma olabilir. Cinsel içerikli rüyalar diğer rüyalara oranla daha uzun sürerler.

                                Eğer ortalama 4-10 gün içinde yetişkin bir erkek cinsel attivitede bulunmazsa vücut arkadan gelen yeni spermlere yer açmak için eski spermlerin olduğu meniyi uykudayken boşaltır. Gece boşalmalarından rahatsız olmamak için cinsel etkinliklerin arttırılması gerekir. Bu nedenle gece rüyada boşalmalar tamamen normal bir fiziksel olaydır, bir hastalık değildir. Genç erkeklerde yani ergenlerde irade dışı 'düş azması' adı verilen ve erkeğin elinde olmadan uykuda boşalma durumlarının sık yaşanır.

                                Çünkü ergenlik döneminde hormonların etkisi ile fazla meni birikir ve meni kanalında bir gerilim doğurur. Bu tür boşalmalarda zaman zaman rüya da görülür ve genç erkek uyandığı zaman rüyayı anımsamayabilir. Bu gençlerde kendi kendinden nefret etme, uykusuzluk, sinir krizleri, suçluluk duygusu veya huzursuzluk görülebilir. İnsan beyni rüyalar sayesinde, kendi kendisine gece boyunca bir bakıma psikoterapi uygular, böylece kendini günlük hayatın zorluklarına hazırlar, yaralanmaları ve travmaları tamir eder, bilgilerini güçlendirir, öğrenmeyi kolaylaştırır, duygusal termostatlar olarak görev yapıp ruhsal durumu düzenler, bazen de cinsel içerikli rüyalarda olduğu gibi arzularınızı doyurur. Ama ne yaparsa yapsın ister biz hekimlere o kişi hakkında bilgi verir".


                                Rüyaların aynı zamanda tedavi amaçlı olarak kullanılabildiğinin altını çizen Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, "Rüyalar ruhsal ve cinsel hastalıkları anlamak ve tedavi etmekte çok önemli bir yer tutar. Buna rüya analizi denir ve rüya tabiri ile karıştırmamak gerekir. -Hatırlananlar değil, hatırlanmayanlar hastalık yapar- sözünden hareketle, biz hekimler, cinsel terapiye aldığımız, vajinismus, orgazm olamama, erken boşalma ve iktidarsızlık vakalarında sıklıkla rüya analizini kullanıyoruz" dedi.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor
                                X